1. 26.
    0
    okumadım
    ···
  2. 27.
    0
    dolayısıyla bir toplumun içindeki her bireyin, güçlü bir devlet mekanizmasına taraftar olması gerekir. devletin güçlenmesi için çaba harcaması, devletin zayıflamasına yönelik eylemlere karşı da tavır alması gerekir. kısacası devletine sahip çıkması gerekir.
    ···
  3. 28.
    0
    devletin tümden lağvedilmesi bir yana, devlet otoritesindeki en küçük zayıflama bile bir toplumu büyük sorunlarla karşı karşıya bırakır. devlet otoritesindeki en küçük bir boşluk, bu boşluğun birtakım gayrı meşru yapılanmalar tarafından doldurulmasıyla sonuçlanacaktır.
    bundan da tüm bireyler zarar görecektir. zayıf bir devlet, toplumun içindeki bazı çıkar çevrelerinin etkisi altında kalacak ve yine toplumun geneli bundan zarar görecektir.
    ···
  4. 29.
    0
    baştan beri incelediğimiz konular, bir toplumun güvenli, huzurlu, müreffeh bir hayat sürebilmesi için, mutlaka güçlü bir devletin koruması ve denetimi altında yaşaması gerektiğini göstermektedir. devletin ortadan kaldırılmasını savunan anarşizm çok büyük bir yanılgıdır. "en iyi devlet, en az yöneten devlettir" diyen 19. yüzyıl liberalizmi de yanılmıştır ve devlet müdahalesinin gerekliliğini kavrayamamıştır.
    ···
  5. 30.
    0
    özetle, bir ülkenin refahı için ekonominin devlet tarafından denetlenmesi, yasalarla düzenlenmesi, kimi zaman da doğrudan devletin müdahalesi ile yönlendirilmesi zorunludur. devletin bunları yapabilmesi için de elbette güçlü olması gerekmektedir.
    ···
  6. 31.
    0
    devletin başta altyapı yatırımları olmak üzere ekonominin bazı alanlarına el atması zorunludur. ayrıca özel sektör için karlı olmayan, ama toplumun genel refahı açısından gerekli olan bazı hizmetlerin yerine getirilmesi için de yine devletin müdahalesi zorunludur.

    (örneğin posta hizmeti dünyanın hiçbir ülkesinde karlı değildir, ama toplumun yararı için devlet tarafından yürütülür.) aynı şekilde bir ülkenin stratejik güvenliğini ilgilendiren ekonomik meselelerin de devlet tarafından düzenlenmesi gerekmektedir.
    ···
  7. 32.
    0
    bugün için de geçerli olan ekonomik model, özel sektörün lokomotif görevi gördüğü, ama devletin denetimi ve yönlendirmesi ile işleyecek bir ekonomik modeldir.
    ···
  8. 33.
    0
    prezervetif
    ···
  9. 34.
    0
    toplumun refahı ile ilgili ikinci önemli konu ise eğitimdir. eğitim de yine sağlık gibi kısmen özel sektör tarafından üstlenilebilir, ama bu durumda yine özel sektörün kar talebini karşılayamayacak olan yoksul kesimler eğitim imkanından yoksun kalacaktır.
    ···
  10. 35.
    0
    kar amaçlı hiçbir özel kurum, ilkokul çocuklarını salgın hastalıklardan korumak için yurt çapında aşı kampanyası düzenlemez ya da ülkenin ücra köşelerine sağlık hizmeti zütürmez.
    ···
  11. 36.
    0
    ancak bir noktaya dikkat etmek gerekir: özel sektör her zaman için kar amacını güder. dolayısıyla özel sektörün tüm bir toplumun sağlık sorununa çözüm getirmesi imkansızdır. fakir insanlar hiçbir zaman özel hastahanelerden yararlanamazlar ve mutlaka devletin kurduğu ve kendilerine yardımda bulunacak hastahanelere ihtiyaç duyarlar. dahası, aşı kampanyaları, toplu sağlık taramaları gibi toplumsal hizmetleri gerçekleştirecek olan yegane otorite de devlettir
    ···
  12. 37.
    0
    devletin ne kadar zorunlu bir kurum olduğu da bu noktada açıkça ortaya çıkar. çünkü bir ülkeyi ayakta tutacak olan yegane kurum devlettir. ülkenin milli güvenliğinden sorumlu olan yegane otorite odur. milli savunma için ordu oluşturan, bu orduyu ayakta tutan ve güçlendiren kurum devlettir. elbette hiçbir özel sektör kuruluşu ya da sivil toplum örgütü kesinlikle böyle bir rol oynayamaz.
    ···
  13. 38.
    0
    eğer düşman bir ülke kendi yaşadığı ülkeyi işgal ederse, kendisi, şirketi ve ailesi de bundan büyük zarar görecektir. o, içinde yaşadığı ülkenin bir ferdidir ve mutlaka ülkesinin gücüne ve bağımsızlığına taraftar olmak zorundadır.
    ···
  14. 39.
    0
    dünyanın bu şekilde, yani ülkeler arası siyasi dengeler üzerine kurulu oluşu, her insanı da içinde yaşadığı ülkenin çıkarlarına göre düşünmeye mecbur kılar. hiç kimse, "tek önemli olan ben, şirketim ve ailemdir, gerisi önemli değil" diyemez, çünkü ailesinin ve kendisinin geleceği, içinde yaşadığı ülkenin geleceğine bağlıdır.
    ···
  15. 40.
    0
    dünya üzerindeki siyasi rekabet ve çatışmalar da yine millet esası üzerinde gelişir. aynı durum siyasetin bir uzantısı sayılan savaş için de geçerlidir. almanya, alman milleti'ni dünyaya hakim kılmak rüyasıyla ii. dünya savaşı'nı başlatmıştır. türkiye ile yunanistan arasındaki siyasi dengeler, iki milletin ulusal çıkarlarına göre şekillenmektedir.
    ···
  16. 41.
    0
    üzerinde yaşadığımız dünyada, insanlar belirli topluluklara üyedirler. bunların en temeli ailedir. sonra, genelde çok daha zayıf olmak üzere, komşuluk, aşiret, hemşerilik, etnik köken gibi bağlar gelir. ancak tüm bu kimliklerin, özellikle siyasi yönden en önemli olanı milli kimliktir. bir diğer deyişle insanın hangi milletten olduğu sorusudur. çünkü dünya üzerindeki siyasi otoriteler (devletler) millet esasına göre birbirlerinden ayrılırlar. almanya alman milleti'nin ülkesidir. fransa fransızlar'ındır. türkiye ise türk milleti'nin yurdudur.
    ···
  17. 42.
    0
    anarşizmin çok büyük bir yanılgı olduğunu böylece belirttikten sonra, şimdi devletin gerekliliğini farklı yönlerden inceleyelim.
    ···
  18. 43.
    0
    fransız devrimi'nde, özellikle de devrimin "terör dönemi" olarak bilinen evresinde, on binlerce insan idam edilmiş, devrimin robespierre gibi en ateşli öncüleri de dahil olmak üzere çok sayıda insan giyotine gönderilmiştir. devrimin ardından fransa on beş yılı aşkın bir süre huzura kavuşamamıştır. düzen ve emniyetin tekrar sağlanması ise, devrim döneminin sona ermesi ve napoleon'un mutlak iktidarının kurulmasıyla, yani devletin yeniden tesisiyle mümkün olmuştur. tarihin her döneminde tablo aynıdır. devlet aleyhinde yapılan her türlü "devrim", devrimcilerin işe başlarken ortaya attıkları süslü sloganların aksine, mutlaka kan, acı ve gözyaşı getirmiştir.
    ···
  19. 44.
    0
    ancak tarih, anarşizmin tamamen yanlış bir felsefe olduğunu sayısız örnekle ispatlamaktadır. anarşistler devletin ortadan kalkmasının barış ve huzur getireceğini öne sürmüşlerdir. oysa siyasi tarihe bakıldığında, devlet otoritesinin ortadan kalktığı her dönemin son derece kanlı bir kaos ortamı olduğu görülür.

    ortaçağ boyunca siyasi otoritenin ortadan kalktığı dönemler, hep yağma, talan ve katliam dönemleri olmuştur. anarşizmin çıkış noktası sayılabilecek olan fransız devrimi, tarihin en kanlı siyasi hareketlerinden biridir.
    ···
  20. 45.
    0
    böyle bir toplum ise kaçınılmaz olarak orman kanunlarının hakim olduğu bir "sürü"ye dönüşecektir. i̇nsanların huzurlarının, mallarının, canlarının ve ırzlarının hiçbir güvencesinin kalmayacağı bu sürü, gerçekte bir "insan toplumu"ndan ziyade, hayvan topluluğu gibi yaşayacaktır.

    ilginç olan ise, bu sonucun anarşistlerin felsefelerine zaten birebir uyuyor olmasıdır. çünkü anarşistler de aynen marksistler gibi darwin'in ortaya attığı "insanın evrimi" masalına inanmakta ve dolayısıyla insanı "gelişmiş bir hayvan türü" olarak kabul etmektedirler.
    ···