-
1.
+2 -1Birkaç saat sonra yetiştiğim evde olacaktım. Arabayı süren karıma daha fazla hız yapması için yalvarabilirdim hatta. Babaannemin kurabiyelerini ve dedemin elinden düşürmediği bahçe makasını değil, babaannemin maaşını sayışını dedemin de çişini tutamadığı için halıya idrar damlatmasını hatırlıyordum. Her ikisi de bayramda ziyaret edilengillerden olmuştu artık.
Karımın bana sinirli bakışları nedense annemin geçen haftaki cenazesini anımsatıyor. Birkaç saat sonra köydeki köşkte buluşacağım dayımla cenazede de karşılaştım. Ve beni kenara çekip basit birkaç cümle kurdu. Dedi ki “ Annen öldü kurtuldu oğlum.” Ölümün kurtuluş gibi gözüktüğü yerlere hiç alışamadım.
Karım araba sürmeyi benden öğrendi ama henüz iyi bir şoför sayılmaz. Setlerde yavaşlaması gerektiğini henüz öğrenmediğinden çok sarsıntılı bir yolculuk geçiriyoruz. Sanki bir uçaktaymışım hissini bana aratmadığı için kendisine çok teşekkür etmekteyim. Zira bu kadar sık yolculuk yapan birisi olarak uçak bileti fiyatlarına memur maaşımın yetmeyeceğini kestirebiliyorum.
Demin geçtiğimiz dinlenme tesisi ise, babaannem ve dedemin yanına giderken babamın bana sürekli köfte ısmarladığı tesis. Karımın koluna tutunup onu durdurmak istiyorum ama konuşamadığım için ne yapmak istediğimi anlamıyor. Çaresizce gözlerine bakıyorum. Aynı durumu annemin cenazesinde de yaşamıştım. Birkaç saat sonra görmeyeceğim dayım bana gelip “ Köydeki köşkü de satmayı düşünüyoruz veraset işlemlerini hallet de yapalım şu işi he yeğenim” demişti. Çaresizce gözlerine bakıp “ Dayı cenazedeyiz” demek istedim ama o beni anlamadı. Halbuki küçüklüğümde kendisiyle çok iyi bir iletişimimiz vardı. Ben onun çocuklarından dayak yerdim o da buna karşılık çocuklarını döverdi. Babamı dayak yiyemeyeceğim yaşlarda kaybettiğimden bu görevi o üstlenirdi
-
2.
0okumayın beyler çok korktum şu an
-
3.
+1Tesisi geçtikten sonra karımın koluna tutunmayı bıraktım. O da bana dönüp “ Konuş artık be Selim” dedi. isteyerek konuşmadığımı sanar gibi bir hali vardı. Yolculuğumuzun yavaş yavaş sonuna gelirken benim elimdeki sturbucks kutusu hala sıcaktı. Aldıkları parayı hak ediyorlar.Tümünü Göster
Köye giriş yaptığımızda köyün haşeri çocuklarının arabanın üstüne atlamasını beklerdim. Çünkü ben küçükken köyde oynar ve böyle yapardım. Ama köyün çocukları ortalıkta yoktu. Kanal boyunun kenarından ellerini zütüne bağlamış halde yürüyen amca da yoktu bu sefer. Belki öldü 15 yaşımdan beri köye ilk kez geliyorum bir şeylerin değişmesi şaşırtıcı olmasa gerekti.
Karım köyün içini tam bilmediğinden arabayı sağa çekip dışarı çıktı. Onu görünce ben de dışarı çıkıp şoför koltuğuna geçtim. Araba sürme dersimiz buraya kadardı. Arabayı kontrolüme aldığımda biraz daha rahatladım. En azından beni bekleyen küçük dayımın gerginliğini biraz olsun unuttum. Son bir haftadır en mutlu anımdaydım. Direksiyon başındaydım. Arabayı alıp doğruca köşke sürdüm. Sokaklar bomboş bırakılmış çöpler bile boşaltılmıştı. Bu kadar turtistlik bir köyün bu kadar boş olması şaşırtıcıydı işte.
Küçük dayım bizi kapıda karşıladı, karısı yemek yapmış hep beraber sofraya oturduk. Sofrada bana hala konuşup konuşamadığımı sordu. Benim yerime cevap vermesi için Yelda’yı dürttüm. Yelda hala konuşamadığımı dayıma söyledikten sonra tabağındaki köfteleri ikiye bölmeye devam etti. Bütün parçaları küçük yapmadan yiyemiyor.
Dayım sazı eline alıp konuşmaya devam etti. Abisi yani büyük dayım köşke bir yazlıkçı müşteri bulmuş çok da iyi para veriyorlarmış. Eğer imza atarsam hemen benim payıma yüz elli bin lira para düşecekmiş. Yelda pek ilgilenmiyor gibi görünse de böldüğü köfteleri birbirine karıştırarak heyecanını belli etmişti. Fiyata ben de razıydım. Ama bu köşkü satmak istemiyordum. Sofranın az ilerisinde bir tuvalet aynası gözüme ilişti. Annemle dedem kavga ederken sürekli annem o aynanın önünde oturur sakinleşmek için saçlarını tarardı. Kavga sebepleri de genellikle annemin meşrepliği olurdu.
Dayım konuşmasının devamında müşterilerin biraz sonra muhtarla birlikte geleceğini söyledi. Söylediğine göre müşteriler almancıymış. Aslında isviçre’de çalışıyorlarmış ama dayım Avrupa'da çalışan herkese almancı der. Zaten isviçreci çok hoş durmuyor ağızda. Ama anlamadığım muhtarın tüm bunlarla ilişkisiydi. Neden bizim eve talip çıktığında müşterileri muhtar getirsin ki? -
4.
0Karıma'dan sonrasını okumadım
-
5.
0okumayın cin çarptı elle tenzül bi milakeyn mi kessün ileyk
-
6.
0Yemeklerden sonra evi biraz dolaşmaya başladım müşteriler gelene kadar hasret gidermek istiyordum. Konuşamadığım için yerime konuşan vekilim karım evi satma konusunda adıma da konuşmuştu. Hatta annemin cenazesinde bu konu ortaya atıldığında annemden çok köşk konuşulmuştu. Ben susmuştum.
-
7.
0Köşkün salonuna girdim. Hala halıya sinmiş o sevmediğim sidik kokusu burnuma geliyordu. Artık pgibolojik olduğunu düşünüyordum. Çünkü yıllardır bu halıya kimsenin idrarı damlamadığına göre koku nasıl bu kadar taze olabilirdi. Koku yüzünden salondan hemen çıkıp annemin arka oda dediği kilere benzeyen odaya girdim. Üst üste yığılmış çuvallar ve kenara gelişi güzel atılmış kokuşmuş minderler vardı. Ama bayat yün kokusunu çocukluğumdan beri severdim. O yüzden odada biraz kalmayı tercih ettim.
-
8.
0Küçükken gücüm yetmediği için veya kızarlar diye korktuğum için çuvalları açıp içine hiç bakamamıştım. Şimdi önümde duran tek engel geçmişin hala yapamazsın deyişi dışında bir şey değildi. Bir çuvalı indirip cebimdeki sustayla ağzını açtım. Çuval pirinç doluydu. Eski pirinçler, bunca pirinçle dedemler napmıştı acaba? Babaannemin her şeyi stoklama huyu vardı ve kendisine bir ömür yetecekten fazla pirinç depolamıştı anlaşılan.
-
9.
0Sustayı katlayıp tekrar cebime koydum. Tam odadan çıkacakken o his yine geldi. Arabayı sürerkenki his. Bu ev artık benimdi ve o çuvalı istediğim gibi tekmeleyebilirdim. En azından birkaç saat içinde bunu yapmalıydım yoksa içindeki her şeyin üçte biri artık benim olmaktan çıkacaktı. Acaba pirinç çuvalı benim üçte birlik kısmıma mı denk geliyordu. Çuvalı tekmelersem dayımlar bana kızar mıydı. Aman neyse ne deyip tekmelemeye başladım. O sırada içeriye muhtar ve yanında orta yaştan biraz yaşlı olan karı koca içeriye girdi. Muhtar gelmiş ve evi tanıtmaya başlamıştı. Beni ise pirinç çuvalını tekmelerken yakalamışlardı.Tümünü Göster
Açıklamam vardı ama bunu söyleyemezdim. Muhtar bana kızgın bir ifadeyle bakıyordu sanki. Küçükken de bunu dedem yapardı. Yaramazlık sayılmayacak derecede saçma yaramazlıklarım olduğunda kızmak yerine kızmakmış gibi olan bakışları tercih ederdi. Muhtar kapıyı hemen kapattıktan sonra dışardan “ O adam kim? Pirinçleri niye tekmeliyor?” diye bir soru sordu kadın. Olaya hemen dayım atladı. Dayım daha odaya giremeden muhtar kapıyı kapatmış olacak ki onu görmemiştim. “ O bizim yeğen meczup biraz” dedi.
Hiç utanmadan aralarına çıkıp size ne demek istedim. Ama bunu yapamadım. Hemen çuvalı yerine kaldırıp yere dökülen pirinçleri topladıktan sonra kapının önünden gitmelerini bekledim ki dışarı çıkabileyim. Ama benden önce dayım içeriye girerek napıyorsun sen diye beni azarlamaya başladı. Sanki köşkün içinde biz de satılıktık da bu yüzden bir arıza gösterisi yapmamalıymışız gibi davranıyordu dayım. Daha sonra içeriye Yelda girdi, ne olduğunu sordu. Dayım da ona pirinçleri tekmelediğimi söyledi. Yelda bu yaptığımın yanlış olduğunu ve bir daha tekrarlarsam boşanacağını söyledi. Nimete tekme atan bir adamla bir ömür geçmezmiş.
Ben yüzüm kızararak odadan çıktım, koridorda diğer odadan yani yatakodasından çıkan muhtar ve müşterilerle karşılaştım. Muhtar beni evin sahiplerinden birisi olarak çiftlere tanıttı. Tokalaştıktan sonra benden bir şey söylememi bekler bakışlarla suratıma dikilmişlerdi. Ağzımı büzerek onlara durumun sandıklarından kötü olduğunu ama bir sorun olmadığını hissettirmeye çalıştım. Onlar da peki deyip tutmakta oldukları ellerimi bıraktılar. Kadının eli çok soğuktu, erkeğinki ise sıcak. Belki kadının eli soğuk olduğu için erkeğin eli bana sıcak gelmişti. Ya da tam tersi, bunu düşünmek beni çıldırttı. Ama orada çıldıramazdım, satılık olmaya devam etmeliydim bu yüzden gülümsedim.
Dayım ve karım arkamdan geldi. Dayım elini omzuma atarak “ Siz onun kusuruna bakmayın annesi yeni vefat etti o günden beri konuşmuyor biraz duygusaldır” dedi. Zaten muhattaplarının kendisi olduğunu ekleyerek konuşmasını bitirdi. Ama konuşamadığım için muhattap alınmamak beni üzdü. Üzdüğü için zaten konuşamıyorum. Bu durumda beni daha çok üzdü ama yine de gülümsedim onlara.
Karım da dayımın bu söylemi üzerine “ Konuşamıyor ama ben karısıyım onun yerine söz hakkına sahibim, satış konusunda bir diğer muhattabınız da benim” dedi. Karımın megaloman olduğunu yakın zaman önce öğrenmiştim. Beraber gittiğimiz bir tatilde. Otel resepsiyonu bavulları kendimizin taşıması gerektiğini söylemişti. Karım da hayır görevli istiyoruz diye diretmişti. Halbuki alt tarafı 5 kiloluk iki valiz getirmiştik. ikisini de ben taşıyabilirdim, ama bir sene boyunca hiçbir iş yapmamak için çalıştığımızı ve artık bunu hak ettiğimizi söylemişti. -
10.
0devamkee