Bir kez daha öğürdüm. Artık içimdekilerin çıkacağını anlamıştım. Son bir gayretle umumi tuvaletin kapısını kilitledim. O kafayla bile az da olsa gururum vardı. insanların beni böyle görmesini istemiyordum.
Fakat gururumun bedelini kot pantolonumun ve ayakkabılarımın kusmuk içinde kalmasıyla ödedim. Kapıyı kilitlerken son kalan kusmama gücümü de kullanmıştım. Daracık tuvalet kabininin zemini vıcık vıcık öğütülmüş yemek artıkları ve mide suyuyla kaplanmıştı. Bu gece burda çalışan birisi, muhtemelen üniversiteli, zayıf ve siyah makyajlı bir kız benim geçmişime söverek burayı temizleyecekti. Kusura bakma tatlı kız, aslında tanısan çok seversin beni. Ben hiç böyle birisi değildim. iyi aile çocuğuydum, o iyi aile neyse artık. Beni hep Okan böyle yaptı, söveceksen Okan’a söv rockçı kız. Senin bu yerdeki kusmuğu temizlemene neden olan kişi ben değilim, Okan. Ben iyi birisiyimdir, hayatımda hep doğruları yapmaya çalıştım. Doğru derken de, genel geçer ahlaka göre doğruları kastediyorum, benim kişisel doğrularımı değil.
Kusmuk kokusuyla dolu kabinde, midemde bir hareketlenme daha hissettim, ama bu sefer yukarı doğru değil, aşağı doğru. Küçük ve pis klozete oturup boşaltıma başladım. işimi bitirdiğimde klozeti de tıkamıştım. Cidden özür dilerim tatlı kız. Keşke takumu sen temizlemeyecek olsaydın. Keşke 50 lira için akşam beşten sabah dörde bu gibik mekanda çalışmak zorunda olmasaydın da, beraber bir kahve içmeye gitseydik. Severdin lan beni bence, genel olarak sempatiğimdir. Yakışıklı olduğumu da söylüyorlar. Aslında çay içelim derdim, çayı kahveden daha çok severim ama çay içilecek pek mekan bilmiyorum, kötü çay veriyorlar, hep ılık ve bayat oluyor, sevmiyorum öyle.
Neyse tatlı kız, bana daha çok küfretme nolur, ben artık kaçıyorum.

Selen kulağıma eğiliyor, o gürültüde bişeyler söylüyor. Anlamıyorum ama anlamış gibi yapıyorum. Bende bişeyler söylerken kulağına eğiliyorum. Saçları güzel kokuyor, belli ki gelmeden duş almış. Elimden tutuyor ve beni dans pistine zütürüyor. Dans etmeye benzer hareketler yapıyorum. Ne kadar da ikiyüzlü bir binim dıbına koyayım, daha beş dakika önce burdaki insanlara laf atıyordum, şimdi aralarına katıldım.
Selen bana arkasını dönüyor, belinden tutup kendime çekiyorum, dar kotuma baskı yapan penisimi onun dolgun kalçalarına bastırıyorum, başını arkasına çevirip gülümsüyor. Güzel kokan boynunu öpüyorum.
Okan taksi çağırıyor ve dördümüz eve gidiyoruz. Okan Ceyda’yı alıyor ve odasına gidip kapıyı kapatıyor. Bende Selen’i alıyorum ve odama zütürüyorum.
Sarhoş olmam büyük şans, yoksa kesin erken boşalırdım. Kızın tombul kalçalarını sıktırıyor, sandığımdan daha küçük çıkan göğüslerini yalıyorum.

Midemde kalan artıkların envai çeşidiyle berbat ettiğim kabinden çıkıp, gidebildiğim kadar hızla bardaki kalabalığa karıştım. Tuvalet önünde sıra bekleyenlerin “dıbına koyayım ya!”diye bağırdıklarını duyabiliyordum. Burası aslında bir bardan çok club sayılabilirdi. En azından bir dans pisti ve üstünde dans edenler vardı. Dar elbiselerinin içindeki tangalarını belli eden deneyimli kaşarlar ve onların bol sakallı sponsorları, üniversite 1-2’ye giden anadoludan yeni gelme kabak çiçeği gibi açılmış kızlar, hayatlarında ilk kez bir mekanın kapısından geçmeyi başabilmiş ezik otuzbirciler…
Bu tuhaf insan grubu, dans adı altında çeşitli hareketler sergiliyorlardı. Müziği kesip alttan seslendirme versen, çiftleşme dansı yapan ekvator hayvanları belgeseli olurdu dıbına koyayım. Sanırım herkesten nefret ediyordum.
Herkesten nefret ediyorsam, buradaki işim neydi peki? Tabiki Okan’ın gaza getirici konuşmalarına dayanamamış ve bu şehirdeki payımıza düşen am oranını almak için buralara kadar gelmiştik. Ben senin yapacağın konuşmayı gibeyim Okan…
“Kanka çok güzel bir ortam biliyorum” demişti. “istanbul’un en kaliteli kaşarları orda takılıyor”demişti.
Okan ne zaman bir fikrini ortaya sürse hemen onaylıyorum, biraz eziklik var galiba bende.

ciks sırasında bile rol yapmayı bırakmıyor özenti. Yüz ifadesi daha önce defalarca ferre filmlerde izlediğim bir ifade. Penisimi ağzına sokuyorum. Uzun uzun emiyor.
Sonraki 3 saat boyunca dinlenip dinlenip birbirimizi boşaltıyoruz.
Ne zaman uykuya daldığımı bilmiyordum, sızmıştım ama çok saçma bir şekilde sabahın 7’sinde uyanıyorum. Üstüm başım ter olmuş, çarşaflarım sırılsıklam. iğreniyorum.
Selen’e bakıyorum, yan yatmış uyuyor. Küçük göğüsleri yatağa doğru sarkmış.
Eğilip küçük göğüslerini yalamaya başlıyorum. Tuzlu. Terlemiş. Yine de yalıyorum, hafifçe hoşuma da gidiyor.
Hayatın bana öğrettiği bir şey varsa, o da önüne fırsat geldiğinde elinden geldiğince yararlan, yoksa ne zaman fırsatın kaçacağını bilemezsin kuralı olmuştu. Bende abazan geçen aylardan sonra bu tatlı tombul kızdan yararlanabildiğim kadar yararlanacaktım.
Memelerini yalarken Selen uyanıyor ve bana gülümsüyor. Hiç konuşmadan yalamaya devam ediyorum.
Devamında yumuşak ve yağlı kalçalarını ayırarak, içi pembe vajina deliğine giriyorum ve git gel yaparken kızın poposunu tokatlıyorum. Doggy stilinde kızın saçlarını kavrayıp asılıyorum.
10 dk sonra işim bitiyor. Kızın gelip gelmediğini önemsemeyerek duşa gidiyorum.

Son bir kez daha ogurdum.bu gordugum kacinci calinti baslikti.ama olsundu, o eksiyi verecektim.

Sallanarak mekanı biraz dolaştım, bulanık görüşümün izin verdiği kadarıyla Okan’ı aramaya başladım, artık sktirip gidelim eve de, yatıp uyayım dıbına koyayım.
Okan bir tane hafif tombul, uzun kıvırcık saçlı bir kızla öpüşüyordu. içimden kız umarım bununla eve gelmez diye düşünmeye başladım. Okan kız ayarlayıp ben ayarlayamadığımda kendimi çok ezik hissediyorum. Kız ayarlamak Okan için yemek yemek kadar doğal bir eylem, ben ise ilk birkaç yalandan sonra sıkılıyorum. Ya acele edip kızı elliyorum, yada kız gittikçe daha çirkin gözüküyor gözüme ve soğuyorum.
Okan’ın yanına doğru sendeledim. Beni görünce kızdan ayrıldı ve kulağıma eğildi.
“ciks tanrıları bugün bize acıdı dostum, ikimizde şanslıyız”
Tamam ulan sen bu kezbanı gibeceksin ama ben neden şanslıyım?
O sırada yanımıza bir hatun daha yanaştı. 1.55 boyunda, straplez elbiseli, dudağının sağ üstünde bir ben olan kahverengi saçlı bir tombul. Bir 10 kilo verse bayağı güzel sayılırdı aslında.
“Selen’le tanış Mert, Ceyda’nın ev arkadaşı”

ok beyler uyandım ve yazmaya devam ediyorum. Okuyan okur

bos konusuyorsun onu eksiledim

Bir süre okuyorum, ve nihayet kızların cıvıldaşmaları bitiyor. Salona geçiyorum. Okan sırıtıyor.
Herif 1.85 boyu, düzgün şekilli kafası, 3 numara sarı saçları ve gri gözleriyle adeta bir yakışıklılık abidesi. Onun yanında kızlara görünmez olmam kaçınılmaz zaten. Bu tipine rağmen Okan'ın zütü kalkık değildir, iyi adamdır.

Tanışma hikayemiz çok basitti.

Üniversite sınıfımdan bir kızın doğum günü vardı. Normalde pek umursamam böyle şeyleri ama kızdan hoşlanıyordum. Mekan damsız girilmeyen bir mekandı.
Ulan hep söylenen yalandır ama cidden arkadaşlarım içerdeydi ve cidden telefonlarını duymuyorlardı. Ben umutsuzca kapıdaki gorile derdimi anlatmaya çalışıyordum.
Okan'ın bir özelliği vardır, adam her türlü kapıdan geçebiliyor dıbına koyayım. Sorsan "insanları tanıyorum" diyor ama bence tüm bodyguardları tanıması imkansız. Dünyanın ilk türk süper kahramanı olabilir bu eleman.

Kapıdan geçmeye uğraşırken Okan geldi ve "Dostum burda ne yapıyorsun?" "içeri gelsene"dedi. Bodyguarda bir selam verdi ve beni içeriye çekti.
Kapıdaki goril, muz verilmiş gibi uysallaşmıştı bişey demedi. Sonraki gün de aynı eve taşındık.

Okan gururla sırıtıyordu, beni görünce omzuma bir yumruk attı.

"Ne gibiştik ama lan"

"Aynen reis".

"Kız benim iliğimi kemiğimi kuruttu lan"

Rez bekliyoruz

Bu ne ayrintili bi alatimdir amk suku

vay amk iyiymiş
edit : sonuna kadar okudum beyler çok güldük burada

Belimde havluyla çıkarken kendimi bir anda çok ciksi hissediyorum, keyfim yerindeydi.
Sonraysa Selen’in hala evimde olduğunu görünce moralim bozuldu.
“Kahvaltı yapayım mı sana canım?”
Hemen canımlı cicimli konuşmaya başladığımıza göre kızı en kısa zamanda göndermeliydim. Gelemiyorum lan ben bu ilişki işlerine.
Okan elini Ceyda’nın omzuna atmış olarak odasından çıktı. ikisi de gülüyordu. Adam bu konularda tam bir doğal yetenek.
Okan Ceyda’ya kahvaltı hazırlamasını söyleyince kızlar beraberce kahvaltı hazırlamaya koyuldular. Keşke bende Okan kadar rahat olabilseydim bu konularda. Daha şimdiden kızdan kurtulmak için dakikaları saymaya başladım.
Kahvaltıda bol bol çay içiyorum. Omletten bir parça alıyorum ama midem bulanıyor, dünkü ağır alkolün etkisi hala geçmemiş.
Kahvaltımdan sonra üzerime bir hüzün çöküyor, hep böyle olur zaten. Odama gidiyorum ve bir kitap açıyorum. Biraz okumam lazım.

Ozaman en felaketinden Jack rezeriels

eee bi rezervuarmartoniya

Reservetta macchiato double cikolata

Reeeeez

Rezerveee

hodeeee

takıl kafana göre