1. 102126.
    +13
    Dürbün ile izlenebileceğimizden çekindiğim için apartmanımızın çevresinden dolandık. Hayatta kalanlar erzak ve güvenlik ihtiyaçlarının artması halinde yürüyen ölülerden daha tehlikeli olabilirler. Bunun için önlem almam lazım.

    Eve vardığımızda uzun bir süre sitemizin içinden kıvrılan yolu ve girişleri izledim. Birkaç yamyam dışında hiçbir şey görmedim. Ama içimden bir his yakın zamanda yeni yüzler ile karşılaşacağımı söylüyor.
    ···
  2. 102127.
    +7
    19.00 da burdayım beyler şimdilik idare edin
    ···
  3. 102128.
    +4
    Zeynep diye zombimi olur amk
    ···
  4. 102129.
    0
    Left 4 Dead 2(3)
    ···
  5. 102130.
    0
    Müthiş gidiyor lan rez
    ···
  6. 102131.
    0
    Rez amk
    ···
  7. 102132.
    +1
    Dikkat!
    Aşırı bağımlılık yapabilir
    ···
  8. 102133.
    0
    Rezerved
    ···
  9. 102134.
    0
    gibis varmi
    ···
  10. 102135.
    0
    Rezervatuaritorkikula
    ···
  11. 102136.
    +1
    Şukulayin kaybolmasin
    ···
  12. 102137.
    +16
    Gün 31 – Görev Dağılımı

    Basit bir hareket kontrolü sensörü ile evin giriş ve çıkışlarını kontrol etmeyi planlıyordum. Fakat elimdeki kamera sistemleri ve kablo uzunlukları fazlasıyla yetersizdi. Kahvaltı esnasında bu konuyu Zeynep ile paylaştım. Uzaklara değil, evin çevresinde bolca bulunan özel güvenlik ve polis noktalarına bakmamız gerektiğini düşünüyordu.

    Birkaç ay önce yan apartmanımıza bir milletvekili yerleşmişti. Sanırım pek sevilmeyen birisiydi. Bu sebeple apartmanın arkasına polis kulübesi yerleştirildi. Apartman girişine ise küçük bir polis noktası kuruldu. Bir çeşit karakol gibiydi. Denemeye değer olduğunu düşünüyorum.

    Planlamamızı yaptık. Saat 12’de, güneşin en yoğun olduğu zamanda sokağa çıkacağım. Bu sefer hem silahım hem de mızrağım benimle olacak.

    Zeynep uzun bir süre benimle gelmek için ısrar etti. Fakat onun dışarı çıkmaması ikimiz içinde en güvenlisi. Henüz iyi bir nişancı değil. Ayrıca yapacağı her yanlış daha fazla dikkat çekmemize sebep olacak, böylece onu korumak gittikçe zorlaşacaktı.

    ...
    ···
  13. 102138.
    +11
    Girilecek ve kontrol edilecek üç ayrı nokta belirledik. Birincisi sitemizin dış kapısında bulunan özel güvenlik kulübesi, hemen ardından ise yan apartmanın arkasında kalan polis kulübesi. Son olarakta yine yan apartmanın girişinde bulunan polis noktasını kontrol edeceğim.

    Ben bütün bu kovalamaca içindeyken Zeynep apartmanımızın çatısında telsiz ile gözcülük yapacak. Sadece ikinci gideceğim polis kulübesi görüşünün dışında olacak. Fakat sorun olacağını sanmıyorum.

    Bu minik operasyonumuzun sonucunu eve döndüğümüzde yazacağım. Bana iyi şanslar dile günlük. (11:05:33)

    Eklemeler (14:53:26)

    Nerden başlayayım bilemiyorum. Aslında her şey öngördüğümüz gibi başladı. Evden çıktığımda daha köşeyi dönmeden komşularımızdan biriyle karşılaştım. Beni çok özlemiş olacak ki üzerime doğru yürümeye başladı. Fakat onunla kaybedecek zamanım yoktu. Hızlıca sitemizin güvenlik kulübesine yöneldim.

    ...
    ···
  14. 102139.
    +1
    https://tablet . donanimhaber.com/showTopic.asp?m=61668532&p=1#61668532 AGiR huur COCUGUSUN EMEK HiRSZi ÇALJNTi GENCLER
    ···
  15. 102140.
    +8 -3
    Telsiz Zeynep : Kenan arkanda bir tane var. Sakın durma!

    Kulübedeki görevli hiç yerinden oynamamış. Fakat cesede yaklaştıkça aldığım koku anlatılamayacak rezillikteydi. Dikkatli bakınca vücudundaki tüm ısırıklardan kurtlar gözüküyordu. Bir o kadar da sinek.

    içeride tek bulabildiğim şey sitenin küçük bir haritasıydı. Apartmanım krokisi ve kulübelerinin dağılımı da buna dahil. Kokuşmuş cesedin belindeki el feneri de gözümden kaçmadı tabii ki.

    Telsiz Kenan : Fark ettim. Bırak takip etsin. işi biraz zor. Bu arada birinci kulübe tamam. Binanın arkasına geçiyorum.

    Telsiz Zeynep : Silahın elinde olsun. Yandaki kuaförün girişinde iki tane misafirin daha var. Gerçi seni fark ettiklerini sanmıyorum.

    ...
    ···
  16. 102141.
    +7 -1
    Zeynep ile saatlerce bekledik. Kapı çalınacak ve “Merhaba bugün 1 Nisan. Bütün bu yaşadıklarınız size aksiyon dolu bir balayı sunmak için tasarladığımız öğelerdi.” denecek diye. Tabii ki olmadı. Fakat iyi haber kimsenin eşek sakası yapacak hali de yoktu. Herkesin elinde bir fincan kahve, sırtlarımız duvarda oturuyorduk.

    “Ayın kaçıydı bilmiyorum ama erken saatte babam evden çıktı. Ablam ben ve annem camlara yapışmış bir şekilde dışarıda olan biteni izliyorduk. Polisler siteyi çevrelemiş, arabalardan küçük bir barikat kurmuştu. Fakat ne olduysa o günün akşamında oldu. Aşağıdan çığlıklar gelmeye başladı. ilk gördüğümde gözlerime inanamadım. Üst komşumuz onlarcası tarafından sıkıştırılmıştı. Daha fazlasını izleyemedim.

    Gecenin ilerleyen saatlerinde sesler çoğaldı. Kapımızın önünden geçen polisler “Kapıyı kilitleyin ve ne olursa olsun açmayın!” diye bağırdılar. Ama Melis onları dinlemedi. Birkaç saat sonra kapımıza vurulduğunda babamızın geldiğini sanarak kilidi çevirdi ve kapıyı araladı. Saniyesinde bir tanesi üzerine fırladı. Arkasından bir diğeri ve diğeri… Ablam gözümün önünde can verirken annemin mutfakta saklanacak yer aradığını fark ettim. Musluğun altındaki mutfak dolabına girdi ve dolabın kapısını kapatmaya çalıştı. Yüzündeki çaresizlik ve gözlerinden akan yaşları unutamıyorum. Melis’in yanındakilerin birkaç tanesi onu fark etti ve yönünü değiştirdi. Elimdeki cep telefonunu onlara fırlattım ve bağrınmaya başladım. Belki dikkatlerini başka yöne çekerek annemi kurtarabilirim diye düşündüm fakat öyle olmadı. O an yaşadığım duygular inanılmazdı. Hani derler ya insan vurulduğunda ya da bir yerini kırıldığında kısa süreliğine acı hissetmez, vücut uyuşturucu salgılar diye. O kadar acıya rağmen soğukkanlılığımı kaybetmedim. Hızlıca yatak odasına koştum. Küçük dosya çantasını omzuma astım. içersine üç tane tabanca ve belki yüzlerce mermi koydum. Kapıyı araladım ve ailemi benden alanların hepsini öldürdüm. Bütün kıyafetlerim, vücudum her yerim kan olduktan sonra evi terk ettim. ilk gece apartmanın çatısında babamın gelişini bekledim. Hiç uyuyamadığımı ve sürekli ağladığımı hatırlıyorum. Belki de hayatımda hiç okumadığım kadar dua okudum.

    Ertesi gün ise karşı apartmanın tepesinde bir grup fark ettim. El işaretleriyle beni çağırdılar. Yanlarına gittiğimde çoğunun yüzüne aşina olduğumu fark ettim. Her yaştan insanın bulunduğu 4 kişilik bir gruptu.

    Sonrasını az buz biliyorsunuz. Her yer düştü. Atatürk Havalimanı’nda karantina bölgesi kurulduğu falan konuşuluyordu. Kim bilir kaç zengin çocuğu güvenli topraklara uçtu oradan. Her zaman ki gibi biz memur çocukları ise kendi kıçımızı kollamak zorundaydık. Sizin de yaptığınız gibi.” dedi Erdal gözleri boşluğa bakarken.

    1991 izmir doğumlu. Babasının mesleği sebebiyle hayatı bütün Türkiye’yi gezerek geçmiş. Polis şark görevleri dışında bundan pek şikayetçi değil. Annesinin ve ablasının ölümünden sonra tek amacı babasını bulmak olmuş. Fakat şuana kadar ona dair hiçbir iz bulamamış. Ama kafasında bir plan olduğu her halinden belli.

    Kendi grubuyla arası nasıl bilmem ama bizi sevdiğine eminim. Emin olduğum bir diğer şey ise Zeynep’in onu sahiplenmiş olması. Normalde kıskanç bir adam olsam da Erdal’ın karımı kaybettiği ablasının yerine koymaya çalıştığını fark ettim.

    Silahlar ile arasının iyi olması babasının korumalarından biri olan Özel Harekat Polisi Ferhat’mış. “Millet sokakta yakalamaca oynarken ben askeri eğitim alanında Steyr ile oynuyordum. Ateş edemesem bile oynuyordum.” cümlesi her şeyi özetler gibiydi. Ferhat eğitimlere gizli gizli onu da zütürürmüş, çoğu silah hakkında bilgi sahibi olmasını sağlamış. Babası ise olanları öğrenince Ferhat’ı fırçalamış.
    Tümünü Göster
    ···
  17. 102142.
    +1
    Çalintiiiii okumayin orosou cocuguuuuuuuu
    ···
  18. 102143.
    0
    Rezervv
    ···
  19. 102144.
    0
    rizörv
    ···
  20. 102145.
    +3
    Gunn36 kurulum
    Geride bıraktığımız günlerde Erdal’ın yardımıyla kamera sistemini kurdum. Her odanın cdıbına yerleştirdiğim kameralar kablolar ile oyun odasına uzanmakta. Bilgisayarda kurulu olan hareket sensörü ise kameraların önünde hareket eden bir şey olduğunda uyarı vermekte.

    Dün gece sistemi test etme imkanım oldu. Yakalanan hareketliliklerin çoğu yarasa ve uçuşan yapraklar. Yağmur yağarken çekilenleri saymıyorum bile. Birleştirsem şuana kadar yapılmış en uzun stopmotion görüntüyü olurdu herhalde.

    Bütün bu görsel kalabalığı içersinde bir ölü gözüme çarptı. Oyun odasının balkonunun önünde uzun bir süre turlamış, sonrasında ise birkaç adım yaklaşıp kameraya bakmış. Sanırım Erdal evden ayrılırken yanından süzüldüğü ölüydü bu.

    Eczanede ahşap merdiven sayesinde üst kata tırmanmaya çalışan yamyamları gördükten sonra onları fazla hafife alamıyorum. Varlığımızdan haberdar olması problem yaratabilir, özellikle açlığı tahammül edilemeyecek seviyeye geldiğinde. Neye benzediğini unutmamak için küçük bir baskı aldım. Gün içersinde tekrar kameraya yakalanırsa, biraz canını yakmak için dışarıya çıkacağım.

    3 Nisan ilginç bir olay yaşadık. Depoları kontrol etmek için apartmanın altına inerken kapıcı dairesi dikkatimizi çekti. Kapısı aralık bir şekilde duruyordu. “Al işte. Macera bizi buldu.” diye mırıldandı Zeynep sessizce. Elindeki minyatür tabancanın verdiği cesaretle kapıya yöneldi. Hemen arkasından ben de eve girdim.

    Ev birikmiş tozlar dışında tertemiz bir haldeydi. Koltukların üzerindeki danteller her an geleneklerine bağlı bir teyzenin tadıma bakmak için üzerime atlayacağı hissiyatını verdi. Salonun duvarında klagib aile tabloları mevcuttu. Apartmanımızın görevlisi, eşiyle birlikte kırmızı bir arabanın önüne yaslanmış, gülümsüyorlardı. Bir diğer fotoğrafta ise büyük bir leğenin içinde iki küçük kız çocuğu fark ediliyordu. Bunların altında ise küçücük patikler asılı olarak duruyordu. Patiklerden birinin içersinde takvim sayfası dururken diğerinde üzerinde Arapça yazılar olan bir kağıt vardı, muhtemelen dua.

    Ben salonu incelerken Zeynep çoktan mutfağa dalmıştı. Küçük çantasına yenilebilir her şeyi atıyordu. “Oh be! Sonunda baharat…” dedi içinde onlarca baharat poşeti olan bir kavanozu çantasına indirirken.

    Karım hırsızlık ile meşgulken ben arka odalara yöneldim. Kendimi test kitaplarıyla dolu, kırmızı ve pembenin hakim olduğu bir odada buldum. Çalışma masasının üzerinde yine aynı iki kız çocuğunun fotoğrafı vardı. Masanın üzerine fırlatılmış kıyafetin altında küçük bir defter olduğunu fark ettim. Günlük veya bir not olması ihtimaliyle elimi uzattım. Fakat sanırım bir karalama defteriydi. Birkaç matematik hesabı ve kurutulmuş güller dışında bomboştu.

    Koridorun sonunda kapısı kapalı bir oda olduğunu fark ettim. Silahımı doğrultarak kapıya yaklaştım. Yavaş bir hamleyle kapının kolunu çevirmeye çalıştım. içeriden kilitliydi, fakat anahtar kapının üzerinde duruyordu. Çocuk odasından kopardığım resim defteri sayfasını kapının altından içeri ittirip anahtarı düşürmeye çalıştım. “Aha bir aksiyon daha.” diye söylenerek Zeynep yanıma geldi. Kısa bir süre sonra beni beceriksiz ilan ederek müsaade etmemi istedi. Saç tokasıyla ilk denemede anahtarı düşürdü.

    Tekrar kapının kolunu çevirdim. Daha kapıyı henüz aralamıştım ki yüzümüze felaket bir koku çarptı. “Bu evin halı altı bu oda demek.” dedi Zeynep bir yandan kazağıyla burnunu kapatmaya çalışırken. Kapıyı hızlıca ittirdim ve içeriye daldım.

    içerde beş ceset vardı. Anne, baba ve iki çocuk. Diğeri ise üniformalı bir polis. Yerde ise polise ait olduğunu sandığım bir silah.

    Kızlardan birinin kolunda kalın bir salgı bezi bulunuyordu. Dört tanesinin başından vurulduğu aşikardı fakat apartman görevlisinin boğazında derin bir kegib bulunuyordu. Burada olanlara anlam vermeye çalışırken karım ikinciye kusuyordu.

    Camlardan birini açmak için apartman görevlisinin yattığı divana doğru yönelmişken cesedin gömlek cebinde duran kana bulanmış bir kağıt dikkatimi çekti. Zeynep “O hastalığı kapmış olabilir. Fazla yaklaşma.” diye uyardı fakat yine de kağıdı aldım.

    Birkaç kez katlanmış kağıdı açtığımda iç kısmın okunabilir durumda olduğunu fark ettim.

    “Sokağa çıkma yasağından önce Seval hastalığı kaptı. Ne yaptıysak ateşini düşüremedik. Yan apartmandaki doktor hanımdan yardım istedim. Fakat kadın beni gizlice site polislerine şikayet etti.

    Polis evimize geldi ve Seval’in hastalığının tedavi edilemeyeceğini anlattı. Anlattıklarına inanmadık. Onu benden almak istedi. Buna izin vermedim. Serpil “Kızımı rahat bırakın!” diye adamın üzerine yapıştığında belindeki silahı çektim ve onu vurdum. Ekip arkadaşlarından birisi meraklanıp eve gelir diye ölüyü oturma odasında sakladım. Fakat ne gelen oldu ne de giden.

    Bir sonraki gün kızım acılar içinde can verdi. Uzun bir süre kriz geçirirmiş gibi titredi. Oturma odasındaki ceset yetmezmiş gibi ablasının ölümünü izledi küçük Aslı’m.

    Kızımın ölümünden birkaç saat sonra Serpil “Kızımız yaşıyor.” diye çığlıklar atmaya başladı. Ama polisin anlattıklarının doğru olduğunu Seval annesine saldırdığında anladım. Yapacak bir şeyim yoktu. Kendi kızımı vurmak zorunda kaldım. Sonrasında her şey sırayla gelişti. Seval’den sonra silahı Aslı’ya doğrulttum ve tetiği çektim. Serpil fark etmedi bile. Bir boynundaki ısırığa, bir de Seval’e bakıyordu. Hiç düşünmeden karımı da öldürdüm. Cesetlerimizin başkalarına yem olmasını engellemek için kapıyı kilitledim. Beklemeden silahı kendi kafama doğrulttum. Fakat merminin bittiğini tetiği çektiğimde anladım. Bütün bu katliamdan sonra bu kadar kolay kurtulamayacağımı biliyordum. Fakat her şeyi onların acı içinde yaşamasını istemediğim için yaptım.

    Belki silahım yoktu ama kendimi bir bıçakla da öldürebilirim. Sen bu satırları okuduğunda kızımı benden alan hastalık hala çevrene aitse hiç düşünme ve benim yaptığımı sen de yap. Çünkü biz bu cezayı hak etmedik…”

    Fazlasıyla etkilenmiştim. O sırada söz konusu bıçak Zeynep’in elindeydi : “Bu bıçak ile eskisinden daha iyi bir mızrak yapabilirim sana.”

    Adam haklı mıydı? Bu işin içinden çıkmanın tek yolu kendini öldürmek miydi? Zeynep ile evlendim çünkü kalan her saniyemi onunla geçirmek istiyordum. Bütün bu felakete rağmen yine bir aradayız, hala hayattayız. Yok, apartman görevlisi haksızdı. Onlar için de hala bir şans vardı. Fakat o kolayını seçti.

    Alacaklarımızı çantamıza yükledikten sonra cesetlerin olduğu oturma odasının kapısını kilitledim. Onun istediği gibi olacaktı, cesetler kilitli kalacak, yamyam yemi olmayacaktı. Evden ayrılmadan önce Zeynep’e “Bunu unuttun.” diye seslendim ve mutfak duvarı ile buzdolabı arasına sıkıştırılmış oklavayı ona doğru fırlattım.

    Erdal’ı evimizin kapısının önünde otururken bulduk. Bizi gördüğü gibi ayağa fırlayarak “Çok şükür! Ev gezmesine mi gittiniz? Gün falan mı vardı?” diye söylenmeye başladı. Sırtımdaki çantayı onun üzerine attıktan sonra anahtar ile kapıyı açtım.

    Erdal’ın grubunun yaşlılarından birisi bize küçük bir hediye göndermiş; çatı katında besledikleri tavukların taze yumurtaları… Zeynep yumurta, un ve su karışımından asfalt tadında tavada börekler hazırlarken Erdal’a bugün olanları anlattım. Söylediğine göre bizim apartman görevlisi gibi kendilerini öldüren yüzlerce aile varmış.

    Yemeğimizi henüz yedik. Şuanda Zeynep karşıma dikilmiş, kapıcı dairesinde bulduğu kıyafetleri deniyor. Erdal ise gürültülü bir şekilde bulaşıkları yıkıyor. Sanırım günlüğü bırakıp kameraları kontrol etsem daha
    Tümünü Göster
    ···