+3
-1
Yasin-5 “Kur’an, ataları uyarılmamış, bu yüzden de gaflet içinde olan bir kavmi uyarman için gönderilen.”
ibrahim-4 “Her kavme sadece o kavmin kendi diliyle seslenir. O kavimden olan birini peygamber yollarız.”
Fusilet-3.”Bir kavim için indirdiğimiz Ayetleri detaylıca açıklanmış Arapça bir Kurandır.”
Ayettlerde açıkça her kavme sadece kendi dilini konuşan kendi içinden olan bir peygamberi elçi atarım yazıyor. Bir başka şeklide hiç bir kavme o kavmin kendi dilinde olmayan bir Kitap göndermem ve o kavmin ırkından olmayan bir peygamber de atamam demektir. Bu durumda Kurana göre Türklere de Türkçe konuşan Türk bir peygamber atanması zorunludur, Kurana göre Türklere Bir Arap peygamber gönderilemeyeceği gibi Türklerin Kutsal kitabı Arapçada olamaz. Türklere Arap kavminin diliyle inen kitapla o kavimden bir peygamber geçerli değildir. Fusilet-3 ayetinde bir kavim için olduğu açıktır ve bunlar Türkler değildir. Kuranın bakış açısına göre olması gereken budur.
Kuran kendini Arapça ve Arap kavmiyle sınırlıyor. Bu ayeti Türklere uygularsak, eğer Arapların akıl erdirebilmesi için Arapça kuran gerekli ise Türklere de Türkçe bir kitap indirilmesi gereklidir. Türkçe indirilmemiş bir kitabı Türklerin anlaması yani akıl erdirmesi beklenemez.
Bütün insan dillerine çevrilemeyen, hatta Arap olmayanların doğru şekilde okuması imkansız olan bir kitabı bütün insanlara yollamış olabilir mi? Kuran bunumu iddia ediyor? Hayır asla. Kuran tam tersini söylüyor. Kuran sadece Arapça konuşan Arap kavmi için geldiğini söyler. Bütün kavimlere ve bütün dillere geldiği iddasında değildir.
Kuran her kavme sadece o kavmin kendi dilinde inen mesajla seslenmek gerektiriğini dile getiriyor. Yabancı bir peygamberle ve yabancı dilde inen kitapla değil. Yabancı dilde mesaj olmamalıdır. Kuran yabancı dilde inen kitaba itiraz etmeyi meşru görüyor.
Fussilet-44 “Eğer biz onu başka dilde bir Kur’an yapsaydık onlar mutlaka, “Onun âyetleri genişçe açıklanmalı değil miydi? Başka dilde bir kitap ve Arap bir peygamber öyle mi?” derlerdi. De ki: “O, inananlar için bir hidayet ve şifâdır. inanmayanların kulaklarında bir ağırlık vardır ve Kur’an onlara kapalı ve anlaşılmaz gelir. (Sanki) onlara uzak bir yerden sesleniliyor (da anlamıyorlar).”
Bu ayete göre Türkler’in neden dilimizde değil sorusunu sorma hakkı doğmaktadır. Bu mantığa göre Türk olana Türkçe olmayan bir kitap yollanamaz. Madem Araplar neden dilimizde inmedi demesinler isteniyor, Araplar sorabiliyor ise biz Türkler “Türklere hiç Arapça bir Kuran gönderilir mi “diye neden sormayalım? Yoksa Tanrı Allahın katında biz Türklerin kayda değecek bir Millet olmadığımızı mı kabul edeceğiz? Elbette Türk Milletini bu gözle kimse göremez. Bu ayete göre de Kuran’dan biz Türkler sorumlu olamayız.
Zuhruf-44 “Şüphesiz bu Kur’an, sana ve kavmine bir öğüt ve bir şereftir, ondan hesaba çekileceksiniz.”
Nahl-64 “Sana kitabı, ancak ayrılığa düştükleri şeyleri onlara açıklaman için ve iman eden bir topluma doğru yolu gösterici ve rahmet olarak indirdik.”
Bu ayetlerde “bütün kavimler ondan sorumludur” denmiyor. Ayetler açıkca Hz.muhafazid’in ve Arapların Kuran’dan sorumlu olduklarını bahsederek, Üstelik Kuran’nın yazılma nedeninin Arap kavminin sorunlarını çözmek olduğunu dile getiriliyor. islamcılar, Kuran ın bir Kavim e değil bütün kavimlere gönderildiğini anlatmak için bir ayeti kanıt gösterirler.
Enam-92 “işte bu (Kur’an) da, bereket kaynağı, kendinden öncekileri (ilâhî kitapları) tasdik eden ve Mekke’yi ve bütün çevresini uyarasın diye indirdiğimiz bir kitaptır.”
Sonuç olarak Kuran’da bir kavmin yaşadığı memlekette her şehre ayrı ayrı peygamber yollamayız. Sadece o kavmin ana kentine, O kavmi ve yaşadıkları çevre kentlerini de uyarsın diye, o kavmin dilinde peygamber yollarız denmektedir. Kuran’nın bu hükümlerini islama uyarlarsak Hz.muhafazid Arabistanın ana kendi Mekkeye gönderilmiş ve sadece Arapları uyarmakla görevli bir peygamberdir. Bu mantığa göre islam’da Arap dinidir, Türkler veya başka bir millet islam’dan sorumlu tutulamaz.