1. 126.
    0
    ahiretin varlıgına deliller

    Bir ülkede hiç hapishane olmasa bir adam hükümdara karşı devamlı saygısızlık yapsa kanun ve nizama uymasa elbette sadece o adamı cezalan-dırmak için bir cezaevi yapılır. Aynen öylede ALLAH’tan gelen nimetlere şükretmeyen hatta daha da ileri giderek gerçek nimet sahibini inkar eden edepsizler için bir ceza yeri olacaktır. Madem bu dünyada böyle bir ceza yeri yok öyle ise mutlaka başka bir alemde olacaktır.

    ALLAH bu dünyada isyan edenler veya itaat edenler diye kısımlara ayırmadan herkese nimet veriyor. Demek ki itaat edenleri mükafatlandıracağı isyan edenleri cezalandıracağı başka bir mekan var.

    Seven sevdiğine mükafat vermek onu daima mutlak görmek ister. Ama biz biliyoruz ki, ALLAH ‘ın en sevgili kulu Hz. muhafazid’e (sav) ALLAH vardır dediği için işkencenin akla hayale gelmeyeni tatbik edilmiş buna karşılık ALLAH’ın nimetlerini yalanlayıp ona isyan eden ebu cehil hayatını keyif ve eğlence ile geçirmiştir. Acaba ALLAH sadece insanlığın iftihar tablosu için bir cennet ve ebu cehil için bir cehennem yaratmaz mı?

    c-) Hakim (Herşeyi hikmetle yapan nihayet-siz hikmet sahibi) ismi

    Ahrete delildir. Evet kâinata dikkatle bakıldı-ğında ne intizamsızlık ne de israf görünür. Her bir varlık O’nun hikmetli ve sanatlı bir işaretçisidir, aynen öylede :

    ALLAH kâinatta hiçbir varlığı manasız ve başıboş yaratmamıştır; küçük bir bakteriye ölmüş canlıların kalıntılarını temizlettirerek ona büyük işler gördüren ALLAH insanı varlıkların en değerli-sini başıboş bırakır mı? Yaptığı iyi veya kötü fiiller-den hesaba çekmez mi?

    Bir mısır tanesi çürüyüp toprak olsun. sonra ALLAH’ın Hay (hayat veren) ismi ile tekrar canlanıp 80-100 adede varabilecek mısır versin; yaradıl-mışların en hayırlısı, Kâinatın Efendisi, ALLAH’ın sevgilisi çürüyüp toprak olsun ve bir mısır tanesi kadar bile değeri olmasın. Bunu hangi akıl kabul eder? Evet ya ahrete iman et yada aklını başından çıkarıp at.

    Evet Bediüzzaman’ın ifadesi ile “Vermek iste-meseydi istemek vermezdi”. Biz görüyoruzki açlık vermiş, nimet göndermiş; susuzluk vermiş, su göndermiş. insana ebediyet isteğini veren O’dur. Öyle ise mutlaka insana ebedi kalacağı bir mekan yaratacaktır. Çünkü O’nun hikmetsiz fiili yoktur.

    Bir kimyager büyük bir itina ve çalışma sonucu her yaprağı on milyon lira kıymetinde olan gayet güzel ve eşsiz çiçekler yapsa ve bunları âdi bir saman çöpüymüş gibi keçilere yedirse ne kadar abes olur. O halde, her bir organı milyarlarca liraya değişilmeyecek kadar kıymetli olan insanları, elbet-te ki Hakîm-i Zülkemâl olan ALLAH (C.C) sadece ve sadece toprak altındaki kurt ve böceklere yedirmek için yaratmamıştır.

    işte ahiret olmasa insanın âkıbeti ve sonu bu tarzda olur...

    d-) Rahim (sonsuz merhamet sahibi) ismi ahreti iktiza eder.

    Şefkati ile anayı yavrusuna hizmetçi eden, karıncadan file kadar her canlının münacatına cevap veren ALLAH, kâinatta en çok değer verdiği insanın ebediyet isteğini karşılıksız bırakır mı?

    2-) Nübüvvet haşre dellallık ediyor.

    Evet ehli tahkikin ittifakı ile şakkı kamer ve parmaklarından su akması gibi bini aşkın muci-zeden had ve hesaba gelmez peygamberlik delili ile muhbir-i sadık haber veriyor :

    “ Hazırlanınız, başka daimi bir memlekete gideceksiniz: öyle bir memleket ki bu memleket ona nispeten bir zindan hükmündedir. Yüce yaratı-cının fermanını dinleyip itaat ederseniz ihsanlara mazhar olacaksınız; yok isyan edip dinlemezseniz, müthiş zindanlara atılacaksınız. “

    Mü’min kâfir O’nu tanıyan herkes tarafından muhafazidül Emin olarak bilinen ALLAH Rasulu hayatında hiç yalan söylememiş. Buna tarih şahittir. (Benden sonra hilafet 30 sene sürecektir. istanbul mutlaka fethedilecek, bana ilk kavuşan Hz. Fatıma olacak demiş ve hepsi doğru çıkmıştır.) O’nun ahretin varlığından bahsetmesi ahretin oldu-ğuna delil olarak yetmez mi?

    insanlığın en seçkin simaları Peygamber-lerdir. Zira onların yala konuşabileceklerini düşün-mek bile küfürdür. Çünkü onlar kötülüklere karşı ALLAH tarafından korunmaktadır. Evet Hz. Muham-med (sav) başta olmak üzere Hz. isa, Hz. Musa, Hz. Davut gibi Kur’an da adı geçen 24 peygamber yine Kur’an da adı geçmese de gelmiş olduğu bildirilen 124.000 peygamber ahret vardır diye haber vermişlerdir.

    Ayrı ayrı yerlerde ayrı ayrı ayrı zamanlarda birbirlerinden haberdar olmaları imkansız olan sadık muhabirlerin bil ittifak aynı hakikati haber vermeleri delil olarak yetmez mi?

    3-) Kur’an Haşir vardır diyor

    Kur’an ki “Bütün alimlerinizi, bütün ediplerinizi toplayın yine de Kur’anın bir suresini meydana getiremezsiniz“, mealinde ki ayetle ken-disinin hak kelâmı olduğuna itiraz edenleri susturan ilahi hitapta tam 115 defa ahretten bahsedil-mektedir. Evet şahit olarak yüksekler yükseğinden nüzul eden ilahi kanunlar mecmuası Kur’an yetmez mi?

    4-) insandaki Ebediyet isteği ahret var-dır diyor.

    Nasıl ki meyve ağaca , ayak izleri bir canlıya, su kaynağına delalet eder. Dar çerçeve içinde yaşayan insanın hiç ebedi varlık görmediği halde ebediyet istemesi ebedi bir mekana delalet eder .

    Bir balinanın yüzdüğü suda suyun sığlığı nedeniyle sırtı görünse anlarız ki bu balık bu deni-zin balığı değil.. Aynen öyle de insanın istekleri bu dünyada bitmiyor öyle ise insanın gerçek mekanı burası değildir. Bütün isteklerine cevap verilecek bir alem vardır. Orası fani dünya hayatından sonra başlayacak baki ahret hayatıdır.

    5-) Tarih Ahret var diyor

    Fravunlar ölünce mezarlarına altın ve gümüş koyu-yorlardı ve ölen her Fravun üzerinde yalvarış ifade eden dua kağıtları ile gömülürdü.

    Zerdüştler ve budistler de dünya dışında bir mekandan bahsedip insanları uyarmışlardır.

    • Bir çok düşünür ve ilim adamı ahiretin varlığından bahsetmiştir; Yunanlıların ünlü tarihçisi Homeros ruhların öbür alemde barınakları olduğun-dan orada mutlu olacaklarından bahsetmiştir.

    Pisagor insanların cismani ve ruhi hesap vereceklerinden bahsetmiştir.

    Eflatun ahiretin varlığına verdiği Tabiat– Fazilet delilinde:

    insan fazilet için yaratılmıştır dolayısıyla kötü hislerinden ayrılmalıdır. Ancak insanın dünyadaki bu mahrumiyetinin mutlaka başka bir alemde karşılığı olmalıdır. Diyerek ahirete işaret etmiştir.

    Dekart gibi bir materyalist (maddeci) “ içime doğanlar” adlı kitabında ruhların ölümsüzlüğünden bahsetmektedir.

    Evet kimi Mısırda, kimi Yunanistan’da, kimi Hindistan’da olan farklı zamanlarda birbirlerinden habersiz yaşamış bu insanların söz birliği etmişçe-sine ahiretin varlığına şahitlik etmeleri delil olarak yetmez mi?

    Hukukta bir iddianın kabul edilebilmesi için güvenilir iki şahidin olması yeterlidir. Yukarıda gör-düğünüz gibi bütün peygamberler bir çok düşünür ve tarihten günümüze islam ve hristiyanlık alemi-nin bütün din alimleri ahiret vardır demişler. Bir konu üzerinde bu kadar şahidin ittifak etmesi aklen, mantıken ve vicdanen doğruluğunu göster-mez mi?

    Sakın deme “Bu ölmüş canlıların dirilmesi acaba nasıl mümkün olacak?”

    - Nasıl her kışın ölen bütün bitkiler baharda canlanıyorsa öyle olacak.

    - Nasıl toprağa atılan kupkuru tohum yeşe-riyorsa öyle olacak

    - Nasıl, insan vücudunda, kesilmiş hayvan eti, kurumuş buğday unundan yapılmış ekmek tek-rar canlanıyor, kemiğe, ilik kollarına, kas oluyor aynen öyle de bütün insanlar dirilecek

    - Hem nasıl yüzler şahidin şehadetiyle şe-hitler tabiat kanunlarına isyan edercesine çürüyüp toprak olmuyor. Aynen öylede şehitleri muhafaza eden kudret sahibi elbette çürümüş cesetlere can vermeye muktediridir.

    - Küfürde ısrar eden Übey bin Halef elinde-ki kuru kemiği Efendimize göstererek “Bunu kim diriltecek“ deyince, Efendimiz... “Kim önce can ver-di ise o “ cevabını verdi. Bu cevap tek başına delil olarak yetmez mi?

    - Video kasetleri ile kuluna ses ve görüntüyü muhafaza etmeyi, mumyalama ile vücudu bozul-madan saklamayı öğreten ALLAH, insanı muhafaza edip tekrar diriltmez mi?

    - Bir çam ağacını çam çekirdeğine çıkarttıran ALLAH, insanı çürüyen kemiklerden çıkaramaz mı?

    - Bir arabayı icad mı zordur, bozup yeniden yapmak mı? ALLAH insanı yoktan var etmiş çürü-yüp dağıldıktan sonra tekrar nasıl diriltir diye soru-lur mu?

    - En büyük bir ağacın ruh programı nokta gibi küçük bir çekirdekte toplayıp muhafaza eden Zat-ı Hakim-i Hafız “ Vefat edenlerin ruhlarını nasıl muhafaza eder denilir mi?

    • **Unutma ! Ölüm hem yeni gelecek mahlu-kata yer boşaltmak hem de insana vazifesini unutturan gafletten ve şükrünü unutturan sarhoş-luktan uzaklaştıran ikaz-ı ilahidir.

    • **Sakın korkma! Ölüm ebedi bir idam kapısı değil. Sadece mekan değişikliğidir. Senin gibi mü’minler için ebedi bir saadet alemidir. Öyle ise Bediüzzaman gibi söyle:



    Mevte, ecele dost bakarım,sen gibi korkmam

    Kabre gülerek giderim,sen gibi ürkmem
    Tümünü Göster
    ···
  2. 127.
    0
    @107 neyi anlamamısım amk tabiki got korkusu olcak ayrica o kadar da agir sakirt degilim bi anda cevap veremem her sorunuza ve elesitrinize
    ···
  3. 128.
    0
    orusbu çocuğu madem termodinamiğin birinci yasasını biliyon ikincisini de ben söyliyim evrenin entropisi her zaman ileri gider eğer bir canlı durduk yere toplanıp dirilirse termodinamiğin ikinci yasasına uymaz amk daa ne diyim
    ···
  4. 129.
    0
    kardeşim sunu anlamamışsın,sen kabullenip sorular soruyosun o yuzden hiç bi yere varamıyosun ama bi de kabullenmeden sor o zaman bazı şeyler hakkında şüpheye düştügünü anlıcaksın. dinlere ve kitaplara bak hepsi mitolojik yani 3 buyuk peygamber oncesi hikayelerden esinlenip yazılmıstır. bunu bir arastır ahiret inancı 3 buyuk din gelmeden öncede vardı,iyi ile kotu arasındaki savas şeytan vb inançalrın hepsi mitolojik hikayelerden esinlenilmiştir.bu inanışlar butun dinlerin öncesinde vardı ve sebebide bilimin olmayısı ve insanın açıklayamadıgı şeyleri kendinden ustun gordugu veya yasamın devamlılıgını saglayan şeylere karsı tapınmaya sebeb oldu. örn mısırlılar güneşe taparlardı cunku guneş yasamın devamlılıgıydı hititler ana tanrıça adı verdikleri putlara taparlardı cunku kadının dogumun simgesi oldugunu ve devamlılıgın dogumla saglanıcagını ve kutsal olanın bu olduguna inanılırdı hatta bu inanç o kadar yaygın diki o donemdeki bir çok medeniyeti etkiledi kimi bu tanrıcaya kibele dedi kibi diana daha sonra bilimin gelişmesiyle dini inançalardaki tezler bir bir çürütüldü ve açıklanamayan tek bir şey kaldı o da yaratılış teorisi ki onun da açıklanmasına az kaldı din adamları teker teker bugun evrimin kuranda geçtigini savunuyorlar ki gunumuza kadar hep bunun bir sacmalık oldugunu iddia etmişlerdir. açıklanmayan tek bir şeyin kalmasıda diger butun tanrıları goturup tek tanrılı inanç sitemini getirdi ve bugun insanların o tek yaratıca inanmalarının tek sebebi kapitalist sistemde sömürülmeleri ve şükürcülüğe alıştırılıp başkaldırmalarının engellenmesidir. tarihi dikkatli okuyacak olursan insanlar ne zaman hakkını aramak için ayaklansa devreye ya klise girer ya camiler insanlar bu dünyadaki haklarından öbür dünya için vazgeçmeye inandırılırlar.

    Bugun afrikada milyonlarca cocuk öluyor.o cocuklar yıllarda o halde. niye herkesin aklına şimdi geldi evet kuraklık iyce arttı durum kotuleşti ama kimse bana yerinden oturup yazık diyip cep telefonuyla 5 tl 10 tl yollaıp vicdanını rahatlatarak cennete gidiceğine inandığını söylemesin. eger cennet ve cehennem varsaki cok inançlı olmamama ragmen ve varsa inanca gore ben sonsuza kadar yanıcam kimseyi öldürmedim hiç bişey calmadım ve hep insanlara yardım etmeye calıstım ama sırf varlıgını kabullenmedigim için ben sonsuza dek yanıcam ama her tülü pisligi yapanlar etliye sütlüye karısmayıp bi gibe yaramayanlar cezalarını cekip cennete gidicek böyle bi adalet olsa bile bi gün eger gerçekten haksızlıga ugrayacakların hakları bi şekilde aranıcaksa ben yanmaya razıyım kardeşim.ve züt korkusu yüzünden inanıyorsan sen benden de betersin amk.
    Tümünü Göster
    ···
  5. 130.
    0
    beyler müslümanım ama şu soru hep aklımı kurcalıyo madem allah dünyayı yarattı allahı kim yarattı veya nasıl oluştu dünya oluşmaan önce allah ne yapıyodu hadi allah yarattı dünyayı allahı kim yarattı onu yaratanı kim yarattı bana bu soruları mantıklıca açıklayıp allaha ,nandırın beni bir numaralı şakirt olmassam binim
    ···
  6. 131.
    0
    reserved
    ···
  7. 132.
    0
    @1 amk senin bana yaklaşık 9 sene önceki din dersi muhabbetlerini hatırlattın ; ateist ve müslüman iki grup oluşturulur ve münazara başlar..5.dakka'da söylenen ilk cümle budur ve konu kilit olur amk ... şukunu verdim,tebessüm ettirdin bin..

    http://imgim.com/havaii.jpg
    ···
  8. 133.
    0
    @111 allah zamandan munezzehtir
    ···
  9. 134.
    0
    @110 oncelıkle Allah seni neden yaratti bunu ogren

    Allah’ın hiçbir şeye muhtaç olmadığını kainata ve içindeki faaliyetlere bakan bir insan görebilir. Biz bir düşünelim dünyaya gelmeden önce kainatın neyi ekgibti de biz geldikten sonra tamamladık. Veya ibadetimizle ne yapıyoruz ki Allah’ın herhangi bir ihtiyacı görülüyor. Öyleyse sizin düşündüğünüz şeyin kesinlikle yeri olmadığını akli ve vicdani olarak anlıyoruz.

    Allah her şeyi kemaliyle bilendir. Ama bu bilmesi bizi yönlendirmesi anldıbına gelmemektedir. Çünkü O’nun ilmi ezelidir. Yani geçmiş, gelecek ve şimdiki zamanı aynı anda müşahede eder. Ve herkes vicdanen bilir ki, istediğim şeyi yaparım, konuşurum istemediğim şeyi yapmam. Bu kaideye göre Allah bizim ne yaptığımızı bilir. Ama biz de yaptığımız şeyin irademizle olduğunu vicdanen ve alken biliriz.

    Allah bizi kendisini tanımak ve kendisine layık olacak şekilde ibadet etmek için yarattı. Bu vazifeyi yerine getirecek alet ve cihazları da yaratmıştır. Yani bizden istenen şeyler ile bunları karşılayacak sermaye muvazenelidir. Burada herhangi bir adaletsizlik olmadığını bütün insaf ve vicdan ehli bilir. Fakat Allah’ın bizi yaratırken bize sorup sormaması ise, tamamen Allah’ın iradesini kısıtlamak anldıbına gelir.

    Oysa “alimlerimizin ittifakı ile Allah - la yüs”el – dir. Yani yaptığı işlerden sorguya çekilmez. Ama kainatta yaptığı ve yarattığı herhangi bir hadisenin hikmetsiz veya adaletsiz olduğuna dair hiç kimse ağzını açamamaktadır. Çünkü, kainatta hikmetsiz ve abes olabilecek bir durum yoktur. Bütün kainatı didik didik araştıran bilim adamları bu ilahi hikmet karşısında hayrete düşmektedir.

    Allah’ın insanı yaratmasının çok hikmetlerinden birisi ibadettir. Çünkü:

    1- Allah insanı imtihan için yarattı. Bu hikmet insanın yaratılmadan olamayacağı kesindir.

    2- Allah kainatta tecelli ettiği cemal ve kemalini hem kendisi – kendine mahsus bir şekilde – görmek hem de başkalarının gözüyle görmek istiyor. Başkasının görmesi derken bunların başında insan gelmektedir. Bu hikmet de yine insanın yaratılmasını gerekli kılıyor.

    3- ibadet için yarattı. Bu hikmetin yerine gelmesi için var olan birisi gerektir.
    Yaratılmadan ibadetin yerine gelmesi mümkün değildir. Burada yaptığımız ibadetin miktarına göre cennette ki yerimiz hazırlanıyor.

    4- Allah’ın herşeyden daha büyük olduğunu ilan etmek, ve Allah’ın emirlerini yaymak. Bu hikmetin yerine gelebilmesi için, hem tebliğ edenin hem de tebliğ edilenin yaratılması icap eder.

    5- Bir çekirdeğin ağaç olması için toprağa girmesi gerektiği gibi, insanın da yetişip olgunlaşmsı ve terakkisi için dünya tarlasına gönderilmiştir.

    6- Eğer başka alemde yaratılsaydık o zaman da neden bu alemde yaratıldık diye sormamız gerekecekti. insan için en mükemmel imtihan salonu bu olduğu için buraya gönderildik denilebilir.

    işte tüm kainatta rastlanılamayan hikmetsiz iş ve fiillere elbette şeriattada rastlanmaz. Yani bizim taşıyamayacağımız işleri Allah bize yüklemez. Bütün hayvanlara, bitkilere ve cansızlara vazifeler yükleyen Allah, elbette bize de bazı vazifeler yükleyecektir. Yoksa tüm kainatta mevcut olan hikmet, insanlar yönünden abes olacaktı. Hiçbir işinde abesiyet ve çirkinlik olmayan ve bu gibi şeylerden münezzeh olan Allah, elbette insanlara da taşıyabilecekleri bir yükü yüklemesi gerekmektedir.

    Kâinatın ömrü milyarlarca yıl ile ifade ediliyor; insanlık âleminin ömrü ise on binlerce seneyle. Henüz insan nevi yaratılmadan, bu hadis-i kudsîde verilen haber, öncelikle melekler âlemine bakıyordu. Allah’ı bilen, eserlerini temaşa ve tefekkür eden, O’na isyandan uzak bu mübarek varlıklar, hadis-i kudsîde verilen haberi ibadetleriyle, tesbihleriyle, itaatleriyle, marifet ve muhabbetleriyle tahakkuk ettirmiş oluyorlardı. Hayvanlar âlemi de yaratılış gayelerine tam uygun bir hayat sürmekle, ruhları yönüyle, melekleri andırıyorlardı. Bitkiler âlemi ve cansız varlıklar da mükemmel bir itaat ile vazife görüyorlardı.

    “Hiç bir şey yoktur ki Allah’ı tesbih ve O’na hamd etmesin,” mealindeki âyet-i kerimede geçen “şey” tabiri, canlı-cansız her varlığı içine alır. Her şey O’nu tesbih eder ve O’na medih ve senada bulunur.
    Cenab-ı Hak, bütün bu tespih ve ibadetlerin çok daha ileri derecesini icra etmeye kabiliyetli bir başka mahiyet daha yaratmayı irade buyurdu: işte bu ulvi mahiyet, arzın halifesi olacak olan insandı. Cenab-ı Hak, topraktan bir insan yaratacağını meleklere haber verdiğinde, yukarıdakine benzer bir soru, meleklerden de gelmiş ve onlara cevaben, “siz benim bildiklerimi bilemezsiniz,” buyrulmuştu.

    imtihana tabi tutulan ve kazanmaları halinde melekleri geçecek olan bu yeni misafirler, âyet-i kerimede de haber verildiği gibi, ancak Allah’a ibadet için yaratılmışlardı.

    “Ben, cinleri ve insanları ancak bana ibadet etsinler diye yarattım” Zariyat, 56

    Âyette geçen “ibadet” kelimesine bir çok tefsir âliminin “marifet” mânâsı verdiği dikkate alındığında, bu insanın, Allah’ı tanımak, varlığını, birliğini bilmek, sıfatlarının sonsuzluğuna inanmak, mahlûkat âlemini de hikmet ve ibret nazarıyla temaşa ve tefekkür etmekle vazifeli olduğu anlaşılıyordu.

    Bu mümtaz mahlûk, sadece cemal tecellilerine muhatap olmayacak, Cenab-ı Hakk’ın hem cemal, hem de celal tecellileri ile ayrı ayrı imtihanlara tabi tutulacaktı.

    Nitekim öyle oldu ve öylece devam ediyor. Nimetler, ihsanlar, ikramlar, güzellikler, sıhhat, afiyet, ferah, gibi haller hep cemal tecellileridir. Ve insanoğlu bunlara karşı şükredip etmeme şıklarından birini tercihle karşı karşıya. Maalesef, nefis ve şeytanın galebesiyle çoğu insan, cemal tecellileriyle sarhoş olup bu imtihanı kazanamıyorlar.

    imtihanın diğer yönü, hastalık, musibet, bela, afet, ölüm gibi celal tecellileri... Ve neticede sabır, tevekkül, teslim, rıza, imtihanına tabi tutulma. Akıl aksini düşünse de gerçek şu ki, bu imtihanı kazananlar, birincilere nispetle çok daha fazla.

    Bundaki hikmet şu olsa gerek: Musibet ve hastalıklar, insana kul olduğunu, aciz bir varlık olduğunu çok iyi hatırlatıyor, ders veriyorlar. Konumuza ışık tutacak bir Nur cümlesi: “Fâtır-ı Hakîm, insanın mahiyet-i maneviyesinde nihayetsiz azîm bir acz ve hadsiz cesîm bir fakr dercetmiştir. Tâ ki, kudreti nihayetsiz bir Kadîr-i Rahîm ve gınası nihayetsiz bir Ganiyy-i Kerim bir zâtın hadsiz tecelliyatına câmi’ geniş bir âyine olsun.” Sözler

    ibadet ve marifet için yaratılan insan, bu vadide mertebe kat edebilmek için aczini ve fakrını hissedecek, sürekli olarak Rabbine sığınacak ve Ondan medet dileyecektir. Duadan geri durmayacak, huzuru yakalamaya çalışacaktır. Bunlar ise başta nefis ve şeytan olmak üzere, dünya hayatında insanı, medet dilemeye ve sığınmaya zütüren her türlü musibet, hastalık, çaresizlik ve sıkıntılarla mümkün.

    Çaresizlik içinde kalıp Rabbine sığınan ruhlar, bu dünya imtihanını kazanma noktasında müsbet bir puan almış oluyorlar. Ama, refah, sıhhat ve saadet gibi tecellilerde insanoğlu, aczini anlamak yerine, bunlara meftun olup, kul olduğunu unutup, gaflete dalabiliyor.
    Konunun çok önemli bir yanı da şu: Marifetullah, yani Allah’ı tanıma denilince, bütün isim ve sıfatları dikkate almak gerekiyor; sadece cemalî isimleri değil.

    Allah, Rahman olduğu gibi Kahhar’dır da. izzeti tattıran da Odur zilleti çektiren de. Bu dünyada sadece cemalî isimler tecelli etse ve insan sadece bunlara muhatap olsa idi marifeti noksan kalırdı. Bu imtihan meydanında, insanoğlu Allah’ı hem celal, hem de cemal sıfatlarıyla tanımak durumunda. Ahirette ise, yollar ayrılacak. insanların bir kısmı ibadet, ihlas, salih amel ve güzel ahlâklarına mükâfat olarak, cennete girecek ve lütuf, kerem, ihsan gibi nice cemal tecellilerine, azamî ölçüde ve ebediyen muhatap olacaklar. Küfür ve şirk yolunu tutarak dalalet ve sefahate düşenler ise celal, izzet ve kahır tecellileriyle karşılaşacaklar. Böylece, ahiret yurdunda, Allah’ın hem cemalî hem de celalî isimleri en ileri mânâda tecelli etmiş olacak.

    Nur Külliyatında bir dua cümlesi var:

    “Bize gösterdiğin nümûnelerin ve gölgelerin asıllarını, menba’larını göster.” Sözler

    Bu dünyadaki varlıklar, ahirete nispetle, gölge kadar zayıf bir tecelliye muhatap oluyorlar. Ve bu gölge hayatın gereğini yapan ve hakkını vermeye çalışan insanlar asıla kavuşuyorlar.

    Şunu da unutmamak gerekiyor: Lütuf gibi kahrın da aslı ahirette.

    eger bunu anlarsan kafanda sorun klamaz
    Tümünü Göster
    ···
  10. 135.
    0
    hala konuşuyonuzmu lan muallakler
    ···
  11. 136.
    0
    http://www.youtube.com/watch?v=VAAMOBo-9D0
    ···
  12. 137.
    0
    @2 yardirdin mq koptum kap sukunu sür cüküne picin evladi seni
    ···
  13. 138.
    0
    @aliemre1 okuyanı gibsinler, edebiyat öğretmeni misin amk şakirti
    ···
  14. 139.
    0
    amk allah akıllı mıdır sorusuna ulemanın verdiği cevap hayır çünkü allah akıllı olsaydı allah bir zamanlar akılsızdı demektir. bunun için kabul etmemişlerdir. ancak güçlümüdür sorusuna evet demişlerdir şindi bi daa de bakam islam akıl dinimiymiş amk ne aklı gibem ebenizi
    ···
  15. 140.
    0
    @120 ne diyo bu
    ···
  16. 141.
    0
    bu hırsla atomu bükersin amk helal ulan
    ···
  17. 142.
    0
    hayde hep beraber

    Bismillahirrahmanirrahıym

    Elhamdü lillâhi rabbil’âlemîn Errahmânirrahîm. Mâliki yevmiddîn iyyâke na’büdü ve iyyâke neste’în. ihdinas-sırâtal müstakîm.
    Sırâtallezîne en’amte aleyhim gayrilmagdûbi aleyhim ve leddâllîn.
    ···
  18. 143.
    0
    @1 lan oraya allahı kim koydu yarram madem herşeyi biri yaratıyo he?
    ···
  19. 144.
    0
    @4 şukunu al içine panpa
    ···
  20. 145.
    0
    beyler ben şunun cevabını verir misiniz? sıcak niye sükselir hareketlenir soğuk neden düşer yani başka bi deyişle fizik kanunları nasıl oluştu. ve de ve de şunu açıklayın ben anlayamıyorum. bişey savunmuyorum benimki saf merak; şu, bir elektron geçiyo kaya oluyo bi tane alıyosun su oluyo çıkarıyosun tek oksijen;yakıyo bi elektron koyuyon söndürüyo.

    bana bunu açıklayın yav
    ···