merhaba yine ben. birazdan anlatacağım şeyler ülkemizin geleceğini belirleyecek konulardır. tek derdim 1 kişide olsa onu kazanmak.

dünya gıda sektörü artık tek elden yönetiliyor. öyleki bu şirketler artık devlet kademelerine kadar girip, kendi çıkarlarına kanunlar çıkarıp, insanları zehirleyecek kadar gözleri dönmüş çok uluslu şirketler. herşeyi anlatıcam bir bir.

çoğu gelişmiş ülke bu savaşı kaybetti. amerika gibi dünya devleride zamanında bizim gibi bu kritik dönemde bilinçli olsaydı belkide bu kadar sağlıksız beslenmeyeceklerdi. bizim ülkemizde tamamen amerikan gıda kültürüne doğru gidiyor, bizim neslimiz son nesil.

çok önemli konulara değinicem lütfen okuyun. ucuz mal üretip satan bu tekel olmuş market zincirleri türk halkının sağlığını nasıl hiçe sayıyor göstericem. bilakis çok uluslu fast food şirketlerinin oynadıkları oyunları.

uzun zamandır okuduğum yazılar, fikirler ve görüşlerle bir süredir sözlükte çığlık atıyorum. bir kaç kişiyi bilinçlendirmek tek derdim. bildiklerimi aktarmak.

yıllar öncesi amerikayı hatırlayın. o vahşi batı dönemleri. filmlerde görürsünüz insanlar aileleri ile yemek yerler. evin annesi yemek yapar ve herkes bir masada karnını sağlıklı bir şekilde doyururdu.

peki şimdi tablo nasıl tamamen fast food üzerine. artık aileler çocuklarına yemek yapmıyor fast food ile besliyor. çünkü bu hazır gıdalar bir manavdaki ıspanaktan daha ucuz birde üstüne zahmetsiz.

bundan önce konuşmamız gereken başka bir konu var. neden ucuz?

evet bu iş kademeli bir şekilde oldu. endüstrileşen gıda sektörü artık daha az maliyet ile daha çok ürüne yöneldi. bunların başlıca kahramanı mısır.

mısırdan üretilen o kadar çok şey var ki artık. bu ucuz ama verimli bitki ile glikoz şurubu, mısır şurubu, fruktoz şurubu v.s gibi şeker yerine kullanılan çok daha tatlı ürünler üretiliyor. üstelik artık daha da işler değişti. hepsi gdo'lu.

evet şuan markette gördüğünüz ürünlerin %90 dan fazlası insan bedenini zehirleyen gdo'lu mısırdan üretiliyor.

glikoz insanın insülin seviyesiyle adeta taşak geçiyor. insülini bir anda zıplatan bu ürünler hızla kana karışıyor. bu anormal hız insülini bir anda düşürüyor. insülin düşünce yağ yakımını durdurup kas yıkan hormon glukagon salgılanıyor. sürekli bunu tekrarlarsa vücut, bir süre sonra hücreler artık insülini tanımıyor ve kişi diyabete yakalanıyor basitçe bu şekil. üstelik bu şeker türleri parçalandığı gibi yağ olarak depolanıyor.

kalp hastalıkları, kanser, obezite hemen herşeyin baş kahramanı işte bu mısırdan üretilen şekerler arkadaşlar.

peki nerelerde var?

pizza hamurları, kola, cips, çikolata, bisküvi, diet ürünler, hamburger, dondurma, pastane tatlıları, şerbetli tatlılar, yaş pastalar v.s aklınıza gelebilecek neredeyse çoğu fabrika ürününde kullanılıyor. üstelik bunun kullanımı devlet tarafından teşvik edilmiş vaziyette.

peki üreticiler neden kullanıyor? çünkü çok ucuz. üstelik birde gdo lu mısırlar çıktı ve hükümetimiz çok saolsun bunada ön ayak oldular ve ülkeye son bi kaç yılda birde gdo sokuldu. fast food zincirlerinin sattığı ürünler artık iyiden iyiye ucuzlamaya başladı. hemen her mahallede mavi amblemli pizza devleri dükkan açmaya başladılar.

ben daha 5 yaşlarımdayken hatırlarım hamburger yemek son derece lüks bişeydi. son bi kaç yıldır gözlemliyorum artık türk insanı gerek ucuz ve lezzet bakımından buralarda kuyruk olmuş vaziyette. buda talep demek. evet her yıl fıyatlar düşücek. öyle bir noktaya gelicezki artık ev yemeği, türk mutfağı kavramları tarih olucak.

bunun yanında bu hazır gıdaların etleri et değil panpalar. çoğu iç yağ ve saçma sapan insana kalp krizi geçirten, damar tıkayan köfteler. %10 et olduğu söyleniyor siz düşünün. hepsi aroma ve boyar maddeler.

gelelim işin ürperten boyutuna. artık her apartman altına açılan şu toptan fiyatına bişeyler vaateden ve tüm türkiyenin buralardan alışveriş yaptığı şu binlerce şubesi olan marketler zincirlerine. arkadaşlar bu gibi yerlerden alışveriş yap ma yın. buralardan alacağınız her 1 ürün ile türk gıda sektörünü tekelleştiriyorsunuz. bu gibi market zincirlerinin tüm ürünlerinde insanı zehirleyen son derece zararlı mısır ürünleri, margarin v.s bulunur. siz ucuz diye aldığınız bu yerler git gide büyüyor. gün gelicek herkes obez, sağlıksız olucak. meyve sebze manavdan, pazardan alınır, et kasaptan alınır, süt yoğurt şarküterilerden alınır buralardan değil.

walmart ta böyle yaptı aynı senaryo aynı oyunlar. kanmayın, sempatikleştirmeyin o poşetleri. sağlığınızı sorgulayın.

ilerde evlendiğiniz zaman asla buralardan alışveriş yapmayın. alacağınız herşeyi yerinden alın. gerekirse köylere gidin buralardan alışveriş yapın tüccarı değil üreticiyi destekleyin. sağlığınızda korunur. bugün üreticiler kaybediyor. çiftçinin anası ağlatılıyor hep bu büyük üreticilerin devlet yardımıyla tepelerine çökmesinden dolayı. hazır sütler, yoğurtlar, peynirler uzak durun üreticisi kimse ondan alın işleyenden değil. bunlar doğal değil arkadaşlar iyi besin diye yediğiniz her lokma sizi ölüme zütürüyor.

aldığınız bir ürünün arkasını okuyun. çünkü siz almazsanız büyümezler, yön değiştirirler. bunlar talep meselesi. devlete güvenmeyin. bugün yediğiniz hiç bişeyin sağlıklı olduğunu kimse garantisini veremez.

dikkat etmeniz gereken bir kaç terim var.

hidrojenize bitkisel yağı: margarin demektir asla almayın bu sentetik yağlardan yapılmış ürünleri.
glikoz şurubu, maltodekstrin, fruktoz şurubu, mısır şurubu: ağzınıza sürmeyin hepsi zehir.
aspartam: sağlığa son derece zararlı tatlandırıcı. dünya devleri karşısında yasaklanamıyor.

dünyada tohum tek el. bu şirketin adı monsanto. kendisi amerikayı ele geçirmiş vaziyette. bunların tohumundan başka tohum kullanan çiftçileri alaşağı ediyorlar, davalar açıyorlar. artık abd tamamen gdo ya kendisini bırakmış vaziyette. tüm o mısır tarlaları bunlara çalışıyor. üstelik bu tek el şirketler fda, beyaz saray, anayasa mahkemeleri gibi yerlerde üst düzey yönetici.

artık türkiye piyasasınada girmiş vaziyetteler antalyada şubeleri açılmış. türk çiftçiliğide tamamen bağımlı yapılıyor. bunun nedeni sizsiniz daha çok mısır ve soya ürünleri kullanarak bir talep oluşturuyorsunuz. ilerde herşey gdo lu olucak herkes obez olucak türkiyede. bizede bulaştılar.

lütfen yediğiniz şeylere dikkat edin. paranız varsa organik beslenin. büyük bir para dönüyor artık hükümetler birer şaklaban olmuş vaziyette. dünyayı para yönetiyor para. hiç bişey umurlarında değil bir mısırdan daha değersizsiniz gözlerinde.

yapacağınız şey çok basit o gibtiğimin şeylerine para vermeyin. 1 tl ye büyük kek mi olur? bunlara para verdikçe daha da düşücek fiyatlar.

temel gıdaları alın. bir sürü temel gıda var. bunları tüketin ülkenin dıbına kaymayın. hepsi birer düşman arkadaşlar. ağzınıza sürmeyin.

daha yazarım belki.

geleceğinizi koruyun...

gelelim komik bir senaryoya. kurban bayramı.

hahaha her yıl basında orda burda aynı sözler sarf edilir efenim hijyenik değil, insan sağlığı ile oynuyorlar v.s

kurban bayramı et sektörünü tekellerinde bulunduran şirketlere birer darbedir. endüstriyel hayvancılık yapan fabrikaları ziyaret edin derim ne şartlarda kesimler yapılıyor gerçi oralara sokmazlar sizleri. sadece türkiye değil tüm dünya bu şekilde. küçücük alanlara hapsedilmiş tıkış pıkış hayvanlar, yapay döllendirme ile süt alma, erkek civcivlerin birer oyuncak gibi kasalara canlı canlı yığılıp çöpe atılması, hayvanların tak içinde yüzmesi ve taklar içinde kesilmesi, hayvanların otlatılmaması yem, mısır gibi şeylerle beslenmesi, hayvanların artık ağızdan değil midelerine açılan bir delikle beslenmesi, eziyetli işlemler eminim oralara girdiğiniz zaman bir çoğunuz günlerce et yiyemiyeceklerdir.

http://i.ensonhaber.com/resimler/diger/inek_4582.jpg
http://static.panoramio.c...photos/large/31719444.jpg
http://www.imgim.com/imag...900cf-dcad-e075-b234.jpg/

bir hayvan mısırla, yemle beslendiği zaman yoğun miktarda bakteri üretir. bu tehlikelidir. ete geçer. kurban bayramında kesim yapan bir inekle endüstriyel bir inek arasındaki bakteri sayısı 10 kat daha azdır. evet yanlış duymadınız 10 kat.

bugün tavuklar verilen gıdalarla yarı zamanda 2 kat daha büyük tavuk göğsüne kavuşuyor. öyleki bu 2 şeye yarıyor.

1) daha çok para
2) yakalaması çok kolay

evet bu kadar hızlı kütle artışına kemikler ve bacaklar dayanamıyor. tavuklar ayağa kalkacak enerji bulamıyorlar.

hayvanlar otla beslenir yemle değil. bir hayvan yemlerken gübreler toprağı besler, ayaklarıyla toprağı çapalarlar. toprak daha da gürleşir herşeyin bir döngüsü ve doğallığı var. insanlar bunu bozuyor. yemle beslenen hayvanlar bakterili oluyor.

ne mi yiceksiniz? aslında yiyebileceğiniz o kadar çok şey var ki o bakınca burun kıvırdığınız gıdalar sizin her ihtiyacınızı karşılar nitelikte. bunları daha sonra anlatırım.

gdo nedir buna bakalım. gdo genetiği değiştirilmiş organizmalar demektir.

nasıl yapılır?

örnek verelim, mısıra zarar veren bir canlı türü var. mısır yetişirken zarar veriyor, yiyor. hemen mısıra bir virüs, bakteri, hayvan v.s genetiği enjekte edilir. artık mısır koçanımız bu bakteri sayesinde tokgib madde salgılar ve bu mısıra zarar verecek canlıları mısır büyürken uzak tutar.

neden zararlıdır?
siz bu başkalaşmış mutant maddeyi mısırla birlikte bünyenize katarsınız. sizinde genetiğinizi mahveder.

neden yapılır?
verim, büyüklük, hız v.s arttırır daha az zamanda daha çok gıda para demektir.

bu son derece zararlı, mutant oluşumu destekleyen bir numaralı şirket öncedende dediğim gibi MOSANTO tohum şirketidir. abd tarımı tamamen kontrolleri altındadır. kendi tohumunuzu kullanmanıza asla izin vermezler. abd de üretilen mısırların neredeyse tamamı bu şirketin gdo lu tohumlarıdır. işte bu şirket şuan türkiye pazarınada girmiş vaziyette. şuan raflarda bulunan ürünlerin içeriğini yavaş yavaş gdo alıyor.

GDO ve Türkiye

GDO lu tohumlar bilindiği üzere ithalatı yasak ürünler içerisinde. ancak bir sorun var. bu tohumlar birilerinin vasıtasıyla kaçak giriyor.

bugün gümrükten geçen 1 kişi cebine atacağı 1 paket GDO'lu tohumla gümrükten geçip küçük ölçekte bir tarlanın GDO'lu ürün yetiştirmesini sağlayabilir. ancak bunla ilgili herhangi bir sıkı denetim bulunmuyor bilakis GDO ile dünyanın gıda sektörünü elinde barındıran şirketler türkiye'de ofisler açabiliyor, iş ilanları verebiliyor.

şuan Türkiye'de en sıkı denetime tabi tutulan ürünler telefon, uyuşturucu v.s ancak bu tohum geçişi hemen hepsinden daha önemli. belkide dikkatleri telefon üstüne bilerek çekmiş vaziyetteler. devletimiz bunları görmüyor. şirketler adına çalışan bilim adamları yetkilileri kandırıyor zararlı olmadığı yönünde. devamlı ülkeye GDO lu tohumlar sokuluyor.

bunun yanında GDO lu bir ürünü belirlemek kolay bir konu değil uzun süren laboratuar çalışmaları ve kaynak istiyor. nasıl hormon ülkemizde yaygınlaştıysa GDO da bi süre sonra yaygınlaşacak.