/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 401.
    +2
    öyle kafamı omzuna koymuşken huzurluydum. dünyadaki yerimi bulmuştum. kendimi ona ait hissediyordum.ilk defa bir yerim vardı ulan şu dünyada.ben ana baba sevgisini de,yuva sıcaklığını da,her şeyi onda buldum. benim bütün dünyam ondan ibaretti. şimdi bir yerim yok. bundan sonra da yatacak yerim olmasın ne çıkar?
    beyler biz öyle git gide sokulduk birbirimize. şeytan zaten iyice uçmuştu. onun aşk hayatı hepten fenaydı. muallaklerin dünyasında sadakat diye bir şey yoktu beyler.hep çekerdi o yüzden gariban. zırıl zırıl koyvermişti kendini. şeytan ben bir mutfağa kadar gideyim dedi.iki dakika sonra kapının kapanma sesini duyduk. kapıya bir post it yapıştırılmıştı.evi bize bırakmıştı,ne kadar isterseniz takılın, sonra bana telefon edersin diyordu özetle.
    biz o notu görür görmez beyler bin yıl susuz kalmış gibi saldırdık birbirimize. daha koridordan yatak odasına geçemeden içindeydim. giysilerimiz bile yarı yarıya üzerimizdeydi.
    zamanı unutmuştum amk. uzadıkça uzasın istiyordum, gelmek istemiyordum.bu nasıl bir histir bilir misiniz? öyle kenetlenip kalsak, içindeyken eriyip ona karışsam.. beni tatmin edebilecek tek şey buydu.ona doyamıyordum. teni çarpıyordu beni. hücrelerimin içinde hissediyordum onu.
    hava kararana, saat geceye yaklaşana kadar yataktan çıkmadık. telefonlar durmadan çalıyordu, kimin umurunda amk? heyecandan resmen erimiştim, terim su gibi akıyordu. hani bir şarkı var ya terlemeden sevişenler diye. beyler, terlemeden sevişiyorsan sevmiyorsun demektir. bence bu bu kadar basit. terlemek içten içe eridiğinin göstergesi bence
    hava kararınca bakmak zorunda kaldık telefonlara. ipeğin ailesi milyon kere aramıştı. beni de aytül tabii. giysilerimizi üstümüze istemeye istemeye geçirirken son bir defa daha için içimiz gidiyordu ama hayat dediğin zorunluluk resmen amk. giysilerim üzerimde ağırlık yapıyordu. oysa çıplakken ne özgürdüm. ipeğe karışırken nasıl hafiftim. şimdi yine etten kemikten çirkin bir yaratık olmuştum. cennetten kıçımın üstüne düşüvermiştim beyler.
    o günden sonra ipek de şeytana giderken yanımda gelmeye başlamıştı sözün özü.git gide samimi,git gide sade bir hal alıyordu bebeğim. yani, neyse oydu arkadaş. şeffaftı sanki.o kadar temiz,o kadar güvenilirdi ve kendini tamamen benimle bir tutuyordu. bana odaklanmıştı. öyle bir güven duygusu yaşıyordum ki onun yanındayken, daha önce de dediğim gibi: yuvam oydu. bütün bunlar iyiydi de git gide içimi çürütmeye başlamıştı ona söylediğim yalanlar. boğulur gibi olma hissim, çarpıntılarım artmıştı. pgibolojim bozuldukça daha sinirli bir tipe dönüşüyordum.bir yandan da sınav okul durumları vardı.git gide geriliyordum yay gibi.tam böyle berbat bir haldeyken pis bir iş geldi başıma.
    ulan ayrıntıyı kaçırmışım bu arada be.ipek özel ders saatini değiştirmişti malum sebeplerden ötürü.ben yine derse zütürüp getiriyordum onu tabii.bir gün yine zütürdüm. kapıda bu huur evladı beni bekliyordu. yanımda ipek de varken üstelik. ipek aynen çakmıştı meseleyi'burç bi gibtir git yoluna' dedi sansürsüz. çocuk buna mal mal baktı.'sen bir karışma kızım' dedi.e tabii öyle deyince ben bunu ufaktan kenara sıkıştırdım. eller birbirimizin yakasında kaldık öyle. ipeği zorla yukarı gönderdim.o gittikten sonra aslında pek güzel dövülürdü pekekent yine ya,kalabalık sokak. yukarda dersane var hiç yeri değildi ne yazık ki.bu muallak dedi bana 'erkeksen perşembe saat dokuzda (minibüs caddesinin yakınlarında bir yer tarif etti)***gel. ister arkadaşlarını topla ister yalnız gel, bende her iki durum için de techizat hazır'.dedim gelmez miyim sen iste huur çocuğu.
    perşembe saat dokuzda tek tabanca orda buldum kendimi. zaten kimi alacaktım yanıma, erdi gelirdi bir tek. onun dışında şeytan piskopatının başıma bela açabilme potansiyeli her zaman vardı. başka da kimse yoktu zaten.hem dedim amk bebesi kendi gibi beş arkadaşıyla üstüme çullansa nolur. gittim,iki arkadaşıyla bekliyordu bin. kendi kendime güldüm tek gelememiş tırto diye. beni görür görmez bu böyle bir dayılandı arkasında panpaları var ya..konuştu yok ben kim oluyormuşum da onun gibi 'adama' posta koyuyormuşum(beni dövdün demeye dili varmıyordu puştun).o gün efendiliğinden, yeri değil diye bir şey dememiş ama şimdi anyayı konyayı öğretecekmiş bana.eh dedim, öğret bakalım pekekent. öğret. gömdüm kafamı
    Tümünü Göster
    ···
  2. 402.
    +3
    ben kafayı gömünce bu,kendisi gibi bir kansızla daha çullandı üzerime. üçümüz birbirimize girmiş, yerde yuvarlanıyorduk. yalnız geride duran diğer herif 'durun lan olmaz böyle' diye bağırıp ayırmaya çalıştı biz girişince. ötekiler bu sefer onla laf dalaşına girdiler bir yandan bana girişirken. küfürleşmeye başladılar.o sırada ben de bağırıyordum 'ulan sen ne şerefsiz bir herifsin elalemin manitasına göz koyan pekekent' gibi bir şeyler diyordum. bunun üzerine o diğer herif 'doğru mu lan?'diye bağırdı bir yandan ayırmaya çalışırken. komik bir durumdu aslında beyler. kimin kime giriştiği, kimin kime ne anlatmaya çalıştığı belli değildi.
    burç kansızı da 'he lan doğru,sen girişsene muallakye ne duruyosun' benzeri bir cevap verdi. bunun üzerine o herif gerildi, gerildi, burça allah yarattı demeden bir içirdi beyler, görseniz gözleriniz dolardı o ne güzel salvoydu.
    tabii bunun üzerine ortamda derin bir sessizlik oldu. binin burnu kanıyordu.'naptın lan' diye sordu. öbür herif de 'hani ulan herif durup dururken bana saldırdı dedin de topladın bizi buraya, adamın kıza göz koymuşsun. dediği gibi ne şerefsizmişssin' dedi bu da.sonra üçü ağız dalaşına girdiler.ama bir daha dövüşme durumuna geçilmedi. heriften çekiniyor gibilerdi. dramatik konuşmalar yapıldı bundan böyle birbirleriyle işleri olmayacağına dair. sonra o adam 'gibtirin gidin, kapat bu konuyu da.herifin seni öldürmediğine şükret'dedi.bir süre daha bağırıştıktan sonra gerçekten de burçla o bana çullanan gibtir olup gittiler.biz kaldık diğer herifle baş başa. beyler, hayatımda hayvan gibi yer kaplayacak bir reyizle karşı karşıyaydım o an
    öncelikle bu reyizin tipini tarif edeyim size:kocaman siyah gözleri vardı. bakışından taşşaklarının gölgesinde uyunabilecek kadar devasa olduğu anlaşılıyordu. suratı tam bir adam suratıydı. saçları klagib kesim, siyah ve tam önünde bir tutam beyazlık vardı. giyiminden paralı belliydi ama yavşakça marka değil, sade kalite giyinmişti. herife anında kanım ısındı.
    dedim reyiz neden heriflerle tanımadığın adam yüzünden arayı bozdun. dedi 'ya ne yapsaydım? yanlışa he mi deseydim? başkasının kıza göz koymuş adamın yanında olup sana girişseydim. arkadaş, çok meraklıysan hemen şurda benzetirim seni,ama başka bir sebep bulman lazım bunun için.'dedim panpa kalsın. adını sordum, tolgaymış. belli parası pulu olan o muhitin adamıydı da,delikanlıydı.
    dedim hacım gel bi yerlere gidelim, tanımak isterim seni.hem teşekkür etmem lazımdı sonuçta tanımadığı birinin arkasında durmuştu. atladık kadıköye gittik.o da bir anadolu lisesinde okuyordu. lise sona gidiyordu o da ama yaşı benden küçüktü ben bir sene kaldığım için. burç muallaksini bir arkadaşı vasıtasıyla tanıyordu. evleri birbirine yakındı ama onlar çok yakın değillerdi. evin orda karşılaşınca burç edebiyat yapıp bunu da getirmişti kavgaya falan. muhabbeti çok iyiydi. anında kanka olmuştuk.ben saklamadım tabii aslında parasız pulsuz kimsesiz olduğumu.
    sözün özü beyler, kavgaya gidip bir dost edinmiştim. kısa günün büyük karı.
    lise son sınıfın sömestr tatiline girdik böyle ite kaka.bu ana kadar pek problem yoktu burç olayları ve benim kalp çarpıntısı dışında. burç zaten iyice elimine edilmişti,yok olmuştu adeta. yalnız bizim kız bir kaç defa özel ders aldığı yerde karşılaşmış, herif kafayı çevirmiş. yani başa bela olacak cesaret yoktu onda beyler zaten. tolgayla da ipeği tanıştırmıştım. ipek benim adıma çok mutluydu. çünkü tolgayla tam anlamıyla frekansı tutturuyorduk. erdi reyiz vardı hep tabii ama bu adamla aynı kafadaydık beyler.ilk defa normal bir panpam oluyordu. şeytanı falan düşününce..
    Tümünü Göster
    ···
  3. 403.
    +4
    sömestr aytülün zorlamasıyla zaten ders dolu geçecekti. iyice anne oğul gibi olmuştuk.ama aslına bakarsanız böyle gayet iyi bir ikiliydik beyler. aytülün biliyorsunuz, ameliyat muhabbeti vardı.bir dolu ilaç falan kullanıyordu. daha tam rayına oturmadığı için bir şeyler, cinsel ilişki yoktu. kendi de istemiyordu zaten.ama yine yanında yatıyordum geceleri.ona sarılıp ipeği düşünüyordum.ama aynı kokmadıkları için uyuz oluyordum,her gece sinir olup uyumaya çalışıyordum. ipekle buluşma konusunda artık yeni bir bahanem vardı. erdinin yanısıra artık tolgayla da buluşuyorum diyordum. neyse, tatilde ipeğin ailesi dört günlüğüne italyaya gitmek istedi. tabii ipeği de zütüreceklerdi. aslına bakarsanız ipeğe moral için(sınav mevzusu)gidiliyordu bir bakıma. bunu duyunca ben iki gece uykusuz kaldım. italyan herifleri nasıl olur acaba, manken gibi herifler bir de yazarsa bizim kıza ya orası burç gibi binlerce herifle doluysa diye.. pgibopat olmuştum resmen beyler. zaten itiraf etmek gerekirse, kıskandımmı dellenme boyutuna getiriyordum olayı.bu konuda eşeğin dıbına suyu kaçırıyordum. bizde yalan yok.
    neyse,ben alttan alta kahpece ayartmalarla gitmesini engellemeye çalışıyordum.yok derslerden kalma,bak seneye ünive gelince serbest olucaz,sen şimdi salla ama boşver diyordum. gerçi hakkım mı vardı amk?ben 'sahibimle' yunanistan takılıyordum, kızın kapı gibi babası vardı yanında, annesi vardı ve kıskanıp gitmesin istiyordum. hataysa hata beyler.
    neyse panpalar, neticede ipek çıktı italya tatiline. benim içim içimi yiyor,bir sıkıntı var. çıkıp çıkıp kafamı dağıtmaya bakıyorum. kalp çarpıntısı olayım arttı benim. tolgayla çıkıyoruz, erdiyle çıkıyoruz.eve geliyorum, aytül resmen zorla dersin başına oturtuyor. günler dolu geçiyor aslında geçmesine ama dört günü bitiremiyorum ben bir türlü. kendimi oyalamak için ben de derse vurdum. hele ipek dönmeden bir önceki gün sanki hayatımın sınavına çalışıyorum ben, öyle bir kasmak olamaz. kafamı meşgul ediyorum. gelecekleri sabah, kargalarla bir uyandım, daha uçakta olduklarını bile bile durmadan arıyorum. milyon kere aradım, evin içinde dolaşıyorum koca karı gibi çarpıntımla beraber.en sonunda ipek telefonu açtı. dedim hemen akşam geleyim evin kapısına,bir beş dakka çık yüzünü göreyim. hayır dedi. çok yorgun hissediyormuş, biraz yatıp dinlenmesi lazımmış.ben tabii anında kıllandım. ısrarlarım para etmedi
    durmadan mesaj attım ipeğe,hep aynı cevabı veriyordu.bir şeyim yok moralim de iyi, sadece yorgunum o kadar diyordu.ben de mecbur eyvallah dedim, ertesi günü bekliyorum buluşmak için. hemen yine sabahın köründe mesaj attım ne zaman nerde buluşuyoruz diye, demez mi ki hayır.o an benim moral çöktü beyler.bir sürü sebebi olabilirdi, mesela ailesi benim ne tak olduğumu öğrenmiş artık görüşmemizi istemiyor olabilirlerdi.ama bu durumda ipek eyvallah diyecek bir kız değildi.ne yapar eder görürdü beni. başka birini mi buldu acaba oralarda dedim,o kadar kısa gün içerisinde o da mümkün değildi. kaldı ki ipeğin ilk ilişkisi bendim. benden önce kimseyle çıkmamıştı bile, yani öyle iki günde başkasını bulmak tabiatına aykırı bir şeydi.en sonunda aklıma tek bir şey geld, sesinin tonundan da yola çıkarak buna inandım. benden soğumuştu.
    o gün sigaraları ardı ardına yaktım. çok fazla da arayıp rahatsız etmek istemedim. zaten bir kırgınlığım vardı.vay amk diyordum içimden, buraya kadarmış.ee napsın pırlanta gibi hatun seni? gelip geçici bir hevesmiş demek ki.ama yine de kötü bir şey diyemiyordum beyler,ona kötü bir şey yakıştırmak demek ne asla içimden geçerdi ne de diyebilirdim zaten istesem de.anında derbeder olmuştum. telefon da gelmiyordu beyler. mesaj bile atmıyordu amk. hiç mi hiç giblemiyordu beni. demek dedim tatilde düşünecek zamanı oldu, yalnız kalınca soğudu benden amk.
    anında tolgayı aradım, dedim kardeşim çok ihtiyacım var. sahile vuralım, açalım şarabımızı. gittik bostancıya, aldık köpeköldüren. tolga anlat anlat deyip duruyordu. dedim hacı böyle böyle. bana baktı ulan dedi 'iki günde öyle bir kız soğumaz senden. daha doğrusu onu tanıdığım kadarıyla dünya dursa soğumaz senden. bence başka bir sebebi vardır.'ben diyorum 'ulan ne sebebi olacak her şey gün gibi ortada işte başka bir şey olsa söylemeyecek mi,saklayacak ne var. daha bu saat oldu ne bir mesaj ne bir telefon.'(bu arada akşamı bulmuştuk beyler).'ara o zaman, kendi kendine triplere gireceğine' dedi tolga reyiz.ben de bunun üzerine zaten kafam da hafif iyi olmuş, cesaret bulup aradım. aradım ama açmadı.ben aradım o açmadı. şişeler bitti, ipeğe ulaşamadım.
    o gece böyle derbeder oldum. tolga ne derse desin giblemedim beyler açıkçası. aramaması ve iki gün boyunca görüşmek istememesi için bir sebep göremiyordum beyler. neticede evinin altına kadar gitmiştim,bir beş dakika olsun çıkardı diyordum.o gece aytül dırdır beynimi yedi neden eve sarhoş geldim diye. tolganın özel bir mevzusunu kutladık dedim. yine dırdır etti. takacak halim yoktu, zıbardım. ertesi sabah mesaj sesiyle uyandım. ipekti. buluşalım diyordu.
    buluştuk.bu sefer cadde üzerinde büyük bir mağaza var(genelde zaten önü buluşma yeridir),orda buluştuk.bu sefer ben ondan sonra gelmiştim. beni görünce bütün yüzü aydınlandı. elinden geldiği kadar koşmaya çalıştı, geldi boynuma atladı. uzun süre sarıldı bana.bir yandan da beni ne kadar özlediğinden bahsediyordu.o an içim ısındı beyler. korkularım uçup gitti. kafamı saçlarına gömdüm.ne dert kaldı ne tasa.
    önce sinemaya baktık. bileti aldık, daha zaman vardı başlamasına. sinemanın olduğu sokak zaten öyle cadde üstü değildi. çevre apartmanlardan birinin duvarına oturup birer sigara yaktık. ipek önce çantasına uzandı, ordan bir paket çıkarıp bana uzattı. bana italyadan hediye getirmişti. açtım,ufak bir pisa kulesi modeliydi.'kusura bakma, ancak bunu getirebildim pek zamanım olmadı çünkü ' dedi.ben dedim 'deli misin sen verdin ya,ne olursa olsun beni mutlu eder biliyorsun.'bunun üzerine sevindi falan.bir şey daha çıkardı çantadan. uffizi müzesinin bir kitapçığıydı(ben tabi o günkü bilgi birikimimle ne olduğunu anlamamıştım bile ama,o açıkladı).kitapçığın bir sayfasının arasında ayraç vardı.aç bakalım o sayfayı, kimi göreceksin dedi. beyler,açtım ve karşımda kendimi gördüm.o an resmen gülerken yere yapışacaktım ama, resimdeki bendim amk.
    Tümünü Göster
    ···
  4. 404.
    +2
    o günden sonra ipek bana rafael demeye başladı zaten. takma ismim gibi bir şeydi ipek için(tabii gözümü saymazsak,ama belli olmuyor ilk bakışta gözüm de,teknoloji ilerledi beyler).biz böyle güldük, taşak geçtik benzerlikle. sonra ipek birden durgunlaştı'dün seni aramadım, ondan önceki gün de aşağıya inemedim.bir sebebi vardı, zaten hediyeyi seçecek zamanımım olmayışı da bundandı'dedi. beni yine aldı bir panik.vay amk demek gerçekten ortada bir sebep var dedim. beyler, meğer italyadayken rahatsızlanmış benim ufaklık. böyle çarpıntı olmuş,bir yorgunluk gelmiş. kolunu kaldıracak hali yokmuş, dışarda gezememiş çok fazla.son gün özellikle artmış bu durum. benim hediye işini de son güne bırakmış o yüzden acele bunu alabilmiş. dedim'manyakmısın ne hediyesi ipek hala neden söz ediyorsun sadede gelsene'.uçak yolculuğ sonrası iyice kötülemiş,o gün hep yatmak zorunda kalmış. ertesi sabah hemen doktora gitmişler.bir sürü film zart zurt çekilmiş kontroller yapılmış, saatlerce hastanedelermiş.eve gelince de yorgunluktan uyuyakalmış. hala söylemiyordu ne olduğunu. zorladım. meğer kalbinde ufak bir rahatsızlık varmış. kirli kanla temiz kan bazen kısmen birbirine karışıyormuş ve bu yorgunluk, çarpıntı yapıyormuş. kalbin yapısıyla alakalı doğuştan gelen bir şeymiş, operasyona gerek yokmuş. beyler ben bunu duyunca yıkıldım.ne olursa olsun, saçının teline zarar gelse zaten yıkılacaktım, anlatabiliyor muyum?bu sefer benim göğsüm sıkışmaya başladı. tadım kaçtı.ya bir şey olursa korkusu içime yerleşmişti. gerçi doktor öyle pek de önemli bir şey değil demiş ama.siz olsanız ne hissedersiniz? sevgilimdi lan sonuçta.. gerçi hayat kötünün de kötüsüne dayandırıyor ya insanı. neyse,o gün berbattı ruh halim beyler yine de.
    işte sinemaya girdik çıktık benim surat yine asık. ulan diyorum içimden acaba daha ciddi bir şey var da bana mı söylemiyor? yemin ettirdim, kafasını gibtim hep aynı cevabı alınca içim biraz rahatlar gibi oldu ama yine de kahroldum.ne tuhaftı ulan, annem ölünce bile pek fazla iplememiştim. abimi söylememe lüzum var mı? aytülde kötü huylu çıkınca biraz canım sıkılmıştı ama bu bambaşkaydı. ömrümde çok nadir olan bir şeydir ama dua ettim o gün ne olur onun sağlığı yerinde olsun, başka bir şey istemiyorum diye.

    bu şekilde o tatili de atlattık beyler.bu arada ben de göründüm doktora çarpıntılarım için. ipek bir sürü şey anlatmıştı kalp hastalıklarıyla ilgili. korkmuştum.bir kontrol ettireyim diye düşündüm. zaten aytüle konuyu ucundan açar gibi olur olmaz kendimi doktorda buldum. çok muallakce geliyor kulağa ama 'strese bağlı ritm bozukluğu' çıktı bende beyler. üstelik de doktor bunu 'muhtemelen sınav stresinden oluyordur, meraklanacak bir şey yok' a yordu.tek kelimeyle teyzeciğiyle doktora gelmiş, öss yi kafaya çok takan parlak, uslu çocuk modundaydım. sanki aynı anda bir çok kişilik sahibiydim beyler.her ortamda ayrı bir ben vardı.

    neyse,bu şekilde lise son sınıfın ikinci dönemine gelmiş bulunduk. okul bir hayli sıkıcı bir hal almıştı. durmadan sınav tatavası çekiyorduk. sanki ben de gibilyordum amk. erdi bile panik hallerindeydi. benden gayrı takmayan tek kişi tolgaydı heralde. tolga zaten tuhaf bir adamdı.bir takta başarılı olur olmaz kasten dibe inerdi, nefret ederdi pohpohlanmaktan. mesela bununla ilgili bir şey anlatayım size beyler, hani eskiden ülke çapında yapılan deneme sınavları vardı(hala var mı?)orda bu dereceye girmişti,ama istanbulda dereceye girmişti yanılmıyorsam.o olaydan sonra bıraktı çalışmayı falan. nedeni de hocalarının bilmemnelerinin 'çok gelecek gördük bu çocukta vs.' demeleriymiş.o da garip kafalarda bir adamdı.onu övdünüz mü dayağı yeme ihtimali her zaman vardı. ipek meselesine gelince, işte asıl sıkıntı ordaydı. annesi babası sınavla iyice kafayı sıyırmışlar, dışarı çıkmasına kota koymuşlardı. çok az görüşebiliyorduk ve kız feci baymıştı.

    dersane de olmasa yarraa yemiştik yani anlayacağınız beyler. orda görüşebiliyorduk adamakıllı.o da ne kadar olursa işte, derse giriyorduk amk.bu arada dersanedekiler de tam anlamıyla liselilik yapıyordu.bir kaç hoca (evet beyler hocalardı liselilik yapan)bizimle üstü kapalı konuştu işte son sınıfta bu tarz ilişkileri biraz arka plana atmak iyidir gibisinden. nerden anlamışlardı haberleri olmuştu ben de bilmiyorum amk. gören duyan da sanacak dersanede elele dudak dudağa geziyoruz.en dikkat ettiğim şeydir bir de amk.bir de ne kafasıysa bu amk, sanki birbirimizi düşünüp asılmaktan çalışamıyoruz.var mı böyle bir dünya? sinirlendim yine.her zamanki gibi ipeği derse bırakıp alma olaylarım da devam ediyordu(kendi başına kadıköye kadar gitmesini bile istemiyordum, başına bir şey gelir diye. aklıma binbir türlü şey geliyordu kapkaçından sapığına kadar. resmen baba gibi olmuştum).arada bu ders çıkışları dönerciye gitmek en büyük fantezimiz ve eğlencemiz olmuştu. hayatımızın ne hale geldiğini varın siz düşünün.

    bir yandan sınav gibinin bir an önce olup bitmesini istiyordum, çünkü belki bu şekilde küçük planlarımı uygulamaya sokabilecektim. öte yandan sınavın olup bitmesi beni korkutuyordu çünkü daha önce bahsettiğim gibi sınavdan sonra artık yalanlarımı sürdürmemeye kesin kararlıydım. çıkıp karşısına söyleyecektim,'ben seni severken seninle sevgiliyken eve gidip beni himaye eden kadınla yatıyordum, çünkü cesaretim yoktu kapıyı çarpıp çıkmaya, senin de önünde sınav vardı emek vermiştin ve bir süre daha beklemek zorundaydım. peki ondan önce neden söylemedin diye soracaktı.ne diyecektim? doğruyu.. çünkü ipek,ben adam değilim. benim cesaretim yoktu. belki karnı doyan bir köpek gibi dayak yediğim adama yaltaklanıyordum.bir yandan seni de kaybetmek korkusu beni bitiriyordu, çünkü sen her şeydin.ama bütün bunlar beni bir daha aşkın yapmaya yetmez'.bunları diyecektim..

    bu düşünceler beynimi kemirip duruyordu panpalar.bir akşam aytülle yemekteydik.ben dedim bira alabilir miyim yemekten sonra. tamam dedi, bana da al bir tane. aldım biraları. öyle ağır ağır iiçiyoruz. zaten o bırakmıştı büyük oranda da,bir bira bir sigara bir şey yapmaz diye eşlik ediyordu bana. sonra zaman ilerledi. bana bir rahatlık,bir rehavet bastı biranın etkisiyle. yukarda anlattıklarımı düşünmeye başladım.ne diyeceğim ulan kıza diyordum içimden. evirip çeviriyordum kafamda,yok. nerden çekseniz olmuyordu. boşa koyuyordum, dolmuyordu doluya koyuyordum, almıyordu anlayacağınız. beni en çok üzen de ipeğin durumuydu. onun o şeffaflığı, masumiyetiydi.en kısa yoldan cinsel deneyimlerimizi bile ele alacak olursam,ben onunla olurken tamamen kirliydim.. üstüne üstlük devam da etmiştim öyle ya da böyle bu iğrenç eylemime.tam olarak o an idrak ettim beyler.tam olarak o an kendimi ipeğin yerine koydum. sonra da aytüle şunları söyledim: 'ipeğe yıllardır aşığım. belki saçma ama onunla bir gelecek hayali bile kuruyorum. seninle olmak iğrenç geliyor, yanlış geliyor. yanlış da zaten.ona daha fazla yalan söylememe imkan yok. kendime saygımı kaybediyorum. gitmem gerek. anla beni.'.tek bir kelimeyle cevap verdi panpalarım: 'biliyorum'.

    ben bu cevap karşısında dumura uğradım.bir an sustum ve acaba bütün bunları kafamda mı yaşıyorum diye düşünmeye başladım.'ne dedin?' diye absürd bir cevap verdim neticede. dedi ki 'biliyorum dedim.sen daha çocuksun,ve çocuk gibi yaşaman lazım.ben zaten ipeği seninle ilk gördüğümde anladım onu sevdiğini. hatta daha öncesinde birine aşık olduğunu anladım.o gün öfkelendim, onca laf söyledim çünkü emindim birlikte olduğunuza ama kendimi kandırmayı seçtim. sonra kız hastaneye geldiğinde de her halinizden belliydi ne olduğu. sana yaşamaman gereken şeyler yaşattım. halbuki daha önceden neler yaşadığını biliyordum. özür dilerim.'(tabii kelimesi kelimesine hatırlamam mümkün değil.bu yazdığım diğer diyaloglar için de geçerli bu arada. kimsede öyle bir hafıza yoktur.ben genel hatlarıyla yazıyorum beyler bunu da dipnot olarak ekleyeyim).ben şaşkınlıktan apışıp kalmıştım tabii bunları duyunca. hiç beklemiyordum böyle olmasını. büyük bir faciaya hazırdım.
    Tümünü Göster
    ···
  5. 405.
    +5
    evet beyler aytül ipek meselesini ilk saniyede çakozlamış. uzun uzun konuştu.ben para almak için ona gidip gelirken garip kafalardaymış. kocasıyla ayrıldıklarından daha önce bahsetmiştim.onu anlattı tekrar. adamla ta ünivden beri beraberlermiş.ilk aşkı gibi bir şeymiş aytülün. uzun süreli beraberlikten sonra evlenmişler. evlilikleri mükemmelmiş ilk zamanlar. sonra çocuk istemişler, daha doğrusu aytül çok istiyormuş. işte ilk zamanlar olmamış mı ne gibse. sonra tutturmuşlar. çocuk ölü doğmuş. doktor daha da çocuğun olmaz deyince bu kafayı sıyırmış. kocasıyla vara yoğa kavga etmeye başlamışlar. sonra(buralarını net anlatmadı ama),adamın gözü tahminimce başka kadınlara kaymaya başlamış. aytül de işe vurmuş kendini, boşanmışlar.ama bu unutamamış ve hazmedememiş.o gün(ilk birlikte olduğumuz gün),kocasını başka bir kadınla görmüş. kadın gençmiş, tabii bu iyice dellenmiş bunları görünce(kadın da sanırım uzaktan tanıdığı biri miymiş neymiş).koca öyle genç birini bulunca,bu da içince e yanında da ben varım. kısacası beni kullanmış beyler. kısacası o gün beni gibip atmış.

    'cikse ihtiyacım vardı ilk başlarda'dedi. uzun zamandır kendini kadın gibi hissetmiyormuş. beni o gece çocuk gibi değil de erkek gibi görmüş(iğrenç amk,ama nerden baksan yüzde ellisi de bende kabahatin).birlikte olduktan sonra ilk önce çok pişman olmuş, naptım ben demiş.ama sonra ona iyi geldiğimi hissetmiş. sanki gençlik iksiri gibiymişim ona göre.saf, çıkarsız birine ihtiyacı varmış, kendi çevresindeki erkekler buna ya para ya kariyer diye yaklaşıyorlarmış. sonra bir şekilde bana bağlanmış. sanırım aşık olma isteğini tatmin etmek istemişti benimle.'sevgilisiymişim gibi'takılmak istemiş. ilgi de öyle ya da böyle hoşuna gidiyormuş. benim başkasına aşık olduğumu yatak seanslarımız sırasında tahmin etmiş zaten. sonra kıskanmış.'ama iyi değildim o zamanlar' dedi. şimdi, özellikle hastalığından sonra bazı şeylerin daha iyi farkına varmış, bilmemne. neticede, sınavı atlatana kadar evinde kalıp dersaneye gidip çalışmamı istiyordu. sonra da maddi yönden ihtiyacım olduğu sürece desteklemeye hazırdı. bana borçlu hissediyormuş. gönülden istiyormuş mutlu olmamı. hemen o geceden itibaren yatakları ayıracaktık.

    bunları duyunca vay amk dedim. madem benim aklım nerdeydi bunca zaman. neden daha önce konuşmadım da bu taku yedim uzun zaman? dediklerini aynen kabul ettim. hayalimdeki ipekle olan gelecek kafamda daha bir netleşti. umutlandım amk.ama tabii işin bir de ipek boyutu vardı.o affedecek miydi beni bilmiyordum.ama içimde bunun olacağına dair bir inanç da vardı. beyler, yazıyla ne kadar anlatabildim ama o beni gerçekten seviyordu ve bana bağlanmıştı. sakın yanlış anlaşılmasın,son derece delikanlı bir kızdı. açık konuşacağım, yattığımızdan dolayı değildi bana bağlanması. bunu daha sonra da konuştuk zaten onunla. çoğu hatun erkekle cinsel ilişkiye girdikten sonra(hele ki ilkse),ya sırf bunun için adamları artık sevmeseler bile ilişkiyi sürdürmek zorunda hissediyorlar; ya da güzide ülkemizin acı gerçeği, bizi nikaha zütürmek için koynumuza giriyorlar. çok gördüm örneğini panpalarım.ama ipek öyle değildi.o ne yaptıysa beni sevdiği için yapmıştı.ben ona bir gün 'artık seni sevmiyorum' veya 'artık seninle yürütemiyoruz' desem bunun lafını bile etmeden çeker giderdi.

    sonuçta,ben anlatınca ipeğin beni affetmesi gibi bir ihtimal olduğunu da düşünüyordum. bakın beyler yine sosyal mesaj vericem ama,bu olay üzerine çok düşünmüşümdür.ben onunla birlikteyken, işin kötüsü onu severken ve ona aşıkken gidip başka bir kadınla yatıyordum. öyle ya da böyle,bu bir şekilde yaşanıyordu.bu gün geriye dönüp baktığımda, buna o zamanlarda da pekala çare bulabilirdim diye düşünüyorum.en fazla çöplüğüme geri dönerdim. ipek bunu zaten giblemezdi.ama bir takım aptalca hayallerim vardı işte. okumak, sıradan bir öğrenci çift olmak ipekle,bu sayede belki bize daha güzel bir gelecek sağlamak. kızı alıp gecekonduya mı zütürecektim? anlatsam bin tane sebep bulurum kısacası,ama bu gün için hiçbiri bahane değil.ben işte hayatımın en büyük hatasını asıl bu noktada yaptım beyler. insanın sevdiğine yalan söylemiş olması, hele onun yokluğunda, yeryüzünde cehennemi yaşatıyor.ne tak yerseniz yiyin, delikanlılıktan uzaklaşmayın be panpalarım. kendinizle ilelebet barışamazsınız bir daha.her neyse, asıl vahsetmek istediğim şey bu da değildi. yukarda dediğim gibi ben ipekleyken başka biriyle yatıyordum,ve onun beni affetmesini umut edebiliyrdum.ama ya tam tersi olsaydı?ya o benimle birlikteyken başkasıyla(zorunluluk ya da değil)..söyleyemiyorum, düşünemiyorum bile böyle bir ihtimali. neticede, hatunlar kahrımızı çekiyor beyler. onlara acı çekitiriyoruz sevsek de.pişman olmak da emin olun hiç bir gibe yaramıyor

    o gün kendi kendime aptalca hayaller kurup gibindirik bir sevinç yaşadım. aytül de gayet iyi ve hoşgörülüydü. benden tekrar tekrar özür diledi. sıkıntım, bir kaç ay sonrasında ipeğe iğrenç sırrımı açıklayacak olmaktı. diğer iğrenç sırrımı ise hiç bir zaman söylememeye karar vermiştim. bunu belki şeytan tahmin ediyor, aytül biliyordu. onun dışında sevgiliye söylenebilecek bir şey değildi beyler. beni de anlayın

    ama daha sınava kadar zamanım olduğu için, ipekle de dersane dışında pek görüşemediğimiz için, aytül işini de halletiğime göre ben de başladım çalışmaya.o aralar hayvanlar gibi inekledim. testlerin dıbına koyuyordum. cici çocuk olmuştum.lan belki de aynı evde bile kalırız amk diyordum, kafamı komple derse akıtıyordum. artık aytülün yanında ipekten telefon mu gelecek kaygısı da yaşamıyordum. yakınlarda buluşsak aytül görür mü korkusu yoktu. en güzeli de gece çekyatıma geçtiğimde yapayalnız olmamdı. sevgilimi düşünüyordum, öyle uyuyordum genç kız gibi amk.bir gün ipekle telefonda konuşurken bana alara adlı domuzla tekrar görüşmeye başladığını söyledi.ben tabii fıttırdım bunu duyunca.yok efendim aslında alara iyi kızmış da, zaten sıla ve denizi görmüyormuş yine. kızım yapma etme adam olmaz ondan dedim. dinletebildim mi?tabiiki de hayır.

    bir süre ben trip attım, sonra bu şirinlik falan yaptı, salaklığım, yelkenleri suya indirdim. dayanamıyordum amk, ne söylese yapıyordum. tamam ama dedim bir yamuğunu daha görürsem, acımam giberim belasını(daha farklı kelimeler kullandım tabi).sonra bu dedi alara huursu bizi (üstelik beni de) gece dışarı çağırıyormuş.ben hayatta gelmem kızım, unut bunu dedim. sonra ne oldu? tabiki de cumartesi günü kendimi alara huursu ve diğer huurlar, kısacası huur team le dışarı çıkmak için hazırlanırken buldum.

    ikna etmişti beni yine.yok efendim annesi kırk yılda bir izin vermiş de,bir daha ne zaman gece çıkma fırsatımız olacakmış, vs vs.gideceğimiz yer yine yeni yeniden gibko caddedeki belki de en gibko mekan olan 'zırıltı' ydı(anladınız siz beyler).bu arada hala var mı orası amk?bir girdik içeri ipekle, bu alara balinası süslenmiş püslenmiş, domuz suratında bir parmak boya, zütümden de çirkin olmuş(kusura bakmayın beyler sinirliyim),yanında iki huur daha birinin saçı denizinki gibi boya sarı(suratı da kapkara amk),diğerinin kömür gibi siyah(tabiiki de boya),üç de lavuk, adam demeye bin şahit ister, eşofmanla sokağa çıkmışlar.o zamanlar sarı 'odundiyarı' botların içine açık gri eşofmanı acımadan sokmak modaydı beyler hala daha, bilmem hatırlar mısınız o günleri?ama tam kostüm bu muydu hatırlamıyorum şimdi yalan olmasın da,ben de baya bi öğrenmiştim tikilerin ne giydiğini ipeğin okul civarına takıla takıla.
    Tümünü Göster
    ···
  6. 406.
    +4
    ordaki elemanların hiç birinin ismini hatırlamıyorum. yalnız bir ara sıkıntıdan masadaki yemek bıçağıyla harakiri yapmayı düşündüğümü gayet net hatırlıyorum. benim bunlarla konuşacak tek kelimem yoktu beyler.ne salak muhabbetler,ne malca laflar. durmadan birbirlerine hava yapmaya çalışıyordu lavuklar, kızlar da kendi aralarında aynı şeyi yapıyorlardı.bir de sanırım o ismini hatırlamadığım iki huurya da ilgi baya büyüktü. kısacası hepsi birbirini zütürmek için yanıyordu ama alara 'beni giben yok mu' diye bağıracak kadar çaresizdi. onun da çenesine vurmuştu böylece, durmadan bir şeyler anlatıyordu. ipeğin de sıkıldığını hissettim.o an şeytanın evinde şeytan ve yaprakla kral tv izlemeyi milyon kere tercih ederdim açık konuşmak gerekirse.oh,muallak vj i izlerdik,mis.

    yemeklerimizi zıkkımlandık.ben de ömrümde ilk fajita(böyle mi yazılıyor amk)mı yemiş bulundum. asla bir dürüm değildi. nerdeyse hiç konuşmamıştık ipekle ikimiz yemek boyunca, ipek yine benden iyiydi sevgili kankisi alara vardı ne de olsa. huur team çaktırmadan beni dikizliyordu bu arada. bakın beyler,ne giyerseniz giyin isterseniz ağzınızı da açmayın. hatta bir noktadan sonra parayı da bulun, özel okulda okuyun.yok arkadaş, safkan bir tiki olamazsınız.bir şekilde belli ediyordum ne tak olduğumu ama açıkçası o gün ilk defa gurur duydum varoş kökenli olduğum için. huur team in bir üyesi olmaktan iyiydi reyizler. neyse, yemeği zıkkımlandıktan sonra ben rahatladım eve gibtir olup gidicez diye. meğer hikaye yeni başlıyormuş daha. alara dünyanın en büyük jestini yaparcasına çantasından biletler çıkardı ve aferin bekledi.bu haliyle irice bir bulldogu andırıyordu amk. biletleri görünce masadaki diğer huurlar bağrıştılar. duman konserine gidilecekti.hem de işin bonusu da vardı. lavuklardan biri babasının arabayı kaçırmıştı.o an sevinçten bir damla gözyaşı döktüğümü söylemeye lüzum yok heralde beyler.

    ipeği çaktırmadan dürtüp sıyrılalım bu işten dedim, para etmedi. çünkü bizimki de gitmek istiyordu. neyse amk en azından serdar ortaç değil diye kendimi avuttum.o zamanlar duman tikiler arasında modaydı, hatta sanırım daha önce de modaydı. arabalı lavuk tavuskuşu gibi şişine şişine aldı geldi makineyi.bmw ydi. sana o arabayı kaçırma imkanını sağlayan babayı gibeyim diyerek bindim. kucak kucağa oturduk. bakın abartmıyorum,yer yokluğundan ipek gerçekten de kucağımda oturuyordu. dolmuşun suyu mu çıktı dedim yine içimden ama beni gibleyen kimdi beyler. konser zaten bostancıdaydı.iki adımlık yolda hava yapacaz diye kastık. muallak bir de müzik açtı bangır bangır. züt kadar yolda hız kasmaya çalıştı.tam anlamıyla liselilerle daracık bir alana sıkışmıştım beyler(liseliler alınmasın amk).

    böyle sıkış tepiş vardık. içeri girdik.tam bir liseli cennetiydi. liseliler bira içiyor, liseliler sigara içiyor uuu yee beybi, liseliler asilik yapıyordu.biz de liseliydik ama.. itiş kakış ortamıydı tam. ipeğin nefesi daraldı içerde.'yaa dedim, tutturdun gelelim diye çek şimdi'.neyse sonra yine kıyamadım dışarı çıkardım bira alalım bahanesine(boyalı saçlı huurlar tutturmuştu bira diye,ne kadar sert kızlardı amk kıskandım).dışardayken 'hadi ikileyelim çaktırmadan' dedim. ayıp olur mayıp olur, kabul ettiremedim bir türlü. boşver dedim ayıbı falan bizi mi takıcaklar zannediyorsun.'ama para verdik' dedi bu sefer de(biletlerin parasını elbette ki vermiştim alaraya beyler).ben dedim kapıda satarlar,hem zaten karıda bir bilet fazla vardı onu da satacaktı. hepsini bir satar dedim. dinlemedi. yine girdik içeri. kalabalıkta bunları bulmaya çalıştık. biralarını verdik dıbınakoduğumun çocuklarına.

    biraz zaman geçti, herifler başladı konsere.bu amcıklar iki yudum birayla sarhoş ayaklarına yatıp rezilce lavuklara sulanmaya başladılar. manzara insana kafasına sıktıracak kadar berbattı beyler.ben sigara içiyordum, huurlar benim sigaradan otlanıyorlardı. sonra ipek bana o hengamede huurlar yüzünden trip attı. sigara isterken bana yavşamış diye. halbuki karı orda o an canlı cansız her şeye yavşama halindeydi.ben değildim hedef. anlatamadım. gürültüde ipeğe dert anlatmaya çalışıyorum bir yandan,bir yandan bir daha gidip bira almamı istiyorlar. lavuklar desen kendi başlarına bakkala gidemeyecek kadar muallak ruhlular. bana yine çarpıntı geldi beyler. dedim ben çıkıyorum. ipeği de zorla çıkardım. dışarda oksijenle biraz kendimizi geldik.en sonunda kendi halimizde konsere gelmiş gibi iki kişi takılmaya ikna ettim onu. biraz daha hava alıp girdik. onlardan uzak bir yerde durduk.bu sefer güzeldi, ipeğe sarıldım müziği dinliyorum. unuttum o günkü taklukları. konser bitince de taksiyle onu eve bıraktım, kendim de ordan geçtim.

    ertesi gün alara ipeğe trip mesajları atmış. ipek de bunu kafaya takmış.bak dedim ipeğe 'bu kız ne pis insanlara takılıyor biliyorsun. nasıl biri olduğunu aşağı yukarı tahmin edecek kadar zeki bir insansın. lütfen gibtiret şunu ipek'.baya konuştum.en sonunda ipek haklısın dedi.o da çok düşünmüş gece. çok sıkıldığına ve insanı çok yordujlarına karar vermiş.hah şöyle dedim. içim rahatladı. zaten bir sürü bela vardı etrafımızda, bir de alaraya lüzum yok.hem bu tarz insanlar etrafında olduğu sürece o gün partide olanların tekrarlanmasından çok korkuyordum. gerçi ipek artık o kadar tecrübesiz değildi,ama yine de korkuyordum.

    evet beyler, buraları artık hızlı geçmemde bir sakınca yok. sonuç olarak alara huursuyla arayı bir kez daha bir daha ısınmamak üzere soğutmaya çalışıyordu ipek,ama öyle kavgacı bir kişiliği yoktu. kimseyi kırmadan etmeden, öylece herkes yoluna gitsin istiyordu.ama ben demiştim beyler.ben demiştim demekten nefret ederim ama gibtiret ne görüşüyosun o huuryla demiştim. kıllandığım bir şeyler vardı demek. sonuç olarak, alara kişiliğine yaraşır şekilde davranmış. okulda yaymış:ben kıronun tekiymişim, ipeğin her şeyine karışıyormuşum,o gün zaten bir dolu trip atmışım, ipeğin onlarla görüşmesine engel oluyormuşum, ipek de benim her dediğimi dinliyormuş benden 'korkutuğu' için.ne diyeyim beyler? alaranın peşine düşmedim ayar vermek için. ipeği uyarmıştım ve sonuçlarına katlanıyordu. insanların nasıl züt olduğunu görmesi bakımından iyi olmuştu bu son olay belki de. beyler burayı çok hızlı geçecektim ama bir şey daha var anlatacak. aylardan nisan ya da mayıstı yanılmıyorsam, anlayacağınız sınava çok az kalmış. ipeğin hala daha tamamen anlamadığı bir konu vardı. yanlış hatırlamıyorsam polinomlardı konu(yanlış hatırlıyor olabilirim, zaten önemli de değil).özel derste de yüz kere sormuştu ama, hani bazen basmadı mı basmaz, öyle olmuştu ona da.birlikte de çalışıyoruz,yok bana mısın demiyor. ciddi şekilde konuya eğilelim dedik.ben de tekrardan onun ders notlarını falan alıp çalıştım, ayrıntısına kadar anlatabilmek için. pazar günü dersaneden (ve ipeğin özel dersinden)sonra çalışmak için sözleştik.o kadar dersten sonra kafa falan kalmaz diye ipek önce eve gidip dinlenecek, sonra evin yakınlarındaki bir kafede falan çalışacaktık. sınava az kaldığı için dinlenmeye fazla vakit olmuyordu. cumartesi akşamı ipek telefon etti. sesi çok mutlu geliyordu.ne olduğunu sordum. annesi beni eve davet etmiş, evde çalıştıracakmışım onu.vay amk dedim, heycandan kalakaldım.pek sevindiğim söylenemez beyler bu habere neyse,ben tabii yusuf yusuf atmaya başladım ev lafını duyunca. yalnız olsak alayına giderdim,o ayrı mesele de.annesi beni görünce kim bilir ne diyecek diye korkudan ölüyordum. üstelik önce biraz dinlenir, sonra ders çalışırsınız demiş. benim tabii erkek arkadaşı olduğumu bilmiyordu ama belki de tahmin ediyordu.ne dinlenmesi dedim amk, elim ayağım kilitlenecek nasıl çalıştırayım o saatten sonra? ipeğe dedim başka zaman yapsak o işi.bu sefer alındı tabi, annemle tanışmak istemiyor musuna döndü iş. ulan ben normal aile çocuğu olsam, gözümü falan zaten giblemem kendim çıkarım karşılarına.ben kızınıza en az sizin kadar değer veriyorum, beni tanıyın ki gözünüz arkada kalmasın derim. zaten senle ciddi değil, ciddi ötesi düşünüyorum.bir gün istemeye gelsem diye hayal ediyorum önce seviniyorum, sonra kimle gidecem ki amk bana mı verecekler diye efkarlanıyorum.sen nerden bileceksin benim kafaları? böyle diyemedim tabii. onun yerine 'yok yanlış anladın alakası yok utandım sadece diyebildim.'bunun üzerine konuştu, annesi çok üstüne düşermiş ama öyle uymusuz biri asla değilmiş. neyse, kabul ettik. ertesi gün belirlediğimiz saatte elimde kitaplar ve pastaneden alınmış kekle kapıda buldum kendimi(tolga reyiz demişti elin boş gitme diye, ipekten sonra hemen onu aramıştım ne tak yicem diye,o da olmasa nerden eklıma gelecek öküz gibi gidecektim bomboş). kapıyı ipek açtı.ev kıyafetlerini giymişti. pembe, yumuşak ayıcıklı bir şeyler.tam kız kıyafeti amk, bebek gibiydi ve öyle kokuyordu her zamanki gibi. beyler, rica edeceğim bir sigara daha lazım,iyi değilim. hemen geliyorum
    Tümünü Göster
    ···
  7. 407.
    +4
    neyse, kapıyı ufaklık açtı(sevgilim ,amk).beni resmi şekilde yanağımdan öptü. sonra arkasından annesi göründü,ben kaskatı kesildim tırsmaktan. eminim beni olduğumdan da çirkin yapan bir sırıtışla sırıttım zoraki. ellerim buz gibi olmuştu ve annesi benim o buz gibi elimi sıktı,o da yanağımdan öptü. allahtan çıkmadan parfümle yıkanmıştım(gerçi o da ayrı bir kıroluk ya,liseliydik amk).gerçekten sevimli bir kadındı.tam bir anneydi ve ipeğe çok benziyordu, daha doğrusu ipek annesine çok benziyordu.ev börek kokusuyla doluydu. annesi bizim için bir şeyler yapmıştı. tabii ben bu manzarayı görünce fantezi dünyasına balıklama daldım beyler. güya işte biz evlenip orta yaşlı olmuşuz, ipek de aynı annesi gibi olurdu heralde o zaman, evimizde börek kokusu.ev,yuva.. gibiyim hayatımı beyler, çekin ulan. benim için de çekin. amcık gibi bahtıma attırın ulan
    içeri geçtik.ben evi iyi tanıyorum tabii ama çaktırmamak lazım.hem evde annesi varken her şey farklı geliyordu. dedim ya,kadın tam bir anneydi. ismi de nerimandı bu arada.ne diye hitab edeyim dedim ipeğe çaktırmadan 'neriman teyze'diyecekmişim. aytül gibi ismiyle hitab ettirmediğine sevindim. normal insanlar iyi geliyordu. önce biraz sohbet ettik, hangi okula gittiğimi, nereyi istediğimi falan sordu. benim kafamda belli bir şey yoktu,onu söyledim. ipek ordan denemelerimin çok iyi olduğunu yapıştırdı, yerin dibine geçtim utançtan. sonra annesi ipeğin aklının dersten başka her yerde olduğunu söyledi şakayla karışık. ipek itiraz etti. kısacası samimi bir ortamdı. annemi babamı sordu sonra. evet beyler, yalan söyleyecek halim yoktu.'çok iyi bir çevrede büyümedim. durumumuz yoktu, annemle babamı da çocukken kaybettim. şimdi hayırsever birinin yanında kalıyorum.' dedim. sonra derin bir sessizlik oldu. ipeğin annesi çok üzgün görünüyordu 'olur böyle şeyler oğlum' dedi sadece. sonra ben lavaboya gitmek için izin isteyip orda bir müddet karı gibi ağladım.
    ama en azından içim rahattı doğruyu söylediğim için. beyler,şu hayatta kimden neyi saklarsanız bumerang gibi gelip günün birinde zütünüze giriyor. ortaya çıkıyor.o yüzden iyi olmuştu bu.lavaboda yüzümü uzun süre soğuk suyla yıkadım bir tak belli olmasın diye, sonra da kurumasını bekledim öyle çıktım. döndüğümde annesi sehpanın üzerine içinde börek, kurabiye ve benim getirdiğim kekten olan tabaklar ve çay koymuştu üçümüz için de.ben tabii kibar olucam diye bir türlü yiyemiyordum. ufak ufak kesiyordum keki falan, dökmemeye çalıştıkça facialar yaşıyordum kendi çapımda. gibitiğimin suratımın kızardığını hissediyordum ve aptalca sırıtıyordum durmadan. benden malı olamazdı. ipekse tabii kendi evi, koltuğa bağdaş kurmuş gayet rahat yiyordu. annesi de havadan sudan konuşuyordu. kimse benim o durumumu giblemiyormuş gibi yapıyordu.
    annesi gerçekten iyi bir kadındı. sonuçta maddi durumları oldukça iyiydi, kadının sosyetik bir görünüşü vardı. beni evinde istemeyebilirdi, kızıyla arkadaş olmamı istemeyebilirdi ki öyle olsa anlardım ve kızmazdım.ama samimi ve sıcak bir insandı. anında kanım ısındı kadına. benim de böyle bir ailem olsa ne olurdu diye düşündüm tabii.ama pek uzun düşünmemek de lazım şöyle olsa ne olurdu, böyle olsa ne olurdu diye. sonuçta olan olmuş bir kere.
    tabaklar bitene kadar muhabbet ettik(daha doğrusu onlar muhabbet etti,ben sırıttım ve kırıntılarla savaştım). o gün karar verdiğim ilk şeylerden biri saç uzatmak oldu. suratım ay gibi meydandaydı, gözüm illa ki bir noktadan sonra kendini belli ediyordu. gerçi göz kaslarımda bir problem söz konusu da olabilirdi başıma ne geldiğini bilmeyen biri için ama olsun. insan kız arkadaşının annesinin yanında kendini mükemmel olmak zorunda hissediyor beyler. mesela sokakta kimse anlamazdı gözümün takma olduğunu.ben de bunun bilincindeydim.ama sanki orda o kadının karşısında otururken tek tek bütün kusurlarım görünecek gibi hissediyordum.
    tabaktakiler bitince tabağımı mutfağa zütürdüm(tolgadan tüyo2),annesinin pek hoşuna gitti.'arkadaşın ne kibar çocukmuş ipek' dedi.ben içimden 'ne kibar olduğumu bir ben bilirim bir allah bilir' diyorum tabi. sonra annesi bir sigara içmek için 'izin'istedi ve balkona çıktı.biz de ipeğin odasından kitapları almaya gittik. odaya geçince tabii benim gözümde anılar canlandı.oda şekerli şekerli kokuyordu. ipeğin kokusu.her yere sinmişti. dayanamadım, öptüm ve biraz da okşadım sağını solunu. ağzıma sıçtı annesi gelir diye ama hoşuna gitmişti.o da biraz karşılık verdi sonra kitapları alıp hemen içeri koştu. benim biraz daha beklemem ve derin derin nefes alıp beşten geriye saymam gerekti beyler, anlarsınız ya.elimden gelse tıpkı bir sapık gibi giyilmiş giysilerini ve üzerinde uzun süre uyunmuş çarşafını alır kaçardım o an.

    içeri geçtik, büyük bir masa vardı salonda, onun üzerine yayıldık. çalışmaya başladık. annesi bize durmadan meyve suyu,su falan getiriyordu.bir noktadan sonra konsantre olup güzelce anlatmaya başladım.iki üç saat geçti. sonra annesi bizi markete yolladı(ne alınacaktı, unuttum),'biraz hava alın hem ara vermiş olursunuz' dedi. canıma minnetti, yürüyerek nispeten uzaktaki markete gittik, birer cıgara yaktık. havadan sudan konuştuk. benim mevzuya hiç değinmedik, annesinden de bahsetmedik. marketten sakız almayı da ihmal etmedik.eve geri döndük ve bir sürprizle karşılaştık. babası koltukta oturuyordu.o an yerin dibine geçiverip kurtulsam çok iyiydi beyler. adamı daha önceden de görmüştüm(beni arabayla okula bıraktığı zaman),ama böyle elimde market poşetiyle evine sanki kırk yıldır orda yaşıyormuş gibi girip de onu koltukta bulunca sırtımdan soğuk soğuk terler boşaldı birden.

    gibik gibik sırıtıp 'eheh melaba' demekten başka çarem yoktu. gayet kibar bir adamdı aslında, gülümseyerek ayağa kalktı. herif zaten uzun boyluydu, gözümde heyulaya döndü ayağa kalkınca. yanıma gelip ter içindeki buz gibi elimi sıktı.ben hala malca sırıtıyordum.tam o sırada beyler, adamın evinde adamın kızıyla yaşadığım maceralar aklıma geldi bir bir.o nasıl bir pgibolojiyse, amk.o ana kadar 'ipek benim abi, ipek her şeyim. ipeği korur kollarım' desem de,şimdi big boss karşımdaydı. ufalıp küçücük kalmıştım. anılar da canlanınca, adamın beni vurması için gereken bütün her şeyi ekgibsiz yapmış olduğumdan ötürü korkudan ve panikten öbür dünyaya şöyle bir uğrayıp geldim sanki. saçma sapan fikirler geliyordu aklıma,tam şu anda bir şekilde öğreniyormuş ne taklar yediğimizi gibisinden.o an ömrümden ömür gitti beyler inanın eridim korkudan.

    işin kötüsü adam beni tanımıştı. 'ooo meraba delikanlı' dedi elimi sıkarken. anlaşılan şüphelenmemişti aramızda bir ilişki olduğundan.o da bir sürü soru sordu okul, sınav vs hakkında ama allahtan ailen neci demedi.pek o kadar giblemiş görünmüyordu beni. sadece eve gelen misafire nasıl davranırsa öyle davranıyordu. beni zaten önceden de ipeğin dersane arkadaşı olarak biliyordu.o an içim rahatladı beyler. adamın rahat tavırları sayesinde yırttığımı düşündüm. aklına bir şey gelse kesin farklı davranırdı. resmen şüphelenmemişti bile. belki de bunları düşünemeyecek kadar meşguldü, bilemiyorum.tam iş adamı tipi vardı, façası falan yerindeydi.bir kez daha ipeği isteme sahnesi canlandı kafamda,ama bu sefer çok acı biçimde: ben,bu taşağının teki 750 gr gelen reyizin karşısında kendi ufak leblebilerimi örtmek için iki büklüm, kızını istiyorum.ne cevap verirdi acaba? belki de sadece gülerdi beyler. zaten hiç böyle bir durum yaşanmadı,ama bir kaç kere daha çok çok farklı şartlar altında karşılaştım hem annesiyle,hem babasıyla.

    o günü de sağ salim atlattım. babasıyla karşılaştıktan sonra biraz daha çalıştık, sonra çıktım zaten. yalnız akşam ipek telefon etti. annesi çakmış bizim mevzuyu ufaktan,ama gelip geçici lise aşkı sanmış. işte konuşmuş biraz. benim geçmişim önemli değilmiş,iyi bir çocuğa benziyormuşum ama yine de ilerde bir takım görüş ayrılıkları olabilirmiş.bu yaşlarda olur böyle falan demiş annesi. üstelik biraz cinsel meselelerden de kulağını çekmiş daha çok küçüksünüz zaten böyle şeyler için demiş. şüphelenmemiş mevzudan(benim bunu duyunca içim cız etti tabii, annesine karşı mahcup gibi bir tuhaf hissettim).babasıyla da konuşmuşlar öyle yüzeysel 'iyi çocuk, kızı ders çalıştırdı' muhabbeti olmuş.o da pek takılmamış ben mevzusuna. gerçekten anlamamış. böyle işte beyler, benim tabii canım sıkıldı annesinin söylediklerine. saçma sapan da olsa acaba ipek için gerçekten bir lise aşkı mı olucam ilerde diye düşündüm. keyfim kaçtı.
    Tümünü Göster
    ···
  8. 408.
    +4
    bu arada annesi bizim aramızda bir şeyler olduğunu ben eve gidince çakar gibi olmuş, öncesinde değil.ama dediğim gibi tahmin etti mi bilemem.tam olarak sevgili olduğumuzdan emin olduğu için de konuşmamıştı o gün ipekle, flört ya da hoşlanma gibi bir şey de sanıyor olabilirdi(o zaman için konuşuyorum)
    evet beyler,bu şekilde haziran geldi çattı.bu arada önemi yok ama burç huursunu bir iki kere daha gördüm ipeğin ders aldığı yerde. sanki ne beni ne ipeği tanımıyormuş gibiydi. bertaraf edilmişti. sınava girdik, gayet basit geldi hatta bu muymuş amk dedim.ama şaka maka iyi çalışmıştım ben de.beni sınava aytül zütürdü, kozyatağına yakın bir lisede girdim sınava hiç unutmuyorum,amk sanki çok önemliymiş gibi.iyi geçti falan deyince bir yerlere yemeğe gitmeyi teklif etti kutlamak için. zaten acıkmıştım üç saat boyunca, tamam dedim. arabaya binmeden tuvalete gidicem ayağına hemen ipeği aradım. onun canı sıkkındı.pek iyi geçmemişti ama felaket de değildi. buna canım sıkıldı beyler tabii. aytül beni ta osmanbey'e kadar zütürdü.ne işimiz var amk burda demeye kalmadan kendimi esnaf lokantası kıvamında bir yerin önünde buldum. içerde gerçekten de paralı osmanbey esnafı yemek yiyordu. anlarsınız ya beyler, altın saatli ağzı bozuk adamlar. paralı ama kıro.. yemekler güzeldi. aytülün istanbulda bilmediği bir tak olmadığına bir kez daha emin olmuştum.
    evet beyler sınavdan çıkmıştım, artık aytül işine tamamen bir nihayet vermek gerekti. daha da önemlisi ipeğe yediğim bütün takları anlatmam gerekiyordu. nereyi kazandım ne tak yedimden çok bunlar korkudan ödümü patlatıyordu. sınav olduğu gün ipekle sinemaya falan gittik akşam, sonra mecbur eve döndüm yine. beyler, kalacak yerim yoktu. eskiden oturduğumuz gecekondu kime aitti onu bile bilmiyorum fakat zaten birkaç yıllığına kiralanıyordu 'sahibinden'.tabii her şey illegal yollardan oluyordu, millet geceknduları kafasına göre satıyor ya da kiralıyordu. kontrat falan aramayın hiç. kısacası 'kira' süresi benim aytülle geçirdiğim yıllarda çoktan dolmuştu ve şimdi içinde kimler yaşıyordu,ya da yerinde miydi bilinmez..onu bir geç dedim içimden. sonra tolga reyizi aramak aklıma geldi. yazlığa gidiyorlardı ertesi gün.ona gidemeyeceğim ortaya çıktı tabii bunu duyunca. erdi zaten sınavdan çıktığı saniye köye doğru yola çıkmıştı muhtemelen.

    akşam aytül benden bir sigara istedi(ameliyattan sonra çok nadir içiyordu).verdim. yaktıktan sonra telefonda tolgayla konuştuğumu duyduğunu söyledi. günahı boynuna, dinlemiş miydi bilemeyeceğim.en azından bir okula yerleşene kadar kal dedi. başka çarem mi vardı amk? tamam dedim. zaten aramızdaki ilişki biteli çok oluyordu. otel gibi kalırım diye düşündüm. sonra beni içten içe sevindiren bir şey söyledi. bodruma tatile gidecekti 15 günlüğüne. tabiiki de bensiz. evde tek kalacaktım yani.'nurhayat olmadan idare edebilirsen o da izin yapacak' dedi. canıma minnetti beyler. sonra hemen hevesim söndü. ipek de bodruma gidecekti. yine de arayıp şansımı deneyeyim dedim. yalnızım dedim, gelirsin falan dedim.o bana daha güzel bir şey söyledi. ailesinden izin almış birkaç gün evde tek kalıp bodruma sonradan gitmek için. beyler, sevinçten bağıracaktım az daha.

    uzatmayalım,iki gün sonra ipeğin evindeydim. öyle istemişti,ben onlara gittiğimde kendini daha rahat hissetmiş.ben de tamam dedim. aytülün eve getirmekten bin kata daha iyiydi böylesi. dahası, odasını seviyordum. tamamen ona ait bir oda, benim için kutsaldı beyler. beni o odaya kapat ekmeksiz susuz o kokuyla, izlerle yaşardım. gitmeden ben buna yine çiçek aldım(bu sefer gül değildi, papatyaydı yanlış hatırlamıyorsam),dondurma falan da aldım takılırız diye.bu sefer dört gün beraber kalacaktık. cennete dört günlük biletim vardı yani beyler. kapıyı çaldım, hala ilk buluşmamız gibi heycanlanıyordum amk.ve inanır mısınız bu heyecan hiç geçmedi bende. kapıyı açtı, çiçekleri görünce çok sevindi. ufacık bir şeyden çocuk gibi mutlu olurdu garibim. içeri geçtim. uzun uzun öpüştük. sonra oturduk, sohbet ettik. sınavdan bahsettik. gazeteden soruları kontrol etmişti,pek iyi değildi ama hiç bir yere girmeyecek gibi de değildi pek. seninkine de bakalım dedi,ben istemedim. zaten dünya umrumda değildi onun yanındayken, sınav ne ki..televizyonu açtık.ben dalmışım. sonra ipek kalktı. duşa girecekti, çok sıcaktı ve klima su damlattığı için açmamayı tercih ediyoruk.ben dedim salla duşu girme şimdi sen kokmazsın. dinlemedi gitti.ben televizyon izlemeye devam ettim.

    böyle bir süre televizyona daldıktan sonra uyandım.vay amk ben napıyorum burda yaşlı amcalar gibi dedim. aklıma türlü türlü hinlikler geldi. sinsice yerimden kalkıp banyonun kapısını tıklattım. içerden panikle karışık bir ses 'ne vaar' dedi. dedim elimi yıkamam lazım. kapının kilidi döndü,'bir saniye bekle, öyle gir' dedi.ben de bekleyip öyle girdim. suyu açıp yalandan elimi yıkadım. sonra duşakabine doğru seslendim 'nasıl gidiyor' diye.'iyi,iyi hadi çık' diye cevap geldi. çıkmadım.'ben de geliyorum' dedim. soyunup yanına girdim. beyler, sevgilileri olan beyler,ya da sevgilileri hala yanlarında olan beyler. bunu yapın. sıcağa yakın ılık suyun altında değin birbirinize. böyle muhteşem bir duygu olamaz.
    Tümünü Göster
    ···
  9. 409.
    +4
    o dört gün full muhabbetle geçti beyler. konuşacak o kadar çok şey birikmişti ki,bir senedir doğru düzgün dışarı çıkamıyorduk amk. isterseniz bana ılık diyebilirsiniz ama onunla konuşmak,ya da sadece yüzüne bakmak bazen sevişmekten bile zevkli geliyordu. geceleri yine o küçücük yatağında yatıyorduk. odasında da bir klima vardı ve o düzgün çalışıyordu. geceleri soğuğu basıyordum bana daha çok sokulsun diye. uzun süre uyumamaya çalışıyordum o duyguyu daha fazla hissedebilmek için. sonra sabahları kahvaltı kokusuyla uyanıyordum. çünkü gece uyumadığım için gündüz erken kalkamıyordum. kalkıp bana kahvaltı hazırlıyordu. beyler,ne zaman ki sabah gözünüzü tavada pişen güzel bir şeyin kokusuyla açar da mutfağa gidip bir öpücükle güne başlarsınız, işte o zaman deyin ki 'ben tamamım arkadaş'.bilin ki sizi hayatınız boyunca ne para,ne başarı ne de başka bir şey bu kadar doyurabilecek. eğer bunu yaşıyorsanız, iliklerinize kadar şanslı hissedin.

    ipekle geçirdiğimiz o dört gün hayat aşısı gibi geldi şerefsizim. beyler,o günlerden sonra ben daha da korktum iğrenç sırlarımı o nasum yaratığa söylemekten. şeytanın dediği gibi içimde git gide kemikleşiyordu. kaybedersem ölürüm diyordum. oksijensiz kalırdım.o yüzden bahaneler uyduruyordum biraz daha zaman için. hiçbir bağımlı benim kadar tutkun olamazdı.ama hayatta hiçbir alanda çok iddalı olmayacaksınız beyler. sizden büyük allah var, yazın bunu bir kenara. hayatının iplerini elinde tutmak falan, bunlar tamamen hikaye. belki de dedikleri gibi ta başından yazılıdır bir şeyler.
    kısacası,ben yine büyük itiraf planlarımı ötelemiş bulundum. dört günlük cennet tatilim de sona erdi. kuyruğumu bacaklarımın arasına kıstırıp huursu olduğum kadının evine döndüm. allahtan onun gelmesine daha vardı. tektim. nurhayat adlı yarak düşkünü de yoktu evde. aynen şeytana telefon ettim,gel hacım dedim,evi bir güzel tütsüleyelim.bu arada panpalarımdan biri medikal işi yaptığım için yaprağın falının çıktığını söylemiş.ben hiç bu açıdan bakmamıştım beyler, haklısınız lan. aslında o büyük olasılıkla veterinerlik, tıp gibi bir şey okuyacağımı kastetmişti ama öyle ya da böyle bir şekilde ucundan tutmuş vay amk. gerçi benimki ticarete girer ama olsun

    şeytan geldi. önce evi bir inceledi ucundan kıyısına.bir ıslık çaldı. eşyalara falan baktı tek tek. mobilyalar masifmiş,ben de o gün öğrendim. çok da gibimdeydi ya.aytülün hayvan gibi bir müzik seti vardı, hemen onu çalıştırdı. tabiiki de tercihi poptan yanaydı.'gibeyim seni, kapat amk' dedim, işe yaramadı. şeytanın keyifler on numaraydı anlayacağınız.bu sefer ben dedim bir fal bak diye.fal bahaneydi beyler. şeytan yaprak gibi değildi. faldan bir gib anladığı yoktu. sadece bazen çok doğru noktalara isabet ettirebiliyordu. kısacası, onun fikirlerini öğrenebilmek için atmıştım bunu ortaya. kahve yapmayı tabiiki de bilmiyordum, bunu soktum mutfağa.bu sefer de tabak çanağın markasıyla ilgili çok önemli şeyler öğrendim.

    boş fincanı eline alır almaz bu başladı saydırmaya. kendine küfrediyordu. ipekle birlikteliğimizden kendini sorumlu tutuyordu.bir anlamda haklıydı aslında. dedi ki 'aşka saygım vardır, özenirim de.ama şimdi düşünüyorum ki,sen yanlış yapıyorsun. işler çok fazla büyümeden kendi yollarınıza gidin. istersen en gizli sırrına kadar anlat kendini,o da seni kabullensin.ama artık gerçekçi olmak lazım.siz baştan yanlıştınız.'ben bunu duyunca dağıldım beyler. şeytanın mantığını konuşturduğu anlar azdı. aşk olsun da,her türlüsüne destekçiydi.ama bize böyle diyordu. apışıp kalmıştım.
    bir şey söylemedim. şeytan uzun uzun konuştu. biraz eğlenmek, aşık olma hissini tatmak için iyiymiş de,kızın geleceğini kendi arabesk aşkıma feda etmem saçmaymış. kızın zaten yaşı küçükmüş,ben farklı olduğum için benim ekolümde kim olsa aşık olurmuş.ne kadar iyi niyetli de olsa bu menvalde kızlar bana çok çok uzakmış. emin olmalıymışım ki,ipek benim gibi düşünmüyormuş bu konuda. ergenliğin etkisiyle büyük büyük sözler veriyormuş bana.ben de mal gibi inanıyormuşum. ömründe benim kadar aptal bir şey görmemiş. şeytan beni biliyormuş,iki yatıp kalktım diye hemen bağlanmışım,ama onun için ilk olmadığım gibi son da olmazmışım.
    bunun üzerine beyler, beynimde bir çatırdama sesi duydum sanki. nasıl başladığından tam emin değilim ama en son şeytanın suratını baştan yaratıyordum .o da bağırıyordu: 'suratıma çalışma huur çocuğu,o olmazsa ben aç kalırım. züt herkeste var. vurma ulan puşt, vurma'.en sonunda o da karşılık verdi. muallak olduğuna bakmayın,eli hayvan gibi ağırdı.en sonunda burnumuz kanayarak durduk.yan yana oturduk. şeytan nevaleyi çıkardı, tüttürdük
    Tümünü Göster
    ···
  10. 410.
    +4
    böyle biraz kafamızı güzelleştirdikten sonra bu yine başladı. özür diledi önce, ipek hakkında söyledikleri için. benim ilk olduğumu biliyormuş.ne de olsa onun evindeydik amk. nerden anladıysa anlamış.ben de sormadım açıkçası. sadece 'benim evde zütürdün dimi kızı' diye sordu.bir tane daha yapıştırdım mecalsizce. sinek kovar gibi itti elimi 'gibtir lan' dedi sadece. sonra duygusala bağladı. uzun zaman pişman olmuş numaramı ona verdiği için. beni giblemiyormuş da,kızı yaktığı için üzgünmüş.'bunların çevresinde önemli değildir,ne yaşamış olursanız olun azatla gitsin. başkasını bulur eninde sonunda' dedi.bir şey demedim.ne diyebilirdim sanki?ben de farkındaydım aslında ama, olamazdı.tek cevap buydu aslında. olamazdı.kim konuşsa boşunaydı. ilahi bir güç çıkıp cenneti vaadetse olmazdı beyler.

    neyse,o gün şeytan paso konuştu yapma etme bırak işin peşini,hem yakında üniversteye başlıycaksın orda ilik gibi karılar da bulursuna getirdi meseleyi. bana işlemeyeceğini anlayınca 'iyi değil bu işin sonu' dedi kapattı konuyu.
    uzatmaya lüzum yok beyler. ipekler o yaz yazlıktan erken geldi sonuçlar, kayıtlar vs. nedeniyle. benim sonuç hayvan gibi iyi geldi. kısaca,her yeri tutturmuştum. ipek o kadar iyi durumda değildi ama açıkta kalacak gibi de değildi. tercihler yapıldı. dersanedeki elemanlara yaptırdım tercihi. ipek de öyle yaptı. naticede ikimiz de özel okula girdik(ben bursluydum).böylece lisedeki hayatım ne muhteşemmiş amk dedirtecek kısmı başladı gibilmiş yaşantımın
    buraları da özet geçmek istiyorum. aytüle eyvallah dedim. önceki yazlardan çalışıp kazandığım üç beş kuruş vardı kıyıda köşede. onun dışında sağdan soldan burs alıyordum. yurt da bedavaya geliyordu bana burslu olduğum için. kısacası yırtmış gibi görünüyordum. aytülle pek öyle kırk yıllık dost vedalaşması olmadı bizimki. neticede senelerce ikimiz de birbirimizi gibip durmuştuk. bizimkisi en fazla simbiyotik ilişkiler grubuna girerdi. sadece beni üç beş parça eşyamla yurda bıraktı o kadar.iyi haber ipekteydi.ev tutacaktı dersaneden iki tane kızla. okulu kayışdağında olduğu için evi de orda tutacaktı.bu demek oluyordu ki,onlarda kalacaktım. zaten her şeyi önceden ayarlamıştı. aslında babası altına bir araba çekip evden okula gidip gelmesinden yanaydı ama o uzun uzun konuşup kandırmıştı 'tek başına yaşamayı öğrenmek' hikayesiyle adamcağızı. tabii bu işlerin hiç biri anlattığım kadar basitçe gerçekleşmedi ama ayrıntıya lüzum yok beyler
    kısacası benim gibko hayaller gerçek olmuştu beyler. okul başladı(hazırlıktan başladım, ipek hazırlığı atladı).ilk bir iki hafta yurtta kaldım. sonra ortalık sakinleşince tası tarağı toplayıp ipeğin eve yerleştim. diğer iki kızdan biri eve pek uğramıyordu zaten, çoğunluk ailesinin yanındaydı(zaten neden ev tuttuğunu kimse anlayamamıştı),diğer kız da tamamen kendi dalgasındaydı. hepsi ipekle aynı okuldaydı(zaten o nedenle aynı evi tutmuşlardı, yoksa çok samimi olduklarından değil).aslına bakarsanız beyler evi ben tutmak isterdim ama gib kadar bursum hem eve hem masraflara. yine fakir yaşantıma dönmüştüm. yanına yerleşmeden önce oturdum, ipekle bir güzel plan yaptım.ev kirasını onlar üç kişi bölüşecekti ama ben mutfak kısmını elimden geldiği kadar halletmeye çalışacaktım, arttığı kadar da kirayı verecektim(üç kuruş da artsa).biraz karışık bir hesabımız vardı ama ipek kabul etmek zorunda kaldı, yoksa gelmem dedim.
    yalnız bir problemimiz vardı beyler, ipeğin annesi en az haftada bir ziyarete geliyordu. benim iz bırakmamam lazımdı anlayacağınız.bu durum oldukça zordu. mecbur eşyalarımı ipeğin odasındaki dolaba değil de salona ayrı bir dolap alıp oraya taşımam gerekti. zaten büyük parçaları yurtta bırakmıştım. allahtan fazla eşyam yoktu. diş fırçası vb şeyleri de sayacak kadar pgibopat olmamasını umdum neriman hanımın.
    benim okula gitmem zordu ipeğe kıyasla ama, hayal ettiğimden de güzel bir hayata başlamıştım.bir kere bareber uyuyorduk, beraber uyanıyorduk,en önemlisi buydu. okuldan geldim mi direk ona kavuşuyordum.hem öğrenci hayatı keyifliydi.tek derdim diğer kızları rahatsız etmemekti ama zaten ipek eve çıkmadan durumdan haberdar etmişti onları. ikisi de giblemiyorlardı. zaten titizimdir beyler, duşa girip çıktıktan sonra sağda solda kıl mıl var mı diye büyüteçle araştırmadığım kalıyordu bir tek(iğrenç amk ama en iyi böyle anlatabildim).ev işlerini de bunlara yıkmıyordum, elimden geldiği kadar yapmaya çalışıyordum bir şeyler. rahatsız gibi değillerdi.
    Tümünü Göster
    ···
    1. 1.
      0
      Üni yeditepe
      ···
  11. 411.
    +5
    birkaç kere annesini kıl payı atlattık beyler. allahtan gelmeden haber veriyordu ipek derste falan olur diye,ben hemen ikiliyordum. babası gelmiyordu kızlar rahatsız olur diye. aslında bir yandan da rahatsız oluyordum bu şekilde takılmaktan ama yapacak daha iyi bir şey yoktu. daha çok görmek adına her şeye katlanırdım. zaten iyi ki de öyle yapmışım.her saniyenin önemi var beyler,her saniyenin
    bir cuma günüydü, ders çıkışı ipeğe telefon ettim.ben geliyorum,bir şey lazım mı gibisinden. sesi bir tuhaf geliyordu.'gel, zaten yalnızım. seninle konuşmamız lazım' dedi.ben tabii işkillendim. aklıma hiç bir şey gelmedi. eski huur arkadaşları mı sataştı bir şey dedi diye düşündüm.pek mantıklı gelmedi, çünkü elemanlarla görüşmüyordu ne zamandır, lise bittikten sonra hala ne uğraşacaklar amk dedim. sonra evdeki kızlarla arasının bozulmuş olabileceği geldi aklıma benim yüzümden. tabii bir ihtimal daha annesinin mevzuyu çakmış olmasıydı. yusuflaya yusuflaya eve gittim
    kapıyı ipek açtı(evde başka kimse yoktu zaten),ağlamıştı. öpmek istedim, kafasını geri çekti. daha önce hiç bakmadığı gibi bakıyordu bana, nefret edermiş gibi. içim buz gibi oldu. felaketin geleceği belliydi. salona geçtik. dandik iki koltuk vardı. onlara oturduk karşılıklı. ipek bir sigara yaktı, elleri titriyordu.ben ne olduğunu soruyordum, cevap vermiyordu. sonra bir iki damla yaş geldi gözünden, elinin tersiyle sildi.o an ailesinden birine mi bir şey oldu acaba dedim. yine sordum ne olduğunu.bu sefer soruma soruyla cevap verdi: 'beni ne kadar seviyordun?'diye sordu.ben hemen nasıl soru bu dedim, elini tutmaya çalıştım, çekti elini. sonra dedi ki 'ben cevap vereyim,sen beni hiç sevmiyordun.sen benimle güzel vakit geçiriyordun sadece.' bir tak anlamamıştım beyler.ne demek istiyorsun diye sordum. uzun süre konuşmadı.tam sinirlenmeye başlıyordum ki,şöyle dedi: 'benimle olduktan sonra eve gidip aytülü becermek nasıl bir duyguydu?'
    benim cevap vermeme kalmadan bir kağıt uzattı bana. açtım. okudum. aytüldendi. hasta ruhlu huur ipeğe bir mektup yazıp uzun uzun nasıl gibiştiğimizi, tüm ayrıntılarıyla anlatmıştı. ipeğe de bir dolu hakaret etmişti.en basitinden vaktinde ona nasıl oral ciks yaptığımı anlatıyor, ipeğe de yapıp yapmadığımı soruyordu. dilimin maharetlerinden bahsediyor,'tat' konusuna geliyor, tekrar ipeğe 'tadını' soruyordu. anlatırken yerin dibine geçiyorum amk.bir de bunları en ağıza alınmayacak,en iğrenç kelimelerle yazmıştı. kanıtlamak için de vücudumun en ince ayrıntısına kadar anlatmıştı, böylece hayal ürünü olmadığı belli oluyordu yazdıklarının. penisimin üstündeki mikroskobik benden bile bahsetmişti huur.
    beyler, benim bütün bu olanlara şaşırmamam hataydı zaten. kadın birden melaike pozlarında özür mözür dileyip beni salıveriyor, sonsuz hoşgörü gösteriyor ve ben şüphelenmiyorum. üstelik son zamanlarda iyice ilgi delisi davranışlar sergilemesine rağmen. mallığın daniskası bendeydi. nasıl tongaya düşmüştüm ama.bu bana müstahaktı doğrusu. kendim anlatmayınca yannanı köküne kadar en acı biçimde yemiştim.
    Tümünü Göster
    ···
  12. 412.
    +5
    sonra fırtına koptu. ipek deli gibi bağırıp eline ne geçerse suratıma fırlatmaya başladı. sinir krizi geçiriyordu tam anlamıyla. sandalye bile fırlattı.bir yandan da bağırarak ağlayıp küfrediyordu. hıncını alamayınca yanıma gelip suratıma vurmaya başladı. resmen dayak yiyordum. sonra çok kötü bir şey oldu.'dur lütfen gidicem, sakin ol' deyip elini tutmak istedim, ateş değmiş gibi geri sıçradı ve ayağı yerdeki bir şeye takılıp düştü. poposunun üstüne oturmuştu ama ayağını tutuyordu, burkulmuştu. hemen buz getirdim dolaptan, ayağına koydum. beni görmüyordu artık. sadece isterik şekilde ağlıyordu, suratı kıpkırmızı olmuştu.
    zaten kızın ayağı problemliydi, şimdi bir de benim yüzümden burkulmuştu.ama beterin beteri vardır beyler.ben ayağına buz koyarken nefesi kesildi birden garip sesler çıkararak nefes almaya başladı.ben de gerçek sinir krizi neymiş öğrenmiş oldum böylece. hemen suratına iki tokat attım, sarstım. sonra banyoya zütürüp yüzünü soğuk suyla yıkadım. azıcık kendine geldi ve sustu. ağlamaktan bütün yüzü şişmişti.o an başarabilsem kendimi mümkün olan en acı biçimde giberdim beyler. benim yüzümden başına gelenlere bak amk dedim. tepki bile veremiyordum, öyle susmuştum.
    uzun bir süre ikimiz de konuşmadık. sonra ben daha o sormadan tane tane anlatmaya koyuldum.'ne okuduysan hepsi doğru, nedeni niçini önemli değil, önemli olan doğru olması. sana uzun zamandır söylemek istiyordum ama ayrılmaktan korktum.'diye saçmaladım.bu sefer ipek sessiz sessiz ağlıyordu. biraz daha anlattım derdimi.bu işin ondan önce başladığını falan anlattım. arada yüzünü buruşturmaktan ve ağlamaktan başka tepki vermiyordu. sınavdan önce aytülle konuştuklarımı da anlattım ona.ama tabii çok geçti benim harakete geçmem. bunu da herkes biliyordu. sonra dedim madem her şey çıktı ortaya, bunu da anlatayım amk. abim olayını da anlattım. aytülün bundan haberi olduğunu da.şoka girmiş gibiydi. sanki 'vay amk ben nasıl bir sapıkla, nasıl bir huuryla berabermişim' der gibi bakıyordu.bir hayli uzun sürdü benim bütün pisliklerimi ortaya dökmem.
    ···
  13. 413.
    +5
    benim lafım bittikten sonra ipek önce bir şey demedi, sonra çok ağır konuştu beyler. sansürsüz yazıcam: 'bana abinin sana yaptığını neden anlattığını anlamadım.ama bir tahminim var ki o da şu:abin seni gibti,sen de beni gibip hayattan öcünü aldın.ben şimdi evden çıkıyorum,bir kaç saat içinde geri döndüğüm zaman bu evde sana ait bir zerre kalmasın istiyorum. senden nefret ediyorum.'
    biliyorum hakkım yoktu,ama bu laf bana yine de çok koydu, çok kırdı beni beyler.o an ayrılığı bile düşünemedim. kanıma dokundu.o laflardan sonra zaten ipek hemen kalkıp gitti ayağına rağmen. nereye gitti bilmiyordum. zaten bilincimi kaybetmiş gibi bir şeydim. otomatiğe bağlamış vaziyette dediğini yaptım, evdeki bana ait tüm izleri adeta silip süpürdüm. ipeğin kırıp döktüklerini de topladım. sonra kapıyı çekip çıktım.
    nereye gittiğimi tabiiki tahmin edersiniz. aytülün iş yerini bastım beyler.ben destursuz içeri dalınca zaten huurnun yüzü gözü bembeyaz oldu. yanında da bir sürü çalışan var.ben gelince hepsi şöyle bir baktılar, sonra işlerine döndüler. beni iyiliksever patronlarının himayesine aldığı çocuk olarak biliyorlar ne de olsa. dedim 'neden yaptın bana bunu ulan'.böyle konuştuğumu duyunca bütün herkes bize bakmaya başladı. aytül sırıtıp işi şakaya vurmaya çalıştı.ben bağırmaya başladım 'ne taklar yediğini anlatayım mı ulan herkese'diye. anında güvenlikler geldi, beni yaka paça binanın girişinde getirdiler,bir güzel patakladılar.iki tane hayvan gibi herif, karşılık vermeye çalışmam para etmedi. sonra aytül geldi. dedim'her şeyi açık edicem, sonra ne tak yiyeceksin. nerde tutunacaksın? nasıl bakacaksın insanların yüzüne?'
    aytül hiç giblemişe benzemiyordu. aldı beni karşısına.bir güzel tehdit etti beyler. üstü kapalı olarak kafama sıktırabileceğini ima etti.ben dedim bu sefer 'mafya mı sanıyon kendini amk, iyice delirmişsin'.bu sefer dedi açık açık,ben öldürürüm seni, zaten o saatten sonra bana bir şey koymaz hesabı konuştu. dedim öldürürsen öldür ulan, nasıl yapıcan acaba. huur mal mal konuşuyordu beyler, yapabileceğinden değil.o an çıkıp gittim ordan. ertesi akşam bir demet çiçek alıp kapısına dayandım. önce açmadı.bir dolu laf ettim. açtırdım kapıyı.
    ···
  14. 414.
    +3
    neyse beyler, aytül huursu ne tak yediğini de bilmiyordu anlayacağınız.bir dolu güzel laf ettim, özür dilerim dünden ötürü dedim. zaten ipekle ayrıldık(burda tabii tuttum kendimi afişe olmamak için),ne yaşanmışsa yaşanmış eskisi gibi olabilir dedim. tabii çok özet geçiyorum buraları. totalde konuşmam en az iki saati bulmuştur. inandı bana. aslında zeki huurydu ama nasıl inandı anlamadım. kadınların bir tarafı her taka inanmaya meğilli amk, hele belli bir yaştan sonra.ben buna yavşadım bilmemne.o da ilk başta genç kız tribi yaptı. iğrençti amk huursu beyler, sanki biz ufak kavga etmiş iki sevgiliyiz de..ulan hayatımı gibip atmışsın, hala daha.. neyse. yine özet geçeceğim.o gece çok utandığım, hatırladıkça kendimden tiksindiğim ama asla pişman olmadığım bir şey yaptım beyler. aytül nurhayatı da postalayıp, iyice kıvama gelince herhangi bir erkekten onu ayrı tutmayıp ağzını burnuna kattım.
    dövdüm yani kadını,o da bana karşılık verdi.iri bir kadındı zaten, kafama bir şeyler indirdi. pata küte giriştik anlayacağınız. yılların kozunu paylaştık. bende de hasar vardı, dudağımı falan yarmıştı küllükle huur.ben öldüresiye vuruyordum hıncımı alamayıp, sonra 'dur yapma' falan diye bağırmaya başlayınca kendime geldim. vurmayı kestim ama bu sefer de ağzıma geleni saydırdım. öyle öfke insanı katil eder beyler. yinde de neden yapmadın diye soracak olursanız,ne bu taraftaki ne öbür taraftaki cezadan korktuğum için yapmadım.tek bir sebebi vardı,o da bu dünyadaki en büyük huur çocuğu bana ufacık bir iyilikte bulunsun,ona vefa borcu hissederim. belki bazılarınız hatalı bulacak beni ama, gerek gözüm gerek diğer şeylerden ötürü vefa borcum vardı bu adi kaltağa da.
    öyle ya da böyle eğitim hayatıma büyük katkısı olmuştu.biz 'gibişmeye' başlamadan önce her şey iyiydi. daha bir sürü şeyi düşünerek bu cezayı yeterli gördüm ona.bir de şu vardı beyler, olan olmuştu, ipek gitmişti.o öyle bir duygu ki,zaten en büyük korkum gerçek olmuştu anlatabiliyor muyum?ben o saatten sonra kimden neyin intikdıbını alacaktım?bir boşvermişlik hissi gelmişti bana. yine de konuştum aytülle.ona hiç küfür etmeden nasıl bir huur olduğunu, nasıl bir günaha girdiğini gayet net anlattım.bir de güzel beddua ettim,bir daha karşıma çıkarsa başına neyin geleceğini asla garanti edemediğimi de açıkça belirttim. çıktım gittim evinden.bir kaç gün şeytanın evinde kaldım. daha doğrusu kalmışım. kaç gün geçtiğini bile anlayamadım kafam azıcık açılır gibi olunca. dumanın dıbına koydum beyler.iyi tak yedim diye söylemiyorum ama uyuşmak istiyordum. gerçi o halimle morfin bassan da uyuşmazdı ya..
    azıcık düzelir gibi olunca tolga beni toplamaya geldi. beyler,bu arada söylemeyi nasıl unuturum amk nasıl. tolga ipekle aynı okuldaydı.ama dünya kadar öğrenci olduğu için görmesi pek olası değildi.bu arada ben okulu baya bir asmıştım. yılbaşını falan geçirmişim şeytanda, haberim yok amk. beni içerki odaya taşıyıp bir de parti vermiş puşt. yine de beni sokakta bırakmamıştı. hatta bir ara yaprak gelip hasta çorbası mı ne öyle bir şey pişirip eliyle yedirmiş bana, vitaminsizlikten gebermiyim diye. beyler, nerdeyse hiç hatırlamıyordum. hatırladığım bölük pörçük şeyleri de rüya sanıyordum. sağolsun beni ekgibsiz bırakıyormuş şeytan da, en iyi böyle geçer diye(adamın bildiği tek yöntem buydu napsın amk).bunu söylemem lazım, yine bazılarınız tersini idda edebilir,ki herkesin düşüncesine saygı duyarım ama beyler bence bazen bazı muallaklerdeki 'adamlık' değme herifte olmuyor.
    neyse, tolga beni toparlamaya gelince ilk iş ipeği görüp görmediğini sordum. görmemiş. söz verdirttim fakültesinin civarında dolaşsın diye. yalnız, ipeği sormamdaki amaç tekrar barışmak ya da öyle bir şey değildi. hiç aramamıştım ve aramayacaktım. dediği gibi yoluna da çıkmayacaktım bir daha. yüzüm yoktu.hem son söylediği laflardan sonra ben de dağılmıştım. sevgiden bir şey eksilmemişti,o ayrı ama.. sadece nasıl olduğunu merak ediyordum. ayağı çok mu kötü burkulmuş onu merak ediyordum amk. yine duygulandım binler. yine özledim hayvan gibi. durun bir saniye
    Tümünü Göster
    ···
  15. 415.
    +6
    tolga beni okula zütürmeyi teklif etti belki görürüm diye. asla dedim, görmeye gücüm yoktu;canım dayanmazdı. evine zütürmeyi teklif etti,ona da hayır dedim. yük olmak istemiyordum, ailesiyle kalıyordu. şeytanın evi en iyisiydi. zaten 'kırık kalpler oteli' gibi bir şeydi şeytanın evi.bir sürü aşk acısı çeken muallak falan toplanırdı ikidebir ama yatıya benim kadar şeytanın sevgilileri bile kalmamıştır heralde.bir kaç gün sonra okula devam etmem gerektiğini söyledi tolga reyiz. etmeyip ne yapacaktım? hayatımın sonuna kadar şeytandan geçinemezdim ya.bir ihtimal daha vardı tabii ama. beyler,ben o ihtimali de geçmiştim yıllar önce biliyorsunuz. sonuçta öte tarafın daha çok acı verip vermediğini bilmiyoruz.
    uzun lafın kısası, gibe gibe okulun yurda taşındım tekrar.oda arkadaşım meydanda yoktu, nereye gibtir olup gittiyse belki de manitasıyla bir zamanlar benim yaptığım gibi aynı eve taşınmıştı. tektim.en iyisiydi benim için.her gün derslere gidip geldim. dersleri acayip bir şeymiş gibi dinledim. kafamı başka yerlere vermeye çalıştım. dersten sonra kütüphaneye gittim,bir şeyler okudum. kafamdaki sesleri susturamadım. gece yatağa yattığımda göğsüme oturan, boğazımı sıkan şeyden kurtulamadım.ben de alışmayı seçtim. mutluluk umudumu bir kenara bıraktım. sadece yapmam gerekenleri yaptım. sabah uyandım, yemek yedim, derse gittim sonra uyudum, yine uyandım, yemek yedim..bir allahın kuluyla konuşmuyordum okulda. milletin gece yurtlarda bir orgy döndürmediği kalıyordu.pek eğleniyordu pekekentler, dışarı çıkmıyordum. yokmuşum gibi davranıyordum.
    arada sadece tolgayı, erdiyi(o da iyi kötü bir yere kapağı atmıştı), en sık da malum sebeplerden şeytanı gördüm. böyle bir hayatım vardı. daha doğrusu belki de hayatsızdım demeliyim. tıpkı bir sapık gibi ipeğin bende kalan ufak tefek eşyalarıyla uyuyordum. bizde yalan yok. çok özel olacak ama, bende sutyeni vardı mesela. öyle saçma ki, ben o kabus günü alelacele eşyalarımı bir çantaya tıkıştırırken bir önceki gecenin anısı, gece giydiğim tişörte karışmış bunun sutyeni, artık nasıl bir acele etmişsek. kopçası takılmış tişörte tahminim.ben de aceleyle sutyeni falan görmeden tıkmışım tişörtü çantaya.ona sarılıyordum geceleri amk. nasıl bir zavallılıksa
    bir şeyler daha vardı öyle. mesela bana aldığı ufak pisa kulesi bir takım saçma sapan oyuncaklar. kutsal emanet gibi saklıyordum ve her gün saatlerce bakıyordum onlara. sonra telefonu elime alıyordum, numarasını açıyordum arayacakmış gibi yapıp kendi kendime bir takım kafalar yaşıyordum. günlerim böyle geçiyordu yani beyler. derken,bir haftaiçi tolga aradı. okuldan. ipeği görmüş nihayet.'iyi görünüyordu' dedi.'sahi mi?'dedim. belki kırk kere tekrarlattım. birkaç arkadaşıyla gülerek yemekhaneye giriyormuş, tolganın dersi olduğu için peşinden gidememiş.ben yine sordum nasıldı gülüyor muydu gerçekten diye 'evet abi kaç kere söyliycem, gülüyordu' dedi.'seni sonra ararım' deyip kapattım. demek benim gibi dağılmamış diye kahroldum,ne yalan söyleyeyim.ama sonra da sevindim, çünkü öyle bir şeydi ki beyler, mutlu olsun da ne şekilde olursa olsun amk diyordum. defalarce aklıma o sahneyi getirmeye çalıştım,onu gülerken hayal ettim. çok güzeldi. hayalimde o güldü,ben gerçekte ağladım.
    Tümünü Göster
    ···
  16. 416.
    +7
    hayalimdeki o görüntüyle avundum böyle birkaç hafta. sonra bir daha telefon geldi tolgadan. yine görmüş ipeği,bu sefer selamlaşmışlar. tolga konuşacakmış bana haber uçurmak için,ama ipek selamla yetinmiş.'zaten onu da nezaketen verdi' dedi tolga. anlaşılan benimle mümkün olan her türlü bağlantısını koparmak istiyordu. tolgaya yine sordum nasıl görünüyordu diye.bu sefer tekmiş ve saçları kısaymış. upuzun, sevdiğim saçlarını kestirmiş. onda sevdiğim şeylerden de kurtulmak istiyorduysa eğer, kendinden kurtulup tamamen bir başkasına dönüşmeliydi.ben de saçımı uzatmıştım liseden sonra, omuzlarıma yaklaşmıştı. evlerine gittiğim o gün karar vermiştim uzatmaya. çok da hoşuna gidiyordu.ben de gittim kestirdim bunun üzerine. üç numara.
    neyse beyler,bu şekilde bana yıl gibi gelen aylar geçti. sömestr tatilini şeytanda geçirdim.evi yolgeçen hanı gibiydi zaten. yatıya pek kalan olmuyordu dediğim gibi ama ne garip insanlarla,ne değişik hayatlarla karşılaştım orda beyler. mesela bir kız vardı, üniversite öğrencisi.ama dönmeydi. yani erkekten kadın olmuştu.bu kadar değişik cinsel eğilimde insanların şeytanın evinde neden bir araya geldiğini soracak olursanız, şeytan şu malum topluluğua üyeydi. haklarını aramaya çalışıyorlardı,en azından birbirleriyle irtibata geçip destek oluyorlardı. içlerinde biri vardı mesela,bir gay, benim başıma gelen şeyi o da yaşamıştı. defalarca.en sonunda aslında öyle hissetmemesine rağmen bu yolu seçmişti,bir kaç kere kendini öldürmeye kalkmıştı. şimdi beyoğlundaki gay barlarda iş tutuyordu. eskort gibi bir şeydi.
    o dönme kız mesela, acayip kültürlüydü.ilk bakışta mümkün değil anlamazdınız bir zamanlar erkek olduğunu. sinema televizyon okuyordu, arada provokatif tiyatro oyunlarında oynuyordu. içlerinde bir tek o nispeten paçayı kurtarmıştı. çünkü onun pembe cüzdanı vardı ve resmi olarak bir 'bireydi'.'normal' gibi görünen gayler de pek sorun yaşamıyorlardı özel hayatlarını afişe etmedikleri sürece.bir reklamcı vardı mesela, faça tam yerinde son derece başarılı amerikada falan okumuş. tipi fazla fazla yerindeydi, hangi amlı görse yazılıyormuş. gaydi ve bir takım ilginç zevkleri vardı, burada yazmaya gerek yok.'butch' lar vardı beyler, erkek gibi görünen lezbiyenler,bir tanesi hayvan kadar av bıçağıyla geziyordu sevgilisini korumak için. daha neler neler amk.
    ve tabiiki yaprak vardı.o işte gerçekten on numara bir insandı beyler. öyle yardımsever ve şefkatliydi ki,cebinde üç kuruş olsun, ihtiyacı olana ikisini çıkarır verirdi.ilk başlarda açık konuşmak gerekirse ben de korkmuştum ondan,ne bileyim travestiler hakkında anlatılan hikayeler malum. korkmayan en fazla daşşak konusu yapıyor,ama insan gibi görmüyordu çoğu kişi. yanlış anlamayın'bursa çocuğu'na ben de herkes kadar gülüyorum ama(istanbuldaki travesti ve top sayısı bursadakinden en az 10 kat fazla amk.) anlatmaya çalıştığım başka bir şey. kısacası onların arasındayken hoşgörüyü öğrendim. açık konuşmak gerekirse, şeytanı ilk gördüğümde, başıma o iğrenç kabus geldiğinde,o ilk zamanlar homofobik olma yolunda hızla ilerliyordum. abim bir gaydi ve iğrenç bir insandı.ama diğerlerini tanıyınca iğrençliğin gay olmaktan kaynaklanmadığını, insanın ruhuyla alakalı olduğunu anladım. gerçi bakın yine söylüyorum,her zaman da söyleyeceğim. şeytanın yaptığı iş huur çocukluğunun daniskasıydı ve düpedüz kötülüktü. doğruya doğru beyler. kafa karışıklıkları. kimi insanda iyilik de kötülük de bir vücutta yaşıyor, kimi zaman biri üstün geliyor, kimi zaman diğeri. ölene kadar böyle renk değiştiriyorlar.
    neyse beyler, çok uzatmamak lazım,bu şekilde ikinci dönemi getirdim. okula dönerken şeytan 'yazun yine gelir kalırsın, başka ne tak yiyeceksin zaten, itiraz edecek halde değildin' dedi, eyvallah dedim.bu konuda onun hakkını ödeyemem beyler. zaten çok uzun zamandır nevaleye de para ödemiyordum ısrar ettiğim halde. kendi sardığından veriyordu bana da.'muhabbet yeter' diyordu. herkes yanında bir ses,bir soluk istiyor beyler. yalnızlık gerçekten yukardakine mahsus sadece. gerçi şeytanın yalnız olduğunu pek söyleyem ama. belki ona da ilginç geliyordu bir kadın-erkek ilişkisini gözlemlemek.bir çok sebebi olabilir.bu arada aynı odayı 'paylaştığımız' ve totalde bir iki kere gördüğüm herife mesaj attım yine yurda çıkacaksan birbirimizin ismini yazalım diye.o da dünden razıydı zaten, görünürde yurtta kalıyormuş gibi takılması lazımmış, nedenini bilmiyorum. parasını da ödeyip gelmiyordu adam odaya,ne taklar yiyorduysa. böylece yine yanlız kaldım. işin bu kısmı kebaptı. kimse başımı ağrıtmıyordu böylece. yaza yaklaşıyorduk, arada tolgadan duyuyordum ipeği. okulda nadiren de olsa görüyordu.'iyi görünüyor' diyordu hep.ben de mutlu oluyordum burukluk hissetsem de.tolga ipeği ne zaman görse anında ya mesaj atıyor,ya arıyordu.bu şekilde en azından aynı şehirde olduğumuzu bilmek, hala orda bir yerde yaşadığını bilmek iyiydi.ama çok deli özlüyordum beyler.bir gün tolga mesaj attı, konferans varmış okullarında. hemen atla gel, ipek de burda dedi. baya uzun sürecek bir konferanstı.ben dedim yapamam. tolga ısrar etti, uzaktan gör bari amk bir tak olmaz dedi. dayanamadım. okuldan sadece merabalaştığım arabalı herifin tekinin kapısını çaldım, sağolsun yardımsever herifti. dersi yokmuş zaten hemen attı beni arabaya, yolu da biliyordu.
    Tümünü Göster
    ···
  17. 417.
    +4
    neyse gittim okula. konferansın bitmesine zaten az bir şey kalmıştı. tolga yol boyu durmadan mesaj atıp durmuştu, buna rağmen zor buldum yeri. çok karışıktı okulları amk. heyecandan geberiyordum. neden geldiğimi de bilmiyordum, sadece dayanamamıştım özlemine. tolga beni kapıda bekliyordu. yanında yer ayırmıştı. içeri girdik, deli gibi etrafıma bakınıyordum. tolga en ön sıraya yakın bir yeri işaret etti. ordaydı beyler. arkadan tanımıştım. saçlar gerçekten de gitmişti, küt kesim mi ne diyorlar öyle yaptırmıştı. hipnotize olmuş gibiydim. derken kafasını çevirip yanındaki kıza bir şeyler söyledi. yüzünü gördüm böylece. inanın beyler, zütümde havai fişek patlatsalar o kadar acımazdı. makyaj yapmıştı 'kime yaptın o makyajı amk' diye öldüm. siyah,dar bir bluz giymişti. çok çok güzeldi. sonra yine önüne döndü.ben de arkadan seyrettim bir müddet daha. yanında allahtan erkek yoktu.bir diğer yanında ev arkadaşı olan kızlardan biri(ekin, daha önce söylememiştim adını sanırım)oturuyordu.bir süre baktım sonra ben gidiyorum dedim tolgaya görünmeden kaçmak için. tolga zorla oturtturdu, biraz daha kal bari dedi. içimden de bakmak geliyordu doğrusu. sadece seyretmek istiyordum. arkadan da olsa görmek yeterdi. arada yine başını çevirip kızlarla bir şeyler konuşuyordu. acaba ne konuşuyorlar? diye meraktan öldüm. sonra konferans sona erdi.ben hızlı hızlı yürüyüp kapıya gittim. hengame verdı zaten, herkes ayaklanmıştı. kapıya ulaşınca dönüp arkama baktım salak gibi.o saniye ekin beni gördü ve anında ipeği dürttü.o da baktı ve belki bir saniyeden de az bir süre göz göze geldik.o saniye bin yıldı tabii benim için. sonra hemen jet hızıyla kafasını çevirdi. belli ki refleks olarak bakmıştı ekin dürtünce.ben aynen kaçtım.bir otobüse atlayıp kadıköyün yolunu tuttum. kafamı dağıtmam lazımdı.bir yere oturdum tolga arayıp 'nerdesin amcık, insan bari bir telefonuna bakar' dedi. telaştan tolgayı unutmuştum. yerimi söyledim, yanına geliyorum dedi.

    tolga geldi sonunda.'suratın kireç gibi amk,bu kadar etkileneceğini bilsem çağırmazdım' dedi.ben de 'ben artık neyi neden yaptığımı bilmiyorum amk, gibtiret' dedim. kafasını çevirmişti beyler,o kadar iğreniyordu ki benden, suratıma bile bakamıyordu.bir de makyaj mevzusu vardı tabii. kime süsleniyordu amk. düşünmekten kafayı yiyecektim. tolganın gördüğü kadarıyla hep kızlarlaydı.'senden önce makyaj yapmıyor muydu bu kız amk' dedi. haklıydı. sonuçta bu hiç bir şeyin göstergesi değildi. kafayı yiyordum yavaş yavaş. neyse, oturduğumuz yerde üç beş bişeyler içtik. içim daraldı dedim başka bir yere gidelim. nevizadeye uzadık.ben de o zamana kadar nerdeyse hiç takılmamışım oraya. kalabalık iyi geldi beyler. millete baktım baktım, dedim bunların da içinde neler var kimbilir. kalabalıkla avundum. bira ucuzdu orda. oldum olası birayı diğer içkilere tercih ederim, hatta skol falan da içerim, acımam.bu konuda ne hamallığa bakarım ne ağız tadına. bira öğrencinin, keşin, parasızın, yalnızın en iyi dostudur beyler. müzik falan çalıyordu sağdan soldan onu dinliyordum. tolgayla dertleşiyorduk. 'madem bu gün gördün, madem başını çevirdi.bu son olsun kardeşim. silmeye çalış. üniversitedesin daha yaşın kaç amk, başkasını da seversin' diye konuştu. boş geliyordu beyler. sonuçta herkes yaşadığını en iyi kendi bilir. dedim 'olmaz o iş. istesem de olmaz. benim için durum çok farklı. benim hayatım hiç normal olmadı.o yaşadığım tek güzellikti.' ben konuştum, tolga anlamadı. tolga konuştu,ben anlamadım. saat bir hayli geç olmuştu. tolga dedi en sonunda'bak kafan da güzel,ara amk.ne olabilir en fazla. madem geçmez diyorsun, dene şansını.en kötüsü olsun bari de,umudunu kes'.mantıklı geldi.pek düşünmeden aldım telefonu elime. aradım. operatör 'aradığınız numara kullanılmamaktadır' diyordu.

    kısacası olur da ararım diye numarayı değiştirmişti.'katil bile olsan seninle olurum' lafını düşündüm. güldüm. insanlar büyük konuşuyordu.ben de büyük konuşmuştum zamanında. evlenmeyi hayal ediyordum.o an her şey o kadar saçma geldi ki,gülme krizine girdim beyler. tolga susturamıyordu beni. sinirlerim altüst olmuştu. yaşadığımız her şey tek tek aklıma geliyor, güldükçe gülüyordum. yanaklarım ağrıyana, karnıma krapm girene kadar güldüm. insanlar garip garip baktıkça daha da gülüyordum. iyice pgibopat olmuştum amk. tolga en sonunda yumruk tehdidiyle zar zor susturdu. sonra da hep sustum.o gece başka bir şey konuşmadım. bütün mekanlar kapandı,biz kaldık. sabaha kadar sokaklarda amaçsız gezdik durduk.ben açık bir yerden biraz daha bira aldım. kusana kadar içtim. tolga beni taşıyordu. sabah olunca, daha doğrusu yeni yeni sabah olmaya başlayınca kendimizi gezi parkında bulduk.bir banka oturduk, tolga orda sızdı. içkiden değil, yorgunluktan. yanımızdaki bankta bir adam vardı. karşıda bir yere dalıp gitmiş, mastürbasyon yapıyordu. görmemek için başımı önüme eğdim, üstüm baştan aşağı kusmuktu. kusmuklara odaklandım.'fap fap fap fap' sesini duyuyordum sessizlikte. yine gülesim geldi, onun yerine ağladım.
    Tümünü Göster
    ···
  18. 418.
    +4
    daha sonra yaz geldi. allahtan hazırlığı geçmiştim yaza kalmadan anadolu liseli olduğum için.yaz için tolga aracılığıyla bir iş buldum, turizm şirketi gibi bir yerde. işim kısaca yabancı iş adamı vs kalantorları havaalanından karşılamak veya onları gece eğlencelerine(çoğunlukla gs adası)zütürmekti. ingilizcem var diye almışlardı beni işe gerçi ama heriflerle nerdeyse hiç bir şey konuşmuyordum. kısacası iş basitti. sadece günü, özellikle de saati pek belirli değildi. bana uygundu. anlaştığımız gibi şeytanın evinde kalıyordum. bana iş başı ücret veriyorlardı. arada şeytanın mutfak masrafına yardım ediyordum. yine de iki üç kuruş para bile biriktirdim bu yolla.
    ipeği kafamdan atmaya çalışıyordum. numarasını değiştirdiğini öğrendiğimden yana gerçekten umudu kesmiştim. okulu bitirir,bir işe girer ve en azından kimseye muhtaç olmadan yaşar giderim diyordum. nasılsa hayat dediğin bin yıl sürmüyor. kadın kız aklımda bile değildi. cinsel dürtülerim yok olmuş gibiydi. cinsel hayatım ipeği rüyamda gördüğüm gecelere indirgenmişti. hamamcı olmuştum anlayacağınız ama şikayetim yoktu. arada işte şeytanla takılmak en büyük eğlencemdi. kral tv ye tapar olmuştum.adi popla beynimi uyuşturuyordum işe gitmediğim vakitler. hüzünlü tek melodiye katlanamayacak haldeydim. allahtan ki o yaz serdar ortaç 'dansöz'ü,hande yener 'aşın ateşi' ni çıkarmıştı. günde bin kere bunları dinliyordum. hala hatırlarım sözlerini.ota dönüşmüştüm.
    böyle böyle o yazı da geçirdik. arada işte tolgayla falan dışarı çıkıyorduk. okul dönemi geldi. tolganın okulu benimkinden bir hafta önce başlıyordu. yani ipeğinki de.tolga başlamıştı.her gün aramamak için zor tutuyordum kendimi 'gördün mü' diye.ama sözde kafamdan silmeye çalışıyordum ya,içimde patlatıyordum bu isteğimi. nitekim benim aramama gerek kalmadan o ilk haftanın perşembe günü tolgadan telefon geldi.ilk başta hal hatır sordu ama sesi bir garipti. sonra 'ipeği gördüm' dedi.ben sıradan bir şey konuşuyormuşuz havasında 'nasıldı' diye sordum. lafı dolandırmadı: 'yanında bir herif vardı'
    ben uzun süre tepkisiz kaldım. beyler, sanki uçurumdan düşüyordum, öyle bir histi. tolga da susuyordu. telefonda karşılıklı uzun süre sustuk. düşünme yeteneğimi kaybetmiştim. tolga en sonunda 'sakin ol kardeşim, sakin ol emi?' demeye başladı.ben yine susuyordum. konuşma yeteneğimi de kaybetmiştim. tolga durmadan bir şeyler söylüyordu.'nerdesin, geleyim işte misin evde misin?' diyordu. sonra yavaş yavaş düşünebilmeye başladım.'benim ufaklık, benim sevgilim, ipeğim başka bir herifle? haha..yok canım..' tolgaya dedim ki,'abi telaşa lüzum yok, arkadaşıdır.ota taka aramana gerek yok.hem zaten o mevzuyu kapatmaktan başka yapacak bir şeyim yok. salla gitsin.'cevap: 'abi adam kızın elini tutuyordu'
    evden manyak gibi fırlayıp taksiye atladım. aynen okulun kapısında buldum kendimi. tolgayı aradım. zaten o da beni 452125215726571 kere falan aramıştı. yüzüne kapatıp çıkmıştım evden. açtı telefonu 'nerde ulan o dıbınakodğumun huur çocuğu ,okuldayım çabuk göster yerini, çabuk al beni kapıdan gibicem seni de !!'diye önüme gelene ağzıma geleni söyledim. tolga geldi koşa koşa kapıya, insanlar etrafımıza toplanmıştı. durmadan küfredip bağırıyordum. havaya yumruk atıyordum. tolga tutmaya çalışıyordu, millet nesi var falan diye soruyordu. herkese küfrediyordum. birkaç kişinin kanına dokundu üstüme yürüdüler. tolga bir şeyler deyip sakinleştirdi adamları. öğrenciler doluydu, sirk maymunu izler gibi beni izliyorlardı.en sonunda tolga yakamdan tutup sarstı: 'gittiler ulan, gittiler, seni mi bekleyeceklerdi' diye bağırdı. sustum.

    'nereye gittiler' dedim.'ben nerden bileyim amcık' cevabını aldım. önce okulun ordaki bir kafeye oturduk.ben orda türlü rezillikler yapıp yine kendimi millete izlettirdim.en sonunda mekan sahibi bizi dışarı atacaktı.tam bir züte dönüşmüştüm. görenler tolgayı dadım zannedebilirdi.ben dedim 'şeytana gidelim'.bu sefer damardan sokup kendimi öldürmeye niyetliydim. tolga gibici bakışlarla gözümün içine bakıp 'eğer çok istiyorsan ben zütüne öyle bir enjekte ederim ki,overdoseun kralını yaşarsın' dedi de sustum.'yürü, gibtirolup gidiyoruz burdan' dedi. kendi evine zütürdü beni. elime bir bira tutuşturdu.'şimdi sakin olacaksın züt, elindekini iç. efendi gibi sigaranı iç. dahada bir tak içme bu gün' dedi. allahtan ailesi halasına mı ne gibimse oraya gitmişti. gece döneceklermiş. rahattık yani.ne kadar rahat olabilirsem ben amk.
    Tümünü Göster
    ···
  19. 419.
    +8
    bir süre sakinleşmeye çalıştım dediği gibi. doğuran karılar gibi derin derin nefes aldırdı bana tolga. biramı zıkkımlanıp deri bir koltuk vardı, onun üstüne yattım. gözlerimi falan kapattırdı bir müddet, denizi ormanı falan düşün dedi. pgibolog gibiydi amk.bir yerlerde mi ne okumuş bu sakinleşme yöntemlerini. sonra gerçekten de azıcık o kudurmuş halimden kurtuldum. tolga konuştu uzun uzun.'sen istesen de istemesen de çok normal başkasıyla olması' dedi.bu arada söyledimmi, aytülle olan bütün maceralarımı ayrıntısına kadar tolga da öğrenmişti haliyle. onun hakkında konuştu. dost acı söyler dedi.'o seni her halinle kabul ediyordu,sen ona yalan söyledin,onu aldattın. gururlu bir kızdı,bu kabul edilemez. yaptıklarının karşılığını ödemek zorundasın' dedi. kötü değil iğrenç hissettim.ama haklıydı.'o gitti ve artık onun için yoksun, bunu iyice kanıksa başka çaren yok' dedi. öyle haklıydı ki,bütün bunları duydukça yanıyordum
    tolga nerdeyse saatlerce konuştu. kamyon çarpmış gibiydim. huur çocuğunun tipini sordum.'ben ne diyorum,sen ne diyorsun. bana bir gib sorma' dedi. yalvardım. anlattı o da.uzun boylu, esmer,top sakallı bir herifmiş.'galiba bizim okuldan, daha önce gördüm sanıyorum herifi' dedi. giyimi gibtiğimin alternatifi mi diyorlar öyleymiş.'bütün kollarında dövmeler vardı' dedi tolga.'daha başka da bir şey bilmiyorum, incelemedim çok' dedi. tarif ettiği tipin robot resmini çizmiştim saniyesinde beynimde.tam bir bin vardı gözümün önünde. sonra daha kötü, çok kötü şeyler geldi aklıma beyler. dıbını gibtiğimin huur çocuğu ipeğin elini tutuyor, ipeği öpüyor. ipekla öpüşüyor. ipekle yatıyor. benden başka biri, ipekle, benim ipeğimle amk, yatıyor, sevişiyor, ciks yapıyor, içine giriyor.. daha sonra bir müddet nefes alamadım.
    hemen fırladım koltuktan, kapıya. tolga önüme geçti.'şimdi nereye, hani konuşmuştuk o kadar? neden soruyorsun herifin tipini? sanane dıbına koyayım?at kafandan,at,gibicem belanı'bir sürü şey söyledi.ben yine yalvardım 'ne olur izin ver, gidip öldüreyim herifi. sonra cezası neyse çekerim, anla beni' dedim. kardeşim dedi 'bak, sonumuz kötü olacak. seni öldü diye bırakırım burda.bir yere gidemezsin.sen hangi dağda yaşıyorsun, hayvan mısın amk? kimi neden öldüreceksin, katil mi olacaksın bir kız için'.ben bu sefer buna dellendim.'senin o bir kız için diye küçümseyerek konuştuğunun benim hayatım amk' dedim.laf dalaşına girdik. artık en sonunda ayaklarına kapanacak hale geldim. sonra baktım olmayacak, ittirmeye çalıştım kenara. çekilmedi kapıdan.ben de kaldırdım yumruğu tam geçirecem, kolumu tuttu havada, yapıştı boğazıma. gözümün içine baktı.ben morardım heralde ki bıraktı beni. gidip yerime oturdum.
    beyler, beni durduran ne tolganın posta koyması ne de katil olmaktan korkmamdı. belki bana küfredeceksiniz ama tek bir şey durdurabilirdi o an beni,ben de durdum.bir ihtimal vardı beyler. ipek huur çocuğunu seviyor olabilirdi. hatta huur çocuğu da ipeği seviyor olabilirdi. hatta hatta, huur çocuğuyla ipek birbirlerine aşık olabilirlerdi. huur çocuğu düzgün bir huur çocuğu olabilirdi.iyi bir ailesi,iyi bir huur annesi,iyi bir pekekent babası olabilirdi. belki huur çocuğuyla ipek evlenip düzgün bir hayat kurmayı planlıyorlardı. belki ipek ilk defa gelecekten korkmuyordu.bu durumda ben huur çocuğunu öldürürsem ipek çok mutsuz olurdu. belki huur çocuğunu o kadar seviyordu ki,onun da hayatı kararırdı. öyleyse huur çocuğuna elimi bile sürmezdim, süremezdim. peki ya huur çocuğu tam bir binse?ya ipeği yatağa.. devdıbını getirmek istemiyorum.bu imkansızdı. ipek bir huur çocuğuyla beraberse, bu demek oluyordu ki onu seviyordu ve o düzgündü. ipek delikanlıydı ve sevmeden hareket edemezdi.onu bu kadarcık olsun tanıyordum.
    bana hayattan bilmiyorum kaçıncı kere, yannanı yemek düşmüştü. anılarımla zihin osbirine mahkum edilmiştim, birileri oralarda bir yerlerde gerçek hayatlar yaşarken. okula başladım. yurt arkadaşım da vardı bu sefer, cihan adlı binin tekiydi. durmadan odaya karıyı kızı,bir sürü elemanı topluyordu.bir şeyler zıkkımlanıp müzik açıp durmadan gülüyorlardı.ben o sırada cenin pozisyonunda yatağa geçmiş oluyordum. arada benden bahsediyorlardı 'yaşıyor mu lan','kim bu amk' diye. ucube kıvamındaydım. derse gidip olabilecek en erken saatte yatıyordum. ipeği sormayı bırakmıştım. eşyalarını da bir poşete tıkıp dolabın dibine atmıştım. çarpıntılarım yine başlamıştı. haftasonları da dışarı çıkmıyordum. yemek yemeyi nerdeyse tamamen kesmiştim. hayalet kadar zayıftım. traş bile olmuyordum. çirkin görünüyordum. gerçekten de saçım sakalım birbirine karışmıştı. işin en iğrenç yanı da sakalımın turuncu çıkmasıydı. palyaço gibiydim amk.bu berbat halimden adeta pgibopatça bir zevk alıyordum.
    biriki ay geçti.ben dışarı çıkmaya başlamıştım. iğrenç turuncu sakalımı kesmiştim. toparlanmaya gayret ediyordum,en azından görünüş olarak. çünkü bir de okulda dönecek laflarla uğraşamazdım.bu arada çok düşündüm ipeğin evine gitmeyi.ne yapacaktım gidip? vazgeçtim. oluruna bıraktım. daha doğrusu bunun için uğraştım. hemen her gece kabus görüyordum. ipeği ve huur çocuğunu içeren artı onsekiz kabuslar. onları da unutmaya çalışıyordum. kasım sonuydu. cumartesi şehre inmiştim. akşamüstüydü. kitap arıyordum bir ödev için. akmardaydım hatta. telefon çaldı. şeytandı. şeytan açıkçası ilk başlarda ipeğin başkasıyla olduğunu duyunca sevinmişti. çünkü bu yolla kafamdan tamamen silebileceğimi düşünüyordu. kendisi öyle yapardı çünkü. aşık olduğu adamlar ne zaman başkasını bulsa o an bitirirdi kafada. neyse, direk lafa girdi. ipeği görmüş herifle moda sahilde yürüyüş yaparken.'neden haber verdim,ben de bilmiyorum' dedi.'geliyorum' dedim.tam yerini söylemedi.'ne pahasına olursa olsun gelicem, arar bulurum nasıl olsa' dedim.'ben takip edeyim çaktırmadan, kız beni görmedi' dedi. sonra söz verdirtti bir tak yapmayacağıma. gerçekten de bir şey yapmak değildi niyetim. anlam verememiştim şeytanın beni arayıp bunu haber vermesine.ama görmek istiyordum. belki son defa görürüm diye düşünüyordum. insan çok özlüyor.
    Tümünü Göster
    ···
  20. 420.
    +6
    ben tabii unuttum dünyayı beyler. oturdum orda pasajın yanından sokak dönüyor ya,ordaki duvarın üstüne. bekliyorum. şeytandan telefon geldi.'gerioda' adlı mekana girmişler(anladınız beyler).anında uçtum. koşa koşa o yokuşu çıktım sigara içen ciğerlerime rağmen. nefes nefese kalmış şekilde kapıya geldim. biraz derin derin nefes aldım. cumartesi olduğu için(hava da kararmıştı iyice),millet mekanları tıklım tıklım doldurmaya başlamıştı. kapıda bile kalabalık vardı. şeytanı seçtim. beni görünce el salladı. yanına gittim. bahçe kısmına oturmuşlar, öyle dedi. beyler mekanı şöyle tarif edeyim:önce ince uzun hol gibi bir yer var, oradan birkaç basamakla daha geniş bir odaya iniliyor.o odadan da merdivenlerle bahçe kısmına iniliyor. hiç bir açısal sapma yok, dümdüz giderek bahçeye inebiliyorsun. ikimiz girdik şeytanla içeri. bahça kısmına değil de,holden sonraki odaya oturduk. böylece bahçe kabak gibi görülebiliyordu ama bahçedekiler yukarı bakmadıkça bizi göremezdi. hemen bir sigara yaktım(yasak yok tabi o zaman).iki saniye bakınınca gördüm.
    ggece devam panpalarım şuan met kaydırmaya gidiyorum
    ···
    1. 1.
      0
      Pşt gece oldu (gizli rez. Ayraç:122)
      ···
    2. 2.
      0
      Geldim beyler pcye geçeyim seriden yazacağım.
      ···