1. 1.
    0
    21 temmuz 2011 günü güneş ışınları doksan dereceyle kolombiya'daki portakal ağaçlarına düşmekteyken aynı anda daha dar bir açıyla istanbulda yarı aralanmış bir perdenin geçit verdiği boşluktan arkhes witchke'nin yüzüne düşüyor ve onu içine daldığı derin uykudan uyandırmaya başlıyordu.
    arkhes witchke gözlerini açmış yatağında yarı doğrulmuş bir halde hayattan bıkkın bir insan nasıl duruyorsa öylece duruyordu. odasına sızan ışığa küfretti sonra... ayçiçeğine kolombiyadaki meyve tabaklarına sövdü. kelimeden balçıklarla sıvanmayıca ışık, nikontinden parmaklarıyla kapattı gözlerini.
    sonra sarıya boyadığı duvarlarına, onu uyku mahmurluğundan kurtaracak bir şey var mıdır diye baktı. yoktu. penceresi ve masasının üstünde gezindi gözleri. karaladığı kağıtlar hangi sayfada kalındığı hatırlanmayan kitaplar. penceresini tamamen örtmeyen yarı aralanmış perdesi.
    bi an pencereden gelen seslerin yarattığı enerji etkileyiverdi arkhes'i birden. kalkıp bir şeyler yazacak oldu, sonra dedi içinden, sonra yazarım. yavaş yavaş kendine geliyordu ve garip bile olsa bir şeyler söylemesi gerektiğini hissetti.
    sesi hala votka kokuyordu ama;
    - yine kolombiyadayız demek
    ···
  2. 2.
    0
    güneşin ışığının kolombiya venezuella guyana çad nijerya mali sudan habeşistan hindistan seylan vietnam filipinler'e her sene dik açıyla düşmesi onun doğum günüyle çakışan coğrafi bir olaydı.
    Arkhes sayı doğrusu üzerinde nöronlarını hareket ettirerek ustaca kaç yaşında olduğunu hesaplayıverdi.
    Arkhes Witchke gezegenin üzerinde 35 tam tur atmış oluyordu. güneş sistemini bir lunaparka benzetti hala yatağın üzerinde yarı doğrulmuş bıkkın bir adam gibi otururken: eğlence potansiyeli yüksek ama bunun garantisi verilmeyen büyük bir lunapark. insanların biyolojik ömürleri yapılan istatistikler ve şairlerin öngörüleri doğru kabul edilirse Arkhes Witchke bu lunaparkta 35 tur daha atacağını hesap etti. yalnız bıkkın ve garipti ama dudakları bir kez daha açılıp kapandı:
    - yaş otuz beş, yolun yarısı eder.
    ···
  3. 3.
    0
    şu an bulunduğum ortamda sibel canın yarrk yurrak şarkıları çalıp sinirimi stresimi artırmasaydı yazmaya devam edeceğdim.

    geri döncem amk.
    ···
  4. 4.
    0
    http://www.facebook.com/v...142996463851&comments
    ···
  5. 5.
    0
    duvarda sayfalarının kopartılması epeydir unutulmuş takvime göre Arkhesin yolunun yarısı bir cumartesi gününe denk gelmişti. bıkkın ve hiç bir şeyi canı istemeyen şabat Arkhese şanslı bir piyango gibi görünmüştü. insansız mesaisiz özel bir gün. arkhesi şu an gülümseten şey kel müdürüydü. arkhes rus klagiblerine eline sürmeyi çoktan bırakmıştı ama müdürü ona her seferinde bir dostoyevski kahramanı gibi çarpık çurpuk ve garip görünürdü.
    gözünün önüne arkhesin içinden muhittin dediği müdürlerinin işyerinde herkesin sevdiği bir kızın doğum gününde onun için yaptığı sersem ve sefil konuşma gelmişti. aslına bakarsanız Arkhes işyerleri insanlar ve doğumgünleri geometrisiyle falan ilgilenmiyordu. böyle bir şeyin için öklit dünyasında ya da oxfordun herhangi bir yer ve zamanda bastığı bir sözlüğün içinden olumsuz bir sıfat aramak israf olurdu ona göre.
    hayattaki pek çok şey için gereksizdi bu durum. "gereksiz" bu kelimeyi seviyordu Arkhes. geçmiş doğum gününü pazartesi günü üçgenleştirebileceklerini düşündü daha sonra. böylece uyandığından beri üçüncü cümlesini kurdu:
    - Ne kadar gereksizler.
    ···
  6. 6.
    0
    Arkhes Witchke nihayet yatağından kalkmayı başardı. banyosundaki çatlak aynanın karşısına geçip yüzünü gördüğü zaman aç olduğunu da hatırladı. bu durum canını sıktı çünkü evde ekmek olmadığını biliyordu. ekmek almak için dışarı çıkmak zorunda olmak medeniyetin tuzakladığı can sıkıntılarından biriydi işte.
    sonra telefonla bir şeyler sipariş edebileceğini ve böylece dışarı çıkmak zorunda kalmayacağını düşünerek biraz olsun rahatladı. kırmızı yeşil ve mavi kablo. doğru kablo kesildi ve can sıkıntısı denilen konvansiyonel bomba infilak etmedi.
    bu memnuniyetini günün ilk sigarasıyla kutlama düşüncesi geçti zihninden. araç komutanı ve görev kağıdı hazırlandı banyosundan odasına doğru harekete geçti. yatağının baş ucunda duran sigara paketine baktı.
    dördüncü cümlesini kurdu:
    - inşallah sigaram vardır.
    ···
  7. 7.
    0
    o sırada kolombiyalı bir medyum o sigara paketinin boş olduğunu hissediyordu. Arkhes dün gece 12 kez sigara paketi... onları tek tek zor yanan çakmağıyla buluşturmuştu. ve tabi ki tanrı onun için bir sigara dilemiyordu.
    Arkhes yüzüstü bırakılmış bir peygamber gibi boş sigara paketine bakarken, insanlık tarihinin kaybolan işe yaramayan tanrılarını düşündü. ol denildiğinde bir evren oluşuyor ama tek bir... uygun görülmüyordu. tanrının insanlara uyguladığı teolojik test kaç aşamalıydı?
    jesus christ: tanrıyı denemeyeceksin
    Arkhes de isa gibi çarmıhında tek başına ve terkedilmişti. tanrının çok yukarılarda olduğunu ve kendisini duymayacağını hatırladıktan sonra telefonla yemek sipariş ettiğinde yemekle beraber bir paket sigara aldırmaya karar verdi.
    regl olan kolombiyalı medyum: bugün çok tuhaf şeyler hissediyorum.
    özdemir asaf: biri gelmeyecek.
    ···
  8. 8.
    0
    Arkhesin peryodik olarak gerçekleşen açlığı istanbul kebap piyasasınn küçük atomize bir noktasıydı. domates kebabı adana kuzu şiş... vs memeliler acıkıyorlar. ve bu gerçek o kadar açık ki bunu bilip para kazanan çok sayıda insan var. too many capitalist. ve eğer gönderilen kebabın yanına kolonyalı mendil, bol miktarda acılı ezme ve lavaş koyuyorsa bu para kazanmak isteyen adama erdemli ve ahlaklı bir kapitalist diyebiliriz.( beni affet marksist değer teorisi)
    pek çok üniversitenin son derece fuzuli lakin kendinden emin işletme profesörleri gerçeği her sömestr haykırıyorlar. kalite detaylarda gizlidir. ve bu apansız saldırıya karşı öğrencileri tarafından pek sevilen ve az izlenen tv kanallarında ara sıra boy gösteren kırmızı(red kit) top sakallı sosyoloji hocası daha ilginç bir bakış açısını ekliyor her vize final ve bütünlemede.
    kebap dünyası ve althuser
    açlık ve devletin idelojik araçları.
    finaldeki sorunun yanıtı: hayat birileri para verip para üstü aldıkça birbirlerine ince ve görünmez bağlanan iplerle her yeri kuşatmıştır.
    gençlik fotokopi...
    ···
  9. 9.
    0
    havalandırması zayıf Althuser kebap salonunun içinde gittikçe artan sıcaklığın beklenen etkileri oluyordu.

    artan dünya nüfusu ve azalan yağmur ormanları.

    ateşin önündeki usta alnında biriken tere alışmış görünüyor garsonlar kapı
    önüne çıkıp buyrun buyrunlarla sıcaktan kamufle oluyorlar, çıraklar telefonla verilen siparişleri zütürmek için istekli oluyorlar ( bigiblete binmenin keyfini de göz ardı etmemek gerekir)

    müşteriler dışarıya konulmuş basalara oturmaya çalışıyorlar ve içeride kalıp yemekleri önüne konulanlar da olağandan daha hızlı yiyorlardı yemeklerini.

    böyle bir anda ucunda Arkhesin olduğu telefon kebapçının telefonunu çaldırmış ve bir müşteriye ayran zütürmek için telefonun yanındaki dolaba yönelmiş bir çırak hemen açıvermişti telefonu.

    - Althuser kebap, buyrun.
    ···