0
hem de iş arkadaşımla.
okumayanlar gibimde bile olmaz
sevgilimle iş yerinde tanıştık. daha ilk iş günümde ilk el sıkışmamızda heyecandan beni dümdüz etmişti ve onunla sevgili olacağımızı hissetmiştim. bir şekilde hep gözgöze geliyorduk. nefes alamadığımdan ne ben gidiyordum onun yanına, ne de o geliyordu yanıma ilk adımı atmak için.
derin bakışlarında masum bir hüzün saklıydı. beni en çok çeken şeylerden biri de oydu onda. bir akşam mesai bitimine yakın onu ağlarken gördüm. masasına kapaklanmış, çalışma arkadaşlarının yokluğunda tek başına gözyaşlarıyla ıslatıyordu yanaklarını. dudaklarının barajına takılan elmas taneleri bile o hüznün enkazında öyle güzel görünüyordu ki..
yanına gittim. hiçbir şey demedim. oturdum yanına. birkaç dakika hiçbir şey demeden öylece oturdum. o da varlığımdan rahatsız olmadan öylece ağladı. hiçbir şey konuşmasak da garip bir hisle hüznünü paylaştığımı hissediyordum ve bunu onun da hissettiğini hissediyordum. birkaç dakika sonra ağlamayı bıraktı. doğruldu. öylece bir noktaya bakıyordu. elini tuttum. elime sımsıkı sarıldı. ben de ellerine... asansöre kadar yürüdük yüzümüze bakmadan. kapıdan aynı anda girdik asansöre. birbirimizi ikimiz de aynada görünce, bakışlarımızdaki şaşkınlığı canlı canlı fark ettik. sanki yıllar yılı birlikteydik. sanki o eller hiç ayırt olmamış ve ne zaman bir araya geldiği geçen zamandan dolayı unutulmuşçasına eskilere dayanıyor gibi eğreti durmuyorduk birbirimize. aynadan birbirimize baktık sonra. biraz yakınlaştık birbirimize. birlikte olsak nasıl olur onu düşündüğümüzü ikimiz de görmek istiyorduk sanki... bunu ikimizin de bilerek yaptığının farkındaydık... onu da hissediyorduk.
asansörden inince durduk. nereye gideceğimizi bilmez halde, kim bir şeyler diyecek diye bir sessizlik oldu. ona döndüm. gözlerinin kenarında kalan damlaları ellerimle sildim. gülümsedi. sonra saçlarını düzelttim. yanaklarını avuç içimde eritmek isterken tatlı bir gülümsedi. sonra adımlarımız bizi bir bara zütürdü. neye üzüldüğünü sormadım. o da anlatmadı. birbirimize tek bir soru cümlesi bile yöneltmedik o gece. sanki bir hikayeyi tamamlar gibiydik. sanki bir masal yaratır gibiydik. sanki birimiz lamba, diğerimiz cindik... birimizin başladığı hayale diğeri devam etti, birimizin söylediği cümleye diğerimiz başka bir şey ekledi ve o gece hep öyle sürüp gitti. böyle başladı ilişkimiz.
birkaç ay sonra durduk yere o gece neye üzüldüğünü söyledi. erkek arkadaşından ayrıldığını ve o gece kendisine pislik muamelesi yaptığından bahsetti. detay vermesine izin vermedim. sadece eski iş yerinden biriyle birlikte olduğunu öğrendim o kadar.
3 ay öncesine kadar hiçbir sorunumuz da yoktu. ne zaman iş yerimize yeni bir eleman geldi başka şubeden, o zaman tadımız kaçtı. ilk andan itibaren hep zıt gittiler çocukla. işte kimse için huzur kalmamıştı. bir şekilde hep kıl gidiyorlardı ve ikisi de birbirine karşı tutarsızdı. ortayı bulmak için, ortamı yatıştırmak için çok çaba sarfettim ama olmadı. eleman iyi biriydi. ya da ben öyle sanıyordum. sevgilimin olmadığı zamanlarda elemanla içmeye falan da gidiyorduk. sevgilim önceleri birlikte takılmamıza kızıyordu, sonra bir şey dememeye başladı. buna şaşırsam da iyiye işaret sanmıştım. sonra da eleman hakkında sorular soruyordu.
geçen hafta yine kötü tartıştılar. herkesin sinirleri gerildi. müdür de ikisine ceza olarak mesai verdi. birikmiş işleri bitirmek üzere ikisi de mesaiye kalacaktı hep. geçen 2 gün ailevi sebeplerden dolayı sevgilime sürpriz yapıp işten almak istedimse de ailevi sebeplerden dolayı yapamadım. ama bugün işe gittim. şubenin anahtarı çok az kişide vardır. biri de bende. sürpriz olsun diye haber vermedim. elimde çiçek ve çalışan iki huysuza çikolata alıp, yanında kırmızı şarapla şubeden sessizce içeri girdim. üst kata doğru merdivenleri çıkarken önce kavga ediyorlar sandım. bir an elemanın sevgilime zarar verdiğini düşündüm. kan beynime sıçradı. sinirden titredim. daha hızlı çıkarken merdivenleri o andan sonra, seslerin kavga sesi olmayabileceğini anladığım anda o sinirden titreme kendini hüzün uçurumunun kenarında intiharı bekleyen bir berduş suskunluğuna büründü. içimden "hayır" diye sessiz dualar ettim. merdivenlerin sonuna doğru seviştiklerini anladım ama bir şey beni yanıltsın, mucizevi bir şekilde saçmalamış olmama sevineyim istedim. son adımı atmadan önce durdum. sonra gücümü toplayıp son bir nefes alarak oldukları yöne yöneldim.
sevgilimi masanın üzerine yatırmıştı ve elemanın arkası bana dönüktü. o an şarabı herifin kıçına sokma arzusu dolsa da içime, yürümeye dahi takatim olmadığını fark ettim. sevgilim fark etti beni. toparlanırken bile o son zevk kırıntısını bırakmak istemeyişini yüzünden okuyabiliyordum. ağlamanın bile yakışabildiği, hüznün bile güzelleştirebildiği o yüz; benim için mide bulanırıcı bir hale gelmişti. toparlandılar. refkeks olarak kendilerini koruma içgüdüsüyle masanın arkasına geçtiler. ben hiçbir şey demedim. oturdum. bana bakıyorlardı. şarabı açtım önce yavaş ve sakin. sonra elimdeki 2 piyaleyi doldurdum. 3.sünü ise boş halde koltuğuma koydum. şarap dolu 2 piyaleyi usta bir garson edasıyla masalarına bıraktım ve oturduğum koltuğa geri döndüm. sonra piyaleme şarap koydum. onlara doğru kadeh kaldırdım ve şarabımı içtim. sonra da sessiz sedasız uzaklaştım ordan.
aradan 10 dakika geçince sevgilimin en yakın arkadaşı aradı. o da iş yerimizde çalışıyor. meğer eleman, eski iş yerindeki sevgilisiymiş. sevgilimle barışabilmek için bizim şubeye gelmiş. sevgilim hakkında renk vermemeye çalışsa da asıl anlamaya çalıştığı şeyin bundan sonra napacağım olduğu açık. onları işten mi attıracağım, kafalarını mı kıracağım, susacak mıyım... "zeten herkes biliyordu eski sevgili olduklarını" ile başlayıp gözümde küçülmesine sebep olan cümlelerini bölmek bile istemedim. o kadar değersiz laf kümesiydiler ki benim için. varlıklarına anlam biçmiş olmak dahi istemedim. lafı bitip ne diyeceğimi sorduğunda "sevgilim hamile olduğu için önce bebeğin kimden olduğunu öğrenmek için tıbbi olarak ne gerekiyorsa onu yapacağım, sonra da sevgilimin annesiyle elemanın ilişki yaşadıklarını sevgilimin bildiğini sandığından ama yüz etmek istemediğinden dolayı ters gittikleri yanılgısına vardığımı bugün anladığımdan, size sonraki hayatınızda başarılar dileyeceğim. sanırım bunu siz de bilmiyordunuz." diyerek telefonumu kapattım. sanırım yarın, çok farklı hayatımın ilk günü olacak.
Tümünü Göster