arkadaşımın sevgilisini 1 sene boyunca siktim

dinleyin beyler. ruhunuzu temizleyin.

http://www.youtube.com/watch?v=dR8enIV2GWw

bin devam et artık

@830 3 gündür düzenli yazıyorum panpa. bu gece de yazacağım.

BekliyoruZ hacı

Hadi be hacı

Hadi laa

rezerved amk pekekenti

hani qardastik lakn

yarım saat sonra tekrar yazmaya başlayacağım beyler. ön sıralardan rezervenizi alın. görüşmek üzere.

film bitmek üzereydi...

bu arada film ve yönetmen hakkında biraz bilgi vereyim. angelopoulos'un yüzyıl üçlemesinin ilk filmidir ağlayan çayır.2012'de üçlemenin son halkası olan öteki deniz filminin setinde geçirdiği kaza sonucu hayatını kaybetmiştir. izlenesi,değerli bir yönetmendir. izleyecek olan panpalara tavsiyemdir.

filmin bittiğinde saat 11'e doğru geliyordu. birer sigara yakarak ufonun karşısında oturmaya devam ediyorduk. sigaranın yarısına geldiğimizde oturduğumuz yerin sağ tarafında beliren kafayı fark ettim. kafadan daha çok camın üzerinden yansıyan bıyıkları görüyordum.'yassah hemşerim yassah' der gibi el kol hareketleri yapıyordu. irem'den öğrendiğim kadarıyla fakültenin güvenlik görevlisiymiş.

pek giblemedim o an için.'he abi he abi' anldıbına gelecek anldıbına gelecek beden hareketleri yaparak onayladım pala bıyıklı abiyi. pek ciddiye alınacak tipi de yoktu zaten.ama irem bu bıyıklı abiyi görünce pis pis gülmeye başladı. nedenini sorduğum zamansa 'sonra anlatırım diyerek' geçiştirdi beni.o an da merak etmiştim ama pek üstelemedim.

pala bıyıklı abi gittikten sonra ne yapacağımız hakkında konuşmaya başladık. eskişehir'de olduğu gibi yürümek geldi içimden. beraber kızılay'a ya da başka bir yere yürümeyi teklif ettim. irem'ede mantıklı geldi bu teklif. yavaş yavaş toparlanmaya başladık.

irem'in eşyalarını eve bıraktıktan sonra yavaş yavaş kızılay'a doğru yürümeye başladık. irem az biraz şaşkın bir ifadeyle ışığı yanan pencerelere bakıyordu. benim soru sormama izin vermeden 'bu saatte bu kadar evin ışığının yanması, ankara için devrimdir. devrim olmasa bile köklü bir reform paketidir' dedi. 'ne de olsa siyasal da okuyan kız bozmayayım şimdi' dedim içimden. bıyıklı güvenlikçiye yaptığım gibi 'he abi he abi' temalı el ve kol hareketleriyle karşılık verdim.

ama biraz düşününce ne demek istediğini anladım. ne demek istediğini anlayınca kendi içimde öküzlük yaptığımın da farkına vardım. bütün bu farkındalık duygusuyla beline sarıldım. ertesi gün tatil olduğu için eğlencenin dibine vuran ve ışıkları yanan memur evleri eşliğinde yürümeye devam ettik.

kızılay'a gelmiştik. ama tahmin ettiğimden daha kalabalıktı. sessiz sakin bir kampüs ve güzel filmden sonar bu kalabalık bana çekilmez gelmişti. 'daha sakin bir yere gidelim mi' dedim. kafasını sallayarak onayladığını anladım irem'in.

tunalı'ya doğru yürüyorduk. haziran direnişi boyunca aktif bir şekilde kullanılacak olan kenedi caddesine gelmiştik. kenediyi'de geçerek yolumuza devam ettik. kuğulu parkı merak ediyordum ve görmek istiyordum.

kuğulu'ya geldiğimizde saat artık 12'ye gelmek üzereydi. bakkaldan aldığımız biralarımızı bir yandan yudumluyor bir yandan sağa sola bakıyorduk. eğlenceli sayılabilecek bir kalabalık vardı o gece.

boş olan bir banka oturduk beraber.ilk oturma anında zütüm baya bir üşüdü ama çaktırmadım. sonrasın da irem'e 'bank çok soğuk istersen poponun altına elimi koyabilirim' dedim. çok kötü bir espri olduğunu yaptıktan 2 saniye sonra anlamıştım ama artık çok geçti...

bu taktan espriden ortamı arındırmak için lafı kuğulara getirdim.'ne kadar narin hayvanlar bunlar.pek sevimliler maşallah' kıvamında bir şeyler geveledim. sıçtıkça sıçıyordum o anlarda.ve en mantıklı yol olarak susmayı seçtim...

bu sessizlik anlarında parkı incelemeye başladım. fiziki alan olarak daha büyük bir yer bekliyordum. oldukça küçük bir yer sayılırdı.ama anladığım kadarıyla ankara'lıların sevdiği bir yer burası...

derken havai fişekler patlamaya başladı. irem'le kafamızı eş zamanlı olarak gök yüzüne kaldırıp oluşan manzarayı izlemeye başladık.

page 34 reserved

kitap ayracı

patlayan havai fişekleri iki velet gibi sessizce ve aynı yere bakarak izliyorduk.