1. 51.
    0
    öğlen kahvaltı yapmadım. gittim marketten tost yaptırdım kendime kücük
    hem gül ablaların evinin önünden de geçtim.
    gördüler beni kahvaltıya davet etmediler. ne dedim size amk
    birde sigara aldım. kumsalın başına koydukları tekneye oturdum.
    yemeğimi bitirdikden sonra sigara içmeye başladım
    o sırada da gül ablanın tam karşıdan gören bi yerdeyim hani
    denize bakması yeter. kahvaltıya gel diyor bide. hay amnskiyim.
    sevcan kumsala doğru inerken beni gördü
    yanıma geldi tekrardan
    - abi sen neden yanıma geliyosun? ya gidiceksen git. gibtir git be. dedim
    ama içimde kıyametler kopuyor gitme diye amk
    - ben bugün gidiyorum dedi
    - ne güzel mersinde ki flörtlerin bekliodur dedim
    hepimize olmuştur. bir kızı, sevdiğinizi birşeyle suçlarken
    onu reddetmesini isteriz. sanki reddetse tüm gerçekler yalan,
    bir onun söyledigi gerçek olucak. öylede aptalız amk.
    - sana son kez sarılmaya geldim ben aslında dedi
    - ellerini ve tenini iyice yıkadın mı dedim.
    bu bu kadar basit bi laf gibi görünse de, inanın nasıl yaralarım oldugunu
    açıklıyan bir cümle. kıza da çok koydu suratındaki ifadeden belliydi amk
    - özür dilerim dedi
    - özür dileme, git. ne zaman gitcen dedim?
    - saat 2 gibi gidicem dedi
    durdu durdu.
    - beni yolcu etmeye gelicen mi dedi
    - hayır dedim
    beynime de koskocaman bi hayırı kazımıştım.
    - peki dedi
    dönüp giderken saçlarını savuruşu,
    savuruşundan rüzgar ile itinayla burnuma taşınmış kokusu,
    kokusundaki o güzel bağımlılık yaratan aşk maddesi
    bütün vücuduma işledi.
    gidicek miydim lan acaba?
    öyle yada böyle saat 2 oldu.
    ···
  2. 52.
    0
    - onu ayağıma batıramazsın dedim
    - öyle bir batırırım ki dedi
    - bağırır bütün köyü ayağa kaldırırım dedim
    - karı gibi mızmızlanma dedi
    - ya batırma lan onu bana dedim
    ısıttıktan sonra yakınlaştırdı ayağıma daha dokundurmadan
    - aaaaaaa acıyo dur çek dedim
    ulan sanki ferre filmi çekiyoruz
    - kaç yaşına gelmişin utan dedi
    - ne utanacam dedim sırıttım amk
    - ya tamam ben içimdeki iğneyle mutlu mesut yaşarım dokunma dedim
    - daha dokundurmadım ki demesiyle
    ayağımın delik olan yerine elindeki sıcak dikiş iğnesini
    sokması bir oldu.
    tekrardan bir aaaaaaa sesi yükseldi benden.
    bir iki denemeden sonra ve benim çığlıklarımdan sonra
    ayağıma batmış olan dikeni çıkardı.
    kaan uyandı.
    - iyi tak yedin sen uyutcan cocukları dedi
    nereye ben uyutuyom amk. ama kumsala insem inemem
    ayağımın mikrop kapma ihtimali var.
    o yüzden sevcanın evini izledigim yere tekrardan kuruldum
    ayağıma bir müddet sonra teyzem yara bandı getirdi
    onu yapıştırdım.
    - içme su mereti gencecik yaşında dedi
    - sende içiyon sen niye içiyon ölüp gidecen dedim
    - ben seni gömerim yine yaşarım merak etme dedi
    güldürdü kadın beni amk
    tekrardan sevcanların evi dikizlemeye başladım
    hepiniz ayrılığı tatmışsınızdır, aldatılmayı da belki.
    ne kadar ayrılsanızda en kötü nedenlerden,
    hep geri dönmesini beklersiniz. geri dönse terslicek olsanız bile
    yeter ki geri dönsün,
    kokusunu bir kez daha içime çekim, bir kez daha
    yüzünü görim. herşey son bir kez olsun istersiniz.
    onların evleri izlerken plastik beyaz -klagib yazlık sandalyeleri amk-
    sandalyenin üstünde uyuya kalmışım.
    sabah bir bel ağrısıyla uyandım. üf amk
    ···
  3. 53.
    0
    hemen sol tarafımda 3 tane amlı ve bir yaşlı teyzem çıktı
    bizimkilerde salondan dışarı fırladı
    ve bir sürü insan evladı dışarı çıktı. ayı mı düştü
    yazlığa diye bakmaya
    yan taraftaki teyzem hemen atladı
    - evladım birşey oldu mu diye
    - yok teyzem ayağımı çarptım dedim
    bakamıyorum da ama elimle ayagımı sıkıyorum kanıyor
    elimde kan vardı. acayip acıyordu amk.
    teyzem çıktı. o sırada amlıların annesi midir neyse artık
    sandalye cıkardı oturtturdu beni. amlılar kapıya
    boy sırasında dizilmişlerdi.
    sevcan bile cıkmıstı kapıya. zaten cıkıcak mı lan acaba
    diyede aklımın bir köşesinde yatıyordu o "?" işareti
    - noldu dedi teyzem
    - ayağımı çarptım dedim
    tentirdiot getirdiler (ilacın adının okunuşu)
    - yakacak mı canımı dedim
    - zaten yanmıyor mu dedi
    vay amk. o gece ilk defa güldüm ne yalan söyliyim
    tentirdiotu bir pamuga bastırıp ayağıma koydu
    - teyze dedim
    - efendim dedi
    - ayagımın altına da bişey battı sanırım dedim
    - kaldır bakayım dedi
    kaldırdım. diken batmış amk.
    - gel içeri dedi
    teyzeye teşekkür ettim
    amlılarda iyi geceler, geçmiş olsun
    dedikden sonra
    içeri geçtim.
    zaten herkes ne oldugunu öğrendiği için içeri girmişlerdi
    benim kücük kuzenler uyuyodu.
    - sessiz ol dedi
    - niye dedim
    - sessiz ol dedi
    iğne çıkardı dikiş malzemelerini koydugu kutusundan
    ısıtmaya başladı. anladım ki gibi tuttuk bu gece
    ···
  4. 54.
    0
    kumsala indikden sonra çaybahçesindeki canlı müzik etkinliği
    bittiğini görünce berkeyi cagırdım
    - noldu lan bitti mi bizim parça niye cıkmadı dedim
    - abi caldı duymadın mı dedi
    - lan calmadı ki duyayım dedim
    - söyledi dedi.
    ne ara söyledi amk. gerci saatte 12 i geçmişti. söylemese bile
    söylettirilmez bundan sonra amk
    kumsala gidip telefondaki müzikler eşliğinde sigara içmeye
    devam ettim. sigara içerken bir yandan düşünüyorum
    denize girdiğimizi,
    güneşlendigimizi
    onu kucağıma aldıgımı,
    ateş eşliğinde ısınırken onu sevdğimi söylediğimi,
    onu evden çıkarken izlememi,
    voleybol oynamamızı,
    yürüyüşlerimizi,
    kumların üstünde yaptıgı balerin hareketlerini
    kumların, denizin, güneşin nasıl önünde secde ettiğini
    okey oynadığımızı,
    aldığım cornetto dondurmasının kapagını saklamasını
    beni cay bahçesinin önünden almasını
    köpeği gezdirmemizi
    teyzemin sevcana ettiği iltifatı
    tokasını düşürdüğümü,
    herşeyini düşündükden sonra
    tokası denizin dibine düşmüştü. hafızamın ne kadar kuvvetli oldugu
    bu hikayeyi yazdıklarımdan belli olacak ki,
    daha 2 gün önce tokasını düşürdüğü yeri gözüm kapalı bulabilirdim.
    eve doğru koştura koştura giderken terliklerimden biri koptu
    hay amk dedim 2 sinide çıkarıp koşmaya başladım
    yerler de tam asfalt değil iğne izmarit çakıl taşına kadar
    ne ararsan var amk yerinde.
    tam bizim eve girmeden ayağıma bişey battıgını hissettim.
    acımıyordu fakat ayağımı yere vurdukca sızlıyodu
    durmadım ayağımı yan basıp koşmaya devam ettim.
    bizim evin tam orada bir tümsek var
    ayağımı yan basınca serçe parmagım tümseğe çarptım
    ve tüm yazlık köyündeki ışıkların yanmasına sebep olan
    canımın da nasıl yandığını belli eden
    "aaaaaaaaaaaaaaaa" diye kükredim bildigin
    ···
  5. 55.
    0
    gittim. anlattıkca anlattım. ciks yaptıklarını biraz daha
    sansürleyerek anlattım. terbiyeli kız olm
    gittim paldur küldür gibişiyolardı denmez amk.
    zaten öyle deseydim kendi onurumdan, gururumdan
    şüphelenirdim.
    - işte içeri girdim dedim
    - başa meraktan gelir herşey dedi
    tebessüm ettim, etmeye çalıştım o da dişlerini göstererek güldü
    - işte girdim seviştiklerini gördüm dedim
    - ne yaptın dedi
    - kovdum dedim
    - sadece kovdun mu dedi
    - ne yapim ki başka dövsem ne değişicek sanki dedim
    - içini rahatlatırdın dedi
    beyler saat de iyice geç oldu ama sırf ayıp olmasın diye
    esnemesini bile yarıda kesti kız kendisini zorluyarak
    hani o kadar terbiyeli kız amk. hangi biriniz yapar gibtir git yatacam dersiniz amk
    - bence böyle daha iyi oldu yani belki adamlık öğrenirler dedim
    - onlar gibileri öğrenmez hiçbişey dedi
    - ne bilim ya. dedim
    - ama için rahatsa sorun yok dedi
    - içim de rahat değil ki dedim
    - neden diye sormucam inan anlıyorum seni dedi
    o sırada gül abla seslendi içerden geldiğimi görmemişti
    içerde diye rahatsız da etmedim çardak da oturuyorduk tugceyle
    - tugçe geç oldu uyumucak mısın dedi
    - tugay burda anne diye yanıtladı tugçe
    o an anladım ki gibtirip gitmem lazım
    - aa hoş geldi diye dışarı cıktı
    o gelirken benimde ayağa kalkıp sarılmam lazımdı fakat
    tugçe karşımda tekerlikli sandalyeyle otururken inanın
    ayaklanmak istemedim. içim yandı amk.
    yine de gibe gibe kalktım sarıldım
    - nasılsın falan dedi
    - iyiyim dedim
    öyle hal hatır sorma faslı bittikten sonra
    - geç oldu tugay şimdi tugçe uyucak ama yarın kahvaltıya bekliyorum dedi
    yarın kahvaltıya bekliyorum;
    sen şimdi gibtir git yarında bizi rahatsız etme. kahvaltı yapıcaz demektir
    - tamam gül abla dedim
    - kendini üzme dedi tugçe
    ben oturuyordum. o içeri gittikten sonra
    ayaklanıp tekrar kumsala geçtim
    düşünsenize amk ayaklarınızın olmadığını?
    bunu düşünerek hem tanrıya olan öfkem biraz daha dindi
    hem kendi derdimi unutup vay amk. yine iyiyim ben dedim kendi kendime
    şükür namazına bile yatıcaktım oracıkta amk
    ···
  6. 56.
    0
    tanrının hepimize adil davranmadığı keskin bir gerçek.
    fakat hangimizi nasıl, neye göre yargılıyor?
    herkes kaderimizi kendimiz yazdığımızı söylüyor.
    madem ki tanrı ne yaşıycağımızı biliyor, acı cekiceğimizi,
    acı cektikten sonra isyan ediceğimizi, günaha giriceğimizi,
    varımızı, yoğumuzu, düşümüzü, düşüşümüzü, gözyaşlarımızı biliyor
    peki çok merhamet gösterdiği insanlarına, kullarına
    neden bunca acıyı cektiriyor?
    peki kaderimizi biz yazıcaksak, aşık olup olmamayı neden
    biz seçemiyoruz? bağlı kalıp kalmamak, bir insanı sevmek
    acı cekmemek, hissetmemek neden bizim elimizde değil.
    - takma ya. seninki trip atmış benimki bir başkasının altına yatmış ne olucak yani dedim
    - dimi yaa aynen diyip kendi capına göre espiri yaptı
    capının pi sayısını gibtiğimin aptalı.
    cevap vermeden ciğerlerimin anasını elimdeki iki lanet olası
    madde ile gibmeye devam ediyordum.
    2010 yılında çıkan veyahut benim o zaman dinlemeye başladığım yıldız tilbenin
    kafam hafif dumanlı şarkısı (cıkıs tarihini bilmiyorum 2010 da dinlemeye başladım)
    çaybahçesinden yankılanmaya başladı.
    "şuan yanımda olsan sana neler söylerdim..
    kafam hafif dumanlı her derdimi dökerdim...
    biraz ümidim olsa ömür boyu beklerdim.."
    beni bana yeniden anlatan bu eşsiz sözlere biraz eşlik ettikten sonra
    berke diye bir çocuk var ufak daha. onu çağırdım
    15 senedir yazlığa gidiyorum çoluk cocuk herkes tanır amk
    - efendim tugay abi dedi
    bu berke dediğimde babası taşşaklı bi herif. çaybahçesinin sahibi
    sitenin de başkanı mı bişeyi
    - bu sanatcıya istek parça verebiliyoz mu dedim
    kadın. çok güzel söylüyor usta.
    - sen söyle ben zütürürüm abi dedi
    - yavuz bingöl kara tren okur mu varsa dedim
    koşturarak gitti. şarkı bittikten sonra yeniden koşturarak geldi
    - bir kaç istek daha varmış söylücekmiş dedi
    - eyvallah istedigin bişey varsa gel çekinme dedim
    - tamam dedi.
    gül ablalar var bizim aile dostumuz. kızı tugçe de benle yaşıt
    ama kız felç. bacaklarını hareket ettiremiyor
    annesi kucağında denize sokuyor ayaklarını hareket ettirtiyor
    bazen de benden istiyor kızı denize sokuyorum. falan
    cok iyi bir kız beyler. inanamazsınız
    gül ablanın çardağa gittim. çaybahçesinin hemen zütünün dibinde
    hem şarkıyı dinler hem vaktimi öldürürüm diye.
    ···
  7. 57.
    0
    etrafımdaki herşey tak içinde kalmışken, beni üzen tek şey
    yarın gidip, bu geceyi onsuz vedalaşamadan geçirmek oldu.
    o gün asumanla bir de küçük kardeşi kumsalda oturup
    içtim. sigara yaktım. tekrar içtim. sonra tekrar..
    hepimiz yapmışızdır az yada çok amk.
    öyle bir zifiri karanlığın içine kulaç atmıştım ki,
    "bile bile yandı yüreğim... "
    öyle bir zifiri karanlığın içine düşmüştüm ki,
    ne güneş, ne ışık aydınlatamamıştı beni,
    onun gülüşünün aydınlattığı gibi.
    uzun hüzünlü bir alınyazısında son raddeye geldiğimi,
    ölümümün pek ileride olmadığını,
    bu zamana kadar hep terk edildiğimi, aldatıldığımı
    insanlara hiç sarılamadığımı, ciksin aşktan ibaret olmadığını
    lakin aşkında ciks olmadan olmadığını
    anlamış bulunmaktaydım. tabir-i caiz ise,
    sevdiğiniz kızı tatmin edemezseniz bir an önce unutmaya bakın.
    her kız için böyle birşey geçerli mi, hayır.
    fakat her kız için geçerli olmadığı halde,
    hayatıma giren bütün kızların beni aldatması,
    realistik anlamda bir başkalarıyla yatmaları
    ve sonunda bana geriye bıraktığı tek şeyin,
    yıkık dökük bi harabeden başka bişey olmadığı için
    kendi içimdeki küçük cocugun bileklerinde
    gözlerin gibi büyüleyici, aşkın gibi uzun, sarılmak gibi huzur verici
    en nihayetine huzura erdiren bir sıvı vardı.
    herşeyin başı, kan...
    oysa zaten kanınızın son zerresine kadar yoluna
    kurban etmeye hazırsınızdır.
    hiç düşündünüz mü
    o dışarda bir başına berduş çocuklardan biri oldugunuzu aşk adına?
    siz dışarda göz yaşı dökerken, bir başkasının sevdiğinizi
    inlettiğini?
    uzun uzun mehtabın gölgesinin düştüğü denizi izleyip,
    "madem acı cekiyorum dibine kadar çekeyim" felsefesiyle
    biramın, sigaramın yanına birde
    ferdi tayfur-sabahçı kahvesi şarkısını söyledim kendimce.
    sanırım asumanlar benim şokda yahut krizde olduğumu sanıp
    dürtmeleriyle susup kafamı onlara çevirdim
    - iyi misin dedi
    - şimdi düşünmek gerekirse, sevdigim kız en yakın arkadaşımın altına yatıyor
    ertesi gün gidiceğini söylüyor, onu unutmam gerektiğini söylüyor gecesi ona sarılmadan yarın gidiceğini düşünüyorum,
    elimde biram, sigaram, dilimde aşkın dibine vurmuş arabeskim sanırım iyi değilim dedim.
    - takma yaa benimde sevgilim var bak uzaktayız trip atıyor dedi
    kızın düşünüp üzüldüğü şeye bak, benim düşünüp üzüldüğüm şeye bak. bide benden 1 yaş büyük he.
    adaletini gibiyim dünya. neden hep yükü bizim omzumuza attın ki? kaldıramıyoruz bak.
    Tümünü Göster
    ···
  8. 58.
    0
    çok fazla sinirimin bozulmasını istemeyerek
    asumanın evinin yolunu tuttum.
    olan biteni anlattım. bir süre sonra ciks yaptıklarını
    söyleyince pür dikkat dinlemeye başladı
    - hadi canım,
    - aaa.
    -ciddi olamazsın
    verdiği tepkiler bu iken
    ciks anlatınca ağzını açıp dinledi.
    bir an için söyle serdara bir kaç el benide gibsin diyceğinden korktum amk
    ne yalan söyliyim.
    - takma kafana gibi teselliler verdi.
    herhalde bütün insanoğlunun teselli programı aynı şekilde işliyor
    kafama takmiyim mi? salak mısın abi sen
    sevdiğim kız bir başkasıyla gibişmiş ben bunları basmışım
    kafama takmiyim mi?
    - tamam takmam kafama diyip gibime bir el attıktan sonra
    sahile dönüp bir sigara yaktım
    o sırada arkamda parmak arasının çıkardığı şakuduk şukuduk
    bir ses var onla biri yaklaşıyor duyuyorum. kafamı geriye çevirdim
    sevcan amk.
    geldi yanıma oturdu
    elini dizimin üstüne koydu.
    - birde ben gibemem seni git yoluna dedim
    - ben yarın gidiyorum dedi
    - gibtir git dedim
    - son kez sarılmak istiyorum sana dedi
    - başkasının gibine değmiş ellerinle mi hiç sanmıyorum dedim
    - seni seviyorum ben dedi
    - belli o yüzden benim evde çakıştınız dedim
    - gözlerini kapatıp beni de hayal ettin mi bari dedim
    - tugay ne desen haklısın dedi
    - çarşaf da kan da yoktu bu kaçıncı içine aldıgın dedim
    - iğrençsin dedi
    - kiralık bigiblete dönmüşündür 5 lira veren biniyor baksana dedim
    kalktı gidiyordu arkasından bağırdım
    - bende sana vursaydım belki ele değilde bana varırdın dedim
    gittiği yerde durdu. geriye döndü
    - ben yarın gidiyorum. seni seviyorum, hakkımda kötü düşün, söv, beddua oku.
    ama unut beni ne olursun, biz zaten birlikte olamayız. mersinde yaşıyorum ben
    sen istanbulda. seninle birlikte olmak bencillik olurdu. dedi
    - bak kızım ben bencil olmanı istiyodum. ben üzüleyim. seni göremeyim istiyordum. yeter ki
    aradığımda telefona çıkıcak yüzün olsun, belki seneye tekrar sana sarılma umuduyla
    kalmak istiyordum. sen gittin benim evimde bi başkasına verdin.
    gibtir git nereye gidiyosan. dedim
    gitti.
    ···
  9. 59.
    0
    onların az önce inlemeleri ve terlerini bıraktığı yatağın öbür yastığına uzanıp,
    sevcanın kafasını koyduğu yastığı kucağıma aldım,
    derin derin kokladım saçlarının yastığımda bıraktığı kokusunu.
    belki benim için bırakmamıştı lakin kokusunun hiç bir suçu yoktu!
    nasıl bir hayattı benimkisi, hayat mıydı daha doğrusu.
    daha ne kadar terk edilebilirdim?
    daha kim terk edicekti ki beni? dayanabilir miydim.
    - tanrım, al canımı dedim bütün kin, nefretimden soyutlanarak
    - tanrım, al canımı. diye tekrar ettim içimde kalan son umudumla
    - tanrım, al canımı!
    bir sigara yaktım, bir kalem kağıt buldum
    ve yazdıklarımın bir kısmı şunlardı;
    "onlar aşklarından hiç vazgeçmediler, mecnun leylanın aşkından delirip çöllere düşüp
    kurak iklimde yetişen canımız gibi kuruyup kalmış çiçeklere anlatmış leylasını
    gözlerini anlatmış, dudaklarını, gülüşünü, kokusunu belki de,
    onlar aşklarından hiç vazgeçmediler,
    leyla babasının sözünden çıkıp koskoca çöle bir aşk uğruna düşmüş.
    mecnunu aramış, susuz kalmış, mecnunu aramış, aşsız kalmış..
    lakin yaşamış. çünkü kalbi aşktan hiç noksan kalmamış.
    onlar aşklarından vazgeçmediler... "
    aslında ferhat ile şirin, kerem ile aslıyıda yazıcaktım buraya da
    hem yazım inanılmaz derecede kötü. deşifre etmem lazım amk
    devlet sırrı yazıyorum sanki.
    hemde uzayıp gitmesini istemedim
    bu da yazdıklarımın belirttiğim gibi bir kısmı sadece
    elimde sigara, yüzümde hüzün, hüznümde güz, güzümde sancı,
    hep beraber çıktık tekirdağdaki adılazımdeğil tatil köyünün
    artık pis, aldatılışlık kokan, yaşanmaz sokaklarına.
    öylece her sabah yaptıgım gibi oturup sevcanların evi seyrettim.
    evde hâlâ nasıl güldüğünü izledim.
    şarkı söylemesini izledim,
    o an düşündüm ki kadınların sanırım kalbi yok.
    onlar sadece kan pompalıyor.
    ve sanırım mutlu olmasının sebebi serdarın performansı olmalı.
    üzüyordum kendimi boş düşüncelerimle, fakat
    nasıl da hüzün kokan bir günün bağrına çöktü yalnızlığım.
    nasıl da yalnızdım. nasıl da kırılgan.
    nasıl da kanıyorum içten içe,
    nasıl da yaralıyım.
    ···
  10. 60.
    0
    oysa açıklama yerine bir özür dileseydi belki yeniden
    herşeyi kaldırabilirdim omuzlarımın üstünde.
    sadece gitti.
    ve ben yine, yeniden yalnızım.
    anladım ki birinin elini tutmuycak kadar seversen, o ele illa ki başka birşey tuttururlar.
    hiç birinin gidişini seyrettiniz mi?
    o usulca, itinayla yüreğinin üstünde adım atan ayaklarının
    çıkardığı sesi düşünüp kendinizi bir vadinin tam tepesinde
    ağacın dallarında astınız mı?
    şarkılar yazıp, belki de şiirler yazıp
    andınız mı beraber adım attığınız her toprak parçasını...
    oysa gülümsemesi baldan tatlı yaren gözlerini size dikmiş iken ne hoştu.
    oysa bir yaprak adımızı fısıldasa gözlerimden bir damla yaş düşerdi, belki.
    hiç ağlamadım. hiç ağlıyamadım.
    gözümün önünden gitmedi çıplak bedeninin bir başka herifin altında terlemesi
    kulaklarımdan ekgib olmuyordu o inlemeleri.. bunada şükür.
    o an içimdeki derin yaralar almış aşık çocuk 150 db(desibel) bağırıp
    kulak zarımı yırtmak istedi. ve belki gözlerimi de oyabilirdim
    onu birdaha görme ihtimalini ortadan kaldırmış olsaydım.
    herşeye rağmen sırf o beni beğenmez diye kendime hiç birşey yapmadım.
    rezillik değil mi? öyle.
    aşk bilinen üzere sanat değil zanaat idi.
    mecbur idi,
    burnumda, uzak diyarların, gurbetin hüznünü taşıyan bir koku.
    hiç ağlamadım. hiç ağlıyamadım.
    oysa tam yerindeydi. hava bir miktar kararmış,
    tanrının elindeki ölüm niteliği taşıyan jilet boynuma ilişmiş,
    yüzüm gözüm kir pas içinde kalmış.
    hüznüm, güzümle bütün yelkenli gemilerimi batırmış..
    kayıp olmuşum koskoca bir okyanusun tam ortasında.
    kaybetmişim.. ben. uzun zaman önce kaybetmişim
    dünyaya gelerek kayıp etmişim.
    nefes alarak kayıp etmişim
    hastalanınca iyileşerek kaybetmişim
    en çok da severek kaybetmişim.
    ···
  11. 61.
    0
    yazsana lan
    ···
  12. 62.
    0
    önceki başlıgındaki aynı şeyleri neden yazıyorsun birader
    ···
  13. 63.
    0
    reserved
    ···
  14. 64.
    0
    çayı içtik. arada bir okul dediler. iyi son sınıfa geldim dedim
    konustular. son anda asuman ile kardeşini
    bana emanet ediyolardı kumsal için
    tekli koltukta oturuyodum. telefonumu çıkarttım mesaj gelmis gibi.
    bir tebessüm ettim. sonra telefonum çaldı
    açtım.
    - benim kalkmam lazım dedim.
    - otursaydın dediler
    - telefon geldi beni cagırıyolar dedim
    - peki tamam diyip yolcu ettiler beni
    ama nasıl bir ilgi. anlatamam.
    arkamdan bi su dökmedikleri kaldı.
    mesaj gelmemisti aslında. açtım telefonu telefonum çalınca
    çıkan melodiyi açtım
    kulagıma zütürürken de kapattım melodiyi.
    konusmus gibi yaptım.
    kalktım.
    eve gittim kahvaltımı yaptım.
    dişlerimi fırçalamadım yine amk
    kumsala inerken tugçe gördü beni
    yanında iki kız çağırdı
    gittim.
    - bu tugay kızlar dedi
    - merhaba dedim hafif bir tebessüm çaktım suratıma
    - merhaba dedi kezbanlar
    anlamadığım şey merhaba h ile okunan bir kelime. neden
    merabaaa dediler.
    oturduk. onlarlada bir çay içtim
    gül abladan izin alarak birde sigara yaktım fakat
    tuğçenin emriyle söndürdüm
    bu ne amk bi sigara içemedim adam akıllı
    sağımda oturan kız hilal solumda oturan kız büşra.
    büşra hilale göre daha güzel bir kız. esmer oldugundan belki de
    hilal biraz daha sarısın düz yüzlü top burun güzel gözlü
    biraz çilli 1.70 boylarında amı olan bir arkadaşımız
    büşra hafif çıkık burunlu güzel yüzlü, balık etli hafif
    bembeyaz dişlere sahip, dolgun dudaklı. yaklasık 1.68 boylarında bir amlı arkadaşımız.
    nedense ikiside ilgimi çekmedi ama arkadaş olduk
    ···
  15. 65.
    0
    salona girdik. kahvaltı dediğin salonda yapılır amk. (evlerde salonla mutfak aynı yerde)
    kimse yok salonda. içerden ne bi horlama sesi ne bi osuruk sesi
    uyumaya dair hiç birşey gelmiyor.
    korktum amk cünkü kızı görseniz
    gibmez değil, gibemezsiniz. bir şamar yapıştırır o giber.
    - nerdeler dedim
    - birazdan gelirler dedi
    - nerdeler ki dedim
    - su almaya gittiler dedi
    - tamam dedim
    - televizyon açayım mı sana dedi
    - yok gerek yok ben gidiyim dedim
    altıma sıcıyorum amk
    - uzan yat istersen dedi
    - yok gercekten gideyim ben dedi
    - gelirler simdi dedi.
    - tamam diye yanıtlayıp kendimi rahat bıraktık
    tecavüzden kaçamıyosan zevk almaya bakıcaksın demişler
    madem bu züte o yarak girecek kabullendim ne yapayım amk
    televizyon izlerken pısırık bir şekilde
    geldiler. annesi falan öptü yaladı beni
    - tugay hoş geldin dedi
    - hoş buldum dedim
    asuman lafa atladı hemen dışarda berduş dolaşıyodu
    aldım onu eve soktum diye.
    capını tekradan gibesim geldi. ama bu sefer aile capını amk
    hepsi güldü buna.
    - kahvaltı yapıp gidicek misin dedi
    - yok yapmıcam dedim
    - bir çay iç dediler
    çay geri çevrilmez. günah amk
    -olur dedim
    ···
  16. 66.
    0
    yaklasık saat 6 dan 7.30 a kadar
    (o saatleri, beklediğim anları, yazıp sildigim mesajları gibseniz unutmam)
    bekledim onu yol kenarında.
    her duran arabadan koştu kollarıma,
    sürekli ona sarıldım da,
    her sarıldıgımda baska bi rüyadan uyandım.
    bambaska, tatlı esen bir rüyada,
    hep ona sarıldım da..
    hiç sevdiğinize sarılmaadığınız oldu mu?
    ona o kadar yakınken bi o kadarda uzak kaldınız mı?
    adınız gibi ezberlediğiniz tenini,
    aklınıza kazınmış gülüşünü,
    ellerinizde can bulmuş ellerini,
    suladığı gönül bahçenizi..
    hiç onsuz bıraktınız mı?
    bırakmayın. hadi simdi gidip sevgilinize bir kez daha sarılın.
    (kamu spotu rekldıbını geçtikten sonra)
    geri döndüm. dönerken karşıma asuman çıktı
    - naber dedi
    - iyiyim dedim
    - bende iyiyim sağol dedi
    sen demedim ki ben amk. onu imalarmışcasına niye söylüyon. bilerek demedim
    - ne kadar güzel dedim
    yanından geçip giderken
    -kahvaltı yaptın mı dedi
    saat 7.30 dıbına kodugumun salağı ne kahvaltısı hayat belirtisi yok köyde ak
    - yapmadım dedim
    - gel bizde yap dedi
    - yok gerek yok dedim
    - gel dedi.
    ellerime sarıldı.
    ellerimi öyle kavradı ki tutmasam da ellerini tutuyormuş gibiydim
    zütürdü beni kendi evlerine.
    ···
  17. 67.
    0
    - ne oldu bana dedim
    - anlamadım ki koşarak eve geldin dedi
    - ee dedim
    - sonra bizde oyunu bıraktık senin eve geldim ben dedim
    - bu kadar mı dedim
    - ne oldu sana dedi
    - inanamazsın dedim
    - anlatsana diye diretti. istemedim anlatmak.
    beni yanlış anlaması, deli oldugumu sanması ve benden uzaklaşmasını
    istemediğim için.
    - senin kız arkadaşın varmı dedim
    - var dedi
    - 1-2 tanesiyle tanıştırsana beni dedim
    - ok dedi.
    konustuk.
    o gün yatağıma geçtim lakin uyuyamadım saat 3. gibi uyudum.
    gece sarkı dinleyerek ve ağlıyarak geçti. arada bir ne oluyor diye
    odama gelince teyzemler dişim ağrıyor dedim.
    diş ağrısından ağlanır mı amk. sevcanı herkes biliyor anladılar büyük ihtimalle
    hiç rahatsız etmeden gittiler.
    sabah 6 gibi kalktım. sevcanı yolcu ettikleri yol kenarında oturdum.
    sabahın tenime işliyen soğuğu, yaprakların hışırtısı,
    gelen geçen arabalar...
    uykusuzluktan morarmış ve küçülmüş gözlerime sabah
    kendi yaptıkları cok normalmis gibi bizim tatil köyüne gelen insanlar.
    her duran arabadan sevcan inip koşuyordu bana,
    her gözümü kapattıgımda sımsıcacık elini tuttuğum o,
    gözlerine baktıkca kendimi dünyanın en güçlüsüymüşüm gibi hissettiren,
    sarıldıgında.. o duyguyu hiç bilmiyorum.
    hiç bilemedim.
    keşke bilseydim..
    ···
  18. 68.
    0
    bütün bu olanlardan sıyrılıp kendimi sanırsam kendi yarattığım
    okey masasının başına geçmek için çırpındım.
    neler yaşadığımı biliyorum fakat kurtulamıyorum.
    geçmişim, günüm, gecem, geleceğim allak bullak oldu.
    ve okey masasındaki ıstakama bir tokat atıp bütün taşları deviriyorum.
    kendimi dünyadaki en acımasız katil ilan edip,
    kaçmaya başlıyorum kendi eksenimde.
    koştukca yeni bir kaldırım, yeni bir yol
    ardından yine bir kaldırım, yine bir yol
    uzadıkca uzuyor. herşey büyük bir şaka gibi.
    tanrım, uyanmak istiyorum.
    bir ses yankılanıyor kendi ağzımdan.
    - gülmek için cok gencim.
    bütün mazoşist duygularım ayaklanıp bileklerimi kesiyorlar
    ucuz bir jiletin katil tarafı ile.
    ve bugüne kadar duydugum en afilli söz geliyor aklıma
    "daha güzel günlerimiz olabilirdi. insanoğlu jileti yaratmasaydı." batuhan dedde.
    bütün yazarlara küfür edip
    kapatıyorum kulağımda asılı kalan telefonu.
    durdugum yer bir ucurumun sonu.
    sanırım sonum geldi diye iç geçirip
    bırakıyorum ellerim iki yana açık uçurumdan kendimi
    ve en sonunda yeniden açıyorum gözlerimi
    yazlık köyündeki yatağımda.
    zar zor yatağımdan kalkıp içeri geçiyorum
    - tugay diye sesleniyo tugçe salonda görünce beni
    - yeniden başlamayalım diyorum kendimce
    - efendim diyorum
    - ne oldu diye tanıylıyor
    - gelsene bir diyorum
    geliyor.
    - ne oldu bana dedim
    - anlamadım ki koşarak eve geldin dedi
    - ee dedim
    - sonra bizde oyunu bıraktık senin eve geldim ben dedim
    - bu kadar mı dedim
    - ne oldu sana dedi
    - inanamazsın dedim
    ···
  19. 69.
    0
    - dur dedim.
    durmadan ağlıyordu.
    sonra düşünceler beynime hücum etti
    ilk geldiğimde sevcanın yüzü, bedeni, teni lizanın tıpkısıydı.
    lizanın tek eksiği kokusunun olmaması idi.
    gözlerinde parıltı ekgibde sevcanın, ölü gibi.
    bir an düşündüm. ya yaşadıklarım hayal ise?
    lizanın hayali oldugunu biliyordum fakat yazlığa hiç gelmemiş isem,
    yazı evde geçiriyor ve baktığım her yerde
    hayaller görüyor isem?
    delirmişsem?
    fakat yüzümde kanı gördüm. ayağım kanamış idi.
    gözlerimi bir hastane yatağında yüzüm kan içerisinde uyandım.
    ayaklarımda yara yok. peki yüzüm nasıl kan içindeydi?
    bu gördüklerim hayal miydi, hayal olamazdı
    geçirdiğim yaklasık 1 yılı
    hastane odasında şok yiyerek geçirmiş olabilir miydim?
    gerçekten delirmiş olabilir miydim?
    sevcanın yüzü, ilk elinin elime değişi bir kumsalda
    yaptıkları, konuşmaları.. kucağıma alışım
    tokası. saçlarının kokusu...
    yaşamamış olamazdım.
    odamdaki kapının kolu hafifçe aşağı inip tekrar kendi haline girdi
    bir hemşire girdi. hayalinizdeki hemşire değil
    akıl sağlığı hastanelerinde olanlardan.
    - iyi misin dedi
    birden tekrar bir boşluğa düşüp gözlerimi okey masasının
    başına döndüm.
    - iyi misin diye tekrarladı tugçe
    - iyiyim dedim
    - ne oldu dedi
    - dalmışım ya dedim
    - oyununa bak bir daha ayrılma burdan dedi
    - deniz? dedim
    ve tekrar büyük dipsiz bir boşluğa düşüp
    gözlerimi otobüs cdıbına kafam yaslanmış iken açtım.
    korkuyordum.
    yanımda deniz ve ilk günkü arkadaşları. ve konuştuklarını
    duyuyor gibiydim.
    beni yalnızlığa sürüklemeyi konuşuyordu.
    mavi gözlerini övüyor ve ardından otobüste ayakta duran
    çirkin yüzlü herife
    -otursana diye soruyor.
    dönüyorum,
    - iyiyim böyle diyorum.
    kendimi izliyorum. deliriyordum.
    otobüs birden hızlanıyor ve iniceği durağı geçiyor denizin.
    bizim evde inerken eve doğru koşuyorum.
    arkamdan deniz benim peşimden geliyor. ve selin.
    eve girdiğim de liza yüzüme tokat gibi
    çarpıyor tükürüğünü.
    delirdigimi hissediyordum.
    ···
  20. 70.
    0
    ben naptıgını anlamaya çalışırken
    -tugay ve özge siz geldiniz dedi
    açtı gözlerini.
    - beyinler arası iletişim kuruyordum dedi
    lan kız o halde gülüyorsa aklımı gibeyim ben dedim amk ya.
    oturduk masaya fakat özgenin gözlerine hiç bakmadım.
    ortağım oldu
    - serdarı da çağırsana dedi tugçe
    hemen ardından
    - tamam boşver söylemedim say ağzımdan kaçtı dedi
    - tamam dedim
    - birini bulunda başlıyalım dedi tugçe
    - serdara nolmuş ki diye sordu özge
    - boşver dedik aynı anda tugçeyle
    tek kaşını kaldırdı özge.
    - tamam ben bulup getiririm birini dedi cıktı dışarı
    bir beş on dakkayacan diye bi biraderle geldi
    selam aleyküm selam fastı geçildikden sonra
    muhabbet başladı. okey oynamayada başladık.
    ben özgeyleydim. tugçe can ile
    cünkü ben tugçeyle olsam dıbına koyardık masanın
    özgeyle olunca gözlerine çarptı gözlerim.
    filmlerde bazen ileriyi ya da geçmişi kesit kesit görürler ya
    sevcanı gördüm özgenin gözlerinde.
    özgenin yüzü sevcan oldu. bir anda sadece uzun bir masada
    sevcan ve kendimi gördüm. etraf kararmış,
    bütün yemekler bayatlamış,
    ortada bulunan çiçekler solmuşdu.
    elimde dudaklarıma değmek için çıldıran sigaram,
    üflediğimde yüzümü gizemli bir hüzün türbesine çevirdi.
    ağlıyordu, hıçkırarak ağlıyordu
    ···