Adamın kafası kan içinde kalmıştı….burnu yamulmuş ve nefes almak için ağzını kullanıyordu…ağzından kan ile beraber diş parçaları çıkıyordu….kaşı ve gözlerinin etrafı yarılmıştı….kafası aşağı eğildi ve sonra biraz kalktıktan sonra konuşmaya başladı….aradan cümleler anlamsızca çıkıyordu….ağzından çıkan kanların arasında konuşmaya başladı adam..
“ durun…..tamam konuşucam durun……roketlerin yerini bize siyahlı adam söyledi…..siyah takım elbiseli adam….adını bilmiyorum….tek bildiğim yürüyenleri kontrol edebiliyor…ve çok tehlikeli bir adam….roketleri almamız gerektiğini karşılığında yürüyenlerin bize zarar vermeyeceğini söyledi….yemek….bolca yemek vaadetti….kabul ettik….roketlerin yerini kendisinin bildiğini söyledi….ELMADAĞDAKi NATO TESiSLERiNiN yerini de ezbere biliyordu…roketlerin hepsini ben hazırladım….sonra denemek için AKDENiZ’e gönderdik….ikincisini Kıbrısa gönderecektik…ama roketin beyni karıştı ve dosdoğru yukarı çıktı….bütün bildiklerim bunlar….lütfen artık vurmayın….yemek için yaptık…günlerdir açız çünkü…”
Burak, Taner’e bakarak adama “ geriye kalan roketleri ne yapacaktınız “ dedi…
“ ŞEHiRLERE ATACAKTIK……ŞEHiRLERE ATARAK…HERKESiN ÖLMESiNi SAĞLAYACAKTIK….”
Burak dışarı çıkarak Ahmet’e baktı…
“ Adamı tedavi edin….sonrada başlıkları güvenli bir yere yerleştirelim” dedi….
Adamın başında Taner…elinde kabzasından kan damlayan tabancası ile suratını dağıttığı adama bakıyordu….
Ne kadar süre o şekilde kaldı bilmiyorum….

Duman ye onu oğlum. Rez

Rezervasyon

Devam be kardeş

Buda okunur

RESERVED

Sa maaramdan çıkıp geldim

abi neden devam etmiyorsun

Rezerved

Ahaha eyvallah

Hikayeyi bırakmadın inşallah yaz vallaha ben denetlemeye gelcem bidakine

54. Entry

05 KASIM 2036….
CUMA…
ANKARA…..

Bu sabah her sabahtan biraz daha farklı….
Soğuk….
Ve sessiz….
Olabildiğince hemde….
Sabah kalktığımda odada kimse olmadığını gördüğüm zaman sessizliğin sebebini bir nebze olsun anlayabildim….
Ama soğuk…
Onu anlamak içinde camdan dışarı bakmak yeterliydi sadece….
Kar yağıyordu…..
Bembeyazdı ortalık…
Kar yağıyor üstelik bununla da yetinmeyip fırtınaya çeviriyordu….

işin fırtına kısmına hiç değinmeyen diğer arkadaşlarda GÖLGE TiMiNiN bütün ciddiyetini bi kenara bırakarak dışarda gülerek kar topu oynuyorlardı.
Dünyadaki insanların % 82’si bir hastalık neticesinde amaçsızca yürüyen ölüler haline gelmişti ama bizimkilerin amacı karşısındakini nasıl olurda kar topu ile vurabilirimdi.
Üstümü sıkı giyinmeliyim diye düşünerek dolabımı açtığım zaman sapsarı iki parça kıyafetle karşılaştım.
“ BUNUN ADI iÇLiK..BEN GiYDiM SENDE GiYERSEN ÜŞÜMEZSiN…HEPiMiZE HULUSi DAĞITTI…DENiZ..” yazıyordu.
iki parça sapsarı bir kıyafet…

Hemen giydim tabi. Üzerime de kışlık kıyafetlerimden giydiğim zaman hazırım diye düşündüm.
Cephanenin yolunu tuttum. Ekipmanlarımı alarak hazır hele gelmeyi düşünüyordum.
Bu seferde üniformamın renginin beyaz olduğunu gördüm.
Üzerinde….
“ BUDA KIŞLIK ÜNiFORMAN….BUNUDA FURKAN DAĞITTI….KARLARIN iÇiNDE KAMUFLE OLMAMIZ iÇiNMiŞ….UNUTMADAN BUNLARDA KIŞLIK….DENiZ”
Deniz benim için her şeyi düşünmüş canım kardeşim….diye düşündüm içimden….ekipmanlarımı giyinerek dışarı çıkarken yolumu bir adam kesti…
“ PUSAT….SENiN TAKIM BiDE iHTiYARLAR SICAK NESCAFE ALDILAR….DENiZDE, PUSAT AYARLAR ABi ÖDEMESiNi DEDi…..HABERiN OLSUN” dediği zaman içimde Deniz’e karşı büyüttüğüm bütün kuş cıvıltıları birden çığlıklara dönüştü.

“ Tamam abi ben ayarlicam onu….bi denizle konuşayım” diyerek dışarı açılan kapıya doğru yöneldim.
Kapıyı açarak soğuk havanın suratıma çarpmasına izin verdim….
Bir ayağımı dışarı atmamla suratımda bir kar topunun patlaması bir oldu.
Elimde suratımdaki karları temizledikten sonra Deniz’in yanına gitmen istedim fakat başka bir kar topu bu sefer kafamın sağ tarafında patladı.
Sonrasında olan oldu….
Her yerime…..abartısız her yerime kar topu gelmeye başladı. Resmen saldırıya uğramıştım ve gözümü açamıyordum.
En son kar topu kafamın üzerine geldiği zaman “ LAN YUKARDAN NASI ATMAYI BAŞARDINIZ “ diyerek kafamı yukarı kaldırdığım zaman Deniz’in bana bakarak güldüğünü gördüm.
Bizimkileri seçebiliyordum ama yanlarında başkaları da vardı…
ihtiyarlar…..

Hepsi buradaydı…bizimkiler tamamda bunların ne işi var diye düşünürken Burak “ KIŞ EĞiTiMiNE BAŞLADIK….SEN YOKTUN BiZDE SENSiZ DEVAM ETTiK.” Diyerek güldü.
Bir süre beraber kar topu oynamaya devam ettik fakat Furkan ve Oğuz’un attığı kar topları atmak istedikleri yere hiç gitmiyordu….uğramıyordu bile sürekli alakasız yerlere gidip duruyordu.
Kutay , Furkan’a bakarak “ Tüfek olmadan pekte etkili değilsin herhâlde….belki de yaşlanmışsındır “ dedi.
“Olabilir” dedi Furkan….”Belki de yaşlanmışımdır…” dedi ve tekrar elindeki kar topunu fırlattı.
Bu seferde tam sağ tarafındaki arabanın cdıbına geldi…
Gülmeye başladık.

Kar tipi haline gelerek görüşü iyice azalttı ve soğuk hava artık dışarda kalmamamız gerektiğini söylüyordu.
“Hadi” dedi Ahmet….” içeri girsek iyi olur…dışarısı iyice soğudu….”
Peşine takılarak içeri girdik….dışarının aksine içerisi oldukça sıcaktı…bir müddet ekipmanlarımızı çıkarmadık ama içlik sayesinde tekrar ısınarak üzerimizdekileri çıkarmaya başladık.
Etrafı nasıl kontrol edicez diye sordu Mert…
Yanımızdaki Ali Cem…” Termal kameralar sayesinde “ dedi…

“ termal kameralar tam bu gibi durumlar için oluşturulmuş cihazlardır….normalde yayın yapan kameralar..bu gibi durumlarda etkinliğini kaybeder…tıpkı gözlerimiz gibi…onlarda sadece renkleri saptayarak beynimize tespit ettiği renklerin bu şekilde bir görüş sağladığını bildirir ve biz buna görüş deriz…aslında görüyorum dediğimiz andaki şey.. gözümüzün algıladığı renklerden başka bir şey değildir…bu duruma karşılık….termal kameralar sıcak ve soğuğu üzerindeki uzun menzilli sensörler sayesinde fark ederek…ısının haritasını ekrana getirirler….bizde ekranlarımızdan ısının haritasına bakarak bir görüntü elde ederiz….bu durumda da yani dışardaki gibi normal gözlerimizle baktığımız zaman sadece fırtınanın oluşturduğu beyazlığı görürüz…ama eğer ısıyı fark edecek şekilde gözlerimiz olsaydı…fırtınanın içindeki sıcaklığı algılar ve orada ne olduğunu görebilirdik….bu kameralar…yılanlardan esinlenerek yapılmıştır….onlarda havadaki ısıyı dilleri ile tespit ederler ve dillerindeki ısı sensörleri tespit ettikleri ısıyı gözlerine yansıtır….bu sayede doğal olarak bir termal kamera ile donanmış olurlar…”
Sözlerini bitirdiği zaman tekrar herkes Ali Cem’ bakıyordu…. “ gene masa ayağının altından aldığım bir angiblopediden öğrendim “ diyerek Burak ve Kutay’a baktı.

Burak “ Ben demiştim sana o kitapları gözümüzün önüne koyalım diye Kutay…” dedi Kutay’a bakarak.
Kocaman ekranlardan dışarısını izliyorduk ve sürekli olarak Kuleler ile bağlantıya geçiyorduk.
Dışarda gerçekten çok soğuk bir hava camlardan ıslık çıkartarak esen bir fırtına vardı.
Bu gibi soğuklar çok tehlikelidir dedi Ahmet….