-
1.
+20 -2Feryatlar, ağıtlar ve hıçkırıklar yükseliyordu. Herkes ağlıyor, fakat içlerinden biri diğerlerini bastırıyordu. Onun ağlaması daha bir içli, daha bir yakıcıydı.
Kucağında bir çift ayakkabı vardı. Onları sımsıkı sarıyor ve bir bebek gibi bağrına basıyordu. Sonra kendi kendine konuşuyor,
- Giyemedin yavrum, giyemedin... diyordu acıyla.
Hadiseleri hatırladığıma göre, demek ki çok küçük değildim. Belki dokuz-on yaşlarındaydım, belki de biraz daha küçük. Ama, ayakkabılara sarılarak ağlayan o anneyi iyi hatırlıyorum.
Neden yavrusu gibi kucakladığını ise herkes biliyordu ne yazık!
Kanat gerdiği ayakkabılar, bayrama bir gün kala, traktör altında kalarak can veren oğluna aitti.
Bayramlık olarak alınan o bir çift ayakkabıyı, çocuğun bütün ısrarlarına ve yalvarmalarına rağmen, bayramdan önce giydirmemişler ve çocuktan sabretmesini istemişlerdi.
Kimse yakıştırmamıştı o küçücük yavruya ölümü. Kimse, bayrama varmadan ölebileceğini hesaplamamıştı. Hatta böyle bir ihtimal, kimsenin aklına gelmemişti.
Ama işte, yaşlı genç ayırmadan ansızın gelen ecel, ufacık bir çocuğu da buluvermişti.
... Ve ayakkabılar. O, her ısrarına rağmen çocuğa giydirilmeyen ayakkabılar, birdenbire, yavrucaktan arda kalan en acı hatıra oluvermişti.
Not:Annelerin değerini bilin. Anancılık yapmayın.
edit: şuku falan istemez anancılık yapmayın yeter. -
2.
+1"cennet anaların ayağı altındadır"
arkadaşın dediğine katılıyorum. kimse anasını bacısını yerde bulmadı. anancılık yapmayın -
3.
+1ayakları altında cennet be dadaş
-
4.
0haklı adam
-
5.
0şimdi çıkar bi huur çocuğu der ki : resme 2 posta...
-
6.
0Ağlarsa anam ağlar gerisi yalan ağlar...
-
7.
0Anam anam garip anam
-
8.
0Kıymetlerini bilin lan
-
9.
0Facebook mu bura amk
-
10.
+1 -3ooo duyar kasıyoruz zumqiii. itinayla eksiledim.
-
11.
-5Feryatlar, ağıtlar ve hıçkırıklar yükseliyordu. Herkes ağlıyor, fakat içlerinden biri diğerlerini bastırıyordu. Onun ağlaması daha bir içli, daha bir yakıcıydı.
Kucağında bir çift ayakkabı vardı. Onları sımsıkı sarıyor ve bir bebek gibi bağrına basıyordu. Sonra kendi kendine konuşuyor,
- Giyemedin yavrum, giyemedin... diyordu acıyla.
Hadiseleri hatırladığıma göre, demek ki çok küçük değildim. Belki dokuz-on yaşlarındaydım, belki de biraz daha küçük. Ama, ayakkabılara sarılarak ağlayan o anneyi iyi hatırlıyorum.
Neden yavrusu gibi kucakladığını ise herkes biliyordu ne yazık!
Kanat gerdiği ayakkabılar, bayrama bir gün kala, traktör altında kalarak can veren oğluna aitti.
Bayramlık olarak alınan o bir çift ayakkabıyı, çocuğun bütün ısrarlarına ve yalvarmalarına rağmen, bayramdan önce giydirmemişler ve çocuktan sabretmesini istemişlerdi.
Kimse yakıştırmamıştı o küçücük yavruya ölümü. Kimse, bayrama varmadan ölebileceğini hesaplamamıştı. Hatta böyle bir ihtimal, kimsenin aklına gelmemişti.
Ama işte, yaşlı genç ayırmadan ansızın gelen ecel, ufacık bir çocuğu da buluvermişti.
... Ve ayakkabılar. O, her ısrarına rağmen çocuğa giydirilmeyen ayakkabılar, birdenbire, yavrucaktan arda kalan en acı hatıra oluvermişti.
Not:Annelerin değerini bilin. Anancılık yapmayın.
başlık yok! burası bom boş!