0
Kur'ân'da Ashab-ı Kehf’in (Mağara Yârânı’nın) kıssası anlatılır. Onların isimleri ve ne zaman yaşadıkları hakkındaki rivâyetler tefsirlerde geçmektedir. Ashab-ı Kehf kıssası Kehf sûresinde geçmektedir.[7]
KISSA
Gençler, Allah'tan başka ilâhlara tapan bir hükümdarın zamânında yaşıyorlardı, halkın çoğunluğu da hükümdarın âdeti üzereydi. Bir rivâyete göre bu gençlerden altısı sarayda görevli, hükümdara yakın kimselerdi ve hükümdarın müşâvere heyetindeydiler. imparatorun putperest olduğu, putperestliği kabul etmeyen bazı insanları yakalatıp öldürtüğü ve bir ihbar üzerine saraydaki putperest olmayan gençlerin durumlarını öğrendiği anlatılır. Hükümdar onları çağırıp tehdit eder, onlarsa inançlarından ayrılmak istemezler. Aksine onu inançlarına davet ederler. Hükümdar onların eski günlerine dönmeleri için zaman tanır. Gençler inançlarını korumak için şehre yakın bir dağ yönüne giderler. Yolda giderken Kefeştetayyuş ismindeki bir çoban ile çobanın Kıtmir isimli köpeği de onlara katılır. Dağda çobanın gösterdiği bir mağaraya girerler, dua ederek merhamet dilerler. Hükümdar gençleri sorar, kaçtıklarını ve mağaraya sığındıklarını haber alıp adamlarıyla mağaraya gider. Mağaranın ağzını kapattırır. inanca göre gençler ölmez, yüzyıllar boyunca uyumaya devam ederler. Kehf suresinde bu sûre 300 veyâ 309 yıl olarak geçer. Bu sürenin sonun ilâhi bir sevkle uyandırılırlar. Ne kadar zaman geçtiğini bilmezler ancak çok az uyuduklarını zannederler. Acıktıkları için bir arkadaşlarını şehre yiyecek getirmesi için göndermeye karar verirler. Bu kişinin adı Yemliha’dır ve O'nun kılık değiştirerek halini kimseye bildirmeden gidip gelmesini söylerler. Yemliha, şehre geldiğinde çok değişmiş bir şehir bulur. Bu kişi geçen zamanın farkına varır ve o zamanın hükümdarının yanına zütürülür. inanca göre bu hükümdar gençlerin dinindendir. Başlarından geçenleri hükümdara anlatır. Daha sonra gidip arkadaşlarına haber verir. Daha sonra tekrar hepsi uykuya dalarlar. Halk onların uyudukları mağaranın girişine bir mescid yapmaya karar verirler.
Kişilerin isimleri[değiştir
Bu hükümdarın adının rivâyetlerde birkaç varyasyonu bulunmaktadır. Bunlar; Takyanus, Dikyanus,[8] Dekyanus’tur.[9] Ashab-ı Kehf'in isimleri hakkında da rivâyetler muhteliftir. Onların adlarının rivâyetlerdeki varyasyonları şöyledir;
Mekselina, Mekselmina,[10]
Yemliha,[11]
Mislina,
Mernuş,
Debernuş,
Şazenuş.
Memleketleri
Uygur Özerk Bölgesi'ndeki mağara ve eklentileri. Burası, yöredeki Uygur Müslümanlarına göre Kehf sûresinde anlatılan mağaradır
Ashab-ı Kehf mağaraları dünyanın değişik ülkelerinde kendilerine atfedilen makam ve anlamları ile farklı dinlerden insanların inandığı ve ziyaret ettiği önemli inanç merkezleri hâline gelmiştir.[1] Dünyada bu mağaraların kendi sınırları içinde olduğunu iddia eden 33 kentin dördü Türkiye'dedir; Afşin, Selçuk, (Efes), Lice ve Tarsus. Bunlardan hangisinin onların mağarası olduğu konusunda islâmî ilim dünyâsında bir fikir birliği yoktur.
Ashâb-ı Kehf'in yaşadığı şehir, bir rivâyete göre, adı önceleri Efesos olan bir Tarsus'tu.[11] Adı geçen Tarsus'un, günümüzde Türkiye'nin Mersin ilinin ilçesi olan Tarsus olduğu konusunda genel bir kabûl vardır. Ancak, Kahramanmaraş ilinin bir ilçesi olan Afşin kentinin halkı, Ashab-ı Kehf'in yaşadığı şehrin Afşin olduğunu savunurlar. Bunun bir sebebi, şehrin adının eskiden Efesos (veyâ Efsus) olmasıdır. Türkiye'deki Müslümanlar nezdinde mağaranın yeri hakkındaki tartışma daha çok Afşin ve Tarsus ilçeleri arasında olmaktadır. Ashab-ı Kehf mağarasının Afşin'de olduğunu kanıtlamak için Afşin Eshâb-ı Kehf Derneği, bilim adamlarından oluşan bir heyete rapor hazırlattı ve bunu yerel mahkemede açtıkları keşif davası ile karara bağlattı. Tarsuslular da, Tarsus şehrine iki saat uzaklıktaki Bencilüs (veya Encilüs) denilen dağdaki mağarayı tefsirler, tarihi kaynaklar ve arşiv belgelerine dayanarak Ashâb-ı Kehf Mağarası olarak göstermektedir.
Diyarbakır'da da Ashab-ı Kehf'e atfedilen bir mekân vardır. Kehf sûresinin 17. âyetinde geçen "(Resûlüm! Orada bulunsaydın) güneşi görürdün: Doğduğu zaman mağaralarının sağına meyleder; batarken de sol taraftan onlara isabet etmeden geçerdi. (Böylece) onlar (güneş ışığından rahatsız olmaksızın) mağaranın bir köşesinde (uyurlardı)."[12] meâlindeki tanımlamaya uygun bir mağara Lice'de bulunmaktadır. Yerden yüksekte ve üzerinde gölgelik şeklinde bir çıkıntı olan bu mağara, içeriye doğru girintilidir ve âyette geçen tanıma uymaktadır. 12. asırda Artuklu hükümdârı Melik Âdil burayı imar ettirip buraya bir kitâbe yaptırdı. Tarihçi Abdürrezzak Semerkandî'nin bir eserinde şöyle geçmektedir, "Sultan Üveys, Lice'deki Ashab-ı Kehf'e Bingöl üzerinden sefer düzenledi ve Muş Ovası'na vardı".
Tümünü Göster