0
insan kendisine küçük bir ikramda bulunan ya da iyilik yapan bir kişiye dahi, bu güzel tavrından duyduğu memnuniyeti hemen göstermek ister. Örneğin kendisini evinde ağırlayan, ikramda bulunan birine minnet duyar; özellikle de ev sahibi ince düşünceli biriyse ve söylenmesine gerek bırakmadan o kişinin her ihtiyacını ekgibsiz bir şekilde karşılıyorsa… Bunun gibi, ciddi rahatsızlıkları olan bir insan da, doktorunun tedavisiyle şifa bulduğunda ona nasıl teşekkür edeceğini bilemez. Yine bir insan karşıdan karşıya geçerken, kendisini bir arabanın çarpmasından kurtaran kişiye hayatını borçlu olduğunu söyler, o kişiyi ödüllendirmek, ona olan minnettarlığını göstermek için elinden gelen herşeyi yapar.
Hasta ve muhtaç durumda olan bir insan, kendisine bakan, ihtiyaçlarını karşılayan kişiye, duyduğu minnet nedeniyle çok iyi davranır, saygı ve sevgi gösterir, yaptığı her iyilik için sürekli teşekkür eder. O kişiyi kesinlikle kırmak istemez.
Her insan kendisine sürprizler yapan, güzellikler sunan, iyilikte bulunan kimseleri çok sever, onlara karşı saygıda ve ihtimam gösterme konusunda bir kusur etmemeye gayret eder.
Ancak bazı insanların unuttuğu çok önemli bir gerçek vardır: Bir insanı sevindiren, onu ağırlayan, ona güzel rızıklar, nimetler sunan, hoşuna giden bir manzarayı yaratan, her sabah uyandığında ona tekrar hayatını bahşeden, onu tehlikelerden koruyan, hastalandığında ona şifa veren, ilaçları vesile ederek ağrısını veya acısını dindiren canlı ve cansız tüm varlıkların sahibi olan Allah’tır. Bu nedenle insan sahip olduğu nimetler ve karşılaştığı güzellikler nedeniyle, sevgisini, saygısını, minnet duygusunu, vefasını ve şükranını Allah’a yöneltmelidir. Bir insana yardımı için teşekkür ederken, o kişiye bu yardımı ilham ederek rahmetini ulaştıranın Rabbimiz olduğu kesinlikle unutulmamalıdır. Allah bir ayette şu şekilde bildirmiştir:
Gerçek şu ki, göklerin ve yerin mülkü Allah’ındır, diriltir ve öldürür. Sizin Allah’tan başka veliniz ve yardımcınız yoktur. (Tevbe Suresi, 116)
Kuran’da Hz. ibrahim’in Allah’a olan duasında Rabbimiz’in insanlar üzerindeki bu rahmetini şöyle dile getirdiği bildirilmektedir:
Ki beni yaratan ve bana hidayet veren O’dur; bana yediren ve içiren O’dur; hastalandığım zaman bana şifa veren O’dur; beni öldürecek, sonra diriltecek olan da O’dur, din (ceza) günü hatalarımı bağışlayacağını umduğum da O’dur; (Şuara Suresi, 78-82)
Allah’ı coşkuyla sevmenin neşesi
Allah’ın deli aşık ruhuyla sevilmesi lazım. Coşkuyla, sabah kalktığımızda hemen o aşkla sevdiğimiz Allah aklımıza gelecek, O’nun neşesi ve sevinciyle güne başlayacağız. Böyle bir bayram neşesi, sevinci içerisinde, çünkü sonsuz bir aklın, sonsuz bir gücün, sonsuz merhametin kontrolündeyiz ve O’nun kullarıyız.Bu olağanüstü sevindirici bir şeydir, üstelik sürekli nimetlerini görüyoruz, her yerde görüyoruz. Bir de bize sonsuz cennet hazırlamış güzel Allah’ımız. Bunun sevinci tabi yürekleri kaplar ve bir an dahi unutmamamız lazım, her an O’nun sevinci ve heyecanı içerisinde akşama kadar bayram gibi çoşku içerisinde yaşamamız lazım, hatta rüyamızda bile Allah sevinciyle yaşamamız lazım. Rüyamıza bile etki eder, eğer o coşkuyu yaşarsak. (Tempo TV; 24 Aralık 2008)
Şimdi, tabii ki biz cennete veya cehenneme gideceğimizi bilmiyoruz, ama ben toprak olayım demek ne kadar korkunç bir şey. Ben Allah’ı aşkla seveyim denir, cehennemde olayım yine aşkla severim, deli âşık olarak, Allah Allah diyerek cehennemde gezerim. Niye yok olmayı isteyeyim? Yok olmak ne demek? Allah’la ben bağlantımı keseyim anldıbına geliyor. Allah’ı unutayım anldıbına gelir o. Deli aşık cehennemde de olsa, cennette de olsa Allah aşkıyla var gücüyle tekbir getirir, Allah’ı anar. Allah bırakılmaz. Müslüman Allah aşkıyla yanar. Cehenneme de girer, ateşin içine de girer. Allah hiç bir zaman için bırakılmaz. (Kocaeli TV; 23 Ocak 2009)
insana sahip olduğu tüm güzellikleri bağışlayan Allah’tır
Allah, her insana bir hiçken can vermiş ve dünyayı onun için en güzel ve en uygun şekilde yaratmıştır. Örneğin, dünyanın her yerinde insanlar rahatlıkla nefes alıp verebilirler. Allah, rahmeti ile atmosferdeki gazların oranını insanlar için en uygun oranda tespit etmiş ve yaratmıştır. Birçok insan, havasız bir odada ne kadar zor nefes alıp verildiğini bilir. Havasızlık artıkça insanın duyduğu sıkıntı da artar. Biz, güçlükle nefes alıp verebildiğimiz bir dünyada da yaşıyor olabilirdik. Ancak içimize soluduğumuz hava, Allah’ın rahmeti ve dilemesi ile hiçbir zaman bize sıkıntı vermez, aksine bizi rahatlatır, hoşumuza gider.
Allah, yeryüzünün her köşesinde çeşit çeşit sebzeler, meyveler, tahıllar ve bitkiler yaratmıştır. Eğer Allah dileseydi, dünyada tek bir çeşit yiyecek olur ve bu yiyeceğin tadı da bize hiç zevk vermeyecek şekilde olabilirdi. Ve biz yaşayabilmek için bu yiyeceği yemek zorunda kalabilirdik. Bu yiyecek dışında da yerden bir şey üretme imkanımız olamazdı. Ancak Allah, sonsuz merhameti ve şefkati ile, insanlar için çeşit çeşit sebze ve meyve yaratmıştır. Üstelik bunların her birinin tadı birbirinden farklı ve güzeldir. insan yaşamak için yemek yemek zorundadır, ama Allah’ın rahmeti sayesinde, bir yandan da tüm bunların lezzetinden büyük zevk almaktadır.