/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 251.
    +6
    " Ilk başlarda bunun ortalıktaki boş frekanslardan birisi veya halen faal olan uydulardan birinin olduğunu düşündüm... fakat araştırmalarım sonucunca uydular gönderdiği sinyalin kendisine ulaşmaması durumunda kendini kapatıyor ve tekrar sinyal aldığında açılıyordu... sinyalin geldiği koordinatlara buradan bir sinyal göndermeyi başarabildim... ama bu seferde cevap alamadım... ortalıkta gezen radyo frekanslarından birisi olduğu aklıma geldi... ama bu seferde sinyalin tamamen karmaşık olması gerekiyordu... fakat bu sinyal tam aksine aynı ritimle devam ediyor... yani aynı sinyal çok küçük değişiklikler dışında sürekli devam ediyor... değişikliğin ne olduğunu bilmiyorum... ama bu sinyalin anlamlı bir measj taşıdığına inanmak istiyorum" dedi ve ekledi...
    " Yardımımıza ihtiyacı olan birileri gönderiyor olabilir... kardeşim gibi... "
    Tamam dedi Kutay.."ben bu işi senin için halledicem... ama eğer anlamsız saçma sapan bir şeyse burakır giderim tamammı"
    Tamam dedi Doğan... ihtiyarın gözlerinin içi bile sevinmişti...
    Yapmamız gereken şey …..diyerek başladı Kutay..
    ···
  2. 252.
    +6
    " Yapmamız gereken şey... şu mesajın içeriğini önce kağıda dökmek... mors alfabesi çok değişik bir dildir... heryerde kullanabilirsiniz... çok uzaktaki bir gemiye uzun ve kısa ışıklarla istediklerinizi yada söylemek istediklerinizi geçirebilirsiniz. Üstelik bunun için bir ses dalgasına ihtiyacınız olmaz... herkeste bu sinyallerden çok bir şey anlamayacağı için operasyonu başarıyla bitirebilirsiniz. Mesela hayalet timi ile bir göreve çıktığımızda etraftaki bütün unsurlara yapacakları şeyler mors ile bildirilmişti... operasyon gayet başarılı bir şekilde sonuca ulaşmıştı... bu sinyalide alıp şuradaki cihaza bağlarsak eğer... buradan gelen mesajın kağıt üzerine neler yazdığını görebiliriz... "
    Diyerek cihazı alıp kabloları ile bir başka cihaza bağladı ve " PRiNT " yazılı düğmeye bastı.
    Yazıcı cihaz bir süre bekledi ve ince bir kağıdın üzerinde nokta ve küçük çiziklerle bir mesaj yazdırmaya başladı. Mesaj bittiği zaman kağıt kendiliğinden masanın üzerine düştü.
    ···
  3. 253.
    +4
    Kağıdın üzerinde sadece şunlar yazılıydı...
    " -... ..- ... .- -.-- .- - - .- -.- .- .-.. .- -. .- ... -.- . .-. .. .--. . .-. ... --- -. . .-.. .. -.-. .. -. -... .. .-. -.-- .- .-. -.. .. -- -.-. .- --. .-. .. ... .. -.. .. .-. .-.-.- -- ..- ... .. -- -- .- - .-.. .- .-. ... - . . -.- .. .--. -- .- -. .-.. .- .-. ... .. -. -.-. .- -. --- .-. --. .- -. .. --.. . ... .- -. .- -.-- .. -... --- .-.. --. . ... .. -. -.. . -.. . .--. --- .-.. .- -. -- .- -.- - .- -.. .. .-. .-.-.- -... ..- -- . ... .- .--- -.- . -. -.. .. -. .. ... -- ... ... - ---.. ..--- ... -.- . --.. - . -.- .-. .- .-. . - -- . -.- - . -.. .. .-. .-.-.- "
    ···
  4. 254.
    +5
    Kutay kağıdı eline alarak okumaya başladı...
    " Doğan kağıtta aynen şunlar yazıyor..Bu hayatta kalan askeri personel icin bir yardim cagrisidir. muhimmatlar ve ekipmanlar sincan organize sanayi bolgesinde depolanmaktadir. 354825 …..fakat o sondaki sayıların ne demek olduğunu anlayamadım... bir çeşit koordinat olabilir."
    Bu ne demek şimdi dedi Doğan...
    " Bu şu demek oluyor.. " konuşan Buraktı...
    " Ordu hastalığın ortaya çıkmasından sonra sincan organize sanayi bölgesine askeri personelden hayatta kalan olmasına karşı muhimmat depolamış... hatırlarsan biz o bölgeye gitmiştik... hatta kamyonlarla cephane getirmiştik... muhtemelen ondan bahsediyorlar... üstelik üzerinden 20 sene geçmiş bir çağrı ne kadar mantıklı olabilir ki... "
    Burak haklı...
    Konuşan Ahmet'ti
    " Bence de Burak haklı... 20 senelik bir çağrıdan bahsediyoruz... " Diyerek kağıdı eline aldı.
    Bu sonraki sayıların anlamı bu mesajın kaç kere tekrar edildiğidir...
    ···
  5. 255.
    +5
    Mesaj kendini farklı aralıklarla 354825 kez tekrar etmiş... kaç kere sıfırlandığını bilemiyoruz bile..ama bu tip mesajlar 1 bir milyonuncu tekrarda sıfırdan başlar... bunun gibi kısa bir mesaj en azından kendini 5 kez tekrar etmiştir herhâlde... zaten oraya bir kez gittik... bir kez daha gitmemiz vakit kaybından başka bir şey değil.."
    Ben senin gibi düşünmüyorum ahmet...
    Bu sefer Taner konuşuyordu...
    " Ordu için tekrarlanan bir mesaj olduğunu varsayıyorum... eğer 20 sene boyunca tekrar etmişse mutlaka gidilip bakılması gerekir... kaldı ki çevreyi araştırdığım kadarıyla cephane sıkıntısı çekilmeye başlanmış... bence gidilip bir bakılması iyi olur.."
    Biz 20 sene önce oraya gittik BOSS OTELiN altında HAYALET TiMi için hazırlanmış bir cephane vardı... alıp geri geldik... orada ne olduğunu söyleyim... yürüyenler ve onların leş gibi kokan cesetleri vardır... oraya toplayıcılar bile gitmez... Burak Taner'in gözlerinin içine bakarak konuşuyordu.
    ···
  6. 256.
    +6
    Bildiğim kadar Hayalet Timi silahlı kuvvetler gibi çalışan bir oluşum değildi... burada hayatta kalan askeri personelden bahsediliyor... bencede gidilmesi lazım...
    Deniz elinde Kutayın altına mesajın çevirisini yaptığı kağıdı tutuyordu...
    Bende gitmemiz taraftarıyım... eğer tamamen harabeye çevrilmişse olduğu gibi geri döneriz... eğer mesajın bahsettiği gibi farklı bir cephane varsa... alıp geri geliriz... konuşan ipekti...
    Tamam dedi Burak... gidelim... ama orada sadece bir boşluk bulacağız... kendinizi çok kaptırmayın...
    Doğan, Ahmet, Hulusi, Kutay ve Burak yanlarına bizi alarak araçlara doğru ilerledik...
    Araçlara bindiğimiz zaman Burak " ilk defa oraya gittiğimiz zaman aramızda sadece Hulusi yoktu... şimdi oda var... " Dedi
    Ahmet dışarı bakarken " Gölgede yanımızdaydı" dedi... " O zamanlar küçücüktü daha "
    ···
  7. 257.
    +7
    Kimseden ses çıkmamıştı...
    Burak arabayı çalıştırarak ilerlemeye başladık arkamızdan Kutay'ın sürdüğü araç geliyordu.
    Yarım saatlik bir yolculuktan sonra tabelada silinmiş paslanmış harflerle zar zor okunan SiNCAN ORGANiZE SANAYi yazan yere geldik.
    Araçlardan inmeden önce Burak etrafa bir bakış attı ve " Burası çok sessiz " dedi... " Etrafta S.K gibi kokuyo... hadi inelim."
    Araçlardan inerek yürümeye başladık...
    Büyükçe bir binanın yanından geçerken Kutay binaya bakarak " iŞTE iLK GELDiĞiMiZ YER... BOSS OTEL... CEPHANE YÜKLÜ KAMYONLARI BURANIN ALTINDA BULMUŞTUK " dedi... " YAKLAŞIK 20 SENE ÖNCEYDi"
    ···
  8. 258.
    +5
    Bina dimdik ayaktaydı ama zamanla üzerindeki boya sararmış ve alt katlarını sarmaşıklar sarmaya başlamıştı.
    Nasıl bulucaz dedim...
    Efendim dedi Hulusi...
    Bahsedilen yeri nasıl bulucaz.. dedim tekrar...
    ""Arayarak" dedi ipek... "her yeri arıcaz... bir iz... bir işaret bulmaya çalışıcaz... zamanımız daha var... sadece fazla ses çıkarmayın yeter... görüldüğü gibi buralarda toplayıcılar yok... ama bu yürüyenlerinde olmayacağı anldıbına gelmez... "
    Yürümeye devam ettik.
    Çok ilerde bir yürüyen gördük... tek başınaydı ve kolunun teki yoktu... anlamsız sesler çıkartarak yürüyordu...
    Hadi la dedi Burak... "kim onu vurabilirse ona bugün erkenden yatması için izin vericem... vuramayanlarıda nöbete dikicem... "
    ···
  9. 259.
    +6
    Önce ben nişan aldım ve ateş ettim...
    Şansıma vurmuştum ama yürüyen yere düşmedi... karnından bgiren mermi arkasıdan geri çıktı ama düşmedi...
    ipekte aynı şekilde ateş etti ama yere düşüremedi...
    Sıra denize geldiği zaman Burak... " Pgibopata bağlamayacaksan ateş et... yoksa ateş etme" dedi.
    Deniz ufak bir gülüsemenin ardından ateş etti... ama sonuç aynıydı...
    Bedeni ne kadar çürümüşse artık bilemiyorum... vücuduna saplanan mermiler arkasından geri çıkıyordu... en son taner silahını hazırladı ve tel el ateş etti.
    Yürüyenin bacağı kasığından koparak parçalandı ve yürüyen yere düştü...
    Aferin dedi Kutay...
    Nereden vuracağını nerden bildin dedi Doğan...
    ···
  10. 260.
    +7
    "Genelde bu tip çok çürümüş vücutları varsa kasıkları daha dayanıksız oluyor eğer bir yürüyeni etkisiz bırakmak isterseniz bu bölgesine ateş edin... bacakları hemen parçalanıyor... "
    Bak bunu bildiğimiz iyi oldu dedi Hulusi...
    Sen anca omur iliğinden bahset dedi... Ahmet bak analar ne doğuruyor...
    Ana sözcüğü geçtiği zaman Taner'in yüzünün sarardığını fark etti Ahmet... "öyle demek istemedim... çok özür dilerim... ihtiyarlığıma ver... artık eskisi kadar ince düşünemiyoruz" dedi..
    Önemli değil dedi Taner... benim ailem KIZIL TiLKiLER di... sadece onlar aklıma geldi o kadar... annemi hiç tanımadım ben...
    ipek etrafına bakarken bir kapının önünde TÜRK SiLAHLI KUVVETLERiNE ait bir işaret buldu...
    Aradığımız işaret bunun gibi birşeymi diye sordu... ihtiyarlara bakarak...
    Evet dedi Ahmet... aradığımız tam olarak bunun gibi bir şey... hadi açalım da içerde ne var görelim...
    Ipek kapının kilidine tek el ateş ettiği zaman ara sokaklardan birden anlamsız bağırışmalar ve sesler duymaya başladık..
    Yürüyenler dedi Taner... buraya doğru geliyor olmalılar...
    Kapıya tekrar ateş ederek kilitlerini kırdık ve devasa kapıları açarak içeri girdik...
    Içeri girdiğimiz gibi kapıları tekrar kapatarak etraftan bulduğumuz zincirlerle kapattık...
    Yürüyenler gelmiş ve kapıya vurmaya başlamışlardı... busefer anlamsızca sesler çıkarmak yerine çığlıklar atıyor ve bağırıyorlardı.
    Buna karşın içerdeki manzara görülmeye değerdi...
    Tavandan aşağı indirilmiş kocaman bir TÜRK SiLAHLI KUVVETLERi BAYRAĞI ve TÜRK BAYRAĞI vardı... altında kasalarca cephane, silah ve mermi... arka taraflarda zırhlı personel taşıcılar... hatta iki tane M60T tanlarından bile vardı...
    ···
  11. 261.
    +7
    Burak ve Kutay gördüklerinin karşısında gülmeye başladılar...
    Doğan gururla baktı araçlara...
    Haklı olmanın gururunu taşıyordu...
    Duvarda büyükçe bir harita vardı ve bütün organize sanayinin içinde ne varsa hepsi teker teker işaretlenmişti...
    Bu sırada kapılar biraz daha zorlanmaya başladı...
    Hadi dedi Ahmet.. kendimize saklanacak bir yer bulalım sonra buraları araştırmaya devam ederiz...
    Ve kapılar sürgülerinden çıkarak yere düştüler... yürüyenler içerdeydi...
    Ve bizde tankların içinde...
    Burak telsizden
    " Önce iyice kontrol edin... bunlar 20 yıl önce buraya bırakılmış şeyler... mutlaka bi yerinde bir deformasyon vardır... "
    Dediği zaman Kutay bizim olduğumuz tankı çalıştırdı ve
    " Boş versene bunlar hala taş gibi" diyerek gülmeye başladı ve ekledi " mühimmatları bile duruyor.
    Yürüyenler ses çıkartan tanklara çıkmaya ve vurmaya başlamışlardı...
    ···
  12. 262.
    +6
    Kutay bana bakarak Pusat sen şu makinalıya geç... deniz sende şurdakine geç... bu arada deniz... istediğin gibi davrana bilirsin oğlum... parçala şunları" dediği zaman.
    Deniz elindeki makinalı tüfekle ateş etmeye başladı..
    Yürüyenlerin kolları, bacakları, gövdeleri tamamen paramparça olmuştu...
    Mermiler yürüyenleri adeta biçmişti...
    Arka kapıyı kırarak dışarı çıktık ve hızlı bir biçimde bölgeyi terk ettik.
    Normalde görülmeye pek alışkın olunmayacak bir sahneydi bu...
    Iki tane tank peş peşe merkeze kadar gittik...
    Içeri girdiğimiz zaman en rütbeli komutan ALBAY SALiM tanklara baktı ve " EN SON BUNLARA BENZER BiR ŞEYi 20 SENE ÖNCE GÖRMÜŞTÜM " dedi... aynı zamanda şaşırmış bir ifade ile gülüyordu...
    Burak komutan ile konuşmaya başladı...
    Gelen sinyali... ve orada bulduğumuz mühimmatları...
    Albay hemen büyükçe bir grup askeri görevlendirerek bölgeye gönderdi...
    ···
  13. 263.
    +7
    Bölgeden kamyonlarca mühimmat... askeri ve tıp malzemeleri... mermiler, silahlar ve araçlar getirildi... en son gidildiğinde Ahmet ve Doğan giderek mesajın yayınlandığı cihazı bularak sinyali sonlandırdılar... ve yanlarında gelirken oradaki bayrakları aldılar...
    Akşam vakti olduğu zaman Burak'ı tek başına uzaklara bakarken buldum...
    Yanına geldim...
    Naber Koç dedi bana...
    Iyiyim dedim... birazdan nöbet için hazırlanıcam... seni gördüm burada onun için yanına geldim...
    S..KTiR ET NÖBETi BOŞVER... ARKADAŞLARINADA SÖYLE NÖBET FALAN YOK... GiTSiNLER UYUSUNLAR...
    Tamam dedim... söylerim...
    Bugün Doğan neden o mesajdan sonra... sanki başka biriymiş gibi davrandı diye sordum...
    Nasıl davrandı ki... dedi Burak...
    Bilmiyorum dedim... sanki o mesaj birinden geliyormuşta... cevap vermesi için acele ediyormuş gibiydi...
    "Doğan hastalık başladığı zaman kardeşini kaybetti... çok zaman sonra bulduğunda oda çoktan yürüyenlerden biri olmuştu... kendi elleriyle öldürdü kardeşini... üzerinden çıkan kağıtta kardeşinin Doğanı aradığını ama ulaşamadığını okudu... Mesajın halen hayatta olan birilerinin yardım çağrısı sandı Doğan... kardeşi gibi birilerinin yardıma ihtiyacı olduğunu sandı... hepsi bu evlat... "
    Dedi...
    " Bütün mesele bu"
    Cevap veremedim...
    Sustum...
    ···
    1. 1.
      +1
      Yaz abicim ellerine sağlık devam
      ···
    2. 2.
      0
      hikayemiz devam edicek takipte kalın...

      iyi okumalar...
      ···
  14. 264.
    +1
    Rezerved (yeni bölümleri bekliyorum abi )
    ···
    1. 1.
      0
      Iyi okumalar sizede
      ···
    2. 2.
      +1
      At yeni bölüm de okuyalım abi
      ···
    3. 3.
      0
      attım attım okuyabilirsiniz
      ···
    4. diğerleri 1
  15. 265.
    +1
    burunlar sızladı gözler doldu anasını gibiyim
    ···
    1. 1.
      0
      Iyi okumalar biraderim
      ···
  16. 266.
    +1
    Yaz baba yaz
    ···
    1. 1.
      0
      iyi okumalar gün içinde yeni partlar gelecek
      ···
  17. 267.
    +1
    Rezerved
    ···
    1. 1.
      0
      iyi okumalar
      ···
  18. 268.
    +1
    Up up up
    ···
    1. 1.
      0
      yeni partları attım
      ···
  19. 269.
    +6
    15 KASIM 2036
    ÜMiTKÖY...
    ANKARA...


    Dün Burak'la sadece boşluğa bakarak 3 saat konuştuk...
    Sonra ben izin isteyip yanından ayrıldım ama onun ne kadar daha orada kaldığını bilmiyorum.
    Doğan'a olanlara gerçekten çok üzüldüm. Hayatta kalan tek varlığı olan kardeşini orada öldü bilip o şekilde yaşamış ama kardeşi ölmemiş işin kötüsü öldüğü ana değin abisinin gelerek onu kurtarmasını beklemiş... dün neden o şekilde davrandığını şimdi daha iyi anlıyorum.
    Sabah gene rutin olarak kalkarak hemen hazırlanmaya başladık.
    Silahlarımız, ekipmanlarımız her şeyimiz tamdı.
    Yemeğimizi yedikten sonra dışarda beklemeye başladık.
    Yanımıza bir müddet sonra bir helikopter pilotu geldi. Omuzlarında Türk Bayrağı vardı ve birde özel kuvvetlere ait bir logo daha.
    Bu gün dersinizi ben vericem arkadaşlar dedi Pilot.
    HADi GiDELiM...
    Pilot önde biz arkada piste doğru yürümeye başladık. Pistte bizi bekleyen bir UH-60 BLACKHAWK helikopteri vardı.
    Son ana kadar sürekli olarak ihtiyarlardan birini bekledik ama kimse gelmemişti.
    ···
  20. 270.
    +4
    Pilot helikopterin yanına geldiğinde aracın etrafında ondan başka kişilerde olduğunu gördük.
    " Bu kişiler helikopter ekibimdeki kişiler ve hepimiz bu aracın havalanması ve tekrar yuvaya dönmesi için çalışıyoruz... bu bir UH-60 helikopteri isminin yanındaki BLACKHAWK yapıldığı modernizasyon ve geliştirmeler sonrasında eklenen bir bir isim... geliştirilmiş motorlar... geliştirilmiş gece görüş sistemleri... geliştirilmiş sensörler bu helikopterin adının BLACKHAWK olmasını sağlıyor... farklı geliştirmeler farklı isimlerle anılır... mesela bu helikopterin denizde görev yapması için geliştirilen kısmına SEAHAWK denir... hastalık ortaya çıkmadan önce TÜRK SiLAHLI KUVVETLERi kendi yaptığı geliştirmeye YARASA adını vermişti... bu tip helikopterler genel maksat helikopteri adı altında toplanır... her durum için kullanılabilir... yandaki makinalı tüfekler helikopterin korunmasını sağlar... henüz hastalık yokken bu helikopterlere iki taraftan roket bağlandığını görmüştüm... sonra teknoloji durduğu için bu şekilde kaldılar... yaya olarak devriye atmasını görmüştünüz... bu gün sizlerler havadan devriye atılır onu görücez... saha kontrolü ve arazi kontrolü nasıl yapılır bunları incelicez... bunlar için normalde helikopter ekibi yeterli fakat SiZLER GÖLGE TiMi olacağınız için her durumda her şartta görev yapmaya alışkın olmalısınız... hadi başlayalım"
    ···