-
16.
0Vay be ...
-
15.
+2Samimi bir şekilde rica etti:
+Beni yalnız bırakma olur mu?
-Ne gibi Ömer amca?
+''Ara sıra gel de bana islamiyet'i anlat! sen çok güzel şeylerden bahsediyorsun. o sözleri duydukça kalbim ferahlıyor.
o günden sonra her gün yanına gittim bildigim kadarıyla dinimizi anlattım . fakat günden güne eriyip tükeniyordu kaç gün gecti tam hatırlamıyorum hastanenin genel hoparlorunden bir anons duydum:
Doktor Ömer! Lütfen 217 numaralı odaya gelin!''
dedim ki içimden 'Bizim Ömer amca galiba yolcu... ' hemen yukarı çıktım.
Odasına vardıgımda gordugum manzara aynen şöyleydi: sağ elinde tespih, açık duran sol kolunun pazusunda dövme türk bayrağı, göğsünde imanı ile koskoca Anzaklı Ömer son anlarını yasıyordu. hemen basucuna oturdum kendisine kelime-i şehadet söylettim o şekilde kucağımda teslim-i ruh etti...
Bir Çanakkale Gazisi görmüştüm. Yıllar sonra da olsa Müslüman Türk milletine olan sevgisi sayesinde kendisine iman nasip olmuştu. Ne yalan söyleyeyim, ağladım.
Hikaye burada sona ermiştir anlayacağımız üzere eskilerimizle ,tarihimizle her zaman gurur duyalım ve 'TÜRK'lerin ne kadar kral insanlar hoşgörülü vatansever merhametli insanlar olduklarını bilelim. Okuyanlar için teşekkür ederim. -
14.
+2Benim gözlerim dolu dolu ihtiyara bakarken o devam etti:
Talihin cilvesine bakın ki o zaman ölmek üzere iken yaralarımı iyileştirerek sıhhate kavuşmama çaba sarf eden türklerdi. şimdide amerika gibi bir yerde yıllar sonra yine iyileştirmeye çaba sarf eden bir türk... Ne garip değil mi? avustralyadan amerikaya gelirken bir türkle karşılaşacağımı hiç tahmin etmezdim size minnettarım.siz türkler gerçekten çok merhametli insanlarsınız. bizi hep kandırmışlar... Buna bütün kalbimle inanıyorum
ardından nemli gözlerle : - doktor +yaşlı adam
+Bana adınızı söyler misiniz? dedi
-Ömer. cevabını verdim gayet merakla tekrar sordu:
+Peki niçin Ömer ismini vermişler sana?
-Babam müslümanların ikinci halifesinin isminden ilham alarak bana Ömer adını vermiş.
+Yahu senin adın müslüman adı mı?
-Evet müslüman adı. deyince yüzüme baktı baktı , birden doğrulmak istedi. ben mani olmak istedim. Israr etti. ama niye ısrar ediyordu? ihtiyarın ısrarına dayanamayıp yatakta oturmasına yardım ettim gözleri dolu doluydu. Yüzüme bakarak dedi ki:
+''Senin adın güzelmiş benim adım şimdiye kadar Mr.JoseF Miller idi. şimdiden sonra 'Anzaklı Ömer'olsun.
-Olsun.
+Peki doktor beni müslüman eder misin? Müslüman olmak zor mu?''
şaşırdım nasılda birben bire müslüman olmaya karar vermişti? meğer o yaşa gelinceye kadar içten içe hep düşünüyormuşda kimseyle konuşamadığı için, soramadığı için konuşamıyormuş.
tabi dedim müslüman olmak çok kolay. sonra kendisine imanın ve islam'ın şartlarını anlattım kabul etti. hem kelime-i şehadet getiriyor hem de çocuklar gibi aglıyordu yaslılık bir yandan hastalir bir yandan bir de yıllardan beri içinde kavuşmak isteyip de bilemedigi icin kavusamadıgı islamiyet'e olan hasretin sona ermesi bir yandan bu yaşlı gönlü duygulanmıştı... mırıldandı:
''Siz müslümanlar tespih çekersiniz bana da bir tespih bulsan da ben de yattıgım yerden tespih çekerek Allah'ımı ansam olur mu?'' bu sözdende anladım ki dedelerimiz savas esnasında Hakk'ı zikretmeyi ihmal etmiyormuş neyse uzatmayayım hemen bir tespih bulup kendisine getirdim hasta yatagında tespih cekiyor biz de gerektiginde tedavisiyle ilgileniyorduk fakat benim için o daha bir baskalasmıştı müslüman olmuştu. bir gün yanına gittigimde... -
13.
+2''Gözlerimi actıgımda kendimin yabancı insanların arasında gördüm. nasıl korktugumu anlatamam. cunku ingilizler bize türkleri barbar vahşi kimseler olarak tanıttı ya... ama dikkat ettim. yaralarımı sarmışlar bana hiç de öfkeli bakmıyorlar. kendime geldim iyice bu defa çantalarında bulunan yiyeceklerden ikram ettiler bana. iyi biliyorum ki onların yiyecekleri çok azdı bu haldeyken bile kendileri yemeyip bana ikram ediyorlardı şoke oldum doğrusu. dedimki kendi kendime bu adamlar isteseler şu anda beni öldürürler ama öldürmüyorlar... veyahut isteseler önceden öldürebilirlerdi. halbuki beni cephenin gerisine zütürdüler. biz esirlere misafir gibi davranıyorlardı. bu duygularla 'yazıklar olsun bana!' dedim böyle asil insanlarla ben niye savaşıyorum? niye savaşmaya gelmişim bu ingiliz milleti ne yalancıymış ne kadar türk düşmanıymış diyerek pişman oldum.ama bu pişmanlığım fayda etmiyorki... bu iyiliğe karşı ne yapsam düşündüm durdum günlerce... nihayet bizi serbest bıraktılar memleketime döndüm işte memlekette türk milletini ömür boyu unutmamak için koluma bu dönme türk bayrağını yaptırdım.bu bayrağın esrarı bu işte.''
-
12.
0Bune amk
-
11.
0Bro hikayeyi hatırlıyo gibiyim ama yinede rezz
-
10.
0Beyler bi ses cikarin okuldayim suan eve gelene kadar birilerinin oldugunu anlayim tek basima yazmak istemiyorun istek olmuyor
-
9.
0beyler yarın okuldan sonra yazıcam şimdi yatıyorum dediğim gibi kaç kişi oldugunuz farketmez 3 4 kişi olsada yazacagım
-
8.
+2''Yıl 1915 . sen hatırlamazsın o yılları Çanakkale diye bir yer var Türkiye'de , orada savaşmak uzere butun hıristiyan devletlerden asker topluyolardı. ben Anzak'ım, Avustralya Anzakları'ndan ... ingilizler bizi toplayıp dediler ki : barbar türkler, hıristiyan dünayısını yakıp yıkacaklar. bütün dünya o barbarlara karşı cephe açmış durumda. birlik olup üzerine gideceğiz. bu savaş çok önemlidir. biz de inandık sözlerine vaatlerine ... savaşmak isteyenler arasına katıldık.
Avustralyalı Anzak ihtiyar anlatmaya devam ediyordu:
Bizim beynimizi yıkayan ingilizler , Türklere karşı topladığı askerlerin tamdıbını Çanakkale'ye sevk ediyorlarmış. bizi gemilere doldurup Mısır'a getirdiler. O zaman Mısır'da şöyle böyle birkaç ay talim gördük . atış talimi... ondan sonra da bizi alıp Çanakkale'ye getirdiler. savaşın şiddetini ben ilk orada gördüm. oyle ki denize düşen gülleler suları metrelerce yukarı fışkırtıyor , gökyüzünde havai fişekler geceyi gündüze çeviriyordu zaman zaman... her taarruzda bizden de türklerdende yüzlerce insan hayatının baharında can veriyordu fakat biz hepimiz türklerdeki gayret ve cesareti uzaktan gördükçe şaşırıyorduk .teknolojik yönden çok çok üstün oldugumuz gibi sayı bakımından da fazlaydık . peki onlara bu cesaret ve kuvveti veren şey neydi? ilk başlarda zannediyordumki; ingilizlerin bize anlattığı gibi , türkler barbarlıktan böyle saldırıyorlar . meğer barbarlıktan değil kalplerindeki vatan sevgisinden kaynaklanıyormus. bunu nereden anladığımı söyleyeyimm. biz karaya çıktık . taarruz edemiyoruz bizi püskürtüyorlar . tekrar taarruz ediyoruz bizi tekrar püskürtüyorlar. tekrar taarruz ediyoruz ... derken böyle bir taarruzda başımdan yediğim bir dipçik darbesiyle kendimden geçmişim... '' -
7.
+2siz türk müsünüz?
kaşlarını yukarıya kaldırarak hayır , manasında işaret yaptı. ama ben hala merak ediyorum:
peki bu kolunuzdaki Türk bayrağı nedir?
aldırma , işte öylesine birşey dedi ben yine ısrarla dedimki:
fakat benim için bu bayrak çok önemli dikkatimi çekti çünkü bu benim milletimin bayrağı , benim bayrağım.
bu söz üzerine gözlerini açtı. derin derin yüzüme baktı ve mırıltı halinde sordu:
siz türk müsünüz?
''evet, Türk'üm.''
ihtiyar gözlerime bakarak anlatmaya başladı. -
6.
+2''Amerika'ya gittiğim ilk yıllar lisanım pek o kadar iyi değil newyork'ta medical center hospital adlı bir hastanede görev almıştım. fakat vazifem kan almak , kan vermek , serum takmak , elektro-kardiyografi çekmek gibi işler. hastaya o kadar önem veriyolar ki yeni doktorlar hemen direk olarak hasta muayenesinde, tedavisine verilmiyor diger zamanlarda da laboratuvarda çalışıyorum.bir hasataya gittim yaşlıca bir adam. tahminen yetmiş beş yaşlarında. ingilizce konuşuyorum
'kan vereceğim kolunuzu açar mısınız?' çünkü adamcagız kanser hastası olduğu halde kansızdı. elimde kan torbası da var tabiki... pazusunu açtım. baktım pazusunda dövme şeklinde bir Türk bayrağı var çok ilgimi çekti kendisine sormadan edemedim -
5.
0Reserved
-
4.
+1biliyorum ama bilmeyenler için destek çıkarım
-
3.
+1Yaz bakayım bi merak ettim
-
2.
+1rezimi aldım devam
-
1.
+8ÜST EDiT: Hikaye bitmiştir okuyanlara teşekkür ederim
selamün aleyküm gençler bu hikayede türklerin nasıl hoşgörülü vatansever güzel insanlar olduğunu anlatıcam.
kesinlikle trend olma gibi bir çabam yok başlıyorum.
1957 yılında istanbul Tıp Fakültesinden mezun olup ihtisas yapmak üzere ABDye giden Doktor Ömer Musluoğlu görev yaptığı hastanede başındann geçen çok enteresan bir hadiseyi şöyle anlatıyor.
okuyan 3 4 kişi olsada anlatıcam güzel bi hikaye olacak
başlık yok! burası bom boş!