1. 2.
    0
    (bkz: 1 adam vardı)

    (bkz: alex efsanesi)
    ···
  2. 1.
    0
    şike kararlarının açıklanmasından sonra türk futbolunun daha nice ayık kafanın almayacağı kararlara gebe demiştik. düşünün ki bir kulüpte şike dolayısıyla yargılanmış bir başkan var ve kulübü elinin altına almış. 6 sene 3 ay boyunca kulübünü ayağa kaldıran, maç kazandıran ve hatta o şu an onu gönderen yönetimini bile ipten alan bir futbolcu var size yıllarca hizmet etmiş. uganda axmheda kulübünün başkanı da şikeden yargılansın diyelim ve ülkenin önemli spor kanallarından birine çıkıp suçsuz olduğunu, hak yemediğini ne kadar ahlaklı, erdemli olduğunu anlatsın. 1 hafta sonra da böyle bir adamı göndersin. o gönderdiği adam da karşı takımdan birine uzun bir entry girdirsin. kim suçlu, kim suçsuz, kim ahlaklı, kim ahlaksız, kim fenerbahçeli, kim narsist her şeyi ortaya çıkaran bir futbolcu kısacası alex.
    bu konulara uzak olan biri için inanması zor olabilir ama o an fenerbahçe sadece 1 gol atsın diye canımı verebileceğim bazı maçlar oldu. sadece 1 gole karşılık 1 ömür. hatta bunların ikisinde direkt olarak tribündeydim. olmadı, atamadık, şampiyon olamadık, üzüldük, sonra geçti. daha büyük bir aşkla bağlandık her seferinde. ama bugün benim içimde bir şeyler kopup gitti. öyle bir kopup gitti ki bir daha gelmeyecek cok iyi biliyorum. yaşım çok fazla değil. okocha'yı gördüm, uche'yi sevdim, ortega'yı izledim, rapaic'i bi ayrı sevdim, sonra hooijdonk'u daha bi ayrı sevdim. ama dünyada yalnızca 1 defa yaşanabilen onu da yalnızca şanslı olanların bulabildiği büyük aşklar vardır. ben bunu alex de souza ile yaşadım. bendeki sevgisi öyle çok büyüdü ki yeri geldi içimdeki fenerbahçe sevgisiyle yarışır oldu. fakat bugün gördüm ki alex benim için meğerse fenerbahçe olmuş. alex fenerbahçe olmuş, fenerbahçe alex. sırf alex'e tavırları yüzünden önce sonuna kadar destek dediğim aykut kocaman'dan daha sonra çağlayan'a kadar gidip desteklediğim aziz yıldırım'dan soğudum. evet sayenizde bugün fenerbahçe'den de soğudum. hayatımda ilk kez fenerbahçe'nin kaybetmesini istiyorum. beni tanıyan biri bu lafı duysa kıyametin kopacağını düşünerek camiye koşar büyük ihtimalle. evet fenerbahçe'nin kaybetmesini hatta fark yemesini istiyorum. çünkü bu fenerbahçe benim tuttuğum fenerbahçe değil. bekir, selçuk gibi adamları peşine takıp alex'e cephe alan, başkanı arkasına alıp at koşturan aykut kocaman'ın fenerbahçesinin kazanmasını istemiyorum ben. yalnızca aykut kocaman'ın değil aziz yıldırım'ın da bırakmasını istiyorum. bu adamlar bu kulubun yakasını bırakana kadar fenerbahçeliliğimi de donduruyorum. bunlar gitse bile alex geri gelmeyecek biliyorum ama en azından içimin yangını bir nebze olsun azalır belki. çünkü bu fenerbahçe turist ömer'ın, hababam sınıfının tuttuğu fenerbahçe değil, bu fenerbahçe benim tuttuğum fenerbahçe de değil. bırakın artık yakamızı allah aşkına, aziz aykut el ele hep beraber herhangi biyere gidin, ne olur gidin. aykut koşu mesafeleri hesaplasın, aziz yıldırım tesis yapsın, maaşınızı yine biz verelim ama yeter ki gidin. sonuca gelindiğinde hatalar silsilesindeki hatalar ve müsebbibleri öyle bir önemini yitirir ki şaşırırsınız. haklı olmak, pişman olmak, yanılmak, utanmak deva değil dert bile olmaz artık. daha ötesi yok çünkü, başka yok; sona geldik. bugüne kadar çok şey söyledim. savundum, kızdım, haksızlık yaptım. cihetim sürekli değişti. şimdi söyleyecekleriminse yönü, sağlı, solu, arkası önü yok.

    doğuştan fenerbahçeli değildim, öyle olması mümkün de değildi. baştan aşağı sarı-kırmızı bir eve doğdum ben. öyle çok seviliyordu ki galatasaray nedenini nasılını soramadım hiç. hiçbir şeyi yoktu babamın, bir tek galatasarayı vardı. askerde de köyde de evinde de.. tanıdığım, gördüğüm en iyi galatasaraylı o. ben küçükken durumumuz bir hayli kötüydü, aynı odada uyuyorduk hepimiz kışın. futbolla yatıp futbolla kalktık küçüklüğümden beri. hani şu meşhur uefa kupasını aldığı gece galatasaray, babamın sevincini, gururunu anlatmanın bir yolu yok sanırım.
    babam önce galatasarayı, sonra futbolu çok sever; ben de anlamaya başladıkça önce galatasarayı, sonra futbolu çok sevdim. kanıma girdi futbol resmen. heyecan duymam ekseriyetle ama maç konusunda çok heyecanlanıyordum, özellikle maçtan önceki gece ve maç sabahları. basit aslında di mi doksan dakika 3 ihtimal 2 takım 1 hakem. öyle değil işte, hani taku çıktı ama bilirsiniz "futbol yalnızca futbol değildir", kalıbımı basarım öyle olduğuna. bir de... önceki maçta ne olursa olsun yeni bir doksan dakikaya başlayınca eski yeni her şey silinir, balık hafızalı yapar futbol. işte futbolun bu tüketilemez tarafına aşığım galiba, tüketildiği için kazananlara inat tüketilememek vasfıyla ayakta duruşuna... tüm bunların yanında çocukluktan çıkarken tek ihtimal vardı önümde: galatasaray. (şu noktada bir şey açıklamak istiyorum babam öyle"galatasaraylı olacaksın" gibi bir düşünceye sahip değildi, istiyordu ama sonuçta irade meselesi. verdiğim kararı bağlayan meseleler baskıdan ziyade duygusal bağlılıklar ile alakalıydı.) ihtimal olmaktan çıktı ben büyüdükçe, galatasaraylı oldum. babam bir tek galatasarayı sevmeyi öğretti bana. ilerleyen zamanla birlikte galatasarayı sevmediğimi fark ettim, aslında bana kalsa ben tüplü televizyon tamirini, ilimizdeki tüm telefoncuları ve annemin gönlünü almayı da bu kadar iyi öğrenemezdim. mirastı bunlar, tıpkı galatasaray gibi. bunu acı bir şekilde fark ettim, çok acıydı hakikaten. sonra hiçbir takıma mensup olmadan bir süre izledim futbolu, dışarıdan izlemek gibi bir şey. garipti, çok hem de. aslına bakılırsa futbolseverlik çok daha makuldür; ama her makul olan bize münasip midir? bana değildi, aşk gibi bu aslında seni kıracağını bildiğini tercih edersin aslında yalnızca o mutlu eder ya seni.. az çok böyle bir şey. futbolseverlik iyi güzel de hep bir şey ekgibti. fenerbahçeymiş ekgib. nasıl oldu neden oldu niye fenerbahçe.. bambaşka bir hikaye bu. döneklik değil, hikaye. babamı da beni de bir dönemin futbolunu da kapsayan tutarsız bir hikaye.. fenerbahçe'ye dair gördüğüm her şeye duyduğum büyük nefretin açtığı "fenerbahçelilik" kapısı.. dünyada ihtimal vermediğin bir şey varsa onu da başına getiren, huzuru da aşkı da bulduran bir hikaye... yalnızca; sarı lacivert, en büyük fenerbahçe... futbola rasyonel bakmak isterseniz yahut bakıyorsanız söylediklerimin sizin için hiçbir manası olamaz. ahmakça, aptalca ve komik gelir, başka bir zaman olsa bunu düşünürdüm yazarken ama bugün ne istiyorsanız onu düşünün. varın siz rasyonel bakın.
    alex... hani bir yere gidersiniz yabacısısınızdır oraya.. ama biri vardır bir yerlerden aşinasınızdır ona, o yardımcı olur size, tanıştırır oradakilerle ve sonunda sevdirir size. alexle sevdim fenerbahçeyi, onun temsil ettiği takıma mensup olmak, duruşuyla her şeyiyle hayran olmak... getirdi, tanıştırdı; bak fenerbahçe bu dedi, bu kadar büyük işte dedi.

    ben alexi çok sevdim, çook.
    Tümünü Göster
    ···