-
51.
0Selma teneffüs esnasında tek başınaysa eğer, Lütfi hemen yanıma geliyor ve ‘gel şunun yanına gidelim’ diyordu. Ben ise âşık olmanın yarattığı utangaçlıktan ötürü Selma’nın yanına gitmeye cesaret edemeyeceğimi sezdiğimden olsa gerek, içimden Lütfi’ye binlerce kez teşekkür ediyordum. Kurlaşmalarını, şakalaşmalarını izlerken Selma’nın ara sıra da bana dönerek gülümsemesini umut ediyor ve gerçekleşince de sevinçten kuduruyordum. Ertesi güne kadar hayaliyle yoğrulabileceğim bir hediye vermiş oluyordu Selma bana böylelikle.
-
52.
0“Olmaz... ” dedi yeniden. “Sen çok mülayimsin yani... nasıl derler işte… Yahu beni anldıbını bilmediğim nitelemeler kullanmak zorunda bırakıyorsun, defolup gitsene artık! Pasif birisin sen, yani ağabeylerimiz ve babalarımız gibi sert ve azimli değilsin… Sana sığınmak isteyen kızın aklına şaşarım! Ah, pasif ne demek, bilmiyorum ama... Senin yüzünden işte, çıkıveriyor ağzımdan. Eğer küfür gibi bir şeyse özür dilerim ama çok yumuşaksın sen… yani suratın... yüz hatların gerçek bir erkeğinki gibi sert, kararlı, kıvamlı ve keskin değil, daha çok şeye benziyor... ama hayır... bunu söylersem, kendimi anneme şikayet ederim ve o da babama söyler ve babam da kötü sözler söylediğim için pataklar beni... Halbuki birkaç sene sonra, lisede falan yani, kendimi bir o erkeğin bir bu erkeğin kollarına atmamam için dövse beni daha anlamlı olurdu aslında. Ama nereden geldim buraya? Konumuz bu değildi. Neydi? Hah, evet, senin suratındı; yüzün, burnun, yanakların ve bunların bütünselliği falan işte... ”
-
53.
0“Açık konuş Selma!” diye haykırdım, gerçek bir erkeği taklit ederek. “Lafı geveleme artık. Ne olacaksa olsun. Girerse girsin, koparsa kopsun dıbına koyim! Yoksa sen benim collonun sertleşmediğini falan mı zannediyorsun? Eğer öyleyse bak... ” dedim
-
54.
0“Yo, hayır, alakası yok canım. Eminim pek güzel sertleşiyordur ama her şey collo demek değil ki. Surat da çok önemli, ne bileyim, tavırlar falan da... Sünepesin sen biraz. Ama sünepe ne demek diye sorma sakın, bilmiyorum. Hep senin yüzünden söylüyorum bunları, suçlusun. Suratına baktıkça yani... ” dedi
-
55.
0ağzı ağzıma dayalıyken mide kokusu doluyordu ağzıma, beynime. Diş etlerimi hırsla yalarken (adeta diş etlerimle dişlerimin arasına nüfuz etmeye çalışan diliyle), dudaklarımı dişlerken gözleri daima kapalı olurdu, benimkilerse açık. Görmüyordu, kendini bir prenses sayıyor olmalıydı. Acaba beni ne olarak düşlerdi? Sormadım hiç bunu, merak da etmedim. Belki bir film aktörüydüm. Gözler kapalı ne olsa! Et ise aynı et! Sebep anası, o ve onların ikili kombinasyonları değil sadece, mide kokusu da var. Ama bunlar tiksinti sebebi olabilir ancak, yani öyle olmalıydı.
-
56.
0Yine de diğer güzel kızlara özendiği için (çağımızda fönlü saç gerçekten pek tahrik edici bir ayrıntı haline gelmiş durumdadır) bundan vazgeçemedi hiç, ‘vazgeçemedi’ diyorum ama vazgeçmeye çalıştığını görmediğim için ‘vazgeçmedi’ desem daha doğru olur galiba. işte bu görünümün ardından bana biçimsizce ulaşan bir takım tuhaf hislerin etkisiyle (galiba), ona delicesine acırken, aynı derecede de tiksiniyordum ondan.
-
57.
0Kafasında tuhaf bir yamukluk var, hem izleyen hem de iye olan kişi için rahatsız edici, yamuk bir kafatası yani. Ama saçları yağlı, incin, bakımsız, dalgalı yani doğal halindeyse yamukluk hemen hemen hiç belli olmuyordu. O yine de her fırsatta kuaföre koşup düzleştiriyordu saçlarını. işte o zaman kafası yamukluğa tamamen boyun eğiyordu. Onca çirkinliğine gizlice ama pek o kadar çekinmeden isyan edişindeki trajikomediyi sezebilen kuaförlere de kim bilir ne saçma duygular hissettiriyordu?
-
58.
0Horluyordu ama anasının biricik kızıydı o. Galiba şu anlamsız merhamet hissi bu noktadan doğuyor ya da yakınlarda bir yerden. Aslında bunu bir noktaya, sebebe dayandırma çabam da yok ama tuhaf bir şeyler seziyorum, sanki merhametin sebebini tayin edip onu anlamlı kılabilirsem yoğunluğu azalacakmış gibi. Başıma pek sık geliyor bu hal.
-
59.
0Yanımda yapış yapış uyurken horluyordu, bazen de yatağa gömülmesi ve çaresizliğindeki bunaltıcı havayı belli belirsiz hırıltılarla süslüyordu. Belki on dakika önce o kalın, kısa ve bunca güdüklüklerine rağmen biçimsiz olabilmeye fırsat bulabilmiş parmakları penisimi ve hayalarımı mıncıklamaktaydı. Şimdi parmaklar da uyuyor sanki; beş altı kilo yağlı koyun eti yedikten sonra yatağa yığılmış kel, şişkin suratlı, tiksindirici adamlar gibi parmakları; göbeğinin üzerinde kıpırtısız bekliyorlar, kendisi gibi parmakları da uyuduklarının farkında değiller.
-
60.
0Anasının kızıydı o. Şu tastamam annesine benzeyen ve davranışları biraz incelendiğinde yapabilecekleri annesinin yapabilecekleriyle sınırlandırılmış olan kızları kastetmiyorum tam olarak. Anasının gözüyle bakıldığında çok değerli olduğunu anlatmaya çalışıyorum böyle derken. Yine de çirkindi, evet; annesinin gözüyle bakıldığında bile (yanıltıcı evlat sevgisine rağmen ki kargaya yavrusu şahin gibi görünürmüş) çirkin olmaktan kurtulamıyor olmalıydı.
-
61.
0bu da böyle bi anımdır panpalar. kendimi sınırlamayarak size başka bir şey anlatmak istiyorum. evet birazdan başlıycam...
-
62.
0Selma az bir zaman sonra gariban futbolcu Lütfi’yi şutladı. Üstelik kızlar arasında, Lütfi’nin ağzının haşlanmış yumurta, soğan ve domates koktuğu konuşuldu bir süre. Demek ki gobit yemeyi seviyordu Lütfi. Ayrılıkla yıkılan Lütfi kendini futbola ve gobite vermiş olmalı. Selma ise yepyeni ilişkilere yelken açtı gözlerimiz önünde. Ortaokul bebeleriyle bile gezip tozdu. Herkes herkesle sevgili olabiliyordu artık. Bir deneme-yanılma çağına, neredeyse şölenlerle, törenlerle girilmiş oldu böylece. Ben ise bunca ziyafetin ortasında, ne olur ne olmaz diye, zaman zaman suratımı gizleme ihtiyacı duyarak, ellerim ceplerimde, asla benim olmayacak küçük kızların bacaklarını seyrederek gezinmekteydim.
-
63.
0Gülümseyerek göz kırptı. Daha sonra Lütfi ile sevgili oldular elbette ama Selma ile yaptığımız gizli anlaşma beni bir parça teselli edebilmişti. Sanırım ikimiz de anlaşmamıza sadık kaldık, çünkü okul bitene kadar kimse suratımla bu şekilde alay etmedi. işte şimdi anlaşmayı bozmuş oldum, Selma’nın bir gergedan gibi osurduğunu söyledim çünkü. Ama boş ver! Kim bilir o kaç kişiye, ilkokulda kendisine ilan-ı aşk eden bir zütoğlanından söz etmiştir?
-
64.
0Ve tam da o anda bir şey daha gerçekleşti. Kaderimde bu iki gerçekle neredeyse eşzamanlı olarak karşılaşmak varmış: Selma osurdu, hem de bir erkeğinki gibi, zorlanarak.
“Osurduğumu sakın kimseye söyleme,” dedi utanarak ve yanağıma bir buse kondurdu. züt suratım kıpkırmızı oldu. Selma’ya döndüm çıkmadan önce:
“O zaman sen de bir popo-surat olduğumu kimseye söyleme,” dedim aynı şekilde utanarak. -
65.
0Mazlumlaştı ve iyice utandı Selma. Cevabı kırgın bir merakla bekliyordum.
“Bir… şeye benziyor… ama söyleyeceğim bak, anneme söyleme…”
“Tamam söyle! dıbına koyduracan şimdi, yeter bu kadar tatava!”
“Şey… bir popoya benziyor… Evet, bir popoya… Oh, be!” -
66.
0O yaşlardaki çocuklar olarak flört etmenin nasıl bir şey olduğunu falan bilmezdik elbette, hatta böyle bir olgunun varlığından bile habersizdik sanırım. Böyle olunca da, Tanrıya şükür, Lütfi ile Selma’nın arasında gördükçe canımı yakabilecek cinsten düzenli bir birliktelik oluşmuyordu.
-
67.
0Sinirimden ya da ettiği küfürlerden ötürü ittirmemiştim onu. Onu ittirmemle otobüsten atlayışımın sebebi sanırım aynı. Kurtulmak istiyordum, çünkü bir an önce işemem gerekiyordu. Zaten pek sinirli birisi sayılmam. Doğanın üzerime geldiği zamanlar dışında elbette. Yine de o anlarda sinirli değildim. Tuhaf bir afallama ve ne yapacağını bilip, kolayca da yapabileceği halde ısrarla yapamayan bir insanın yorucu ağırlığı vardı üzerimde. Hiç gereği yokken ayak bileklerim kaşınıyordu üstelik.
-
68.
0çakma yer altından notlar, dostoyevskinin çakması olmak bile zor.
-
69.
0Küçümseyici bakışlarını üzerimde hissettim. Gülümsüyor ve öte yandan sigarasını gayet profesyonelce içiyordu.
“Günde iki paketi buluyor,” dedim durumu kurtarmak adına.
Bu kez, “ha ha ha…” lar eşliğinde ama pek de abartıya kaçmadan sesli güldü:
“O da bir şey mi, kardeş? Ben üç paket içiyorum da bir şey olmuyor…” -
70.
0Tam bu sırada, konuşamayacak olmam (ağzım dolu ve meşguldü sigarayı tutmakla) ve bir başkasından ateş istememin çekingenliğini üzerimde taşımamdan faydalanarak, tam bu anda konuştu:
“Yeni başladın herhalde, kardeş!”
Öfkemden ağzımdaki yanmış sigarayı üzerine tükürecektim neredeyse. Şoke olmuştum beklenmedik hamlesi karşısında.
“Ne münasebet,” diye haykırdım ama sigara dumanı genzime, burnuma, gözlerime, başka başka yerlerine kaçtı ve kütür kütür, cevabımla hiç örtüşmeyen şekilde öksürüğe tutuldum. istemsiz olarak gözlerim yaşardı.
-
biz niye burdayız
-
herkes çocukken ne olmak istedigini yazıyor
-
çingeneler rogar kapaklarınıı çalınca geri dönüşüm
-
gwynplaine seni tornavidalamak istiyorum
-
14 şubatta sevgili buldum ag
-
uslu durun lan olmmmm
-
son dakika kahtalı mıçı öldü
-
neden rüyama girdin
-
makat maymununun makatına
-
eski sevgilimin anne ve babasını ifşa ediyorum
-
facia28 nikli yazar allahın laneti üzerine olsun
-
boy 163 kilo 48
-
ilginç sorularrr
-
iletişim başkanlığı tarafından engellenen başlığım
-
ccc rammstein ccc günaydın diler 15 02 2025
-
14 şubatta arkadan girdiğim incici
- / 1