Bu entry silinmiştir
-
1.
+3ben seni severim sevmesine de toplum buna hazır değil
nükleer denemeler kyoto sözleşmesi küresel ısınma falan.
belki sen çok küçüksün belki benim ruhum ölü
biraz nietzsche biraz kant kafan karışmış belki
parlıamanet’i de bozdular tutunacak dalımız mı kaldı?
pavyonda tanıdığım bilge bir pekekent vardı!
kötü kitaplar okumak kötü yaşamak gibidir derdi.
iyi kitaplar okudum bir taka yaramadı..
ben seni severim aslında da düzenim bozulur diye korkuyorum
durduk yere başımıza saçma sapan bir aşk çıkar
sinemaya gitmeye ele ele tutuşmaya falan kalkarız
işin yoksa çiçek al,saç tara, parfüm sık.
küsmesi, barışması,ayılması, bayılması
hatta eninde sonunda kaçınılmaz ayrılması
meyhanede tanıdığım gerzek bir filozof vardı!
güzel kadınlar insanın ömrünü uzatır derdi.
bir sürü güzel kadın girdi hayatıma
hepsi ağzıma sıçtı..
ben seni severim belki de rabbim buna hazır değil.
her şeyin güzelini sever o ideal birliktelikler ister
seninle benim yan yana oturacağımız çekyata
ne ilahi adalet sığar ne de diyalektik..
içime çöreklenmiş sığ bir sığır var benim.
ben seni severim sevmesine de
iş çıkarmasana şimdi ne gerek var güzelim..
demiş adamdır panpa. -
2.
0bu kadar şiiri neresinden çıkarıyo anlamıyom lan çok güzel yazıyo muallak.
ha bu arada burda yazardır saygımız sonsuz -
3.
0Kartal'lı olup olmadığını soramadığım çekiniğim gereksiz yere hiç olmadık hallere girdiğim insan çok baba birine benziyor inci sözlüğe göre fazla ismi taşak geçilecek bir zat değil
dıbına koyim -
4.
+1Eski reyizlerdendir
Bürokratik Şiir
Kartal Nüfus Müdürlüğü'nün önünde bekle beni
martılar uğramaz buraya korkma en fazla
bir kaç boyacı çocuk inceden taciz eder
ben hepsini hallederim sen hiç endişe etme
al bohçanı, kimliğini, sal saçlarını biteviye
Kartal Nüfus Müdürlüğü'nün önünde bekle beni..
Kartal Nüfus Müdürlüğü'nün önünde bekle beni
korkma oy verdiğimiz partiden değil belediye başkanı
kız kulesi, galata külahı uzak buraya amenna
ama artık metro var kadıköy yarım saat kadar
sen bir gel gerisi kolay tam dolu akbilim var
Kartal Nüfus Müdürlüğü'nün önünde bekle beni..
Kartal Nüfus Müdürlüğü'nün önünde bekle beni
terli gelirim biraz korkma! sönmez bizim oralarda
al sancaklarda titrer gibi görünse de silüetim
ya severim ya terk eder ortası yok merak etme
beklemezsen kırılır tüm inancım ve cesaretim
Kartal Nüfus Müdürlüğü'nün önünde bekle beni..
Kartal Nüfus Müdürlüğü'nün önünde bekle beni
beklemek buralarda seni seviyorum demenin
jestsiz ve mimiksiz ifade edilmesidir
ben seni seviyorum burjuva semtlerine inat
Kartal Nüfus Müdürlüğü'nün önünde bekle beni.. -
5.
+1Kartallı değil pampa. Eskişehirli kendisi
-
6.
+2herkes kendine dair bir şey bulabiliyor bu adamın yazdıklarında lan. her şiirini, yazısını okurken gözlerim doluyor amk aklıma geliyor sıçtığımın kızı daha kötü oluyorum. adam gibi adamdır ama kendileri konudan sapmayalım
-
7.
-1Ay’ın bir gibime benzemediği bir geceydi. Yıldızlar da görünmüyordu ortalıkta, onları saklayan bulutlar da. "Hiç mi özlemiyorsun beni?" dedim.
"Korkuyorum" dedi. "Sen beni o kadar çok sevdin ki, o yüzden korkuyorum."
Lafı değiştirmek istedim. Ay’dan ya da yıldızlardan söz etmeye çalıştım. Ama aksi gibi Ay bir taka benzemiyordu o gece ve lanet olası yıldızların hiçbiri ortalarda yoktu. Bir süre sustum çaresiz.
"Ben seni çok seviyorum" dedim sonra. Bir tek bunu söyleyebildim. Canım bir tek bunu söylemek istiyordu. Biraz daha susup devam ettim.
"Olsun," dedim, "eğer varsa kırılacak bir hayal, onu tamir edecek kadar çok seviyorum ben seni."
O sustu bu kez. Benden daha uzun sustu, içim acıdı bir an. Sanki benden daha çaresiz gibiydi.
"Uyuyalım mı?" dedi bir süre sonra. Her ne durumda olursam olayım, her duyduğumda gülümseyerek itaat ettiğim tatlı bir buyruk gibiydi bu laf. Yanımda olsa, sıkıca sarılırdım. Değildi.
"Olur uyuyalım" demedim ilk kez. "Yatalım hadi." dedim. Zor uyunacak bir geceydi ve ben ona yalan söyleyemezdim.
Başka bir şey konuşmadık. O bir süre sonra uyudu sanırım. Ben de bir süre uzanıp kalktım. Camı aralayıp bir sigara yaktım. Hala tek bir yıldız göremiyordum. Ama Ay.. ilk kez bir şeye benzetir gibi oldum Ay'ı. Evet evet Ay,ağlayan bir çizgi film kahramanına benziyordu. Pepe! Bir süre sessizce ona eşlik ettim. Son yudumunu diplediğim şarabı da nihayet şaraba benzetebilmiştim. Biraz daha seyrettim Ay'ı. Sonra yüzümü doğuya doğru çevirip pencere aralığından usulca mırıldandım.
'Olsun, ben seni çok seviyorum..'" -
8.
-1kal sen gittiğin yerde geri dönmek dediğin
unutulan bir ağrıyı hatırlatmak gibidir
hadi tekrar git usulca tenin tenime değmesin
her şey değişmiş bak işte her şey değişmiş her şey
değişmemiş bir tek şey, sen güzelsin ben çirkin. -
9.
-1öfkeliyim gölge. biraz daha somut bir şey olsan seni bile çiğneyip geçecek kadar öfkeliyim. keyfin yerinde tabi, senin bir bedenin yok. bense hem gövdemle hem de seninle uğraşmak durumundayım. ve onlarla.. onlar; birbirleriyle oyuncak gibi oynayıp sıkılınca bir kenara fırlatanlar, gecekondularından en afili kıyafetleriyle fırlayıp iliştikleri bar taburesinde kızların memelerine bakıp birayla birlikte ağızlarının sularını içenler ve memelerini her türlü bakılmama ihtimalini dışarıda bırakacak kadar arsızca sokağa salanlar, kapı önü değnekçileri, çiçek satan şoparlar, bir tak satmayıp para dilenen çocuklar, sevdiklerine açılamayanlar, masaya kapaklanıp hıçkıra hıçkıra ağlayanlar, tepeden tırnağa tere bulanmışken etrafa sahte gülücükler fırlatan garson kızlar, kafaları güzelleştikçe vahşi batının hızlı kovboyları edasıyla cep telefonlarına saldırıp zavallı mesajlar yazan egosu çürümüş mahluklar, ucuz hayaller, iğrenç pazarlıklar ve kalabalık ve gürültü ve duman ve et ve ter ve korku.. korkuyorlar aslında gölge, hepsi birer korkak. yalnızlıktan korkuyorlar, unutulmaktan
fark edilememek korkusu ödlerini koparıyor. en aşağılık ilgi bile yok sayılmaktan daha iyi geliyor onlara. çünkü biliyorlar ki gerçekten yalnız kaldıklarında kendileriyle hesaplaşmaya başlayacaklar ve hiçbiri bunun üstesinden gelebilecek kadar güçlü değil. ve ben gölge bunları gördükçe deliye dönüyorum. avaz avaz bağırmak istiyorum, gibtirin gidin bir ağaç kovuğu bulun kendinize bir mağara bir oda bir her neyse işte gidin kapatın kendinizi.. ama yapamıyorum. kimselere bir şey söyleyemiyorum. sonra da işte böyle kendime sarıyorum. elimden hiçbir şey gelmiyor gölge. kalabalıkların arasında sabun köpüğü gibi dağılıp bu saçma sapan kompozisyonun bir parçası oluverecekmişim gibi geliyor, korkuyorum. dağılıyorum aslında gölge, kendi kendime, yavaş yavaş, öfke içinde küçülüp dağılıyorum -
10.
0birlikte oturduğumuz parklara senden sonra da gittim
epeyce vakit geçirdim ve kaybettim ve üzgündüm
bitiremediğim şarapları diplerine boşalttığım mavi ladinler büyümüş
çocuklar gördüm oyunlarına büyük bir ciddiyetle devam eden
bağ değil büyü bozulmuş köpek gibi pişmanım..
aynı anda hem sana hem kendime hem tabiata
yerli yersiz küfürler sıralarken bir taraftan
öptüğüm diğer kızlar da aklımdan geçmedi değil
ama sen başkaydın şarabın içinde aspirin
baş ağrısına engel olur diyen tıp öğrencisi
niye yalan söyledi olsaydın da konuşsaydık..
hiçbir yere sığamıyorum oh mu olsun ki bana
gidenler bildiklerini de beraberinde zütürür
ay tutuldu misal dün sıradan bir doğa olayı
ama aklım ermedi boş boş baktım havaya
olsaydın da anlatsaydın kafam böyle karışmazdı
olmadı öpüşürdük aklıma takılmazdı. -
11.
0boşalmış sigara paketini ters yüz edip masada
rengini unutmuş kalemi kırılasıya bastırarak
içinde laleler geçen taktan püsürden satırlara
içinden intiharlar geçen satırlarla saldırdım
aramızdaki mesafe ışık yılı bile değilken
ne ben gelebildim yanına
ne seni yanıma aldırdım..
eli saçında kadınlar mütemadiyen geçerken
eli böğründe adamlar bakarken arkalarından
hayalleri ve salyaları dağıldıkça dört bir yana
gitmeler ve bakmalar köşe başlarında kesişir
biz ikimiz üstesinden gelemeyiz bunların
biz üstesinden gelemeyiz belki bir tren gelir..
belki bir tren gelir uzaktan içinden kimse inmez
beklediğimiz hiç kimse yok anneme de söyledim
olsun dedi o da içi boş bile olsa
trenler var oldukça bir umut var demektir. -
12.
0italyanca konuşsaydım sever miydin beni?
ingilizce almanca falan olmuştur tabi de
eminim hiç italyanca bilen sevgilin olmamıştır.
ben şimdi kursa gitsem, sen beklesen.
beklemesen bile çok ileri gitmesen.
ufak tefek yakınlaşmaların olabilir ama ileri gitme olmaz mı?
neyse işte ben kursa gitsem.
iki seneye sökerim sanıyorum, malum kafam kalın biraz.
sonra gelsem yanına.
calvino'yu dante'yi v.s kendi dilinden okusam.
gözüne girermiyim o zaman?
italyanca konuşmayı öğrenirsem sever misin beni?
doğru düzgün bir adam olsaydım sever miydin beni?
kavga etmesem, küfür etmesem, tesbih çekmesem.
bak şimdi sen beni seversen
sen şimdi beni bir sev var ya.
sevinçten ortalığın dıbına korum..
pardon pardon, küfür yok,
valla son olur bu etmem bir daha.
işe gider eve döner efendi efendi takılırım.
doğru düzgün bir adam olursam sever misin beni?
toplumsal duyarlılıklarım olsaydı sever miydin beni?
mendil satan çocuklara dertlenip
nesli tükenen hayvanlara içlenseydim.
ne bileyim işte bu petrol sızdıran tankerlerin anasına avradına..
yok ama küfür yok doğru.
bu petrol sızdıran tankerlere protesto mesajları falan çekseydim
yoksullukla mücadele eden sivil toplum örgütü gibi şeyler var ya hani?
gerekirse onlara bile üye olabilirim.
toplumsal duyarlılıklarım olursa sever misin beni? -
13.
0tamdıbına bakarken senin nerene odaklanacağımı şaşırıyorum
gözlerin ağır bassa da hınzırca göz kırpıyor memelerin
bir gözüm memelerinde ayak bileklerinde bir gözüm.
uzuvlarının ağırlığında ezilirken bakışlarım
perşembe gecesi içilen rakı gibisin, günahsın..
sigaraya yapılan zam en çok sokak çocuklarını etkiler
ve bizim azıcık canımız sıkılsa bütün yeryüzü etkilenir
eşitlik bir fantazyadır bütün esk
i solcular bilir
mutluluk bir merhaledir yaklaşıldıkça teğet geçilir..
enflasyon sepetine eklenmiş ping-pong topu gibisin
ping-pong topundaki fiyat değişiklikleri en çok başbakanı üzer
ben seni seviyorum ama bütün bunlar olurken
bunlara rağmen bu aşk en fazla ne kadar sürer?
izahı izanı olmaz seni tarif etmelerin
mesihle sözlü jeanne d'arc'sın gövden bütün kutsanmış
nasıl yaklaşayım bilmem dört bir yanın park yasağı.
yaklaşamayışlarımı protesto bile edemem
protesto bile edemem çünkü henüz,
protestanlık icat bile edilmemiş. -
14.
0Başkalarının elleri hep gözlerimize takılan
başkalarının hayatlarında aklımız
başka kimse yokken yanımızda
hayat ısrarla sokarken bizi her fırsatta yerin dibine
ikimiz müşterek bir set yapıp naylondan
ve yıkılacağına aldırmadan her tehlikeye gülümseyip
geçtiğimiz günler geliyor aklıma acayip hüzünleniyorum..
Sonra bir tren kalkıyor sonra sen yok oluyorsun
aklımı kaybediyorum sonra bana bir şeyler oluyor
bakakalıyorum işte ardından sonranın ne önemi var
ben ağlıyorum sonra kondüktörler de ağlıyor..
insanlar geçiyor yanımdan yeryüzü insana kesiyor
bir ağrı kaburgamın altında ismini fısıldıyor
ben ki müptelasıyım anlatmadan anlaşılmanın
anlatmaya yeltendiğimde sesimi çocukluğum kesiyor..
Bir çift bulut olsak ya senle yahut bir tutam maydanoz
insanlar sebeplendikçe varlığımıza şükretse
bir türlü bir hayat yakıştıramadığımız ruhlarımız ve biz
biz ikimiz seninle yarım kalmış her ne varsa
ihtimal tamamlayabiliriz bir fırsatımız olsa keşke
imkanlar ve fırsatlar silikleşirken bir bir
bir sen kalıyorsun gövdenle bütün tüylerin dikilmiş
aklımı bırakıyorum sonra sonra olanlar oluyor.. -
15.
0artık daha sakinim. ne istediğimi bilmediğim için oradan oraya kendini atıp duran zavallı ruhum duruldu artık. hiçbir şey istemiyorum. ve bunu züppe bir nihilist tavrıyla söylemiyorum. kelimenin tam anlamıyla hiçbir şey istemiyorum. hiç kimsem olmasın, kimselerin kimsesi olmayayım, varlığım emsalsiz yokluğumun müjdecisi olsun. berrak bir su buharı gibi kimselere değmeden ‘yavaş yavaş geçtim kalabalıkların arasından’ demek istiyorum hepsi bu.. " ali lidar.Tümünü Göster
"önce dibe vurmak lazım.. sonra her şeyi yeniden yavaş yavaş inşa edersiniz. ama dibe vurmadan olmaz. çekebileceğiniz acıların sınırına gelip artık hiçbir şeyin canınızı yakmadığını farkedene kadar böyle gider bu. eğlenmek, etrafa soytarılık etmekten başka bir şey değil çoğu kez bunu da çok iyi bilin. hayıflanın ya da hayıflanmayın; anlatın ya da anlatmayın, içince ya da içmeden. biliyorsunuz değil mi bunların hepsi detay? "
"konuşmaya başlamadan öpüşsek ya!
ağzından sızan sıvı beni nasıl da kutsar.
boynumun üstü kudüs
sen aslan yürekli richard
durma saldır hadi aşkım
başlasın haçlı seferi.."
"insan, başka beklentileri karşılanmadığında var olan mutlulukları da yok edebilen bir hayvandır. bir şeyler olur. başlangıçta her şey güzel de gidiyordur. ama yetinmezsin. yetinemezsin çünkü yetinmek senin hayvansı doğana aykırıdır. hep bir fazlasını istersin. ve bir yerden sonra karşındakinin veremeyeceği şeyleri istemeye başlarsın. doğal olarak karşındaki veremeyeceği şeyleri veremez. sonra sen durumun yarattığı hırçınlıkla istediğin şeyden vazgeçmek yerine dehşet verici bir bencillikle ısrarını sürdürürsün.
sonuç : daha önce elde ettiğin küçük mutlulukları da kaybedip yalnızlığa gömülür ve orhan gencebay'a sığınırsın.. "
"gerçek aşk, hiçbir şey yapmamaktır. bir şeyler yapmak kolay; aramak, ağlamak, yalvarmak, kızmak, yalan söylemek, dünyayı yerinden oynatmak.. zor olan bunların hepsini yapmaya gücün yetecekken hiçbir şey yapmamaktır. beklemektir zor olan, herhangi bir beklentiye sığınıp yaslanmadan beklemek. hiçbir şey ummadan, hiçbir şeyi değiştirmeye kalkmadan, gücünü sadece masumiyetten alan ve sabırla beslenen"
"olur olmaz zamanlarda 'sakin ol' diyen insanlardan nefret ediyorum. bence insanların en kendileri gibi oldukları anlar öfkeli oldukları anlardır. cinnet geçirip adam kesecek halimiz yok sonuçta. biraz bağırıp, küfredip belki ekstradan bir iki tabak çanak kırıp rahatlıyoruz işte bir şekilde. böyle ak sakallı dede gibi sağdan sağdan gelip 'sakin ol' diyen tiplere arkadaş falan demeden fütursuzca saldırmak istiyorum.."
"oysa insanlardan uzun zaman önce umudunu kesmiş, onlardan bir şey beklememeye ve kendi düzenini kurmaya karar vermiştin. biliyordun ki bir insanın başka bir insanı anlayabilmesi ancak çok özel durumlarda mümkündü ve sen hiçbir zaman hiç kimse için o kadar da özel olmamıştın. ve yine çok iyi biliyordun ki durup herhangi bir kimseyle bunun denemesini yapmaya bile değmezdi. yüzlerce hayal kırıklığı, küçük düşme, yüzüstü bırakılma ve her koşulda anlaşılamama deneyimi sana bunu öğretmişti. 'hayatın ciddiye alınmasını istediğin bir oyundu' ve kimselerin durup bununla uğraşacak zamanı yoktu.. "
"insanlarla problemim ne biliyor musun gölge? yoruyorlar beni, onların yanında hiçbir şey yapmasam bile çok yoruluyorum. endişelerine ortak olmamı istiyorlar, mutluluklarını paylaşmamı, acılarını kendi acımmış gibi hissetmemi istiyorlar. bunları yapabilirim aslında, çok bir şey yapmaya gerek yok, bir kaç jest ve mimikle her şeyi anlıyormuş gibi görünmem mümkün. ama bitmiyor işte gölge. bir insanı bir kez anlar gibi yaptın mı sonu gelmiyor bunun. dipsiz bir empati kuyusunun içine çekmeye çalışıyorlar sonra. kimsenin kimseyi umursamadığı bir yer var mı gölge? benim gerçekten mutlu olabileceği tek yer orası galiba.. "
"
martılar uğramaz buraya korkma en fazla
bir kaç boyacı çocuk inceden taciz eder
ben hepsini hallederim sen hiç endişe etme
al bohçanı, kimliğini, sal saçlarını biteviye
korkma oy verdiğimiz partiden değil belediye başkanı
kız kulesi, galata külahı uzak buraya amenna
ama artık metro var kadıköy yarım saat kadar
sen bir gel gerisi kolay tam dolu akbilim var
ben seni seviyorum burjuva semtlerine inat
kartal nüfus müdürlüğü'nün önünde bekle beni"
"allah aşkına bırakın büyük insanlık idealleri vs. zımbırtılarını. herkes herkesin bir sigara içimi kadar umurunda. bir sigara içimi üzülüp, bir sigara içimi dertleniyor sonra sigaramızı söndürüp, taktan heveslerimizin peşine takılıp yanıbaşımızdaki insanların trajedilerini süratle unutuyoruz hepsi bu.. "
ayağı kırılan atların şiiri..
"ayağı kırılan atların vurulduğunu öğrendiğimden beri
umudumu kestim insanlardan!.
bu yaşımdan sonra karşıma çıkan
sen
ve ben
olsa olsa bir çeşit spekülasyon yaratırız hepsi o kadar..
ayağı kırılan atlar öldükten sonra nereye gider?
var mıdır onlara da cennet vaad eden bir kitap?
gülümseyerek uzattığın alçı,
iyileştirmez ki ruh kırığımı..
ayağı kırılan atları vurmasınlar diye
çocuk yaşta kırdım bütün oyuncaklarımı.
önce annem kesti benden ümidini, sonra öğretmenim.
vurulan atlarla birlikte gömdüm çocukluğumu at mezarlığına
boşuna uğraşma, geri getiremezsin sevgilim"
incin sicim
"eve dönen sigortasız bir travesti kadar yorgunum
beni al, yont yoğur, sar sarmala
alakası olmayan parçalara bölündüm
tamamla..
yaşamak sıkıntılı iş yaşlandıkça anladım
ruhum payına hiç düşen nevrotik bir bin.
zaman akar, su durulmaz, içim incin sicim
toparla..
sen yokken çok okudum, çok söz birikti heybemde
istesem didaktik didaktik konuşurum şimdi
ama bilirim, sevmezsin spesifik sözleri
bağışla..
'ruhuma bir hayat yakıştıramadım' sevgilim
neyi tutsam elimde kaldı, usandım nefes almaktan
oysa içimde bir tohum, su versen filizlenecek.
hatırla. -
16.
0ne yazsam acaba
- 17.
-
18.
+1çok taşşaklı yazılar yazar
-
19.
0..
Sonra dünyadan bize bunu yapmamasını rica ettim
Kitaplar seçtim kendime şiir kitaplarını eledim
Açlıktan atını yemiş tek kollu bir şövalye gibi
işe yaramaz hissettim kendimi derken farkettim
Kavuşurken iki kol lazım sıkıca sarılmak için
Ayrılırken tek kol yeter mevzunun uzamaması lazım
Farkettim ve dünyadan kolumu geri vermesini talep ettim..
• şiir sevmem ben aslında ama dua etsin bahanem vardı ve ilk karşıma çıkan bu elemanın şiirleri oldu..
bu yüzden özeldir şiirleri.. -
20.
-1ot dergisinden tanıştığım harika bir yazar ayrıca düşünür. özellikle bu ayki yazısı çok etkileyici be :/