anlatılır dillerden dile ve bize ulaşır

Anlatılır… Uzakta çok uzakta yüksek dağların arasında Botan Çayı’nın kıyısında bir uçurum yalnızlığında kendi halinde kurulmuş bir Kürt-Ermeni köyünün Kürt genç bir delikanlısı, aynı köyün karşı mahallesinden bir Ermeni güzeline aşık olur. Ne var ki aşık olduğu bu Ermeni güzeli kız, hem farklı bir ırkın hem de farklı bir inancın güzelim kızı… Ona ulaşmak, konuşmak, kavuşmak neredeyse imkansızdır. Gelgit zaman bir yaz mevsiminin o sıcak ağustos ayının ilk günlerinde bu delikanlı tesadüfen bu dilber güzeline rastlar. Güç bela, bin bir heyecanla, utana sıkıla yanına sokulur ve ona açılır. Nefes nefese, kan ter içinde, kısa kısa cümlelerle, derdini, niyetini anlatır. Bu durum karşısında şaşıran kız, delikanlının bu niyetinin, bu ciddiyetinin nelere mal olacağını bildiğinden mi bilinmez delikanlıya karşı pek oralı olmaz hatta delikanlının yüzüne bile bakmaz. Kız, oradan hemencecik uzaklaşır. Delikanlı da son bir çırpınışla ardından şu cümleyi fısıldar: “Roja Ro, ez li bendate me delalé, dema tu nehati, ezi xwe li avé berdım.” (Roja Ro günü seni bekleyeceğim sevdiğim, gelmez isen kendimi suya bırakacağım!)

Zaman öyle ya da böyle geçer. Roja Ro’nun gelip çatmasına kısa bir zaman kala Delikanlıyı büyük bir telaş sarar ve kendi kendine şunları mırıldar: “ Hey benim akılsız başım, ben neden Roja Ro günü” dedim ki? Sanki başka bir gün yok muydu ki ben o günü dedim. Keşke dilim tutulaydı da demiyeydim!… Hele Roja Ro günü herkes muhakkak orda olur. Keşke, yazın o yüz yakan sıcakları altında, buğday tarlalarında, nohut tarlalarında bin bir zorluklar altında, dünyanın en zor işi olan ırgatlığın(Paleti) bittiği günün müjdeleyicisi olan böylesi bir günde ona gel demeyeydim. Evet, böylesi müjdeli bir günde muhakkak köyün bütün çalışanları o gün orada olacak. Koca bir yazın yorgunluğunu, tozunu, kirini, terini atacak. Ruhunu, temize çekecek, arınacak, hafifleyecek… işte bu muhteşem günde herkes yüzecek, serinleyecek, doyasıya coşacak. Hele otlu peynirinden kuzu kebabına, bal tadındaki incirinden teyfi tadındaki üzümüne, taptaze sebzesinden hoş kokulu şemamuk’una kadar daha nice olgun yemişleri; tadıp doyasıya eğlenecek, ya ben?

Ne diyon amk

anlatacağın hikayeyi gibeyim