arşimet

dalmış küvetin içine. tabi sıcak su vücuda temas ettikçe kıpırdanmış falan filan derken. ulan bi bakmış, bu suya girdiği sırada su taşıyor.
kalmış küvetin dışına çıkmış, su seviyesi eskisinin altında.
tekrar küveti fullemiş suya girmiş. suya girdiği oranda su taşıyor.
ananskm demiş. abi bi fırlamış dışarı. üstünü bile giymemiş ve bu esnada hepimizi bildiği o çıplak eureka eureka (buldum buldum) diye bağırıp koşturarak evine çıplak şekilde varmış.
tabi züt korkusu dostlar. siz de bulsanız siz de çıplak koşardınız.
ya da koşmazdınız *
neysecime. olm adam o an, cisimlerin suya daldıkları hacimleri kadar su taşırdığını farketmiş. sonra bi kabı full su ile doldurmuş. içine tacı atmış. tacın taşırdığı suyun hacmini ölçmüş.

ve kuyumcunun kelle gitmiş. adam hakkaten saf altından yapmamış ya la.

bizim eleman da tabi mükafat falan, bu formulü geliştirmiş geliştirmiş işte suyun kaldırma kuvvetiyle ilgili diğer formülleri bulmuş

ki gerisi çocuk oyuncağı

milletin ağzı torba değil ya, tutturmuşlar olm bu kralın tacını kuyumcu saf altından yapmamış, içine başka şeyler de karıştırmış falan filan. kral başta giblememiş ama tacı sırf gücünün sembolü diye yaptırdı ya, insanların konuşması da hoşuna gitmemiş..
neyse dur ben bunu kontrol ettireyim demiş. demiş ama kontrol nasıl? taç bildiğin altın renginde. hem de o kadar güzel ki, en ufak parçasının alınmasına bile kıyamıyor. ona danış buna danış derken, memleketin en iyi bilim addıbını bulun bana gelin demiş.
ve evet arşimet'i getirmişler.
kral böyleyken böyle, durumu bizim elemana anlatmış bi güzel. bunun çaresini bul, bulamazsan kellen gider, taçta en ufak bir bozulma olur da önce s.kerim sonra kelleni alırım demiş.
arşimette tabi züt korkusu falan. neyse almış tacı koymuş karşısına, kara kara düşünmeye başlamış.
o zaman bilim adamları d=m/v yani özkütle = kütle/hacim formulünü biliyorlarmış. arşimet'te bizim taç saf altından olduğundan altının özkütlesini biliyormuş. e ağırlığı da belli. tartarak ortaya çıkar. formüle koymuş. bu değerlere göre bunun hacminin atıyorum kafadan 1 birim olması gerekli demiş. ama hacim biliyorsunuz cisimlerin uzayda kapladığı alana denir. e bu eşsiz tacın hacmini hesaplama da imkansız. varsa yoksa çaresi tacı eritmek, bir kaba dökmek ve hacmini bulmak. e bu sefer de kral m.kecek. düşün taşın bulamamış dostlar. neyse arada bir iki attırmış bişey yapmış. dur demiş bi duş alayım. gitmiş hamama, küveti şöyle güzelce sıcak suyla doldurmuş.

beyler olayın gerçeğini açıklıyorum. arşimet evet doğru suyun kaldırma kuvvetini buldu ama onu bu buluşa sevk eden olay neydi kimse bilmez.
bir gün kral ihtişdıbına ihtişam katmak ve gücüne sembolize etmek için bir taç yaptırmak istemiş. hemen emir salmış memleketin en iyi kuyumcusunu bulup önüne getirmişler. kendisi "bana dünyada eşi olmayan ve saf altından, görenlerin hayran kalacağı ve ihtişamından gözünün kamaşacağı bir taç yapacaksın demiş. adam tabi eli mecbur emredersin sultanım padişahım (o zaman tabi yönetim şekli tam bu şekilde değil. hikayeyi karmaşıklaştırmasın diye böyle yazıyorum) demiş.
neyse bu kuyumcu bi çalışma içine girmiş harala gürele günler haftalar derken bir kral tacı getirmiş ki, 7 diyarda tam 7 hafta boyunca insanlar sadece bu tacın güzelliği ve ihtişamı ile ilgili konuşmuşlar. anlatan bir daha anlatıyor ama her anlatışında ayrı bir ayrıntısından bahsediyormuş. tacın kainatta başka bir eşi olmasının mümkün olmadığı zaten ortadaymış ama daha güzelinin bir daha gelmeyeceği de kesinmiş.
neyse bizim kral tacı beğenmiş tabi, kuyumcuyu da birsürü altınla ödüllendirmiş. gel zaman git zaman ortalıklarda bir dedikodu yayılmaya başlamış.

arşıloh

kaldıramazsan kaldırırlar gülüm

yere çizdiği geometrik şekillere bakıp dusunurken onu öldürmeye gelen askerlere son söz olarak şekilleri bozmayın diyen ibretlik adamlardan

(bkz: bana bir kaldıraç verin dünyayı kaldırayım)
Arşimet'i züt eden @2

nudistdir.