1. 251.
    0
    hacım nerde kesmişsin amk heyecanlı heyecanlı gidiyorduk
    ···
  2. 252.
    0
    reserved
    ···
  3. 253.
    0
    ama sevcan beni ya görmedi, ya da tanıyamadı.
    vesselam çok değişmiştim. arkasında kaldım onların.
    sonra sevcana mesaj attım.
    - beni seviyor musun?
    - seviyordum diye yanıt geldi
    göğüs kafesimi pitbull türü gelip ısırıp ısırıp koparmıştı sanki
    - peki şimdi dedim
    - ya dedi
    - söyler misin dedim
    - seviyorum. ama şimdi işim var hadi bb dedi
    arkandayım görüyorum ne işin oldunu amk. mal mal muhabbet ediyonuz
    o mesajı gördükden sonra arkalarından bağırdım
    "sevcaaaan."
    dönüp baktılar. sevcan ağzı acık bir sekilde
    bana baka kaldı. çok güzeldi be..
    tiryakinin sigarası,
    alkoliğin birası,
    aşkın hat safhası,
    tanrıçam,
    mutlu sonumdu.
    çok güzeldi be...
    yarım yamalak gülümsemeye çalıştım bende onu görünce
    ···
  4. 254.
    0
    tebessümle fakat. ağırız.
    kendimi şöyle izah ediyim,
    kot pantolon
    dar siyah tshirt
    hafif yapılı oldugum için iyi duruyor baya.
    elimde tesbih..
    ona açtım kollarımı birden
    o da koşa koşa geldi ve sarıldı bana
    bende ona sarıldım
    -eşşek dedi
    sustum ben.
    arkadaki yavsaklar mırıldanmaya somurtmaya başladılar
    elimden tutarak zütürdü yanlarına beni
    - bu kim diye sordular
    - tugay bu dedi sevcan.
    Erkekler elimdeki tesbihi gördüklerinden sanırım
    - merhaba kardeş dediler
    atar gider yapmadılar, belki de yapamadılar
    göz altlarım hala mordu. piskopat bi tipim vardı amk
    kızlarda ellerini uzattılar. tesbihi orta ve serce parmağıma geçirip
    ellimi uzattım bende gülümsedim.
    sevcan elimi bırakmadı - sol elimi-
    - bu eli tutman için illa yurduna mı gelmeliydim dedim
    - dokunduğum eli tutmamak veyahut tutamamak.. ben hep bunla ağladım dedi
    gülümsedim.
    - cok değişmişsin eşşek dedi
    - ben ağır ağabeyim sen bana eşşek diyosun oluyor mu dedim
    kıkırdamaya başladılar. erkeklerle birlikte kızlar
    - fiyakanı mı bozuyorum dedi
    - estafirullah dedim
    - çizerim dedi
    bende güldüm amk.
    önce sinemaya gittik. hangi filmdi hatırlamıyorum
    o sırada herif cüzdanı cıkarıp sinema filmlerinin parasını vericekti.
    tuttum kolundan
    - o eli indir sok cebine parayı dedim
    herif bozuldu fakat ısrar etmedi
    cıkardım verdim parayı
    eşşeğin ölüsü gibi para tuttu. cebimde neredeyse para kalmadı
    sinemaya girmeden sevcan tuttu kolumdan
    - paran varmı dedi
    - kes ulen dedim
    bugüne kadar annem hariç hiç bir kadından para almamış
    bir kadının parasıyla hareket etmemis,
    tanımadığım heriflerin parasına muhtaç kalmadım çok şükür.
    almazdım da, tersti bana
    - neden ödedin ya bıraksaydın. yoldan geldin dedi
    - ya sevcan hayatım canım. var param rahat ol dedim
    - iyi dedi
    gitti tuttum kolundan
    - ya var param işte ödedim dedim
    - tamam dedi
    arkadaşların yanına döndük
    ···
  5. 255.
    0
    kızlardan biri
    -nerede kalıcaksın dedi
    birden ortamda yaygara koptu
    - aa hakkaten nerede kalıcaksın dediler
    -banklar, sokaklar, kaldırımlar, bütün mersin yolları benim dedim
    - sacmalama ya dediler
    o arada sevcan girdi lafa
    - bizimle kalsana dedi
    - olmaz annene ayıp olur beni tanımıyo etmiyo dedim
    - annemle kalmıyorumki biz beraber kalıyoruz dedi
    vay amk. sevdigim kız 3 erkek, 2 kız ile aynı evde yaşıyordu
    giberdim böyle işin adaletini fakat
    birşey olmuş olsa erkeklerden biri atar gider yapardı
    herhalde. onlarda koskocaman adamlar amk
    birde 3 kişiler linç ederler beni.
    - ayıp olur boşver dedim
    - ya ne ayıbı yoldan gelmişsin dediler
    olmaz
    olur
    olmaz
    olur
    olmaz
    olur derlerken
    - haydi o zaman gidene kadar bizimlesin dedi
    bana laf düşmedi.
    sinemaya gittik. sonradan burger kinge gittik.
    sevcan ben birde biraderlerden biri geldi bizimle
    ödemek için elimi kaldırdım ben cebime sokucam
    - indir o elini dedi cocuk
    - zaten cebimdeki parayı cıkarmak icin indiricektim iyi oldu hatırlattığın dedim
    ters ters bakıyorum amk cocuguna.
    sen kimsin bana yemek ısmarlıcan amk.
    - tamam tugay o ödesin dedi
    - siz geçin bende geliyorum dedim
    mırın kırın etti çocuk
    - la geçin gelicem allah allah dedim
    baya tutmuştu yine yemekler bazı hayvanlar 2 menü söyledi
    para denkleşmedi bende.
    aha dedim gibi tuttuk amk
    ···
  6. 256.
    0
    bir kasiyere bakıyorum bir masaya
    çeviriyorum kafamı onlara bakıyorum
    bir kasiyer bir masaya bakıyorum derken
    kasiyer
    - sıra var ödücen mi dedi.
    amcık para cıkışmıyor işte neyi zorluyon
    - benim menüyü iptal etsek ne kadar tutar dedim
    - 90 lira civarında bi rakam söyledi
    param ona yetiyordu.
    - tamam benim menü iptal kusura bakma dedim
    verdim paraları.
    aldım menüleri zütürdüm. 2 tepsinin içinde 8 menü.
    90 lirayı oraya verdik bir servet etti ama
    cebimde ne para kalmıştı ne pul. sigara için bile param kalmamıştı
    akşam bi yere gidicez biz deseler
    sen gelmişsin mersine gitmeden olmaz. zaten kalıcağın yer de yok
    gibe gibe gidiceksin ve madem cok delikanlısın
    öde dicekler. para yok anasını gibeyim.
    para isticek biri de yok, hani bi birader olsa borc morc
    ister kapatırım ama elin mersini amk.
    zütürdüm koydum masaya. herkes aldı payına düşeni
    - 9 tane söylemiştik dedi sevcan
    - ya benim biraz midem rahatsızlandı istemedim dedim
    - peki dedi
    yediler. yerken muhabbet ettik. benim gözlerim yemeklerde
    sabah cok fazla birşey girmesin diye cok kahvaltı etmemisim
    zaten ettiğimde poğaca vs.
    açlıktan ölüyorum yani. ama erkeğiz ya. dıbına çakiyim
    - daha yer misiniz dedim şaka maksatında
    - yeriz paran yok mu dedi
    - var dedim
    ya bi kere kabullen be amk salağı. bi kere de yok de
    ···
  7. 257.
    0
    konuşma muhabbet koyulaştıkca ben sessiz kaldım
    ben sessiz kaldıkca neden konuşmuyorsun dediler
    - konusun siz dedim
    konusun siz de, sevcan o huur cocuğu erkeklerle
    konusunca beynimin içindeki katil kola pipetlerini alıp
    hepsinin zütüne sokmak için can atıyor.
    onu bir şekilde yapma, etme diyerek engelledim ve sevcana döndüm
    - birşey itiraf ediyim mi dedim
    kulağıma doğru yaklasıp -paran mı yok? dedi
    tebessüm ettim,
    - param var başka bişey dicektim dedim bende onun kulağına
    - söyle dediler
    - ben 9 saatlik yolda çok az uyudum. müsadeniz olursa ben bir otel, hotel birşey bakayım
    sizin de eğlencenize mani olmıyım dedim.
    şimdi aslında bu dediğimin altında şu yatıyordu,
    aslında param yok, otele gidip ancak yardım merdiveninden kaçak olarak çıkabilirim,
    müsadeniz varsa ben kalkiyim banklarda biyerde yatıyım
    siz beni telden bulursunuz zaten.
    - olur mu öyle şey ne oteli dedi kızlardan biri
    sevcan ters ters baktı kıza. göz ucuyla ben
    gözlerimi sevcandan alamadığım için gördüm
    kızlar pek görmedi. fakat sevcan 1-2 saniye süzdükden sonra bana döndü
    - eda haklı kalkalım başka gün yeniden geliriz dedi
    - gerçekden eğlencenize mani olmiyim dedim
    elimi tuttu.
    - olmaz öyle sey askım dedi.
    - olur dedim.
    sonra gözlerim masturbasyonun ortasında büyüyüp sertleşen taşşak
    gibi açıldı.
    - aşkım mı diyip sırıttım salak salak
    ···
  8. 258.
    0
    o an lsd airlenese binmiş, gezegenler arası yolculuk yapıyor gibiydim.
    yaklasık 5-10 saniye hiç birşey algılıyamadım
    duymadım, kulağımda bozuk televizyonun cıkardığı cızırtı
    gözlerimde tanrının dünyanın güzel olduğuna inandırmak için
    yeryüzüne yaydığı ilizyon olan bembeyaz, sade, saf ışık.
    dudaklarım sevcanı öpmek için kapımda kul köpek olmuş,
    birden bire yağmur başlamış,
    bahçemdeki bütün ölü hayallerim yeniden hayat bulmuş gibiydi.
    aşkım..
    aşk..
    aşktık biz,
    aşıktık,
    birbirimize yemek, su, çiçektik.
    ses tellerim ona iltifat etmek için titreşiyor,
    lakin beynim henüz sarsılıp kendi gelemediği için herhangi bir komut
    veremiyordu.
    konuşamıyordum fakat susamıyordum da.
    burnumda o güne kadar hiç kokluyamadığım bir güzel koku,
    bir güzel parfüm,
    dünyaya henüz inmemiş cennetin sekiz kat tepesinde yetişen
    gül kokusu..
    gözlerim yeni yeni buğudan kurtulup oldugum yeri görebiliyordu.
    hemen önümde sevcanın o güzel eli bir yukarı bir aşağı inip
    kendime gelmem için sallanıyordu.
    - tugay dedi o narin sesiyle
    - pardon, bir an sarhoş oldum diye yanıtladım
    - ne sarhoşu? dedi.
    - aşk diyip sırıttım.
    masa da ooo diye yaygara çıktı.
    - isterseniz siz gidin biz akşama geliriz. konuşucaklarınız da vardır hem dedi eda.
    - gerçekten gerek yok dedim
    - olur diye ekledi sevcan
    ···
  9. 259.
    0
    artık sevcanla baş başa kalabilceğim bi yere, evine gidiyordum.
    belki öpücek, belki sarılacak belki de gözlerim vasıtasıyla
    güzel gözlerini saniyeler, dakikalar, saatler boyunca izliyecektim.
    herkese teşekkür edip tanıştığıma memnun kalmadığım halde
    memnun oldugumu söyliyip masadan kalktık sevcan ile birlikte
    masadan bir iki adım uzaklaştıkdan sonra bir saniye diye
    ayrılıp sevcanın yanından masaya geri yöneldim
    - paranız varmı gençler kızları aç açık bırakmayın dedim
    kızların hafif bıyık altından gülmesi
    şaka maksatında mersin kızları çok güzeldir beyler. ciddiyim
    eğer sıralamak gerekirse şahsen
    mersin,
    çorlu,
    izmir kızları diye gider.
    erkeklerde bozuldu fakat makaraya alıp var dediler
    sevcanda kolumdan cekiştirip önüne attı beni
    yanıma yaklaşıp
    - paran yok hala artistlik yapıon dedi
    - var param dedim
    - taksiyle gidelim o zaman çekemicem otobüs dedi
    - tamam dedim
    şimdi gel taksi bul cebindeki kalan 10 lirayı taksiye ver
    ki taksininde 10 lira yazması için yakın bi yer olması gerekiyordu
    yani gibi tutmuştuk tekrardan anlıcağınız.
    - nerde sizin ev dedim
    - tarsus da dedi
    - ora nere ya diyip dişlerimi göstererek kısık sesli bir kahkaha attım
    bir taksi çevirdik. el züt mahkum gidicez
    - yanında para varmı senin dedim
    - ya paran yoksa söyle tugay ne olucak dedi
    - varmı yok mu dedim
    - var dedi
    - he iyi kalsın sende o zaman dedim
    - of diyerek somurttu.
    taksiye bindik.
    - tarsus yeni ömerliye dedi
    ···
  10. 260.
    0
    gidiyoruz. giderken hafif sırnaşmalar
    eskiden kumsalda onu sevdiğimi nasıl söylediğimi,
    okeyde ıstakasında çaldığım taşları,
    taş çalmanın sırrını. herşeyi anlattım
    o da gelip nasıl ağladığını
    üzüldüğünü dışarı çıkmadığını
    kimsenin yüzüne bakamadığını anlattı.
    hep benim geri dönmemi istediğini,
    dualar ettiğini ve sonunda geldiğimi anlattı.
    bunları dinlerken bende onun omzundan tutup
    kendime doğru cektim iyice.
    kaburgalarıma kadar sokucaktım bana kalsa onu.
    konuşurken birden geldik. anlamadım
    yolun nasıl geçtiğini.
    - sen in ben ödiyip gelicem dedim
    indi.
    - abi yanımda 10 lira para var. istanbuldan yeni geldim sevdiğimi görmeye.
    parasız pulsuz geldiğimi görmesin, bana bir güzellik yapabilir misin dedim
    - kardeş nasıl yapalım bilmiyorum ki. dedi
    - hadi be abim. görmüşsün geçirmişsin. hiç mi sevmedin. kalktık istanbuldan geldik dedim
    istanbuldan geldik gelmesine de herife mi geldik amk.
    kıza geldik. para alsaydın yanına züt veren dese ne dicektim
    - bir 5 lira çıksa yine iyiydi 15 liraya kapatırdık dedi
    soydum ceplerimi cüzdanı çıkardım
    - abi bu kdar var işte. kızdan da para almak olmaz dedim
    - iyi bakalım ver 10 lirayı birdaha görmiyeyim seni parasız dedi
    - eyvallah abim. cansın dedim
    indik. bi apartmana girdik. ve sonra eve vardık.
    - ödiyebildin mi dedi
    - ödedim evelallah dedim
    elini cebime atıp kendine çekti beni
    çekyata düştü. bende yanına attım kendimi
    gülmeye başladı
    - ne gülüyon be dedim
    - paran yokmus yalancı dedi
    - nerden biliyon dedim
    - ellerim cebindeydi dedi
    velhasıl kelâm; kadından korkulur. hemde çok
    ···
  11. 261.
    0
    uzun süre sonra ilk defa mutluydum.
    - bana bir daha yalan söyleme dedi
    - söylemedim ki dedim
    - paran olmadıgında da söyle ya biyere gitseydik dedi
    - bulurdum ben dedim
    - bak. ya mersine geldin be sen diyerek atıldı boynuma
    bende onun saçlarının kokusunu içime çekerek,
    sırtını sıvazladım. o da arada boynumdan öptü
    belli etmesem de boynumdan öpüldüğümde tüylerim diken diken olur.
    acayip olurum yani. fişek gibi olurum
    aynı evde bir çok kızla baş başa kaldığımdan
    gibim yeni ergenler gibi kol bacak olmuyordu,
    daha çok sakin, kendimi kontrol edebiliyordum
    bazen sevişirken bile inik duruyordu
    istemiyorken oluyordu tabi bu.
    - rüyalarımda da böyleydik biliyor musun dedi
    omzumda gırtlağı basık bir şekilde durduğu için sesi biraz farklı çıkıyordu
    - nasıldık dedim
    - sarılıyorduk hep. bırakmıyorduk birbirimizi. dedi
    sustum, saçlarını daha sert kokladım.
    daha çok seviyormuşum gibi baktım ona.
    sonra tekrardan daha sıkı sardım
    - peki geçmişi açsam, bana olan biteni yalansız anlatsan dedim
    - söz. ama şimdi değil. bu anı bozmak istemiyorum dedi
    - tamam dedim
    sözü almıştık. sakladığı bişeyler oldugunu sandığım için
    içim içimi yiyordu.
    geçmiş umurumda değildi. mutluydum, çok uzun sürede olsa
    mutluydum.
    yine de içmde bir yangın gibi huzursuzluk vardı.
    çünkü geçmişe dair sakladığı birşeyler vardı.
    öyle hissediyordum.
    akşam, gece, yatsı ne öğrenicektik bakalım.
    ···
  12. 262.
    0
    aslında o dudaklarını öpmeyi geçmişe baktığımda,
    can vermekten daha cok istiyordum.
    eğer verilicekse bu can,
    akıcaksa kanım yakın zaman da,
    önce dudaklarıyla dudaklarım çarpışmalıydı
    titanic ve buz dağı gibi.
    öyle öpmeliydim ki,
    öyle öpmeliydi ki,
    ayrılmak nasip olmamalıydı.
    kaderimiz, kısmetimiz, bağımız, toprağımız, ülkemiz
    birbirimiz oldugunu anlamalıydık.
    öyle olmasa bile, tanrıyı merhamete getirip öyle ypamalıydık.
    biz aynı ağacın dibine düşmüş yeşil ve kırmızı elmaydık
    yarım yamalak olsak da,
    olmuştuk artık.
    hangi ağaçdan cıktığımız, hangi ellere değdiğimiz
    hangi sarsıntıda düştüğümüz hiç umrumda değildi
    ve onunda öyle.
    düşmüştük.
    bulmuştuk birbirimizi er ya da geç.
    kavuşmuştuk,
    sarılmıştık,
    yarım da olsak tamamlamaya çalışıyorduk birbirimizi.
    aşk buydu birazda,
    zordu aşk,
    imkansızı başarmaya çalışmaktı,
    hayalden öteye gitmekdi, başarmaktı aşk.
    başarmıştık.
    daha önce kimleri öptüğünü hiç düşünmeden öptüm dudaklarını.
    o da öptü beni.
    ardından hemen geri çekildik.
    ···
  13. 263.
    0
    küçükken annem ve babam beni azarladığında
    halının desenlerini incelediğim gibi
    sevcanı öptükten sonra da koltuğun desenlerini inceliyordum.
    - özür dilerim diye bir cümle attım ağzımdan dışarı
    kafamı kaldırmadan gözlerimi hafif yukarı kaldırdığımda
    tebessüm ettiğini gördüm
    tebessümüyle biraz daha cesaret alıp kaldırdım kafamı
    - gülmesene dedim
    öpmekten pişman değildim, olmamıştım, olmuyacaktım.
    çünkü seviyordum,
    çünkü bunu beklemiştim ben,
    çünkü hayallerimden ileri gidip
    dudaklarım ile dudaklarını er ya da geç kavuşturmuştum
    öylesine sarılmıştı ki dudaklarım dudaklarına
    utanma duygumu canice katletmek istiyordum.
    geri çekilmeseydim, bir asır ila bin asır arası
    nefessiz öpebilirdim onu.
    öyle istiyor,
    öyle özlüyordum..
    hala gülüyor, gülmesi beni rencide ediyordu.
    artık utancımı kırıp, ne de olsa benim sevdiğim,
    sevgilim diyerek kafamı tam olarak yüzünü görebilceğim kadar kaldırdım
    kaldırdığım gibi hafif bir tokat yedim yanağıma.
    - gülmeni izlemek için kaldırmıştım ama bu tokat derken,
    cümlemi yarıda kesip o da tshirtimin yakasından kendine çekti beni
    ve öpmeye başladı sanki o değene kadar kurak kalmış dudaklarımı.
    o benim çöl misali dudaklarıma su, yağmur, cicek olmuştu.
    öperken kalcasının hafif üstünden tutup kendime çektim
    bende kendimi cekyata yaydım ve üstüme yatırdım onu
    hem öpüyor,
    hem de teninde gezdiriyordum ellerimi.
    ···
  14. 264.
    0
    rezerved
    ···
  15. 265.
    0
    reserved
    ···
  16. 266.
    0
    hafifce kıyafetinin altına kaçtı yaramaz bir cocukcasına ellerim.
    ne çok ürkek ne çok cesurca hareket ediyordum vücudunda.
    sevdiğimi belli ediyor,
    ama bu sevginin sonunda nerede biticeğini
    en azından bu sefer benle olursa bir başkasına gitmez felsefesiyle
    dokunuyordum tenine.
    sadece bu değil tabii ki. seviyordum,
    dokunmakdı sevmek.
    dokunmanın kıyametini bilmekti sevmek.
    sevcandı sevmek.
    gülümsemesiydi.
    sonra dokunurken birden irkeldi. kucağıma oturdu
    - yok olmaz dedi
    - ne olmaz dedim
    - ya. şimdi olmaz tugay dedi
    hemen dikelip kucağıma aldım onu. saçlarını okşadım
    gözünden bir kaç damla yaş düştü.
    onları sildim.
    - nedir sorun dedim
    - ya. bir kere yaptım bunu biliyorsun, onu akşam tüm cıplaklığıyla öğreniceksin.
    tamam bir kaç yalanım var ama kavga etme diye. kızmıcağına ilk söz ver dedi
    - söz dedim
    - onu dinledikden sonra. ya seviyorum seni. ama bu kadar kolay olmaz herşey.
    el ele tutuşalım, gülelim, öpüşelim ama ilerisini şimdilik benden isteme
    lütfen dedi.
    bunları söylerken aklının hala serdarda oldugunu tahmin ederek
    kızmıştım. ve bana bir kaç yalan söylediğini itiraf ettiğinden dolayı
    kuduruyordum. ama bunu dışa yansıtmadım. akşam söylemesinin sebebi
    ortalığı yıkıp dökmemem, erkeklerin beni tutması,
    ona kızıp dövmemem, erkeklerin beni tutması
    ya da etrafdan cekinip pısırık gibi kalmam olabilir miydi?
    olabilirdi.
    kız beyni abi bu. yalnız sinirlenmemeye söz vermiştik.
    sözümüzün eriydik, tutulcaktı bu söz.
    sinirlensek de dışarı yansıtılmıcaktı.
    ···
  17. 267.
    0
    zaman bazı akılsız şişko kızların beyni gibi değil tabii ki. durmaz
    zaman ilerledikce anlatıcağı saat yaklaşıyo
    o saat yaklaştıkca ben geriliyor, o gevşiyor idi.
    - peki saat kaçda anlatıcaksın? dedim
    - bizimkiler gelsin dedi
    acaba tahmin ettiğim şey doğru muydu? ben sinirlenip ortalığı
    yıkmamak için mi onların gelmesini bekliyordu
    ya da onlardan herhangi bir güç, destek, cesaret mi alıcaktı
    neydi onların gelmesinin sebebi?
    - neden dedim
    - işte. dedi
    - peki diyip diretmedim, korkmasın, ürkmesin diye.
    akşam olunca benim sinirimi yatıştırıcak
    bir babayiğit görememiştim, en azından o arkadaş grubunda.
    - söylesene bira alsınlar dedim
    -sen zengin insansın sen al diyip ":d" tarzında bir gülüs sergiledi ağzında
    bende hafif bir tebessüm ile yattığım koltuktan irkildim
    kalktım.
    sıkışmıştım arkada, ölüyordum
    ne oldu sorusunu gözleriyle sorarken
    - bekle dedim
    üstünden zıplayıp yere indikden sonra çekyatı açtım
    sonra tekrardan arkasına uzandım
    bir müddet uyuya kalmışım
    burnuma hafif bir şiddetle çarpan öpücük etkisiyle uyandım
    sevcan burnumu öperek uyandırmıştı.
    diğerleri gelmisti.
    hem biraz daha rahat, hem biraz daha gergindim.
    - ağır abiyim ben yapma bunları diye fısıldadım sevcanın kulağına
    sessiz bir gülümsemeyle
    - hadi kalk yemek yicez ağır abi dedi
    ···
  18. 268.
    0
    reserved
    ···
  19. 269.
    0
    yemeği yedik. yemek esnasında muhabbet,
    onların içtiği kola,
    benim içtiğim biram
    birayı her ağzıma değdirdiğimde sevcanın
    dik dik gözlerime dikmiş gözlerini görüp
    tam içemeden ağzımdan birayı çekmem ile geçti
    yemek. arada bir ne zaman söylüyeceksin diye
    kaşımı gözümü oynatıyorum.
    daha vakiti var diye bir cevap alıyorum.
    ağız okumada çok iyiyimdir. bir müddet sonra
    -ne yaptınız?
    diye sordular.
    - seviştik dedim
    ters ters baktı sevcan tekrardan.
    - oturduk yaa dedi hafif bir sırıtmayla.
    yalnız söylenildiği gibi değildi öğrenci evi.
    patates kızartması, tavuk, kola, vs. vs.
    baya ben kendi evimde bulamadığım yemekleri yiyordum
    - nasıl aldınız bunu fakir öğrenciler değil misiniz siz? dedim
    birden masada kahkaha tufanı koptu.
    benim yüzümde herhangi bir kas çalışmadığı için
    tepkisiz bir şekilde cevap bekliyor idim.
    - hayır dediler
    kızlardan birisinin adı selda idi.
    - selda az daha bira aldınız mı dedim
    - var daha dedi
    - getirir misin dedim
    - getiremez diye lafa atladı sevcan
    - ben sana kola koyayım dedi
    koyayımı biraz baskılı söyledi. anladım ki zütü korumak için
    bira içmemek gerek. kolayla devam ettirip sofrayı
    tekrardan televizyon karşısına geçmiş
    standart bir türk "koyun" ailesine döndük.
    ···
  20. 270.
    0
    televizyon izlenirken gülünüyor, gülünürken
    sevcan erkeklerle bakışıyor gülüyor mu diye kontrol amaçlı sanırım
    bakıştıkca benim sinirler iyice geriliyor
    gerildikce sabırsızlaşıyor,
    sabırsızlaştıkca serdar ile anlatıcağı şeyi dinlemeden
    ortalığı gibebilcek bir hale geliyordum.
    televizyonun kumandasını bir hışımla alıp, televizyonu kapadım.
    - ne oldu ya? uğultusundan sonra
    - arkadaşların geldi. hadi dedim
    - onların yanında olmaz dedim
    - ne oluyor? diye gerildiler çocuklar.
    - o zaman odaya diyerek kalktım
    - tamam diye peşimden geldi.
    odaya girdik.
    - sinirlenmek yok ama dedi
    - söz verdik ya. dedim
    söz ağızdan bir kere çıkar, çıktığı yere bir daha girmezdi.
    şimdiye kadar bu böyle olmuştu
    ve anlatmaya başladı. ekgibsiz, abartısız, fazlasız, yazıyorum.
    "o evin senin evin oldugunu biliyordum. serdarla eve geçtikten sonra bana tugay birazdan gelicek dedi.
    bende okey oynucaz falan diye seni bekliyorum. oguzhan yerine bir kız bulduk. tugay onu çağırmaya
    gitti dedi serdar bana. sonra benden ne kadar hoşlandığını söyledi. ben senden hoşlandığımı söyledim.
    sonra bana bir tokat attı. ne yapıyorsun diye bağırmaya başladım. ağzımı kapatıp yatağa itti beni.
    sonra üzerime çıktı gerisini biliyorsun"
    - tecavüz diyorsun dedim sakin bir sesle.
    - evet dedi
    - peki kapıya kafamı dayadığımda "hadi serdarım, tugay gelmeden, hadi hadi. sesleri neydi dedim
    - ya. nasıl anlatıcam bilmiyorum ama ciksden zevk alan bir siz değilsiniz.
    zoraki de olsa zevk alıp o zevke bırakıyorsun kendini ister istemez dedi.
    ···