1. 1.
    +1 -2
    kelimeler albayım, bazı anlamlara gelmiyor
    ···
  1. 2.
    0
    fakat, allah kahretsin, insan anlatmak istiyor albayım; böyle budalaca bir özleme kapılıyor. bir yandan da hiç konuşmak istemiyor. tıpkı oyunlardaki gibi çelişik duyguların altında eziliyor.
    ···
  2. 3.
    0
    fakat benim de sevmeye hakkım yok mu albayım? yok. peki albayım. ben de susarım o zaman. gecekondumda oturur, anlaşılmayı beklerim. fakat albayım, adresimi bilmeden beni nasıl bulup anlayacaklar? sorarım size:"nasıl?" kim bilecek benim insanlardan kaçtığımı? ben ölmek istiyorum sayın albayım, ölmek. bir yandan da göz ucuyla ölümümün nasıl karşılanacağını seyretmek istiyorum. tehlikeli oyunlar oynamak istiyor insan; bir yandan da kılına zarar gelsin istemiyor. küçük oyunlar istemiyorum albayım.
    ···
  3. 4.
    0
    Savaştığım tüm cephelerde yenilseydim bir sorun yoktu albayım. Ummadığım yerlerden yardımlar aldım. Yani yine ihanete uğradım.
    ···
  4. 5.
    0
    Fakat oyunları unutacak albayım, yaşamak istiyorsa unutacak. Sadece ağladığını ve bir zamanlar çok mutsuz olduğunu hatırlayacak.
    ···
  5. 6.
    0
    oyunlar... gerçeğin en güzel yorumlarıdır. bizim gerçek dediğimiz şey de, bazı güçlükler yüzünden iyi oynanamayan oyunlardır.
    ···
  6. 7.
    0
    ben ölmek istemiyorum. yasamak ve herkesin burnundan getirmek istiyorum. bu nedenle, sevgili bilge, mutlak bir yalnizligi mahkum edildim. (insanlarin kendilerini korumak icin sonsuz duzenleri var. durup dururken insanlara saldirdim ve onlarin korunma icgudulerini gelistirdim.)
    ···
  7. 8.
    0
    iyi romanların okuyucusu olmaktansa, kötü romanların kahramanı olmayı istiyordu. bütün ümidini buna bağlamıştı.
    ···
  8. 9.
    0
    bütün hayatımı, en ince ayrıntılarına kadar düşünerek hesapladığım iyiliklerin hayaliyle geçirdim albayım. artık ne olacaksa olsun istiyorum
    ···
  9. 10.
    0
    kafam cam kırıklarıyla dolu doktor. bu nedenle beynimin her hareketinde düşüncelerim acıyor anlıyor musun? bütün hayatım boyunca bu cam kırıklarını beyin zarımın üzerinde taşımak ve onları oynatmadan son derece hesaplı düşünmek zorundayım
    ···
  10. 11.
    0
    Toplu bir cenaze törenine gelmiş gibi hissediyordum kendimi. Fazla masraf olmasın diye, bir tren dolusu ölüye tek tören yapılıyordu. Tabut ve taşıma masrafını azaltmak için, bütün ölüler, daha tam ölmeden, daha hareket güçlerini tam kaybetmeden, kendi ayaklarıyla törene geliyorlardı. Nazlı, bir tren önce gitmişti; ben de, onu uğurladıktan sonra, hazır gelmişken, diğer törenlere de katılıyordum. Muhayyilesi kuvvetli bazı insanlar, sevdikleri ölülerin uzun bir yolculuğa çıktıklarını düşünmüşlerdir; bense, bütün yolculuğa çıkanların ölmüş olduğunu düşünüyordum. Ne büyük bir günah, değil mi?
    ···
  11. 12.
    0
    Gidenler sevinçliydi. Geride bıraktıklarına karşı ayıp olmasın diye üzgün görünüyorlardı. Gene de, hakikaten üzülen bir iki samimi yolcu vardı. Ben kimse bilmemekle beraber, kötü bir roldeydim: Bütün gidenlerin, tıpkı Nazlı gibi, bir daha dönmeyeceği esası üzerine kurmuştum maceramı. içimden, her kalkan trene 'Ölüm Katarı' gibi, 'Karanlıklar Treni' gibi isimler takıyordum.
    ···
  12. 13.
    0
    tüü huur çocukları bir kişi de gelip bu amk ne yapıyor dememiş ya la
    ···
  13. 14.
    0
    Ne var ki boş hayallere kapılmamayı biliyorlar. Kaç asrın tecrübesi kolay mı?
    ···
  14. 15.
    0
    kötü olacaksak, kısa metraj yetmez.
    ···
  15. 16.
    0
    kelimeler, bazı anlamlara gelmiyor.
    ···
  16. 17.
    0
    Ne korkunç değil mi albayım? Evet, her şeyi
    zaman bu duruma getirdi. Aslında zamandan korkuyordum; günlerin birbirine
    benzemesini bu yüzden istiyordum. Bu nedenle yaşamıyordum, değişiklik
    istemiyordum. Beni zaman mahvetti albayım. Zamanla buluyor insan formunu. Her
    şey zamana bağlı: Yetmiş beş yetmiş altı yetmiş yedi derken insan ölüyor.
    Zaman her şeyi hallediyor değil mi? Her sözün hesabını sordum ondan, hiç bir
    sözün hesabını vermedim. Çünkü ben canavardım albayım, insan etine susamıştım.
    Çiğ et yemek istiyordum. işte sana çiğ et: Midene oturdu. Fakat ben,
    gerçekten yanaydım; bu nedenle midem bozuluncaya kadar devam ettim. Onun gibi
    kendimi korumadım. Şimdi de beden hareketlerimi yapıyorum, karın adelelerimi
    kuvvetlendiriyorum. Gelecek sefer herkesi çiğnemeden yutacağım. Çünkü taş gibi
    sertleşti midem. Geriye doğru dönelim, karın adelelerini görelim: Bir iki üç
    dört. işin başına dönelim. Beni istemedi, yeter artık dedi. Fakat onu ben
    kovdum. Çünkü as en bilirsiniz ki, en iyi savunma saldırıdır. Ben yamyamım
    albayım: Çiğ etten -insan etinden- midesi bozulan bir yamyam. Acıklı bir
    yamyam değil mi? işte benim dramım albayım! Zaman her şeyi bozuyor albayım.
    Ona kendimi göstermek istedim ve sonra da acıklı görüntümü örtmek için
    meseleyi gürültüye getirmeğe çalıştım. Fakat hatırlamıyorum albayım., Allah
    kahretsin hatırlamıyorum. Bir takım bağırmalar, ağlamalar duyar gibiyim; bir
    öfkenin, sebepsiz bir öfkenin yükseldiğini görür gibiyim. Peki ne yaptım? Ne
    söyledim?
    ···
  17. 18.
    0
    asker kacagiyim ben de kasim itibariyle
    ···
  18. 19.
    +2
    birader su albayım bittik ,albayım hayat zor filan yok albayım anamızı gibtilermevzusunun takunu cıkardınız. hele geçen bir kız gördüm amiralim yazmış yok orgeneral dıbına koyim
    ···
    1. 1.
      0
      Sol el çavuşum.. Sağ elde bi sakatlık varsa bazen onuda kullanmak gerekir...
      ···
  19. 20.
    +1
    Albayım...
    ···