1. 102251.
    0
    Hızlı yazabilir misin biraz? Meraktan ölücem..
    ···
  2. 102252.
    0
    Ama ne acıdır ki zavallı adam bir gün arabasında ölü bulundu. Polis iş anlaşmazlıklarını sebep olarak gösterse de cinayetin peşini hiç bırakmadık. Olaydan bir yıl kadar sonra arabada bulunan parmak izi, Beyoğlu’nda çöp kutusunda bulunan bir silahta çıktı. Polisler kameralardan silahı oraya atan şahsı bulduktan sonra aramalara başladılar. Çok değil, bir hafta sonra bizi arayıp, Vatan Caddesindeki istanbul Emniyet Müdürlüğüne çağırdılar. Kendisini Cinayet Büro Amiri olarak tanıtan bir adam, şahsın suçları itiraf ettiğini söyledi. Bir süre sonra bizi makdıbına çağırıp anlatmaya başladı.

    “Şahıs babanızın arabasında ön-sağ koltuğa koyulmuş laptop çantasını ve el freninin yanındaki lüks telefonu görünce camı kırmak istemiş. Fakat olay yeri fazla kalabalık olduğu için babanızın arabaya gelmesini beklemiş. Zafer Bey arabaya bindiğinde hızlı bir şekilde sol-arka koltuktan kendini içeriye atmış. Babanız teslim olmamış ve adama saldırmış. Şahıs ise enselenmekten korktuğu için silahını kullanmış. Sonrasında ise panik olup kendini dışarı atıp koşmaya başlamış. Uzun bir süre evinden dışarı çıkmamış. Dosyanın küçük bir örneğini size ve avukatınıza vereceğim. Kalanı ise şahıs ile birlikte savcılığa gidecek. Prosedürü avukatınızla görüşmeniz gerekiyor.”

    Zeynep’in kendine gelmesi yıllar sürdü. Annesini trafik kazasında kaybettikten sonra yaşadığı ikinci trajedi onu çok zorladı. Elif ise onu karanlığın içerisinden çıkaran kişi olmuştu benimle birlikte.

    ...
    ···
  3. 102253.
    +1
    Bu sabaha geri dönelim. Zeynep uyandıktan sonra sinirli bir ifadeyle gözlerini üzerime dikti. Ağzından kelimelerin dökülmesine izin vermeden üzerine atlayıp gıdıklamaya başladım. Uzun bir mücadeleden sonra nefes nefese kendimizi yataktan attık.

    “Bunu her gün yapmalıyız.” dedim ısırdığı kolumu ona işaret ederken. “Kesinlikle!” diye cevapladı sinirli bir sesle.

    Kahvaltı için fazla seçeneğimiz yoktu. Dün yaptığımız ekmekleri içlerine peynir sıkıştırarak tost makinesine attık. Elimde tabağım yemek masasına oturduğumda Zeynep’in intikam dolu bakışlarını yakaladım. Ama açığını yakaladım bir kere…

    Biraz sonra sırayla arka odanın, salonun ve mutfağın cdıbına vuruldu. Gelenin Erdal olduğunu tahmin etmek zor olmadı. Yeni havadisler onla birlikte geldi.

    “Dün öğleden sonra erzak amaçlı çarşıya gittik. Fakat ölüler o kadar çabuk etrafımızı çevirdi ki, neredeyse elimiz boş döndük. içme suyu sıkıntısı gün geçtikçe büyüyor. Emine teyze bu akşam yağmurun yağacağını söyledi. Gerçi havanın pek yağacak gibi bir hali yok. Biz yinede çatıya küçük brandalar serdik. Oğuz ağabey ise kendince bir süzme şeridi yaptı. Umarım su sorunumuz böylece çözülür. Sizde durumlar nasıl?”

    Biz daha iyi durumdaydık. Bunun en büyük sebebi ise daha az kişi olmamızdı. Erzaklarımızı bugüne kadar dikkatli kullandık. Yakınımızdaki iki market hala bizi idare edecek kadar yiyeceğe sahip. Ayrıca daha kapılarını açmadığımız apartman daireleri de mevcut. Sohbet ilerledikçe Erdal ağzındaki baklayı çıkardı.

    ...
    ···
  4. 102254.
    +2
    “Kenan ağabey grubum sizinle görüşmek istiyor. Başka insanlar görmek herkesin moralini yerine getirecektir. Onlarla yaşamak zorunda değilsiniz, eşyalarınızı paylaşmak zorunda değilsiniz hatta görüşmek zorunda bile değilsiniz. Fakat sizin kötülüğünüzü istemeyecek kadar iyi insanlar.”

    Zeynep lafa atladı ve “Olur. Neden olmasın ki?” dedi. Düşünmeden kurduğu bu cümle birkaç saniye sonra kafasında soru işaretlerine sebep olmuş gibiydi. Kararsız bir ifadeyle bana döndü.

    “Erdal sana güveniyoruz ve değer veriyoruz. Biraz sosyalleşmekten zarar gelmez.” dedim.

    “Tamam ağabey. isterseniz şimdi bile gidebiliriz. Hem Emine teyze özellikle seninle tanışmak istiyor.” dedi gülümseyerek. Daha Erdal cümlesini bitiremeden Zeynep lafa atladı : “Kenan gidelim ben bu kadını çok merak ediyorum!”

    Bu zırvalara inanmazdım, aslında hala tam inanmıyorum. Fakat bu kadını ben de tanımak istiyorum. Ayrıca bu Zeynep içinde iyi olacaktır. “Olur, hazırlanalım ve çıkalım.” dedim. Sırtıma yüklendiğim çantaya az miktarda erzak, el feneri ve telsizleri attım. Havanın dönmesi ihtimaline karşın sıcak tutacak şeyleri ise son dakikada Zeynep sıkıştırdı.

    Bütün girişleri ve panjurları kapatıp evden çıktık. Evimizin kapısı kırlara açılıyor gibi bir halimiz vardı. Utanmasak şarkılar söyleyecektik. “Alışıyoruz.” diye geçirdim içimden. Evet, alışıyoruz. Yalnızlığa, hatta çaresizliğe bile alışıyoruz. Fakat endişeler ile birlikte kontrol ve refleksler de gidiyor gibiydi. Herkesin silahları belinde, büyük ihtimal emniyetleri açık.

    Neredeyse hiç sorun yaşamadan yarım saate yakın yürüdük. Yol üzerinde bir ölüye rastladık fakat peşimize takılamayacak kadar meşguldü. Onu daha sonra anlatırım.

    ...
    ···
  5. 102255.
    0
    şuraya bi rez
    ···
  6. 102256.
    0
    Rez amk
    ···
  7. 102257.
    +1
    Evimizin karşısında dikilen binaların gölgesine sığınmış daha alçak bir binanın önünde durduk. “Sonunda geldik.” dedi Erdal heyecanlı bir sesle.

    Apartmanın sokak kapısındaki camlar sökülmüş, yerine demirlerden bir duvar örülmüştü. Duvarın hemen kenarında küçük bir posta kutusu bulunuyordu. Kutunun ağzında ise çatıya kadar uzanan sağlam bir halat gerili olarak duruyordu. Biraz yaklaşınca aynı kutuda Zeynep’in silahının bir benzerinin olduğunu fark ettim.

    Erdal çevreyi kontrol ettikten sonra halatı kutudan çıkardı ve sallamaya başladı. Kulağımıza çok az da olsa bir çan sesi geliyordu. Saniyesinde sokak kapısı açıldı. “Sokak kapının üzerinde biraz oynadık. Elektrikler gittiğinde dışarıda kalmamamız için elle kontrol sistemi hazırladık. Emine teyze çoğunlukla grup avlarına katılmadığı için kapıcı rolünü üstleniyor.”  dedi bizi içeri doğru buyur ederken. Apartmanın asansörü yoktu. Merdivenleri ise bizim binalarımıza göre daha dar ve dikti. Daire kapılarının üzerinde işaretlemeler ve notlar bulunuyordu. Onları fark ettiğimi anlayınca Erdal sözlerine devam etti : “içerisinde kullanılabilir erzak bulunan kapılara güneşe benzer bir şey çiziyoruz. içerisinde ölü olan veya erzak bulunmayan evlere ise X çiziyoruz. Böylece hangi kapının nereye çıktığı daha rahat ayırt ediliyor.”

    Grup kurulumunu çatı katına yapmış. Fakat basit çadırlar ve kulübelerde yaşamıyorlar. Soğuğa ve yağmura korunaklı prefabrik türünde bir bölüm mevcut. Yanında ise gün kalın dallarla desteklenmiş büyük bir çadır bulunuyordu. içersinde odalar bulunan bir çadır. Mutfak ve depo ise terasa çıkan kapının hemen eşiğindeki ikinci bir çadırda bulunuyordu. Büyük ihtimal aynı çadırda silahlar da saklanıyordu.

    ...
    ···
  8. 102258.
    +1
    Yukarı çıktığımızda karşımızda yaşlı bir adam belirdi. Gergin bir ifadeyle bizi uzaktan süzdükten sonra yanımıza yaklaştı. “Hoş geldiniz. Ben Recep. Erdal sizlerden çok bahsetti. inanın sizi görmek çok iyi hissettirdi.” dedi yine samimiyetsiz bir gülümsemeyle. Zeynep ise kontrolcülüğü tamamıyla bırakmış bir şekilde sırayla herkesi selamladı. Tanımadığı bu insanlara şimdiden güven duyduğu fazlasıyla belliydi.

    Karımın ayrıldığını görünce “Gel bakalım. Biraz sohbet edelim.” dedi Recep alçak bir sesle. Hemen sonrasında ise terasın bir ucundaki masayı bana işaret etti.

    Sandalyeye kurulduğumda otuzlu yaşlarında bir adam yanıma yaklaşıp “Hoş geldin.” dedi. Masanın üstündeki çay bardaklarından birini önüme doğru itti ve cebinden çıkardığı votkayı bardağa doldurdu. Uzattığı sigaradan bir tane aldıktan sonra kafamı öne eğerek teşekkür ettim.

    Adam bir yandan demlenip bir yandan anlatmaya başladı :

    ...
    ···
  9. 102259.
    +1
    “Benim adım Oğuz. Buralıyım. Bütün bu olaylardan önce ticaret yapıyordum. Recep ağabey meslektaşımdı. Beraber Asya ülkelerinden otomobil yedek parçası getirip burada satıyorduk.

    Elif ise komşumun kızı. Bakma sen şimdi senin eşini görünce böyle keyfi yerine geldi. Yeni kişiler görmek herkese iyi hissettirir. Ama birkaç gün öncesine kadar ağzını bıçak açmıyordu. Erdal gibi onunda bütün ailesi gözünün önünde ölmüş.

    Erdal’ı biliyorsun. Çılgının teki. Sizle tanıştığı günden beri çenesi durmuyor. Onu ne kadar mutlu ettiğinizi tahmin edemezsin. Yalnız Erdal ile ilgili bir problemimiz var. Neyse kafanı açmayayım ilk saniyeden. Zamanımız bol.”

    O esnada Recep masaya geldi. “Demek bilgisayar programcısısın.” dedi aşağılar bir ses tonuyla. Konuşmasına aynı tonla devam etti : “Keşke daha önce tanışsaydık, benim bilgisayar bozulduğunda kapına dayanırdım.”

    “Bütün o üniversiteleri bilgisayarlara format atmak için okudum.” diye mırıldandım. Meraklı gözlerle “Efendim?” diye sordu Recep, Oğuz bıyık altından gülümserken. “Keşke efendim, keşke.” dedim daha yüksek bir tonla.

    ...
    ···
  10. 102260.
    +2
    Gözüm büyük çadırın sol arkasında kalan bölüme takıldı. içeride gölgeler görüyordum. Oğuz hemen lafa girdi : “Bak onu anlatmadım sana. O bizim kahinimiz. Emine abla. Bütün bu mevzulardan sonra kafayı yedi kadıncağız. Elli yılda bir dışarı çıkar, onda da söyledikleriyle herkesin moralini itin kıçına sokar.” Oğuz’un sadece yüz ifade ve sözleri yaşlı kadına inancının olmadığını gösteriyordu.

    Bütün bunlar olurken Elif ile Zeynep küçük bir ateşin başında laflaşıyorlardı. Dikkatli baktığımda Elif’in elinde eski usul bir tost tavası olduğunu fark ettim. Dilimlenmiş ekmeklerin üzerine bir şeyler koyup tavanın içinde sıkıştırıyorlardı. Sonrasında ise ateşin üstünde bekletiyorlardı.

    Hava karardığında hepimiz acıkmaya başladık. Sohbetimiz sofrada devam etti. Çadırın içindeki esrarlı kadın ise ilk defa dışarıya adımını attı. Soluk bir bakışla ilk beni, sonra Zeynep’i selamladı. Konuşmayı seven birine benzemiyordu. ilginç olan ise o masaya oturduğunda neredeyse herkesin sesini kesmesiydi.

    Gecenin sonunda Elif bizim için iki küçük uyku tulumu hazırladı. Aslında burada kalma planımız yoktu. Fakat biraz sosyalleşmek hepimiz için çok önemliydi.

    ...
    ···
  11. 102261.
    +3
    Burada tanıştığımız insanlar bize zarar verecek cinsten değillerdi. Herkes farklı konular üzerinde çalışıyordu. Bütün grup elemanları gözcülük yapıyordu fakat erkekler erzak bulmaya, kendi tabirleriyle “Ava” daha sık çıkıyorlardı. Elif ve Emine ilaçlar ve yemeklerden sorumluydular. Zeynep’i ve beni şimdiden aralarına kabul ettiler. Fakat benim fikrim değişmedi. Yeni dostlar edinmiş olsak da kendi evimizde yaşamaya devam etmeliyiz. Bu bir gecelik değişiklik olarak kalmalı.

    Çadırın bize ayrılan küçük bölmesine geçtik. Zeynep saniyesinde uyudu. Bu kadar yenilikten sonra yorulmuş olmalı.

    Ben bu satırları yazarken Recep yanımıza uğradı : “Alt katta birkaç tane ölü var. Dışarısı sessizleştiğinde onların sesleri buraya kadar gelir. Bağrışmalar duyarsanız garipsemeyin diye söylüyorum. Merak edilecek bir şey yok.” Recep dışarı çıkmak için döndüğünde araladığı çadırın arasından terasın ucundaki Emine’yi gördüm. Nöbet sırası ondaydı sanırım.

    Yarın öğlen herkese veda ettikten sonra eve döneceğiz. Umarım yağmur o zamana kadar diner. Şimdi uyumalıyım.
    ···
  12. 102262.
    0
    Hayatta kalma zombi gunlukleri yazin cikar
    ···
  13. 102263.
    0
    Reserved 89
    ···
  14. 102264.
    0
    Rezervasyon
    ···
  15. 102265.
    0
    Rezerved
    ···
  16. 102266.
    0
    rezerved
    ···
  17. 102267.
    0
    Kitap yazdın aq
    ···
  18. 102268.
    0
    Gün 41 – Kehanetler

    Saat 13:23’ü gösteriyor. Zeynep, beraberimizde getirdiğimiz eşyaları ve yeni dostlarımızın verdiği erzakları çantaya yerleştiriyor. O esnada Erdal içeri elinde bir karton sigara ile girdi ve “Ağabey bunu senin için ayırdım.” dedi. Onu yanıma çağırdım ve oturmasını istedim. Kolumu omzuna attım ve “Her şeye rağmen burada yeni bir ailen olduğu için şanslısın. Biz evimize geri dönüyoruz fakat istediğin zaman bize gelip kalabilirsin. Sakın davet bekleme.” dedim. Erdal ise gülümseyerek kafasını salladı.

    Az önce “Bu saatte yazmaya başladığına göre rüyanda Adriana Lima’yı falan gördün galiba sen?” diye söylendi karım. Rüya görmedim. Aslında uyuduğum da söylenemez.

    Güneşin ilk ışıkları belirdiğinde alt kattan gelen seslere uyandım. Recep’in bahsettiği evcil yamyamların alt dairenin kapısına attıkları yumruklar duyuluyordu. Yattığım yerden, ayağımla çadırın çıkışını araladım. Nam-ı diğer Nostradamus hala oradaydı.

    Zeynep’in üzerini iyice örttüm. Kalktığımı hissetmiş olacak ki mırıldanmaya başladı. “Buradayım Zeynep.” dedim kulağına eğilerek. Çantanın üzerindeki hırkayı üstüme atıp dışarı yöneldim.

    ...
    ···
  19. 102269.
    0
    rizorvıd
    ···
  20. 102270.
    0
    Hava fazla soğuk değildi. Ancak çadırların yanındaki büyük duvarın gölgesinden çıktığım gibi yediğim rüzgar üşümeme sebep oldu. Çadırın hemen dışındaki tabureyi alıp yaşlı kadının yanına yöneldim. Emine beni fark etti ve soğuk bir gülümsemeyle “Günaydın.” dedi.  “Günaydın.” diye cevaplarken bir yandan sigaramı almak için elimi cebime attım. Yaşlı kadın tekrar bana döndü ve ilginç bir sohbete başladık:

    “Bilirsin. Biz büyüklerin genetik özelliğidir sigarayı kötülemek. Fakat dışarıda ölmek için bu kadar çok sebep varken sana diyebileceğim tek şey ‘afiyet olsun’ olur. Anlat bakalım Kenan. Sırtındaki sorumluluklarına rağmen hayatın nasıl gidiyor?” dedi merakla.

    “Aslında fena sayılmaz. Her şeyi kolaylaştıran bir karım var bildiğin gibi. Eski dostlarımın çoğundan haber alamıyorum. Bir kısmını ise kaybettim. Herkesin kayıpları var.”

    Ben anlatırken yüzüme bakmıyordu. Ama beni dinlediğine emindim.

    “Bütün bu olaylardan öncesini hatırlıyor musun? Havalar güzel olduğunda kızlarımla piknik yapmaya giderdik. Fakat bütün piknik alanları karınca sürüsüne benzer insan gruplarıyla hızlıca dolardı. Kimileri mangal yakar, kimileri ise içip pisletip giderlerdi.” dedi uzaklara dalarak.

    ...
    ···