-
152.
0sonra vurmaya devam ettim.
sonra bir kez daha vurdum.
tükürdüğümde bir miktar kan cıktı ağzımdan.
içimdeki acı hafiflememiş
ve artık sevcanı görme umudum kalmamıstı.
gitti.
anılarımızı aklıma getirmek için köpeği almaya gittim.
tasmasında parmak izi vardı,
parmaklarım değsin dedim...
gittiğimde adam köpeği vermedi.
oturdukları evin kapısı kapalıydı.
dışarı çıktım. güzel iltifatlarıyla yüzümü güldüren
teyzem de yerinde değildi.
deniz kararmış,
renkler dünyadan çekilmiş,
hiçbirşey yaşanmamış gibiydi.
kumsala inince tuğçe gördü beni.
yüzümü temizlemedim kan içinde çıktım dışarı
- gelsene dedi
gittim.
- ne yaptın sen bişey mi oldu kavga mı ettin dedi
- kendimle biraz kavgalıyım dedim
- bunu kendine yapmıcaktın dedi
- canları yanmasın onların boşver dedim
- sevdiğini anlıyabiliyorum. ama ne yapmıssın kendine baksana akşam gel bize
simdi yüzünü yıka uyu. hadi dedi
- tamam kaç gibi dedim
- 6-7 gibi gel dedi
- tamam dedim
gittim yüzümü yıkadım. akşam oldu tugçelerin evine
gitmeye başladı ayaklarım. aslına istiyor muydum gitmek? istemiyordum
çünkü bir şekilde akıllıca tavsiyeler vericek
kafamı karıştırcak. ben bu zamana kadar zaten hep akıllı göründüm
biraz da salaklık yapayım. salaklık yapan kazanıyo. -
151.
0hadi lan yaz artık
-
150.
0devam devam
-
149.
0@47 Hikaye orda bitmemisti. Burda en bastan anlatip bitiricem
-
148.
0reserved
-
147.
0reserved
-
146.
0önceki başlıgındaki aynı şeyleri neden yazıyorsun birader
-
145.
0yazsana lan
-
144.
0reserved
-
143.
0
-
142.
0gidicektim. yok yok gitmicektim, gitmemeliydim.
onuruma yakışık kalmazdı.
hangi onuruma? bundan öncekinde bıraktığım mı,
yoksa denizde bıraktığım onuruma mı?
gidiyordum.
gitmemeli miydim?
gittim.
fakat yol kenarına değil yol kenarını gören bir bir
binanın hemen kenarına iliştim.
uzakdan uzakdan sevcanı,
vedalaşmasını
birini arıyan gözlerini
-serdarda olabilir nihayetinde-
izledim.
beni gördü. el salladı bana
içimdeki acı anlatılmaz.
renkler isyan edip dünyadan çekilmeye karar vermişti adeta
bir kan kırmızı kaldı benle birde hayatım tonunda karanlık.
bir sigara daha yakıp gözlerimden akan yaşı
tutmaya çalıştım.
uzak mesafede oldugumuz için ağladıgımı görmesi imkansızdı
lord of the ringsdeki elflerden olması lazımdı amk
bende elimle gözyaşlarımı silmedim ağladıgımı anlamasın diye.
aşk bize neden hep kötüyü tattırdı
neden hep ağlıyan taraf bizdik
neden hep ölen olduk?
adama sormazlar mı aga ben ne yaptım da böyle taktan yaşıyorum.
gitti.
çok uzaklara gitti.
kumsala indim.
onca gülen insanın suratına baktım
hiç mi acı cekmiyolardı? hiç mi yaşadıklarımı yaşamadılar?
nasıl gülebiliyorlardı
nasıl acımıyormuş gibi yapabiliyorlardı
içimdeki derin yara, yüzüme yansıyıp
dudaklarımın titremesi oldu.
bildigin ağlıyodum amk.
eve gittim. onun yattığı yatağa,
- en yakin arkadaşimla yattiği yatağa-
uzun uzun baktım. kendime bir yumruk attım
bildigin yumruğu geçirdim amk
çünkü fiziksel acının ruhani acıyı geçirebilceğini düşündüm.
ve yüzüm gözüm kan olana kadar vurdum, kendime. -
141.
0öğlen kahvaltı yapmadım. gittim marketten tost yaptırdım kendime kücük
hem gül ablaların evinin önünden de geçtim.
gördüler beni kahvaltıya davet etmediler. ne dedim size amk
birde sigara aldım. kumsalın başına koydukları tekneye oturdum.
yemeğimi bitirdikden sonra sigara içmeye başladım
o sırada da gül ablanın tam karşıdan gören bi yerdeyim hani
denize bakması yeter. kahvaltıya gel diyor bide. hay amnskiyim.
sevcan kumsala doğru inerken beni gördü
yanıma geldi tekrardan
- abi sen neden yanıma geliyosun? ya gidiceksen git. gibtir git be. dedim
ama içimde kıyametler kopuyor gitme diye amk
- ben bugün gidiyorum dedi
- ne güzel mersinde ki flörtlerin bekliodur dedim
hepimize olmuştur. bir kızı, sevdiğinizi birşeyle suçlarken
onu reddetmesini isteriz. sanki reddetse tüm gerçekler yalan,
bir onun söyledigi gerçek olucak. öylede aptalız amk.
- sana son kez sarılmaya geldim ben aslında dedi
- ellerini ve tenini iyice yıkadın mı dedim.
bu bu kadar basit bi laf gibi görünse de, inanın nasıl yaralarım oldugunu
açıklıyan bir cümle. kıza da çok koydu suratındaki ifadeden belliydi amk
- özür dilerim dedi
- özür dileme, git. ne zaman gitcen dedim?
- saat 2 gibi gidicem dedi
durdu durdu.
- beni yolcu etmeye gelicen mi dedi
- hayır dedim
beynime de koskocaman bi hayırı kazımıştım.
- peki dedi
dönüp giderken saçlarını savuruşu,
savuruşundan rüzgar ile itinayla burnuma taşınmış kokusu,
kokusundaki o güzel bağımlılık yaratan aşk maddesi
bütün vücuduma işledi.
gidicek miydim lan acaba?
öyle yada böyle saat 2 oldu. -
140.
0- onu ayağıma batıramazsın dedim
- öyle bir batırırım ki dedi
- bağırır bütün köyü ayağa kaldırırım dedim
- karı gibi mızmızlanma dedi
- ya batırma lan onu bana dedim
ısıttıktan sonra yakınlaştırdı ayağıma daha dokundurmadan
- aaaaaaa acıyo dur çek dedim
ulan sanki ferre filmi çekiyoruz
- kaç yaşına gelmişin utan dedi
- ne utanacam dedim sırıttım amk
- ya tamam ben içimdeki iğneyle mutlu mesut yaşarım dokunma dedim
- daha dokundurmadım ki demesiyle
ayağımın delik olan yerine elindeki sıcak dikiş iğnesini
sokması bir oldu.
tekrardan bir aaaaaaa sesi yükseldi benden.
bir iki denemeden sonra ve benim çığlıklarımdan sonra
ayağıma batmış olan dikeni çıkardı.
kaan uyandı.
- iyi tak yedin sen uyutcan cocukları dedi
nereye ben uyutuyom amk. ama kumsala insem inemem
ayağımın mikrop kapma ihtimali var.
o yüzden sevcanın evini izledigim yere tekrardan kuruldum
ayağıma bir müddet sonra teyzem yara bandı getirdi
onu yapıştırdım.
- içme su mereti gencecik yaşında dedi
- sende içiyon sen niye içiyon ölüp gidecen dedim
- ben seni gömerim yine yaşarım merak etme dedi
güldürdü kadın beni amk
tekrardan sevcanların evi dikizlemeye başladım
hepiniz ayrılığı tatmışsınızdır, aldatılmayı da belki.
ne kadar ayrılsanızda en kötü nedenlerden,
hep geri dönmesini beklersiniz. geri dönse terslicek olsanız bile
yeter ki geri dönsün,
kokusunu bir kez daha içime çekim, bir kez daha
yüzünü görim. herşey son bir kez olsun istersiniz.
onların evleri izlerken plastik beyaz -klagib yazlık sandalyeleri amk-
sandalyenin üstünde uyuya kalmışım.
sabah bir bel ağrısıyla uyandım. üf amk -
139.
0hemen sol tarafımda 3 tane amlı ve bir yaşlı teyzem çıktı
bizimkilerde salondan dışarı fırladı
ve bir sürü insan evladı dışarı çıktı. ayı mı düştü
yazlığa diye bakmaya
yan taraftaki teyzem hemen atladı
- evladım birşey oldu mu diye
- yok teyzem ayağımı çarptım dedim
bakamıyorum da ama elimle ayagımı sıkıyorum kanıyor
elimde kan vardı. acayip acıyordu amk.
teyzem çıktı. o sırada amlıların annesi midir neyse artık
sandalye cıkardı oturtturdu beni. amlılar kapıya
boy sırasında dizilmişlerdi.
sevcan bile cıkmıstı kapıya. zaten cıkıcak mı lan acaba
diyede aklımın bir köşesinde yatıyordu o "?" işareti
- noldu dedi teyzem
- ayağımı çarptım dedim
tentirdiot getirdiler (ilacın adının okunuşu)
- yakacak mı canımı dedim
- zaten yanmıyor mu dedi
vay amk. o gece ilk defa güldüm ne yalan söyliyim
tentirdiotu bir pamuga bastırıp ayağıma koydu
- teyze dedim
- efendim dedi
- ayagımın altına da bişey battı sanırım dedim
- kaldır bakayım dedi
kaldırdım. diken batmış amk.
- gel içeri dedi
teyzeye teşekkür ettim
amlılarda iyi geceler, geçmiş olsun
dedikden sonra
içeri geçtim.
zaten herkes ne oldugunu öğrendiği için içeri girmişlerdi
benim kücük kuzenler uyuyodu.
- sessiz ol dedi
- niye dedim
- sessiz ol dedi
iğne çıkardı dikiş malzemelerini koydugu kutusundan
ısıtmaya başladı. anladım ki gibi tuttuk bu gece -
138.
0kumsala indikden sonra çaybahçesindeki canlı müzik etkinliği
bittiğini görünce berkeyi cagırdım
- noldu lan bitti mi bizim parça niye cıkmadı dedim
- abi caldı duymadın mı dedi
- lan calmadı ki duyayım dedim
- söyledi dedi.
ne ara söyledi amk. gerci saatte 12 i geçmişti. söylemese bile
söylettirilmez bundan sonra amk
kumsala gidip telefondaki müzikler eşliğinde sigara içmeye
devam ettim. sigara içerken bir yandan düşünüyorum
denize girdiğimizi,
güneşlendigimizi
onu kucağıma aldıgımı,
ateş eşliğinde ısınırken onu sevdğimi söylediğimi,
onu evden çıkarken izlememi,
voleybol oynamamızı,
yürüyüşlerimizi,
kumların üstünde yaptıgı balerin hareketlerini
kumların, denizin, güneşin nasıl önünde secde ettiğini
okey oynadığımızı,
aldığım cornetto dondurmasının kapagını saklamasını
beni cay bahçesinin önünden almasını
köpeği gezdirmemizi
teyzemin sevcana ettiği iltifatı
tokasını düşürdüğümü,
herşeyini düşündükden sonra
tokası denizin dibine düşmüştü. hafızamın ne kadar kuvvetli oldugu
bu hikayeyi yazdıklarımdan belli olacak ki,
daha 2 gün önce tokasını düşürdüğü yeri gözüm kapalı bulabilirdim.
eve doğru koştura koştura giderken terliklerimden biri koptu
hay amk dedim 2 sinide çıkarıp koşmaya başladım
yerler de tam asfalt değil iğne izmarit çakıl taşına kadar
ne ararsan var amk yerinde.
tam bizim eve girmeden ayağıma bişey battıgını hissettim.
acımıyordu fakat ayağımı yere vurdukca sızlıyodu
durmadım ayağımı yan basıp koşmaya devam ettim.
bizim evin tam orada bir tümsek var
ayağımı yan basınca serçe parmagım tümseğe çarptım
ve tüm yazlık köyündeki ışıkların yanmasına sebep olan
canımın da nasıl yandığını belli eden
"aaaaaaaaaaaaaaaa" diye kükredim bildigin -
137.
0gittim. anlattıkca anlattım. ciks yaptıklarını biraz daha
sansürleyerek anlattım. terbiyeli kız olm
gittim paldur küldür gibişiyolardı denmez amk.
zaten öyle deseydim kendi onurumdan, gururumdan
şüphelenirdim.
- işte içeri girdim dedim
- başa meraktan gelir herşey dedi
tebessüm ettim, etmeye çalıştım o da dişlerini göstererek güldü
- işte girdim seviştiklerini gördüm dedim
- ne yaptın dedi
- kovdum dedim
- sadece kovdun mu dedi
- ne yapim ki başka dövsem ne değişicek sanki dedim
- içini rahatlatırdın dedi
beyler saat de iyice geç oldu ama sırf ayıp olmasın diye
esnemesini bile yarıda kesti kız kendisini zorluyarak
hani o kadar terbiyeli kız amk. hangi biriniz yapar gibtir git yatacam dersiniz amk
- bence böyle daha iyi oldu yani belki adamlık öğrenirler dedim
- onlar gibileri öğrenmez hiçbişey dedi
- ne bilim ya. dedim
- ama için rahatsa sorun yok dedi
- içim de rahat değil ki dedim
- neden diye sormucam inan anlıyorum seni dedi
o sırada gül abla seslendi içerden geldiğimi görmemişti
içerde diye rahatsız da etmedim çardak da oturuyorduk tugceyle
- tugçe geç oldu uyumucak mısın dedi
- tugay burda anne diye yanıtladı tugçe
o an anladım ki gibtirip gitmem lazım
- aa hoş geldi diye dışarı cıktı
o gelirken benimde ayağa kalkıp sarılmam lazımdı fakat
tugçe karşımda tekerlikli sandalyeyle otururken inanın
ayaklanmak istemedim. içim yandı amk.
yine de gibe gibe kalktım sarıldım
- nasılsın falan dedi
- iyiyim dedim
öyle hal hatır sorma faslı bittikten sonra
- geç oldu tugay şimdi tugçe uyucak ama yarın kahvaltıya bekliyorum dedi
yarın kahvaltıya bekliyorum;
sen şimdi gibtir git yarında bizi rahatsız etme. kahvaltı yapıcaz demektir
- tamam gül abla dedim
- kendini üzme dedi tugçe
ben oturuyordum. o içeri gittikten sonra
ayaklanıp tekrar kumsala geçtim
düşünsenize amk ayaklarınızın olmadığını?
bunu düşünerek hem tanrıya olan öfkem biraz daha dindi
hem kendi derdimi unutup vay amk. yine iyiyim ben dedim kendi kendime
şükür namazına bile yatıcaktım oracıkta amk -
136.
0tanrının hepimize adil davranmadığı keskin bir gerçek.
fakat hangimizi nasıl, neye göre yargılıyor?
herkes kaderimizi kendimiz yazdığımızı söylüyor.
madem ki tanrı ne yaşıycağımızı biliyor, acı cekiceğimizi,
acı cektikten sonra isyan ediceğimizi, günaha giriceğimizi,
varımızı, yoğumuzu, düşümüzü, düşüşümüzü, gözyaşlarımızı biliyor
peki çok merhamet gösterdiği insanlarına, kullarına
neden bunca acıyı cektiriyor?
peki kaderimizi biz yazıcaksak, aşık olup olmamayı neden
biz seçemiyoruz? bağlı kalıp kalmamak, bir insanı sevmek
acı cekmemek, hissetmemek neden bizim elimizde değil.
- takma ya. seninki trip atmış benimki bir başkasının altına yatmış ne olucak yani dedim
- dimi yaa aynen diyip kendi capına göre espiri yaptı
capının pi sayısını gibtiğimin aptalı.
cevap vermeden ciğerlerimin anasını elimdeki iki lanet olası
madde ile gibmeye devam ediyordum.
2010 yılında çıkan veyahut benim o zaman dinlemeye başladığım yıldız tilbenin
kafam hafif dumanlı şarkısı (cıkıs tarihini bilmiyorum 2010 da dinlemeye başladım)
çaybahçesinden yankılanmaya başladı.
"şuan yanımda olsan sana neler söylerdim..
kafam hafif dumanlı her derdimi dökerdim...
biraz ümidim olsa ömür boyu beklerdim.."
beni bana yeniden anlatan bu eşsiz sözlere biraz eşlik ettikten sonra
berke diye bir çocuk var ufak daha. onu çağırdım
15 senedir yazlığa gidiyorum çoluk cocuk herkes tanır amk
- efendim tugay abi dedi
bu berke dediğimde babası taşşaklı bi herif. çaybahçesinin sahibi
sitenin de başkanı mı bişeyi
- bu sanatcıya istek parça verebiliyoz mu dedim
kadın. çok güzel söylüyor usta.
- sen söyle ben zütürürüm abi dedi
- yavuz bingöl kara tren okur mu varsa dedim
koşturarak gitti. şarkı bittikten sonra yeniden koşturarak geldi
- bir kaç istek daha varmış söylücekmiş dedi
- eyvallah istedigin bişey varsa gel çekinme dedim
- tamam dedi.
gül ablalar var bizim aile dostumuz. kızı tugçe de benle yaşıt
ama kız felç. bacaklarını hareket ettiremiyor
annesi kucağında denize sokuyor ayaklarını hareket ettirtiyor
bazen de benden istiyor kızı denize sokuyorum. falan
cok iyi bir kız beyler. inanamazsınız
gül ablanın çardağa gittim. çaybahçesinin hemen zütünün dibinde
hem şarkıyı dinler hem vaktimi öldürürüm diye. -
135.
0etrafımdaki herşey tak içinde kalmışken, beni üzen tek şeyTümünü Göster
yarın gidip, bu geceyi onsuz vedalaşamadan geçirmek oldu.
o gün asumanla bir de küçük kardeşi kumsalda oturup
içtim. sigara yaktım. tekrar içtim. sonra tekrar..
hepimiz yapmışızdır az yada çok amk.
öyle bir zifiri karanlığın içine kulaç atmıştım ki,
"bile bile yandı yüreğim... "
öyle bir zifiri karanlığın içine düşmüştüm ki,
ne güneş, ne ışık aydınlatamamıştı beni,
onun gülüşünün aydınlattığı gibi.
uzun hüzünlü bir alınyazısında son raddeye geldiğimi,
ölümümün pek ileride olmadığını,
bu zamana kadar hep terk edildiğimi, aldatıldığımı
insanlara hiç sarılamadığımı, ciksin aşktan ibaret olmadığını
lakin aşkında ciks olmadan olmadığını
anlamış bulunmaktaydım. tabir-i caiz ise,
sevdiğiniz kızı tatmin edemezseniz bir an önce unutmaya bakın.
her kız için böyle birşey geçerli mi, hayır.
fakat her kız için geçerli olmadığı halde,
hayatıma giren bütün kızların beni aldatması,
realistik anlamda bir başkalarıyla yatmaları
ve sonunda bana geriye bıraktığı tek şeyin,
yıkık dökük bi harabeden başka bişey olmadığı için
kendi içimdeki küçük cocugun bileklerinde
gözlerin gibi büyüleyici, aşkın gibi uzun, sarılmak gibi huzur verici
en nihayetine huzura erdiren bir sıvı vardı.
herşeyin başı, kan...
oysa zaten kanınızın son zerresine kadar yoluna
kurban etmeye hazırsınızdır.
hiç düşündünüz mü
o dışarda bir başına berduş çocuklardan biri oldugunuzu aşk adına?
siz dışarda göz yaşı dökerken, bir başkasının sevdiğinizi
inlettiğini?
uzun uzun mehtabın gölgesinin düştüğü denizi izleyip,
"madem acı cekiyorum dibine kadar çekeyim" felsefesiyle
biramın, sigaramın yanına birde
ferdi tayfur-sabahçı kahvesi şarkısını söyledim kendimce.
sanırım asumanlar benim şokda yahut krizde olduğumu sanıp
dürtmeleriyle susup kafamı onlara çevirdim
- iyi misin dedi
- şimdi düşünmek gerekirse, sevdigim kız en yakın arkadaşımın altına yatıyor
ertesi gün gidiceğini söylüyor, onu unutmam gerektiğini söylüyor gecesi ona sarılmadan yarın gidiceğini düşünüyorum,
elimde biram, sigaram, dilimde aşkın dibine vurmuş arabeskim sanırım iyi değilim dedim.
- takma yaa benimde sevgilim var bak uzaktayız trip atıyor dedi
kızın düşünüp üzüldüğü şeye bak, benim düşünüp üzüldüğüm şeye bak. bide benden 1 yaş büyük he.
adaletini gibiyim dünya. neden hep yükü bizim omzumuza attın ki? kaldıramıyoruz bak. -
134.
0çok fazla sinirimin bozulmasını istemeyerek
asumanın evinin yolunu tuttum.
olan biteni anlattım. bir süre sonra ciks yaptıklarını
söyleyince pür dikkat dinlemeye başladı
- hadi canım,
- aaa.
-ciddi olamazsın
verdiği tepkiler bu iken
ciks anlatınca ağzını açıp dinledi.
bir an için söyle serdara bir kaç el benide gibsin diyceğinden korktum amk
ne yalan söyliyim.
- takma kafana gibi teselliler verdi.
herhalde bütün insanoğlunun teselli programı aynı şekilde işliyor
kafama takmiyim mi? salak mısın abi sen
sevdiğim kız bir başkasıyla gibişmiş ben bunları basmışım
kafama takmiyim mi?
- tamam takmam kafama diyip gibime bir el attıktan sonra
sahile dönüp bir sigara yaktım
o sırada arkamda parmak arasının çıkardığı şakuduk şukuduk
bir ses var onla biri yaklaşıyor duyuyorum. kafamı geriye çevirdim
sevcan amk.
geldi yanıma oturdu
elini dizimin üstüne koydu.
- birde ben gibemem seni git yoluna dedim
- ben yarın gidiyorum dedi
- gibtir git dedim
- son kez sarılmak istiyorum sana dedi
- başkasının gibine değmiş ellerinle mi hiç sanmıyorum dedim
- seni seviyorum ben dedi
- belli o yüzden benim evde çakıştınız dedim
- gözlerini kapatıp beni de hayal ettin mi bari dedim
- tugay ne desen haklısın dedi
- çarşaf da kan da yoktu bu kaçıncı içine aldıgın dedim
- iğrençsin dedi
- kiralık bigiblete dönmüşündür 5 lira veren biniyor baksana dedim
kalktı gidiyordu arkasından bağırdım
- bende sana vursaydım belki ele değilde bana varırdın dedim
gittiği yerde durdu. geriye döndü
- ben yarın gidiyorum. seni seviyorum, hakkımda kötü düşün, söv, beddua oku.
ama unut beni ne olursun, biz zaten birlikte olamayız. mersinde yaşıyorum ben
sen istanbulda. seninle birlikte olmak bencillik olurdu. dedi
- bak kızım ben bencil olmanı istiyodum. ben üzüleyim. seni göremeyim istiyordum. yeter ki
aradığımda telefona çıkıcak yüzün olsun, belki seneye tekrar sana sarılma umuduyla
kalmak istiyordum. sen gittin benim evimde bi başkasına verdin.
gibtir git nereye gidiyosan. dedim
gitti. -
133.
0onların az önce inlemeleri ve terlerini bıraktığı yatağın öbür yastığına uzanıp,
sevcanın kafasını koyduğu yastığı kucağıma aldım,
derin derin kokladım saçlarının yastığımda bıraktığı kokusunu.
belki benim için bırakmamıştı lakin kokusunun hiç bir suçu yoktu!
nasıl bir hayattı benimkisi, hayat mıydı daha doğrusu.
daha ne kadar terk edilebilirdim?
daha kim terk edicekti ki beni? dayanabilir miydim.
- tanrım, al canımı dedim bütün kin, nefretimden soyutlanarak
- tanrım, al canımı. diye tekrar ettim içimde kalan son umudumla
- tanrım, al canımı!
bir sigara yaktım, bir kalem kağıt buldum
ve yazdıklarımın bir kısmı şunlardı;
"onlar aşklarından hiç vazgeçmediler, mecnun leylanın aşkından delirip çöllere düşüp
kurak iklimde yetişen canımız gibi kuruyup kalmış çiçeklere anlatmış leylasını
gözlerini anlatmış, dudaklarını, gülüşünü, kokusunu belki de,
onlar aşklarından hiç vazgeçmediler,
leyla babasının sözünden çıkıp koskoca çöle bir aşk uğruna düşmüş.
mecnunu aramış, susuz kalmış, mecnunu aramış, aşsız kalmış..
lakin yaşamış. çünkü kalbi aşktan hiç noksan kalmamış.
onlar aşklarından vazgeçmediler... "
aslında ferhat ile şirin, kerem ile aslıyıda yazıcaktım buraya da
hem yazım inanılmaz derecede kötü. deşifre etmem lazım amk
devlet sırrı yazıyorum sanki.
hemde uzayıp gitmesini istemedim
bu da yazdıklarımın belirttiğim gibi bir kısmı sadece
elimde sigara, yüzümde hüzün, hüznümde güz, güzümde sancı,
hep beraber çıktık tekirdağdaki adılazımdeğil tatil köyünün
artık pis, aldatılışlık kokan, yaşanmaz sokaklarına.
öylece her sabah yaptıgım gibi oturup sevcanların evi seyrettim.
evde hâlâ nasıl güldüğünü izledim.
şarkı söylemesini izledim,
o an düşündüm ki kadınların sanırım kalbi yok.
onlar sadece kan pompalıyor.
ve sanırım mutlu olmasının sebebi serdarın performansı olmalı.
üzüyordum kendimi boş düşüncelerimle, fakat
nasıl da hüzün kokan bir günün bağrına çöktü yalnızlığım.
nasıl da yalnızdım. nasıl da kırılgan.
nasıl da kanıyorum içten içe,
nasıl da yaralıyım.
-
ccc rammstein ccc günaydın diler 10 02 2025
-
zalinazurt sen fazla yaşamassın
-
günaydıncan tayfa
-
şu moto kuryeye bak
-
koko sevmeyen insan
-
akomdan iatanbula kar uyarısı
-
kadınlar cinsellikten hoşlanmıyor
-
şayet fenerliyseniz
-
katil kadir şeker plak çıkarmış la
-
makaras niye çaylak amk
-
size 10 milyon dolar vereeceklerr
-
9 yaşındayım beyin olarak ama ehliyeti
-
taharet musluğunun tazyiki
-
resim açmanın başlık açmanın yolunu
-
herkes babasının hangi partiye oy verdiğini
-
bali li eski sevgilim bana döner mi
-
tom kaulitz ve kurtcocain çaylak
- / 1