/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 126.
    +13
    ''Derin'in numarası bu kanka. Lazım olur belki, anlarsın ya? 

    it herif,''derken sırıtıyordum. Derin'den numarasını istemeye bir türlü cesaret edememiştim. Bana kafa atabilirdi. Dik dik Az önce söylediğin şeyi geri alman için sana süre tanıyorum. bakışını atabilirdi. Susup inzivaya çekilebilirdi. Böyle huysuz, cins, manyak, özürlü birini nasıl sevebildim ben de bilmiyorum. En ufak bir fikrim olsa sonuca bağlayacağım ama cidden, yok.

    Derin'in telefonunu kaydedip Whatsapp'a giriş yaptım. Hesabı vardır herhalde. Ve... O muazzam resmi gördüm. Bu kadar... Muhteşem olmak zorunda mıydı? Kendime Acaba ona layık mıyım? diye salakça sorular sormama neden oluyordu ve ben asla böyle bir soru sormazdım.

     Whatsapp durumuna baktım. Yeşilimsi mavi. 

    O ne lan? En sevdiği renk falan mı?
    ···
    1. 1.
      0
      Devam pamap
      ···
  2. 127.
    +14 -1
    Bir yanım, bırakıp giderse sonumun nasıl olacağını merak ediyordu. Sizi insan yapan etken kaybolunca ne olabilirdi ki? Eski halinize geri mi dönerdiniz? Yoksa bir enkazdan farkınız kalmaz mıydı? Ben enkaza dönerdim. Derin gitmemeliydi. Beni bırakıp gitmemeliydi.

    Düşünceler beynime hücum edince baskıya dayanamayıp kendimi balkona attım. Hava soğuktu ve üzerimde tişört vardı. Titrememe aldırmadan birkaç dakika soğukta bekledim. Düşüncelerimin sakinleşmesi gerekiyordu. Yoksa patlayacaktım.

    Deniz mal mısın? Ne işin var orada? 

    Arkamı dönüp odamın ortasında dikilen Bora'ya baktım.

    Fantezi yapıyorum Bora, dedikten sonra önüme dönüp birkaç derin nefes daha aldım ve içeriye geçtim. 

    Hayırdır? dedim koltuğa otururken. 

    Merak ettim geldim, ego. Ne hayırdırı? Salak. Neyse, nasılsın? Başımı ellerimin arasına aldım.
    ···
  3. 128.
    +13
    Saat kaç? diye sordu Derin. Telefonu cebimden çıkarıp baktım. 

    Öğlen olmuş. 

    Burak gelmedi, dedi durgunca. 

    Belki uyanamamıştır? 

    Belki, demesiyle odaya Burak daldı. Beni görünce önce afalladı, sonra da yüzü öfkeyle kızardı. 

    Ne işin var senin burada? 

    Senin ne işin varsa ondan. dedim ayağa kalkıp. Burak üstüme yürümeye başlayınca Derin yataktan sıçrayarak kalktı ve tam aramızda durdu. 

    Hasta alarmı. ikiniz de geri çekilin.

    Gitsin, dedi Burak yüzüme öfkeyle bakarken. 

    Gitmeyecek. 

    Derin! Gidecek! diye bağırdı Burak. 

    Gitmesini istemiyorum, dedi Derin sakince. Burak hayretle Derin'e baktı.

    Ciddi olamazsın! 

    Ciddiyim Burak. Lütfen, dedi Derin kırgın bakışlarla ona bakarak. Burak derin bir nefes alıp yüzünü iki eliyle birden sıvazladı ve arkasını döndü. Birkaç saniye öyle durduktan sonra dönüp Derin'e baktı. 
    ···
  4. 129.
    +13
    Derin nefes alıp ver, dedi babam. Nefesimi düzene sokmaya çalıştım. Babam banklara yönlendirip oturttu beni. 

    iyi değilim baba. Korkuyorum, dememle ağzımdan bir hıçkırığın kaçması eş zamanda oldu. Deli gibi korkuyordum. Derin'siz kalmak ödümü koparıyordu.

    Evlat, dinle, dedi babam sakince. Nasıl hissettiğini biliyorum. O korkuyu ben de yaşadım. dedi. Gözyaşlarım arasında kafamı kaldırıp ona baktım. 

    Annen, dedi konuya açıklık getirerek. Doğumunda çok zorluk çekmişti. ikinizi de kaybedecektim. Öyle bir korkuydu ki, beni öldürecek sandım. Ama cesaretli olman gerekir Deniz. Sakın bunu unutma.

    Korkuyorum, dedim yüzümü ellerimin arasına alırken. 

    Cesaret korkundan gelir. Korkuna tutun. Şu anda sana yardım edecek tek şey o.

    Korkuma nasıl tutunabilirdim? Beni öldüren şeye nasıl güvenip de tutunabilirdim? Mantıklı mıydı? 
    ···
  5. 130.
    +12
    Ee? Ne konuşacaksın benimle? Bütün gün anlatmadın da zaten. 

    Filmde anlatacaktım,dedim. Tekrar Hobbit izlemeye gelmiştik. Burak bu kez gelmemişti. Küstüklerini Derin'in Nehir'in yanında oturmasından anlamıştım. Film bittikten sonra alışveriş merkezinden çıkmış, isteği üzerine sahile gelmiştik.

    Şaka mı ediyorsun? Filmde ağzını açamazsın. Neyse, şimdi konuş. 

    Fazla ayı değil misin Derin? 

    Ha?dedi. Gözlerimi kapatıp kendime sessiz bir küfür ettim.

    ''Yani şey... Düşüncelerin diyorum. Dün Burak'a karşı sert çıktın, sen de biliyorsun. Tutturmuşsun insanlar birbirini sevemez diye. Deli cesareti geldi herhalde. Yürek falan yuttum okulda. 

    Tutturmadım ben. Zaten öyle.''

    Kafasını tutup asfalta defalarca vurmak istedim.
    ···
  6. 131.
    +12
    ''Kuzen Deniz'e bir şey söyle. Sözlüğümü aldı.''dedi Burak'a beni çocuk gibi şikayet ederken. Burak bana döndü. ilk konuşmamız olacaktı bu Burak'la. 

    Deniz ver sözlüğü de ağlamasın yavrucak.dedi gülerek. Gülmesine karşılık verdim. ikimiz de Derin'e kıkır kıkır gülüyorduk. Derin'in kaşları çatıldı. Yüzünün her bir noktası gerildi. ikimizden birini parçalara ayıracağını düşünmeye başladım.

    Ama bir şey yapmadan önüne dönüp kalemini eline aldı ve tahtadaki kelimeleri yazmaya başladı. Bir kez daha söylüyorum, iyi tak yedim.
    ···
  7. 132.
    +12
    Anladım.deyip sustum. Burak Derin'in kuzeniydi. Ona Çalıkuşu adını takan da o muydu acaba? 

    Deli sorularım son bulamadan zil çaldı. Derin bir nefes alıp verdim.  

    Bora Gidiyoruz değil mi?dedi. Çıkışta bana şehri gezdirmeleri konusunda plan yapmıştık. 

    Elbette,dedim. Bize üç kişi daha katıldı ve çarşıya giden caddede ilerlemeye başladık. Bora her yeri bana tanıtıyordu. Bir süre sonra çarşı dediği yerin aslında geniş cadde ve sokaklar topluluğu olduğunu fark ettim. Çarşıya gitmiyorduk, zaten çarşıdaydık. Yığınla insan kaldırımları doldurmuştu. Kahve, yemek ve kozmetik dükkanlarından gelen parfüm kokusu burnuma geliyordu. Bora bana şehirdeki en büyük alışveriş merkezini gösterdi. Yukarıya, yukarıya ve yukarıya baktım. Devasa bir alışveriş merkeziydi. Aklım eskiden yaşadığım yerdeki üç katlı alışveriş merkezine gitti. Burayla kıyaslayınca orası yavru alışveriş merkezi gibi bir şey oluyordu. 
    ···
  8. 133.
    +12
    Önüne baksana!dedi konuşabildiğinde. Sen niye yolun ortasında dikiliyordun? dedim atara atar gidere gider  yaparak. 

    Amacım seni yakalamaktı!

    Yakaladın işte,deyip sırıttım. Derin kıpkırmızı kesildi. Bir süre ne yapacağını bilemez gibi yere bakındı. Sonunda ceketini alıp kafama fırlattı. 

    Ağzını topla! Ellerimi havaya kaldırdım. 

    Özür dilerim. 

    Birkaç adım geriye yürüyüp yere oturdu Derin. Birkaç saniye ona baktıktan sonra gidip yanına oturdum. Karşımızdaki manzara inanılmazdı. Şehir tüm güzellikleriyle gözlerimizin önündeydi. Konuşan, yanındakiyle gülüşen, hızlı hızlı bir yere giden insanlar. Hepsinin şu anda bir amacı vardı. Benim buraya gelmekteki amacım aklıma gelince gözlerimi manzaradan çekip Derin'e yönlendirdim.

    Evet dinlemeye hazirim
    ···
  9. 134.
    +12
    Kötü hissetme,dedi sarılmaya devam ederken. insanların üzülmesi sinirlerimi bozuyor. Zaten kısacık bir hayat yaşıyoruz. Neden üzülerek heba ediyorsunuz ki? 

    Üzüntüye de ihtiyacımız vardır.dedim daha sıkı sarılırken. Aman Allah'ım! Bu konuşmayı yaptığıma inanamıyordum! Sebebi güzelse üzülmeyi de seversin. 

    Seni üzen güzel bir sebep olamaz.dedi huysuzca inat ederek. inatçı! 

    ileride bu sebebi öğrenmeni umut ediyorum.dedim. 

    Şey... Artık çekilebilir miyim? istemeye istemeye tekrar kollarımı çözdüm. ilk sarıldığımda da bırakmak istememiştim. Sarılışı kendimi iyi hissettiren etkenlerden biriydi.

    Teşekkür ederim,dedim gülümseyerek. iyi geldi sanırım. 

    Sırıttı. Ama yanakları kıpkırmızıydı. Yanaklarını bir kez daha sıkmak istedim. Anın da verdiği cesaretle bir adım yaklaşıp yanaklarını sıktım. Gözleri şaşkınlıkla kocaman oldu. Kahverengi gözleri benim yeşil gözlerime koca koca bakıyordu. 
    ···
  10. 135.
    +12
    Bora Belki de aşağıda beklemeliyim, dedikten sonra hızla merdivenlere yöneldi. Arkasından bakarken önünde durduğum beyaz kapı açıldı ve Derin'in öfkeli bakışlarını gördüm.

    Geç, diye emir verdikten sonra kapıyı bırakıp içeriye yürüdü. 

    Ne istiyorsun? Öfkesinin hedefi olmak canımı yakıyordu. Yanına gidip aynı onun yaptığı gibi yere oturduktan sonra yüzümü ona döndüm. 

    Bir şeyler duydum. Doğru mu diye soracağım, dedim. Doğru olmamasını diliyordum. Doğru çıkarsa eğer kalbim atmayı bırakırdı. Derin'in olmadığı bir yer istemiyordum. Bu ihtimal aklımdan geçince ürperdim. 

    Ne duydun? dedi Derin buz gibi sesiyle. 

    Hastalıkla ilgili bir şeyler. Bir de ameliyatla. Derin bir an şaşırdı. Ama sonra kendini toparlayıp tekrar öfkeli haline büründü. 
    ···
  11. 136.
    +12
    Eh, hislerimiz karşılıklıymış,diye yalan söyledikten sonra tekrar sarıldım. Mümkün olsa hayatımın sonunda kadar ona sarılabilirdim. Tuzlu su gibiydi sanki. Bütün yaralarınızı iyileştiriyordu.

    Bu dediklerinle zıt bir hareket değil mi? dedi Derin. Güldüm. 

    Ben, kendisiyle çelişen bir insandım.

    Birkaç saniye sonra Derin dudağımı uçuklatacak bir şey yaptı. ilk kez bana karşılık verdi. Benim ona sarıldığım gibi o da bana sarıldı. Daha önce sarılmasını istedim diye yapmıştı ama bu kez hiçbir şey dememiştim. 

    Ben de öyleyim herhalde,dedi mırıltıyla. Sırıtarak yüzümü saçlarının arasına gömdüm. Bir süre sonra geri çekildi Derin. Kızarmış yüzünü gördüğümde gülmemek için bütün irademi kullandım ve başardım. 

    Eve gideceğim artık. Sen de git. Dikkat et de yolda sarkıntılık yapmasınlar,deyip sırıttı. 

    ''Bora'dan bunun intikdıbını alacağım,dedim.Seni eve bırakabilir miyim?

    Gerek yok. Yakın buraya.''dedikten sonra elini gözüme sokarcasına salladı ve kalkıp yürümeye başladı. Cadde de kaybolana kadar onu izledim. Sonra biraz daha manzarayı serettikten sonra eve döndüm..
    ···
  12. 137.
    +12
    Derin'i dövmek istiyordum, sarılmak istiyordum, saçlarıyla oynamak istiyordum, minik burnunu sıkmak istiyordum. Bana göre Dünya'nın sekizinci harikasıydı. Dünya'nın uydusuydu. Güneş'iydi. Oksijeniydi. Mona Lisa tablosuydu. Topkapı'ydı. Simyacıların yapmaya çalışıp da asla yapamadıkları ölümsüzlük iksiriydi. Onsuz her şey yarımdı. Kalbini istiyordum. Kalbini bana verince ne yapardım bilmiyordum ama. Planım başarıya ulaştı deyip bırakıp gider miydim? Yoksa sever miydim? 

    ingilizce dersinden sonra Matematik koymuşlardı. Yaptıkları işe bir dizi sövdüm ama sorun yapmadım. Bugüne bugün bir Deniz Atay matematikte bile başarılıdır çünkü. 

    Matematik hocası kendini tanıtırken Işıl önüme bir kağıt bıraktı. Alıp baktım. Telefon numarası ve göz kırpma işareti. Çok klişeydi. Yanımda olmasını istediğim tek bir kişi olduğu için kağıdı almadım ve hocayı dinlemeye devam ettim. Işıl bozuldu. Açıkçası, umurumda değildi. Saatler ilerleyip gidiyordu ve ben Derin'in yanına tekrar gitmemiştim. Olayı abartmayıp biraz uzakta durmak istiyordum. Ama ertesi yine sülük gibi yapışacaktım, orası ayrı. 
    ···
  13. 138.
    +12
    Bunun zor bir yanı yok,dedi annem. Sadece özür dile. Pişman olduğunu anlarsa seni affedecektir. Umarım öyle olur diye geçirdim içimden.  Hiç dokunmadığım kahvemi sehpanın üzerinde bırakıp odama çıktım. Hastalıklı bir şeydi bu. Böyle olması normal değildi. Böyle hissettirmesi de normal değildi. 

    Saatlerce düşündükten sonra kararımı verdim. Çalıkuşu'ndan uzak kalacaktım. Bana yaptığı bu şey... Fazla acıtıyordu ve ben acı çekmek istemiyordum. Özür dilemek isterken nasıl bu sonuca geldim ben de bilmiyorum. Ama artık ona karşı kaba olmam benim yararıma olacaktı sanırım. 

    Anne bir kere de babamı getir alışverişe!

    Annem yine haftalık mutfak alışverişini yapıyordu. Ben de muhteşem evlat olduğum için torbaları taşımasında yardımcı oluyordum ama canım çok sıkkındı. Cuma gününden beri yani. Gelmemek için ne kadar ödevim var deyip kapının koluna koala gibi yapışsam da sonuç olarak buradaydım. 
    ···
  14. 139.
    +12
    Üç saat boyunca matematik çalışmış bir insan olarak, kendimi atomu bile parçalayacak kapasitede hissediyordum. Annem defalarca odaya girip çeşitli atıştırmalıklar getirmişti. Bir ara kendimi üniversite sınavına hazırlanan mağdurlar gibi hissetmedim değil. Üç saatin sonunda, kitabın yapraklarından origami yapmaya başlamıştım. Uçsuz bucaksız okyanuslara açılacak bir kayık, uzayda uçabilecek bir uçak yaptım. Tam turna yapmaya girişmiştim ki odaya biri daldı. Kafamı kaldırıp beni sanatımdan uzaklaştıran kişiye baktım. 

    Hadi oradan! O da mı origami lan?

    Gözlerimi kırpıştırdım. 

    Eylül? 
    ···
  15. 140.
    +12
    Hayır... Sanırım.dedi ama gözleri dolmuştu. Karşısına geçip oturdum. 

    Bana anlatabilirsin Derin. Anlatmasını her şeyden çok istiyordum. Derin'in herkesten farklı olmasının bir sebebi vardı. Bir insan durduk yere bu tür huylara sahip olamazdı. Kafasını iki yana salladı Derin. Boş ver. Anlatabilirim ama... Bilmiyorum. 

    Bana güvenebilirsin,dedim gözlerinin içine bakarak. insan sarrafı değildim. Birinin gözlerine bakınca derinliklerinde neler olduğunu göremezdim belki ama mükemmel bir dinleyici olduğumu rahatlıkla söyleyebilirdim. Eski arkadaşlarım sırlarını benimle paylaşmaktan çekinmezlerdi.

    Biliyorum,dedi Derin ellerini incelerken. O zaman... 

    Çıkışta eve biraz geç git. Tepeye tekrar gitmek ister misin?diye sorup gülümsedim. Gülümsememe karşılık verdi. 

    Tepeye çıkarken solunum yetmezliği yaşayabilirim?

    Yavaş yürüyebiliriz?

    Olabilir? 
    ···
  16. 141.
    +12
    Benden nefret mi ediyorsun?dedim kollarımı gevşeterek. Ama sarılmayı bırakmamıştım.

    Nefret etmeye değecek bir insan mısın sence? dedi öfkeyle. Kalbimin çatırdayarak kırıldığını neredeyse duydum. 

    Bana bunu gerçekten söyledin mi? dedim geri çekilerek. Dişlerini sıktı. 

    Pardon, bu biraz ağır oldu. Ama artık seninle konuşmak istemiyorum. 

    Ya ben istiyorsam? 

    Başını yana eğdi. Kız gibi trip atıyorsun? Tekrar yapmayacağını nereden bileyim? 

    Sensin kız, diye homurdanınca Derin gülmemek için kendini zorladı ama başaramadı. Kahkaha attığında ben hala somurtmakla meşguldüm. 

    Bana fazla sert davranıyorsun, dedim ciddiyetle. Herhangi başka biri olsan canına okurdum, Derin. 
    ···
  17. 142.
    +13 -1
    Rolden kastın ne bilmiyorum. Ama mutlu olman için öyle yapmıştım. Daha fazla bağlanabileceğini düşünemedim. Özür dilerim. Ama bundan sonra beni hiç tanımamış gibi yap olur mu?dedi. Sesinden pişman olduğu gayet net anlaşılıyordu ama yine de benimle oynamıştı! Derdim neydi ki? Gittiğine üzülmeyi bırakıp ondan nefret etmem gerekirdi. Benimle oynamıştı! Bu gerçeği söyleyeceği gün bana hayatım demişti ve şimdi defolup gidecekti. Beni hiç tanımamış gibi yap deyip çekip gidiyordu! Bencildi. Çok bencildi.

    Derin'le tanıştığım günden beri benimle olan acı yine gelip yerine yerleşti ve işkence etmeye başladı. Acımasızlığı had safhadaydı. Öldürüyordu. Bedeniniz yaşamaya devam ediyordu ama ruhunuzu yavaş yavaş parçalıyordu. Kanatıyordu.
    ···
    1. 1.
      0
      devam et
      ···
  18. 143.
    +12
    Salaksın çünkü,dedi Derin düşüncelerimi destekleyerek. Dinlemedin bile. Benimle o kadar iyi arkadaş oluyorsun, başka biriyle sevgili olabilme ihtimalinde mutluluklar deyip susuyorsun. Hiçbir arkadaşım öyle adi biriyle sevgili olmam karşısında susmazdı. Nasıl bir insansın sen? Başını iki yana salladı. Bak, her neyse. Artık umurumda değil. Gidiyorum ben. deyip ayaklandı. Bileğinden yakalayıp yerine oturttum. 

    Ciddi ciddi çıkıyorsunuz sanmıştım. Nereden bileyim? 

    Deniz sen mal mısın? Algıda problemin mi var? Ben kimseyle çıkmam. Çıkmak kelimesi bile ne kadar saçma farkında değil misin? Hatta iğrenç! O koca kafanın içindeki beynin bunu anlayamıyor mu?diye bağırdı. 
    Birkaç saniye yüzüne baktım, ardından kendime çekip sıkıca sarıldım. Geçen bir haftanın acısını çıkarmak istercesine. Hemen itmeye başladı tabii ki. 

    Özür dilerim,dedim. Evet salağım. Bu yüzden seni dinlemedim.

    Bırak. Mantık özürlüsü! Seninle bir daha konuşmayacağım. Bırak!
    ···
  19. 144.
    +12
    Annem ve babam da gelmişti. Bay ve bayan negatifle kısa bir geçmiş olsun konuşması yaptıktan sonra da susmuşlardı. Kapı açıldı ve içeriye iki hemşire ve bir hasta bakıcı adam girdi. Derin endişeyle bana baktı. Yanına yaklaşıp elini tuttum ve cesaret vermek için hafifçe sıktım. 

    Bir şey olmayacak, deyip gülümsedim. içimden bütün tiyatro hocalarıma teşekkürler sıralıyordum. Aksi takdirde korkudan ve gerginlikten titriyor olurdum ve Derin korkuyu dobra dobra yaşıyor olurdu.

    Derin'i sedyeye yatırırlarken Derin kaçmak ister gibi görünüyordu. Sedyenin yanına geçip elini tutmaya devam ettim. Ama asıl ihtiyacı olan ben değildim. Bu çocuğun anne ve babasına ihtiyacı vardı. Derin'i koridora çıkardıktan sonra Ceketimi alıp geliyorum. Hemen döneceğim, dedim ve cevap vermesine fırsat bırakmadan arkamı döndüm. Odanın kapısının önüne geldiğimde bay ve bayan negatif de çıkmak üzereydi. Çıkmalarına fırsat vermeden odaya girdim ve kapıyı kapattım. Böyle bir konuşma yapacak olacağımı söyleseler onlara bir doktora görünmelerini söylerdim. Ama görmezden gelmek de bir yere kadardı.
    ···
  20. 145.
    +12
    Bora'yla birkaç saat oturduktan sonra Eda'yla buluşacağını söyleyip kalktı. Saate baktım. Akşamın yedisiydi. Bilgisayarı açıp skype'ı kontrol ettim. Derin yoktu. Gelene kadar akşam yemeğini yemeyi düşünüp mutfağa depar attım. Babam geç geleceği için annem sofrayı geç kuracaktı. Çifte kumrular baş başa yemek yiyebilirlerdi. Ben mutfakta bulduğumu mideye indirmeye alışkındım zaten.

    ilginç bir yemek yedikten sonra odama çıktım. Skype'ı tekrar kontrol ettiğimde Derin bu sefer vardı. Bir dakika içinde görüntülü konuşma başlamıştı. 

    Saçına ne yaptın öyle? dedim gülerek. iki yandan bağlamıştı ve çok komik gözüküyordu. Şirin de gözüküyordu ama söylemeye niyetim yok. Bakmayın boşuna. Söylemeyeceğim.
    ···