Tekrardan selam panpalar. gerçekten başıma bir hikayemi daha anlatacağım size. bazıları yalanına sokayım ve onun tarzında yorumlar yapacak tabi. önceki dört hikayemi profilimden bulabilir ya da pm atıp isteyebilirsiniz. bu olay bu yaz ayında ramazandan sonra gerçekleşti. bu sefer istanbulda kendi mahallemde değilde antalya'da tatildeyken oldu. olayların başından şanslı olduğumu düşünüp kıskanacak olsanız da ilerde ne tepkiler yağacak bilemiyorum ama bazılarınız şükrederken bazılarınız kıskanmaya devam edecek. neyse Allah bilir orasını. resim temsili olsa da bu kıza bayağı benzemektedir. herşey kankalarım burak, mert ve batuhan ile antalyaya tatile gitmem ile başladı. bu binler daha önce gitmek istiyordu ama ben ramazanda giderseler gelmeyeceğimi söylediğim için ikna oldular ve beni beklediler. parayı falan zor da olsa denkleştirdik. birazdan çevreden falan topladık. her neyse lüks bir otele iki haftalık ayırttırdık gittik işte. aradan 3-4 gün geçti. bu muallakler etrafta karı kız keserken ben ise hiçbir kıza bakamamıştım. hayatımda çok sevgilim olsa da sadece iki kızı çok sevmiştim. ama ikisi de beni kendilerine aşık ederek ve ikisi de beni arkamdan vurarak hayatımı mahvetmişlerdi. ada ve derin... ama artık her şey farklıydı. geniş havuza atladım ve kendime gelmek için hızlı bir şekilde derinlere daldım. okuyanlar kendilerini belli etsin. 3-4 kişi okusa bile devam edeceğim.

yazmaya devam ediyorum panpalar okuyanlar ses versin. kahvaltı sonrası havuza girdik, cafede oturduk, denize gittik, gösteri falan izledik. biraz vakit geçirdik işte. saat 4 falandı. sahilde bir süre yüzdükten sonra bizimkilerle biraz top oynadık. ikiye iki futbol oynarken uzaktan birkaç lavuk bizi gördü. yanımıza geldiler ve artist artist konuşmaya başladılar. sırf yabancı kızlara hava atmak için bizi ezmeye çalıştı muallakler. "lan oğlum bu nasıl top oynamak. biraz futbol okuluna gidin. kardeşim bile sizden iyi oynuyor." tarzında artist artist yorumlar yaptılar. mert ve burak gaza gelerek "oğlum o kadar iyiyseniz maç yapalım. ifadenizi alacağız" tarzında yorumlar yaptılar. lan siz kendi cüssenizi o lavuklarla bir mi tutuyorsunuz amk? bizi giber atar onlar amk. bu arada biz rekabete girerken yabancı kızlar da bizi izliyordu. hatta o sabah yardım ettiğim kız da oradaydı. hiçbiri konuştuklarımızdan bir tak anlamasa da olayın ne olduğunu rahatlıkla anlamıştır. lavuklardan biri "akşam 9da burda olun." dedi ve arkadaşlarıyla sahilden ayrıldı.

amk cocugu hikayeye girmeden birsürü şey yazmışsın okumucam eksi

muhabbetler ettik, kuruyemiş falan yedik, içki içip kafayı falan bulduk. kızların bazıları polonyadan, bazıları rusyadan, bazıları isveçten falan gelmiş. onlar da burada tanışmışlar. bizde bir süre vakit geçirdik. olivia ile bayağı iyi kaynaştık. ingilizce olarak bir Türk'e göre çok iyi ingilizce konuştuğumu söyledi. ben de ona eğer bir gün erasmusa girersem onu görmek ingiltere onu görmeye geleceğimi söyledim. olivia manchester'de yaşıyormuş. 20 yaşındaymış (yani benle yaşıt). ileri de profesyönel manken olmak istiyormuş. liverpool, birmingham, londra ve newcastlede de yaşamış. babası eskiden futbolcuymuş hatta babası yer aldığı ve kendisini oynatabildiği için fifa oyununu çok severmiş. hatta babası ingiltere a milli takımda da 4-5 maç oynamış ama kötü performans yüzünden fazla ilerletememiş. kitap okumayı ve dizi izlemeyi çok severmiş. hatta en sevdiği diziler sherlock, game of thrones ve vikingsmiş. futbol takımı olarak manchester unitedliymiş. tabi ben de beşiktaşlı olduğumu söyleyince tabi ki ona karşı avantaj elde ettim. (beşiktaş manchestere fena çakmış bir takım olduğu için) her neyse gece bitti. ardından evlere dağıldık. sarhoş kafayla direk üstümü değişmeden yattım. tam uyumak üzereyken cebimde bir not buldum. gördüğümde çok şaşırmıştım.

sahilin yolunu tuttum. ardından bizimkileri gördüm. ısınma hareketleri yapıyorlardı. Ben "lan oğlum fazla kasmayın yenecekler bizi zaten" dedim. burak "la oğlum bizde iman gücü var onlar cüssesi neymiş amk" dedi. He amk he. sanki çok imanlısınız aq salağı. kızarak "ya oğlum siz şimdi niye durduk yere meydan okudunuz lan? kime neyi ispatlamaya ve göstermeye çalışıyorsunuz amk. 20 yaşınıza geldiniz hala saçma sapan meydan okumalara devam ediyorsunuz." dedim kızarak.ama tabi çok geçti. bize meydan okuyan lavuklar geldi ve "sizin bir ifadenizi alma vakti geldi." dedi

olivia ile telefonda konuştum. bana akşam sahilde buluşmak istediğini söyledi. uzun uzun konuştuk. Benimle buluşmak istediğini söylediğinde mutlu oldum. ardından aynada kendime baktım ve üstüme uygun kıyafet almaya gittim.

Bu şerefsizlerle maç yapmaya başladık. lan ne şans ki çok iyi oynadık. vay anasını. daha dün topa vurmayı bile bilmeyen bizim çocuklar şuanda ronaldo ve messi gibi top koşuşturuyorlardı. tabi gördüler yabancı kızları, hemen başladılar maradona'lıklara, pele'liklere...
Her neyse bunlara birkaç gol de ben attım. ne şans ki yendik bu lavukları. sonra bunlar gibtirip gittiler ve bizde yabancı kızlarla yalnız kaldık. işte herşey o zaman başlamıştı...

Hepisini şukuladım bin değerimi bil

her neyse nota baktığımda tekrar ve tekrar şaşırdım. ardından tekrar nota baktım. notta olivia telefon numarasını yazmış altına da not bırakmış
"this is my phone number. please call me deathburn. sincerely olivia." yazmış. ne tepki vereceğimi bilemedim. bayağıdır aşık olmamıştım. derin ve ada'nın bana yaşattıklarından sonra (önceki hikayelerimi okuyanlar bilir.) gerçek aşka inanamamış ve bir kıza aşk anlamında ısınamamıştım. belli ki kız benden hoşlanmıştı. tabi hoşlanır amk. siyah ve kahverengi arası saç, 184 boy, koyu kahverengi göz, üçgen vücut. daha ne amk. her neyse bunun telefon numarasını ekledim ve çok iyi hissettim. sanırım ben de ondan hoşlanmıştım.

amk salağı beni pişman etti. o an kendimden utandım amk. "welcome to Turkey" demesi gerekirken "welcome the Turkey" dedi amk. welcome the Turkey ne aq? kızlar bize kahkahalarla gülmeye başladı. yemin ederim pişman etti amk. kızlara artistlik yapmak için bilmediği ingilizceyi konuşmaya çalışıyor amk. neyse aradan yarım saat geçti. sahilde ateş yaktık. batuhan ve mert içki falan almaya gittiler. bu arada ingiliz kız ile bir süre konuştuktan sonra adını da öğrendim. adı olivia'ymış. kız ingilterede mankenlik ve fotomodellik yapıyormuş. gece ilerledi ve biz içkileri içmeye başladık...

beyler devam ediyorum. sonraki gün sabah yataktan kalktım, elimi yüzümü yıkadım, kahvaltımı yaptım. ardından kahvaltımı yaptım, önce havuzda sonra denizde yüzdüm. ardından olivia'nın bana not bıraktığı aklıma. şarjım az kaldığı için telefoni evde şarja bırakmıştım. koşa koşa eve gittim. ardından telefonu elime aldım ve olivia'yı aradım.

Anlatacağın hikayeyi gibiym ben gidiyorum

kendime iyi bakım yaptıktan sonra eve gidip üstüme başıma baktım. akşam vakti oldu. olivia ile buluşmama az kaldı. ardından bir süre onu bekledim. bayağı bekledim. fakat sonunda geldi. hatta üstünde şık siyah bir kıyafet vardı. ben onu gördükçe daha çok çarpıldım. bòyle bir güzellik olamazdı.

neyse yazıyirum beyler ama ses verin okurken. olivia ile konuşmaya başladık. gerek okullardan, gerek eski ilişkilerden. konuştuk da konuştuk. uzun uzun konuştuktan sonra ingilizce olarak bana "bu muhabbet içerisinde içki olursa daha güzel olabilir" dedi. bende olivia'yı kıramadım ve bakkaldan içki aldım. bira, tekila, şarap, viski, rakı, sex on the beach... ne varsa aldım getirdim amk. ps4 almak için biriktirdiğim tüm parayı içkiye yatırdım amk. tekrar konuştuktan sonra kız bana sokulamaya başladı. elimde viski şişesi varken bana sokulunca göğüsleri elime değmeye başladı. Kafasını boynuma yaklaştırdı. iyice kontrolü kaybetmeye başladık ve herşey o an oldu...

Lan uydurma amk lüks otelden sahile düştü sahilden eve geçtin bakkaldan sex on the beach aldın amk sanki bakkalda bar var ;
"Müslüm abi 2 ekmek 3 yumurta bir strawberry daiquiri " kardeşim gerçeklerini anlatta millete ders örnek olsun öle yürüsün kızlara ben bırakmıştım geri döndüm sözlüğe böle saçmalıklar görünce iğreniyorum

neyse biz sarhoşluğun etkisinde olivia ile sevişmeye başladık. öpüştük falan. o benim emaneti tuttu. bende onun hassas bölgesini tuttum. o fantezi ile tişörtümü çıkardı. benden onunkini çıkardım. bunu kucağıma alıp öpüşmeye başladım. Ardından denize girdik ve orda seviştik. ardından bunu tekrar kucağıma aldım ve otelin yolunu tuttuk.

olivia'yı iyice becerdikten sonra ikimizde biraz yorgun düştük ve biraz durmaya karar verdik. olivia ingilizce olarak "içki istermisin?" dedi. ben de "olur tabi ki neden olmasın?" dedim. ardından iki bardağa içki falan koydu. içkileri içtik. aradan 15 dakika falan geçti. ardından anlamadığım bir şekilde bayıldım ve yere yığıldım.

final bölümü!

ulan bu kız derin'den de beter çıktı amk. derin hiç değilse düzgün bağlayamamıştı ve rahatlıkla kaçmıştım. ayrıca cemil abi de vardı o zaman. şimdi o da yok. içimden dua etmek ve tekrardan tövbe etmek dışında yapacak bir şeyim yoktu. tam iğneyi batırmak üzereyken ne şans ki kapıdan güm güm sesler geldi. olivia korkup ağlamaya başladı. derinden daha iyi bağlamış olabilirdi ama derin'in ondan daha zeki ve cesur olduğu kesindi. kapı kırıldı içeriye polisler girdi. olivia'yı tutukladılar. olivia çırpındı, mücadele etti, ağladı ama hiçbir fayda etmedi. ardından polislerden biri beni çözdü. batu, burak ve mert geldiler. oysa bunlar polise ihbar etmişler. evde mert bana olayı "kanka sen olivia ile buluşmaya gittikten bir saat sonra batuhan gazetede bir haber gördü. senin kızın fotoğrafı vardı ve erkekleri baştan çıkarıp sonra öldürüp organ mafyasına satan biri olduğunu ve hiç yakalanmadığı yazıyordu. Türkiye'ye kaçtığını ve arandığı yazıyordu. başta insan insana benzer diye düşünsek ama çok geç olunca sahile gidelim dedik. sahilde olivia çantasını unutmuş. hatta çantasının içinde günlüğünü, cep telefonunu ve yazılı belgeler bulduk. bunlara baktık ve onun gazetedeki kız olduğunu anladık ve polise ihbar ettik" dedi. 1 hafta sonra istanbul'a mahllemize geri döndük. olaylardan annem, babam ve ablamın da haberi olmuş. babam şükreder halde "deathburn oğlum dikkat et. Allah'tan iyi durumdasın." annem "Allah'a şükür çok iyisin oğlum" dedi. ablam da "deathburn bir daha şu tarz insanlara karşı dikkatli ol" tarzından laflar ettiler. neyse sonra odama gittim ve dinlendim. bu arada olivia, ingiltere'ye gönderildi ve orada müebbet hapse mahkum edildi...

bu muallakler yenilip gittikten sonra biz bize oturduk. yabancı kızlar konuştuk. bizim binler konuşamadıkları ingilizce ile bir şeyler anlatmaya çalıştılar ama sadece çalıştılar, anlatamadılar. Ben tabi mütercim tercümanlık öğrencisi olduğum için çok rahat konuşup anlaştım. mert lisedeyken sayısal, burak eşit ağırlık, batuhan ise sözel ögrencisiydi. ben de dil öğrencisiydim. tabi o yüzden avantajlıydım. ama burak için farketmedi amk. çapkın bir bin olduğu için rahatça kolunun altına 5-6 ecnebi kızı kollarının altına aldı. mert sevgilisine sadık olsa da bir yabancı kızla konuştu. tabi arkadaş olarak sadece. o kızın da sevgilisi varmış. birbirilerine kendi manitalarından bahsediyorlardı. batu'da 3-4 kızla konuşuyordu tabi boş durur mu? ben de o sabah meyve suyu doldurmasına yardım ettiğim kızla konuşmaya başladım. fakat burak öyle bir şey dedi ki orad a olduğuma binbir pişman oldum.

Rezervod