1. 401.
    0
    cumartesi günü genel anlamda yatış günüydü benim için.
    hafta boyunca okula gitmek için erken uyanmak zorunda olan bir bünye, cumartesi günü doyasıya yatmak istiyordu haliyle. hatta bazen cumartesi günü olmasına rağmen erken uyandığım zamanda bile o doymamışlıkla, o açlıkla zorla uyumaya çalışırdım. genelde başarılı olamazdım ama. neyse bu başka konu.

    işte hiç uyku kaygısı gütmeden uyandığım ender haftasonlarından birisi idi bu haftasonu. çünkü ucunda reyizi ziyaret etmek vardı. o önemli insana geçmiş olsun dileklerimi okul dışında iletmek. aslında öğretmen öğrenci ilişkisi anlamında baktığımızda benim hassasiyetim biraz abartı gibi duruyordu. ama reyizin benim için öğretmenden fazla bir şey olduğunu anlattıklarımdan çıkarmışsınızdır. o zamanlar ben de bunun farkındaydım zaten. o sebeple reyizi ziyaret etmek istemiştim. yoksa normal şartlarda bir öğretmeni ile okul dışarısında fazla konuşabilen bir tip değildim kişisel özelliklerimden dolayı. hem o zamanlar bu zamanlar gibi değildi. yani ne bileyim öğretmen daha ağır bir sıfattı gözümüzde. şimdiye nazaran duyduğumuz saygı çok daha fazlaydı öğretmenlik işine ve öğretmenlerimize.

    9,30 gibi reyizin yattığı hastaneye vardık.
    girişten reyizin oda numarasını öğrendik ve yanına çıktık. kapısı aralıktı. içeride reyizin annesi olduğunu düşündüğüm bir teyze vardı. nitekim sonradan öğrendiğimde tahminimin doğruluğunu onaylamıştım. kapıyı çaldım ve önde ben arkamda annem içeri girdik. evvela annemin düşündüğü ve önceden aldığı kolonyayı oradaki teyzeye verdim ve geçmiş olsun dedim. ondan sonra reyize döndüm. reyiz gayet iyi gözüküyordu. içten gülümsemesi beni gördüğüne sevinmiş olduğunun göstergesi idi. ben de ona gülümsedim. geçmiş olsun hocam dedim. sağolasın kerkenez efendi dedi. annem durumu izah ediyordu. işte kerkenez gidelim diye tutturdu, umarım rahatsızlık vermiyoruz vb. şeyler. ben onlara pek kulak asmıyordum. reyizin sağlıklı olduğunu görmek benim için her şeyden önemli idi o anda.

    hasta ziyaretinin kısası makbul deyip yarım saat sonra (aslında pek kısa sayılmazdı ama neyse) kalktık. reyiz ciddi bir şeyi olmadığını ve önümüzdeki haftadan sonra derslere devam edeceğini söyledi. ayrıca tüm sınıf arkadaşlarına selamlarımı ilet diye tembihledi. ve yine ayrıca hee seninle de ayrıyeten konuşacağız diye iğnelemeyi de unutmadı. eyvallah dedim çıktık.

    hastaneden çıkarken yavaş yavaş havalanan güneş yüzüme vuruyor ve ben huzur merdiveninde bir iki basamak daha yukarı çıkıyordum.
    Tümünü Göster
    ···
  2. 402.
    0
    pazartesi günü okula vardığımda panpamdan başlamak üzere reyizin seldıbını arkadaşlara ilettim.
    figene olanı biteni, reyizin durumunu ve önümüzdeki hafta döneceğini anlattım. anlattım ki yalan yanlış bilgiler yerine birinci ağızdan alınmış bilgiler ortaya çıksın, millet daha fazla çeşitlendirmesin diye.
    ama genel anlamda çok ilgili görünmedi kimse. yani benim o haberi verirken ki mutluluğuma karşılık bir mutluluk ifadesi göremedim hiçbir yüzde.
    bu sebeple kendimi bir kez daha oraya yabancı hissettim. öyle değil miydim amuga koyim. aynı sevinçleri yaşayamadığınız insanlar arasında ne kadar aitlik hissi duyabilirsiniz ki. öyle bir şey ki yaşaması çok taktan sadece onu söyleyeyim.

    onun dışında cuma gününe kadar değişik bir şey olmadı.
    sınıfta varım yahut yokum hiçbir fark yoktu. bedenen sınıfta aklen çook başka yerlerdeydim. gönlüm bir kaç ay öncesine göre tamamen değişmiş ve başkalaşmış haldeydi. esra ve ona dair her şeyin üstü betonlarla örtülmüş gibiydi. bendeki bu değişimi sanıyorum sadece ben bilebiliyordum. öyle ya ne de olsa asosyal bir bintim. başkalarının bana dair bir şey bilebilmeleri o kadar kolay değildi.

    bu süre zarfında okuldan ayrılma meselesini pek düşünmedim. daha doğrusu düşünmemin bir faydası olmayacağına inandığım için düşünmedim. annem ve babam beni reyizle konuşturmadan bu konuya dair bir şeyler yapmayacaklar gibiydi ve reyiz önümüzdeki hafta gelecekti. yani bu konuda aileme baskı yapmak akıllıca değildi.

    işte o gönlümde esraya dair her şeyin üstüne örtülen o betonlardaki ilk çatlak cuma günü okul çıkışında(istiklal marşını söyledikten sonra) onca ses arasında kerkenez diye bir ses duymam ve arkamı döndüğümde esra'nın gözlerini gözlerimde bulmam ile başladı...
    ···
  3. 403.
    0
    o.
    sadece tek bir harf ile nitelediğim insan.
    oysa o'na dair milyarlarca harf içeren kelimeler, cümleler kullansam bile az geleceğini düşündüğüm varlık.

    onun sesi.
    kulağıma çalınmış en ilahi nağmelerden daha latif, daha huzur verici bir ses.

    kızgınlık, küskünlük, boşvermişlik falan bir yere kadar sizinle beraber oluyor panpalar. eğer gönlünüze işlemiş bir kişi, bilerek yahut bilmeyerek o işlendiği yerde kımıldarsa her şey en güzel, belki en arzulanan şekline dönüyor.
    acı çekmek mi, umutsuz bir sevda peşinde koşmak mı arzulanan.
    vallahi mantık devre dışı panpalar.

    yanıma doğru yaklaştıkça karşı koyamadığım bir heyecan beni sarmaya başladı. yanıma geldi ve merhaba deyip elini uzattı. şaşırdım. çünkü bu sıradan bir merhabalaşma değil gibiydi. şaşkın görünmemeye çalışarak(cool olmak gibim bir şey deniyor sanırım şimdi buna) elimi uzattım ki bir şaşkınlık daha beni hiç beklemediğim şekilde yakaladı.

    esranın kolunda benim ona doğum gününde hediye ettiğim künye vardı panpalar.
    kıymet verip takıyordu demek. garip bir sevinç duydum. o sırada esra konuşmaya başladı. pek konuşamıyoruz seninle ne zamandır dedi. öyle dedim bende şaşkınlıktan kurtulmamış halimle. gülümsedi. cansel seni soruyordu dedi. cansel mi dedim biraz hoşnutsuz bir yüz ile. cansel yahu, tanışmıştınız hani dedi. tanımadığımı düşündü ama benim ifadem esra ile cansel vesilesi ile konuşuyor olmaktan dolayı idi. yok yok tanıyorum tabii dedim. yine gülümsedi. seninle konuşmak istiyor şu malum konuda dedi. umursamaz bir şekilde tabii dedim. o zaman ben söylerim, yanına gelir dedi. peki dedim. iyi o zaman görüşürüz dedi ve yanımdan ayrıldı.

    o an büyük bir hayal kırıklığı idi benim için panpalar.
    sedat yalçın reyizi hatırlayanınız vardır eminim.
    işte onun gibi, kerkenez bundan sonra sana kanmayacak diye geçti içimden.

    eve giderken bunalım katsayım az daha artmış halde idi.
    ···
  4. 404.
    0
    panpalar selam size.
    habersiz ve plansız bir şekilde bayağıdır ortalarda yok idim.
    daha önce uğruna 1 hafta dolaştığım formasyon şeysini halletmek için uğraşıyordum şu birkaç gündür. yumurta kapıya dayandı ve son anda bir yere kapağı atabildim.

    buna göre şimdilik haftanın 3 günü derslere gidecem. bu da demek oluyor ki şimdilik 4 boş günüm olacak. haliyle hikayeye boş günlerde devam edecem. boş günler dediğim perşembeden pazar gününe kadar. ayrıca çok yavaş ilerlediğinin farkındayım ve olayı hızlandırarak anlatıp en kısa sürede bitirmek istiyorum.

    şimdilik bu, aklıma gelen başka şey olursa yine yazarım.

    ama şimdi eve yeni girebildim ve yatıyorum.
    yarın hızlandırılmış olarak devam edecem.
    görüşürüz..
    ···
  5. 405.
    0
    pazartesi günü artık benim için tek tutunak olan reyizin okula gelecek olması heyecanı ile gittim okula.
    fakat heyecanımın kursağımda kalması uzun zaman almadı. figen haber ajansından aldığım bilgilere göre reyiz bu hafta da okulda olmayacaktı. çok ciddi bir ameliyat olmamasına rağmen dinlenme süresi biraz uzun tutuluyordu sanırım.
    yapacak bir şey yoktu.
    bir hafta daha, hiçbir anlam yükleyemediğim bir ortamda anlamımı kaybetmemeye çalışmaktan başka yapacağım bir şey yoktu.

    nitekim öyle yaptım.
    daha doğrusu ona dair çabalarım oldu.
    elimden geldiğince bulunduğum ortamdan nefret etmemeye çalıştım ya da ne bileyim mutlu olabilmek adına en küçük fırsatlar peşinde koştum durdum. esraya dair duygularımı örseledim misal. gözlerine bakmaktan ısrarla kaçındım. yahut onurun, yahut keremin beni sinir eden bakışlarından kaçtım.

    bu bir hafta sürecinde genel anlamda başarılı da oldum bu çabalarımda.
    bir olayda hariç.
    şevket hocanın dersinde yaşanan bir olay.

    şevket hocadan bahsetmiştim panpalar.
    dakika bir gol bir benim forsumu alan şahıs kendisi.
    o hafta içerisindeki derste anlattığı bir konu vardı. tabii ki benim aklımı derslere vermem pek mümkün değildi o ruh haliyle. dalgın bir şekilde dışarı bakıyordum. bir anda, hani öğretmenlerin klagib davranışları olur ya, işte sen, en son ne dedim falan derler hani, şevket hoca da bana aynen böyle dedi. kerkenez efendi, ne dedim ben en son tekrarla bakalım dedi. ben dürüst olmaya çalışırım daima panpalar. rezil olmaktan çekinmedim dürüstlük adına. biraz mahçup bir ifade ile, kusura bakmayın hocam, dalmışım dedim. dıbına koduğumun oğlu normalde ne yapılır bu şekilde cevap veren öğrenciye, sakin bir şekilde nasihat edilir. bu adam bana ne yapsa beğenirsiniz. çık sınıftan diye bağırdı. lan senin eğitim bilimi dersi adı altında aldığın dersin hocasını gibeyim, böyle bir eğitim yöntemi, ceza sistemi mi var. manyakmuallakzütverenpuşt.(neyse sakinim) o an deli damarım tuttu.
    peki çıkıyorum ama sizi müdüre şikayet edeceğim dedim.
    daha da sinirlendi.
    git kime şikayet ediyorsan et dedi. muallakliğine sırıtarak dışarı çıktım.

    ve o cesaretle müdürün odasına gittim..
    ···
  6. 406.
    0
    @629 vallahi panpa ben de uzun uzun anlatmak isterim ama çok vakit alır ve bu aralar benim çok az vaktim oluyor.
    ···
  7. 407.
    0
    @ 633 panpa şöyle oldu, şöyle bitti diye kuru kuru anlatsam ne anlamı kalır amk.
    özenerek yazıyorum.
    ···
  8. 408.
    0
    @635 haklısın panpa ama yapacak bir şey yok.
    ···
  9. 409.
    0
    çekindiğim bir insan olmasına rağmen dediğim gibi o an deli tarafım tuttu ve müdürün yanına gittim.
    hiç uzatmadan olanı biteni anlattım, bir şey demedi ilk önce.
    bir süre düşündükten sonra tamam sen şimdi git sınıfına, ben gerekeni yapacağım dedi. peki deyip çıktım ve direkt kapıyı vurup sınıfa girdim. şevket hoca bana tip tip bakıyordu, bir şey demedim. o da bir şey demedi ve öylece ders bitti.

    o haftayı öyle, tek bir olumsuzlukla bitirmiş oldum panpalar.
    bu olay dışında bir aksilik olmadı. daha doğrusu bir şeye bulaşmadım. ve okuldan ayrılma isteğimde bir unutulmuşluk vardı. ne bileyim o kadar farklı şeyler olmuştu ki bu kısa sürede, benim için gündem değişmişti sanki.

    ertesi haftanın başında okula varır varmaz reyizi aradı gözlerim.
    ve işte oradaydı. sevindim ve hemen yanına koştum.
    hoşgeldiniz hocam dedim. hoşbulduk kerkenez, nasılsın dedi. sizi gördüm daha iyi oldum hocam dedim. güldü. sonra haydi şimdi git sınıfına, seninle konuşacağız diye tembihledi. gülerek peki dedim ve sınıfa gittim. o gün içerisinde reyizin beni çağırmasını bekledim ama reyiz beni çağırmadı.
    çıkışta ise bugün uzun zamandan sonra okulda olmasına bağlı olarak yorgun ve yoğun olabileceğini düşündüm ve üstelemedim.

    salı günü ise şevket hocanın dersi ile gün başlayacakı.
    arada bir yerde ders programı değişmişi galiba ki ilk hafta pazartesi olan ders o hafta salı günüydü. ya da haftada iki gün vardı ders, tam çıkaramadım şimdi. neyse panpalar şevket hoca derse gelir gelmez çok gergin olduğunu hissettiriyordu. ben bunun benimle alakası olduğuna emindim. ama şevket hoca direkt bir şey demedi bana. onun yerine işi muallakliğe vurdu. şöyle ki konu anlatırken sürekli bana sorular sormaya başladı. kendimi övmek gibi olmasın ama fena değildir matematiğim de. kendi çapımda, genelde doğru cevaplar verdim şevket hocaya. haliyle laf sokamadı bana. dersi öylece bitirdik ama bu işin burada kalmayacağını çok net hissetirmişti bana.
    hafiften tırstım ama yapacak bir şey yoktu.

    o günün çıkışında reyizin sesi ile artık konuşma zamanının geldiği aşikardı.
    ···
  10. 410.
    0
    selamlar.
    büyük bir sazan.avi olduğunu düşündüğüm şu sözlüğün satılma işi netleşene kadar devam etmeyeceğim.
    ···
  11. 411.
    0
    bu geceden itibaren tekrar başlıyorum panpalar.
    ···
  12. 412.
    0
    reyiz yine öğretmenler odasına çağırmıştı beni.
    gittim ve gösterdiği köşeye oturdum. geçen sene esra ile beraber bizi çağırdığında esranın oturduğu yere.
    o gün geldi aklıma birden. esraya duyduğum olağan dışı duygular, 1 sene önceki ben vb.
    hayalimi reyizin sözleri bozdu.
    e anlat bakalım kerkenez dedi. neyi anlatayım hocam dedim bilmez gibi. olanı biteni, hayırdır, memnun değil misin bizden de başka okula gitmeyi düşünüyorsun dedi. gülümsedim. estağfirullah hocam, o nasıl söz dedim. o zaman dedi sonunda soru işareti anlamında başını sallayarak.

    özet geçiyorum,
    reyiz ile konuşmamız bittiğinde ben artık okuldan ayrılmak düşüncesinden sıyrılmıştım panpalar.
    reyizin dili hani şu yılanı deliğinden çıkaran bir dil var ya, he işte o dildi adeta. bir konu hakkında reyizle konuştuğunuzda(aşağı yukarı ne olursa olsun) o konuşmada bolca hakikaten yahu, doğru söylüyorsunuz, ben bunu hiç düşünmemiştim gibi cümleler kurmak anormal değildi. reyiz ne yapar eder konuya dair senin bakmadığın açıya eğilip seni hayretlere gark ederdi. sanıyorum bunda birazda edebiyatçı olmasının, ağzının iyi laf yapmasının da etkisi vardı.

    reyize teşekkür edip yanından ayrıldım.
    akşam evde bolca düşündüm ve sonunda artık kendimi sadece derslerine adaması gereken biri olmam gerektiğine hükmettim.
    zira başım boş kalırsa yani uğraşacak başka bir şey bulamazsam gönlüm yine bir çılgınlık yapabilirdi ve ben buna katlanamayabilirdim.
    ···
  13. 413.
    0
    o günden sonra kendime verdiğim söze çok sadık kaldım panpalar.
    hani bazı filmlerde olur genelde.
    olaylar yaşanır, bir şeyler gerçekleşir ve esas kişi bir karar alır. daha sonra arkaya bir müzik girer ve o müziğin üstüne esas kişinin aldığı bu karara uygun yaptığı davranışlar, hareketler konur. bir nevi hızlandırma yani.
    işte benim hikayemde o kararı aldığım günden, o senenin yarıyılına kadar geçen süre böyle geçti. kendisini tamamen derslerine adayan, birkaç kişi haricinde kimse ile konuşmayan, sosyallik adına ne var ne yoksa reddeden bir insan haline gelmiştim.

    esraya ve onunla alakalı her şeye yabancıydım, ilgisizdim o zamana kadar.
    o zamana, yarıyıl karnelerini almamıza 1 hafta kalıncaya kadar.

    panpalar o sene ki sınıfımızda 3 lü bir çekmece vardı. hani evlerde olur ya, genelde yatak odalarında, he işte o çekmecelerden. bir şekilde sene başından beri sınıfta böyle bir çekmece duruyordu. kapı tarafındaki sıraların en arkasında, ikili kolonun arasında. içine özellikle bir şeyler koyduğumuzu hatırlamıyorum. daha doğrusu herhangi bir şey koyduğumuzu hatırlamıyorum. boş boş duruyordu orada öylece.

    ben bu çekmeceye yakın oturmuyordum normalde. o sebeple daha evveli çekmece ile herhangi bir olayım, alakam, ilişkim olmadı.
    ama işte olacakmış ya o gün can sıkıntısı ile boş sınıfta dolaşırken(öğle arasında) gözüm o çekmeceye ilişti. arasıra da ilişirdi burada bir ilginçlik yok elbet ama bu sefer ki ilişme biraz daha ileri boyutta idi ve ben ilk kez çekmecenin yanına gidiyordum. oraya varınca ilk işim şöylece bir bakmak oldu. ardından üstten başlayacak şekilde çekmecelerini açmaya başladım. ilk iki çekmecede hiçbir şey yoktu. en alt çekmeceye sıra geldi. ama işin ilginci o çekmece açılmıyordu. açılmıyor dediğim ben açamadım, hani çekince gelmedi. yani az zorlamak gerekiyordu. açmak için tutmam gereken demiri de kırık olduğundan birazcık zorluyordu beni. tam açmak üzereydim ki sınıfın kapısının açıldığı duydum ve hemen oradaki normalde samimi olduğum bir panpamın sırasına oturup sıra üzerindeki kitabı okuyormuş gibi yaptım.

    gelen ise funda idi.
    ···
  14. 414.
    0
    zütümü kaşıyacak vakit bulamıyorum ki hikayeye devam edeyim.
    tekrar devam edeceğim ama kim bilir ne zaman..
    ···
  15. 415.
    0
    vay amk, ha bugün ha yarın derken yıl olmuş bırakalı. ama devam edeceğim.
    ···