1. 1.
    +1
    geçen yıl bana verdikleri numaraydı 146 amk bazen yaşadığım şehri, arkadaşlarımı herşeyi unutuyordum evimi bile hatırlayamıyordum
    ···
  2. 2.
    0
    Gececi tayfayla teee zamanıyla askeriyedeki ilk günümü yazdığım notu buldum.. Haylice uzun özeti yok canı sıkılan yapıcak daha iyi bişiyi olmayanlar okusun beyler yoksa sallayın gitsin maksat paylaşım bi nevi hadi bahalım..

    Saat öğleni henüz terk edip ilk sigarasını yaktığı sırada benim için olabilecek en garip teslimiyeti 5 yıldır görmediğim babamın hiç bişey olmamış gözleriyle verdim. Dış bahçede henüz birbirine benzemeyen insanlar bir yerlere bakıyor ve en basit düşünceleri o sırada sigara içip içemeyecekleriydi. Elimde çantam ilk anlamsız sırama girmiş bir gözüm babama bir diğeri çantaları ayıklamaya çalışan yüzünde tüy bitmemiş görevliye bakarak geçiyordu. Sıra ilerliyordu.. ben ise bu metamantık yere hücrelerimin bile kendini red ettiği bu lanet yere cebimde küçücük bir mantık saklayarak gelmiş ilerliyordum..Çantam aranmış son teknoloji ve bi o kadarda saçma bulduğum derece kulağıma tecavüz etmiş 36 dereceyi gösteriyordu ya da eleman her kağıda 36 derece yazıyordu.. yüzlerce adamın kulağına o aleti sokmak ..değişik olsa gerek heh..Ama o ilk aramada beni hayata dayandıran ilk şeyde yitip gitmişti.. Benim kutsal mavi renkde olan apranaxlarım..Bu işlemler bittiğinde babamın kurtarma sınavı dolu olan gözleride kaybolmuştu.. Onlarca yapıldığı demirin soğuklunun hakkını veren sandalye bi o kadar renkli çanta ve henüz birbirine benzemeyecek kadar şanslı ama andıran sürüyle insan..ilk emrimi ve yüksek desibeldeki agresif tonu orda aldım. Omzunun üstünde iki yıldız olan bi adam gür bi sesle “OTURUN!” dedi..(kendime not:buradan kurtulmalıyım) Sandalye dizilimi Kemal sunalın hiç gitmeyen şiki şiki baba çalan dolmuşunun bi tır belki tren versiyonuydu.. Birbirini tanımayan.. korkan insanlar ..yer yer sohbetler ve sigara içmeye korkan ben.. gerçi onuncu dakikadan sonra nedensiz bi şekilde bizi eğlendiren doğu-batı kayıkçısından sonra o korkumda geçiçi olarak gitmişti. Orda tanışmalarda geçen anlar.. işlemcim uzun zamandır bu kadar yavaşlamıştı.. Donuyordum tabiri caizse köpek gibi donuyordum..ve şunuda eklemeliyim yıllarca üşümenin ne oldugunu bilmeyen kışları hırkayla gezen ben saçlarımın katledildiği günden beri üşüyorum.. meğer o saçlar ne mübarekmiş en tatlı sevgiliden çok ısıtırmış beni.. Prometheus’un ateşi gibiymiş.. Deli gibi titreyip çaktırmamaya çalışırken insanın algısı bi garip oluyor yahu..Bu ne kalabalık ?! bizim aslında az olmamız gerekmiyor muydu ? Şunu öğrendim ki az değilmişiz..Biz devletin kayıp çocukları binlerceymişiz..ve bir farkındalık patlaması daha “dk” lar niye bu kadar yaşlılar ? çoluğu çocuğu olan sürüyle adam..ne işleri vardı..O sırada bencilliğime yenilip yeniden kendimi düşünmeye karar verdim. Kendi kendime soruyordum..Ne kadar kötü olabilirdi ki ? Bu sorunun cevabını inanın 5 dk sonra öğrenecektim ve bir daha sormayacaktım…
    Tümünü Göster
    ···
  3. 3.
    0
    giberim oğlum yeni yeni gidecek olanlara derli toplu askerlik anılarınızı yazın neye dikkat edelim falan.
    ···
  4. 4.
    0
    ulan harbiden 2004 yılının 21 mayıs gününe zütürdün beni ve 22 mayıs sabahını tekrar yaşadım resmen vay rkadaş ne kabus günlermiş ya ilk günler
    ···
  5. 5.
    0
    saolun panpalar da notların bulabildigim kısmı bu kadardı ama askerlik dışında isterseniz var yazılar gene
    ···
  6. 6.
    0
    bu arada senin başlığa "yazmaya devam et" diyebilmek için online oldum. ona göre bak
    ···
  7. 7.
    0
    ulan senin başlığı bulmak için 15 dakikadır uğraşıyorum yazmaya devam et. giberim. yazcaksan pm at okuyalım a k
    ···
  8. 8.
    0
    sen yaz ben okurum panpa
    ···
  9. 9.
    0
    arkadaş gecede giblenmeyince bi tuhaf oluyo insan liseli yok bişey yok
    ···
  10. 10.
    0
    eheh tamda tahmin ettigim gibi
    ···
  11. 11.
    0
    Sonrasında beni her acil durumda kurtaran biricik anti depresanlarımdan olan sigaraya sarılıp kendimi dışarı attım..o anla beraber başka bir hikaye olan ayaklarımın hikayeside başlamıştı.. üstüne bastığım toprağın bana bakım şekli olarak uygun gördügü 44 numara çizmeler ve benim 46 numara olan kürek ayaklarım..Bu dramatik mutasyon öyküsünü belki ara ara anlatırım.. neyse sigara bitti kahvaltı için gidecegim yemekhaneye doğru şutlandık.. Kahvaltı olmasından gerek bi sıraya ya da onun gibi bişeye girmedik..Bu kısım tamamen beklentilerimin dışındaydı gerçi hangisi içindeydiki.. Tabldot tepsilerini unutun onun yerine aynı mantıkda metal alaşımda tabaklar vardı metal bardaklar..ve iki tane büyük çay kazanı.. yemek verici insanlar bi standın arkasında duruyor öylesine dagıtıyorlardı.. açıkcası yıllardır kahvaltı etmedigim için ve de buranın kahvaltısının hatırlıgım kahvaltıya benzememesinden kaynaklı olarak gözlem yetenegimle kahvaltı etmeyi baştan örgendim diyebilirim.. metal bardağı bi tabagın üzerine alarak çay aldıklarını fark ettim.. nedenine gelince o kaynar çay sakat bırakıyordu o elleri dilleri yakıyordu o ne menem bişeydi o öyle..o an en çok çayın yanında verdikleri küçücük şekere gözüm takıldı en çok ona bozuldum en çok ona üzüldüm çayı sütlaç gibi içen ben nasılda bozulmuştum.. zaten gayet dandik bi suyla yapılan çay su artık nerden geliyorsa kokan bi sıvıyı çin çayı gibi içiriyorlardı bize..Az yemek çok ekmek vardı burada.. yenildi içildi.. çıkıp bi sigara daha yakıldı o sırada ezan okundu..ben her gün imamdan önce uyanacaktım offf offf…Bu kahvaltının özeti şuydu suratsız yorgun aglamaklı bir ben ve kahvaltının azmanı her sabah kavga dövüş ettigim kaynar çay allahım neler neler yapmak bir yudum dahi alamamak “Kaynar çay Wins” hatta perfect.. Sarıkaya ya buradan sevgilerimi gönderiyor onu çok çok daha iyi anlıyorum... Bi kahvaltı faslından sonr….
    ···
  12. 12.
    0
    Sanırım bu karanlık fırın 10-15 saniye kadar sessiz kaldı..Bir anda uyuyan bütün o insanlar o bedenler acı sesleri hortlamalar tıslamalar ve bunu gibi korku filmlerini aratmıyıcak efektlerle bütün fırını doldurdular.. kesinlikle rahatsız bir mezarda uyuyacaktım…Evet bu kadar beden net bi şekilde farklı ritim ton ve desibellerde horluyorlardı.. kimisi uçak kaldırıyordu kimisi traktörle tarlasını biçiyordu acı çekenler tıslayanlar inleyenler.. bilinçlerinin çektiği acıları uyurken bedenleride çekiyordu.. Yaşadığım gün benim için en uzun süren anestezi işlemiydi ve işe yarıyordu gözlerim kapanıyordu..ya yarın ne olacaktı.. Zaman yalvarırım dur ve beni al…Bundan sonra anlatıcaklarım karman çorman olabilir..bi kısmını anlatmak istemezken bir digerini beynim bana ısrarla unutturuyo.. hakda veriyorum açıkcası beynime.. nerde kalmıştık..”KALK!!!”akabinde bütün dolapların birbirine vurulma sesleri ”DAN! DAN! DAN!” duymayı yeni ögrenen bi bebeğe black metal dinletmek gibi bişiydi.. Kalbim burada bile durmamıştı.. ölümsüz olduğuma gitgide daha fazla inanıyorum.. Saatime baktığımda 05:00 sularıydı normalde 2 saat sonra uyurdum 7 gibi şimdi 5de kalkıyordum.. sonra yatagımın ıslak oldugunu fark ettim.. Acaba bu yaşta altıma yapmış olma ihtimalim varmıydı ? zaten ıslak olan yatağıma başımdan başlayarak kaynar sular dökülüyordu.. neyseki değildi hayatımda hiç terlemediğim kadar terlemişim.. yazın bile bu kadar terlediğimi hatırlamıyorum.. Sanırım yüksek doz stres ve o şırıngaların içinde ne varsa onların yan etkileriydi.. patlamış bi su yatağı olan yatağımdan kendimi aşağı bıraktım şelale misali.. istiflediğim valizden terliklerimi alıp 100 kişilik tuvalete doğru yöneldim.
    ···
  13. 13.
    0
    okuyanı gibsinler
    ···
  14. 14.
    0
    Kamyon büyüklüğündeki bir çöp konteynırında bildiğin şarap yapar gibi o kartonları ezdik.. Saatler süren stres ve acıdan sonra tek damla bile bişey içmediğimi fark edip ardımda bıraktığım çantalar ve insanlardan oluşan karanlık kaldırımları terk edip ilk defa çok ucuz olan hell kantinle tanıştım.. Belkide buradaki en güzel şey buydu sanırım.. Susuzluğumu gidermenin sevinciyle kaldırımda rol aldığım saat çarkına geri döndüm.. Sanırım bir saat kavramı daha geçmişti..o sırada başka bi yıldızlı gene bi grup zavallıyı benim bakış açımdan üzüm ezmeye göndermişti.. artık o sıralar saatin kaç olduğunu bilmiyorum ama sanırım görünmez olmak için yaptığım uyuyo numarasında rölüme kendimi fazla kaptırıp uyuduğum bir anda yüksek bi sesle uyandım.. Bizi katlara zütürücek kayık gelmişti.. Kayıkçının arkasında kendime bir yer bulmuş baygınlık geçirmekle meşguldüm.. Kayık karanlık bir yerde durmuş bağırışlar içinde insanlar birbirine girmişti..o an içinde buluğdum kayığı daha samimi bulmuştum.. kısaca arkamda bıraktım her bir mekanı daha güvenli ve samimi buluyordum ama ısrarla ilerletiyorlardı.. ellerimden fışkıran çantalarımla indim kayıkdan gözüme tutulan onlarca fener.. karanlıkda fenerlerinde etkisiyle cismini seçemediğim kullandığı harfleri zorla anladığım biri aynı acele ve bagırışlarla benim bilmem kaç gün bilincimi yitirecegim ve acı çekecegim yre zütürdü..Dev bi fırına benzeyen bi yapıya gelmiştik kapıya yaklaştıgımda sanki ucu yokmuş gibiydi içeride gördügüm daha dogrusu görmeye çalıştıgım şeyler…Sanırım hayatımda kesinlikle unutamayacağım bi travma idi.. fırının içinde syamacagım kadar çok yatak vardı ve bi o kadar insan…nerdeyim ben ??Garip garip bakan bir sürü insan..ve aynı gariplik birbirimize bakan zavallı bizler.. soyunduk dökündük ve yeşil denilen renk bizim yeni derimiz olacaktı.. yeşil penguenler çaresizdi.. giyindikden sonra bize yatak numaralarımız verildi..146 numara..o numaraya ulaşmaya çalışırken bana gülümseyen iyi insanlarla da tanıştım.. tavsiyeler ve destek harfleri bağışladılar saolsunlar..ama yine yaşadığım travmaları rahatlatması bile imkansızdı..ve 146 ya ulaşmıştım.. birkaç dakika sonra bayılıp gözlerimi kilitlemeyi düşünüyordum.. Yatağa uzandım yorgana dünyada en çok güvendiğim bi dost gibi sarılmıştım..bi kaç dakika sonra ışıklar kapandı..ve bi zebani bagırarak yüzlerce adamın yatmasını istedi.. tanrım her şey bagırarak bizi kronik sağırmı zannediyolar?
    Tümünü Göster
    ···
  15. 15.
    0
    bir askerin anasına yolladığı son mektup sanırsam
    ···
  16. 16.
    0
    .ah o köşeyi dönmemeliydim…Köşeyi döndüğümde soğuğa rağmen hissetiğim içimdeki Everestin tepesi huzurunu deniz seviyesine çeken bir sıra daha takip etmiş idi. E tabiki o sırayada girmiş bulunduk çaresizce..Bu sıranın özelliği ise ve muhtemelen göz retinamızda yıllarca hasar yaratacak yeşil bir sürü malzeme ve birazda saçmalıklardı.. buranın şefkatiyle ikinci karşılaşışımdı..ama ne şefkat.. Beyaz saçlı 3numara traş olmuş memur gandalf gibi bi amca karşıladı beni.. önce basit aparatif malzemelerle başladı. sıra ilerledikçe verilen malzemelerin aslında verilmediğini kafamıza atıldığını fark ettim..ya beynimi bir önceki odada kaybetmiştim ya da kokteyl aşıların yan etkileri devreye girmişti.. Yeteri kadar malzeme kafama atılmış olacak ki sıranın sonuna geliyordum. lastik çizmelere gelmiştim..ilk ve en büyük talihsizliğimle burada karşılaşmıştım.. konuşmalarını dahi anlamadığım adamlardan ayagıma göre bir çizme istemiştim..yok deyip bi küçüğünü verdiler.. itiraz etmeyi denediğimde.. ayak bastığım toprağın bana bu kadar baktığını söylemişlerdi..bu söz beni gerçekten çok üzmüştü.. numaralar değil bu söz üzmüştü.. Aklımdan tek bi şey geçti o an adamın yüzüne bakıp bu toprak seni üstünde taşıyıp bulundurarak zaten bana ne kadar bakıcağını gösteriyordu.. Elimde çantalar gidecegim cehennem katını yazan tabelanın önüne koyup bi sigara yakmış uçuşan çizme kutularını izliyordum.. Burdan çıkardığım ders ise burada bir manzarayı doyarak ya da çok uzun bi şekilde izlerseniz bir emir oku çoktan o yöne ruhunuzu kesmek için yola çıkmış olacaktır..ve öylede oldu…”Siz buraya gelin!” e geldik “kutuları alın ve beni takip edin” bu okların bi kaçından kurtulmuştum aslında ama sayıları çoktu ve ben saatlerdir içine düştügüm savaşta çok yorulmuştum.. Elimde kutular önümde yıldızlı ve yanımda benim gibi bir sürü zavallı..Bu köşeyide dönmemeliydim…Döndüğümde puslu karanlığın ardında kamyona benzeyen bi şeye doğru ilerledik. Yaklaştığımda kamyonun bi konteynır biraz daha yaklaşınca çöp konteynırı oldugunu anladım.ve yeni bi emir oku daha “üzerine çıkın! Atın! Ve ezin !” mantığımın artık kanser olduğunu hatırlatan bir andı…çiğnedik çiğnedik…
    ···
  17. 17.
    0
    .Herkes bildiği kadarıyla o aletler üzerinden kendilerine yakıştırdıkları sayıları şakıyolardı.. Gözüme orda pgiboloji servisi gibi görünen şey takıldı dedim bu karmaşada o masada oturan beyaz önlüklü biri var o zaman birileri birilerini dinleyebilir..ama ben çıplakken beni dinleyecek miydi ? Gerçekler çok hızlı geliyor böyle durumlarda o masanın ve arkasındaki beyaz kumaşın yaptığı tek şey şuydu seni damgalamak..o masayla senin aranda harflere bile yer yoktu olmadıda zati.. Tipimize bakıldı ve belirli damgalar yapıştırıldı.. Fişleme işi bittikten ve kendimi tam anlamıyla bi inek gibi hissettikden sonra ileri baktığımda zamanıyla olan elektrikli idam sandalyesinin geriye yatabilen şeklini gördüm..ona oturanlar yüzlerini ekşitiyor.. dişlerini sıkıyorlardı.. mutsuzluk koltuğu gibi bişiydi.. Niye oraya oturacaktım ki..ama sıra bendeydi…Benim gördüğüm kadarıyla bu şey gerçekte 3 aşının vurulduğu bi yerdi 2 suratsız adam yaklaşık 0.5 saniye içinde insanlara sivri demir parçaları batırmak suretiyle nar ekşisi içiriyorlardı ve her geçen saniye daha da sadistleşiyorlardı..Ben bu sadistliğin ortasında misafir olmuştum..En azından hissettigim acı bu yöndeydi .3 nolu kabin olan geçici mabedime kaçıp giyinmeye başladım.. kafamı çıkardığımda ileride gördüğüm şey 6lı belki 7li sıraydı.. kelimenin tam anlamıyla sıçmıştım.. Bütün bu sıra karmaşanın içindeyken arkadan akraba olmamızı temenni eden yıldızlı görevlili bagırışları mevcuttu.. Biraz ilerleyince bu sefer bizim gerçek kaderimizi belirleyen doguyamı yoksa batıyamı gönderimleri vardı. Neydi bu gönderimler..şu idi batı sanırım cehennemin 4-5. katıydı doğu ise biraz daha sempatik olup 3. kat olabilirdi.. tabi ben o sırada bunları bilmiyordum.. Sayamayacağım saatlik maratondan sonra masa başında oturan ve artık sıkıntıdanmı yoksa yorgunlukdanmı bilinmez sırıtan bi kelle yerimi 4de bir bi hesapla 4 ilan etmişti.. içeri girdiğimde arkamda bıraktığım rüzgarlı gündüzü çıktığımda buz gibi bir gece karşıladı O mahşer kalabalığından kurtulup sıratdan geçerken bir sigara yakmayı umut ediyordum.
    ···
  18. 18.
    0
    Beklediğim 5 dk sandığımdan çabuk geçti ve karşımıza beklemediğim sempatideki kayıkçı kıyafetlerinin aksine sergilediği sıcak kanlılıkla acı durumu anlattı.. Durum neydi ? tabi ki burada yaşayacaklarımızdı..Ama yinede o aslında ıssırgan olan yeşili bir gülün yaprağındaki yeşil gibi anlatmaya çalışıyordu.. Saolsun iyi ki varmış o kayıkçı.. Ardından birkaç saat süren cehennem soğuğundaki kazan sandalyelerin üzerinde köşe kapmaca oynadıktan sonra üstünde kayıt yazan lakin kayıt olanın dışarı çıktığını görmediğim merdivenlere dayanmıştım.. Artık yıllarca özlem duyduğum soğuk benim için üç masa ilerdeki eski sevgili kadar çiyan olmuştu. Kısaca bedenimde donuyordu.. ruhumda.Basamaklar yine başını bilmediğim bi sırada slow lambada ritimleriyle ilerliyordu..Ne işim vardı burada…Loş florasanlarla aydınlatılmış büyük geniş bi alan vardı merdivenlerin sonunda ve elinde sürüyle kağıt parçası olan mahşer insanları birbirini eziyordu.. umarım kıyamet bu kadar hüzünlü olmaz dedim kendi kendime…Odaya girdiğimde beni donmaktan kurtaran sıcak meğersem bu çaresiz insanalrın nefeslerinden ibaretmiş.. Anlamıştım ki biz girdiğim kurumun pilleriyiz ya da gübresi nasıl anlarsanız işte..Çantamı bi kenara bırakmış bir gişeden bir diğerine vuruyordum kendimi daha doğrusu insan dalgası zaten bunu benim yerime yapıyordu.. Hayatımdayken hiç kıymetini bilmediğim yanımdahiç taşımadığım ama verirken etim çekilmiş gibi hissettiren nufüs cüzdanımı da burada şehit verdim.. inanın bunları yazmak yoruyor hatırlamak daha da beter.. Onlarca saçma belge ile çaresiz bağırışların ardından muayene denen lakin kelime anldıbını kesinlikle içermeyen bi deliliğe dogru savruldum..3 numaralı kabin.. sonsuza kadar orda kalmak istedim…Beton bi plajda yarı çıplak bir sürü penguen adayı..biz bir sırada ilerledik..Bir sürü ölçme biçme aleti vardı ama ne hacet aletler laf olsun diye ya da o boşluğu dolu göstermek için orda duruyorlardı..
    ···
  19. 19.
    0
    Ordunun ilk günleri zaten bildigin herşeyi aslında tamda bilmedigini zütüne sokarak anlatıyo resmen amk iyi ki bitti gitti
    ···