/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 1.
    +27 -2
    Sene 2011. iran sınırında hudutta nöbet tutuyoruz. Günlerdir içimde bir sıkıntı var. Sivaslı hemşerim Alper yanık sesiyle türkü söylüyor ben sigara üstüne sigara yakıyordum. Önceki gece anamla konuşmuştum. Çok hastaydı öksüre öksüre, yavrum sen bu vatan için huduttasın gözünü dört aç kalleşlere fırsat verme, Rabbim hepinizi hainlerden ve afetlerden korusun diye dua etti durdu. Akşam yemeğinde pirinç pilavı, tavuk, mercimek çorbası yapmıştı aşçı kemal usta. Hep beraber yedik üstüne sigaralarımızı yaktık. Alper yine yanık sesiyle başladı söylemeye, "yeter artık kalksın dikenli teller, susturun baykuşu ötsün bülbüller, mayınlar yerinde açılsın güller, sevdalı gönüller buluşsun artık... " Yorgunduk nöbete gidecek arkadaşlarla son bi sigara içip yatmaya gitmiştik bizde.

    +++
    ···
  2. 2.
    +22 -1
    Ertesi gün kalktık, tıraş, kahvaltı, içtima, eğitim, anamın hasreti, içimdeki sıkıntı, Alperin yanık sesi derken akşam oldu. Hayatımda hiç okumamış olmamın utancı içinde Nutuk’u okuyordum. Kendi kendime değerlendirme yapıyor, batmanlı kürt arkadaşım bilalle ateşli ateşli tartışıyorduk. Bilal neden buradaydı, neden diğerleri gibi namlumuzu doğrulttuğumuz tarafta değildi de bizim yanımızda silah tutuyordu, hudutu koruyordu. Kafamda hudut boyunca sorular, içimde gecenin karanlığı kadar sıkıntılı bir hal vardı. Sigaramın dumanında anamın hasreti vardı. Gözümde vatanımın namusu, hudut vardı. Siz ananızın yanında, sıcak yataklarınızda rahatça uyuyun diye uyumadık o gecede.

    +++
    ···
  3. 3.
    +20
    Nöbet devir teslimini yaptık. Vatanımın namusunu diğer kardeşlerime emanet edip, anamın sıcak kolları gibi olan ranzama gittim, başımda anamın hasreti, içimde yine aynı sıkıntı uyumaya başladım. Rüyamda bir kız çocuğunun haykırışını duydum. Her yer karanlıktı, tozdan nefes alamıyordum, kız bağırıyordu, “kurtar beni Mehmetçik!!”, onu kurtarmak için deli gibi koşuyordum sağa sola, önümde bir enkaz, soğuk taş yığınları, kulağımda küçük kızın haykırışları, kalbimde anamın dualarıyla ya Allah diyip başladım molozları kaldırmaya. Nefes alamıyordum, gözlerimden tozlardan dolayı yaşlar akıyor, demirlerin kestiği ellerimden kanlar akıyordu.. Ve sonunda gördüm onun cennet yeşili gözlerini.. Tam ellerinden tuttuğum anda birden her yer sallanmaya başladı bir gürültüyle. Bu neydi böyle Allahım, yalvarırım şu küçük kızı kurtarmama yardım et diye dua ediyordum. Büyük bir sarsıntıyla ve Alperin korkulu sesiyle gözlerimi dehşete açtım, Alper bağırıyordu, “kalkıınnn, depremmm!!!”

    +++
    ···
  4. 4.
    +19
    Her yer sallanıyor, herkes telaş içinde koşuşuyordu. Deprem olmuştu.. Aslında zaman olarak kısa sürmüştü ama sanki saatlerdir sallanıyordu yeryüzü.. Çok şükür bizden hiçbir kimseye bi şey olmamıştı. Emir geldi, “Asker! Ercişe yardıma gidiyoruz çok acil hazır olun.” Hazırlanıp çıktık yola. Bilal suskun ve yaşlı gözlerle yola bakıyor, Alperin ağzını bıçak açmıyordu. Ercişe gelince afeti gördüm. Harap olmuş her yer. Sokaklardan ağıtlar yükseliyor. Bir acı siniyordu iliklerimize, bir ölüm kokusu yayılmıştı evrene…

    +++
    ···
  5. 5.
    +18
    Hayaller, umutlar, çocukluk, geçmiş her şey enkaz altında kalmış. Ölümün kokusu soğuk molozlara işlemişti. Bir teyze torunu için, bir anne oğlu için, bir baba kızı için gözyaşları döküyorlardı. Aklımda rüyamda cennet yeşili gözlerini gördüğüm küçük kız vardı. Enkazın ortasına çıkıp boğazıma sanki tonlarca moloz yığınının ağırlığı çökmüş bir şekilde yutkunarak bağırdım. “sesimi duyan var mıı..” Sesim enkaza çarpıp parçalanıyor hiçbir karşılık gelmiyordu. “Zeynebimmmm” diye haykırıyordu bir anne. Başından damlayan kanlara aldırış etmeden bağırıyordu, “Cennet yeşili gözlerine kurban olduğum nerdesinnn!!” Acaba bu o muydu.! Rüyamdaki cennet yeşili gözlere sahip küçük kız Zeynep miydi..?

    +++
    ···
  6. 6.
    +20
    Karanlık çökmüş, umutlar tükenmiş, gözlerdeki ışık sönmüştü. Ağıtlar yerini ölümün çığlığına bırakmıştı. Alnımdan akan terler, demirlerin kestiği ellerimdeki kanlara bulanmıştı. O’nu bulmalıydım. Rüyamda benden yardım isteyen o küçük cennet yeşili gözlerin sahibini bulmalıydım. Ellerim sanki benden bağımsız bir şekilde hareket ederek önümdeki engelleri kaldırıyor, ayaklarım sanki gideceği yeri biliyormuş gibi hareket ediyordu. Kulağımda küçük kızın haykırışı, kalbimde kurban olduğum anamın dualarıyla ya Allah diyip kaldırıyordum birer birer enkaz yığınlarını. Ve neredeyse boyumdan yüksek bir duvarı kaldırdığımda rüyamdaki cennet yeşili gözlerin sahibi olan küçük kızın ezilmiş, tozlar, kanlar içinde kalmış küçücük bedenini gördüm.

    +++
    ···
  7. 7.
    +23
    Kollarımın arasına aldım küçük bedenini. Cennet gibi kokan saçlarını doya doya çektim içime. Yarılmış alnının ortasına bir öpücük kondurdum. Koşarak iniyordum enkazın üstünden. Annesi kollarımda yavrusunu görünce haykırdı gökleri delen bir feryatla, “zeynebimmmmm!!!” Ambulansın ölüm fermanı olan siren sesi inletiyordu dört bir yanı. Kapıları açıldı. Zeynebin küçücük bedenini sedyeye yerleştirirken tüm sesler kesilmişti sanki, ne siren sesi, ne feryatlar.. Sadece bir ses duyuyordum. Cennet yeşili gözlerini yarım yamalak açarak gözlerimin içine bakıp, “geleceğini biliyordum” diyordu… Siren sesleri dağı taşı delerek, arkasından bir toz bulutu bırakarak süzülüp gitti gözlerimin önünden...

    içimde eşi benzeri olmayan bir huzur. Kulaklarımda Alperin yanık sesiyle söylediği türkü. Önümde hudut yolu. Görevimizi yapmış, vatanımızın namusu hudutu korumaya dönüyorduk. Bilal nutuktan ezberlediği yerleri okuyor. Alper türkü söylüyor. Ben sigaramı yakıp, nöbet kulübemden cennet yeşili gözleriyle bana gülümseyen küçük zeynebi düşünerek, askere geldiğimde beni terk eden zeynebi hatırlayıp, haykırıyordum:

    “VATAN SANA CANIM FEDA!”
    ···