1. 26.
    +1
    biraz yukarı çıktıktan sonra gördüm deryaları.
    - ne yapıyordun diye sorgulamaya başladı derya.
    - kızla konuştum falan dedim
    - sende mi seviyorsun onu dedi
    -hayır dedim
    - hmm iyi dedi
    trip atıyordu beyler. bildigin trip atıyordu amk
    daha ortada fol yok yumurta yok
    yine evimde liza. lise 3 ün sonlarına doğru deryayı halil denen bir çocukdan uzaklaştırmak
    için konuşma onunla dedim.
    içime bir his doğdu.. konuştu
    ve küstüm.
    4 gün boyunca yaklaşık telefonuma 100 mesaj geliyordu
    hiç birine cevap vermedim.
    sonra okula geldiğim bir gün ağladı yalvardı kabul ettim.
    halille konuşmucağını da söyledi.
    lise 3ün sonunda. deryayla tekrardan tartışırken küfür etti ve tekrardan küstüm.
    yeniden liza ile geçirmeye başladım günlerimi.
    lizaya ağladım, lizayla güldüm
    yaz geldi ve tekrardan lizayla ayrılık geldi.
    yazlığa vardım. zaten yazlıktaki cogu kişi akrabaydı.
    kumsala indim. her zamankinden farklı, hafif sakal
    saçlar yine incin ve uzun ( karı gibi değil )
    kumsalda onu gördüm.
    ···
  2. 27.
    -1
    @6 herşey o zaman başladıgı için ordan başlıyorum
    ···
  3. 28.
    +1
    @8 oradan başladığın lise anıların gibimde değil. herkes kendini çok ilginç sanıyo amk salak veletleri ya.
    ···
  4. 29.
    -1
    aslına bakarsanız kız da öyle aşırı güzel değildi.
    ama mavi gözleri vardı, okyanus gibi..
    saf bir güzelliği vardı.
    - bir sorunun mu var dedi?
    - ne gibi dedim
    - yüzün asık. utandın mı yoksa diyip hafiften sırıttı.
    - yok gayet iyiyim dedim.
    - peki öyle olsun dedi.
    5 sene olmustu annemle babam ayrılalı. aslında hepiniz babanızdan nefret etsenizde
    ya da cogunuz
    en azından bir kısmınız.
    babasız büyümek ne demek, bilemezsiniz.
    sadece annenin size hem analık hem babalık yapmasını da bekleyemezsiniz.
    bu yüzden erkek tarafım, kaba tarafım hep biraz sönük kaldı açık konuşmak gerekirse.
    her olaya sakinlikle yaklaşmıştım. kavga hep 2. plandaydı
    bir kaç dakika daha geçti. aslında kızla konuşmak istiyordum ama utancımdan yapamıyordum.
    sonra dayanamadım.
    - benimle neden konuşmaya çalıştın dedim?
    ağır ağır döndürdü kafasını.
    şaşkın bi surat ifadesi vardı, hala hatırlarım.
    - bilmiyorum ayaktaydın otur istedim. bizim okuldaydın adını öğrendim. özel bi anlamı yok dedi.
    - anladım dedi
    bir tebessümle devam etti
    - neden merak ettin seninle neden konuşmaya çalıştıgımı dedi?
    bu ne gibik bi soru amk
    ···
  5. 30.
    -1
    o gün yine erkenden durağa vardım.
    hani eğer arkadaşlarından utanıyorsa yalnız konuşmak için.
    aslında yaptıgım çok gibimsonik bişeydi.
    daha 3 gün olmuş. bir kız sana güldü diye neler yapıyordum.
    ama yine gelmedi durağa.
    bende okul yoluna yöneldim
    okulda derten cıktıktan sonra yakalım bunu. girdim sınıflarına
    sınıfta curcuna cıktı hayırdır kardeş diye.
    pek giblemedim onları. arka sırada bir erkekle beraber oturuyordu.
    erkeğin eli denizin bacağındaydı. bakakaldım öylece.
    ali diye bir çocuk varmış. o geldi
    - hayırdır birader sorun mu var dedi
    - yok sağolasın
    itti beni. cık dısarı dedi
    adam benim 2 katım amk. zütün yiyosa çıkma
    cıktım. zaten o bacağının üstünde o cocugun eli.
    denizin gülüsü.
    benim sacma salak kendime kızmalarım..
    ···
  6. 31.
    -1
    @9 salak mısın olum sen? gibtir git okuma o zaman. bi takluk olmasa yazmam zaten amk
    ···
  7. 32.
    -1
    olum bak bakayım başa. kimse okusun diye yalvarmış mıyım? okumayan olursa anlatmayacam demiş miyim? garip misiniz amk
    ···
  8. 33.
    -1
    bilmiyorum. Dedim
    ilgiye açtım, sevgiye. çünkü annem ne kadar denese de beni o kadar da iyi doyuramamıştı bunlara.
    çünkü yalnız büyüdüm. biraz pessimist bi çocuktum. hiç arkadaşım olmadı nerdeyse.
    kaçtım hep birilerinden. yalnızlık hep iyi geldi, ama hep şikayetci oldum.
    - anladımm dedi. m yi hafif de uzattı.
    tatlı bi yüzü vardı. gülümsemesi de öyleydi.
    - telefonun varmı senin dedi?
    aslında biraz endişelendim. ne yapıcaksın benim telefonumu amk?
    yalnız yaşayan biriydim ben. ne kadar liseye başka umutlarla başlasam da,
    olmuyodu yani. o hevesti.
    - fakiriz biz. telefonum yok dedim.
    ama cebimde telefon amk yan yana oturuyoruz
    o anda da telefonuma mesaj geldi.
    hay dedim sansıma sokayım.
    o da titremeyi hissetti tabi
    cebindeki ney dedi
    çıkardım telefonu.
    - bunu buraya kim koymuş dedim şakasına.
    güldü, ne tatlı güldü..
    - istemediğini söyleseydin anlardım dedi.
    - istemeseydim söylerdim dedim
    - neyse ben burdaki durakda iniyorum dedi.
    - peki görüşürüz dedim.
    - görüşürüz dedi.
    ulan içimde kaldı kızın telefon numarası.
    arkadaşlarıyla inmişti. eve gidip o gün sırf onu düşündüm.
    yarın görür müyüm?
    yarın gelir mi yanıma?
    ben gidebilir miyim? cesaret edebilir miyim?
    baya düşündükden sonra ertesi gün gidip telefon numarasını isticeğimi
    kendimi inandırdım
    ···
  9. 34.
    0
    reserved
    ···
  10. 35.
    0
    evvelim ahirim şaşmıştı bu tekmenin ardından.
    teyzemin ayakların dibine yuvarlanmış
    ağzımın kenarındaki kanları saça saça gülüyordum
    ve böbreğime hala tutulamayan selcuk tarafından
    tekmeler yağıyordu.
    polis geldi. kalabalığı dağıtıp bizi sorgu odasına aldı
    farklı farklı. ne oldugunu sordu
    selcuga vurdugumu kavgayı benim başlattıgımı söyledim
    o da aşağı yukarı aynısını söyledi zaten biraderim şikayetci olmadı
    lakin orda yoktan var edilen bir mevzu
    yanımda kimliğim yoktu.
    -tc kimlik no mu versem dedi
    - kimliğine bakayım dedi
    - yanımda değil dedim
    arabaya aldılar beni.
    - akbil var yanımda dedim
    - ben devlet otobüsümüyüm amcık diyip bir güzel de
    mavi gömlekli memur bey tokatı yapıştırdı
    yüzüme. eline bulaşan kanı üzerime sildi
    arabanın içinde bir müddet dayak yedikden sonra
    - bundan sonra kimliğini yanına alırsın diyerek
    bi mahalle arasına attılar beni.
    ama paramı, telefonumu vs. dokunmadılar.
    selcugu aradım
    - nerdesin dedim
    - nereye zütürdüler lan seni dedi
    - olm nerdesin amk dedim
    - boğanın ordayım dedi
    - gelicem de nerdeyim bilmiyorum amk dedim
    bir şekilde sora sora yolu buldum. gittim selcukla
    bir kaç bira daha aldık. o kadar dayakdan
    kavgadan ve görültüden sonra ister istemez ayılmıştık
    birer bira daha çarpıştırıp eve döndük
    ···
  11. 36.
    0
    kalkıp ağzını yüzünü tekmelemek isterken yüzüme
    aldığım darbeler sonucunda tek yapabildigim şey
    ellerim ile yüzümü korumak oluyor.
    ve selcuk ayakkabılarını yüzümle buluşturmaya
    devam ediyor. kafasını yana cevirip samsung e250
    telefonlarına poz verip ta bu yıla kadar hiç değişmeyen
    modayı başlatan şişko kızlardan biri ayy kavga vaar
    diyor ve sanki kavga yeni başlamış etkisi uyanıyor etrafta.
    herkes bir anda başımıza toplanıyor,
    bir kaç iri yarı adam yüzümü tekmeliyen ve bana fiziksel acı
    verip ruhani acımı söküp alan herifi
    başımdan çekiyor.
    sizene be! diye inliyorum kafamı boğaya yaslamış bir şekilde
    belli ki beni çok dövmüş ki gömleğim kan içinde
    dediğime aldırmadan beni de koltuk altımdan tutup
    kaldırıyorlar ve bunu yediğim dayağın etkisine veriyorlar.
    yerden buldugum ilk taşı da kendimle birlikte kaldırıp
    arkamda bulunan herifin yüzüne indiriyorum.
    zütüm kaşınıyor beyler. kaşınıyorum yani.
    bir kaç tokatta ondan yedikden sonra onuda başımdan alıyorlar ve
    yaşlı bir hanıma dokunmucağıma inandırarak kendini
    bir teyze gelip kolumda tutuyor beni
    "gel evladım,"
    gidiyorum peşinden. yüzünü gözlerimi
    kapatan kanın etkisinden göremiyorum fakat
    hayalen aklımdan beliren suliet kumsalda
    sevcan ile bizi yakıştıran teyzeyle aynısı oldugu için
    saygıda kusur etmemeye özen gösteriyorum.
    "birşeyin yok ya,"
    "yok teyze sadece üzerimden tır geçti" diyorum
    ukala bir şekilde. dişlerimdeki kandan iğrenmiş olucak ki
    siyah kaplı çantasından çıkardığı suyu bana doğru uzatıp
    "al iç, sonra tükür" diyor.
    dediğini yapıyorum ve ağzımdan bir insanı sadece görüntüsüyle
    kusturucak miktarda kan çıkıyor. midem bulanmıyor.
    çünkü o kan benim kanım. biraz olsun kaşıntım geçiyor derken
    karabalığı yaran bir genç
    kan ile pislenmiş ayakkabılarını yüzüme geçiriyor.
    ···
  12. 37.
    0
    biraz daha hüzünlendi gün. o sırada telefonum çaldı
    kumların titreyip dağılmasından belli oldu
    arayan teyzemdi.
    - sen ne zaman döncen dedi
    - yarına dönücem dedim
    - bekle biz gelicez kaanla hafta sonuna döneriz
    - yok teyze ben dönücem yaşanmaz burda dedim
    - ne oldu dedi
    - ya boşver. ben dönücem siz gelin
    - orda kim olcak bizden baska bekle işte döneriz dedi
    - yok dedim
    - iyi ne tak yersen ye dedi
    o günden sonra tekrardan yolun kenarında hiç uyumadan bir gece bekledim onu
    ve sabahında ilk otobüsle istanbul yolcusuydum.
    - sabah gitmiş kıyafetlerimi hazırlamıştım-
    istanbulda indim.
    ilk olarak istanbula, ordan da mersine geçmişti sevcan
    ve istanbulda bastığım her yer
    sanki daha önce onun adımlarıyla süslenmişti
    sanki hep bir adım gerisinde kalmıştım.
    hep bir adım ardındaydım.
    kokladığım bütün güzel kokular onundu.
    bir an önce eve gidip
    lizaya sarılıp olan biteni anlatmak istemiştim.
    çünkü her zaman derdime deva olmuştu.
    o benim hayalimdi,
    o benim aşkımdı.
    o bendim,
    ben ise o.
    servislere atlayıp en yakında inip evin yolunu tuttum.
    eve vardım.
    kapıyı çaldım liza açar diye, açmadı
    tekrar çaldım kapıyı. ve tıkladım
    içerden ses gelmedi. gelmiyordu
    anahtarı kapının deliğine sokup hafifce cevirdim kolu
    belki uyuyodur diye.
    - liza, ben geldim..
    ses gelmedi.
    tekrardan seslendim. odamızdan dışarı çıkmıyordur diye
    odama hızlıca girdim.
    ve geldiğimde, liza gitmişti.
    ···
  13. 38.
    0
    dışarı çıkıp birisiyle öyle bir kavga etmem lazımdı ki
    tanrı gibi sert vurması lazımdı.
    hayat gibi sert vurması lazımdı.
    hastanelik edip bir kaç gün en azından
    komada kalmamı sağlamalıydı.
    şikayetci olmayacaktım.
    bir biradere mesaj attım. selcuk
    liseden beri tanıdıgım bir cocuk
    "beni bir dövsene"
    "ne diyosun gibtigimin salağı?"
    "dışarı çıkalım"
    "işim var"
    "dışarı çıkalım,"
    "işim var dedim ya oğlum"
    "dışarı çıkalım"
    "tamam dıbına kodugumun aptalı"
    cevabını alınca hazırlandım ve kapısının önüne vardım
    zili çaldım
    çıktı.
    üstünü giyindi
    - okul yaklasıyor dedim
    - sus gibmiyim ağzını yüzünü dedi
    - okul yolu yokuştur gel bira tokuşturalım dıbına sokim dedim
    yok olmaz,
    var olur,
    yok olmaz,
    var olur
    diye tartıştak sonra acılı ve kederli cocuk kazandı
    -aşkta kaybeden birayı kaparmış haberin varmıydı dedim
    Kadıköy sahile inip bir kaç bira ( 27 bira )
    içip kafamın taşşak gibi olmasına sebep oldum o gece
    kadıköye hiç gittiniz mi bilmiyorum fakat o
    boğanın yukarısında bir kilise var.
    kafam güzel olunca oraya daldım
    tabii selcukda pesimden
    pederle konusucam amk
    ···
  14. 39.
    0
    ve çekmedim. derim soyuldu.
    çekmedim. etim yandı,
    çekmedim. etim yarıldı,
    çekmedim. ve elimde sigaramı söndürdüm.
    elime baktığımda çok da büyük olmayan fakat
    sanki boğazıma 4 koluyla birlikte sarılan
    bir katil acısı veren bir yara var idi.
    bu hepsinden daha çok acıtmıştı.
    sevcan herkesden daha cok acıtmıştı.
    fakat hiç bağırmadım
    dişlerimi birbirine geçirip yanaklarımı
    öylesine kastım ki,
    elmacık kemiğim gözlerime kadar çıktı.
    bir ara sadece sigara içmekten sararıp solmuş
    organlarımı görmeye hayal ettim.
    ve sonra elimdeki sigarayı kendime benzettim.
    bende yakıcıydım. bir çok kişiyi terk etmiş
    içindeki acı yüzünden,
    bir çok kişiye acı cektirmiş
    boş,
    lanet,
    yoksul bir heriftim.
    kadınlar benden ne istiyorlardı.
    tanrı, benden ne istiyordu?
    siyah is kalmıştı ondan da geriye..
    tanrı bana kafa atmış gibi
    içimde buruk bir acı,
    ve tanrıyı şevke getirip
    birde yumruk at dercesine
    yüzümde buruk bir gülümse ile oturuyordum hala
    ve düşündüm tekrardan
    sevcan ile ne zaman sarılsam
    yerdeki bir kaç toprak
    "ne yapıyorsun sen ahmak?" dercesine
    yüzüme çarpıyor ve
    gözlerimi açmama neden oluyordu
    tanrım neden bunca acı?
    ···
  15. 40.
    0
    ve bir çizik ile birlikte belime kadar birbirlerine kanışıp
    indiler, kan ile birlikte.
    içimden akıp gittiklerini,
    kanın içinde alyuvarlarım ile boğulduklarını hayal ettim.
    sevcan kalmıştı.
    onun acısını daha bir başka yaşatmalıydım kendime
    çünkü o diğerlerinden farklı olarak
    çıraklıkdan sonra, kalfalık zamanıma gelip
    yine beni yenik duruma düşürmüştü.
    aşk pankreasıma öyle bir yumruk vurmuştu ki
    organımdaki bütün asiti, zehiri
    vücudumda hissedebiliyordum.
    bir sigara yaktım. derimi kan kaplıyor
    derimi kan bağlıyor,
    ölmeyi hayal ediyordum.
    o zamana kadar hep düşündüm.
    ölürsem azrail kim olarak gelicekti
    bir şeytan olarak mı,
    liza olarak mı.
    keşke adresini bilsem liza...
    liza gitmekte haklıydı. başkasını sevmiş,
    onu unutmuş, bir başkasının gidişine tanık olmuş
    bir başkasına üzülmüştüm.
    bir başkasını beklemiştim.
    allah belamı vermişti.
    ufak tefek katil olma planları yaptım aklımda.
    yaklaşık 4 saat sandalyede hiç kıpırdamadan
    kapalı olan bilgisayarımın ekranına bakmakla geçti
    ve dolu olan sigara paketimi neredeyse bitmişti.
    son sigaramı yakmak için uzandım pakete
    ve sigaramı yaktım.
    bir müddet içip kendi vücuduma
    sevcanı nasıl kazıyabilirim diye düşündüm.
    bu can yakma işlemleri hep birilerini
    vücuduma kazımak içindi.
    herkes beni ne kadar terk ettiyse
    o kadar çizik atıcaktım vücuduma.
    annem, babam ve tanrınınki kalbimde olan bir çeltikti,
    onların ki başka.
    sigaranın sonlarına doğru
    sigaramın ateşi iyice harmanlandı çekerek
    ve ucu kor ateş olan sigaramı
    sol elimin, onun eline çarpan elimin üzerine bastırdım.
    ···
  16. 41.
    0
    ben; hitlerin savaşın ortasında kafasına sıktığı silahım.
    belki ben üretilmeseydim hiç savaş olmazdı.
    ardından bir titreme daha.
    -seni unutmak istedim
    ve cevabım;
    - keske biraz beynini yorsaydın vücudunu değil.
    - hakaret etmek için mi mesaj attın?
    - başlı başına bir hakaretsin sen zaten.
    gittikce kızıyodum canımın yanma pahasına
    bacaklarımdaki eti sıkıyordum.
    - çirkinleşme. seni seviyorum ve yaptıgım hatayı kabul ediyorum ama bunu demeye hakkın yok
    - hakkım yok mu? senin ben ta amk. hiç birşeye değmezmişsin.
    - değmem ben sen gibtir git
    - ona attıgın cığlıkların hala kulağımda. diyip
    telefonu atıp kuma gömmem bir oldu.
    hepimiz aklımızda mesaj atarken başka şeyler olur
    gelsin. konusalım. özlemimi gidereyim
    belki kendini affettirir.
    ama her zaman bi takluk cıkar ve
    birden cellalenip ters konuşursunuz.
    aynı o hesap, aklımda yok iken kızmak
    birden bire..
    artık kaldıramıyordum.
    gözlerimden akan yaşı,
    yanaklarımın her zaman bir başka kadın tarafından ıslatılmasını
    ellerimin üşümesini.
    artık kaldıramıyordum.
    gülmemeyi.
    liza geldi aklıma birden.
    sahi liza n'apıyordu?
    üşüyor muydu o da bensiz.
    ben başkasına aşık oldum, özür dilerim liza...
    ···
  17. 42.
    0
    elvedalar yazılsın otobüs biletlerinin üstüne.
    çünkü yıllar öncesinde kalmıştı benim bileklerim
    kan içinde..
    beynime gidip mantıklı düşünmemi sağlıyan
    bütün hatlarım yırtılmış, kopmuş, zedelenmişti.
    bir ölüden farkım yoktu.
    zaten 4 sene önce ölmüştüm ben,
    bu fiili bir hareket olucaktı.
    eğer tanrının yakınlarında bi yere gidicek olursam
    ona afilli bir yumruk atıcaktım.
    sinirliydim
    yalnızdım.
    yoktum.
    elimdeki büyük çaplı jiletle oynuyordum
    bileklerimin üstüne koydum
    ağladım biraz.
    biraz şahdamarımda hissettim jiletin soğuklugunu
    daha önce sevgisini göstermek için
    yalan, sahte bir şekilde öpülmüş boynum,
    şahdamarımı taşıdıgı için kesilmesi
    en uygun bölgeydi.
    bir müddet sonra oradan da vazgeçip
    tshörtümü soyup kalbimin tam üstüne koydum
    ve göğsümün hemen yukarısına 3 tane koca cizik attım.
    birincisini cizdigimde deniz diye inledi
    koskoca cihan.
    ikinci cizikle birlikte selin diye irkildi
    kulağımda yankılanan ses.
    ve lizaya geldi sıra..
    senide yok sayıcaktım liza,
    özür dilerim, liza.
    seni hala seviyorum liza.
    ···
  18. 43.
    0
    bir şekilde sora sora yolu buldum. gittim selcukla
    bir kaç bira daha aldık. o kadar dayakdan
    kavgadan ve görültüden sonra ister istemez ayılmıştık
    birer bira daha çarpıştırıp eve döndük
    ertesi gün uyandığımda yüzüm yara içindeydi fakat bunu
    sarıcak bir babam yoktu. izmirde belki de karısını
    delicesine gibiyordu. annem çalışıyor ve
    yaralarımı geçirmek için bana kremler bezler vs. alıyordu
    sarıyordu beni elbet. ama bir baba kucağı değildi be birader.
    anneler her zaman daha kutsaldır tabii ki,
    amma ve lakin babanın o hissi başkadır.
    babam gitmişti, selin gitmişti, deniz gitmişti,
    liza gitmişti, dost bildiğim 15-16 yıllık biraderim serdar gitmişti,
    sevcan.. dilim varmıyor, elim yazamıyor lakin; g.i.t.m.i.ş.t.i...
    elime aldıgım sigara paketine bakarak,
    "baksana birader.. şimdi senle ben varım.. senle ben kalcam.. aslında sende huursun he
    parası olana gidiyosun.. param oldugumca yanımdasın. ama yanımdasın birader.
    en azından seni benim derdimi taşıyan insanlarla aynı anda üfliyebiliyorum" dedim.
    benim derdimi taşıyabilen insan varmıydı lan harbiden?
    onlardaki omuzlarda yıkılmak üzeremiydi?
    dizleri titriyormuydu?
    ağlıyorlar mıydı?
    acılarını hafifletmek için derilerine zarar veriyolarmıydı?
    içiyorlar mıydı?
    bir sigara yaktım,
    sonra bir tane daha,
    bitmek bilmeyen bir ateş vardı sigarada,
    bir huurya ait ateş,
    ağzımda, dilimin hemen ucunda, ciğerlerimin içinde sönüyordu ateş
    ve öyle yakıyordu ki ciğerlerimi
    duman saçıyordum.
    "aşkım, aşım, asrım... sen ona helalsın bana haram" dedim sevcanın
    kulağına gitmiyceğini bilsem de, gidiceğini umut ederek.
    ve ardından telefonu göbeğime koyup o tatlı titreşimi vücudumda hissetmek istedim,
    olmadı. gelmedi o mesaj, gelemedi.
    ···
  19. 44.
    0
    günler günleri kovaladı. o kadar hızın, uykunun acının içinde
    bir şekilde okul gelmiş ve kodesime geri dönmüş gibiydim.
    son sınıf bir lise öğrencisi.
    artık selin ile denizi aramıcaktım çünkü onlar mezun olmuşlardı
    bu benim içimde bir katilin soluk borumu cigerlerimden ayırması gibi
    bir hisse uğratsada, zar zor katilin elinden soluk borumu alıp yerine
    taktım. ya cok uyudugumda ya da uyumadığımdan gözlerimin altı mor
    yüzümde hala kavgadan kalmış ve yüzüme kazınmış sanat eseri olan
    yaralar var idi. bastığım her koridor yolunda
    daha lise 1 bebelerinin bile
    -oha bu tugay değil mi? atılmamış mı
    - yok olum tedavi görüyormuş. muhabbetlerini duyup
    geri dönüp hiç birşey söylüyemiyordum
    hocalar durup durup
    - birşeye ihtiyacın olursa söyle
    - istersen cıkabilirsin vs. ilgilerini gösterip
    yanımda olduklarını belli etmeye çalışıyorlardı fakat
    yanımda olmalarını istemiyordum.
    olması gerekenler yanımda değildi çünkü...
    tanrının tokatları ve yumruklarından sonra
    soluğumu kesicek diz darbesi deryayı bir başkalarıyla
    gülerken geldi. fakat solugumu cabuk toparlayıp
    1-2 saniyelik duruşumu bozarak gözlerimden oradan ayırdım ve
    yoluma devam ettim. artık bütün acilar aşinaydı
    artık acılara katlanabiliyordum
    hatta hayatımı yoluna koymak için kılımı kıpırdatmıyordum
    lise 1 oldugunu sandığım hormon yemiş yemiş
    büyümüş sakallı neredeyse boylarımda bir çocuk
    gelip bana ahkam keserek suskunlugumu bozdu
    - sen uyuşturucu tedavisi mi görüyosun lan?
    sesinde kızgınlık öfke ve kibir vardı
    nedense takip edilen kötü nam olsa da bir popülerliğim oldugu için
    bastığım adımı takip eden bir çok öğrenci vardı
    yaşadıklarımı bilmeksizin hayatımı sorgulayan bebeler.
    onlarda bu sözle irkildiler.
    - evet. Dedim
    ···
  20. 45.
    0
    sabah günaydın yazmıştı.
    sanada yazdım.
    her zaman böyle yaparım, neden bilmem.
    ama günaydın yazmak istesem de ellerim bir şekilde "sana da" yazar..
    naber
    nasılsın
    napıyosun vs. lerinden sonra
    sevcanın hayatıma dönmesinin verdiği enerji ile,
    gittim maç oynamaya.
    -ben maç oynucam bekliyebilir misin dedim
    - tabi canım benim içinde gol at dedi
    "canım"
    canıım dedi lan! diye sarstım selcugu
    - ne oluyor amk?
    -canım dedi olum. canım dedi
    - kim ne dedi
    - canııııııım!!! diye inledim. sitedeki herkes başını bana çevirdi
    dönün önünüze amcıklar diye bağırdım onlarada.
    - kanka sevcan canım dedi bana dedim.
    - ya bişey sandım amk dedi
    - sie dedim sırıtmalar eşliğinde
    maça başladık.
    9-11 kaybettik. 7 golü ben attım.
    sırf benim bencilliğim için kaybettik.
    (bu skoru nerden hatırladığımı bu duyguyu bileniniz bilir. gibseniz unutmazsınız)
    sevcana mesaj attım.
    7 tane gol attım hangisini armağan ediyim sana dedim
    - hepsi benim olsun dedi
    - bende dahil, seninim zaten dedim.
    - girme bu konulara dedi
    ···