1. 201.
    0
    o an lsd airlenese binmiş, gezegenler arası yolculuk yapıyor gibiydim.
    yaklasık 5-10 saniye hiç birşey algılıyamadım
    duymadım, kulağımda bozuk televizyonun cıkardığı cızırtı
    gözlerimde tanrının dünyanın güzel olduğuna inandırmak için
    yeryüzüne yaydığı ilizyon olan bembeyaz, sade, saf ışık.
    dudaklarım sevcanı öpmek için kapımda kul köpek olmuş,
    birden bire yağmur başlamış,
    bahçemdeki bütün ölü hayallerim yeniden hayat bulmuş gibiydi.
    aşkım..
    aşk..
    aşktık biz,
    aşıktık,
    birbirimize yemek, su, çiçektik.
    ses tellerim ona iltifat etmek için titreşiyor,
    lakin beynim henüz sarsılıp kendi gelemediği için herhangi bir komut
    veremiyordu.
    konuşamıyordum fakat susamıyordum da.
    burnumda o güne kadar hiç kokluyamadığım bir güzel koku,
    bir güzel parfüm,
    dünyaya henüz inmemiş cennetin sekiz kat tepesinde yetişen
    gül kokusu..
    gözlerim yeni yeni buğudan kurtulup oldugum yeri görebiliyordu.
    hemen önümde sevcanın o güzel eli bir yukarı bir aşağı inip
    kendime gelmem için sallanıyordu.
    - tugay dedi o narin sesiyle
    - pardon, bir an sarhoş oldum diye yanıtladım
    - ne sarhoşu? dedi.
    - aşk diyip sırıttım.
    masa da ooo diye yaygara çıktı.
    - isterseniz siz gidin biz akşama geliriz. konuşucaklarınız da vardır hem dedi eda.
    - gerçekten gerek yok dedim
    - olur diye ekledi sevcan
    ···
  2. 202.
    0
    artık sevcanla baş başa kalabilceğim bi yere, evine gidiyordum.
    belki öpücek, belki sarılacak belki de gözlerim vasıtasıyla
    güzel gözlerini saniyeler, dakikalar, saatler boyunca izliyecektim.
    herkese teşekkür edip tanıştığıma memnun kalmadığım halde
    memnun oldugumu söyliyip masadan kalktık sevcan ile birlikte
    masadan bir iki adım uzaklaştıkdan sonra bir saniye diye
    ayrılıp sevcanın yanından masaya geri yöneldim
    - paranız varmı gençler kızları aç açık bırakmayın dedim
    kızların hafif bıyık altından gülmesi
    şaka maksatında mersin kızları çok güzeldir beyler. ciddiyim
    eğer sıralamak gerekirse şahsen
    mersin,
    çorlu,
    izmir kızları diye gider.
    erkeklerde bozuldu fakat makaraya alıp var dediler
    sevcanda kolumdan cekiştirip önüne attı beni
    yanıma yaklaşıp
    - paran yok hala artistlik yapıon dedi
    - var param dedim
    - taksiyle gidelim o zaman çekemicem otobüs dedi
    - tamam dedim
    şimdi gel taksi bul cebindeki kalan 10 lirayı taksiye ver
    ki taksininde 10 lira yazması için yakın bi yer olması gerekiyordu
    yani gibi tutmuştuk tekrardan anlıcağınız.
    - nerde sizin ev dedim
    - tarsus da dedi
    - ora nere ya diyip dişlerimi göstererek kısık sesli bir kahkaha attım
    bir taksi çevirdik. el züt mahkum gidicez
    - yanında para varmı senin dedim
    - ya paran yoksa söyle tugay ne olucak dedi
    - varmı yok mu dedim
    - var dedi
    - he iyi kalsın sende o zaman dedim
    - of diyerek somurttu.
    taksiye bindik.
    - tarsus yeni ömerliye dedi
    ···
  3. 203.
    0
    gidiyoruz. giderken hafif sırnaşmalar
    eskiden kumsalda onu sevdiğimi nasıl söylediğimi,
    okeyde ıstakasında çaldığım taşları,
    taş çalmanın sırrını. herşeyi anlattım
    o da gelip nasıl ağladığını
    üzüldüğünü dışarı çıkmadığını
    kimsenin yüzüne bakamadığını anlattı.
    hep benim geri dönmemi istediğini,
    dualar ettiğini ve sonunda geldiğimi anlattı.
    bunları dinlerken bende onun omzundan tutup
    kendime doğru cektim iyice.
    kaburgalarıma kadar sokucaktım bana kalsa onu.
    konuşurken birden geldik. anlamadım
    yolun nasıl geçtiğini.
    - sen in ben ödiyip gelicem dedim
    indi.
    - abi yanımda 10 lira para var. istanbuldan yeni geldim sevdiğimi görmeye.
    parasız pulsuz geldiğimi görmesin, bana bir güzellik yapabilir misin dedim
    - kardeş nasıl yapalım bilmiyorum ki. dedi
    - hadi be abim. görmüşsün geçirmişsin. hiç mi sevmedin. kalktık istanbuldan geldik dedim
    istanbuldan geldik gelmesine de herife mi geldik amk.
    kıza geldik. para alsaydın yanına züt veren dese ne dicektim
    - bir 5 lira çıksa yine iyiydi 15 liraya kapatırdık dedi
    soydum ceplerimi cüzdanı çıkardım
    - abi bu kdar var işte. kızdan da para almak olmaz dedim
    - iyi bakalım ver 10 lirayı birdaha görmiyeyim seni parasız dedi
    - eyvallah abim. cansın dedim
    indik. bi apartmana girdik. ve sonra eve vardık.
    - ödiyebildin mi dedi
    - ödedim evelallah dedim
    elini cebime atıp kendine çekti beni
    çekyata düştü. bende yanına attım kendimi
    gülmeye başladı
    - ne gülüyon be dedim
    - paran yokmus yalancı dedi
    - nerden biliyon dedim
    - ellerim cebindeydi dedi
    velhasıl kelâm; kadından korkulur. hemde çok
    ···
  4. 204.
    0
    uzun süre sonra ilk defa mutluydum.
    - bana bir daha yalan söyleme dedi
    - söylemedim ki dedim
    - paran olmadıgında da söyle ya biyere gitseydik dedi
    - bulurdum ben dedim
    - bak. ya mersine geldin be sen diyerek atıldı boynuma
    bende onun saçlarının kokusunu içime çekerek,
    sırtını sıvazladım. o da arada boynumdan öptü
    belli etmesem de boynumdan öpüldüğümde tüylerim diken diken olur.
    acayip olurum yani. fişek gibi olurum
    aynı evde bir çok kızla baş başa kaldığımdan
    gibim yeni ergenler gibi kol bacak olmuyordu,
    daha çok sakin, kendimi kontrol edebiliyordum
    bazen sevişirken bile inik duruyordu
    istemiyorken oluyordu tabi bu.
    - rüyalarımda da böyleydik biliyor musun dedi
    omzumda gırtlağı basık bir şekilde durduğu için sesi biraz farklı çıkıyordu
    - nasıldık dedim
    - sarılıyorduk hep. bırakmıyorduk birbirimizi. dedi
    sustum, saçlarını daha sert kokladım.
    daha çok seviyormuşum gibi baktım ona.
    sonra tekrardan daha sıkı sardım
    - peki geçmişi açsam, bana olan biteni yalansız anlatsan dedim
    - söz. ama şimdi değil. bu anı bozmak istemiyorum dedi
    - tamam dedim
    sözü almıştık. sakladığı bişeyler oldugunu sandığım için
    içim içimi yiyordu.
    geçmiş umurumda değildi. mutluydum, çok uzun sürede olsa
    mutluydum.
    yine de içmde bir yangın gibi huzursuzluk vardı.
    çünkü geçmişe dair sakladığı birşeyler vardı.
    öyle hissediyordum.
    akşam, gece, yatsı ne öğrenicektik bakalım.
    ···
  5. 205.
    0
    aslında o dudaklarını öpmeyi geçmişe baktığımda,
    can vermekten daha cok istiyordum.
    eğer verilicekse bu can,
    akıcaksa kanım yakın zaman da,
    önce dudaklarıyla dudaklarım çarpışmalıydı
    titanic ve buz dağı gibi.
    öyle öpmeliydim ki,
    öyle öpmeliydi ki,
    ayrılmak nasip olmamalıydı.
    kaderimiz, kısmetimiz, bağımız, toprağımız, ülkemiz
    birbirimiz oldugunu anlamalıydık.
    öyle olmasa bile, tanrıyı merhamete getirip öyle ypamalıydık.
    biz aynı ağacın dibine düşmüş yeşil ve kırmızı elmaydık
    yarım yamalak olsak da,
    olmuştuk artık.
    hangi ağaçdan cıktığımız, hangi ellere değdiğimiz
    hangi sarsıntıda düştüğümüz hiç umrumda değildi
    ve onunda öyle.
    düşmüştük.
    bulmuştuk birbirimizi er ya da geç.
    kavuşmuştuk,
    sarılmıştık,
    yarım da olsak tamamlamaya çalışıyorduk birbirimizi.
    aşk buydu birazda,
    zordu aşk,
    imkansızı başarmaya çalışmaktı,
    hayalden öteye gitmekdi, başarmaktı aşk.
    başarmıştık.
    daha önce kimleri öptüğünü hiç düşünmeden öptüm dudaklarını.
    o da öptü beni.
    ardından hemen geri çekildik.
    ···
  6. 206.
    0
    küçükken annem ve babam beni azarladığında
    halının desenlerini incelediğim gibi
    sevcanı öptükten sonra da koltuğun desenlerini inceliyordum.
    - özür dilerim diye bir cümle attım ağzımdan dışarı
    kafamı kaldırmadan gözlerimi hafif yukarı kaldırdığımda
    tebessüm ettiğini gördüm
    tebessümüyle biraz daha cesaret alıp kaldırdım kafamı
    - gülmesene dedim
    öpmekten pişman değildim, olmamıştım, olmuyacaktım.
    çünkü seviyordum,
    çünkü bunu beklemiştim ben,
    çünkü hayallerimden ileri gidip
    dudaklarım ile dudaklarını er ya da geç kavuşturmuştum
    öylesine sarılmıştı ki dudaklarım dudaklarına
    utanma duygumu canice katletmek istiyordum.
    geri çekilmeseydim, bir asır ila bin asır arası
    nefessiz öpebilirdim onu.
    öyle istiyor,
    öyle özlüyordum..
    hala gülüyor, gülmesi beni rencide ediyordu.
    artık utancımı kırıp, ne de olsa benim sevdiğim,
    sevgilim diyerek kafamı tam olarak yüzünü görebilceğim kadar kaldırdım
    kaldırdığım gibi hafif bir tokat yedim yanağıma.
    - gülmeni izlemek için kaldırmıştım ama bu tokat derken,
    cümlemi yarıda kesip o da tshirtimin yakasından kendine çekti beni
    ve öpmeye başladı sanki o değene kadar kurak kalmış dudaklarımı.
    o benim çöl misali dudaklarıma su, yağmur, cicek olmuştu.
    öperken kalcasının hafif üstünden tutup kendime çektim
    bende kendimi cekyata yaydım ve üstüme yatırdım onu
    hem öpüyor,
    hem de teninde gezdiriyordum ellerimi.
    ···
  7. 207.
    0
    hafifce kıyafetinin altına kaçtı yaramaz bir cocukcasına ellerim.
    ne çok ürkek ne çok cesurca hareket ediyordum vücudunda.
    sevdiğimi belli ediyor,
    ama bu sevginin sonunda nerede biticeğini
    en azından bu sefer benle olursa bir başkasına gitmez felsefesiyle
    dokunuyordum tenine.
    sadece bu değil tabii ki. seviyordum,
    dokunmakdı sevmek.
    dokunmanın kıyametini bilmekti sevmek.
    sevcandı sevmek.
    gülümsemesiydi.
    sonra dokunurken birden irkeldi. kucağıma oturdu
    - yok olmaz dedi
    - ne olmaz dedim
    - ya. şimdi olmaz tugay dedi
    hemen dikelip kucağıma aldım onu. saçlarını okşadım
    gözünden bir kaç damla yaş düştü.
    onları sildim.
    - nedir sorun dedim
    - ya. bir kere yaptım bunu biliyorsun, onu akşam tüm cıplaklığıyla öğreniceksin.
    tamam bir kaç yalanım var ama kavga etme diye. kızmıcağına ilk söz ver dedi
    - söz dedim
    - onu dinledikden sonra. ya seviyorum seni. ama bu kadar kolay olmaz herşey.
    el ele tutuşalım, gülelim, öpüşelim ama ilerisini şimdilik benden isteme
    lütfen dedi.
    bunları söylerken aklının hala serdarda oldugunu tahmin ederek
    kızmıştım. ve bana bir kaç yalan söylediğini itiraf ettiğinden dolayı
    kuduruyordum. ama bunu dışa yansıtmadım. akşam söylemesinin sebebi
    ortalığı yıkıp dökmemem, erkeklerin beni tutması,
    ona kızıp dövmemem, erkeklerin beni tutması
    ya da etrafdan cekinip pısırık gibi kalmam olabilir miydi?
    olabilirdi.
    kız beyni abi bu. yalnız sinirlenmemeye söz vermiştik.
    sözümüzün eriydik, tutulcaktı bu söz.
    sinirlensek de dışarı yansıtılmıcaktı.
    ···
  8. 208.
    0
    zaman bazı akılsız şişko kızların beyni gibi değil tabii ki. durmaz
    zaman ilerledikce anlatıcağı saat yaklaşıyo
    o saat yaklaştıkca ben geriliyor, o gevşiyor idi.
    - peki saat kaçda anlatıcaksın? dedim
    - bizimkiler gelsin dedi
    acaba tahmin ettiğim şey doğru muydu? ben sinirlenip ortalığı
    yıkmamak için mi onların gelmesini bekliyordu
    ya da onlardan herhangi bir güç, destek, cesaret mi alıcaktı
    neydi onların gelmesinin sebebi?
    - neden dedim
    - işte. dedi
    - peki diyip diretmedim, korkmasın, ürkmesin diye.
    akşam olunca benim sinirimi yatıştırıcak
    bir babayiğit görememiştim, en azından o arkadaş grubunda.
    - söylesene bira alsınlar dedim
    -sen zengin insansın sen al diyip ":d" tarzında bir gülüs sergiledi ağzında
    bende hafif bir tebessüm ile yattığım koltuktan irkildim
    kalktım.
    sıkışmıştım arkada, ölüyordum
    ne oldu sorusunu gözleriyle sorarken
    - bekle dedim
    üstünden zıplayıp yere indikden sonra çekyatı açtım
    sonra tekrardan arkasına uzandım
    bir müddet uyuya kalmışım
    burnuma hafif bir şiddetle çarpan öpücük etkisiyle uyandım
    sevcan burnumu öperek uyandırmıştı.
    diğerleri gelmisti.
    hem biraz daha rahat, hem biraz daha gergindim.
    - ağır abiyim ben yapma bunları diye fısıldadım sevcanın kulağına
    sessiz bir gülümsemeyle
    - hadi kalk yemek yicez ağır abi dedi
    ···
  9. 209.
    0
    yemeği yedik. yemek esnasında muhabbet,
    onların içtiği kola,
    benim içtiğim biram
    birayı her ağzıma değdirdiğimde sevcanın
    dik dik gözlerime dikmiş gözlerini görüp
    tam içemeden ağzımdan birayı çekmem ile geçti
    yemek. arada bir ne zaman söylüyeceksin diye
    kaşımı gözümü oynatıyorum.
    daha vakiti var diye bir cevap alıyorum.
    ağız okumada çok iyiyimdir. bir müddet sonra
    -ne yaptınız?
    diye sordular.
    - seviştik dedim
    ters ters baktı sevcan tekrardan.
    - oturduk yaa dedi hafif bir sırıtmayla.
    yalnız söylenildiği gibi değildi öğrenci evi.
    patates kızartması, tavuk, kola, vs. vs.
    baya ben kendi evimde bulamadığım yemekleri yiyordum
    - nasıl aldınız bunu fakir öğrenciler değil misiniz siz? dedim
    birden masada kahkaha tufanı koptu.
    benim yüzümde herhangi bir kas çalışmadığı için
    tepkisiz bir şekilde cevap bekliyor idim.
    - hayır dediler
    kızlardan birisinin adı selda idi.
    - selda az daha bira aldınız mı dedim
    - var daha dedi
    - getirir misin dedim
    - getiremez diye lafa atladı sevcan
    - ben sana kola koyayım dedi
    koyayımı biraz baskılı söyledi. anladım ki zütü korumak için
    bira içmemek gerek. kolayla devam ettirip sofrayı
    tekrardan televizyon karşısına geçmiş
    standart bir türk "koyun" ailesine döndük.
    ···
  10. 210.
    0
    televizyon izlenirken gülünüyor, gülünürken
    sevcan erkeklerle bakışıyor gülüyor mu diye kontrol amaçlı sanırım
    bakıştıkca benim sinirler iyice geriliyor
    gerildikce sabırsızlaşıyor,
    sabırsızlaştıkca serdar ile anlatıcağı şeyi dinlemeden
    ortalığı gibebilcek bir hale geliyordum.
    televizyonun kumandasını bir hışımla alıp, televizyonu kapadım.
    - ne oldu ya? uğultusundan sonra
    - arkadaşların geldi. hadi dedim
    - onların yanında olmaz dedim
    - ne oluyor? diye gerildiler çocuklar.
    - o zaman odaya diyerek kalktım
    - tamam diye peşimden geldi.
    odaya girdik.
    - sinirlenmek yok ama dedi
    - söz verdik ya. dedim
    söz ağızdan bir kere çıkar, çıktığı yere bir daha girmezdi.
    şimdiye kadar bu böyle olmuştu
    ve anlatmaya başladı. ekgibsiz, abartısız, fazlasız, yazıyorum.
    "o evin senin evin oldugunu biliyordum. serdarla eve geçtikten sonra bana tugay birazdan gelicek dedi.
    bende okey oynucaz falan diye seni bekliyorum. oguzhan yerine bir kız bulduk. tugay onu çağırmaya
    gitti dedi serdar bana. sonra benden ne kadar hoşlandığını söyledi. ben senden hoşlandığımı söyledim.
    sonra bana bir tokat attı. ne yapıyorsun diye bağırmaya başladım. ağzımı kapatıp yatağa itti beni.
    sonra üzerime çıktı gerisini biliyorsun"
    - tecavüz diyorsun dedim sakin bir sesle.
    - evet dedi
    - peki kapıya kafamı dayadığımda "hadi serdarım, tugay gelmeden, hadi hadi. sesleri neydi dedim
    - ya. nasıl anlatıcam bilmiyorum ama ciksden zevk alan bir siz değilsiniz.
    zoraki de olsa zevk alıp o zevke bırakıyorsun kendini ister istemez dedi.
    ···
  11. 211.
    0
    görüntü gitmişti.
    ses gitmişti.
    his gitmişti.
    ben, gitmiştim.
    aşk, gitmişti.
    göz kapaklarım gözbebeklerimin önüne bir perde olmuş, ağırlığından, göz kapaklarımı kaldıramıyordum
    gözümün kenarından hafif yaşlar akıyor, hissediyor, ama dokunmuyordum
    usulca, sessizce akan yaşlara, bendim onlar, dokunmamalıydım. akıp gitmeliydim.
    kulaklarım çıkan kelimelerin, kelimelerin oluşturduğu cümleler tarafından tecavüze uğramış,
    küçük bir kız çocuğu gibiydi. fakat sesi çıkmadığı, dili lâl olduğu için
    hakim tarafından "kendi isteğiyle ilişkiye girmiş" kararı yemiş küçük bir kız cocugu gibiydi.
    kulaklarım.. bundan sonraki duyumlar hep sıradan kalıcaktı sanki.. gittikce sinirleniyordum
    hislerim bir ustanın elleri altında zımparaya yatmış, iyice örseneleniyordu
    sevemiyordum, utanamıyodum, odada hemen arkamızda bulunan
    gardolapın camı kalkıp, bütün tarihi gösterse kafamı yerinden cevirmez idim.
    çünkü; utanamıyor, sevemiyor, bağlanamıyor, bağı koparamıyordum.
    öylece bir ceset gibi yığıldım beni taşımak için oraya konuldugunu
    farz ettiğim yatağa.
    ben, kendimden cıkıp cok uzaklara gitmiştim. o kadar uzaklara gitmiştim ki
    etrafıma toplanmış bütün öğrenci parçalarını, hayatımı gibmek için
    tanrının kurduğu bütün tuzaklara yakalanmış,
    hepsini sevmiş,
    ve en sonunda hepsi ile bir şekilde ayrılmış,
    aldatılmıştım. ölüyordum, bunu hissediyordum.
    birde vücudumu lav gibi yakan siniri..
    aşk da benimle beraber vücudumun derinlerinden, kalbimin
    uçsuz bucaksız daha benim bile bilmediğim gizli karanlık bir bölümünden
    cıkıp, ruhumun, hislerimin duyumlarımın ve görüntümün koluna girmiş
    3-4 kız cocugu gibi sallana sallana gidiyorlardı..
    herşey karanlıktı..
    herşey aydınlığa inattı sanki,
    herşey aşkıma inattı.
    tanrı bizi değil, beni sevmiyordu
    bu yüzden hiç kimseyle ben, biz olamadım..
    ···
  12. 212.
    0
    "dur" demedi, diyemedi, tükürükle birlikte
    saçma salak bir şeyler çıktı ağzından
    ağladığından ötürü ve sinirli, gergin bir ortamdan ötürü
    gülmedim. zaten istemedimde, pisliğiyle, temizliğiyle istiyordum
    onu.
    git de dememişti oysa ki..
    bana asırlar gelen o bir kaç saniye, o gitme demesini beklediğim bir kaç.
    lanet saniye ardından ayağa kalkıp,
    - gidiyorum diyebildim.
    sevcan yerine eda daha çok ağlamaya başladı
    arkada bulunan biraderlerden biri beni sakinleştirmek için
    elini omzuma koydu
    - çek elini gibmiyim yerini yurdunu diye inledim
    elini titrek bir şekilde geri çektikten sonra tekrardan sevcana
    döndüm. ağlıyordu
    yüzünü okşamak için elini uzattım çenesine
    birden boynuma atladı
    - hayır lütfen dedi.
    o gitmişti bir kez, beni açta açıkta bırakmıştı
    gitmemek için bir sebep diye yalvarsam da,
    o sebep yoktu ne yazık ki.
    gidicektim, gidicek miydim? gidemiyordum..
    gitmemek için sebep arıyordum burnum gül kokulu saçlarının kokusunu
    derin derin içine çekerken.
    - herşey bu kadarmış sevcan. canım.. bu kadarmış. dedim
    omzumda iken daha çok ağladı
    - böyle yaparak daha çok üzüyorsun kızı dedi arkadaki çocuklardan biri
    aldırmadan sevcanın saçlarını tekrardan kokladım
    ve sonra tekrardan, ve tekrardan
    ve bir daha kokladım. son kez kokladım ve o istemese de
    ayırdım kendimi gül kokan saçlarından..
    çünkü korkmuştum, yorulmuştum.. bu kokuyu en son
    serdar ile birlikte oldukdan sonra yastıkta bırakınca
    koklamıştım. aklıma gelince bu daha da hiddetlendim.
    ayağa kalktım.
    selda kapının önünde duruyordu, geçmek için yeltendim. izin vermedi
    ···
  13. 213.
    0
    kafamı belki de son olacak şekilde geri döndürüp
    sevcanın dalga dalga salınan saçlarına hıçkıra hıçkıra ağlamasına
    şahit olup kendimce içten içe
    "sen bu musun lan? sendin hep terk edilen, şimdi böylesine vicdansız mı oldun?
    terkmi ediyorsun artık? güçlümü hissediyorsun" dedim.
    çocuklardan biri sevcanın yanına oturup omuzlarından iki eliyle kendine
    çekti ve göğsüne aldı sevcanın kafasını
    sevcanın vücut haliyle istemedigi belliydi fakat
    bir erkek gücüyle kız gücünü karşılaştıramayız.
    o hali görünce
    - dıbına kodugumun cocugu diyerek atıldım
    musanın üstüne
    -sevcanı göğsüne alıp sakinleştirmeye çalışan-
    yatağın üstünde boğuşup bir kaç yumruk da ona salladım
    arkadaki 2 çocukda bizi izliyor, selda beni onun üstünden
    kaldırmak için belinden tutuyordu
    kapı bir kez daha çaldı
    çocuklardan biri kapıya doğru hızla koştu
    selda beni cocugun üstünden alamıyor
    cocuk altımda oldugu için bana vuramıyor
    bende onun boğazından sıkıyordum
    aynı yatağın üstünde sevcan ve eda ağlıyordu
    komşular ne oluyor diye sorarken
    ettiğim küfürleri duyucak olmalı ki paldur küldür girdi
    ve beni musanın üstünden alıp gardolaba fırlattı
    musanında göğsünden tutup kalkmasının sağladı
    kavga yanlısı birisi olmadığım için saldırmıyordum musaya.
    liseli çıkışındaki çocuklar gibi ortalığı yarmıyordum
    yarmaya çalışmıyordum en azından
    sevcan ayağa kalktı. ve boynuma
    gitme dercesine bir kez daha sarıldı
    - yapma lütfen diye kulağım fısıldadı
    -şş tamam geçti diyerek saçlarını sıvazladım
    ···
  14. 214.
    0
    bir müddet geçtikten sonra atlet ile
    3 erkek 3 kızın kaldığı bir eve gelmiş
    altında pijamasıyla bir kavgayı ayırmıştı.
    şişko olmasa tam avrupa yakasındaki gaffura benziyordu amk
    - nedir sizin derdiniz gençler diyerek ortalığı sakinleştirmeye
    çalışıyordu
    - abi dertlerimi say say bitiremem. verdiğimiz rahatsızlıktan ötürü kusura bakma dedim
    - allah allah ne derdiymiş bu bu yaşta. daha bebesiniz olum siz diyerek
    ankara şivesine döndü birden ağzı
    - abi tamam özür dilerim hepimiz adına dedim
    - saat kaç. siz bize rahatsızlık veriyorsunuz. polise şikayet edeceğim sizi
    diyerek gitti evden.
    ya ne polisinden bahsediyosun sen amk?
    - tamam kusura bakma abi dedim.
    diğer gib sahibi arkadaşlar abiyi kapıya kadar geçirdiler
    sevcan sırtıma tırnaklarını geçirmiş
    beni öyle bir sarmıştı ki
    artık canım acıyor idi. ama tatlı bir acıydı bu
    saçlarından öptüm
    - biz olamayız sevcan. geçmişini unutamam senin. bana yaptığını, gitmeni. unutamam.
    bana çektirdiğin onca acıyı, unutamam ki gül kokulu sevdigim dedim
    sırtımı biraz daha sıktı. sonra biraz daha sıktı
    - acı cektim ben. sen gidince bana köpeği bile vermediler
    tanrı bana öyle bir oyun oynadı ki, acı cektim ben. çok acı cektim dedim
    - yapma lütfen dedi sevcan yüzüme bakarken
    yaşlı gözlerini görünce dayanamayıp tekrardan gözyaşlarım akıp gitti
    özgürlüğe..
    - biz senle piyanonun en baş ve en son tuşuyuz. aramızda dağlar var.
    bencillik yapmazdın hani dedim
    - bende seninle gelirim dedi
    - okulun var dedim
    - ya gelirim işte. umrumda değil hiç birşey. bende acı cektim
    ben de ağladım. çok ağladım. ailemden kurtulup arkadaşlarımla ev tuttuk.
    sırf seni daha rahat düşünüp seni daha rahat özlemek için.
    bende gelirim seninle, ya da sen gitme. dedi sevcan
    yaşlı gözleriyle..
    ···
  15. 215.
    0
    gitmeyecek miydim gerçekten? hep onunla mersinde yaşayabilir miydim?
    onunla kalabilir miydim? geçmişine rağmen?
    evlene bilir miydik? o kadar ciddileşip ilerleye bilir miydik?
    büyük kavgalardan sonra kavuşabilir miydik?
    göğsümde, kafasını göğsüme gömmüş, göğüs kafesimin içinden
    gelen "sev-can" atmalarını duymaya çalışan bir kız vardı
    kalbimi dinleyen bir kız vardı göğsümde.
    ve bana gitme diyordu.
    gitmeyecek miydim gerçekten?
    - biraz daha burdayım zaten param yok diyerek sırıttım
    sevcan göğsümden kafasını çekip
    "yehu" tarzında şimdilerde carton netwoorkde
    ben10 yarışmasında sevinen aptal çocuklar gibi sevindi.
    ve sonra dudaklarıma yapıştı.
    musa edanın yanında, gib sahibi arkadaşlar selda ile kapıda bizi izliyordu
    - ölümsüz bir aşkımız olur mu diye sordu sevcan
    mutlu olmuştum,
    bir kız benimle birlikte, herkesin, tüm arkadaşlarının
    önünde hem beni öpmüş, hem sarılmış
    hemde ne kadar sevdiğini belli edicek kadar
    ağlamıştı. bir çok benim için ağlıyan kız oldu
    denizden başlıyıp lizaya kadar..
    derya meryem feride vs. vs
    canım ilk kez bu kadar yanmıştı benim de,
    - olur dedim hayallerini bozmamak ve
    kurduğu hayal de yerimin oldugunu bilmenin sevinciyle.
    - seni seviyorum diyerek bir kez daha
    kücük bir öpücük kondurdu dudaklarıma.
    ne zaman sevmiştik bu kadar çok?
    ne zaman birlikte olmuştuk ta öpüşüyorduk
    - bende seni seviyorum dedim.
    ve iç geçirdim;
    çok seviyorum..
    ···
  16. 216.
    0
    bir müddet sonra ayrılıp el ele içeri geçtik. ve çekyata oturduk
    kaburgama giricek kadar çok yakın oturuyordu
    ayıptır söylemesi spermlerimi akıtsam,
    hamile bile kalabilirdi. o derece yakın oturuyorduk
    televizyon izlerken musaya döndüm
    - pardon birader sana da ayıp ettik dedim
    - sorun değil dedi
    - sarıldıgını görünce sevcana dayanamadım dedim
    tebessümle geçirdi olayı
    - bira getirsene dedim seldaya
    sevcan karışmadı bu sefer
    - sigaranız varmı beyler diye bir kez daha
    konuşmaya muhabbeti öldürmemeye çalıştım
    - yok dediler
    sigara içmeyen erkekleri aslında zararlı olsa da anlamıyordum
    paraya yazıkmış, harammış,
    erkeksin lan sen. züt veren sigara içmesen bile taşıcan
    otlanıcak biraderlerin senden.
    o sigara taşınacak!!
    sigarasız bir gece geçiricem diye üzülürken
    biralar geldi. yarısına kadar içtik ya da içmedik
    kapı çaldı.
    selda kalkıp kapıyı açtı ve soğuk bir yüzle döndü bize
    - kimmiş diye bir uğultu cıktı salondan
    - polis diye yanıtladı.
    ne polisi lan? akşamın bu saatinde
    diye düşünürken komşunun sizi polise şikayet edeceğim
    dediği aklıma geldi. vay dıbına kodugumun cocugu
    diyerek kalktım
    küfürden sonra sevcanın gözleri açılmış bir şekilde
    gözlerime baktığını gördüm ve açıkcası tırstım amk
    - ne oldu? diye sordum
    - emniyete kadar alıcaz sizi dediler.
    herkes üstünü başını giydi. ve memur beylerin
    arabasına binip merkeze gittik
    ···
  17. 217.
    0
    polislerle beraber gittikten sonra nezarethaneye aldılar bizi.
    zaten yasal olarak en fazla bir gün tutuluyordu sanırım.
    aşağı yukarı yarım saatlik insan gibi geçen bir sorgudan sonra
    yani öyle behzat ç gibi uçayım kaçayım gibeyim anasını
    mentalitesinde bir sorgu yoktu. olanları anlattım.
    sinirlendim kavga çıkardım. doğrudur.
    herşeyi ekgibsiz anlatıp suçumu kabullendim fakat
    evde kadın ahalisi herifle konuşup şikayetini geri almasına
    ikna etmiş. ve bir gün kaldıktan sonra o
    binbir derdin döndüğü ceza evinden çıktım.
    taksiyle eve kadar gittik. inerken ben sevcanı tuttum.
    - gelmiyorum dedim
    - ne demek o? dedi.
    - gelmiyorum ben. hem yüzüm yok. hemde artık istanbula dönücem dedim.
    - gitme dedi.
    - ne biliyor musun? seni bekledim. her sabah, öğlen, akşam, yatsı, ikindi, kuşluk. hep bekledim ben seni.
    gelmicektin. gelmedin de. yüzümün şekli şemali değişti seni beklerken gülme rolü yapmaktan.
    ulan hiç gülmedim ki! hiç gelmedin ki sen. senin yaptıgını yapayım bende.
    bir kere de ben gideyim. senin değil ama, bu sana değil. hepinize bu!
    ulan bir kez de ben gideyim bu dıbına kodugumun gezegeninde. ben gidiyorum. dedim.
    bunu söylerken sesim gürleşmişti. hiç olmadığım kadar kararlı ve sinirliydim.
    kızgınlıgım sadece sevcana mıydı? değildi tabii ki.
    herkeseydi. denizeydi. selineydi. eneseydi. kurban gittiğim o iddaaydı.
    her şeye ve herkeseydi.
    gibtirip gidenlereydi. ve ağzımdan kelimeler dökülüp
    onun kulağına eli bıçaklı bir katil gibi giderken,
    en büyük katil; bendim. duygularını ve sevincini öldürmüştüm sevcanın.
    bunu yüzünden okuyabiliyordum. hiç suçlu hissetmiyordum.
    ben kaldırabilip yeniden sevmişsem, o da yapabilirdi.
    döndüm sırtımı ve yürümeye başladım...
    ···
  18. 218.
    0
    beyler hikayenin okurları varsa entry girerse sevinirim amk. şizofrene döndüm. lan
    ···
  19. 219.
    0
    nereye gittiğimi biliyor muydum?
    cebimde beş kuruş para olmadan nasıl gittimi biliyor muydum?
    nereye gidiceğimi biliyor muydum?
    bu bir film değildi. geriye alıp replikleri değiştiremezdim.
    istemiyordumda zaten.
    sokağın sonuna geldim. bir kaç saniye durdum
    ardımda beni bekletmeye değer bir şeyler varmıydı diye düşündüm.
    ses...
    -gitme diye yankılanan bir ses neden yoktu?
    neden bu gibtiğimin toz parçacıgında lanet bir çukurdan başka birşey değildim?
    arkama baksam pişmanlık duyucak mıydım?
    arkama baksam görmek istediğim güzelliği görücek miydim?
    peki arkamda olsaydı ve gitme deseydi gitmiyicek miydim?
    arkamı döndüğümde boş bir kaldırım ve sokaktan başka hiçbir şey görmedim.
    kalbimin üzerinde yol çalışmaları vardı adeta.
    içimdeki gürültü beni sağır etmeye yeterdi.
    yürüdüm.
    biraz daha yürüdüm.
    yürürken ağladım.
    buğulu kalmış gözlerimden beni garipsiyen insanları gördüm.
    hiç ağlamadılar sanki dıbını gibtiklerim.
    belki de eve gittiğinde yastığını gözyaşlarıyla boğan
    bir sürü insan dışarda ağlamamı garipsiyordu.
    bu durum beni rahatsız etti.
    ama gözyaşlarımı silmedim.
    kimseye birşey demedim.
    yoluma devam ettim.
    garip bir dünyaydı, çok garip.
    ···
  20. 220.
    0
    "şimdi ölsem en fazla kahvede çaylar soğur" demiş üstad.
    beni anlatmış. taksiye vericek param yoktu.
    otobüs desen akbil yok. olsa ne gib yicen mersin orası
    cepte vallahi 5 kuruş para yok.
    otostop çektim bir şeyler yaptım ve gittim
    tekrardan lanet olası o
    şehirler arası otobüs terminaline.
    istanbul otobüslerinden birinin şöförüyle konuştum.
    - abi istanbula gidicem dedim
    - napak kardeş al biletini zütüreyim dedi
    - abi para pul yok dedim
    - o zaman sen sağ ben selamet dedi
    ulan senin sağını solunu giberim derdim de,
    gitmek lazımdı istanbula.
    ne gib yiyceğim muammaydı.
    - abi yalvarırım. istanbula gitmem lazım. izin ver bi anlatayım neler oldugunu dedim.
    - anlat bakalım dedi.
    olanları baştan sona anlattım. herif biraz daha yumuşamıştı.
    - kardeş elimden bir şey gelmez alamam seni yolcu gibi dedi
    - muavin olurum abi sana dedim. su zütürürüm servis yaparım millete kek poğaça zütürürüm dedi
    - be dıbına koyim zaten var onlar dedi
    türk insanı işte. bulduğu deliği tıkıyor
    - abi bari boş koltuk kalırsa yap bi kıyak dedim
    - bakarız dur sen hele bi dedi
    gitti.
    otobüsün yanında bekledim.
    bir saat oldu yok.
    iki oldu yok.
    kaçta kalkıyor bu gibtimin aracı derken geldi.
    - kardeş gel muavin olarak bu gece beni uyutma dedi
    - tamam abi dedim
    gibtimin gece otobüsünü yakalamışız. bir önceki gece
    nezaharethanede uykusuz ben.
    seni nasıl uyutmayayım??
    öyle ya da böyle uyumadık ve uyutmadık.
    o konuştu. ben konuştum.
    gelininden bahsetti. oyundan buyundan derken istanbula geldik.
    ···