1. 76.
    0
    bir kaç saniye sonra somurtan bi yüzle geri döndü
    - noldu inmiş mi dedim
    - ya nerden biliyorsun dedi
    - cok belli ediyodun dedim gülüyom söylerken ama
    - bak sen inmiş mi diye dedi
    tam kafamı çevirirken
    - kafanı kopartırım dedi
    lan noluyor sen bak dedin amk
    yine bi gülme aldı beni içten içe. şiddete evet amk
    - inmiş mi dedim
    - inmemiş dedi
    - sevgililerinden biriyle görüsmeye gidiyordur boşver dedim
    - görüşmeye mi gömüşmeye mi dedi
    - küfür etme dedim.
    - onu mu savunucaksın bana dedi.
    - bir daha küfür edersen biter dedim
    - iyi dedi
    bir süre sustu. konuşmucak gibiydi.
    her ne kadar inkar etsenizde, bir sevgiliniz var ise ve çok konuşuyorsa,
    içten içe seviyorsunuz. çünkü konuşmayınca vakit geçmiyo amk
    - gömüşmeye gitmiştir dedim
    - küfür etme dedi
    bir şekilde gönlünü alıp yola devam ettim.
    ama hiç bir durakda inmedi deniz.. taa ki biz inene kadar
    ···
  2. 77.
    0
    indik. peşimizden indi.
    gittiğimiz yolları takip ediyordu
    izliyordu bizi işte amk. aksiyona gerek yok
    siteye girdik. güvenlik bizdendir diye durdurmadı
    evin önüne geldiğinde.
    - tugay dedi
    geriye dönsem ölüm tehlikesi. dönmesem içim içimi yiyor napıyor diye
    selin aşırı kıskanç bir kız.
    selin döndü
    - efendim dedi
    - tugaya seslendim ben dedi.
    ne çok özlemişim sesini..
    - buyur bana konus dedi selin. hanımefendi gibiydi. sakindi
    istediğim kız tipiydi tam amk
    bunlar bir süre konuştular. selin elimden tutup önden yürüyordu
    fakat evin yolunu ben biliyorum amk.
    evi tam geçmek üzereyken güçlü kollarımla selini çektim kendime
    deniz arkamızda. kapıyı açtım,
    - ne o benimle yattığın yatağa birde onu mu sokucan dedi.
    bardakdaki son damlayı taşırmıştı.
    ama kızdı ne yapabilirdim ki amk?
    birde eski sevdigimdi.
    dövsen dövülmez sövsen sövülmez.
    ne yapabilirdim? ne yapıcaktım?
    ···
  3. 78.
    0
    o günü bir şarkının sözleriyle tanımlıyabilirdim;

    "duygularıma esir oluyorum seni görünce.

    insan bin kere mi yanıyor bir kere sevince?

    ruh bedenden ayrılıyor çekimine girdim..

    bir kere daha yandım ama canım; gördüğüme sevindim."

    şaşkındım. ne diyceğimi bilmeyecek derecede şaşkındım.
    çölde kutup ayısı görmüş gibi şaşkındım amk.
    selin devreye girdi elimden tuttu apartman kapısından içeri girdik.
    o da içeri girmeye çalışırken kapattım kapıyı.
    birşeyler söyledi. selinle ilgili.
    kulak asmadım. mesaj geldi ardından. selin telefonumu alıp sildi mesajı okumadan
    bende eve zütürdüm.
    o gün cinsel açıdan; otobüste geçirdiğimiz zaman > evde geçirdiğimiz zaman.
    karşı karşıya bağdaş kurup konuştuk. arada bir öpüşmeler oldu elbet
    ama devamı gelmedi. zaten herşeyde ciks gelmedi.
    diyenler olur elbet; sen bir kaç part önce sevgilinizle gibiştiğinizde,
    onu millete anlatmayın. öpüşünce dudaklarında bıraktığı hazzı
    kimseye anlatmayın. kızı huur durumuna düşürmeyin diye söyledin,
    ama sen kızları nasıl öptüğünü. neler yaptıgınızı anlatıyorsun. diye
    yorum yapanlar olur, haklılar da.
    ama kızları hiç biriniz tanımıyonuz ve ben kendi yaşam hikayemi anlatıyorum.
    hep en büyük aşklar bizimdir.
    kimsenin aşkının bizden fazla olduğunu kabullenmeyiz,
    çünkü duygular tartılmaz, dokonulmaz, hissedilir.
    duygular acıtır.
    o gün cok fazla cinsel birşey olmasa da,
    dans ettik. konustuk. yemek yaptı bana şarkı söyledik bunlar aslında
    öpüp koklaşmaktan. ellemekten dokunmaktan daha cok keyif verdi bana.
    eve bırakma vakti geldiğini annesinin bıraktığı 8. cağrısından sonra fark edip
    dışarı çıktık. merdivende oturup ağlıyan kim?
    ···
  4. 79.
    0
    evet, sizde doğru tahmin ettiniz, deniz.
    kalktı biz gidince. boynuma atıldı. omuzlarıma değer ellerini,
    bir çok kişinin neresine değdiğini hesaplıyarak. kaldırdım
    - ne ağlıyorsun dedim
    - benden farklı mı bu sanıyorsun dedi
    - anlamadım dedim
    - ya anlamıcak birşey yok saçmalıyor diye lafa girdi selin.
    - sen sus ben en azından tugayı kaybettiğime pişmanım. sen bile bile yapıyorsun dedi
    - bana biri açıklasın ne olduğunu dedim hafif yüksek bir ses tonuyla.
    - birşey yok diye yatıştırmaya çalıştı ortamı.
    - sende huur değil misin tugayla çıkarken bir başkasıyla daha çıkmıyor musun dedi deniz.
    - yok öyle birşey diye cevap verdi selin.
    köşe çekilmiş izliyordum onları.
    istediğim kız, bu değildi artık.
    inansa mıydım?
    inanmamak için ne yapıcaktım.
    deniz beni aldatan, mutsuzluğa süren bir kızdı.
    selin beni o mutsuzluktan çıkaran bir kızdı.
    daha bugün benimle güldü. anlamadığım buydu,
    birine gülüyorsunuz, çok içten gülüyorsunuz
    ama ertesi gün bir başkasına gülüyorsunuz.
    - senle biz iddaya girmedik mi sen tugayla çıkamazsın diye dedi deniz
    selin cevap vermedi
    - neden beni sevemezsin ki dedin o kadar dedim
    - benden ayrılman, senden ayrılmak için. ama ayrılmak istemedin. dedi
    - gibtirin gidin be dedim.
    ikiside aptal aptal suratıma baktı
    - gibtirin gidin be! diye bağırdım.
    girdim eve kapıyı kilitledim. zile bastılar.
    kapıyı tıkladılar açmadım.
    bir yarım saat sonra aşağı yukarı kapıdaki sesler kesildi.
    zile basmalar bitti, kapıyı tıklamalar ile birlikte.
    indim aşağı. sigara almaya gittim.
    sigaraya başlıcaktım bundan sonra, o gün bugündür sigara içerim.
    ···
  5. 80.
    0
    aramızda genç arkadaşlarımız varsa ailelerin verdiği tavsiyelerin
    biraz daha farklısını vericem.
    en sevdiğim spor futbol. 15 yaşında daha ciğerlerim olmamıs iken
    sigara içmeye başladım. cocukluk hevesi, özentilik, aşık genç triplerinde iken
    içebildikce cok içtim. belki bu zamanlarda içtiğimden daha cok iciyodum
    ciğerleri tükettik. birde cok fazla kaliteli sigaralar içmiyordum.
    kömür içiyodum bildiginiz eskiden amk.
    çok hızlı koşarım. futbolda da koşunun önemi tartışılmaz amk.
    ama ciğerleri tükkettiğimiz için artık en fazla 3 dakika depar atıp
    5 dakika dinleniyorum. oyun bensiz sürüyor, yaşıtlarımdan
    azar yiyorum. koşsana amk diyenleri çekiyorum
    velhasıl kelam; siz siz olun, bırakın sigarayı.
    bir kez daha bir çok kişiyle aldatıldım.
    bir kez daha üzülüyorum.
    bir kez daha aynı yatakta, aynı yastığa sarılıp ağlıyorum
    herşey hüzündü.
    duvarlarımın bilekleri de benimle beraber kesildi,
    beraber kanadık ilk kez bir başkasıyla
    ağlıyordum. çok ağlıyordum.
    gözlerimden akan yaşın haddi, hesaba dönüşse.
    herhalde 2006 yılından şu ana kadar dayak yerdim hayatın en elit restorantlarından birinde
    sonra o geldi.
    liza.. gözleri elaya yakın, saçları düz, uzun bir yol gibi adeta.
    yüz kıvrımları aşkın elinde binbir asır bekletilmiş,
    bekledikce güzelleşmişti.
    kokusu yoktu.
    ailesi, yoktu.
    telefonu, yoktu.
    adresi, yoktu.
    ama bir sarılması vardı, bir hissettirmesi vardı kendini
    işte o da hiç kimse de yoktu.
    hiç yadırgamadım kim oldugunu. hiç sormadım
    hiç şaşırmadım geldiğine.
    sanki cok uzun bir yoldan gelmiş bir misafiri bekliyor gibiydim
    ve o misafir gelmişti.
    artık kaderimi yazarken tanrı, pastel kalemle değil,
    fosforlu kalemle yazıyor gibiydi.
    artık karanlık değil, heryer adeta parlıyordu.
    özellikle gülüsü.
    ···
  6. 81.
    0
    hiç şaşırmadım geldiğine.
    sanki cok uzun bir yoldan gelmiş bir misafiri bekliyor gibiydim
    ve o misafir gelmişti.
    artık kaderimi yazarken tanrı, pastel kalemle değil,
    fosforlu kalemle yazıyor gibiydi.
    artık karanlık değil, heryer adeta parlıyordu.
    özellikle gülüsü.
    o bana baktı, ben ona. uzun süre bakıştık
    hiç konuşmadı
    dudakları çöl misali, öpmeye yeltendim.
    kaçmadı.
    gözlerimi kapatmadım. çünkü gözlerini görmek istedim.
    ellerinden bir tanesi yüzüme değdirdi..
    yüzümde yüz yıllık bayram sevinci.
    bende elini yüzüne zütürdüm.
    bu hayalet değildi, filmde gördüklerimizden değildi.
    elimi zütürdüğünde ne içinden geçti, ne kaybolup gitti.
    • anlatmak istediğim bilinçaltınız film değildir,
    o gerçeği yansıtmasada, inanmak istediğiniz herşey; gerçektir sizin için*
    uzandım. yanıma uzandı. uzun uzun baktık birbirimize.
    ne ben konuştum ne o.
    kalkıp bir sigara yaktım.
    geriye döndüğümde
    ···
  7. 82.
    0
    içme dedi.
    sesi, anlatılmaz güzellik.
    alfabedeki herhangi bir harf ile sesinin güzelliğini anlatmaya kalksam,
    çalışsam, çabalasam..
    allahı inkar etmişcesine günah yazılırdı eminim.
    uzun soluklu bir türkü gibi.
    türkiyenin son anda çek cumhuriyetine gol atıp skoru 3-2 ye getirmesi gibi.
    - hep konuş dedim
    - sen istedikce dedi.
    - hiç gitme dedim.
    - sen istedikce dedi
    bir yağmur yağdı. camlarıma çarpıyordu her bir zerresi sanki.
    önümde çırılçıplak,
    saf, berrak güzellik.
    dokunsam,
    çalışsam, çabalasam
    cennet kapısını bir daha göremicekmişim gibi.
    dokundum.
    - hiç gitme diye tekrarladım.
    kalktı, sarıldı.
    en sevdiğiniz insanla birlikte olurken bile eminim ki göğüslerine
    en kötü bir kere bakmışsınızdır. bakmayan muallakdir amk
    yüzündeki güzellikden gözlerimi alamadım.
    - yüzüm ayaklarının dibinde secdede dedim.
    tanrıya ve yaşattıklarına inat.
    - hüzünü silmeye geldim gözünden dedi.
    elleriyle gözümdeki yaşları temizledi...
    adını bilmiyordum, ona liza diyesim geldi..
    ···
  8. 83.
    0
    reenkarneye inanır mısınız?
    mecazi bir ölümden, o kapkara dipsiz çukurun içinden bir melek eli idi,
    yüzüme sürdüğü el.
    2 kez bir çok kişiyle aldatılmamın peşinden
    liza, can bahçeme su,
    can bahçe toprak, can bahçeme can idi..
    bir gülümseme geldi bana, bir gül geldi tanrı elinden,
    can dibinden...
    liza, ölümün, ölümü..
    liza..
    çekinmedim.
    - adın ne diye sordum
    - liza dedi.
    uzun bir yoldan çok uzun bir yoldan,
    uçsuz bucaksız bir koridordan birisi sesleniyor,
    bir kan parçası damlıyor bileklerinizden ayakkabınıza
    ölüyorsunuz o uzun yolun, en dibinde,
    hayat kan peşinde..
    hepimizin bir lizası vardı,
    hepimizin ilhamı, hepimizin gülümsemesi idi liza.
    bana bedene bürünmüştü.
    - ne yapıcaz bundan sonra dedim
    - ben burdayım dedi
    - hep kalıcak mısın yanımda dedim
    bu diğerlerinden farklıydı.
    bu ölü bir adamın hayatına giren en güzel varlık,
    tanrının en güzel hediyesi insanoğluna.
    - seninleyim hep ben dedi
    ···
  9. 84.
    0
    gece beraber uyuduk. evden dışarı çıkamadı hiç.
    günler günleri kovaladıkca aklımdan hiç çıkmamaya başladı liza.
    bankda oturuyordum. selin geldi uzaktan.
    uzak, gittikce yakınlaşıyordu
    yanıma geldi.
    "-arkadaş kalalım mı dedi.
    - gibtir git dedim"
    yine aynı replikler.
    deniz ve selinin küçük çaplı konuşma girişimleri oldu okuldayken.
    zaten onlara olan güvensizliğimden
    ve lizayı hiç bırakmak istemediğimden
    hiç bir kızı düşünmeyip, hiç bir kızla neredeyse konuşmayıp
    hiç bir kıza bakmamıştım bile.
    eve gittiğimde hep lizanın eli omuzlarımda beni desteklemek için duruyordu
    başka kimsenin eline ihtiyacım yoktu.
    hiç bir kızın verdiği rahatsızlığı gibime takmayarak lise1 i bitirdim
    teşekkür ile.
    yazın evden hiç ayrılmadım.
    ayrılmadım ki lizadan ayrılmayayım diye.
    babam izmire yerleşmiş, orda evlenmiş beni görmek istediğini söyledi
    - tamam diye yanıtladım annemin bu söylediğini.
    sabahı parktan salıncağın üst tepesinde demir vardır ordan attım kendimi kolumun üstüne düştüm
    akşamı doktora gittik. kemik kayması oldugunu söyledi
    alçıya aldılar kolumu. 2 aya iyileşir dediler
    babama gitme işini yatırmıştım ama.
    ve inanın; lizayla kalma mutluluğu kolumun acısını 0 a indirmişti.
    yazın ne deniz yüzü görmüştüm, ne selin
    ne suya girmiştim, ne dışarı çıkmıştım.
    varım yoğum liza;
    suyum, aşım, liza.
    ···
  10. 85.
    0
    uzun zamanlar devirdik lizayla. annemle kavga ettim lizaya sığındım
    okulda kavga oldu lizaya sığındım.
    birçok badireyi sırf lizanın gülümsemesi uğruna
    beyin denilen klasörden sildim.
    ( teknolojik düşünün olm.)
    lise2 yide bitirdim. hiç bir kız olmadan.
    • liza bölümünü özet geçmek istedim çünkü inanın hatırlamıyorum
    ama şunu söyliyim lizayı bulduğunuz an asla
    yaptığım salaklığı yapmayın.*
    yaz geldi. biraz daha kalıplanmış, uzamış,
    saçları salmış hafifde yüzüm oturduğu için tipim yerine oturmuş birisi oldum.
    yazın annem kapımı çaldı.
    içeri girdi
    - lizayla mısın dedi
    -evet dedim
    - nasılmış dedi
    yüzünde hafif tebessüm
    - kendin sor dedim
    - nasılsın dedi
    biraz durdukdan sonra,
    -iyiymiş diye yanıtladı.
    halbu ki liza yoktu yanımda
    aslında cogunuzun tahmin ettiği gibi şizofren değildim
    şizofren beyninizin oyununu gerçekmiş gibi algılamaktı
    ama liza benim beynimin oyunu idi sadece
    hayali olduğunu biliyordum
    bu şizofrenlik değil, hepimizin lizası var aslında.
    - sana bi süprizim var dedi
    elindeki biletleri gösterdi
    yazlığa gidiyordum. en sonunda evimden, lizamdan ayrıldım.
    ve yazlığın yolunu tuttum.
    ···
  11. 86.
    0
    yazlığı kocaman bir boşluk olarak yaşıyıp, tekrardan evime döndüm.
    lise 3 dü artık vakit. günler gel git yaptıkca
    lise2 de dönen bir dedikodu vardı beyler.
    bu çocuk aldatılmış, depresyonda
    hap kullanıyor, esrar içiyor..
    bir çok şey söyleniyordu hakkımda
    tabi ki asparagasdı. lise 3 de bunlar daha cok arttı.
    rehber öğretmenlere gittim. müdüre çıktım konuşmak için çağırdığında beni
    yalanladım.
    bir şekilde inandırdım hocaları. ama gözlerimin altı
    gece lizayla birlikte olmaktan morarıp, solma noktasına geldi
    parça parça dökülüyodu derim adeta.
    yine de gülüyordum.
    bu dedikodular devam edince bir kız geldi.
    - sen hap mı kullanıyorsun dedi
    - hayır dedim
    - esrar? sigara? uyuşturucu?
    - sigara evet diğerleri hayır
    - göz altların neden mor?
    - çünkü anasını gibtiğimin sigarasını, uyuşturucusu, esrarını, hapını kullanıyorum
    ayık gezmiyorum. düşünmüyorum hiç bir gibi.
    bazen tanımadığım evlerin önünde, banklarda, tanrı tarafından bile terk edilmiş
    yalnızlığın dip noktası olan noktalarda uyanıyorum. duyduklarını duyduysan gidebilirsin dedim
    - niye yapıyosun bunu kendini hayat güzel dedi
    - sana güzel bana değil dedim
    - adın tugay dimi dedi
    - hayır dedim
    - nasıl herkes senden bahsediyor dedi
    - o öldü dedim
    ···
  12. 87.
    0
    - ayaktasın dedi
    benle taşak geçiyor olabilirdi.
    - billur mu geçiyon benle dedim.
    - o ne be dedi
    - taşak mı geçiyon benle? kullanmıyorum hiçbirşey. dedim
    - daha demin kullandığını söyledin dedi
    uzun uzun kullanıyosun, kullanmıyosun muhabbetinden sonra
    onu da kullanmadığıma ikna ettim.
    lise 2 ye gidiyordu. takıldıgı bir arkadaş grubu vardı
    beyaz-simge-tilbe
    şöyle açıkliyim. beyza cok güzeldi. ama huurnun tekiydi
    gönlüm hafif ona kayma riskine girse de,
    eve girdiğimde lizayı gördüğümde,
    öptüğümde onu. hiç birşey kalmıyordu geriye.
    adı derya idi.
    göbek adını tahmin edin. deniz.
    gittikce iyi arkadaş olduk derya ile.
    mesajlarda arada bir tugayım çolakım derdi bana
    hoşuma da giderdi.
    meryem diye bir kızla tanıştım. aynı sebepden dolayı (uyuşturucu, hap vs.)
    uzunca yürüdük.
    - aileni seviyor musun dedi
    - evet dedim
    bana piskologluk yapıyordu aklı sıra.
    yok daha ergeniz. ondan böyle davranıyorsundur
    ama bişeyler kullanma. sigarayı bırak
    vs. vs diye beynimi gibti.
    meryem kim? deryanın en sevmediği kız.
    okulda popüler biri olmuştum. iyisiyle kötüsüyle tartışılmaz popilerlik
    bi entrymde demiştim kızlar bitik durumda erkeklere bitiyor diye.
    bu dedikodular kızları da benimle konuşmaya itiyordu sanırım
    bir kız gidiyor bir kız geliyordu
    ···
  13. 88.
    0
    deryayla konuşurken küfür etmemesini söyledim.
    bir çok kız arkadaşım olmuştu
    meryem, simge, derya, feride, şule.. bunların tek vücuda bürünmesi halinde
    hala erişemediği biri vardı gönlümde ama; liza.
    o aralar şiir yazıyordum. hala karalarım
    bir gün okuldan kaçıp lunapark tarzı bi yere gittik. okulca
    dönüşünde ben derya ile oturdum. şiirimi okudum.
    yol böyle giderken. meryem geldi arkadan ağlıyarak
    - başardın tebrik ederim dedi deryaya dönüp
    - neyi başardın derya dedim
    - anlamadım ki dedi
    - siz ikiniz gülüşüyorsunuz. ben seni seviyorum tugay dedi.
    sustum.
    hepimiz en baştan okulun oldugu durakta inip eve dağılcaktık.
    ben-simge-tilbe-beyza-derya-mehmet birader vardı bide onlarla takılmıştım
    durağa inince. bekleyin dedim onlara neymiş bunun derdi
    gittim yanına. ağlıyordu omuzlarından tuttum
    - anlat dedim
    göğsüme koydu kafasını
    - seni seviyorum dedi
    oturduk bi yere.
    konuştuk
    - ben tak adamın tekiyim dedim
    - olsun dedi
    - seninle olmaz dedim
    - ama beni seviyor gibi davranıyordun dedi
    - ama değil dedim
    - ben gerçek aşkı arıyorum dedi
    - onu yalnış ülkenin yalnış bir coğrafyasın da arıyorsun. benim iklimim bol yağışlı.
    ıslanır kurak yanakların. yapma dedim
    - sen yapma dedi
    bu konuşma uzadı gitti. kızı bir şekilde ikna ettim bensizliğe
    kalkarken şunu söyledi bana
    - kaybettiğin zaman anlıcaksın, herşeyin değerini..
    dönüp baktığımda deryalarda gitmişti.
    yine dışarda yapayalnız ben.
    ···
  14. 89.
    +1
    biraz yukarı çıktıktan sonra gördüm deryaları.
    - ne yapıyordun diye sorgulamaya başladı derya.
    - kızla konuştum falan dedim
    - sende mi seviyorsun onu dedi
    -hayır dedim
    - hmm iyi dedi
    trip atıyordu beyler. bildigin trip atıyordu amk
    daha ortada fol yok yumurta yok
    yine evimde liza. lise 3 ün sonlarına doğru deryayı halil denen bir çocukdan uzaklaştırmak
    için konuşma onunla dedim.
    içime bir his doğdu.. konuştu
    ve küstüm.
    4 gün boyunca yaklaşık telefonuma 100 mesaj geliyordu
    hiç birine cevap vermedim.
    sonra okula geldiğim bir gün ağladı yalvardı kabul ettim.
    halille konuşmucağını da söyledi.
    lise 3ün sonunda. deryayla tekrardan tartışırken küfür etti ve tekrardan küstüm.
    yeniden liza ile geçirmeye başladım günlerimi.
    lizaya ağladım, lizayla güldüm
    yaz geldi ve tekrardan lizayla ayrılık geldi.
    yazlığa vardım. zaten yazlıktaki cogu kişi akrabaydı.
    kumsala indim. her zamankinden farklı, hafif sakal
    saçlar yine incin ve uzun ( karı gibi değil )
    kumsalda onu gördüm.
    ···
  15. 90.
    +1
    beyler okuyan varsa entry girsin de okuyan var mı göreyim bende. yoksa tek başıma anlatmaya devam edecem
    ···
  16. 91.
    0
    ben çok küçüklükten beri giderdim o yazlığa.
    çevrem genişti yani anlıcağınız, biraderler, ahpaplar.
    oguzhan benim birader gittim yanına
    - bu kız kim dedim
    - kuzenim dedi
    - adı ne dedim
    - sanane olum dedi
    haklı adam amk. kuzenine sarkıyoruz. yüzü hafif lizayı andırıyo
    düz saçları, uzun bacakları, 1.75 e yakın boyuyla beni benden aldı.
    - tamam eyvallah dedim
    biz denize gircez falan dedi. gibtirip gittikten sonra
    serdarın yanına gittim. yaklasık 15 senelik arkadaşım.
    deryayla küsüm, meryemle beni sevdigi konusunda anlaşamadık konuşmuyoruz
    diğer kızlarla az buçuk işim düşünce mesaj atıyorum.
    hayat bana güzel anlıcağınız.
    - oo kankam, oo biraderim triplerini geçtikten sonra
    onu, kıza yakınlaşmak için denize girmeyi ikna ettim
    girdik. girince oguzhanın yanına gittik.
    kız selam dedi
    öküz serdar a.s diye atlarken
    - merhaba diyerek cool biriyim havalarına girdim
    o gün beraber oynadık denizde. 3 abaza 1 kız
    adını sordum
    - sevcan dedi.
    - seni tanıyor muyum dedim
    - sanmıyorum dedi
    - birisine çok benzettim dedim
    - kime dedi
    - boşver dedim. (lizaya tıpatıp aynısı.)
    öylece kapandı konu. denizden çıkarken serdarla of bu kızı ne giberim
    neler yaparım abo diye düşünüp, lizanın km lerce uzakta
    beni beklediğini unutmuştum.
    ···
  17. 92.
    0
    yaklaşık lizayla 2.5 senelik birlikteliğimiz vardı.
    cinsel birşey yaşamadık. zaten hayali bir arkadaşını gibmeye çalışmak
    bursadaki herifin ördeği gibmesi gibi bişey.
    yahut soda şişesine oturup ölümü beklemek.
    ertesi gün kız kumda balerin hareketleri yapıyordu,
    oguzhan yanında olmadığı için gitmek ne kadar doğruydu bilmediğimden
    sahile inip çay bahçesine oturdum.
    o da beni görünce merhaba tarzında elini kaldırdı
    bende kafamı öne eğip selamımı verdim
    oguzhan serdarla bir geldi ve sevcanla konuşmaya başladılar.
    ben çay bahçesinde gibik gibi sap sap bekliyorum.
    yanlarıan gitmeye cesaret edemedim
    serdar geri dönerken bende pesinden kosup atıldım boynuna
    - naber napıyosun falan dedim
    ama gibimde deil yani serdar. geri dönerken bende kızın yanına gitmek istiyom.
    gitti, dışarı çıkmadı amk.
    bende eve döndüm.
    meğerse başka bir kapıdan çıkıp sahile dönmüş. ya da ben
    eve dönünce sahile dönmüş çünkü su içip evden sigaramı alıp,
    sahile dönünce serdarıda sahilde gördüm
    ama benim evdeki işlerimi yapana kadar onun sahile dönme olayı, imkansız gibi bişey.
    ya zütüne motor takıp uçucak, ya da arka bahçeden gidicek
    bende sahile indim. sigara yaktım denize karşı, çay bahçesinin duvarlarında oturdum.
    bunlar konuşurken sevcan geldi
    - sen neden gelmiyorsun dedi
    - herhangi bir davet gelmedi bana dedim
    ···
  18. 93.
    0
    - gel istersen dedi
    - isterseniz gelirim dedim.
    - ben gelmeni istiyorum dedi
    sırtını döndü giderken elini bel tarafına zütürüp gel gel işareti yaptı
    zütündeki kısa şhortu dikkatimi çekti
    bir yanda amerika bir yanda ingiltere bayrağı vardı
    peşinden gidince oguzhan sevcana bunu neden çağırdın diye fısıldadı
    duydum amk. nasıl zoruma gitti.
    - telefonu çıkarıp mesaj okurmuş gibi yaptım
    - neyse ben döniyim dedim
    - kal falan dedi sevcan
    - yok ya işim var dedim
    - kal olum dedi oguzhan da
    - peki dedim gönülsüzce
    - ee napıyoruz konusu tartışıldı
    herkes denize girelim, çay bahçesinde oturalım, bilmem ne yapalım derken
    ben yürüyüşe çıkalım dedim
    tekirdağda aşıklar tepesi var beyler belki bilirsiniz.
    o aşıklar tepesi hiç aşıklar tepesine benzemiyo amk
    çim toprak bide cam kırıkları, belli ki dayılar akşam demleniyo orda
    bira şişelerini kırıyolar gidiyolar
    yani terliksiz gitmek pek mantık işi dğeil ama yürüyerek
    gittiğimizden dolayı mecburi bir şekilde terliksiz gittik.
    arada bir muhabbet dönüyo 3 ünün arasında
    sevcanda sustukları zaman sen neden konuşmuyorsun diyo
    - siz konusun diyorum
    önüne dönüyo. tekrar muhabbet sende bize katıl falan diyo
    ama konusurken ben millete bakıyorum. hani oguzhanın dediğine
    zaten sinirim beynime vurmuş. yukarda güneş
    sağa sola bakıyorum millet bişe dese atarlanıcam.
    18 yaşımdan da gün almışım 25 haziranda.
    büyümüşüm yani.
    bir iskele vardı kaptan bilmem ne diye. kapısını açık gördüm. havanın sıcaklığından
    cıktım kosa kosa atladım.. ama nerden bilebilirdim alt tarafının taş oldugunu
    ···
  19. 94.
    0
    balıklama daldım amk. hem kıza hava atıcam hem serinlicem diye
    yüz üstü daldıgımdan kafamın arka tarafını çarptım. kanadı
    birde derinmiş. eskiden yıkılmış köprü
    tekrar yapmışlar. kayalar alt tarafta kalmış ve anlamsız bir derinlik oluşmuş.
    kafamı tutuyorum. çıkamıyorum falan. gözlerimi kapadım
    lizanın yüzü geldi gözlerime. bir cesaret ile tek elimle kafamı tutarken
    tek elimle boğulmaktan kurtulmak için yukarı doğru çırpınıyorum.
    1 dakika falan boğuştuktan sonra denizle yukarı çıktım
    deniz bana hiç mi hayırlı gelmez amk
    iskelenin yan tarafında çıkmak merdiven var ordan iskeleye çıktım
    sitenin özel iskelesi oldugu için kokoş karılar yatmış güneşleniyordu
    su damlattım bir kaçının üstüne istemsizce
    - napıyorsun be sen burdan mısın diye ötmeye başladılar
    lan kafam kanıyo annesi gibik ne diyon
    hiç birini cevaplamadan. yürümeye başladım ama harbiden kanıyo kafam amk
    cıktıktan sonra onlara baktım.
    yoktular gitmişlerdi. bende eve doğru yürümeye başladım
    kafamı elimle tutuyorum ama durmuyor kan. açılmış yani kafam
    eve gittim. teyzemlerle kalıyorum evde pansuman falan yaptılar
    beyinde ne kadar çok kan oldugunu anladım amk
    kanı bir şekilde durdurdular bende içeri geçip yatağa uzandım
    bir kaç saat uyumuşum. iyi beyin kanaması geçirmemişim
    yoksa ölürdüm amk uyuyakaldığımda
    sonra teyzem uyandırdı beni. kalk oglum arkadaşların geldi falan
    - nerdeydin dediler
    - kafam yarıldı uyudum bende dedim
    - bişey oldu mu falan dedi sevcan
    kafam yarıldı amk salağı daha ne olucak
    - yok olmadı iyiyim dedim
    - biz sen gelirsin diye yürümeye devam ettik kusura bakma dediler
    - sorun değil dedim. yolladım amk cocuklarını
    ···
  20. 95.
    0
    hepsinden beni yalnız bıraktılar diye inanılmaz derecede tiksindim.
    kafamın yarılması stresiyle sigara üstüne sigara yaktım çatı katında
    teyzem geldi. burda çamaşırlar var napıyosun sen diye bir fırça kaydı bana
    aşağı indim kapı önünde sigara içerken sevcan geldi
    merhaba demeden konuşmaya başlayınca telefon kulağında oldugunu anladım
    konuşmayı aynen yazıyorum;
    - hayır babamın oraya yerleşmicem
    - ya anne istemiyorum.
    - tamam anne görüşürüz
    - tekirdağdayım anne
    - bilmem ne sitesinin ordayım ( reklam yok )
    - tamam anne sende kendine iyi bak
    - görüşürüz
    selam verdi başıyla bende selam verdim gitti
    gittikten hemen sonra geri geldi
    - akşama bişeyler yapalım mı dedi
    okey oynamak yazlıklarda çok modadır hatta
    bizim yazlıkta okey, tavla turnuvası falan yapılıyordu
    - okey oynuyalım dedim
    bende küçüklükden beri okey oynadığım için ıstakanızdaki bütün taşları çalarım
    el bittikten sonra aa taşlar nereye gitmiş lan dersiniz
    - okeylendi. ben oguzhana söyliyim sen serdara söyle dedi
    serdara söyle diyince içimde hafif bi burukluk oldu
    kıskandım amk
    neden özelikle serdar diye düşündüm.
    gittim serdarı çağırdım. böyle böyle dedim
    akşama doğru okey oynamaya hazırlandık.
    dondurmasına dedik. ben oguzhan eş
    serdar sevcan eş di.
    yine içim hafif bi kıskançlıktan gıdıklandı
    ···