1. 176.
    0
    öğlen kahvaltı yapmadım. gittim marketten tost yaptırdım kendime kücük
    hem gül ablaların evinin önünden de geçtim.
    gördüler beni kahvaltıya davet etmediler. ne dedim size amk
    birde sigara aldım. kumsalın başına koydukları tekneye oturdum.
    yemeğimi bitirdikden sonra sigara içmeye başladım
    o sırada da gül ablanın tam karşıdan gören bi yerdeyim hani
    denize bakması yeter. kahvaltıya gel diyor bide. hay amnskiyim.
    sevcan kumsala doğru inerken beni gördü
    yanıma geldi tekrardan
    - abi sen neden yanıma geliyosun? ya gidiceksen git. gibtir git be. dedim
    ama içimde kıyametler kopuyor gitme diye amk
    - ben bugün gidiyorum dedi
    - ne güzel mersinde ki flörtlerin bekliodur dedim
    hepimize olmuştur. bir kızı, sevdiğinizi birşeyle suçlarken
    onu reddetmesini isteriz. sanki reddetse tüm gerçekler yalan,
    bir onun söyledigi gerçek olucak. öylede aptalız amk.
    - sana son kez sarılmaya geldim ben aslında dedi
    - ellerini ve tenini iyice yıkadın mı dedim.
    bu bu kadar basit bi laf gibi görünse de, inanın nasıl yaralarım oldugunu
    açıklıyan bir cümle. kıza da çok koydu suratındaki ifadeden belliydi amk
    - özür dilerim dedi
    - özür dileme, git. ne zaman gitcen dedim?
    - saat 2 gibi gidicem dedi
    durdu durdu.
    - beni yolcu etmeye gelicen mi dedi
    - hayır dedim
    beynime de koskocaman bi hayırı kazımıştım.
    - peki dedi
    dönüp giderken saçlarını savuruşu,
    savuruşundan rüzgar ile itinayla burnuma taşınmış kokusu,
    kokusundaki o güzel bağımlılık yaratan aşk maddesi
    bütün vücuduma işledi.
    gidicek miydim lan acaba?
    öyle yada böyle saat 2 oldu.
    ···
  2. 177.
    0
    gidicektim. yok yok gitmicektim, gitmemeliydim.
    onuruma yakışık kalmazdı.
    hangi onuruma? bundan öncekinde bıraktığım mı,
    yoksa denizde bıraktığım onuruma mı?
    gidiyordum.
    gitmemeli miydim?
    gittim.
    fakat yol kenarına değil yol kenarını gören bir bir
    binanın hemen kenarına iliştim.
    uzakdan uzakdan sevcanı,
    vedalaşmasını
    birini arıyan gözlerini
    -serdarda olabilir nihayetinde-
    izledim.
    beni gördü. el salladı bana
    içimdeki acı anlatılmaz.
    renkler isyan edip dünyadan çekilmeye karar vermişti adeta
    bir kan kırmızı kaldı benle birde hayatım tonunda karanlık.
    bir sigara daha yakıp gözlerimden akan yaşı
    tutmaya çalıştım.
    uzak mesafede oldugumuz için ağladıgımı görmesi imkansızdı
    lord of the ringsdeki elflerden olması lazımdı amk
    bende elimle gözyaşlarımı silmedim ağladıgımı anlamasın diye.
    aşk bize neden hep kötüyü tattırdı
    neden hep ağlıyan taraf bizdik
    neden hep ölen olduk?
    adama sormazlar mı aga ben ne yaptım da böyle taktan yaşıyorum.
    gitti.
    çok uzaklara gitti.
    kumsala indim.
    onca gülen insanın suratına baktım
    hiç mi acı cekmiyolardı? hiç mi yaşadıklarımı yaşamadılar?
    nasıl gülebiliyorlardı
    nasıl acımıyormuş gibi yapabiliyorlardı
    içimdeki derin yara, yüzüme yansıyıp
    dudaklarımın titremesi oldu.
    bildigin ağlıyodum amk.
    eve gittim. onun yattığı yatağa,
    - en yakin arkadaşimla yattiği yatağa-
    uzun uzun baktım. kendime bir yumruk attım
    bildigin yumruğu geçirdim amk
    çünkü fiziksel acının ruhani acıyı geçirebilceğini düşündüm.
    ve yüzüm gözüm kan olana kadar vurdum, kendime.
    ···
  3. 178.
    0
    ···
  4. 179.
    0
    reserved
    ···
  5. 180.
    0
    yazsana lan
    ···
  6. 181.
    0
    önceki başlıgındaki aynı şeyleri neden yazıyorsun birader
    ···
  7. 182.
    0
    reserved
    ···
  8. 183.
    0
    reserved
    ···
  9. 184.
    0
    @47 Hikaye orda bitmemisti. Burda en bastan anlatip bitiricem
    ···
  10. 185.
    0
    devam devam
    ···
  11. 186.
    0
    hadi lan yaz artık
    ···
  12. 187.
    0
    sonra vurmaya devam ettim.
    sonra bir kez daha vurdum.
    tükürdüğümde bir miktar kan cıktı ağzımdan.
    içimdeki acı hafiflememiş
    ve artık sevcanı görme umudum kalmamıstı.
    gitti.
    anılarımızı aklıma getirmek için köpeği almaya gittim.
    tasmasında parmak izi vardı,
    parmaklarım değsin dedim...
    gittiğimde adam köpeği vermedi.
    oturdukları evin kapısı kapalıydı.
    dışarı çıktım. güzel iltifatlarıyla yüzümü güldüren
    teyzem de yerinde değildi.
    deniz kararmış,
    renkler dünyadan çekilmiş,
    hiçbirşey yaşanmamış gibiydi.
    kumsala inince tuğçe gördü beni.
    yüzümü temizlemedim kan içinde çıktım dışarı
    - gelsene dedi
    gittim.
    - ne yaptın sen bişey mi oldu kavga mı ettin dedi
    - kendimle biraz kavgalıyım dedim
    - bunu kendine yapmıcaktın dedi
    - canları yanmasın onların boşver dedim
    - sevdiğini anlıyabiliyorum. ama ne yapmıssın kendine baksana akşam gel bize
    simdi yüzünü yıka uyu. hadi dedi
    - tamam kaç gibi dedim
    - 6-7 gibi gel dedi
    - tamam dedim
    gittim yüzümü yıkadım. akşam oldu tugçelerin evine
    gitmeye başladı ayaklarım. aslına istiyor muydum gitmek? istemiyordum
    çünkü bir şekilde akıllıca tavsiyeler vericek
    kafamı karıştırcak. ben bu zamana kadar zaten hep akıllı göründüm
    biraz da salaklık yapayım. salaklık yapan kazanıyo.
    ···
  13. 188.
    0
    -gidince okey oynayalım falan dedi.
    kız sakat hani zaten kıramazsınız kızı cok tatlı amk
    - tamam dedim
    sevcanı bana hatırlatması oynadığımız oyunun
    "kumarbazın sözüne güven olmaz" demesi
    okey oynarken karşıma geçip saçlarını savurması
    saçlarından ayrılan her koku tanesinin solunum yolum ile
    ciğerlerime dolmasını hatırlattı.
    beni aldattığı ikinci gün, özledim.
    teni bana ait olmayan bir sevgilim vardı.
    derimin altındaki hücreler, hatta atomlarıma kadar nefret etmem gerekiyor iken..
    sanırım hâlâ delicesine seviyordum...
    tanrıya öfkem bu yüzdendi belki sevdiklerimi bir şekilde
    alıp zütürüyordu benden. belki de kime aşık olucağım
    konusunda benim tek bir fikrimi almadan, kalbimi bir ona,
    bir buna çevirmesi. kalbimi çevirdiği herkesin beni aldatması.
    gerçi sanırım kime aşık olmak istersin deseydi,
    "sevcan" derdim.
    sevcan...
    hayatımın büyük bölümü yalnızlıkla geçti.
    kalan bölümü aldatılmalar, terk edilmeler ile,
    kalan o küçücük bölüm ise sarhoştum, hatırlamıyorum...
    - özge diye bir kız var onu çağrıyım mı dedi
    sevcandan sonra -çok geçmese de- bir kızla okey masasına
    oturmak garip geldi biraz.
    - olur dedim
    yüz kaslarım istemsizce titriyor,
    aşık olanlara ibret-i alem oluyordum.
    oldukca, ölüyordum.
    - ben mi kalkıp çağırayım dedi
    haklı amk. nasıl utandım ya.
    - nerde oturdugunu söylemeni bekliyodum dedim
    - güzel kıvırdın dansöz olsana sen dedi
    - para takcan mı göğsüme dedim
    - takarım sen yeter ki kıvır dedi
    kücük komik espiriler yaptıktan sonra adresi verdi
    adres dedigim yan ev amk
    gittim. kıza
    - tugçe seni çagırıyo dedim
    gittiğimizde tuğçe "ommmm" yapıyodu gözleri kapalı
    ···
  14. 189.
    0
    gibtir git
    ···
  15. 190.
    0
    ben naptıgını anlamaya çalışırken
    -tugay ve özge siz geldiniz dedi
    açtı gözlerini.
    - beyinler arası iletişim kuruyordum dedi
    lan kız o halde gülüyorsa aklımı gibeyim ben dedim amk ya.
    oturduk masaya fakat özgenin gözlerine hiç bakmadım.
    ortağım oldu
    - serdarı da çağırsana dedi tugçe
    hemen ardından
    - tamam boşver söylemedim say ağzımdan kaçtı dedi
    - tamam dedim
    - birini bulunda başlıyalım dedi tugçe
    - serdara nolmuş ki diye sordu özge
    - boşver dedik aynı anda tugçeyle
    tek kaşını kaldırdı özge.
    - tamam ben bulup getiririm birini dedi cıktı dışarı
    bir beş on dakkayacan diye bi biraderle geldi
    selam aleyküm selam fastı geçildikden sonra
    muhabbet başladı. okey oynamayada başladık.
    ben özgeyleydim. tugçe can ile
    cünkü ben tugçeyle olsam dıbına koyardık masanın
    özgeyle olunca gözlerine çarptı gözlerim.
    filmlerde bazen ileriyi ya da geçmişi kesit kesit görürler ya
    sevcanı gördüm özgenin gözlerinde.
    özgenin yüzü sevcan oldu. bir anda sadece uzun bir masada
    sevcan ve kendimi gördüm. etraf kararmış,
    bütün yemekler bayatlamış,
    ortada bulunan çiçekler solmuşdu.
    elimde dudaklarıma değmek için çıldıran sigaram,
    üflediğimde yüzümü gizemli bir hüzün türbesine çevirdi.
    ağlıyordu, hıçkırarak ağlıyordu
    ···
  16. 191.
    0
    - dur dedim.
    durmadan ağlıyordu.
    sonra düşünceler beynime hücum etti
    ilk geldiğimde sevcanın yüzü, bedeni, teni lizanın tıpkısıydı.
    lizanın tek eksiği kokusunun olmaması idi.
    gözlerinde parıltı ekgibde sevcanın, ölü gibi.
    bir an düşündüm. ya yaşadıklarım hayal ise?
    lizanın hayali oldugunu biliyordum fakat yazlığa hiç gelmemiş isem,
    yazı evde geçiriyor ve baktığım her yerde
    hayaller görüyor isem?
    delirmişsem?
    fakat yüzümde kanı gördüm. ayağım kanamış idi.
    gözlerimi bir hastane yatağında yüzüm kan içerisinde uyandım.
    ayaklarımda yara yok. peki yüzüm nasıl kan içindeydi?
    bu gördüklerim hayal miydi, hayal olamazdı
    geçirdiğim yaklasık 1 yılı
    hastane odasında şok yiyerek geçirmiş olabilir miydim?
    gerçekten delirmiş olabilir miydim?
    sevcanın yüzü, ilk elinin elime değişi bir kumsalda
    yaptıkları, konuşmaları.. kucağıma alışım
    tokası. saçlarının kokusu...
    yaşamamış olamazdım.
    odamdaki kapının kolu hafifçe aşağı inip tekrar kendi haline girdi
    bir hemşire girdi. hayalinizdeki hemşire değil
    akıl sağlığı hastanelerinde olanlardan.
    - iyi misin dedi
    birden tekrar bir boşluğa düşüp gözlerimi okey masasının
    başına döndüm.
    - iyi misin diye tekrarladı tugçe
    - iyiyim dedim
    - ne oldu dedi
    - dalmışım ya dedim
    - oyununa bak bir daha ayrılma burdan dedi
    - deniz? dedim
    ve tekrar büyük dipsiz bir boşluğa düşüp
    gözlerimi otobüs cdıbına kafam yaslanmış iken açtım.
    korkuyordum.
    yanımda deniz ve ilk günkü arkadaşları. ve konuştuklarını
    duyuyor gibiydim.
    beni yalnızlığa sürüklemeyi konuşuyordu.
    mavi gözlerini övüyor ve ardından otobüste ayakta duran
    çirkin yüzlü herife
    -otursana diye soruyor.
    dönüyorum,
    - iyiyim böyle diyorum.
    kendimi izliyorum. deliriyordum.
    otobüs birden hızlanıyor ve iniceği durağı geçiyor denizin.
    bizim evde inerken eve doğru koşuyorum.
    arkamdan deniz benim peşimden geliyor. ve selin.
    eve girdiğim de liza yüzüme tokat gibi
    çarpıyor tükürüğünü.
    delirdigimi hissediyordum.
    ···
  17. 192.
    0
    bütün bu olanlardan sıyrılıp kendimi sanırsam kendi yarattığım
    okey masasının başına geçmek için çırpındım.
    neler yaşadığımı biliyorum fakat kurtulamıyorum.
    geçmişim, günüm, gecem, geleceğim allak bullak oldu.
    ve okey masasındaki ıstakama bir tokat atıp bütün taşları deviriyorum.
    kendimi dünyadaki en acımasız katil ilan edip,
    kaçmaya başlıyorum kendi eksenimde.
    koştukca yeni bir kaldırım, yeni bir yol
    ardından yine bir kaldırım, yine bir yol
    uzadıkca uzuyor. herşey büyük bir şaka gibi.
    tanrım, uyanmak istiyorum.
    bir ses yankılanıyor kendi ağzımdan.
    - gülmek için cok gencim.
    bütün mazoşist duygularım ayaklanıp bileklerimi kesiyorlar
    ucuz bir jiletin katil tarafı ile.
    ve bugüne kadar duydugum en afilli söz geliyor aklıma
    "daha güzel günlerimiz olabilirdi. insanoğlu jileti yaratmasaydı." batuhan dedde.
    bütün yazarlara küfür edip
    kapatıyorum kulağımda asılı kalan telefonu.
    durdugum yer bir ucurumun sonu.
    sanırım sonum geldi diye iç geçirip
    bırakıyorum ellerim iki yana açık uçurumdan kendimi
    ve en sonunda yeniden açıyorum gözlerimi
    yazlık köyündeki yatağımda.
    zar zor yatağımdan kalkıp içeri geçiyorum
    - tugay diye sesleniyo tugçe salonda görünce beni
    - yeniden başlamayalım diyorum kendimce
    - efendim diyorum
    - ne oldu diye tanıylıyor
    - gelsene bir diyorum
    geliyor.
    - ne oldu bana dedim
    - anlamadım ki koşarak eve geldin dedi
    - ee dedim
    - sonra bizde oyunu bıraktık senin eve geldim ben dedim
    - bu kadar mı dedim
    - ne oldu sana dedi
    - inanamazsın dedim
    ···
  18. 193.
    0
    - ne oldu bana dedim
    - anlamadım ki koşarak eve geldin dedi
    - ee dedim
    - sonra bizde oyunu bıraktık senin eve geldim ben dedim
    - bu kadar mı dedim
    - ne oldu sana dedi
    - inanamazsın dedim
    - anlatsana diye diretti. istemedim anlatmak.
    beni yanlış anlaması, deli oldugumu sanması ve benden uzaklaşmasını
    istemediğim için.
    - senin kız arkadaşın varmı dedim
    - var dedi
    - 1-2 tanesiyle tanıştırsana beni dedim
    - ok dedi.
    konustuk.
    o gün yatağıma geçtim lakin uyuyamadım saat 3. gibi uyudum.
    gece sarkı dinleyerek ve ağlıyarak geçti. arada bir ne oluyor diye
    odama gelince teyzemler dişim ağrıyor dedim.
    diş ağrısından ağlanır mı amk. sevcanı herkes biliyor anladılar büyük ihtimalle
    hiç rahatsız etmeden gittiler.
    sabah 6 gibi kalktım. sevcanı yolcu ettikleri yol kenarında oturdum.
    sabahın tenime işliyen soğuğu, yaprakların hışırtısı,
    gelen geçen arabalar...
    uykusuzluktan morarmış ve küçülmüş gözlerime sabah
    kendi yaptıkları cok normalmis gibi bizim tatil köyüne gelen insanlar.
    her duran arabadan sevcan inip koşuyordu bana,
    her gözümü kapattıgımda sımsıcacık elini tuttuğum o,
    gözlerine baktıkca kendimi dünyanın en güçlüsüymüşüm gibi hissettiren,
    sarıldıgında.. o duyguyu hiç bilmiyorum.
    hiç bilemedim.
    keşke bilseydim..
    ···
  19. 194.
    0
    yaklasık saat 6 dan 7.30 a kadar
    (o saatleri, beklediğim anları, yazıp sildigim mesajları gibseniz unutmam)
    bekledim onu yol kenarında.
    her duran arabadan koştu kollarıma,
    sürekli ona sarıldım da,
    her sarıldıgımda baska bi rüyadan uyandım.
    bambaska, tatlı esen bir rüyada,
    hep ona sarıldım da..
    hiç sevdiğinize sarılmaadığınız oldu mu?
    ona o kadar yakınken bi o kadarda uzak kaldınız mı?
    adınız gibi ezberlediğiniz tenini,
    aklınıza kazınmış gülüşünü,
    ellerinizde can bulmuş ellerini,
    suladığı gönül bahçenizi..
    hiç onsuz bıraktınız mı?
    bırakmayın. hadi simdi gidip sevgilinize bir kez daha sarılın.
    (kamu spotu rekldıbını geçtikten sonra)
    geri döndüm. dönerken karşıma asuman çıktı
    - naber dedi
    - iyiyim dedim
    - bende iyiyim sağol dedi
    sen demedim ki ben amk. onu imalarmışcasına niye söylüyon. bilerek demedim
    - ne kadar güzel dedim
    yanından geçip giderken
    -kahvaltı yaptın mı dedi
    saat 7.30 dıbına kodugumun salağı ne kahvaltısı hayat belirtisi yok köyde ak
    - yapmadım dedim
    - gel bizde yap dedi
    - yok gerek yok dedim
    - gel dedi.
    ellerime sarıldı.
    ellerimi öyle kavradı ki tutmasam da ellerini tutuyormuş gibiydim
    zütürdü beni kendi evlerine.
    ···
  20. 195.
    0
    salona girdik. kahvaltı dediğin salonda yapılır amk. (evlerde salonla mutfak aynı yerde)
    kimse yok salonda. içerden ne bi horlama sesi ne bi osuruk sesi
    uyumaya dair hiç birşey gelmiyor.
    korktum amk cünkü kızı görseniz
    gibmez değil, gibemezsiniz. bir şamar yapıştırır o giber.
    - nerdeler dedim
    - birazdan gelirler dedi
    - nerdeler ki dedim
    - su almaya gittiler dedi
    - tamam dedim
    - televizyon açayım mı sana dedi
    - yok gerek yok ben gidiyim dedim
    altıma sıcıyorum amk
    - uzan yat istersen dedi
    - yok gercekten gideyim ben dedi
    - gelirler simdi dedi.
    - tamam diye yanıtlayıp kendimi rahat bıraktık
    tecavüzden kaçamıyosan zevk almaya bakıcaksın demişler
    madem bu züte o yarak girecek kabullendim ne yapayım amk
    televizyon izlerken pısırık bir şekilde
    geldiler. annesi falan öptü yaladı beni
    - tugay hoş geldin dedi
    - hoş buldum dedim
    asuman lafa atladı hemen dışarda berduş dolaşıyodu
    aldım onu eve soktum diye.
    capını tekradan gibesim geldi. ama bu sefer aile capını amk
    hepsi güldü buna.
    - kahvaltı yapıp gidicek misin dedi
    - yok yapmıcam dedim
    - bir çay iç dediler
    çay geri çevrilmez. günah amk
    -olur dedim
    ···