1. 76.
    0
    önceki başlıgındaki aynı şeyleri neden yazıyorsun birader
    ···
  2. 77.
    0
    yazsana lan
    ···
  3. 78.
    0
    reserved
    ···
  4. 79.
    0
    ···
  5. 80.
    0
    gidicektim. yok yok gitmicektim, gitmemeliydim.
    onuruma yakışık kalmazdı.
    hangi onuruma? bundan öncekinde bıraktığım mı,
    yoksa denizde bıraktığım onuruma mı?
    gidiyordum.
    gitmemeli miydim?
    gittim.
    fakat yol kenarına değil yol kenarını gören bir bir
    binanın hemen kenarına iliştim.
    uzakdan uzakdan sevcanı,
    vedalaşmasını
    birini arıyan gözlerini
    -serdarda olabilir nihayetinde-
    izledim.
    beni gördü. el salladı bana
    içimdeki acı anlatılmaz.
    renkler isyan edip dünyadan çekilmeye karar vermişti adeta
    bir kan kırmızı kaldı benle birde hayatım tonunda karanlık.
    bir sigara daha yakıp gözlerimden akan yaşı
    tutmaya çalıştım.
    uzak mesafede oldugumuz için ağladıgımı görmesi imkansızdı
    lord of the ringsdeki elflerden olması lazımdı amk
    bende elimle gözyaşlarımı silmedim ağladıgımı anlamasın diye.
    aşk bize neden hep kötüyü tattırdı
    neden hep ağlıyan taraf bizdik
    neden hep ölen olduk?
    adama sormazlar mı aga ben ne yaptım da böyle taktan yaşıyorum.
    gitti.
    çok uzaklara gitti.
    kumsala indim.
    onca gülen insanın suratına baktım
    hiç mi acı cekmiyolardı? hiç mi yaşadıklarımı yaşamadılar?
    nasıl gülebiliyorlardı
    nasıl acımıyormuş gibi yapabiliyorlardı
    içimdeki derin yara, yüzüme yansıyıp
    dudaklarımın titremesi oldu.
    bildigin ağlıyodum amk.
    eve gittim. onun yattığı yatağa,
    - en yakin arkadaşimla yattiği yatağa-
    uzun uzun baktım. kendime bir yumruk attım
    bildigin yumruğu geçirdim amk
    çünkü fiziksel acının ruhani acıyı geçirebilceğini düşündüm.
    ve yüzüm gözüm kan olana kadar vurdum, kendime.
    ···
  6. 81.
    0
    - onu ayağıma batıramazsın dedim
    - öyle bir batırırım ki dedi
    - bağırır bütün köyü ayağa kaldırırım dedim
    - karı gibi mızmızlanma dedi
    - ya batırma lan onu bana dedim
    ısıttıktan sonra yakınlaştırdı ayağıma daha dokundurmadan
    - aaaaaaa acıyo dur çek dedim
    ulan sanki ferre filmi çekiyoruz
    - kaç yaşına gelmişin utan dedi
    - ne utanacam dedim sırıttım amk
    - ya tamam ben içimdeki iğneyle mutlu mesut yaşarım dokunma dedim
    - daha dokundurmadım ki demesiyle
    ayağımın delik olan yerine elindeki sıcak dikiş iğnesini
    sokması bir oldu.
    tekrardan bir aaaaaaa sesi yükseldi benden.
    bir iki denemeden sonra ve benim çığlıklarımdan sonra
    ayağıma batmış olan dikeni çıkardı.
    kaan uyandı.
    - iyi tak yedin sen uyutcan cocukları dedi
    nereye ben uyutuyom amk. ama kumsala insem inemem
    ayağımın mikrop kapma ihtimali var.
    o yüzden sevcanın evini izledigim yere tekrardan kuruldum
    ayağıma bir müddet sonra teyzem yara bandı getirdi
    onu yapıştırdım.
    - içme su mereti gencecik yaşında dedi
    - sende içiyon sen niye içiyon ölüp gidecen dedim
    - ben seni gömerim yine yaşarım merak etme dedi
    güldürdü kadın beni amk
    tekrardan sevcanların evi dikizlemeye başladım
    hepiniz ayrılığı tatmışsınızdır, aldatılmayı da belki.
    ne kadar ayrılsanızda en kötü nedenlerden,
    hep geri dönmesini beklersiniz. geri dönse terslicek olsanız bile
    yeter ki geri dönsün,
    kokusunu bir kez daha içime çekim, bir kez daha
    yüzünü görim. herşey son bir kez olsun istersiniz.
    onların evleri izlerken plastik beyaz -klagib yazlık sandalyeleri amk-
    sandalyenin üstünde uyuya kalmışım.
    sabah bir bel ağrısıyla uyandım. üf amk
    ···
  7. 82.
    0
    gibtir git
    ···
  8. 83.
    0
    ben naptıgını anlamaya çalışırken
    -tugay ve özge siz geldiniz dedi
    açtı gözlerini.
    - beyinler arası iletişim kuruyordum dedi
    lan kız o halde gülüyorsa aklımı gibeyim ben dedim amk ya.
    oturduk masaya fakat özgenin gözlerine hiç bakmadım.
    ortağım oldu
    - serdarı da çağırsana dedi tugçe
    hemen ardından
    - tamam boşver söylemedim say ağzımdan kaçtı dedi
    - tamam dedim
    - birini bulunda başlıyalım dedi tugçe
    - serdara nolmuş ki diye sordu özge
    - boşver dedik aynı anda tugçeyle
    tek kaşını kaldırdı özge.
    - tamam ben bulup getiririm birini dedi cıktı dışarı
    bir beş on dakkayacan diye bi biraderle geldi
    selam aleyküm selam fastı geçildikden sonra
    muhabbet başladı. okey oynamayada başladık.
    ben özgeyleydim. tugçe can ile
    cünkü ben tugçeyle olsam dıbına koyardık masanın
    özgeyle olunca gözlerine çarptı gözlerim.
    filmlerde bazen ileriyi ya da geçmişi kesit kesit görürler ya
    sevcanı gördüm özgenin gözlerinde.
    özgenin yüzü sevcan oldu. bir anda sadece uzun bir masada
    sevcan ve kendimi gördüm. etraf kararmış,
    bütün yemekler bayatlamış,
    ortada bulunan çiçekler solmuşdu.
    elimde dudaklarıma değmek için çıldıran sigaram,
    üflediğimde yüzümü gizemli bir hüzün türbesine çevirdi.
    ağlıyordu, hıçkırarak ağlıyordu
    ···
  9. 84.
    0
    @47 Hikaye orda bitmemisti. Burda en bastan anlatip bitiricem
    ···
  10. 85.
    0
    yaz oldugu için ve temmuz oldugu için hava daha da sıcaktı
    yani sabah bikinisiyle duruyordu karşımda.
    bende yaz oldugu itibariyle kimseyle cinsel münakaşada bulunmamış
    (gerçi kışdada bulunmadım ki amk)
    masturbasyon yapmamış,
    içimdeki canın gözlerimde yaptıgı etkiyle
    asumanı dahi adriana lima kırığı gören bir genctim ve
    ne yalan söyliyim bikinisiyle görünce onu
    hafif bir kıpırdanma oldu bende.
    yutkunuyorum. gözümü amından göğsünden alamıyorum
    1.74 boylarında balık etli dolgun dudaklı
    acaip gibişiceğini tahmin ettiğim
    bir akrabam idi. ama elimden geldiği kadar
    kanımın son damlasına kadar savaşmaya hazırdım
    cünkü çirkindi laan.
    - cok komikti de benim biraz moral bozuktu o yüzden dedim
    - o yüzden mi gülmedin tahmin etmiştim dedi
    tebessüm ettim.
    - ee gelcen mi kahvaltıya bize dedi
    - yok sağol dedim
    eve vardıgımda teyzem odamda birikmiş biraları
    salona çıkarmıştı
    - bunlar ne dedi
    - bira dedim
    - sen kaç yaşındasın dedi
    - 18 ime girdim, genç kendi isteklerini kendi yapabilcek yaşa gelmiş bir bireyim dedim
    eniştem lafa girdi
    - senin bireyligin adamlıgın bira mı dedi
    hemen peşimden teyzem
    - bu biraları kaldır zütür dedi
    yazında bira şişelerini satmak paralıydı amk.
    ama 18 yaşında herifin gidip bira sisesi satması ne kadar akıl karıydı?
    muamma.
    sokaktan bir kaç çocuk çevirdim
    anlaştık
    %70 i benim kalanı onlarındı.
    zaten tanesi 25 kurusdu
    sigara paramın 10 da birini bile karşılamadı. hepsini cocuklara bıraktım bende
    ···
  11. 86.
    0
    reserve
    ···
  12. 87.
    0
    ya beyler aslında kötü yorumları hiç sevmiyorum. okumayan beğenmeyen varsa gibtirsin gitsin. bilgisayarını ele geçirip açtırmadım başlıgı. neyin derdindesiniz lan
    edit: bu günlük bu kadar. kendinize iyi davranın
    ···
  13. 88.
    0
    oysa dudaklarımda yanık türküler yerine dudakları,
    elimde kıçı kırık bira yerine elleri
    gözlerime de yerleşen yaş yerine, gözbebekleri yerleşmeliydi.
    oysa öyle bir sevmiştim ki
    o benim en şa-şalı dönemim,
    yağmurdan sonraki toprak kokum,
    gökkuşağım,
    ibadetim,
    huzrum..
    hüznüm..
    herşeyim.
    saat 6 da kalkıp tekrar beklemeye koyuldum
    tekrardan günü birlik gelenlerin
    "ne yapıyo bu salak burda?" bakışlarıyla karşılaştım.
    her duran arabadan o iniyormuşcasına sevindim
    her defasında inmediğini gördükce kırıldım.
    saati öyle yada böyle 7.30 edip geri döndüm.
    tekrar aynı yerden gittim. çünkü bi yer daha var ama
    orda köpek dolu. zütüm yemiyor
    gittiğim yerde de bir köpek var ki, illallah.
    tekrardan saatin 7.30 unda hırladı köpek
    - nasılsın dedi
    - kötüyüm asuman hergün sorucan mı dedim
    - iyi olmanı bekliyorum dedi
    - iyi olmam ben bu saatten sonra. dedim
    - olursun dedi
    - olmam dedim
    - gel sana bişi anlatim belki gülümsersin falan dedi
    kayıgın etrafına kurulduk. popomu yasladım. o da oturdu kayığın üstüne
    - ben şimdi istanbulda arkadaşlarla bir kafeye gittim. sırtıylan oynadım tahrik oldu döndü bana "ya asuman yapma sen öyle bir kız değilsin ama simdi surdaki kıza saldırıcam" dedi, dedi.
    sonradan saçma salak bir kahkaha patlattı.
    o an anlamak istemesem de anladım ki kezbanın amı sular seller içinde kalmış.
    ama ben gibmicem. gibemem, ya da giber miyim?
    akrabam lan o benim.
    ···
  14. 89.
    0
    prezervatif kutusunun bizim yağ olduğunu anlayana dek..
    ···
  15. 90.
    0
    çayı içtik. arada bir okul dediler. iyi son sınıfa geldim dedim
    konustular. son anda asuman ile kardeşini
    bana emanet ediyolardı kumsal için
    tekli koltukta oturuyodum. telefonumu çıkarttım mesaj gelmis gibi.
    bir tebessüm ettim. sonra telefonum çaldı
    açtım.
    - benim kalkmam lazım dedim.
    - otursaydın dediler
    - telefon geldi beni cagırıyolar dedim
    - peki tamam diyip yolcu ettiler beni
    ama nasıl bir ilgi. anlatamam.
    arkamdan bi su dökmedikleri kaldı.
    mesaj gelmemisti aslında. açtım telefonu telefonum çalınca
    çıkan melodiyi açtım
    kulagıma zütürürken de kapattım melodiyi.
    konusmus gibi yaptım.
    kalktım.
    eve gittim kahvaltımı yaptım.
    dişlerimi fırçalamadım yine amk
    kumsala inerken tugçe gördü beni
    yanında iki kız çağırdı
    gittim.
    - bu tugay kızlar dedi
    - merhaba dedim hafif bir tebessüm çaktım suratıma
    - merhaba dedi kezbanlar
    anlamadığım şey merhaba h ile okunan bir kelime. neden
    merabaaa dediler.
    oturduk. onlarlada bir çay içtim
    gül abladan izin alarak birde sigara yaktım fakat
    tuğçenin emriyle söndürdüm
    bu ne amk bi sigara içemedim adam akıllı
    sağımda oturan kız hilal solumda oturan kız büşra.
    büşra hilale göre daha güzel bir kız. esmer oldugundan belki de
    hilal biraz daha sarısın düz yüzlü top burun güzel gözlü
    biraz çilli 1.70 boylarında amı olan bir arkadaşımız
    büşra hafif çıkık burunlu güzel yüzlü, balık etli hafif
    bembeyaz dişlere sahip, dolgun dudaklı. yaklasık 1.68 boylarında bir amlı arkadaşımız.
    nedense ikiside ilgimi çekmedi ama arkadaş olduk
    ···
  16. 91.
    0
    salona girdik. kahvaltı dediğin salonda yapılır amk. (evlerde salonla mutfak aynı yerde)
    kimse yok salonda. içerden ne bi horlama sesi ne bi osuruk sesi
    uyumaya dair hiç birşey gelmiyor.
    korktum amk cünkü kızı görseniz
    gibmez değil, gibemezsiniz. bir şamar yapıştırır o giber.
    - nerdeler dedim
    - birazdan gelirler dedi
    - nerdeler ki dedim
    - su almaya gittiler dedi
    - tamam dedim
    - televizyon açayım mı sana dedi
    - yok gerek yok ben gidiyim dedim
    altıma sıcıyorum amk
    - uzan yat istersen dedi
    - yok gercekten gideyim ben dedi
    - gelirler simdi dedi.
    - tamam diye yanıtlayıp kendimi rahat bıraktık
    tecavüzden kaçamıyosan zevk almaya bakıcaksın demişler
    madem bu züte o yarak girecek kabullendim ne yapayım amk
    televizyon izlerken pısırık bir şekilde
    geldiler. annesi falan öptü yaladı beni
    - tugay hoş geldin dedi
    - hoş buldum dedim
    asuman lafa atladı hemen dışarda berduş dolaşıyodu
    aldım onu eve soktum diye.
    capını tekradan gibesim geldi. ama bu sefer aile capını amk
    hepsi güldü buna.
    - kahvaltı yapıp gidicek misin dedi
    - yok yapmıcam dedim
    - bir çay iç dediler
    çay geri çevrilmez. günah amk
    -olur dedim
    ···
  17. 92.
    0
    yaklasık saat 6 dan 7.30 a kadar
    (o saatleri, beklediğim anları, yazıp sildigim mesajları gibseniz unutmam)
    bekledim onu yol kenarında.
    her duran arabadan koştu kollarıma,
    sürekli ona sarıldım da,
    her sarıldıgımda baska bi rüyadan uyandım.
    bambaska, tatlı esen bir rüyada,
    hep ona sarıldım da..
    hiç sevdiğinize sarılmaadığınız oldu mu?
    ona o kadar yakınken bi o kadarda uzak kaldınız mı?
    adınız gibi ezberlediğiniz tenini,
    aklınıza kazınmış gülüşünü,
    ellerinizde can bulmuş ellerini,
    suladığı gönül bahçenizi..
    hiç onsuz bıraktınız mı?
    bırakmayın. hadi simdi gidip sevgilinize bir kez daha sarılın.
    (kamu spotu rekldıbını geçtikten sonra)
    geri döndüm. dönerken karşıma asuman çıktı
    - naber dedi
    - iyiyim dedim
    - bende iyiyim sağol dedi
    sen demedim ki ben amk. onu imalarmışcasına niye söylüyon. bilerek demedim
    - ne kadar güzel dedim
    yanından geçip giderken
    -kahvaltı yaptın mı dedi
    saat 7.30 dıbına kodugumun salağı ne kahvaltısı hayat belirtisi yok köyde ak
    - yapmadım dedim
    - gel bizde yap dedi
    - yok gerek yok dedim
    - gel dedi.
    ellerime sarıldı.
    ellerimi öyle kavradı ki tutmasam da ellerini tutuyormuş gibiydim
    zütürdü beni kendi evlerine.
    ···
  18. 93.
    0
    - ne oldu bana dedim
    - anlamadım ki koşarak eve geldin dedi
    - ee dedim
    - sonra bizde oyunu bıraktık senin eve geldim ben dedim
    - bu kadar mı dedim
    - ne oldu sana dedi
    - inanamazsın dedim
    - anlatsana diye diretti. istemedim anlatmak.
    beni yanlış anlaması, deli oldugumu sanması ve benden uzaklaşmasını
    istemediğim için.
    - senin kız arkadaşın varmı dedim
    - var dedi
    - 1-2 tanesiyle tanıştırsana beni dedim
    - ok dedi.
    konustuk.
    o gün yatağıma geçtim lakin uyuyamadım saat 3. gibi uyudum.
    gece sarkı dinleyerek ve ağlıyarak geçti. arada bir ne oluyor diye
    odama gelince teyzemler dişim ağrıyor dedim.
    diş ağrısından ağlanır mı amk. sevcanı herkes biliyor anladılar büyük ihtimalle
    hiç rahatsız etmeden gittiler.
    sabah 6 gibi kalktım. sevcanı yolcu ettikleri yol kenarında oturdum.
    sabahın tenime işliyen soğuğu, yaprakların hışırtısı,
    gelen geçen arabalar...
    uykusuzluktan morarmış ve küçülmüş gözlerime sabah
    kendi yaptıkları cok normalmis gibi bizim tatil köyüne gelen insanlar.
    her duran arabadan sevcan inip koşuyordu bana,
    her gözümü kapattıgımda sımsıcacık elini tuttuğum o,
    gözlerine baktıkca kendimi dünyanın en güçlüsüymüşüm gibi hissettiren,
    sarıldıgında.. o duyguyu hiç bilmiyorum.
    hiç bilemedim.
    keşke bilseydim..
    ···
  19. 94.
    0
    bütün bu olanlardan sıyrılıp kendimi sanırsam kendi yarattığım
    okey masasının başına geçmek için çırpındım.
    neler yaşadığımı biliyorum fakat kurtulamıyorum.
    geçmişim, günüm, gecem, geleceğim allak bullak oldu.
    ve okey masasındaki ıstakama bir tokat atıp bütün taşları deviriyorum.
    kendimi dünyadaki en acımasız katil ilan edip,
    kaçmaya başlıyorum kendi eksenimde.
    koştukca yeni bir kaldırım, yeni bir yol
    ardından yine bir kaldırım, yine bir yol
    uzadıkca uzuyor. herşey büyük bir şaka gibi.
    tanrım, uyanmak istiyorum.
    bir ses yankılanıyor kendi ağzımdan.
    - gülmek için cok gencim.
    bütün mazoşist duygularım ayaklanıp bileklerimi kesiyorlar
    ucuz bir jiletin katil tarafı ile.
    ve bugüne kadar duydugum en afilli söz geliyor aklıma
    "daha güzel günlerimiz olabilirdi. insanoğlu jileti yaratmasaydı." batuhan dedde.
    bütün yazarlara küfür edip
    kapatıyorum kulağımda asılı kalan telefonu.
    durdugum yer bir ucurumun sonu.
    sanırım sonum geldi diye iç geçirip
    bırakıyorum ellerim iki yana açık uçurumdan kendimi
    ve en sonunda yeniden açıyorum gözlerimi
    yazlık köyündeki yatağımda.
    zar zor yatağımdan kalkıp içeri geçiyorum
    - tugay diye sesleniyo tugçe salonda görünce beni
    - yeniden başlamayalım diyorum kendimce
    - efendim diyorum
    - ne oldu diye tanıylıyor
    - gelsene bir diyorum
    geliyor.
    - ne oldu bana dedim
    - anlamadım ki koşarak eve geldin dedi
    - ee dedim
    - sonra bizde oyunu bıraktık senin eve geldim ben dedim
    - bu kadar mı dedim
    - ne oldu sana dedi
    - inanamazsın dedim
    ···
  20. 95.
    0
    - dur dedim.
    durmadan ağlıyordu.
    sonra düşünceler beynime hücum etti
    ilk geldiğimde sevcanın yüzü, bedeni, teni lizanın tıpkısıydı.
    lizanın tek eksiği kokusunun olmaması idi.
    gözlerinde parıltı ekgibde sevcanın, ölü gibi.
    bir an düşündüm. ya yaşadıklarım hayal ise?
    lizanın hayali oldugunu biliyordum fakat yazlığa hiç gelmemiş isem,
    yazı evde geçiriyor ve baktığım her yerde
    hayaller görüyor isem?
    delirmişsem?
    fakat yüzümde kanı gördüm. ayağım kanamış idi.
    gözlerimi bir hastane yatağında yüzüm kan içerisinde uyandım.
    ayaklarımda yara yok. peki yüzüm nasıl kan içindeydi?
    bu gördüklerim hayal miydi, hayal olamazdı
    geçirdiğim yaklasık 1 yılı
    hastane odasında şok yiyerek geçirmiş olabilir miydim?
    gerçekten delirmiş olabilir miydim?
    sevcanın yüzü, ilk elinin elime değişi bir kumsalda
    yaptıkları, konuşmaları.. kucağıma alışım
    tokası. saçlarının kokusu...
    yaşamamış olamazdım.
    odamdaki kapının kolu hafifçe aşağı inip tekrar kendi haline girdi
    bir hemşire girdi. hayalinizdeki hemşire değil
    akıl sağlığı hastanelerinde olanlardan.
    - iyi misin dedi
    birden tekrar bir boşluğa düşüp gözlerimi okey masasının
    başına döndüm.
    - iyi misin diye tekrarladı tugçe
    - iyiyim dedim
    - ne oldu dedi
    - dalmışım ya dedim
    - oyununa bak bir daha ayrılma burdan dedi
    - deniz? dedim
    ve tekrar büyük dipsiz bir boşluğa düşüp
    gözlerimi otobüs cdıbına kafam yaslanmış iken açtım.
    korkuyordum.
    yanımda deniz ve ilk günkü arkadaşları. ve konuştuklarını
    duyuyor gibiydim.
    beni yalnızlığa sürüklemeyi konuşuyordu.
    mavi gözlerini övüyor ve ardından otobüste ayakta duran
    çirkin yüzlü herife
    -otursana diye soruyor.
    dönüyorum,
    - iyiyim böyle diyorum.
    kendimi izliyorum. deliriyordum.
    otobüs birden hızlanıyor ve iniceği durağı geçiyor denizin.
    bizim evde inerken eve doğru koşuyorum.
    arkamdan deniz benim peşimden geliyor. ve selin.
    eve girdiğim de liza yüzüme tokat gibi
    çarpıyor tükürüğünü.
    delirdigimi hissediyordum.
    ···