1. 1.
    0
    Geleneksel anlamda hikâyeye göre Ashab-ı Kehf denilen gençler, bugün yeri konusunda çeşitli rivayetler bulunan Efsus (Efes) şehrinde yaşıyorlardı. Bunlardan altısı sarayda görevli, hükümdara yakın kimselerdi ve hükümdarın müşavere heyetindeydiler. Onun sağında ve solunda bulunurlardı. Sağındakiler Yemliha, Mekselina ve Mislina idi. Bunlara “Ashab-ı Yemin” denmiştir. Hükümdarın solunda bulunanlar ise, Mernuş, Debernuş ve Şazenuş'tur. Bunlara da “Ashab-ı Yesar” denmiştir.
    Hükümdarın Roma imparatorlarından Diocletian (284 - 305) (Gaius Aurelius Valerius Diocletianus) olduğu, ya da Domitianus (271-272) veya Decius (249-251) olduğu düşünülmektedir. imparatorun putperest olduğu, putperestliği kabul etmeyen bazı insanları yakalatıp öldürtüğü ve bir ihbar üzerine saraydaki putperest olmayan gençlerin durumlarını öğrendiği anlatılır. Anlatıldığına göre hükümdar Onları çağırıp tehdit etti, onlar inançlarından ayrılmak istemediler, aksine Dokyanus’u inançlarına davet ettiler. Hükümdar onların eski günlerine dönmeleri için zaman tanıdı. Gençler de inançlarını korumak için şehre yakın bir dağ yönüne gittiler. Yolda giderken Kefeştetayyuş ismindeki bir çoban onların inancına katıldı ve yedincileri oldu. Çobanın köpeği Kıtmir de onlara katılıp, arkalarından takip etti. Dağa yaklaştıklarında çobanın gösterdiği bir mağaraya girdiler. Mağarada dua ederek merhamet dilediler. Kur'an'daki Kehf suresinin 10. ayetinde bu kişilerin duaları anlatılır.
    Hikâyenin devdıbına göre hükümdar Efsûs (Efes)'a gelip, onları sorar. Kaçtıklarını haber alıp saklandıkları mağrayı öğrenince adamlarıyla mağaraya gider ve mağaranın ağzını onları öldürmek maksadıyla kapattırır. inanca göre gençler ölmez, yüzyıllar boyunca uyumaya devam ederler. Sonunda ise ilahi bir şekilde uyandırırlar. Ne kadar süre kaldıkları tam olarak bilinmemekle birlikte Kehf suresine göre süre 309 senedir.[2]
    Ashab-ı Kehfin uyandıklarında geçmiş olan zamanın farkında olmadıkları belirtilir. Bunlar şehre gidip yiyecek getirecek kimsenin (Yemliha’nın) kılık değiştirerek halini kimseye bildirmeden gidip gelmesini uygun görürler. Yemliha, bunu kabul edip şehre geldiğinde çok değişmiş bir şehir bulur. Farklı yorumları mevcut olan bir hadiseyle bu kişi geçen zamanın farkına varır ve o zamanın hükümdarının yanına zütürülür. inanca göre bu hükümdar gençlerin dinindendir. Başlarından geçenleri hükümdara anlatır. Daha sonra gidip arkadaşlarına haber verir. Daha sonra tekrar hepsi uykuya dalarlar.

    (içlerinden biri şöyle dedi:) “Mademki onlardan ve Allah’tan başkasına tapmakta olduklarından yüz çevirip ayrıldınız, o halde mağaraya çekilin ki, Rabbiniz size rahmetini yaysın ve içinde bulunduğunuz durumda yararlanacağınız şeyler hazırlasın.”
    (Orada olsaydın) güneş doğduğunda onun; mağaralarının sağ tarafına kaydığını, batarken de onlara dokunmadan sol tarafa gittiğini görürdün. Kendileri ise mağaranın geniş bir yerinde idiler. …….
    Uykuda oldukları halde sen onları uyanık sanırsın. Biz onları sağa sola çeviriyorduk. Köpekleri de mağaranın girişinde iki kolunu uzatmış (yatmakta idi). Onları görseydin, mutlaka onlardan yüz çevirip kaçardın ve gördüklerin yüzünden için korku ile dolardı.
    Böylece biz, birbirlerine sorsunlar diye onları uyandırdık. içlerinden biri: “Ne kadar kaldınız?” dedi. “Bir gün, ya da bir günden az” dediler. Şöyle dediler: “Ne kadar kaldığınızı Rabbiniz daha iyi bilir. Şimdi siz birinizi şu gümüş para ile kente gönderin de baksın; hangisinin yiyeceği daha temiz ve lezzetli ise ondan size bir rızık getirsin. Ayrıca, çok nazik davransın ve sizi hiçbir kimseye sakın sezdirmesin.”
    ………
    “……..Hani onlar aralarında onların durumunu tartışıyorlardı. “Onların üstüne bir bina yapın, Rableri onların halini daha iyi bilir.” dediler. Duruma hakim olanlar ise, “Üzerlerine mutlaka bir mescit yapacağız.” dediler.
    Bazıları bilmedikleri şey hakkında atıp tutarak: “Onlar üç kişidirler, dördüncüleri köpekleridir.” diyecekler. Yine, “Beş kişidirler, altıncıları köpekleridir.” diyecekler. Şöyle de diyecekler: “Yedi kişidirler, sekizincileri köpekleridir.” De ki: “Onların sayısını Rabbim daha iyi bilir. Zaten onları pek az kimse bilir. ………….
    Onlar mağaralarında üç yüz yıl kaldılar. Buna dokuz daha eklediler. (18 : 9 - 25)
    ···
  1. 2.
    0
    yokmu başka bi yolu
    ···
  2. 3.
    0
    Kur'ân'da Ashab-ı Kehf’in (Mağara Yârânı’nın) kıssası anlatılır. Onların isimleri ve ne zaman yaşadıkları hakkındaki rivâyetler tefsirlerde geçmektedir. Ashab-ı Kehf kıssası Kehf sûresinde geçmektedir.[7]

    KISSA
    Gençler, Allah'tan başka ilâhlara tapan bir hükümdarın zamânında yaşıyorlardı, halkın çoğunluğu da hükümdarın âdeti üzereydi. Bir rivâyete göre bu gençlerden altısı sarayda görevli, hükümdara yakın kimselerdi ve hükümdarın müşâvere heyetindeydiler. imparatorun putperest olduğu, putperestliği kabul etmeyen bazı insanları yakalatıp öldürtüğü ve bir ihbar üzerine saraydaki putperest olmayan gençlerin durumlarını öğrendiği anlatılır. Hükümdar onları çağırıp tehdit eder, onlarsa inançlarından ayrılmak istemezler. Aksine onu inançlarına davet ederler. Hükümdar onların eski günlerine dönmeleri için zaman tanır. Gençler inançlarını korumak için şehre yakın bir dağ yönüne giderler. Yolda giderken Kefeştetayyuş ismindeki bir çoban ile çobanın Kıtmir isimli köpeği de onlara katılır. Dağda çobanın gösterdiği bir mağaraya girerler, dua ederek merhamet dilerler. Hükümdar gençleri sorar, kaçtıklarını ve mağaraya sığındıklarını haber alıp adamlarıyla mağaraya gider. Mağaranın ağzını kapattırır. inanca göre gençler ölmez, yüzyıllar boyunca uyumaya devam ederler. Kehf suresinde bu sûre 300 veyâ 309 yıl olarak geçer. Bu sürenin sonun ilâhi bir sevkle uyandırılırlar. Ne kadar zaman geçtiğini bilmezler ancak çok az uyuduklarını zannederler. Acıktıkları için bir arkadaşlarını şehre yiyecek getirmesi için göndermeye karar verirler. Bu kişinin adı Yemliha’dır ve O'nun kılık değiştirerek halini kimseye bildirmeden gidip gelmesini söylerler. Yemliha, şehre geldiğinde çok değişmiş bir şehir bulur. Bu kişi geçen zamanın farkına varır ve o zamanın hükümdarının yanına zütürülür. inanca göre bu hükümdar gençlerin dinindendir. Başlarından geçenleri hükümdara anlatır. Daha sonra gidip arkadaşlarına haber verir. Daha sonra tekrar hepsi uykuya dalarlar. Halk onların uyudukları mağaranın girişine bir mescid yapmaya karar verirler.

    Kişilerin isimleri[değiştir
    Bu hükümdarın adının rivâyetlerde birkaç varyasyonu bulunmaktadır. Bunlar; Takyanus, Dikyanus,[8] Dekyanus’tur.[9] Ashab-ı Kehf'in isimleri hakkında da rivâyetler muhteliftir. Onların adlarının rivâyetlerdeki varyasyonları şöyledir;

    Mekselina, Mekselmina,[10]
    Yemliha,[11]
    Mislina,
    Mernuş,
    Debernuş,
    Şazenuş.
    Memleketleri

    Uygur Özerk Bölgesi'ndeki mağara ve eklentileri. Burası, yöredeki Uygur Müslümanlarına göre Kehf sûresinde anlatılan mağaradır
    Ashab-ı Kehf mağaraları dünyanın değişik ülkelerinde kendilerine atfedilen makam ve anlamları ile farklı dinlerden insanların inandığı ve ziyaret ettiği önemli inanç merkezleri hâline gelmiştir.[1] Dünyada bu mağaraların kendi sınırları içinde olduğunu iddia eden 33 kentin dördü Türkiye'dedir; Afşin, Selçuk, (Efes), Lice ve Tarsus. Bunlardan hangisinin onların mağarası olduğu konusunda islâmî ilim dünyâsında bir fikir birliği yoktur.

    Ashâb-ı Kehf'in yaşadığı şehir, bir rivâyete göre, adı önceleri Efesos olan bir Tarsus'tu.[11] Adı geçen Tarsus'un, günümüzde Türkiye'nin Mersin ilinin ilçesi olan Tarsus olduğu konusunda genel bir kabûl vardır. Ancak, Kahramanmaraş ilinin bir ilçesi olan Afşin kentinin halkı, Ashab-ı Kehf'in yaşadığı şehrin Afşin olduğunu savunurlar. Bunun bir sebebi, şehrin adının eskiden Efesos (veyâ Efsus) olmasıdır. Türkiye'deki Müslümanlar nezdinde mağaranın yeri hakkındaki tartışma daha çok Afşin ve Tarsus ilçeleri arasında olmaktadır. Ashab-ı Kehf mağarasının Afşin'de olduğunu kanıtlamak için Afşin Eshâb-ı Kehf Derneği, bilim adamlarından oluşan bir heyete rapor hazırlattı ve bunu yerel mahkemede açtıkları keşif davası ile karara bağlattı. Tarsuslular da, Tarsus şehrine iki saat uzaklıktaki Bencilüs (veya Encilüs) denilen dağdaki mağarayı tefsirler, tarihi kaynaklar ve arşiv belgelerine dayanarak Ashâb-ı Kehf Mağarası olarak göstermektedir.

    Diyarbakır'da da Ashab-ı Kehf'e atfedilen bir mekân vardır. Kehf sûresinin 17. âyetinde geçen "(Resûlüm! Orada bulunsaydın) güneşi görürdün: Doğduğu zaman mağaralarının sağına meyleder; batarken de sol taraftan onlara isabet etmeden geçerdi. (Böylece) onlar (güneş ışığından rahatsız olmaksızın) mağaranın bir köşesinde (uyurlardı)."[12] meâlindeki tanımlamaya uygun bir mağara Lice'de bulunmaktadır. Yerden yüksekte ve üzerinde gölgelik şeklinde bir çıkıntı olan bu mağara, içeriye doğru girintilidir ve âyette geçen tanıma uymaktadır. 12. asırda Artuklu hükümdârı Melik Âdil burayı imar ettirip buraya bir kitâbe yaptırdı. Tarihçi Abdürrezzak Semerkandî'nin bir eserinde şöyle geçmektedir, "Sultan Üveys, Lice'deki Ashab-ı Kehf'e Bingöl üzerinden sefer düzenledi ve Muş Ovası'na vardı".
    Tümünü Göster
    ···