/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 625.
    +4
    Sonunda adamın önce sağ kolunu……
    Sonra sol kolunu kesti….
    Adam kopan kollarına bakarak daha yüksek sesli gülmeye başladı…..
    Akrep bir süre adama baktıktan sonra kegib izi olan kolundaki karambitle adamın boğazını kesti ve kafasının kopmasını sağladı……
    Yuvarlanan kafa biraz ileri doğru gitti….
    Suratının aldığı ifade halen kahkaha atar vaziyetteydi….
    Akrep nefes nefese kalmıştı……
    Kegib kafalı vücudun üzerinden kalktı ve sonra geldiğimiz yönden geri döndük……
    Akrep alınmamış cevaplarla yaşamaya devam edecekti….
    Tek bildiği cevap bir ailesi olduğu ve onlardan geri kalan şeyin…
    OMZUNDAKi KEgib iZi OLDUĞUYDU…..
    BUNUNLA YAŞAMAK ZORUNDAYDI….
    BUNUNLA YAŞAYACAKTI…..
    ···
  2. 624.
    +3
    “ sen başarısız bir deneyden başka bir şey değilsin…..seni ve senin gibileride bizleri koruması için geliştirdik ama halen insan beynine sahip olduğun için başarısız olduk….eninde sonunda beynin halen insan beyni….ve insan beyni ilkel bir yapı…bu yüzden geliştirilmiyor….bu arada BABAN ANNENi VE SENi KORUMAK iÇiN iLK ÖLEN OLDU… ANNEN ÖLMEDEN ÖNCE SENi KUCAĞINDAN iNDiRMEDi….ONUN KOLLARINI KESMEK ZORUNDA KALMIŞTIM…SAĞ OMZUNDAKi KEgib iZi ORADAN GELiYOR….SANIRIM BUNUNLA BiRLiKTE BÜTÜN SORULARININ CEVABINI ALMIŞ OLUYORSUN….”
    “HiÇ BiR CEVABI VERMEDiN BANA OR.SPU ÇOCUĞU……ŞiMDi BEN SANA BiR SORU SORUCAM….SEN ÖLEBiLiYORMUSUN BAKALIM…..” dedi Akrep ve masanın üstğne çıkarak adamın üzerine doğru koşmaya başladı…..
    Adama yaklaştığı zaman dev karambitler tekrar ortaya çıktı….
    Adamın üzerine çullanarak karambitlerle adamın vücudunu parçalamaya başladı Akrep….
    Açtığı kegibler tekrar kapanıyordu…..
    Fakat Akrep sürekli olarak bıçaklarla adamın karnını ve göğsünü yarmaya devam ediyordu…
    Her yer kan olmuştu…
    Siyahlı adam kahkahalar atıyordu….
    “ EVET….BÖYLE…BU ŞEKiLDE…..BUNDAN BAHSEDiYORUM iŞTE….KES BENi…..PARÇALA……ÇIKAR HINCINI….iNSAN DEĞiLMiSiN HEPiNiZ AYNISINIZ….” Diyerek yüksek sesle kahkahalar atmaya devam ediyordu….
    Akrep adamı paramparça etmişti…
    ···
  3. 623.
    +4
    içtiği kırmızı şey ise muhtemelen kandı…..
    Adam yemeğini bıçakla kesip yerken aynı zamanda konuşuyordu…..
    “ evet öyleydim…bende zamanında sizler gibi insandım…sanırım en son karanlık bölgede karşılaşmıştık sizinle….ve evet…bir yanlış insan duygusu daha….MERHAMET….bana acıyıp orada bırakmıştınız…ama durum hiçte sandığınız gibi değildi…isterseniz bir de benden dinleyin….yaklaşık 22 sene önce bilim adamları ve askeri yetkililer bir araya gelerek süper asker projesi yapmaya karar verdiler…dünyanın o andaki askeri varlığı insanlardan ibaretti ve insan denilen organizma kırılgan bir yapıya sahipti…ya insan formunu geliştireceklerdi…yada robot teknolojisine yöneleceklerdi…robot çok pahalıydı…ve yapay zeka denilen şey bir süre sonra özgürlüğünü ilan etme eğilimindeydi….yani kontrolden çıkarsa önünü alamazlardı…bunu yerine insanları geliştirmeye karar verdiler…yorulmayan…uyumayan…denileni harfi harfine yerine getirerek, emirlere uyan bir asker modeli yaratmak istediler…başarılı oldularda üstelik…ilk deneyler oldukça başarılıydı…fakat sonradan vücutlarına aldıkları ilaç beyni ele geçirmeye ve onları yürüyen asalaklara dönüştürmeye başladı….YÜRÜYEN iSMi BURADAN GELiYOR iŞTE…sonra bir gün ortadoğudaki tesis patladı….kim yaptı dersiniz…..evvet doğru tahmin…ordu ve hükümet kanadı yaptı bu işi….çünkü süper asker işi tamamen başarısız olmuştu….insanlarda zaten ortalığın anasını s.kmişlerdi..ne yapalım diye düşündüler ve bu muhteşem fikir akıllarına geldi….madem işin içinden çıkamıyoruz…bizde herkesi bu işe dahil ederiz…ilacın içindeki akıllı virüsler kontrolden çıktı ve iyi huylu olma özelliğini kaybederek kötü huylu olma eğilimine başladı…işin kötüsü atmosfer yayıldığı için ilk anda bir çok kişiye bulaştı…sonrasını biliyorsunuz işte…her yer bunlarla doldu….ama bir sorun daha çıktı ortaya…bunların bir çobana ihtiyacı vardı…bu sırada da bizler ortaya çıktık….ÇOBAN PROJESi….dünyada 10 kişiyiz… vücutlarımıza verilen değiştirilmiş virüs onları kontrol etmemizi sağladı….dahada iyisi…yaralarımızın hızla iyileşmesine yardım etti….yürüyenlerin beyinlerine tam olarak sahip olabiliyoruz….ve ne dersek onları yapmaya başlıyorlar…..ama insan olma özelliğimizi kaybediyoruz….”
    “ Peki ya ben neyim “ dedi Akrep….
    Tümünü Göster
    ···
  4. 622.
    +5
    “ aaa tanışmadınız değil mi “ dedi adam….” Bu benim eşim onu yeni öldürdüm….adı…..adını tam olarak hatırlamıyorum…aslında kaçıncı karım olduğunu bile hatırlamıyorum…..sadece karım olduğunu biliyorum o kadar….ne kadar garip dimi….sizler onları öldürmeye çalışırken ben onlar sayesinde yaşıyorum….insanlar gibi dertleri yok…ne dersem onu yapıyorlar….kalk diyorum kalkıyorlar….yat diyorum yatıyorlar…insanlar gibi NEDEN sorusunu sormuyorlar…zaten bu soru sayesinde bu hale gelmedik mi….siz insanlar böylesiniz işte….herşeyi b.k ediyorsunuz…sonrasında ise yarattığınız bu b.ktan nasıl kurtabiliriz diye düşünüyorsunuz…..ama sizin zamanınız sona erdi sayılır…dünyada çok az insan kaldı…daha baskın olan tür biziz….ve sizlerde kaybedeksiniz…bence son anlarınızda güzel bir yemek yiyin…en azından aç gitmeyin…”
    “Sende bir insandın…..” dedi Ahmet…
    Adamın yemek diye yediği şey çiğ etten başka bir şey değildi…
    Yeni kesildiği belli olan ve halen sinir titremelerine sahip çiğ bir et parçası yiyordu adam…
    ···
  5. 621.
    +4
    “Dostlarım” dedi “ Dostlarım….nihayet gelebildiniz….hadi yemeklerimiz soğumadan yemeye başlayalım….” Diyerek masaya oturdu.
    Adam masaya oturduğu zaman üzerindeki elbise kanla kaplanmış bir kadın elinde tuzluğa benzer bir şeyle adamın yanına geldi…
    Kadının kegib gırtlağındaki kanlar üzerindeki elbiseye akmıştı…
    Mini etek giyiyordu ve teni grimsi bir hal almıştı….
    ···
  6. 620.
    +2
    Kanepeler….
    Oturma grupları…
    Yataklar….
    Halılar ve kilimler….
    Sanki kocaman bir evin içine girmişiz gibiydi….
    Her yerden müzik sesleri ve kalabalığa ait sesler geliyordu….
    Tam girdiğimiz yerin ortasında büyükçe uzun bir masa kurulmuştu….
    Üzerinde envai çeşit yemekler vardı…
    Masanın en ucunda ise SiYAH ELBiSELi ADAM bekliyordu…..
    ···
  7. 619.
    +4
    Bize ne yapacaksınız dedi Temizleyicilerden birisi….
    Hiçbir şey dedi Deniz ve Silahının kabzası ile enselerine çok sert birer darbe indirerek onları bayılttı.
    Adamları o şekilde bırakarak yolumuza devam ettik.
    Yaklaşık 3 saat yürüdükten sonra ATK adlı tünelin sonuna geldik…
    Fakat Ali Cem’in dediğinin aksine hiçbir yürüyenle karşılaşmadık…
    Merdivenler ve sonundaki kapı sonuna kadar açıktı…
    Merdivenlerden dikkatli bir şekilde çıktık…
    Sonundaki ışığa ulaştığımızda içerden çok güzel kokular geldiğini fark ettik…
    ATAKULENiN ALTINDAKi KOCAMAN ALIŞVERiŞ MERKEZi ADAMIN EVi HALiNE GELMiŞTi….
    ···
  8. 618.
    +2
    “ evet aynen öyle oldu…..temizleyiciler önce Erzurum’da ortaya çıkmış bir grup….ismimizin çıkış noktası da yakmaktan geçiyor…yakarak bu hastalığın önüne geçmeye çalışıyoruz….ne yazık ki elimizden başka bir şey gelmiyor….Erzurumda karşılaştığımız Siyah Takım elbise giymiş bir adamın peşinden buraya kadar geldik…Zamanında KIZIL TiLKiLERE karşı olan mücadelemiz bu seferde bu adama karşı yapıyorduk…fakat sonradan kendisi bizi bularak…artık yürüyenlerin bir hastalık sebebi olmadığını….yeni dünya düzeninin bu olduğunu söyledi….bizi kendi yanına çekti…hasarlı ve durumu daha kötüye giden yürüyenleri de imha etmemiz konusunda uyardı…düşmanımız olan adamın yanında saf tuttuk…o günden beri iyi durumda olmayan yürüyenleri toplayarak yok etmeye başladık…durum bu….”
    Herkesin ağzı bir karış açık kalacak şekilde birbirimize bakıyorduk.
    ···
  9. 617.
    +2
    “ Bu çok tehlikeli” dedi Temizleyicilerden birisi..
    “Neden” dedi Taner….” Neden tehlikeli olsun”
    “Hastalık” dedi Adam….”Hastalık havadan bulaşabilir….”
    “Çıkarın şu maskelerinizi” dedi Can Tekin….” hastalığın bulaştığı falan yok….”
    Adamlar gaz maskelerini çıkardılar…
    Etraflarına ve bizlere bakmaya başladılar….
    “Ne yapıyorsunuz burada” dedi Taner….
    Hastalığı ortadan kaldırmaya çalışıyoruz dedi Temizleyici…
    Yakarak mı ? dedi Ahmet….
    “Evet” dedi Ötekisi…”bu hastalıktan tek kurtulma çaresi onları yakmak….başka bir şekilde onları durduramayız….”
    Peki Ankara’da ne işiniz var dedi Can Tekin…..Sizleri 20 sene önce Erzurum’da bırakmıştık biz….
    ···
  10. 616.
    +2
    Ağzını her açtığında kanlar çıkıyordu ağzından….
    “ işleri sağlam olsun diye kafalarını kesip o şekilde yakıyorlar sanırım” dedi Ahmet…..
    “ Ama her halükarda yakıyorlar “ diyerek Ahmet’in sözlerini tamamladı Doğan….
    Gitmeye hazırlandığımız zaman ilerden ayak sesleri duyduk.
    Hulusi “ hemen saklanın….birileri geliyor” dedi.
    - Benim oksijen tüpüm bitiyor sanırım……karargahtan yenisini almam lazım….
    - Tamam sen gelince bende dışarı çıkıcam….
    - Anlaştık…
    iki adam bize doğru geliyordu.
    Saklandığımız yerden çıkmadan onların yanımızdan geçmesini bekledik. Yanımızdan geçecekleri zaman Burak birisini ve Taner de ötekisinin kafasına silahları ile vurarak yere yuvarlanmalarını sağladı sonra ayağa kalkmamaları için başlarında tüfeklerini kafalarına doğrultarak durdular….
    “ ATIN SiLAHLARINIZI “ dedi Taner…
    iki adamda aynı anda silahlarını attılar.
    “ŞiMDi DE ŞU MASKELERiNiZi ÇIKARIN LA” dedi Burak…
    ···
  11. 615.
    +2
    “Bilmiyorum” dedi Furkan…..“ inan devrem bende bilmiyorum…..ilk defa böyle bir şey görüyorum”
    “Hadi” dedi Oğuz ilerleyelim….”yoksa çok dikkat çekeriz burada….”
    Bu sahneyi arkamızda bırakarak ilerlemeye başladık.
    Sıcaklık aynı şekilde bu sefer hem arkamızda ve hemde önümüzde oluşmaya başladı.
    Aynı turuncu ışık önümüzdeydi ama bu sefer ses yoktu..
    Işığın kaynağına geldiğimiz zaman aynı fırın sistemini tekrar gördük ama bu sefer bant sisteminin üzerinde beyaz bezler sarılmış vücutlar ve hemen arkalarında gene aynı beyaz bez torbaların fırınlara ilerlediğini gördük.
    Bu sefer başlarında kimse yoktu ama bantın üzerindeki beyaz torbalar fırının içine doğru ilerliyordu.
    Beyaz bez torbaların bazıları yürüdüğümüz yerin önüne konulmuştu.
    Can Tekin bir bez torbayı bıçağı ile keserek açtı…..
    Torbanın içinde kafası kesilmiş bir yürüyen vardı….
    Ve çok kötü kokuyordu….
    Sonra hemen yanındaki küçük bez torbayı bıçağı ile kesip açtığı zaman hemen ayağa kalkarak elini çekti…
    Küçük bez torbanın içinde de kesilmiş vücudun kafası vardı….
    Ve hayattaydı….
    Bize bakarak ağzını açıyor, anlamsız sesler çıkartıyordu…
    ···
  12. 614.
    +2
    Bir süre sonra sıcaklıklar daha fazlalaşmaya başladı. Resmen suratımıza yanık kokusu ve sıcak hava vuruyordu.
    Tünelin ilerisinden kırmızı ve turuncu dalgalı bir şekilde ışıklar görmeye başladık.
    Biraz daha ilerlediğimiz zaman belli belirsiz sesler çalındı kulağımıza….
    Adımlarımızı attıkça seslerin çığlıklara ve acı dolu bağrışmalara döndüğünü fark ettik…
    Birileri çığlık atıyor ve acı çekiyor gibiydi…
    Işığa biraz daha yaklaştığımız zaman yanık et kokuları geldi burnumuza….
    Işığın kaynağına geldiğimiz zaman gördüklerimiz karşısında dizlerimizin bağı çözülmüştü resmen….
    Temizleyicilerin oluşturduğu dev bir fırın vardı….
    içine doğru ilerleyen bir bant sistemi sürekli olarak fırının içine doğru ilerliyordu…
    Bantın üzerinde kafes….
    Ve içlerinde…
    Yüzlerce…..
    Binlerce yürüyen vardı…..
    Bant sürekli olarak bu dev fırının içine doğru içindeki yürüyenlerle ilerliyordu…
    Kafesleri sürekli olarak kontrol eden gaz maskeli ve alev makinalı Temizleyiciler vardı..
    Fırının içindeki ateş tarafından yanan yürüyenler çığlık atarak yanıyorlardı…
    “ BU NASIL BiR ŞEY ANASINI S.KiYiM !!! “ dedi Burak…
    ···
  13. 613.
    +3
    Alt katlara inmeye başladık. En alt katta birisi yerde sürünen biriside ayakta olmak üzere iki tana yürüyenle karşılaştık. Burak belindeki büyükçe bıçağı çıkararak ayakta olanın kafasının tepesinden sapladı. Diğerine de bir tekme atarak sırt üstü dönmesini sağladıktan sonra gene bıçağını boğazına saplayarak etkisiz hale getirdi.
    Bodrum kata geldiğimizde büyükçe ve yuvarlak çelik bir kapı ile karşılaştık. Yanında küçük bir numaratör vardı.
    Ve ışıkları yanıyordu.
    Furkan numaratörün yanına gelerek 4 haneli bir şifre yazdı. En son rakamı girdiği zaman cihazdan çok bozuk bir ses ile yarım yamalak olacak şekilde “ HOŞGELDiNiZ…..ÜSTEĞMEN FURKAN ÇAKAN “ dedi.
    Kapının demir bariyerleri yavaş yavaş açılmaya başladı sonra kapı gıcırdayarak açılmaya başladı.
    Yüzümüze sıcak nemli bir hava çarptı…
    ihtiyarlar önden içeri girdiler.
    Arkadan da biz girdik.
    içerdeki ortam dışardan daha sıcaktı. Tolga “ bir şeyler yanıyor burada “ dedi.
    “Evet”dedi Burak…”burası daha sıcak….”
    ilerlemeye başladık….raylı yolları kullanamazdık bu çok ses çıkartırdı çünkü. yavaş yavaş ilerlemeye devam ettik.
    ···
  14. 612.
    +2
    Sonra Kutay arkasına bakarak eliyle onay işareti verdi ve içeri girdik….
    Korkutucu bir sessizlik vardı içerde….
    Dışarının soğuğu içeri işlemiş ve bazı yerlerde kar kalıntıları oluşturmuştu. Etrafta devrilmiş dolaplar ve yıkılmış duvarlar vardı…yerlerde artık kemikleri kalmış cesetler vardı. Bazı cesetlerin üzerindeki askeri üniformalar göze çarpıyordu….
    Ve rütbeler….
    Bazılarındaki rütbeler halen yerindeydi…
    Dikkatli bir şekilde ilerledik..
    Odaları teker teker kontrol ediyorduk….istenmeyen bir olayla yüz yüze kalmamak için kontrolü elden bırakmıyorduk…
    Sonra Burkay koridorun ortasında durdu…
    Bir süre yere baktı….ayağı ile yerdeki toz kaplı bir şeye dokundu sonra yere eğilerek dikkatli bir şekilde yere baktı….
    Elini uzatarak yerden bir bez parçası aldı….
    Orta büyüklükte bir bez parçası aldı yerden…..
    Parçalanmış ve örselenmiş bir TÜRK BAYRAĞI idi yerden aldığı….
    Güzel bir şekilde katladı ve çantasına koydu bayrağı…
    Yanımıza geldiğinde kimse bir şey sormadan “ O ŞEKiLDE BIRAKAMAZDIM” dedi….
    ···
  15. 611.
    +2
    Kutay ;
    “ birazdan belkide bu işi bitirebilecek bir olayın içine gireceğiz….kimse birbirini yalnız bırakmasın…nasıl bir çatışma olacağını bilmiyoruz çünkü…herkes üzerine düşen görevi layıkıyla yerine getirsin….yoksa çuvallarız….ve en önemlisi…eğer olursa siyahlı serseriyi elimizden kaçırırsak….kimse bunun için birilerini suçlamasın….biz bir takımız…ve tek bir vücut gibi hareket etmeliyiz….”
    Geniş kapıdan ilk başta Burak ve Kutay girdiler…silahlarımızda susturucularımız takılı olduğu için girer girmez iki el ateş ettiler….
    ···
  16. 610.
    +5
    Ali Cem’in konuşmasını dinledikten sonra Can Tekin ;
    “ iki grup halinde ilerleyeceğiz….HAYALET TiMi önden GÖLGE TiMi de geriden gelecek olan tehditlere karşı bizi koruyacak….ANLAŞILMAYAN BiR KONU VAR MI ? “
    Hepimiz birbirimize baktıktan sonra Taner “ yok…hadi gidelim “ dedi.
    Hepimiz hazırlanmak için cephaneliğe gittik fakat Can Tekin yolunu değiştirerek başka bir tarafa doğru ilerledi.
    Deniz’e baktım….
    Deniz “ ipek’i kontrol etmeye gidiyor…..her gün yapıyor bunu…bazı geceler başında bekliyor” dedi….
    Ekipmanımızı giyinerek silahlarımızı aldık ve dışarda hazır bir şekilde beklemeye başladık.
    Zırhlı araç konvoyu geldikten sonra araçlara binerek yola çıktık.
    ihtiyarları taşıyan araçlar önden biz arkadan ilerliyorduk.
    Yaklaşık 40 dakika sonra araçlar zamanında jandarma genel komutanlığı olan şimdilerde ise terk edilmiş ve etrafında tek tük yürüyenlerin olduğu binanın önünde durdu…..
    Hepimiz indikten sonra hemen yakınımızdaki bir yürüyeni Can Tekin elindeki CROSSBOW ile kafasından vurarak etkisiz hale getirdi sonra yerdeki yürüyenin yanına giderek kafasındaki oku çekip çıkarttı ve tekrar silaha yerleştirdi ardından yanımıza geldi…
    ···
  17. 609.
    +2
    “ Çağrının ATAKULEYE direk gitmemiz için bize ön gördüğü yol önceden yer altından merkezi binaları birbirine bağlayan tünellerden geçiyor…Atakule yapısı itibariyle zaten şehri tepeden gören bir mevkide…araştırmalarım sonucunda vardığım bilgiler zaten binanın imkanlar elverdiği takdirde gözetleme amacıyla yapılmış olması….yani bina aslında zamanı geldiği zaman askeri amaçlar için kullanılmak için yapılmış….1989 yılında soğuk savaştan çekinen Türkiye hükümeti çıkabilecek bir savaş durumunda şehri ve düşman aktivitelerini gözlemek için bu binayı yapmış….çelik yapısı o zamanın teknolojisi ile yapılabilecek en ileri bina tekniklerine göre hazırlanmış…8 derecelik bir depremde ayakta kalabilecek bir şekilde inşa edilmiş….yüksekliğine rağmen 160 km ile esecek bir fırtına binaya hiçbir zarar vermeyecektir….etrafı gözlemlemek için etrafındaki camlar yeri geldiği zaman çelik paneller ile korunabiliyor….yani durum böyleyken….bu bina siyahlı adamın tamda istediği özelliklere göre hazırlanmış bir bina….daha iyisini bulamazdı…planımız şu şekilde…..GÖLGE VE HAYALET TiMLERi jandarma genel komutanlığındaki tünelin içine girecekler….bu tünelin içinde ATK adı verilen tünelde ilerlemeye devam edecekler zaten ATK NiN AÇILIMI ATAKULE DEMEKTiR….bu tünel bizi direk kuleye zütürecek….gözlemlerimiz sonucunda tünellerde TEMiZLEYiCiLER olduğunu saptadık….ve metro bağlantı noktalarında çok yüksek miktarda sıcaklıklar göze çarpıyor….buraya çok dikkat etmelisiniz…bildiğimiz kadarıyla tünellerde Temizleyiciler dışında başka bir tehdit yok….onların neden orayı mesken tuttuğunu da bilmiyoruz açıkçası…gittiğiniz zaman göreceksiniz….sırt çantalarınızda verici ve alıcı gücü yüksek cihazlar ekleyeceğiz…bu şekilde sürekli olarak bağlı kalabileceğiz…miğferlerinize koyduğumuz kameralar ile canlı olarak izleyebileceğiz sizi….Kulenin altına geldiğiniz zaman muhtemelen bir yürüyen grubuna denk geleceksiniz…buraya yerleşen adam muhtemelen tüneli biliyordur….Hulusi ve Akrep’e burada büyük görev düşüyor…mümkün olan en az şekilde mühimmatınızı harcamanız gerekiyor…bunun için elinizden geleni yapın..son olarak….ASLA VE ASLA BiRBiRiNiZi AÇIK HEDEF HALiNE GETiRMEYiN YANi BiRBiRiNiZi KORUYUN…..”
    ···
  18. 608.
    +2
    ihtiyarlara göre bu adam tamamen bir casus bizden aldıklarını direk olarak toplayıcılara, temizleyicilere dahada kötüsü SiYAHLI ADAMA zütürecek ve bizi en savunmasız halimizde yakalayacak.
    Ama diğer taraftan Çağrının bizim yanımızdan bir an olsun ayrılmaması da bu düşüncelerine darbe vuruyor resmen çünkü çocuk bizim en özelimizi bilmesine rağmen bizimle beraber uyuyor, yemek yiyor ve plan yapıyor.
    Normal şartlar altında casus yada ikili oynayan kişilerin günün belli zamanlarında bildiklerini iletmesi gerekir.
    Hulusi de çocuğun bütün vücut işlemlerini kontrol etmeye çalışıyor ama onunda ulaştığı sonuç aynı…..
    Çocukta casus olmasını sağlayacak en bir verici nede bir ibare var….
    Bizim tarafımızdan sorun yok….
    En azından bence çocuk temiz sadece yardım etmeye çalışıyor. Tamam belki biraz küçük olabilir ama bu durumda onun yaşı ile ilgili yorum yapmak mantıksız olur..
    Kaldı ki bizler yani GÖLGE TiMi de ondan çok büyük değiliz….
    Son toplantımız için operasyon merkezine gittik sabahın ilk ışıkları ile ve bölgenin büyük ve detaylı bir haritası üzerinde planımızı tekrar etmeye başladık.
    Çağrının bildiği yol aslında bizim önceden gördüğümüz fakat fark etmediğimiz bir yol üzerine kuruluydu….
    Ali Cem konuşmaya başladı…..
    ···
  19. 607.
    +3
    ilk karşılaştıklarında Karanlık bölge adı verilen yerin sorumlusuymuş….
    Ve ölüme terkedilmiş bir haldeymiş….
    En son bu şekilde hatırladıklarını söylüyorlardı…
    Ne olduysa bu aradaki 20 senede oldu demek ki…
    Adam güçlendikçe güçlenmiş….
    Zaten o sırada ölüme falanda terkedilmemiş anlaşılan…
    Hastalığın yeni bir türü için deney yapılıyormuş vücudunda….
    Başarılı olmuşlar….
    Yürüyenleri kontrol edebiliyor….
    Vücudunda yara kalmıyor….
    Tanrının tüm laneti sanki bu adamın üzerinde toplanmış….
    Ve bütün bu olayların üzerine birde bu adamın bizi…
    Yani bütün insanlığı yok etmek gibi sapkınca bir düşüncesi var…
    Günlerdir Çağrının bizi siyahlı adama zütürecek planı hakkında konuşuyor ve fikir birliğine varmaya çalışıyoruz.
    ···
  20. 606.
    +3
    Yürüyenler fazlalaşmaya ve etrafı iyice istila etmeye başladılar…
    Yola çıktığınız zaman belki etrafta sürekli onlardan göremezsiniz ama zamanında güvenli bölge ilan edilen yerler şimdilerde onların yuvası haline geldi….
    Bütün bunlar yetmezmiş gibi birde SiYAH TAKIM ELBiSE GiYMiŞ bir adam çıktı karşımıza….
    Öyle ki yürüyenleri tek kelime konuşmadan kontrol edebiliyor ve kendisi yürüyenlerden birisi değil….
    ihtiyarlar zamanında onu tanıdıklarını söylemişlerdi…
    ···