-
1.
+6feleğimin döndüğünü sanıp maddi olarak toparlanmamı ve sonra insanın özgürlüğünün ne kadar değerli olduğunu anlamamı anlatıyorum.
Üniversiteyi 2005yılında bitirmemle başlayan inişli çıkışlı dönemim ve sonunda bir yaprak gibi savrulurken adeta, hayata tutunuşumu anlatacağım. cinsel içerik ve dram sevmeyen arkadaşlar lütfen hiç okumaya başlamasın. başlıyorum:
beyler 2005 yılı hayatımın en güzel yıllarından biriydi. okulun bitmesine artık çok az kalmıştı. istanbul'da beşiktaş yıldız'da ev arkadaşımla kalıyorduk. marmara gsf'de seramik-cam okuyordum. kendi kazanmadığımız parayı çok güzel bi şekilde yiyorduk. ailem zengin değildi çok fazla ama aylık da yeterince yollayabilecekleri kadar iyiydi durumları. okul bitince ne yaparız düşünceleri bizi sıktıkça, biz de içkiye ve diğer değişik mamüllere yönelip kafamızı dağıtıyorduk sürekli. bir sene böyle geçti neredeyse.
sonunda bitirme dönemi yaklaştı, sinir stres, projesidir, sergisidir derken bütün yükler kalktı üstümden ama bu sefer öyle yük kalkmış gibi değildi. sınavlar bitti ama vur patlasın çal oynasın olmuyordu. okul bitti, şimdi ne tak yiyecektik. ev arkadaşım vakit kaybetmeden başvurulara saldırmaya başladı. hemen bir teknoloji mağazasında salak saçma şartlarla çalışmaya başladı. çok kızdım, "oğlum düzgün bi iş bul gir, hayat böyle geçer mi" falan derken, herif döngüsünü kurmuştu bile. az alıyordu, çok çalışıyordu ama ben zaar gibi yatıyordum.
2 haftalığına ailemi ziyarete gittim bu aralarda hiç birşey yapmadan, onlar da inceden alttan alta verince iş güç ayarını iyice çökmştüm. döner dönmez arkadaşımın çalıştığı tarzda işlere başvurdum ama bunlara bile alınmamıştım. arkadaşım iktisat fak. mezunuydu. bu tarz işler için bir disiplini vardı ama ben çok fazla öyle değildim.
devam edicem... -
2.
+4bu arada boş durduğumu da zannetmeyin, bir yandan da kariyernetin bini olmuştum, ilanları ezberlemiştim adeta son ay ancak ordan da hiç geri dönüş yoktu. cam seramiği geçmiştim, ajanslara abanıyordum artık gsf mezunu yetiştirilmek üzere eleman olarak. hiç biri geri aramadı bile. son dönemlerde zütteki yumurta yüzünden kendimi iş aramaya sarmaya karar verdim. portfolyo hazırladım, o anı bekliyordum. ajanslar da aramayınca en son az çok bildiğim bi kaç programla dijital baskıcıların operatör ilanlarına başvurdum bir kaç tane. sonunda birinden aradılar, portfolyoyu da aldım gittim.
beni karşısına alıp konuşan herif tam bir öküzdü, patronum olacak olan adam buysa iyiden iyiye yarraa yemiştim. yapacak bişey yoktu ama... adam portfolyoma bakıp, "çok güzel olur işte bu tarz şeyler, duvara asılır falan, satabiliriz bile bu tarz şeyler üretirsek" gibi yorumlar yaptı. yakın geçmişimde varoluşçuluk derken, şimdi çerçeveletip duvara asarsak güzel ekmek yeriz, diyordum. kabul ettim ve asgari ücretin çok az biraz üstünde bir paraya ki bu arkadaşımın aldığı para kadardı neredeyse, işe başladım. ctesi günü 4e kadar çalışıyordm, tek pazar günü izinliydim ama ne h.içi zamanında çıkıyordum ne de ctesi günü 4te çıkabiliyordum. ilk ay 1kere de pazar çalışmıştım. saolsun beraber çalışıtığım arkadaşlar yardımcı oluyordu bilmediğim konularda ama çok da iyi anlaşamıyorum. arkamdan fısır fısır konuşuyorlardı. anladığım kadarıyla aleni taşak geçiyorlardı gsfden geldiğim için. ezmeye çalışan da çok oluyordu, çekemeyen edemeyen. cehenneme dönüyordu her şekilde. depresif halimi üzerimden bi nebze olsun atmıştım ama dışarı çıkıyordum ctesi geceleri, tek eğlencem ve hafta boyunca beklediğim tek nokta da buydu.
Hayatım da bu ctesi akşamalarının birinde dönecekti... ve o akşam gelmişt. -
3.
+3O ctesi günü saat 6gibi çıkabildim evden, ev arkadaşım da 8 gibi işten çıkacaktı. o gece kıpır kıpırdık çünkü arkadaşım da iznini pazara aldırmıştı, okuldan da tanıdığımız birkaç sevdiğimiz arkadaş da gelecekti. eski öğrencilik günlerini yağdedecektik tam anlamıyla. eve geçtik ilk önce bişeyler içtik, evden çok güzel çıkalım istiyorduk. çıkmadan evvel saçları jöleleyen arkadaşlarla ilgili gibimsonik ama eğlenceli şakalar yapıldıktan sonra meydana yürüdük, ordan da sarı dolmuşlara bindik, geldik istiklale. nereye gideceğimizle alakalı kimsenin bir fikri yoktu önce. sonra yürüyerek karar vermeye çalıştık. kimseden bi fikir çıkmıyordu. abaza dolu bir metal barda geceyi sabah etmeyi hiç istemiyorduk, herhangi bir rock bara girip paint it blacki duydukça o pis elektriği almak da istemiyorduk. zütü başı sallayalım durumunda da kimse değildi aslında..
o sırada arkadaşlardan biri saptı bir sokağa GSlisesine gelmeden. takıldık zütüne. bi binaya girdi, teras kata çıktık. hava hala soğumamıştı ama serinceydi eylül ayında. açık bir terasta güzel, kendinden hafif hareketli lounge tarzı müzik olan biyerdi. insanların tam olduğu yerde sallanabilecği tarzda bişiler. karı kız da ganiydi, bu akşam kesin eve birini atacaktım, bu fikri arkadaşlarla paylaşıp onları da gaza getirecektim. ev 2 odalı olduğu için 5 kişi arasından ilk 2 talihli içinde olmayı bekliyordu herkes. ev arkadaşım girişken bir tiptir, direk bardan bi hatuna yazıldı. 3. bakışımda yiyişiyorlardı. "kaldı 1 diye geçirdim içimden". moraller biraz düşmüştü ama hala 1/4 şansım vardı. kesiyordum ortamı. kızı kaldırana kadar da çok içip gtü başı kaybetmeyi hiç istemiyordum. o sırada diğer bir bin arkadaşımız tuttuğu ilk kıza yazıldı.. daha birşey belli değildi ama yapacak birşey kalmamıştı şu noktadan sonra.. şanslıysam salonda uyur, sabah da kahvaltı edebilirdim. -
-
1.
0yaz aga hadi
-
1.
-
4.
+3sonrasında dehşet bir bunalıma girmişim. yataktan çıkmıyorum bazen bizimki eve gelene kadar. kahvaltı etmek için 12de bir yatakta çıkıyordum, ekmek arası ketçap-mayonez yapıyordum, ev arkadaşım peynir aldıysa sadece beyaz peynir-mayonez belki ama onun dışında akşam yemeği için ev arkadaşımı bekliyordum. onunla gülüyordum sadece, o bile çok nadirdi. hergün çalışan hafta içi birgün izni olan ev arkadaşım yüzünden eskisi gibi dışarı da çıkmıyorduk hiç neredeyse. zaten bu kalıp buz hallerim onun da canını sıkmış olacak ki akşama kadar işyerinde olan arkadaşlarıyla vakit geçirmeye başlamıştı akşamları da dışarıda. gittikçe çöküyordum. sonu gelecek gibi değildi. ağlama krizleri geçirmeye başladım. panik atak gibi nefesimi kontrol edemez hale geldim bazı geceler. artık bir doktora gitmem gerektiğini düşünüyordum. 3 ayı işsiz geçirmiştim ve üzerimdeydi herşey, herşey eziyordu beni.
-
5.
+2bunlar hazirda duruyodu gerisi yazicam
-
6.
+2işyerinde çalışacağım yeri ceyda gösterdi, beraber çalışacağım insanlara artık onlarla beraber çalışacağımı vurgulu şekilde söyledi. "benim adamım ona göre davranın" hissiyatı vardı her cümlesinde ve hareketinde. ben bile rahatsız oldum, diğer elemanları düşünemiyorum bile. gevşek tipler direk muhabbete girmeye çalıştı ceyda'nın yakını olduğumu düşünerek. başlangıçta kimse sormadı ceyda ile ne yakınlığımız olduğunu tabi. çalışmaya başladım, gayretliydim, gençtim taze fikirlerim vardı.. çalışıyordum kendmce. ancak insanların bakışları, dedikoduları çok belli ediyordu kendini. hani hakkıyla gelmediğim üzerine konuşulanlar ekstradan canımı sıkıyordu. ceyda bir kapı olmuştu ama ben işimi yapabiliyordum gayet de güzel şekilde. milletin boş boğazlılığı içimi sıkmıştı. artık yıldızda da kalmıyordum doğru düzgün. ceyda'yla kaldığımdan büün sinirimi de ona akıtıyordum artık evde inceden huzursuzluklar çıkmaya başlamıştı her ne kadar çabucak çözüyor olsak da, ceyda da ben de yıpranmaya başlamıştık.
-
7.
+1ne olursa olsun, bu sefer gidecektim üzerine. çalışmaya devam ettim. ceyda'ya yansıtmamaya çalıştım, onunla beraber olacaksam, onunla da huzurlu olmalıydım. kendime bir günlük açtım ve deşarj olmak için bütün kötü hissiyatlarımı içine yazdım. yazdıkça açığa çıkıyordu içimdeki pislik, yazdıkça dökülüyordum. iş dozunu kaçırmaya başladı. ceyda'nın deforme olmuş vücudundan, anne gibi konuşmalarına, gibişirken öküz gibi böğürmesinden, boya küpü suratına kadar yardırdıkça yardırıyordum günlüğe her geçen gün, hiç işle alakalı bişey kalmamıştı içimde, hatta abarttığımı bile düşünmeye başladım işyerindeki söylentileri. meğer bütün sorunum ceyda'nın mature olmasından başka bişey değilmiş.
günlük tutmaya başladıktan sonra, bunları bilerek ceyda'ya davranışlarımda da bir gerginlik yoktu. ilk tanıştığımız gün gibi huzurluyduk. güzelce gibişiyor, ceyda'nın kazandığı paraları itinayla yiyorduk. ceyda ile maaşı konuşmamıştık ama yeni çalıştığım yerde de ilk çalıştığım yerin 3 katı kadar bir para alıyordum. ki bu başlangıçtı kendimi kanıtladıkça artacaktı tabi ki...
günlüğümü yazıyor, işime gidiyor geliyor, ceydayla gibişiyor, geri kalan zamanları da eğlenerek geçiriyordum hayatı hiç bir yamuk yoktu.. ta ki o an gelene kadar... -
8.
+1bir sonraki hafta da aynı tempoda çalıştım, yine bir kez görüşebildik sadece. boğazda rakı-balık yaptık onda da. orada beklediğim ama bu kadar da çabuk olmasını beklemediğim teklif geldi. güzel sanatlar mezunu olduğumu, zeki olduğumu düşündüğünü, ajansında çalışmamı istediğini söyledi. erkenden geldiğinde ne diyeceğimi bilemedim ama olabilecek en hızlı şekilde kabul ettim. bir iki hafta beraber tatil yapabileceğimizi, ertesinde de işe başlayabileceğimi söyledi. bu muhabbete gelmesini hiç istemiyordum hiç durumun ama geldi sonunda ve "geçinmek ve evimin kirasını ödemek için anında çalışmaya başlamam lazım" dediğimde, halledebileceğini ufak şeyleri kafama takmamam gerektiğini söyledi.
bi yandan bir darbe yemiştim, bir yandan da talihim döndüğü için çok mutlu olmuştum. istediğim şekilde bir işim olacaktı, hem de rahat edecektim bir süre... gelen birşeylerin yerine başka birşeyler gidermiş ama bunu çok daha sonra anladım tabi. o anda sadecce mutluydum. -
9.
+1o bir iki hafta dediği süreç 1 ayı buldu. o arada sırada işe güce gidiyordu ben evde camış gibi yatıyor, birşeyler yiyor, televizyon izliyordum. arada birlikte pahalı yerlere gidip vakit geçiriyorduk. zengin işi ne varsa yapıyorduk aslında. kültürsüzmüş gibi hissediyordum bunları yaparken, hiç normal gelmiyordu, usül erken bilmiyordum ama gittikçe daha önce lüks gelen bu şeyler normal gelmeye başlamıştı.
fırsat buldukça sevişiyorduk, daha doğrusu gibişiyorduk. yatak sporları yapıyorduk bildiğiniz binler, öyle aş sevgi muabbetlerine hiç girmiodum, zaten göz göze gelince "ceyda abla" diyesim geliyordu yatakta.. -
10.
+11 ay boyunca ceyda ile bu şekilde vakit geçirdik ama sıkılmaya da başlamıştım, bir yandan da kariyer edinmek istiyordum bu rahatlığın yanında. hayatta istediğim herşey var gibiydi maddi olarak. ceyda da iyi bir insandı, katlanmıyor bilakis beraberken zevk alıyordum geçirdiğimiz vakitlerden.
bir gün muhabbet esnasında ceydaya durumu anlattım. 1 2 hafta dediğimiz zaman diliminin 5 haftayı bulduğunu artık kariyer edinmek için çalışmak istediğimi anlattım birer birer..
hak verdi, ayarlamaları bu hafta yapacağını, haftaya da beni yeni işime başlatacağını söyleyerek söz verdi..
kıpır kıpır olmuştum. o bir haftayı diğerlerinden çok daha iyi geçirmiştim. ne olacağını bilmiyordum ama işim olacaktı, hem de iyi sayılabilecek bir reklam ajansında.. -
11.
+1O sabah ceyda'yla çıktım evden,
işteki ilk günüümdü. kıpır kıpırdım. ceyda yolda inceden ayrıntıları verdi. zaten bildiğim programları kullanacağımı, diğer tasarımcılarla ve müşteri temsilcileriyle ortak çalışarak belirlenen konseptlerin görselliğini hazırlayacağımızı anlattı düzgün bir dille.
iş yerine geldik. kapılar açıldı, leventte bir göktelenin otoparkına girdik. zütüm düşmüştü. işyeri burdaysa hayatımı kurtartmıştım. 1 sene burada çalışsam istediğim her yerde iş bulurdum. tabi ki bu düşüncelerin hepsi toy olmamdan kaynaklı, fakir bince düşüncelerdi. -
12.
+1son kısımlara yaklaşıyorduk halbuki mınıskim..Tümünü Göster
ben devam ediyorum yettiği kadar:
o gece ceyda'ya diyebileceğim hiç birşey yoktu.. bağırdı, sorular sordu cevap veremeyeceğim. madem onu sevmiyordum niye onunla beraberdim. ne dese haklıydı, ne yapsa haklıydı. vurdu, öbür yanağımı döndüm. yapabileceğim birşey olmadığını söyledim. düşündüklerimin bunlar olduğunu ama onu gerçekten sevdiğimi söyledim. tabi ki inanmadı bu onu biraz daha fazla sinirlendirmeye yaradı sadece. evden kovdu beni. büyükçe bir çantaya kıyafetlerimi toplayıp, ilkay'ın evine gidecektim. kirayı ödemeyi bırakmamıştım iyi ki. işim de vardı onun için çok kafama takmadım (detaya girmiyorum beyler çok bitirmek için)
ertesi gün yıldızdan kalkıp işe gittiğimde hayat çok acayip gelmişti. resmen içim acıyordu. ceyda'nın yanımda olmasına o kadar alışmıştım ki beraber olduğumuz sürece olmaması bana acı veriyordu. onu kötülemiştim, aldatmıştım kendi içimde ve o bunların hepsini biliyordu artık. resmen içim acıyordu. midemin üstüne saplı bir bıçak vardı sanki. gün boyunca tuvalete giderek gelen ağlama krizlerimi geçiştirdim. yüzümü yıkadım. akşam saatlerine doğru çıkmama yakın ajans sahibi ergün bey yanına çağırdı. benden çok memnun olduğunu söyledi ama ceyda'yla bir sorun yaşamayı göze almadığını, çok yakın dost olduklarını ve ortak bağlantılar üzerinden de işler yürüttüğünü söyledi. resmen yol veriyordu bana. artık bir işim de yoktu. ceyda gitmişti, evi gitmişti, ayarladığı iş gitmişti. temeli ceyda'ydı hayatımın ve o temel yoktu artık, çöküyordum. bildiğim ettiğim çok fazla ajans yoktu. ilk ajans deneyimim burasıydı ve 1 yıl yeni olmuştu. bildiğim ajanslara başvurdum ama hiç biri almadı. birtanesi ceyda yüzünden almadıklarını belli etti bir konuşma esnasında. resmen tanıdığı ajanslara beni almamaları için talimat vermiş ya da ricada bulunmuştu konumlarına göre. bu arada irem'i aradım ama çok da sıcak konuşmadı açıkçası. işten çıkmamın ardından çok fazla giblememişti beni. o da benim gibiydi, işi olduğu sürece benimle vakit geçirmişti. nefret edemedim, benden ne farkı vardı.
2 ay boyunca iş aradım. iyi ki elimde yeterince para vardı geçinebileceğim kadar, eski standartlarıma döndüğüm taktirde. 2 ayın sonunda para bile kalmıştı elimde. sonunda bir organizasyon ajansında iş bulabilmiştim. dijital baskıya iş gönderen bir ajanstı işte, çok büyük olmasa da organizasyonlar yapıyor, biraz olsa da yaratıcılık kullanılıyordu. maaşım eski işime göre biraz daha azdı ama razıydım. yeni hayatımda tertemizdim, param da yeterdi ve tertemizdi.
ceydayı düşünüp gecelerce ağladım. çok özlüyordum, çok sevdiğimi düşünüyordum. bi daha görmek istemiyordum ama.. bir daha canını yakmak istemiyordum. sadece özür dilemek istedim ama onun da ötesi yoktu rahatlatmayacaktı onu da beni de..
eğer bir şekilde denk gelirse diyeceğim tek laf "özür dilerim" olurdu... bilmiyorum ne kadar anlamlı olurdu... -
13.
+1Dediğim gibi, işyerindeki dedikoduların canımı sıkması ceyda'ya sinirlenmeme sebep oluyordu. halbuki kadın benim için iyilik yapmıştı kendince. en ufak şeyler problem olmaya başladı. burada sabah 9da girip akşam 6da insan gibi çıkıyordum genellikle ama çıkmadığım 1-2 saat oyalandığım zamanlar da oluyordu. böyle şeyler 2-3 ay öncesine bakamamamdan kaynaklı, lükse çabuk alışmış olmamdan kaynaklı, zütümün çabuk kalkmasından sebepli sinirimi bozuyordu. ben de sevgilim olan patrona çemkiriyordum. bir yandan güzeldi * hep yapmak isteyip yapamadıım şeyleri kafama göre yapıyordum, hatta patrona sinirlendiğim vakit gibme imkanım bile vardı. sevdiğinden sevişmek değil, kızdığından gibmek eylemini yerine getirmek de çok büyük bir keyif beyler. tavsiye ediyorum hepinize.. çok içten gibiyormuşum o aralar da...
-
14.
+1gel zaman git zaman, insanların söylediklerine sinirlenmekten çok hak vermeye başladım. tamam çalışıyordum ama buradaki bütün insanların bir ömürlük deneyimi vardı burada çalışana kadar olan. ben zembille inmiştim neredeyse okuldan mezun olur olmaz. benim de belli şanslarım vardı belki onlardan farklı olarak ama kendime de yediremiyordum. yukarıdaki bir arkadaşın ima ettiği şekilde huur gibi hissetmeye başladım kendimi. bir yandan artık bu işkence bitsin istiyordum, diğer yandan villa da lüks içinde yaşamaya da alışmıştım. çok samimi söylüyorum binler evde teknoloji ndıbına ne ararsam vard, kafa prl prldı. işe devam edemeyeceğime karar verdim. ceyda'ya durumu anlattım ve ne kadar rahatsız olduğumu dillendirdim durumdan. anlayışla karşıladı beraberce beni tanıdığı başka bir ajansa yerleştirmesine karar verdik. bi anlık bütün sorunlar çözülmüştü kafamda. bir hafta daha evde dinlendim, bu arada ceyda yakın bi arkadaşı olduğunu söylediği birinin ajansına görüşmeye yolladı beni. direk masamı gösterdiler, el üstünde tuttular yine. yaptıkları işleri gösterdi bir arkadaş, gayet kaliteli işler yapılıyordu, çok şey öğrenecektim burada da. iş değiştirmek gerçekten çok önemli. her ne kadar kısa süre çalışmış olsam da ceyda'nın ajansında, aynı insanlarla çıkan fikirler aynı çizgide oluyordu, adeta bir kan değişikliği olmuştu benim için. yine çok kaliteli işler yapıyordum. yaptıklarım da beğeniliyordu. ama yine patronun torpillisi olduğum söylentileri ortalıkta gezmeye başlamıştı bile. yine aynı rahatsızlıkları yaşamak istemiyordum ama ceyda'dan da başka birşey isteyemezdim şu noktada. buna benzer ne muhabbet olsa yine moralim bozuluyor, yine huur gibi hissediyordum kendimi.
-
15.
+1ağırdan satıyordum kendimi, , gözden çıkartmak çok daha kolaydı galiba ceyda'yı başlangıçta benim için. onun gibi coşmadım, onun gibi acele etmedim hiç birşey için.
hafta içi akşamları görüşmek istedi. çok geç saatlerde çıktığım için, çalıştığımı söyledim h.içi sadece 1 gün görüşebildik. güzel geçmişti o da.. güzel biyerde yemek yedik. sonra alfa romeo'suyla bıraktı yine beni Yıldız'a. daha önce binmediğim 2005 model alfa romeo 159 çok acayip gelmişti. restoran'ın kapıda ceket verişi acayip gelmişti. benden olmayan şeylerdi ama beni mutlu ediyordu. -
16.
+1kahvaltı sırasında ne olur ne biter, bu iş ne kadar sürer bana ne yararı var diye düşünürken salak salak ve karaktersi şekilde, "anın tadını çıkarayım m.k. ne olursa o olsun, annem hazırlamadı böyle kahvaltı bana... " diye koydum zütüne, düşünmemeye karar verdim.
o gece süper bir gün geçirdik evde film izledik, sohbet ettik. ceyda acayip düzgün bir tipti. cidden vakit geçirmekten zevk alıyordum. seviyordum belki de yavaş yavaş.. ama düşünmemeye de çalışıyordum inceden inceye.
arkadaşlar aradılar gün içinde, nerdesin ne yapyorsun hesabı. geçiştirdim sonra anlatacağımı söyleyerek. akşam oldu ve evime gitmem gerektiğini söyledim. ceyda burdan giderdin işine bilmem ne diye coştu. nereye gidiodun etilerden kağıthane'ye. bildiğimden şaşmadım, döndüm eve.
telefonlarımızı alışmıştık. 36 yaşında karının adeta bir liseliye dönüşüşünü izledim aşk dolu mesajlarından. -
17.
+1sabah uyandığımda, ceyda halen uyuyordu, bakıp irkildim. makyajı dağılmıştı, adeta teyzemle çıplak uyumuşum gibi hissettim. bi çöküş geldi üzerime, kendimi inceden kötü hissettim. tam "ne yaptım lan ben kafasındaydım" o anda uyanıp "pişman mısın?" diye sorsa pişman olduğumu söylerdim. iyi ki de uyanmadı. pikeyi kaldırdığımda manzara suratından çok çok da farklı değildi. hayat enerjimi emmişti resmen. her ne kadar düzgün görünse de vücudu, yaşlıydı, belliydi yani.
hemen dün geceki konuştuklarımızı düşündüm, belki de yanımda uyuyan bu bebek hayatımın dönüm noktası olacaktı. her ne kadar öyle bir tip olmasam da, çıkarı için böyle bir iğrenç düşünce dalgalarına kapılmayacak bir karakterim olduğunu düşünsem de o an sadece işimden ne kadar tiksindiğim dönüyordu aklımda. bir iş imkanı olabilir miydi ceyda'nın ajansında veya bağlantılarından kaynaklı. olacak olsa bile bunu ondan nası isteyecektim ki, öyle bir tip değildim dediğim gibi.
Neyse yeniden yatağa yattım, ceyda'nın kıpırdanmasıyla gözlerimi kapatıp uyuyormuş gibi yaptım. o an muhattap olmak istemedim o düşünceler eşliğinde. usulca kalktı, içeri gitti. onun da pişman olduğunu anlamıştım. belli ki yediremiyordu kendine o da. biran önce evden çıkmak için birşeyler düşünmeliydim.
bir 10-15 dakika sonra ayak sesleri geldi. yine gözlerimi kapadım. akışa bırakacaktım kendimi. içeri girdi. birşeyler bıraktı yanımdaki geniş şifonyerin üzerine. pikeyi üzerimden çekti ve benim aleti eline alıp ağzına yerleştirdi. prof bir şekilde canlandırmaya başladı. bu noktadan sonra uyuyor numarası yapamazdım. usulca kıpırdanarak rol kesmem gerekiyordu. gözlerimi açtım. makyajını temizleyince daha da teyze olmuş bir ceyda vardı karşımda. sabahlığını attı, yine o yaşlı bedenini serdi gözlerimin önüne. uyku sersemi bir rol de kesemedim. yatırıp direk pompaya başladım. o inledikçe azıyordum daha bi. inlemeleri yoğunlaştı. orgazm olduuğunu anladıım anda ben de akıttım kafa yağını. rahatladım. bana kahvaltı hazırlamış, tepsiyi koydu önüme. nasıl bir kafaydı, nası bi ortamdı... bunların düşünceleriyle, yüzüme memnun bi ifade yerleştirerek, yumuldum kahvaltıya. -
18.
+1saatlerce, konuştuk gülüştük orada kilitlenip. saat 3.5 gibiydi görevli arkadaş gelip "kapatıyoruz arkadaşlar" diye uyardıında, Ceyda'ya dönüp "ooo epey geç olmuş, bırakayım mı seni evine" dedim. arabası olduğunu söyledi, bu halde kullanamayacağını düzgün bir dille belirttim. atladık taksiye, etiler'e gittik. züte giren taksi parası hiç rahatsız etmiyordu, çünkü bardaki hesabın kapanması üzerimden büyük bir maddi külfet kaldırmıştı.
"burası" dedi son tarifini tamamlamasının bir kaç saniye ardından. arabadan indi, ben de indim ama çok büyük bir niyet de gütmüyordum. numaralarımızı alırız en kötü yine görüşürüm ben bu karıyla" diyordum. Davetin biran önce gelmesini de bekliyordu içimde biyerde tabi sadece gibten akla sahip olan diğer benliğim. çabucak duyayım diye sonucu, "hadi görüşürüz, ben de taksiye atlayıp eve geçeyim" dedim. "kalmayacak mısın" dedi. havada atladım tabi belli etmeksizin. içeri girer girmez yiyişmeye başladık. mükemmel müstaki, dublex bir evdi. etrafı sessiz sakindi işin ilginç tarafı koskoca evde yalnız yaşıyordu.. bütün gece boyunca, sabaha kadar bedenlerimizi esirgemedik birbirimizden. böyle dip dövdüğümü bilmiyorum ben daha önce.. çok mutluydum ama yorgunluğun ve alkolün etkisiyle, günün ağarmasının 1 saat kadar ardından uykuya daldık. -
19.
+1şok olmam da aynı ana denk geldi. 22 yaşında süt gibi bir delikanlıyken ben karşımda 30unu ziyadesiyle geçmiş olduğu belli ama alımlı, havası olan bir kadın duruyordu. hani mala vurmayla alakalı zorlamalarımın hepsi birden kafamdan yeniden geçti, doğruluklarını sorguladım. zannediyorum ki surat ifadem düşündüklerimi belli etmedi ve mature karı sokuldukça sokuldu içime. o sokuldukça benim alet şahlanma durumuna girdi, ben ereksiyon oldukça kadın bana daha bi güzel görünmeye başladı. samimi bir şekilde yaklaşık bir yarım saat dans ettik. bu sürenin büyük bir çoğunda kasıklarımız birbirine değdir resmen, dokunmadığım yeri kalmadı. bunları bilinçli ve hayvani şekilde yapmıyordum, kendimden geçmiştim. deli olmuştum. bir içki ısmarlamayı önerdim. bara geçtik, adını anlamadığım bir içki söyledi, "yarrra yeding" diye düşündüm. muhabbete daldıkça ve yiyiştikçe daha bi demlendik. ben votka enerjiden şaşmadım ama 7.yi içiyordum galiba ve midem ağzıma gelmek üzereydi. tuvalete zor attım kendimi doyasıya boşalttım midemi.. ama enkaz gibiydim. yanına zor gittim. halimi anladı. beni tabureye oturtup hesabı ödemek amaçlı cüzdanını çıkardı. hayır diyecek durumda değildim, elimi kaldıracak halim bile yoktu.. saat daha yeni 1 olmuştu ve çok feci hallere düşmüştüm bile.
koluma girdi, bi köşede kahvehanemsi biyere zütürdü ve şekersiz türk kahvesi istedi 2 tane.. kahveyi içtim, adeta yeniden doğmuştum. yeniden sohbet etmeye başladık, bu sefer anlayarak dinliyordum. ismi Ceyda'ymış, bir ajans sahibiymiş (burada gözlerim parladı tabi), evlenip boşanmış 1 defa, şimdi hayatın tadını çıkarıyormuş. yarışmacı arkadaşlara başarılar diliyormuş (yaptı böyle de iğrenç bi espri ama zerre kötü gelmedi o an bana doyasıya güldüm) zaten hesabı ödemek için cüzdanını çıkardığında, gördüğüm banknotları kafamda koyacak yer arıyordum. bunu çözmüş oldu benim için. Ceyda'ya ekstradan bir sempati beslemeye başladım. galiba hayatımın kadınıydı. -
20.
+1şansımın kalmamasıyla votka+enerjiye vurdum kendimi.. ertesi gün içki ve sulu olmayan kaynaşması baş ağrısı yapacaktı bünyede ama bunu bile bile eğlenmek amacıyla dibine vurmak içkinin, anı yaşamak dedikleri şeydi herhalde. iyiden iyiye amı zütü dağıtıyordum. zütü başı sallamak aklında zerre olmayan ben o terasın ortasında yılan gibi kıvrılıyordum, o anda yarattığım, güzel gözüktüğünü düşündüğüm figürlere giriyordum. benim gazımla olacak ki diğer iki arkadaşım da hemen yanımda bitip kıvrılmaya başladılar. tanımadığımız bir kaç insanın da bize katılmasıyla DJ ona göre müzik vermeye başladı. dans ettiğimiz alan iyice kalabalıklaşmıştı ki arkamda bir züt hissettim. çıkık ve yımış olmasından bir bayana ait olduğunu anlayarak rahatsız olmadan coşmaya devam ettim. ısrarla sürten zütün sahibiyle tanışmak geldi aklıma, bununla beraber yalnız yaşayan arkadaşımız cellal'in numarasının telefonumda olup olmadığını ve tonlarca çözümün olabilirliğini düşünmeye başladım. bu akşam mala vuracaktım arkadaş ne olursa olsun. kafanın güzelliğiyle de gazlardan gazlara koşuyordum. giberim, bir yok bulunur dedim ve zütün sahibine yöneldim.
başlık yok! burası bom boş!