1. 51.
    0
    panpa o efsaneleri çok okurdum ben nerden buluyorsun
    ···
  2. 52.
    0
    1980’lerin başlarında, Amerika Birleşik Devletleri, Kentucky Eyaletinde küçük bir kasabada yaşayan 14-15 yaşlarındaki dört kız arkadaş bir gece içlerinden birinin evinde kalacaklardı. Carol’un anne ve babası o gece evde olmayacakları için dört kızın kendi evlerinde gelip küçük ve masum bir parti vermelerine izin vermişlerdi. Akşam üzeri tüm kızlar ailelerinden izin alarak Carol’un evine geldiler. Kızın anne-babası çocuklara dikkatli olmalarını, başka kimseyi eve almamalarını, dışarıya da çıkmamalarını tembih ettiler ve dört kızı baş başa bırakarak evden ayrıldılar.
    ···
  3. 53.
    0
    Kızlar birkaç saat boyunca müzik dinleyip dans ettiler, ardından TV’de bir korku filmi izleyerek gerildiler ve sıra şöminenin önünde oturup birbirlerine ürkütücü öyküler anlatmaya geldi. Hem korkuyor hem de eğleniyorlardı. Ancak konu birkaç gün önce ölen bir adama geldiğinde hepsi de fazlasıyla gerilmişlerdi. Leonard adındaki yaşlı ve huysuz adam tek başına yaşadığı evinde ölü bulunmuş ve çok az insanın katıldığı cenaze törenini ardından toprağa verilmişti.
    ···
  4. 54.
    0
    Yaşlı Leonard hakkında yaşarken de her zaman tuhaf öyküler anlatılırdı ve geçimsiz biri olduğu için kasabada pek sevilmezdi. Kızlardan biri okulda dolaşan son söylentiyi anlattı: güya Leonard alelacele gömülmüş ve aslında ölmemiş, mezardan çıkmak için toprağı kazmaya çalışıyor ve arada çığlıklar atıyormuş.
    ···
  5. 55.
    0
    Kızlar bu ürkünç söylenti karşısında korkuyla titremeye başlamışlardı, sadece Carol etkilenmemiş gibiydi: “Bunlar saçmalık, adam tabi ki sahiden ölmüştür ve mezardan çıkmaya filan da çalışmıyordur!” sıkı bir tartışma başladı aralarında. Üç kız Carol’un bu olaydan kendileri gibi etkilenmemiş olmasına dayanamıyorlardı. Sonunda işi iddialaşmaya dek zütürdüler. Şayet Carol şimdi tek başına mezarlığa gider ve geri dönerse gerçekten de korkmadığını anlayacaklardı. Ama gerçekten gittiğini ispat etmek için de bir sopayı tam Leonard’ın mezarının üzerindeki toprağa saplaması gerekiyordu. Ertesi sabah diğerleri hep birlikte mezara gidip sopayı görürlerse Carol’a inanacaklardı.
    ···
  6. 56.
    0
    Carol bu iddiayı hiç tereddüt etmeden kabul etti. Zavallı bir yaşlı adamın cesedinden ve mezarından korkmadığını arkadaşlarına ispat etmeye o kadar kararlıydı ki anne ve babasının tembihlerini çoktan unutmuştu bile. Cesur genç kız “Bir saate kalmaz dönerim, ben gelene dek merakla beklersiniz artık..” dedi ve mantosunu kapıp koşar adımlarla evden çıktı. Arkadaşları Carol’un dönmesini sabırsızlıkla bekliyorlardı, ancak bir saat geçtikten sonra kız hala dönmeyince önce endişelenmeye, sonra da korkmaya başladılar. Sabahın dördüne kadar pencere önünde sabırsızlıkla kızın geri gelmesini beklediler.
    ···
  7. 57.
    0
    Ya Carol’un başına bir şey geldiyse bunu ailelerine nasıl anlatacaklardı? Ancak yabana atmadıkları önemli bir olasılık da Carol’un kendileriyle dalga geçmesiydi. Şimdi dışarıda bir yerde saklanmış da olabilirdi. Bütün bu olasılıklarla gergin ve uykusuz gecenin ardından sabahı ettiler. Carol’un anne ve babası eve döndüğünde kızlar telaşla gece olanları anlattılar. Şaşkınlığa uğrayan ve iyice endişelenen ebeveynler önce polisi aradı ve derhal mezarlığa doğru yola koyuldu. Kızlarının başına ne geldiğini ancak Leonard’ın mezarına ulaştıklarında anladılar.
    ···
  8. 58.
    0
    Carol korkuyla kocaman açılmış gözleriyle mezarın yanı başında yatıyordu. Ölümün katılığı sabah ayazıyla birleşerek tüm vücudunu sarmıştı. Mantosunun eteğine delip geçen sivri uçlu bir sopa mezara saplanmıştı. Kız, arkadaşlarına mezara geldiğini ispat etmek istemiş, ancak karanlıkla kendi mantosunu delerek sopayı toprağa sapladığını fark edememişti. Ayağa kalmak istediğinde de mezardan çıkan bir elin kendisini çektiğini sanmış ve bu korku kalbinin durmasına yol açmıştı!
    ···
  9. 59.
    0
    reserved
    ···
  10. 60.
    0
    ahhahahao ha
    ···
  11. 61.
    0
    1900'lerin başında ingiltere’de yaşayan dul bir kadın ve yetişkin kızı uzun ve yorucu bir Güneydoğu Asya tatilinden dönüş yolunda son durakları olan Manş Denizi kenarındaki küçük Fransız kenti Trouville’ye sabahın erken saatlerinde ulaşmışlardı. Buradaki bir otelde gün boyunca dinlenip ertesi gün kendilerini ingiltere’ye zütürecek olan gemiye bineceklerdi. Üç hafta süren yolculuk özellikle anne için son derece yorucu ve yıpratıcı geçmişti, kadın kahvaltı etmeden kendisi için ayrılan odaya gidip yatacağını söyledi. Genç kız da çok yorgun olduğundan annesini odasına yerleştirdikten sonra yemek salonunda kahvaltısını edip kendi odasına çekildi ve hemen derin bir uykuya daldı.
    ···
  12. 62.
    0
    Genç kız uyandığında havanın karardığını fark etti. Seyahatlerinin yoğun temposu nedeniyle o kadar yorgun düşmüştü ki saatler boyunca hiç kıpırdamadan uyumuştu. ilk aklına gelen annesi oldu, hemen sabahlığını giyinip yandaki odaya girdi. Ancak oda boştu. Yatak yapılmıştı ve annesine ait hiçbir eşya ortalıkta gözükmüyordu. Üstelik bazı mobilyalar ve hatta duvar kağıtları bile sabahın erken saatinde gördüklerinden farklı gibiydi. Yanlış odaya girmiş olduğuna karar verdi ancak dışarı çıktığında koridorun bu yönünde sadece iki oda olduğunu fark etti. kendi odası ve annesini yerleştirdiğinden emin olduğu bu oda
    ···
  13. 63.
    0
    Şaşkınlık ve panik içinde resepsiyona inen kız görevliye yaklaştı:
    “Annemin nerede olduğunu söyleyebilir misiniz?”
    “iyi akşamlar matmazel, anlayamadım sorunuzu?”
    “Annem diyorum, sabah erkenden birlikte geldiğim kadın, odasında yok da..”
    “Ama matmazel, siz sabah otele yalnız geldiniz..”
    ···
  14. 64.
    0
    enç kız öfke ve heyecandan titremeye başlamıştı. Sesini yükselterek görevliyi azarladı:
    “Dalga mı geçiyorsunuz? Sabah annemle geldim ben, trenden indik ve taksiyle otelinize geldik, iki kişilik rezervasyonumuz vardı, yan yana iki oda verdiniz, 305 ve 306, annem odasına çekildi, ben kahvaltı ettikten sonra yattım. Şimdi annemin kaldığı odaya giriyorum ama kimse yok..”
    ···
  15. 65.
    0
    Matmazel gerçekten de iki oda ayırtmıştınız ancak sabah tek başınıza geldiniz ve biz de sizi 305’e yerleştirdik. Anneniz ya da herhangi birisi yoktu yanınızda.”
    “Aman Tanrım. Ben deli değilim ya! Annem nerede? Sabah bavullarımızı taşıyan komi nerede? Eminim O anımsar annemi!... ”
    ···
  16. 66.
    0
    Genç kız deli gibi oradan oraya koşturdu, otel personelinden kimi yakalasa aynı yanıtı aldı, sonunda sabahki komiyi gördüğünde bir sevinç çığlığıyla çocuğun üzerine atıldı ve annesini anımsayıp anımsamadığını sordu, ancak aldığı yanıt umduğu gibi değildi:
    “Özür dilerim matmazel, ben sadece sizin bavullarınızı taşıdım, yanınızda başka kimse yoktu..”
    ···
  17. 67.
    0
    Otel yönetimi de nazik bir dille kıza bu konuda yardımcı olamayacaklarını söyleyince kız polis çağırmalarını söyledi. Bir süre sonra gelen iki polis kızın ve personelin ifadesini aldı. Ancak tavırlarından kıza inanmadıkları belli oluyordu. işin gerçeği polisler “Bu kadar adam neden yalan söylesin? Herhalde kızın pgibolojik problemleri var..” diye düşünüyorlardı.
    Kız çaresizce ertesi gün kalkan gemiye binerek ingiltere’ye döndü. Evine ulaştığında bir olasılıkla annesinin bir yolunu bulup dönmüş olacağını umuyordu ancak ev haftalar önce bıraktıkları gibiydi: bomboş.
    ···
  18. 68.
    0
    inananı gibsinler
    ···
  19. 69.
    0
    bi bitmediniz amk
    ···
  20. 70.
    0
    reserved
    ···