/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
  1. 1.
    +3
    bizimki, içinde yanan nefret ve intikam ateşiyle, bir zamanlar onun kadını olan, sevdiği olan masum kızı (bu hikayeden hiç bir kadının, hatta hiç bir insanın masum olmadığını da anlayabilirsiniz..ne de olsa çiğ süt emmişiz..) bu hale getiren..

    ona kazığın allahını atan, başını belaya sokan (zira eğer kızın durumları ortaya çıkarsa ailesi alperden bilecektir) arkadaşım dediği huur çocuğunun zütünü gibmeye gitmişti..

    hışımla okula dönüp tam çıkışa yetişmeyi başarmıştı.. kaçırmamış olmak için dua ederek servislerin orada yiğiti beklemişti..

    ama yiğit bey arada sırada olduğu gibi, bugün de önce bir bursa merkez yapacaktı kankalarıyla..
    servisler yerine çıkış kapısına yöneldiğini görünce, onu takip etmiş ve okuldan yeterince uzaklaştıklarına inandığı bir anda, yanında olan iki arkadaşına aldırmadan yiğite arkadan girişmişti..

    o karambol ve şaşkınlıktan faydalanarak, küfürler savura savura, nereye geldiğini hesap etmeksizin bir kaç yumruk geçirmiş, yere düşürmüştü yiğiti,

    ama yiğitin yanındaki adamlar da en az onun kadar huur çocuğu olmalarından mütevellit, ayırmak ya da az biraz tanıdıkları bu adama, bu hareketinin sebebini sormak yerine karşılık vermeyi seçmişlerdi..

    sonuç olarak alper bu üçünün arasında kalıp epey dayak yemiş, ağzı gözü şişmiş, kaburgaları incinmiş kaşı patlamış bir şekilde yolun kenarında bırakılmıştı..

    "ama çok sağlam girdim ben de şerefsize * " dedi, uzun bir aradan sonra gülmüştü.. buruk bir gülüş.."üçü dalarken bile sırf o muallakye çalıştım aga.. elim de ağırdır.. beni gibtiler ama ben de onun ağzına sıçtım.. şimdi olsa gene yaparım.."

    bilmem kaçıncı birasını dikip bardağı şakacıktan masaya vurdu, gülmeye başladı..

    2 gün hastanede kalmış bu olaydan sonra.. bereket koluna filan bir şey olmamış.. sınav arefesinde büyük talihsizlik olurdu..

    parlak oğullarındaki pgibolojik çoküntüden ve sebebinden az çok haberdar olan ailesi, bu son olayla beraber artık her şeyi öğrenmeye vakıf olmuş, yiğitin, sinem in ve alperi in aileleri karşı karşıya gelmiş, ortalık karışmıştı..

    "hatırlamak bile istemiyorum abi.." demişti.."bu olayda en günahsız ve mağdur olan ben olmama rağmen, en büyük pgibolojik yarayı ben aldım.. onlar hak ettiklerini buldular, ama inan olanları öyle kenardan izlemek bırak beni mutlu etmeyi intikam aldım diye rahatlatmayı, daha da beter hasta etmişti.."

    hımm.. işin bu kısmında benim kafam biraz karışmıştı..

    neden lan? ne güzel işte, sana yaptıklarının cezasını buluyorlardı? ben olsam çılgınlar gibi sevinir, oh çekerdim..

    sinem i ailesi okuldan almıştı..hem amı, hem de hayatı gibilen o olacaktı anlayacağınız..
    yiğit i de öyle keza, ama o çocuğa bir şey olmaz.. olmıştır da..muhtemelen başka bir özel okulda hayatına devam etmiş, şu sıralarda da herhangi bir özel üniversite de insanların hayatını mahvetmeye devam ediyordur..

    alper ise sınav öncesi son 1 ayını pgibolojik yardım alarak geçirmiş ve bilgisayar mühendisliği hedeflerken, hedefinden 40-50 puan aşağısını alarak burasıyla yetinmişti..
    kendi düşüncemi alper le paylaştım, "niye sevinmedin ki aq?"

    "nasıl sevineyim abi?" dedi hayretle açarak gözlerini.."biri, aylar yıllar harcadığım, her şeyimi paylaştığım anlattığım, canım gibi sevdiğim, uğruna ne hayaller kurduğum, hayatımın kadını dediğim sinem.. öbürü, her ne kadar züppe de olsa, bir zamanlar anlaştığım ve bir şeyler paylaştığım bir arkadaşım.. nasıl oh olsun derim..sen olsan der miydin, bence sen de diyemezdin.."

    ben olsam derdim alper..

    emin ol derdim..

    hatta şu an bile, yiğitle sinem in sana yaptığının çeyreğini filan bana yapan ayşen-ozan ikilisi, tır altında kalıp geberseler üzülmem..

    belli ki yeni kader arkadaşım da beni yeterince iyi tanımıyor.. tanımasını sağlayacağım..

    ve hatta belki de ben de kendimi yeterince tanımıyorum..

    çünkü alper şu "sevdiysen böyle düşünmezsin abi" meselesini o kadar inandırıcı ve içten söylemişti ki bana, içten içe "acaba ben o zaman ayşeni gerçekten sevmemiş miyidm lan yoksa?" gibisinden düşünmeme, içime kurt düşmesine neden oldu...

    harbi lan.. yoksa öyle miydi? seven, aşık olan adam, sonrasında kötülüğünü ister miydi bir zamanlar sevdiği insanın? bakın, ölse üzülmem diyorum..
    bir başka entrym de de "bugün bile geri dön, beraber olalım dese, düşünürüm" dediğimi anımsıyorum..

    ama o, o zamanki düşüncelerim olmalı..
    31.12.2011 saat 12.43 itibariyle, artık gibimde olmamakla beraber, dön dese dönmem, ölse sevinmem..

    yine de o zaman yani, bundan yaklaşık 6-7 sene kadar önce, bu derece sağlıklı düşünemiyorum malum..
    .
    .
    .

    gecemiz sona ermiş.. alper içindeki katranı kusup rahatlamıştı..

    Nasıl bin Oldum Anlatıyorum . . .
    Tümünü Göster
    ···
  2. 2.
    +1 -1
    "lise ikide, sınıflar karma olunca tanıştık abi biz.. benim görmüşlüğüm vardı zaten onu, hazırlıktan beridir dikkatimi çeker dururdu ama, çocuktuk o zamanlar daha malum.. işin ciddiyetinin farkında değildim, ya da olmak işime gelmedi."

    lise aşkı.. yaşamadığım ve asla yaşayamayacağım bir şey.. daha ilk cümleden, bu adama öğreteceğim kadar, ondan öğreneceğim şeylerin de olduğunu anlamıştım.. hikayesini dinlemek için, o yarım kafayla bile sabırsızlanıyor, "hızla anlat amk" dememek için kendimi zor tutuyordum..

    ben, muhabbeti geniş ve uzun seven adam... sabırsızlanıyordu..

    anlattı..pek hızlı olmasa da, sonunda sabırsızlığımı ve açlığımı gidecek şekilde, şaşırma ve belki de "ulan halime şükür" dedirtircesine anlattı..

    ilk defa birinin hikayesinden bu derece etkileniyor ve kendi halime, yaralarıma şükür ediyordum..

    kılıç, beni kesip geçmişti.. tamam, epey ağır, epey derin kegiblerdi..ama karşımda bağrına mızrak saplanmış bir adam duruyordu resmen..

    şimdi neden onun "benden daha aktif ve daha girişken bir binimsi" olduğunu anlayabiliyordum.. çünkü o daha kötü incinmişti..

    dünyanın kuralı bu muydu beyler?

    kızlar, erkeklerin hayatını giber.. bilerek ya da bilmeden.. erkeğimiz yaralanır.. gurur yapar, hırs yapar..

    sonra erkekler, kızların hem hayatını, hem de kendisini giber.. kızımız yaralanır.. guru yapar, hırs yapar..

    sonra o kızlar, başka erkeklerin hayatını giberler..bu kez bilerek... başka masum bir erkeğimiz daha yaralanır.. gurur yapar, hırs yapar..

    ve sonra başka bir masum kızımı..

    başka bir masum..

    başka bir tane daha..

    alın size kısır bir döngü..

    tavuk mu yumurtadan çıktı? yoksa yumurta mı tavuktan?

    önce onlar mı başlattı bu savaşı, bu kan davasını.. yoksa biz mi?

    horoz, polemiğe girmez, giber geçer..

    kader, sizi dinlemez, olur biter...
    ···
  3. 3.
    +2
    hayalleri ve gelecek idealleri azalmaksızın, aksine daha da artarak geçmişlerdi son sınıfa..

    hani hep böyle imrenilen çiftler olur ya,siz yalnızlığınızın ya da kalabalık melankolilerin içinde boğulurken nasıl olur da bu derece sorunsuz ve mutlu olduklarına anlam veremez, içten içe hem kıskanır hem takdir edersiniz.. işte onlardan biriymiş alper ve sinem..

    ben göremedim tabi, mezun olmuştum artık, yoksa o yıl artık okulun bahçesinde de onlara sık sık, el ele rastlaya bilirmişim..

    en azından başlarda..

    hayatınızın kontrolünü sağlamak, sadece sizin bilek ve beyin gücünüze bağlı, elinizde olabilen bir durum değildir beyler.. bunu daha önce konuşmuştuk..
    siz hiç bir şey yapmıyor olsanız bile, hayat ve insanlar sürekli akmaktadır etrafınızda ve onların en ufak bir hareketi bile sizin hayatınızda çok büyük değişimlere sebep olabilir.."kelebek etkisi" dedikleri bu olsa gerek..

    ve yiğit in babasının yaptığı küçük bir karar değişikliği de, alperin hikayesini, dolayısıyla da benim hikayemi tamamiyle etkileyecek bir kuvvet oluşturmuştu.. adamcağızın sebep oldukları hakkında en ufak bir fikri olduğunu bile sanmıyorum..

    peki kim bu yiğit diyeceksiniz.. nereden çıktı bu çocuk?
    maalesef adı gibi yiğit bir adam olmadığı kesin.. hatta yiğit olmaktan çok uzak, bildiğin huur çocuğu...

    yiğit, alperin siteden arkadaşı,
    lisenin son yılına kadar özel okulda okuyan, ancak daha sonra babası rıfat beyin kararıyla (bu kararda etkili olan neydi bilmiyorum, millet tam tersini yapar halbuki..) son yıl için bizim okula geçiş yapan, zengin züppesi ve tehlikeli derecede yakışıklı bir çocuk..

    her zengin züppe olacak diye bir şey yok tabi, olayı türk filmlerine çevirmek değil amacım..ama yiğitin, para ve şaşa ile her istediğini elde edebileceğini sanan megaloman ve bencil bir yavşak olduğu konusunda hiç şüphem yoktu hakkında dinlediklerimden sonra..

    "abi, adamı ilkokuldan beri tanırdım.. hiç bir zaman en iyi dostum olmadı ama sorunsuz olarak anlaşabildiği ender insanlardan biriydim.."

    "kardeşim birinin seninle sorun yaşaması çok zor zaten, şeker gibi adamsın" deyip cesaretlendirdim onu.. çünkü hikayesinin acılı kısımlarına gelmek istediğimi hissediyordum..bir zamanlar, kendiminkini anlatırken epey zorlanmama sebep olan acılar...

    "eyvallah kankam.. eyvallah..ya şimdi bu çocuğun ailesinin maddi durumu oldukça iyiydi, zaten özel ilkokul lise özelde okudu hep..ta ki o son seneye kadar işte.. rıfat amca kızmış sanırım buna, biraz burnu sürtsün diye bizim okula aldırmış sanırım.. emin değilim..aq adama bak, bizim züt yırtarak kazandığımız anadolu lisesine ceza olarak geliyor.."

    ":) o zaman rıfat amcanın taşşakları baya büyükmüş alperim"

    "öyle olmalı.. neyse işte, bu herif.. ulan küçüklüğünde bile puruzdu.. arsızdı.. sitedeki çocuklar arasından bir tek benle anlaşabiliyordu dediğim gibi.. diğer çocuklar ya gıcık oluyor ya da korkuyordu bundan.. çünkü biraz piskopatlık da var muallakde.. neyse..bu arada beni evlerine çağırırdı, annesi ve annem epey sevinirdi malum muallaknin doğru düzgün arkadaşı yok.. dıbına koduğumun çocuğunun oyuncaklarına hala bu yaşımda imrenirim lan... tanıdığım çoğu insan daha ne olduğunu bilmezken, adamın playstationu filan vardı.. star wars oyuncakları filan.. uzay gemileri.. action manlar... tabi bunlar hep ilk okul zamanı..o zamanlar oyuncakların en iyisine sahipti.. gibi kalkmaya başlayınca da kızların en iyisine sahip olmak istedi.."

    hımm.. sanırım hikayenin gidişatını çözmeye başlıyordum..
    Tümünü Göster
    ···
  4. 4.
    +2
    sinem, çabaları yetersiz kalıp da rüyadan uyanınca, aklı başına gelebilmiş..

    kendiyle baş başa kalıp da, aslında neleri kaybettiğini,

    neyin uğruna, neleri feda ettiği kafasına dank edince kendini kaybetmiş..

    nasıl olmuştu da onca şey yaşadığı, onu gerçekten ve karşılıksız olarak seven ona tapan, onca zamanlık sevgilisine bunu yapabilmişti?
    dahası, önceden nefret ettiği ve tiksindiği bu insan profiline nasıl olmuştu da dönüşüvermişti?

    evet, gözünü karartmıştı bazı şeyler.. resmen büyülenmişti..

    siz kadınlar..

    bir erkekte aradığınız şeyler nelerdir desem?

    "yakışıklılık" dersiniz..

    yiğitte fazlasıyla olandan..

    "zenginlik" dersiniz..

    yiğitte olduğu tartışılmaz olandan..

    "zeka" dersiniz muhtemelen..

    eh, yiğitin aptal olmadığı kesin.. zira sizi ayartmak pek kolay değil..

    "karizma, popülerlik" dersiniz,

    bu zaten yiğit in eş anlamlısı gibi bir şey..

    "kültür" dersiniz..

    yiğitin iyi bir eğitim aldığı kesin, en azından bilimsel anlamda..

    üzgünüm hanımlar.. çok üzgünüm ama hiç biriniz "karakterli olsun, adam olsun" u ilk 5 tercihinize bile almadınız..(aklı başında olan ve görgülü olanlarınızı tenzih ederim. ama takdir edersiniz ki sayılarınız, insan olarak sayılarımız oldukça az bu konuda)

    çok üzgünüm..

    siz kendi mükemmel erkeğinizi yarattınız, her şeye sahip olduğunuzu sandınız,

    ama o sizi gibip bir köşeye fırlattı.. kusura bakmayın.. mayasını biraz ekgib koymuşsunuz..

    "hamile filan mıyım bilmiyorum.. midemde bulantılar vardı ama pgibolojik de olabilir diye düşündüm.. hiç kusmadım.. zaten artık bebek filan varsa da ölmüştür..ama.. alper.. alper.. dinle ne olur.. alper gitme yalvarırım.."

    son kelimeleri bardağı taşıran damlalardı..

    "eğer orada perişan halde yatıyor olsa bir tokat daha çakardım abi" dedi..

    "ama anlattıkları ya da, yiğite verdiği için değil.."bebek varsa da ölmüştür artık" ne demek lan?..abi ben ne yapmışım böyle..ben kimi sevmişim?? koynumda yılan beslemişim.. allah beni kahretseydi de ben onu tanımasaydım.. gözlerimi kör etseydi de görmeseydim.. allah başından belamı verseydi de, beni daha ilk teklifimde reddetseydi..o zaman o mutluluğu yaşayamazdım belki ama, sonu da böyle olmazdı.."

    gözleri dolu dolu, sesi titreyerek anlatmaya devam etti alper..

    bu kadarla kalsa iyiydi aslına bakarsanız..
    Tümünü Göster
    ···
  5. 5.
    +1
    kızın durumu çok kötü görünmese de alper, çok değil bir kaç ay önce kollarının arasında olan kızı, bu kez hastane yatağında, kabloların, çarşafların arasında görünce fena olmuş..

    "yüzü filan böyle.. bembayaz abi.. defalarca öptüğüm o pembe yanaklar buz gibi olmuş..(buralarda ağlıyordu) dıbına koyayım... ben odaya girince gözlerini açtı.. böyle gülümser gibi oldu.. hemen gelmişsin filan dedi.. gittim sarıldım, kablolarını filan hırpalamamaya çalışarak.. serum bağlamışlar, başka bir şeyler daha var, anlamıyorum nedir ne değildir..bu ağlamaya başladı hafiften..ben ağlıyorum.."

    çok nahoş bir durum gerçekten..

    ama olanların sebebi çok daha nahoş..

    alperle olan bağlarını tamamen kopardıktan sonra, artık dışarda yiğitle buluşmak adına daha fazla zaman yaratmış olan sinem(öyle ki okulda bir araya gelmeye gerek bile duymuyorlar), yiğitlere de fazlasıyla gidip gelmeye başlıyor..

    bu gidişlerin birinde ise biraz ileri gidiyorlar.. aslına bakarsanız, birazdan epey fazla ileri gidiyorlar..

    sinem kızlığını kaybediyor..

    yiğit, bin olabilir, huur çocuğu olabilir ama henüz böyle bir sorumluluğu kaldıracak kadar adam değil..
    telaşa kapılıyor..

    yedikleri taku, gibiş bittikten sonra anlıyorlar..

    jeton geç düşüyor..

    her ne kadar ben yiğitin böyle bir şeyi planladığını düşünsem de, herhalde sonuçlarını tam olarak hesap edememiş..ne de olsa o her istediğine sahip olarak ve olabileceğini düşünerek büyümüş bir züppe..bir kızın bekaretini de satın alınamayacak bir şey gibi görünmemiştir o an için ona..

    ama onu kaybeden bir kızın sonrasındaki halleri, son derece ibretlik olduğundan ötürü, eminim ki o sahnelerde başına kaynar sular dökülmüştür..

    yiğit, sinem i teselli ederek bir süre oyalamış..ama neticesinde o ağırlığa daha fazla dayanamayarak deyim yerindeyse kızı gibtir etmiş..
    ···
  6. 6.
    +1
    alper yıkılmıştı..

    her şeyini belirsiz bir nedenle kaybettiğini düşünüyordu..

    ta ki o telefonu alana kadar..

    ikinci dönemin ortaları gibiymiş.. yani alperin sinem i kaybetmesinden yaklaşık 2,5 ay sonra.. yaraları hala kanar ve hiç bir şekilde bandaj tutmazken..

    sinem in kız kardeşiydi arayan..

    "alper abi, ablam hastanede.. sana da haber vermemizi istedi."

    alper daha telefonu kapatır kapatmaz, çantasını, montunu, dersi, geride kalan her şeyi bırakarak, o mart günü, üzerinde sadece gömleği ve ceketi olduğu halde fırlamış dışarı.. öyle okulun duvarından filan atlamamış.. beden dersindeki öğrencilerin şaşkın bakışları ve hocanın "oğlum nereye?!" bağırışına aldırmadan giriş kapısından adeta uçarak çıkmış okuldan..

    hastaneye vardığında sinem in odasını bulması zor olmamış, bir de güzel kalay yemiş kızın ailesinden.. babası neredeyse tokatı çakacakmış.. zira tüm bunların sebebi o sanıyorlarmış (uzun bir ilişkileri olduğundan ve muhtemelen kavgalarından haberdarlar ,bi de kız da onu isteyince..).

    halbuki alper de en az onlar kadar şaşkın ve habersiz..

    o küçük hır gürün ardından önce kız kardeşiyle konuşmuşlar.. kızcağız ağlaya ağlaya anlatmış,

    "ne bulduysa içmiş alper abi.. dolabın üstündeki bütün poşetleri dağıtmış.. vitamin hapı, ağrı kesici, ne bulduysa.. supradin şişesini bile dikmiş.. neden..anlayamıyorum.. benim ablamın bunu kendine yapması için hiç bir sebep yok.. senin yüzünden olduğuna inanmak istemiyorum.."

    alper şok olmuştu..

    sinem intihar mı etmişti? inanılır gibi değil.. hele kendi yüzünden?? mümkün değil..

    ağzına sıçıp giden o değil miydi? intihar etmesi gereken biri varsa o da alper olurdu, eğer biraz daha zayıf karakterli biri olsaydı..

    hem sonra, aylar sonra mı gelmişti aklı başına? peki ya sınıftaki halleri? umrunda bile değildi ki artık kızın? o artık zavallı ezik alperin ulaşamayacağı bir yerdeydi nede olsa.. okulun hit kızlarındandı.. alper onun ayarında değildi ki?

    peki ama neden şimdi onu çağırtmıştı?

    durumun pek hayra alamet olmadığını bilerek ve sinem in kardeşinin de ailesini iknasıyla, nihayetinde, sizin zaten bir kısmını bildiğiniz gerçekleri öğrenmek adına odaya girmiş..
    ···
  7. 7.
    +1
    alper, henüz tüm bunlara sebep olanın yiğit in işgüzarlığı olduğundan habersiz..

    o, kaybettiği aşkına ve nasıl olup da böylesine bir saflık, iyilik timsali sevdiceğinin, tamamen bambaşka birine, hatta ayıptır söylemesi kaşarın tekine dönüştüğüne yanmakta..

    bir zamanlar evlilik hayalleri kurduğu kadın, şimdi sınıfın (ve okulun) abazan muhabbetlerin top 10 listesinde zirveye oynamakla meşgul..

    anlayabiliyorum..

    "bu sinem de ne oldu öyle yauu afet oldu"

    "çok manyak çanak varmış aslında ha"

    "olum çok pis gideri var lan, alper şimdiye gibmediyse bunu hiç bir şey bilmiyorum huhahaha"...

    anlayabiliyorum..

    ama daha da iyi anladığım bir şey var..o da alperin, tüm bunların sebebinin bir başka erkeğe karşı kaybetmesi olduğunu öğrendiği andaki çaresizliği ve çöken özgüveni.. evet..o kısmı çok daha iyi anlayabiliyorum çünkü bu "tam olarak benim yaşadığım şey" işte..

    alperin bunu öğrenmesi ise, benim gibi sinemada görerek değil, bir hastane odasında bizzat kendi kulaklarıyla duyarak olmuş..

    nasıl mı?
    ···
  8. 8.
    +1
    bu sırada yiğit, okulun önemli kısmını ele geçirmiş, bir kaç sevgili de değiştirmiş (tabi sinem den haberli ve sırf kamuflaj için) ve okulun yeni çocuğuyken, playboyu olmayı başarmıştı..

    sadece 1 dönem içinde hemde..

    dönem sonu, alper kızı karşısına alıp, o zamana kadar ört bas etmeye çalıştığı bazı şeyleri yüzüne vurmuş, "ben seni bu şekilde sevmedim" diyerek, güya kıza ültimatom vermiş..e nereden bilsin zaten kızın ona posta koymak için bahane aradığını?

    büyük bir kavga yaşanmış aralarında.. kız, yaptığı onca huurluk ve arkasından çevirdiği onca şeye bakmaksızın bir de ağır konuşmuş alper e, hor görmüş, küçümsemiş.. bizim ki de tokadı yapıştırmış.. filmin kopuşu olmuş bu da.

    tabi bu olaya kadar yaşanan zaman diliminde, ilk bir kaç haftaki "namuslu kız" ayaklarını saymazsanız, sinem in aylardır yiğitle gizli gizli buluştuğu hatta bir iki kez evine de gittiğini söylememe gerek yok sanırım..

    yiğit,
    huur çocuğu..

    ama hakkını vermek lazım.. çocuğun ağzına şeker vermeyi, bebeğin emziğini nasıl takacağını biliyor..
    ve yine tebrik etmemiz gerekir ki, son derece sıradan görünüşlü, naif bir kızı bile, vamp bir kadına dönüştürmenin gizli formülüne sahip, onu son derece de iyi uyguluyor..

    aslında çok da gizli bir formül değil, değil mi?

    zira mesele gibinizin değil, cüzdanınızın kalınlığıdır çoğu zaman..

    ya da aşkınızın değil, bütçenizin büyüklüğüdür..

    saf kızı, türlü hediyeler, uçuk vaatler ve bin bir türlü beyin yıkama seansıyla, üzerine şu bahsettiğim tehlikeli yakışıklılığının da cazibesini ekleyerek, ne yapıp ne edip kandırmış, ona sahip olmakla da kalmamış, tamamen kendine ve kendi güruhuna benzetmeyi de başarmıştı..

    üstüne üstlük, bunu, o'nu başkasından çalarak, kopararak, yağmalayarak yapmıştı..

    en iyi arkadaşı ve o'na en çok katlanabilen kişiden..

    alperden..
    ···
  9. 9.
    +1
    yiğit in okula geçtiğini öğrenince elbette onu ağırlamak da bizimkine düşmüştü, eski bir arkadaş olarak..

    yiğiti hemen, fena sayılmayacak olan ortdıbına almış, kendi arkadaşlarıyla tanıştırmıştı, hayatının kadınıyla da tabi.. gerçi yiğit de sahip olduğu belli güç ve özellikleriyle kendi çevresini oluşturmakta pek zorlanmamıştı sonradan..

    yiğit ise, kendisine kucak açan ve yıllardan beridir ona katlanabilen ender insanlardan olan bu adamın sahip olduklarına karşı farklı düşünceler ve saplantılar besliyordu..

    ilk kez etrafında, kendi sahip olduğundan daha iyilere şeylere sahip olan, kendisinden daha mutlu görünen birine rastlamıştı..

    nasıl olur da onun olduğu bir yerde, ondan daha mutlu ve ondan daha varlıklı (maddi-manevi) biri olabilirdi?

    sinem e gizliden gizliye kafayı takmıştı..

    kız bir süre dirense de, en nihayetinde çocuğun maddi ve manevi cazibesine karşı koyamamıştı..

    sorun şu ki, alperin tüm bunlar haberi yoktu (en sonunda olacaktı tabi)..
    o, redd in bir şarkısındaki gibi, "dokunup hissettiği kadının ona ait olduğunu" sanıyorken, sinem gizliden gizliye yiğit ile işi pişirmekteydi..

    aşk-ı memnu..

    önce tavırları değişti sinem in..kaymalar oldu.. henüz yaş olan karakterinde bozulmalar ve farklılaşmalar oluşuyordu.. alper bunu farketse de, sebebini bilemedi ve çok sevdiği için görmezden geldi..

    artık kavga etmiyor değillerdi..ve tahmin edebileceğiniz gibi genelde başlatan taraf sinem oluyordu.. yine de alperin umrunda olmadı kendi kırgınlıkları..eh, bunlar ilişkinin tuzu biberiydi değil mi?

    sonra fiziken de değişmeye başladı sinem.. giyinişi, yüz ifadesi...

    o brövesini bile çıkarmayan kız gitmiş, yerine gömleğinin üsten açık 2-3 düğmesinin altından içindeki tişörtü (zaman zaman nerdeyse sütyeni) görünen kız gelmişti,

    hayatında krem bile sürmemiş olan kız, artık kurallarının sınırlarını zorlar biçimde makyajla geliyordu okula..

    her zaman anlayışlı ve sevecen olan mimikleri, yerini kendini beğenmiş ve soğuk ifadelere bırakmıştı..

    bu değişimler bir noktaya kadar alperin de işine gelmişti "eh, artık koca kız canım, lise son.. dişiliğini farketmesi normal" diye kendini avutuyordu..

    ama sevdiği, aşık olduğu kadının böyle gelişimlere ihtiyacı yoktu ki? ondan böyle bir şey istememişti ki? o zaman sinem neden sürekli bir gelişme çabası içindeydi?

    herhalde kendi için.. tabi canım.. başka ne için olacak ya?

    dış görünüş değişmesi demişken, kızın neredeyse her gün başka kazak ve montla, alperin ne zaman alındığından haberi olmayan yeni bir botla gelmeye başlaması da dikkat çekiciydi..

    geçen yıla kadar sınıfın sıradan ve alper haricindeki kız-erkeklerin dikkatini çekmekten uzak olan kızı, birden bire moda ikonuna dönüşmüş, kız kıza fısırtıların ve erkek erkeğe abaza muhabbetlerinin konusu olmaya başlamıştı..

    "bir tanesine girişmek zorunda kaldım abi tuvalette" dedi, "yıllardır tanıdığım çocuğa kafa göz daldım.."

    onun kabinde olduğundan habersiz şekilde, sinemin iyiden iyiye kısalan eteği ve mükemmel kalınlıktaki bacaklarından bahsediyorlarmış.. dahası kalçasını o derece belirginleştirerek yürümeyi ne ara öğrendiği konusunda da epey gır gır yapmışlarmış..

    "neden olduğunu anlayamasam da, kızı kaybetmeye başladığımı hissediyordum abi.. bunca zaman, görmek istemesem de, sonunda daha fazla dayanamayıp bu hoşuma gitmeyen değişimlerin sebebini sormaya karar verdim.."
    Tümünü Göster
    ···
  10. 10.
    +1
    oldu da.." diye devam etti..

    "liseden sonra çok fazla görüşemedik.. taşınmışlardı, babası dubleks almış mudanyada..bir kaç kere beni de davet etti..bir iki kere de bursa merkezde denk geldik öyle..abi, adamın yanında her seferinde başka kızlar, başka başka tipler.. ulan biz de lisede okuyoruz da, bizim lisede hiç öyle kız yok aq? benim de sevgilim var, ama bildiğin küçük kız işte..ben de çocuğum sonuçta..ama bu herif de, yanındakiler de resmen üniversiteli gibi, utanmasam abi-abla diyicem lan..bu muallaknin üzerinde caka kıyafetler, bir de çok mu jilet sürdü ne yaptı, suratta hafiften sakallar, cücük mücük.. david villa gibi geziyor bin.. kızlar desen, saçlar perma, bilmem ne, makyaj.. bildiğin küçük kadın hepsi.. muhabbetler desen, takınılan mekanlar desen..bir acayip..eve çağırdığı seferlerin birinde hatunu gözümün önünde gibiyordu resmen..bir tuhaf yani ilişkileri, hayatı, anlayışı.. hepten garip ve arsız bir adam olmuş"

    zenginlerin dünyasını tarif etmeye çalışıyordu..ama o dünyanın öyle olmadığını biliyorum (şimdi kendim de zengin oldum için :p) sadece kötü bir örnekle karşı karşıya o kadar..

    sonrasında olanları onun ağzından anlatmaya çalışmayacağım çünkü denemeye çalışıp da beceremeyeceğimden korkuyorum..en iyisi benim ağzımdan dinleyin siz..

    çünkü böylesi daha iyi olacaktır, keza ben onun kadar dramatize etmeyi beceremeyeceğimi biliyorum, böylece sizleri de kasmamış olurum..o masada, muhabbetin bu kısmından sonra defalarca gözlerim doldu aq..adam karşımda neredeyse ağladı.. sonra güldü.. sonra tekrar buruştu yüzü..5er biradan sonra zaten iyice kadayıfa dönmüştü.. alperi ilk ve son kez öyle gördüm diyebilirim.. çok ama çok ağırdı yaşadıkları.. ikiz kuleler gibi heybetle yükselirken, nereden geldiği belirsiz bir darbeyle enkaza dönmüştü hayatı..
    ···
  11. 11.
    +1
    .."rüya gibi bir yıldı"..dedi gözlerini açık tutmaya çalışarak..

    "hala kendime soruyorum, acaba gerçekten ben mi yaşamıştım o anıları.. sahiden benim hayatımın parçası mıydı tüm o sonsuz huzur ve mutluluk.."

    klagib bir aşk hikayesi gibi başlamıştı alper ve sinem in hikayesi de..hani şu hepimizin başına gelen türden..

    oğlan kızı görür.. vurulur... kız oğlanı görür.. hoşlanır..

    oğlan, sayısız manevra yapar, döner durur, sevdiğinin kalbini çalabilmek için.. kız hayır demez ama, nazlıdır.. maşuktur..

    bülbülün gülün, pervanenin mumun etrafından dönüp durduğu gibi döner... biricik sevdiğini, nasıl yapsam da etkilesem diye kendi kendini yer..

    nihayetinde, iki aylık bir kur ve flört döneminin ardından çıkmaya başlarlar..

    en sağlam ilişkilerin ve en büyük aşkların, lise sıralarında başlayıp evliliğe ve sonrasında da birlikte yaşlanmaya giden birlikteliklerin olduğu söylenir.. doğrudur..etrafımda böyle 1-2 örnek var mesela.. lise aşkları, evlenmişler.. benim kadar çocukları var..

    allahım ne büyük bir mutluluk! ne büyük bir talih..ne güzel bir yazgı..

    hiç bir sorun yaşanmaksızın, aşk dolu geçen bir yılın ardından, alper de böyle düşünüyordu.. evlenecekti bu kızla.. küçük bir çocuğun büyük kalbi, çoktan seçmişti bile hayatının kadınını..

    üniversitelerini de beraber, en kötü ihtimalle aynı şehirlerde okumakta anlaşmışlardı.. hiç ayrılmayacaklardı birbirlerinden, lise sıralarında başlayan bu aşk, üniversiteye de taşınacak, oradan da bir nikah masasında resmiyet ile taçlanacak ve çok uzakta bir zamanda, yine beraber aynı yastıkta, aynı yatakta nihayet bulacaktı..

    "el ele ölürdük biz" dedi alper.."üniversiteyi.. evliliğimizi, yaşlılığımızı, ölümümüz bile düşünmüştük beraber.. çocuklarımızın adını koymuştuk ve kesinlikle bir bahçesi olacaktı evimizin.. koşup oynayabilsinler diye.."

    masal gibi bir lise aşkı.. masal gibi bir hayatın giriş paragrafı..

    alper parlak bir öğrenciydi.. hemde epeyce.. kız da onun kadar olmasa bile başarılı sayılırdı, ne de olsa "kızlar çalışkandır" * ..
    beraber çalışmışlardı..
    beraber gezmiş, beraber kurmuşlardı düşlerini
    beraber yemiş, beraber içmiş,
    sevişmişlerdi..o yaştaki iki çocuk ne kadar sevişebilirse işte..

    ve ellerinden geldiğince beraber geçirmişlerdi o yazıda..

    ayrılamazdı onlar, kavga bile edemezlerdi.. peri masalları bile hüzünlü kalıyordu artık aşklarının neşesi yanında..
    Tümünü Göster
    ···
  12. 12.
    0
    Korktum adımı görünce bin :D
    edit:üşenmeden okuyacam lan söz sana
    ···