/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
  1. 1.
    +18 -2
    ** Önsöz: uzun soluklu bir hikaye olacak, -kopyala - yapıştır tarzı bir değil özgün bir hikaye olacak. hikayeyi gösterilen ilgiye göre değil, sizlerin okumasını ve yorumlarınızı merak ettiğim için yazıyorum. benim için 2-3 kişinin okuması bile yeterli...

    her şey 7 mart 2016 tarihinde başladı. yorgun bir günün ardından her zaman ki gibi evime döndüm ve ardından sözlüğe girip başlıkları okudum ve televizyonu açtım. haberlerde ilgi çekici pek şey yoktu ve en iyi fikir uyuyup istirahat etmekti.

    evde tek başıma yaşadığımdan dolayı her gece yatmadan önce kapının kilidini, ocağı vb. kontrol ederim. tüm kontrolleri tamamladıktan sonra yatağıma doğru ilerledim, yorgun vücudumu, bilgilerle dolu beynimi dinlendirmek için uykuya geçtim, uyku için biraz erkendi ama dinlenmem gerekiyordu.

    yaklaşık 4 saat sonra saat gece 03:10 sularında irkilerek uyandım. kulağımda dinmeyen bir çan sesi vardı. kapıya doğru ilerlemek istiyordum ama bir türlü kalkmak içimden gelmiyordu. kalktım ve biraz odama bakındım, kalbimin atış sesi kulaklarıma gelecek kadar şiddetliydi. cesaretimi topladım ve kapıyı açtım. koridor uzun ve karanlıktı, gecenin sessizliğiyle karşı karşıyaydım, duyduğum tek şey rüyanın harareti nedeniyle kalbimin hızlı atışıydı.
    ···
  2. 2.
    +4
    yavaş adımlarla koridorda ilerlemeye başladım, aklımdan ne geçtiğini, amacımın ne olduğunu ve neden evi dolaşma hissiyatı içinde olduğumu bilemeyecek kadar kafam karışıktı. gördüğüm rüyanın bile ne olduğunu hatta neden uyandığımı bile bilmiyordum. sadece içgüdüsel olarak o an ki korkumun ve heyecanımın karıştığı duygularımın beni yönlendirmesiyle evin içini dolaştım, evde kimse yoktu ve kapı hâlâ kitliydi.

    saate baktığımda 03:18'i gösteriyordu ve yarın beni yine yoğun bir iş günü bekliyordu bu yüzden uyumak en doğru karar olacaktı. yatağıma geçtiğimde rüyayı hatırlamaya çalıştım ama hiçbir şey hatırlamıyordum. büyük olasılıkla rüya görmemiştim ve yorgunluğumun vermiş olduğu hararet yüzünden irkilerek uyanmıştım.
    ···
  3. 3.
    +6
    alarmımın sesiyle uyandım, elimi yüzümü yıkadım, üstümü giyindim ama hala aklım gece yaşadıklarımdaydı, belkide gece yaşadığımı sandığım şeyler rüyamda gerçekleşmişti, o an hakkında bile pek bir şey hatırlayamıyordum. iş yerime doğru ilerliyordum, çok dalgındım ve üzerime hızla bir kamyon geliyordu son anda yaptığı korna ile irkilerek kendime geldim ve ani bi sıçrayışla kendimi son anda kurtardım.

    kamyonun arkasından hakaretler ederek plakasına baktım, fotoğrafını çektim ve şikayet edecektim - her zaman dediğim ama hiç bir zaman yapmadığım bir şey - iş yerime doğru ilerledim ve vardım. biriken işlerle uğraştım ve bilgisayara yönelip rüyalar hakkında düzenli ve kapsamlı bir araştırma yaptım.

    bugün işimden çok rüyaları araştırmıştım ve eve bu sefer dün gibi yorgun gelmemiştim. eve geçtim ve kafamı dağıtmak için biraz oyun oynadım ve çerez alıp milli maçı izledim. maç bittikten sonra saatin 00:45 olduğunu fark ettim, artık yatma vaktinin geldiğini gördüm, saatimi 07:40'a ayarladım ve yatağa uzandığım gibi uyudum.

    saat 06:10 civarı alarmın sesiyle uyandım fakat telefonuma baktığımda alarm çalmıyordu. nasıl olabilir ki? alarmın yankısı hala kulağımda? bir anda kafamda şimşekler çaktı ve sabah bana çarpmak üzere olan kamyonun plakasını hatırlamaya çalıştım, hatırlayamadım. neyse ki fotoğrafını çekmiştim. fotoğrafı açtığımda üzerimden kaynar sular döküldü ve uykulu olan gözlerim bir anda fal taşı gibi açıldı.
    ···
  4. 4.
    +5
    taşlar tek tek yerlerine oturmaya başladı. aklımda ki tüm sorular bir anda cevap buldu. ama bunun olabilmesi neredeyse imkansızdı. fotoğrafı çekerken nasıl olur da fark etmezdim? çektiğim fotoğrafta kamyonun bir şoförü yok ve aynı zamanda kamyonun arkasında bir numara yazıyordu.

    bir telefon numarası değil aynı bir kod gibi, nasıl olur ki bir kamyon şoförü kamyonun arkasına kod yazsın? ama kamyonda bir şoför bulunmuyordu? bu kamyon rüyamda gördüğüm kamyonla aynı kamyondu ve plakasına kadar aynıydı ve rüyamda beni eziyordu. ezildikten sonra neler olduğunu hatırlamıyorum ama beni alarm sesiyle uyandıran şeyin az önce görmüş olduğum bir rüya ile bağlantısı olduğunu tahmin ediyordum. saat nede olsa normal uyanma vaktime yakındı. bu nedenle uyumanın bir anlamı yoktu kalktım ve kendime kahvaltı hazırlamaya koyuldum.

    10-15 dakika sonra telefonumun alarmı çalmaya başladı. telefonumu elime aldığımda çekmiş olduğum kamyonun resmi telefonun duvar kağıdı olmuştu.
    ···
  5. 5.
    +2
    okuyan dostlarıma bilgilendirme;
    internetimle ilgili bir sorun var geceye doğru devam...
    ···
  6. 6.
    +5
    *geri döndüm*

    uykulu bir şekilde telefonu açtığımda duvar kağıdımda her zaman kullandığım Türk bayrağı vardı fakat şimdi böyle bir manzarayla karşılaştım. nasıl olur? birileri telefonu mu mu ele geçirdi? imkansız...

    biri benimle fena bir şekilde dalga geçiyor olsa gerek... yada gerçekten başıma bela almış olabilirim. bunu da göz ardı ederek işe yetişmek için kahvaltımı hazırladım, yedim ve iş yerine doğru yol aldım. yolda telefonum çaldı, yabancı bir ülkeden aranıyordu. tereddüt ettim, tam cevaplaya tıkladığımda arayan kişi aramayı kesti. yanlış numara yada dolandırıcılardır diye yoluma devam ettim.

    iş yerine vardım ve her zaman ki gibi bilgisayarımdaki işlerimi yapmak üzere masama kuruldum ve kahvemden yudumlamaya başladım, aynı zamanda son 2 günde yaşadığım tuhaf şeyleride aklımdan geçirmeye başladım, ne alaka? ne kadar saçma kesin saçma sapan batıl inançlarım yüzünden hurafeler kurarak dibi olmayan salak saçma şeylere kafa yorduğumu düşünerek kendimi bu gerçeğe inandırıp işime odaklandım.

    işlerimi bitirdim ve yaşadığım saçmalıkları unutarak rutin hayatıma devam etmek üzere yine evime gittim ama bir terslik vardı...
    ···
  7. 7.
    +4
    dostlarım, 1-2 kişi dahi olsa yaşam belirtisi gösterirse sevinirim, hiç değilse 1-2 kişi olsun. boşluğa yazmak istemiyorum...
    ···
  8. 8.
    +3
    anlaşılan yalnızız, bi kahve koyayım 15 dakikaya devam...
    ···
  9. 9.
    +6
    evimin bulunduğu apartmana girdim ve evimin bulunduğu kata doğru merdivenleri aheste aheste çıkmaya başladım. daire kapısına anahtarı yerleştirdiğim gibi beynimde inanılmaz bir sarsıntı hissettim ve 3 saniye içinde hayatım gözümün önünden siyah beyaz film şeridi misali geçti ve ardından inanılmaz bir ferahlık ve göz karartısı, vücudumda bitkinlik beni yere yığdı.

    bir süre sonra uyandım ve gözümü araladığımda kapımın kırık dökük, merdivenlerin yarısının yıkıldığını komşu daire kapılarının önündeki ayakkabıların yırtık, tozlu ve anahtarın kapıda olmadığını fark ettim. bilincim bi anda yerine geldi ve olanları sorgulamaya ve o an ki mekandaki değişimin şaşkınlığını atmaya ve nerede olduğumu sorgulamaya başladım, burası... burası benim evim olamaz...
    ···
  10. 10.
    +7
    artık gerçekten büyük bi belanın içine saplandığım kanısına vardım ve aşağıya nasıl ineceğimi düşünmeye başladım. merdivenin yarısı yıkılmış ve 7. kattayım. kalan yarısıyla inmeye kalkışsam büyük ihtimalle kalan merdiven kalıntıların çöküşüyle bende yere çakılacaktım.

    bir an önce bu döküntüden kurtulmam gerektiğini düşünürken, nasıl olur soruları da kafamı tırmalıyordu aynı zamanda. üst katları kontrol etmek için merdivenleri adımlamaya başladım, ne hikmetse üst katların merdivenleri alt katlara göre yıkık olmasına rağmen sağlamdı. tüm katları inceleyerek en üst kata çıkıp terastan dışarıya bakmaktı asıl amacım.
    ···
  11. 11.
    +3
    merdivenleri düzenli bir şekilde, kırmadan dökmeden çıktıktan sonra terasın bulunduğu kata ulaştım. normalde terasın kapısı kilitli olur ve demir olduğu içinde kırılamazdı ama apartmanın durumunu böyle gördükten sonra kapının açık yada paslanmış olacağını varsayarak çıktım terasa.

    tahmin ettiğim üzere kapı paslanmıştı, hafif tekmelerle geçebileceğim büyüklükte bir delik açtım ve terasa çıktım. dışarıda inanılmaz kötü bir koku vardı. kolumu burnuma tutarak terasın en köşesine doğru ilerledim ve gördüklerime inanamadım.

    her yer yıkılmış, harabe, ağaçlar kurumuş, her gün bu saatlerde koşuşturan, top oynayan çocuklar yok. sokağın köşesindeki küçük bakkaldan arda kalan şeyler yanıklar, bakkalın isminin yazılı olduğu panonun yarısı yanmış ve paslanmış. adeta filmleri andıran terk edilmiş bir köy gibi...
    ···
  12. 12.
    +2
    yıllar önce araştırdığım ve ilgi duyduğum teorilere gitti kafam...
    acaba zamanda yolculuk mu yaptım? ama bunun için özel araçlara hatta uzaydaki kara deliklere ve solucan deliklerine ihtiyacımız yok muydu? durduk yere bir insan zaman yolculuğu yapabilir mi? zaman yolculuğu olmasa bile boyutlar arası bir çakışmanın kurbanı mı oldum?

    böyle bir şey olmuş olsa bile neden ben? 7 milyarlık insan içinde nasıl olur da bana denk gelir? kendi halinde monoton hayatı olan bir insandım ben...

    bu sorularla vakit kaybetmek yerine terastan aşağıda bakkalın kalan güneşliğinin üstüne kendimi bırakmak bu binadan tek kaçış yoluydu. hafif yırtık olmasına rağmen tek güveneceğim şey bu olsa gerekti. ama 7 kattan da atlanmaz ki? terasta bulunan küçük kulübede her zaman duran ama bir türlü anlam veremediğim zincirli çapa geldi aklıma. zinciri kendime bağladım ve çapayı alt katın balkonuna attım bu şekilde yaklaşık 2 kat indim.

    daha sonra aşağıya kendimi, gerilmiş ama biraz yırtık olan bakkal güneşliğine bıraktım. eskimiş olduğu için fena yere çakıldım, kolumun üstüne düştüm ama pek fazla acımamıştı. o an zaten allak bullak kafamla acıyı düşünecek halde değildim. etraftaki binaları ve kalıntıları süzerek mahalleden caddeye doğru yürümeye başladım...
    ···
  13. 13.
    +3
    eskiden arabaların vızır vızır geçtiği, yayaların geçmek için sıra sıra dizildiği cadde ıssız ve bomboştu. tabiri caizse tam bir hayalet şehir olmuştu. acaba benim bulunduğum nokta mı sadece böyleydi yoksa tüm dünya mı? telefonumu çıkarttım ve internetten bir şeyler aratmak üzere tarayıcıya girdim fakat böyle bir operatör yok hatasıyla karşı karşıya kaldım. oysa ki daha yeni 4.5G ye geçmiştik... çeken Wi-Fi ağlarına baktım ve sonuç bulunamadı yazısı beni karşıladı.

    şehrin en işlek caddelerine, merkezlere gittim ve sonuç aynı. her yer bomboş. bir canlı kulu bile yok. yolda rastladığım marketlere girdim, florasanlar sarkmış, ampuller patlamış, reyonlar yerlere kapaklanmış ve markette bulunan bisküvi-çikolata tarzı yiyeceklerin tarihi geçmişti. ama burada bir ayrıntı var, bu tarihten yola çıkarak buraya olan şeyin ne zaman olduğunu hatta günümüz tarihine bile ulaşabilirdim. hemen herhangi bir yiyecek reyonuna koşup üstünde ki tarihe baktım. tarih 14 aralık 2016'yı gösteriyordu. yani benim zamanımdan 8-9 ay ilerisi, şaşkınlık içerisinde diğer ürünlere baktım ve doğruladım. ama nasıl olurda bu kadar kısa sürede marketler, caddeler, evim, şehir bu hale gelebilir?

    acaba 2016 yılında savaş mı çıktı? ve şuan hangi yıldayım? belkide üstünde son kullanma tarihleri yazan çikolataların tarihlerinden yüz yıllarca ilerideyim...

    hava normalden çok daha sıcaktı. bu nedenle savaş çıkmış olsa bile atom bombası atılmadığını anlamış oldum. çünkü atom bombası atıldığı takdirde atılan bölgede nükleer kış başlar ve sürekli soğuk hava + kar yağardı...

    ama madem yüzyıllarca ileride olduğumu düşünüyorum, o zaman savaş çıksa bile nasıl atom bombası kullanılamaz? bu sorular kafamı inanılmaz derecede kemirmeye başladı, bilgi alabileceğim bir internet bağlantım, birilerine ulaşabileceğim bir operatörüm bile yok... en iyisi iş yerime doğru yol alıp orada olan bitenleri ve son evraklarımı kontrol etmem olacaktı...
    ···
  14. 14.
    +2
    iş yerimin sokağına dönünce inanılmaz bir trafikle karşılaştım ve bir an sevindim. ama arabaların hiç biri gürültü yapmıyor, şoför koltukları boş ve hepsi olduğu yerde duruyor, hiç ilerlemiyordu. anlaşılan büyük bir olay olmuş ki herkes arabasını bırakıp içinden can havliyle kaçmış. ama ne? ne olabilir şehri bu kadar etkileyen? neyse, iş yeri binamın olduğu sokağa döndüm. ilerlerken binanın sağlam olduğunu hatta yeni yapılmış gibi olduğunu bile söyleyebilirim. binanın içine girdim ve merdivenleri çıkmaya başladım. merdivenler bile sağlamdı...

    çalıştığım ofise girdim ve bilgisayarımın yanında birikmiş bir sürü evrak olduğunu gördüm. bilgisayarımın hala ofisimde bulunması büyük bir şanstı. çünkü evimin dairesine girmeden yani her şey normalken bilgisayarımı ofiste bırakmamıştım. demek oluyor ki evrenler arası zaman çakışması meydana gelmiş ve bir nevi farklı bir paralel evren boyutuna girmiş oluyorum. bilgisayarı açtım ve son dökümanlara özellikle günümüz tarihine baktım. tarih 24 ekim 2041 i gösteriyordu. büyük ihtimalle bu olayları yaşamadan önce ben burada senelerce çalışmışım. en son dökümanıma baktım ve tarihinin 2 şubat 2022 olduğunu gördüm.
    ···
  15. 15.
    +4
    2 şubat 2022 tarihli dökümanda işten ayrılma dilekçemi verdiğimi ve artık başka bir iş bulduğum gerekçesiyle istifa ettiğimi okudum. ben işini seven bir insanım. neden böyle bir şey yapmış olabilirim ki? kafam iyice karıştı ve nasıl olduda ben 2016 senesinden 2041 senesine geldim. tamam zamanda yolculuk olabilir ama konumuzla uzaktan yakından alakası yok çünkü araştırdığım kadarıyla zamanda yolculuk, kara deliklerle ve solucan delikleri ile gerçekleşiyor hadi en kötüsü sağlam bir zaman makinesiyle...

    ama benim yaptığım tek şey evime girip anahtarı yuvasına yerleştirmekti. bu kadar basit olmamalıydı ve dünyada bu kadar insan varken bu şeyin bana olması tam bi saçmalıktı. bu işte bi iş var... biri benimle dalga geçiyor lafını etmiştim fakat geri alıyorum çünkü artık bu bir kişinin yapabileceği bir iş değil hatta "kişi"nin yapabileceği bir iş değil.

    telefonumu biraz kurcaladım ve plakasını aldığım kamyonetin resmini tekrar inceledim. kamyoneti bulmam lazımdı ama nasıl bulacağım konusunda hiç bir fikrim yoktu, fikir alabileceğim bir internet yada arayabileceğim bir kişi dahi yoktu. resmen tıkılı kaldım evrende, araba yok, otobüs yok, insan yok. sadece ben ve düşüncelerim var. yada ben öyle zannediyordum...
    ···
  16. 16.
    +3
    okurken dinlemenizi tavsiye ettiğim müzik; https://youtu.be/5_5VOkR-PaM

    kamyoneti bulmak üzere yola koyuldum. yanıma bilgisayarımı da aldım. koca şehirde kırmızı bir kamyonet aramak üzere yola çıktım. iğneyle kuyu kazmaktan farksızdı... ne yapacağım hakkında hiç bir fikrim yoktu. telefonum bir elimde, bilgisayarım bir elimde koştura koştura ilerliyordum, telefonumdan bir ses geldi...

    o an ki heyecanı size anlatamam, bi internet bağlantısı takılmıştı Wi-Fi'a bu demek oluyor ki yakınlarda canlı belirtisi var. korkmuyorda değildim ama başka şansımda yoktu. bağlantıyı kaybetmeden nerede tam çektiğini bulmak için küçük manevralar yapmaya başladım. internetin çektiği yer dağlık bir alandı, her yer topraktı, burada nasıl internet çekebilir ki? imkansız...

    yaşam belirtisi umrumda değildi, ihtiyacım olan tek şey internetti... sorularıma cevap olacağını, beni aydınlatacağını düşündüğüm tek şey. şifreliydi fakat bilgisayar bilgim sayesinde bir kaç saat uğraşla şifre kombinasyonlarıyla ağa bağlandım. 2016 senesinin internetinden bir hayli hızlıydı. hemen haberler yazıp google'a arattım. tüm haberler normal görünüyordu. günümüz tarihini internette arattığımda 8 mart 2016 yazısıyla karşılaştım. ama nasıl olur?? benim kapının önünde bayıldığım tarih 7 mart 2016 yani, yani 1 gün mü geçti sadece? peki marketteki bisküvilerin son kullanma tarihleri? bilgisayarın tarihinde yazan 2022 istifa dilekçem ve bilgisayarın 2041 yılını göstermesi?

    işler iyice sarpa sarmaya başlamıştı... düzene tam alışmaya çalışırken, amacıma ulaşmaya ve aklımdaki soruları yanıtlandırmaya çalışırken böyle bir şeyle karşılaşmam beni derinden sarsmıştı...
    ···
  17. 17.
    +5
    okurken dinlemenizi önerdiğim müzik: https://youtu.be/JA5FgJ1c8-w

    acaba rüyada olabilme ihtimalim var mı? hatırlamaya çalıştığım o gece beni aniden uyandıran, kalbimin inanılmaz atış sesi, koridorun karanlığı, kapıyı kitlemem, diğer gün kurduğum saatin zamanından önce çalması hatta telefondan çalmaması? acaba rüya mı hatırlamak isterken gördüğüm rüyayı mı yaşamaya başladım? böyle bir ihtimal olamaz. inanılmaz derecede uçuk şeyler düşünmeye başlamıştım, galiba delirmekti bu...

    internete bulunduğum durum hakkında şeyler yazdım fakat alakalı hiçbir şey çıkmadı. internetin zamanı normal zamanı gösteriyorda ben gelecekteyim? hemde 25 yıl ilerideyim. bu sadece bir rüyayı hatırlamayı arzulamakla olacak bir iş değildi... bir diğer tuhaflık ise, güneş batmıyor ve saatlerdir gündüz. saat 21:43'ü göstermesine rağmen öğlen zamanı gibi güneş tam tepede ve kavurucu bir sıcak var...

    kırmızı kamyonetin arkasında yazan plakayı internette arattım ve bir firmaya ait olduğunu gördüm. firmanın adresini aldım ve oraya doğru yol almaya başladım. benim için uzun bir yol olacaktı, herhangi bir taşıt yoktu. karnımda acıkmıştı... son kullanma tarihleri geçmiş bisküviler geldi aklıma. kime göre, neye göre tarihi geçmiş? 2041 senesinde olduğumu doğrulayan sağlam bir kaynakta yok. o yüzden yolda gördüğüm ilk markete daldım ve biraz yiyecek aldım.
    ···
  18. 18.
    +2
    https://www.youtube.com/watch?v=qw5RSMvv5tY

    kamyonet firmasına ulaşmam yaklaşık 11 saatimi aldı, yolda ara ara dinlendim ve tarihi geçmiş yiyecekleri tükettim. neredeyse varmıştım. yalnızca 500 metre kalmıştı.

    iyice heyecanlanmıştım yorgun ayaklarımı olabildiğince hızla öne atarak hızlanmaya çalışıyordum. firmaya varmıştım, içeri girdim. resmen araç mezarı... siz diyin 1000 ben diyeyim 10.000 tane araç var...

    kamyoneti bulmam günlerimi alacak gibi gözüküyor. ucu bucağı olmayan bir koro halinde dizilmiş araçlar, aradığımın burada olduğuda kesin değil zaten, şansımı denemem lazımdı ama biraz uyumam gerekiyordu. saatlerdir ayaktaydım ve havanın sıcaklığı beni olabildiğince yormuştu. arabanın birinin içine girdim ve yumuşak koltuğa uzanarak uyudum...
    ···
  19. 19.
    +3
    --saat bir hayli geç olmuş dostlar, pek talep yok zaten... şu saatte yazsam kimse görmez. yarına devam edeceğim. okuduğunu bildiğim 3-4 kişi var, onların hatrına hikayeyi sonuna kadar yazacağımdan şüpheniz olmasın. ilgi olmasa bile, şuku gelmese bile yarıda bırakmayacağım. esen kalın, hayırlı geceler... --
    ···
  20. 20.
    +6
    ... devam ediyoruz...

    uyumadan önce saat 23:11'i gösteriyordu ama belirttiğim gibi güneş öğlen zamanı gibi en tepede kavurucu bir sıcak yaymaya devam ediyordu... uyandım ve hatırlamaya çalıştığım rüyayı gördüm ve hepsi hafızamda... bana rahat bi uyku sağlayan arabayı terk edip dışarıya çıktım...

    saat 12:26 ve hava zifiri karanlık... ay hiç olmadığı kadar yakın neredeyse 3 saat koşsam yetişecek gibiyim, o kadar yakın... işte o gece gördüğüm ama hatırlayamadığım şimdi gördüğüm rüya;

    "bi arabanın içinde son sürat gidiyorum. hız ibresi neredeyse yerinden fırlayacak o kadar zorluyor hızım. önümde onca araba var ama hiç birine çarpmıyorum. bir hayalet misali hepsinin içinden geçiyorum. 280 km/h hızla yol alıyorum. frene bassam da hiçbir şekilde duramıyorum. arabanın tekerlekleri eridi, önümde bir mağaza var sağ sol yapamıyorum büyük ihtimalle çarpacaktım. tekerlekler eridi ve araba yere sürterek, asfaltın ateşini çıkararak hız kaybetmeden yol almaya devam ediyor. araba mağazanın içinden geçti ama çarpmış gibi sarsıldım ve bayıldım. tekrar uyandığımda kendimi bi uzay aracının içinde ve bir gezegenin üzerine yeni iniş yapmış olarak görüyordum. benden önce gelen astronotlar bir bayrak dikmişti. uzaktaydı... ilerledim, kesin kanada yada amerikadır diye düşünüyordum. bayrağa yaklaşınca tanıdık bir şeyle karşılaştım.

    bayrağın üzerinde kodlar yazıyordu ve bu kodlar kırmızı kamyonetin arkasında yazan kodların tersten yazılışıydı - eğer beynim beni yanıltmıyorsa - tabi rüyada kamyonetten haberim olmadığı için devam ettim ve beyaz bir ışık hüzmesi üzerimide doğru geliyorken bir anda rüya son buldu."

    bu rüya bana adeta bir rehber olmuş, artık ne yapacağımı kestirecek hale gelmiştim. kamyonetin aramanın zaman kaybı olduğunu düşünerek en yakın petrol ofisine doğru yol aldım...
    ···