1. 74.
    0
    E sen kaşınıyorsun orosbu çocuğu @1 durduk yere ne diye zütün kalkıyor.

    Edit: Ateistim
    ···
  2. 73.
    0
    @27 senin o kirli ağzını kezzapla temizlerim züt züt konuşma amk. sanki bana ateizmin kitabını yazmış pekekent herife bak... amk ezik ergen ilerisi...
    ···
  3. 72.
    0
    tanrı yoksa tanrı parçacığı ne lan? nerde parçacık orda portakal:):)

    not: neye inandığımı ne olduğumu bende bilmiyom gelişine yaşıyoz amk
    ···
  4. 71.
    -2
    @70 be dıbına kodumun oğlu sen benim direkt ateist olduğumu nerden biliyorsun ?

    Kaç yıldır ateist olduğumu nerden biliyorsun

    Yaşımı nerden biliyorsun?

    Önyargılarina soktuğum.

    Şimdi gibtir git . Nick 6 ma yazdığın o entryden sonra seni adam yerine koyup hala cevap veren beynimi gibiyim.

    Not: 3 yıldır ateistim.

    Edit : anani gibiyim big bangdan sonra açığa çıkan anti proton ve protonlar birbirini yok eder mi dedin sen ??? gibtir git.
    ···
  5. 70.
    0
    @63 senden çok okudum emin ol bir insan hiç bişey bilmiyosa okuduğumda maximum deist olur ama senin gibi ergenler direk ateist oluyo nedense işlerine gelmediği için bende deistlikten müslümanlığa dönen bi insanım Big Bang’den sonra açığa çıkan protonlar ve anti-protonlar birbirini yok eder. Canlılığın oluşabilmesi için proton sayısının, anti-protonlardan çok olması gerekiyordu ve öyle olmuştur. Aynı şekilde nötronlar ve anti-nötronlar birbirini yok eder. Canlılığın oluşabilmesi için nötron sayısı, anti-nötronlardan çok olmalıydı ve öyle olmuştur.
    Elektronlar ve pozitronlar da birbirini yok eder. Canlılığın oluşabilmesi için elektron sayısı, pozitronlardan çok olmalıydı ve öyle olmuştur. sen hala bunlara tesadüf diyorsan bu senin cahilliğindir bugün öğrendim cahille tartışmaya girmeyeceksin, çünkü ben hiç yenemedim demiş gazali hadi git şimdi biraz daha araştır öyle sorgula inanmamak için sorgulayıp inanmadığın belli oldu (:
    ···
  6. 69.
    0
    @1 allah yoksa neyi inkaar ediyosunuz
    ···
  7. 68.
    +1
    sessizce şukulaım =)
    ···
  8. 67.
    -1
    @65 bugün 15 yılda Tamamlanan 2 bölümlü cern deneylerini araştır , anti madde ve Madde nedir araştır. 1 günde hallolmaz biraz zaman lazım .

    Araştır ve gel huur çocuğu olayım sana izah etmezsem tek tek.
    ···
  9. 66.
    -1
    @63 oku gel kardeşim ondan sonra konuşalım erkek sözü ver : )
    ···
  10. 65.
    0
    kardes sen eger sonsuzluktan geldik diyorsan devam et zaten. ne diyim.

    bu kocaman evren de öyle tesadüfen oldu yoksa bu kadar güzel bi şey yaratilmis olamaz dimi amk.
    ···
  11. 64.
    -1
    @60 @58 deki yazdığımı iyi okuyup anladığına emin ol önce.

    "Sudan geldik" yazıyor orada. Hadi artık yoruldum seninle boşa uğraşmaktan
    ···
  12. 63.
    0
    @62 okumuşundur bişey demem ama yanlış anlamışın o belli bize artislik yapana bak amk (:
    ···
  13. 62.
    -1
    Dassagina açtığım başlığı ciddiye aldınız buna "eyvallah" derim de

    Olmayan bilgilerinizle yada yarım yamalak bilgilerinizle karşıma gelip de beni züt etmeye çalışırsaniz ya züt ederim ya sa giblemem

    Siz gidin abiniz gelsin.

    Ben arapça okumayı dahi biliyorum , kuran ve inciki türkçe okudum.

    Siz bunları dahi yapmadan bana dibinizi savunmayin

    Hadi uyuyun bakalım
    ···
  14. 61.
    0
    @59 ne kulaktan dolması lan yarrağa bak ben bizzat bu işlerin içindeyim kardeş rahat olsana sen

    buraya bi göz at ama senin gibi kırolar anlamaz işte (bkz: evet beyler ibret almak isteyenler dinlesin)
    ···
  15. 60.
    0
    charles darwin'in ileri sürdüğü evrim teorisi temelde bütün canlıların ortak bir atadan geldiğini iddia ederken, anahtar bir kavram olarak "türleşmeyi" savunur. yani canlılar kademeli olarak ortak bir atanın çocuklarıdır. bütün canlılar bu teoriye göre aynı sülalenin fertleri konumundadır. günümüzde geliştirilen evrim ağacı modeli(1) canlıları tek bir ortak ata konseptine göre sınıflamaktadır. canlıların sınıflaması sistematik olarak ilk defa linneaus tarafından 1753'te, 6000 bitki kaydedilerek yapılmıştır

    (2) ve o zaman 10.000 tür(species) olduğu tahmin edilmişti. günümüzde bilim adamlarının yaptığı çalışmalar, kataloglanan 1.3 milyon tür olduğunu, 8.7 milyon tahmini tür sayısı olduğunu ve sürekli bu rakamın arttığını göstermektedir

    (3). mevcut bütün türlerin dinamik olarak kataloglandığı en güncel kayıtlardan birisi bisby, roskov, orrell, nicolson, paglinawan ve ark. tarafından geliştirilen 2010 yapımı bir taksonomidir

    (4). her ne kadar "tür" denilen ve sınıflamanın en küçük birimi olan nesne önceki bilim adamları tarafından mutlak bir sınıf olarak görülse de, günümüzde bu düşünce revize edilmiştir.

    biyolojik tür kavrdıbını ilk defa "üyeleri kendi aralarında üreyebilen, kısır olmayan döller meydana getiren ve diğer türlerle üreyemeyen populasyon grubu" olarak tanımlayan biyolog ernst mayr'dır(5). türler kendi aralarında verimli döller verebilirken, diğer türler ile verememektedir. bu tür tanımının dışında filogenetik tür tanımı ve morfolojik tür kavramı gibi farklı sınıflamalara sebep olan

    (6) görüşler de dile getirilmiştir. stephen jay gould

    (7) ve birtakım biyologlar "tür" gibi mutlak kavramların doğada olmadığını ve bunların "pratik fayda" veya "isim" olduklarını söylemişlerdir

    (8). örnek olarak fosillerin hangisinin kiminle üreyip verimli döl ürettiğini anlayamayız. bu yüzden fosillerin hangisinin hangi türe ait olduğunu bilemeyiz. bu da "biyolojik tür" tanımını fosil bakımından kullanışsız yapar, ancak "biyolojik tür" tanımını yanlış yapmaz. çünkü deneysel veriler ve gözlemler tür olarak "isimlendirdiğimiz" canlıların birbiriyle gerçekten verimli döller veremediğini göstermektedir. bakteriler "konjugasyon" ile ürediği için onları tür sınıfına sokamayabiliriz, ancak bu "biyolojik tür" tanımının bize sağladığı verinin yanlış olduğunu göstermez. çünkü bu kritere göre tanımladığımız türlerin birbiriyle üreyebildiği, verimli ve kısır olmayan döller üretebildiği bilinmekte ve tür dışındaki canlılarla üreyemediği, ürese bile kısır oğullar ürettiği ve hatta kısır olmayan bir oğul üretirse bile onun çocuklarının kısır olduğu verileri mevcuttur. aynı zamanda "tür" ifadesini "biyolojik tür" olarak aldığımızda türdışı üreme faaliyetlerinin sınırlandığını gösteren prezigotik(üreme öncesi) ve postzigotik(üreme sonrası) veriler vardır.

    aynı tür olmayan canlıların üremesine engel olan 1. prezigotik engeller: habitat(yaşanılan çevre farklılığı), davranış farkı(üreme ritüellerinin olmaması), üreme mevsimi farkı, üreme organı anatomisinin farklılığı, üreme hücresinin uygunsuzluğu; 2. postzigotik engeller: kromozom uyuşmazlığı sebebiyle embriyolojik ilerlemenin bozulması, canlının ölmesi, canlı yaşasa bile verimsiz(kısır) olması, verimli olsa bile çok güçsüz ve hastalıklı olması gibi engeller mevcuttur

    (9). biyolojik tür kavrdıbının gözlemsel temellerini oluşturan bu veriler canlıları anlamada önemlidir. zira türleşmenin mümkün olduğu düşüncesini anlamlandırmak için türlerin ne olduklarını bilmek gerekir.

    canlılığın tarihine evrim varsayımı ile bir yolculuk yapalım. insanın ve şempanzenin ortak atası, bu atanın ve tavşanın ortak atası ve bu ortak atayla kurbağanın ortak atası şeklinde bir dallanma içeren evrim ağacı modelinde geçmişe doğru gitmiş oluruz. geçmişten şimdiye doğru hareket ettiğimizde her bir nesil silsilesinden sonra türleşme, yani tür değişimi olmalıdır. çünkü kurbağamsı bir ilk ata iken, şimdi insana dönüşmemiz için birbiriyle üreyemeyen türlere dallar veren bir ağacın kökü olmalıyız. richard dawkins bu sorunu çözmek için bir hayali deney önermiştir(10). dawkins'in deneyine göre bizim ilk atamıza kadar şeceremizi çıkarmak için bir zaman makinası kullanmamız gerekiyor. baba, dede, dedenin babası diye tek tek geriye doğru gittiğimizi ve her birisinin bir fotoğrafını çektiğimizi düşündüğümüzde 185 milyon sene öncesine gidersek toplam 6 km civarında yan yana dizilmiş fotoğraflar olur ve dawkins, son fotoğrafın bir balık olacağını söylemektedir. öte yandan dawkins, hiçbir türün çocuğunun kendi türünün dışında bir canlı olmadığını da eklemektedir. yani hem her canlı bir önceki atasıyla aynı tür olacak, hem de bu silsileyi takip ettiğimizde türümüz değişmiş olacaktır. şöyle bir düşündüğümüzde, bizim türümüz ile babamızın türü aynıydı. babamızın türü ile dedemizinki de öyleydi; yani dedemizle bizim türümüz aynı idi. aynı şekilde bunu zütürürsek bütün geçmişteki atalarımızla aynı türde olmuş oluruz. türleşmenin olabilmesi için muhakkak bir yerde bir "tür kırılması" olması gerekir. çünkü babamız nesli ile türdeşiz ve üreyebiliriz, dedemiz de dahil, onun dedesi de dahil ve onun 7 derece dedesi de dahil... sonuçta her nesil ile türdeş oluyor isek, türleşme nerededir? şayet bir yerlerde tür kırılması mevcut olursa o zaman evrim dallanması mevcut olabilir. ancak ikinci bir sorun daha vardır.

    önce ilk sorunda bir şeyi netleştirmemiz gerekir. bir türün(anne veya baba), kendi anatomisinin aynısını ürettiği kesindir. yani üretilen çocuk ebeveynle aynıdır ve dawkins'in fotoğraf silsilesinde herhangi iki fotoğraf(baba-oğul-torun) çok benzer. şayet bir değişim veya evrim olacaksa, bu babadan farklılaşan bir çocuk anldıbına gelmelidir, zira başka şansı ve yöntemi yoktur. o halde küçük bir mutasyon geçirmiş olduğunu düşünebiliriz; ve bu mutasyonların -varsayalım ki- birikmesi ve türleşme yolunda yeni özellikler kazandırması söz konusu olsun. o halde bu mutasyon birikimi ve genetik değişiklik seviyesi bir raddeye geldiğinde bu canlı türün dışına çıkacaktır. denilebilir ki, "tür" kesin bir kavram değildir ve mutlaklık ifade etmez; sadece bir isimdir. ancak şu unutulmamalıdır ki, "üreyip verimli döl verme" özelliği anlamında kullandığımızda "tür dışı"nı da buna göre kullanmaktayım. yani bu mutasyonların sonucu "babasının türüyle verimli döl verememe raddesi"ne varmak söz konusudur. bu şekilde dawkins'in ilk tezi, yani "her oğul babasının türündedir" varsayımı hatalıdır. ancak dawkins'in kanaatimce bu hatayı yapmasının sebebi, ikinci sorundan kaçınmak olsa gerektir; bu sorun da ilk sorunun çözümünün yarattığı sorundur. diyelim ki, oğul döl babanın türünden çıktı ve türleşti. önceki ifademizle, evrim sürecinde bir türün diğerine dönüşmesi hadisesindeki "kilit" tür kırılmasının tam sınırının bir "baba-oğul" arasında olmak zorunda olduğu sonucumuz hasıl oldu. bunun anlamı, babanın türü ile oğulun türünün farklılaşmış olmasıdır. yani babanın populasyonu içindeki tüm canlılar ile oğul çiftleşemez. bu şekilde çocuğun üremesi imkansızdır ve evrim'in "türleşme" hadisesinin devamı gelemeden çocuk yok olur. türleşmenin devam edebilmesinin şartlarını düşünebiliriz.

    çocuk türleşmiş, genlerinde birikmiş mutasyonların onu "tür dışına" çıkaracak seviyesine ulaşmıştır. neslinin devdıbının gelebilmesi için onun gibi türleşmiş bir canlı olmalıdır. onun gibi türleşmesi de yetmemekte ve onun türüne türleşmesi gerekmektedir, çünkü aynı tür olunmadıkça verimli döl üretme imkansız hale gelecektir. kimse türleşmezse, çocuk babasının populasyonundan farklı bir tür olduğu için, babasıyla aynı tür olan kimseyle verimli döller veremeyecektir. sonuçta türleşmenin tek meyvesi olan biricik çocuğumuzun nesli son bulacak ve evrimin halkası başlamadan kopacaktır. çocukla aynı anda, karşı cinsten, aynı türe türleşen bir canlı olsa bile; onunla çiftleşebilme ihtimali, çiftleşmeden verimli döl olma ihtimali ve daha evvel saydığımız prezigotik/postzigotik pek çok üreme engeli bu "türleşmiş neslin" devamlılığına engeldir. sonuç olarak evrim teorisinin temel tezi olan "türleşme" hadisesinin hem gerçekleşip hem de devam etmesi teorik olarak mümkün görünmemektedir.

    bi oku bakayım amk bilgilen biraz tek taraflı olma hep yarak kafalı
    Tümünü Göster
    ···
  16. 59.
    -1
    @56 önce dinini öğren gel Yeğen. 24 bin civarı bahsedilen aleme 73 bin deyip oradan şov yapma bana

    Bende her şeye cevap var. Fakat sallamdan konuşanlara.

    Kulaktan dolma müslümansin açık ve net.
    ···
  17. 58.
    -1
    @51 darwinin tek teorisini maymundan geldik zannediyorsun sende de cahiklik var be Panpa

    Darwin evrim teorisini sadece maymundan geldik demedi. Tüm canlıları kapsayan bir evrimden söz ediliyor. Ayrıca insan gözünün 3000 den fazla evrildiginden de haberin yoktur senin. Ve sudan geldigimizden de ?

    Hadi selametle ;)
    ···
  18. 57.
    0
    bi kere başlık fail amk.

    aksini idda eden ne lan. ateist sözde bilimci adam bilginin dogrulugu supheli iken bunu nasil idda eder.
    ···
  19. 56.
    0
    @53 zaten bi tek ateistler zeki bu dünyada :d ne oldu devam edemiyosun koçum
    ···
  20. 55.
    0
    big bangin patlama anında eğer daha fazla madde olsaydı evren hemen kapanacaktı patlama anında madde daha az olsaydı patlama galaksileri oluşturmadan maddeyi dağıtabilme ihtimali vardı görülüyor ki big bang hem şiddeti hem madde oranı hem de bunların birbirine göre düzenlenmesiyle bilinçli bir tasarımın ürünüdür.

    bu tezi çürütmek için bana düzenleyicisi olmayan bir düzen göstereceksiniz .
    ···