arkadaşımın sevgilisini 1 sene boyunca siktim

ankara'da olanlar bilir. passage denilen günah ve zina yuvası vardır. yüksek volümlü müzikler eşliğinde gençlerin kıvrak figürler sergilediği ve karşı cinse kur dansı yaptığı bir mekan burası. gittik beraber. içerde 3 5 zenci de vardı. muallakler nasıl kendilerine güvenerek yürüyorlar içerde. bi an sinir oldum binlere ama sonra yanımda irem'i görünce geçti bütün sinirim.

sağa sola ilk bakındım karaoke yapmak için ama sistem yoktu kodumunun mekanında.ilk gece ki etkileşimi bir daha yakalamak için çakallık yapacaktım ama ilk plan zütünde patlamıştı.

baktım iş başa düştü artık irem'i kıvama getirme görevi bana düşüyordu. öncelikle yaptığım bi muallakliği anlatayım beyler. bara geçtim tek başıma. irem'e içinde gavur gibi alkol olan bi kokteyl yaptırdım. bildiğiniz balyoz amk. benim kafa fena sayılmazdı. o yüzden kendime alkolsüz ama irem'in içkisiyle rengi tutacak karışım hazırlattım. bildiğiniz muallakyim lan ben.

planın ilk aşaması hayata geçmişti. bardağın yarısına geldiğinde irem'in hareketlerinde bir sarsaklık oluşmuştu. kokteyl işe yaramıştı. ben de ara sıra yüzümü ekşiterek içiyordum alkolsüz içeceğimden...

yavaşça yanına sokulmaya başlamıştım irem'in. ellerimi yavaşça bacaklarında gezdiriyordum. gözlerini kapayarak kendini yavaşça geriye doğru bıraktı. beden dilinden mesajı almıştım ve doğru yolda ilerliyordum.

bacaklarında gezinirken ani bir hareketle arkasına geçtim hatunun. kulak memesini emmeye başladım. kulak memesinden sonra boynunu ufak ufak emmeye başladım. zevk aldığı her halinden belliydi hatunun...

sonrasın da o an için beklemediğim bir teklif geldi irem'den. hadi bize gidelim dedi. gecenin sonu zaten irem'in yatağında bitecekti ama bu kadar erken gidelim diyeceğini tahmin etmiyordum. tamam gidelim dedim ve mekandan çıktık.

eve girdiğimizde de aynı agresif tutumu devam etti irem'in. ben de artık hiç duygusallığa yer vermeden ağzına verdim. dalga yeterince kıvama gelince seri bir haraketle domalttım hatunu. başka hiç bir pozisyona sokmadan yapıştırdım hatuna. pozisyonun da verdiği avantajla bütün vücudumla gel git yaparak vuruyordum mala.ilk postayı boşalırken fiziki olarak yormuştum.ama pes etmişe benzemiyordu...

ilk postayı attıktan sonra ne oldu erkekliğin buraya kadar mı indimi çükün dedi. her erkek gibi sinir oldum mına koyim. daha destur lan biraz zaman geçsin dedim içimden.

ikinci postaya koyulurken bu gazla başladım. misyoner pozisyonunda altıma alarak yapıştırmaya başladım. taşaklarım roket gibi dıbına çarpıyordu. hızlandıkça hızlandım mala vururken ama yol yorgunluğu alkol derken fiziki olarak yorgun düşmüştüm. yavaşladım ve kısa bir süre boşaldım. 2 postayı attıktan sonra kedi gibi olmuştum. ama irem tam tersi ne oldu erkekliğin buraya kadar mı demeye devam etti. beni sinirlendirmek söylediğini anladım artık. pgibolojisi bozuk gibiydi. ben de pek ses etmedim ve sarılarak uyumaya teşvik ettim.

eve gelince direkt olarak mutfağa daldım. büyük bir hamaratlıkla malzemeleri kaba koydum ve çırpmaya başladım. krep yapacak binlere tavsiyem ne kadar hızlı ve çok çırparsanız malzeme o kadar kaliteli olur.

kısa bir süre sonra krepler hazırdı. yanına krem peynir ve çokokrem de koydum. başka bir tabağa da aldığım kurabiyeleri yapıştırdım. birer bardakta portakal suyu devirdim bardaklara. daha ne olsun lan. bildiğiniz mis gibi kahvaltı hazırdı.

yüzünü yıkadıktan sonra tekrar geldi odaya. kahvaltıyı isterse salonda yapalım dedi üst perdeden ses tonuyla. ben de ağzımda krep elimde portakal suyu he olur dedim. tepsiyi tekrar aldım ve salona doğru geçtik.

sigarasını bitirdikten sonra yarım saat sonra dersim var üstümü giyinip çıkmam lazım dedi.bir şey demeden başımla onayladım. odasına geçti hazırlanmaya başladı. o an aklımdan bu kızın derdi ne lan mis gibi kahvaltıyı zehir etti dıbına koyim. acaba gitmemi mi istiyor yoksa bunların hepsi oyun mu diye geçirdim. kafamdan bunlar geçerken salona geldi tekrar.sen ne yapacaksın bugün dedi. bilmiyorum yapacak birşeyler bulurum dedim. gün içinde haberleşiriz o zaman diyerek çıktı evden. elimde bu sefer bitmiş portakal suyuyla kaldım keriz gibi.

arayı kiraladıktan sonra internetten ankara'yı araştırmaya başladım. yakınlarda gidilebilecek güzel bir yer bakıyordum. internetten biraz fikir sahibi olduktan sonra öğrencilerin takıldığı bir cafeye attım kendimi. durumu anlattım ve fikir istedim. gölbaşı diye bir yer varmış o vakit öğrendim.''abi güzel mekandır. gibtiminin ankara'sında nadir su birikintisinin olduğu yer'' dedi. mantıklı gelmişti. kararımı vermiştim. akşam gölbaşı'na gidecektik...

biraz dolandıktan sonra irem'i aradım.dersin bittiyse buluşalım dedim. 10 dakikaya cemal gürsel üstünde olurum dedi. telefonu kapattım ve kampüs çıkışına doğru yollandım.

kendi kendime mi anlatıyorum beyler yok mu okuyan.

hava yavaştan kararmaya başlamıştı. gideceğimiz yer belliydi beyler. istikamet gölbaşı. yolu tarif etti ve yavaştan yola koyulduk. yarım saatlik bir yolculuk sonunda gelmiştik. manzara fena sayılmazdı. mogan gölüymüş geldiğimiz yer. gölün kıyısında villalar falan vardı. tenha bir yere çektim arabayı. bagajdan şarapları getirdim. şaşırmıştı irem.ama mutlu gibiydi.böğürtlen şarabını çok severim dedi. radyoyu'da açarak içmeye başladık...

gelen entryler üzerine kısa bir karalama ihtiyacı duydum sayın binler.

öğrencilik zamanı maddi durumum fena değildi. şimdi taka sardım o ayrı konu ama, kendi içinde bulunduğunuz öğrencilik koşulları ile karşılaştırma yapmayın üzülürsünüz..

maddi konuların dışında dikkatimi çeken diğer bir konu daha var. yaşadığım olayı onaylarsınız onaylamazsınız gibimde değil. herkesin popisi kendine.ama başkalarının yaşanmışlıklarını okuyunca acı çeken insanlar görüyorum. sakin olun ve kin kusmayı bırakın beyler. okuyun geçin gitsin.

bu gece yazmaya devam edeceğim. liseliler bi gitsin hele. hadi eyvallah.

trenin kalkmasına az bir süre vardı. garın dışarısında sigara içiyorduk.son dakika ayrılırken hüzünlendim nedense. ankara ve irem el ele verip beni duygusal bir adam yapmışlardı. ankara için gri,çok soğuk şehir denilmesini anlıyorum ama bence ankara'yı güzel yapan tarafta bu.bunca griliğin ve asık suratlı devlet memurunun arasında tuttuğum zaman içimi ısıtan bir çift el vardı.

trenin kalkış vakti geliyordu...

kargaşa geçmişti. trafik kazası geçiren elemanı içeri almışlardı. ilk müdahalesini yapıyorlardı.ben de garip bir ruh hali içindeydim. acil servisin iç kısmını gezmeye karar verdim. kapıyı açtım ve sol tarafımda beliren hemşireyle göz göze geldim.ilk cümleyi ben kurarak kardeşim içeride. yürümekte zorlanıyor. dışarı çıkmasına yardımcı olacağım dedim. konuşmadan eliyle onaylandı hemşire. yine yürümeye başladım...

acı çeken insanları görünce ne yalan söyleyeyim içim bir kez daha rahatlamıştı. ben ve onlar diye bir ayrım yapmam gerekirse ikimizde acı çekiyorduk. sadece seçtiğimiz biçimler farklıydı.

içeride gezinirken telefonum çalmaya başladı. arayanın irem olmasını o kadar çok istiyordum ki...

̤̰͇̫̝̺̺̮̭̤̘̮̋̉ͧ̇ͬͪ̍̽͊ͩ̉ͩ͆ͨ͊̂̆̀̚͝͡͝ą̴̛̣̭̲͕̮̭̙͓̹̮̬̲̣̻̖̬͗ͫͧ̓͆ͥ͒̃͌ͩͨ̓͋͐ͧ̇͘͠j̶̧̛̰͙̣̜̪̲̙̙̖͎͓͈̗̭͓͉̙̙͆͋ͥ̓̿̉̓̌͂̊̉ͭ̄̑́l̸̩͉̞̰̭̙͉̮̀͒̇̐ͧ͑͂̕ͅͅk̨̲̝̪̟̪̼͉̗̓̄͂̂̅͟s̡͂̑ͬ͊̄̃̿̏̈̂̏ͮ̓͌̍ͨ͑̀͞͝͏͙͇̗̟̪ḑ̵̵̵͈̰̠̩̯͍̘̱͇̝͖̞̩̤̎̈́ͯͅͅj̡͓̜̯͙͍͙͖̺͉̼̫̲͉͕̥̿͌͒͆͐ͭ̉͢f̸̞̞̱̘̖̥̬̩̠̫̰̺͇͖͍̱ͯ͊̓̂͆́̚͢͠l̶̮̜̪̥̼̮̙͉͖̙̼̳̻͙͋̌̑̌̃̓͌ͥ͑ͤ̓̀k̢̳͎͓̜̱͍̥͙̪͈͓͎̺̬̻̯ͧ͗̏ͤ͛ͩ͐͋ͣͫ̓̀ͪͫͯ͑̚͡;̷ͣ̑̆ͯ̆̋͋̒ͩ͊̋̇̒ͦ̿̐͞҉̷̻̖͎̦̼̺͕̜s̾̍ͩ̀̈ͩͭ͒͑͏̸̧̜̩͓̬͕̫̣̬̝̕ͅͅj̸̛̯̞͎̰̮̻̺̦͔̥̩̪̦̞̺͎͒͊͗̅̌͗ͮà̡̩͙̙͚̩̦̝̰̙̪̻̥̙̻̹̬̟̮̊̑̍͑͌̅ͥ̅ͦ̚̕l̵̟͓͉̦͕̮̠͎̜̬̰̥̣͚̳̅͛̈͐͗̇̈́̎̽ͬ́͒ͩ̽́ḵ̨̛̼̼̥̮̻̅̈̉̑ͧ̈ͪ̊ͣ̔̓̃͂̒̉̄̌̏̕͜͜ḓ̢̦͎̪̫̞͖͍͖̗̜ͣ̿ͫ̓́̋͐ͥ̓͐ͦͧͤ̐ͭͯ̑͟ͅj̭͇̠̬̗̹̟̭̟̯͈̮̭͈̠̥ͭ́ͭ͊̄͐̎̍̓ͪ̄̋̔͗͊͋͊́͂͡ͅf̸̧̛̦̭̝̞̞̗̫̪̮̗̌͑̈̆̅͜ͅn̵̛͋ͤ̐ͦ̽͒̈ͨ̉̋͑̓̾ͭͤ͏̨̢͎͚͚̝̜̞̱͍̖̝̙̼̫̹ŝ͌̀͂ͧ̔̈̏̚҉̯͇̰̳̱̭̥͉͞a̵ͯ̄̈́ͫ̃́̚̚͏̸̥̝͎̘̙̥͇̙̞j̵̛͋̇̀͗͗̓̄̐͐̔̓͋̓ͬ̂҉̣̟̞̦̼͍̭͙̲͈̭̖̤̠̤̳d̛̮̠͉̙̜̟͙͉̗̠̪̰̹̹͛̊ͩͤ̉͛̇ͬ͊̚͢͟n͇̝͖͖̼̳̤͙̣̗͍̣̗̹̈́̿̈͛͒ͬ̚͢͝f̨̪̗̮̰̘̳̰̺̰̠̟͙͗̿̄͒͆̈́̓̂́̀͝͞j̸̠̠̥̮̲̦͉͓̫̙̪͕͙̯͉̖̳͋̈́ͥ̀͑̇͛ͩ͒́̚͝j̴̮̹̞̟͓̥͉͉̻̩̣̺̗͖̦͙̖̫̑̔̇ͮ̌̔ͫͣ͐͆̿̆̄͘̕͜͞ḁ̷̡͖̬͓̰͖̞̬̱̣̺͙̖͓͈̊͛̈́̓̄̓̋ͯ͡͠ṡ̛̬͙̻̭͉̇ͭ̐̆͂̉̃̾̋̈́̾͘k͈̗̗̼̙͙̼͍̩ͧ̈́͗͊͌̍͂̾ͧ͞͞;̡ͯ̏͂͛͆҉̶͓͖̙͎̮͇̖̹͇̩͘f̸̯͙̦̦̮̻̬̬͎͈͕̹̱̩̒̌̇̈́̔ͦͤͮ̂̓͢͡ͅd͌ͧ̂̑̐͏̨̠̣̝̲̭̪͕͍̠̖l̗͍̗̗͉̤̱̩̱̗̹͖ͬ̐ͩͮ͒̓͑ͬͤ̔͋̓͗͆͋̈́̃͠͝