1. 1.
    0
    söğüt ağaçlarını.
    salkım söğütler yıkıyordu suda saçlarını!
    yanan yalın kılıçları çarparak söğütlere
    koşuyordu kızıl atlılar güneşin battığı yere!
    birden
    bire kuş gibi
    vurulmuş gibi
    kanadından
    yaralı bir atlı yuvarlandı atından!
    bağırmadı,
    gidenleri geri çağırmadı,
    baktı yalnız dolu gözlerle
    uzaklaşan atlıların parıldayan nallarına!

    ah ne yazık!
    ne yazık ki ona
    dörtnal giden atların köpüklü boynuna bir daha yatmayacak,
    beyaz orduların ardında kılıç oynatmayacak!

    nal sesleri sönüyor perde perde,
    atlılar kayboluyor güneşin battığı yerde!

    atlılar atlılar kızıl atlılar,
    atları rüzgâr kanatlılar!
    atları rüzgâr kanat...
    atları rüzgâr...
    atları...
    at...

    rüzgar kanatlı atlılar gibi geçti hayat!

    akar suyun sesi dindi.
    gölgeler gölgelendi
    renkler silindi.
    siyah örtüler indi
    mavi gözlerine,
    sarktı salkımsöğütler
    sarı saçlarının
    üzerine!

    ağlama salkımsöğüt,
    ağlama,
    kara suyun aynasında el bağlama!
    el bağlama!
    ağlama!
    ···
  2. 2.
    0
    nazım hikmet ran
    ···
  3. 3.
    +2
    dörtnala gelip uzak asya'dan
    akdenize bir kısrak başı gibi uzanan
    bu memleket bizim!
    bilekler kan içinde, dişler kenetli
    ayaklar çıplak
    ve ipek bir halıya benzeyen toprak
    bu cehennem, bu cennet bizim!
    kapansın el kapıları bir daha açılmasın
    yok edin insanın insana kulluğunu
    bu davet bizim!
    yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür
    ve bir orman gibi kardeşçesine
    bu hasret bizim!
    ···
  4. 4.
    0
    @8 anan diyen tipler gelir başık bin olur diye korkuyordum ama şuana kadar gelen olmadı.
    ···
  5. 5.
    0
    nazlan
    sitem et
    kırıl bana
    beni geç vakit
    tek başıma suya yolla
    bahçede yüzünü öteye çevir
    güle hayret ediyormuş gibi yap
    gülümseyerek konuş da başkalarıyla
    somurt, avluda sadece ikimiz kalınca
    kızıp en evecen adımlarınla üst kata çık
    en sevdiğim çiçeğin saksısı kaysın elinden
    derinleşsin ben içerledikçe ruhumdaki sakarlık.
    yamru bastım iş değildi hâke çakılmak bayırdan
    dağ sıradağdı hangi haşin belden yol veresi
    gece hep süzüldü yukardan lâkayt kehkeşân
    altımda hep beni yutmaya çağladı nehir
    yetişir hecelemen sök beni bir kere
    en zoruma gideni yap hengâme getir
    çel beni tökezlet tuttur çitlere
    ahla istida edecek ahvâl değil
    kim bana kıymazsan bilebilir
    dünya dedikleri samut küp
    acılar tınladıkça bende
    hep seni seslendirir.

    ismet özel
    ···
  6. 6.
    0
    birdenbire, gecenin yarısında
    can alıcı müziklerle, seslerle geçen
    görünmez çalgıcıları duyup da
    artık talihin bitti diye, yaptıkların
    çöküverdi; kanıtlandı diye
    hayatını sahteliği, sakın ağlama.
    çok önceden hazır gibi, bir yiğit gibi,
    vedalaş uzaklaşan iskenderiye ile.
    hele hiç aldatma kendini
    bu bir düştü, yanlış işittim, deme
    aşağılanma böyle boş umutlar içinde.
    çok önceden hazır gibi, bir yiğit gibi
    böyle bir kente yaraştığını belli edercesine
    güvenli adımlarla yaklaş pencereye
    ve çoşkuyla dinle, ama korkakların
    yakınmaları, yakarmalarıyla değil,
    yüreğinin derinliklerini açarak bu gizemli çalgılara
    dinle can alıcı sesleri.
    ve yitirdiğin iskenderiye’ye elveda.

    konstantinos kavaf
    ···
  7. 7.
    0
    @15 kanka boşver sinirlenme. başlık dikkat çeksin diye yazmıyorum zaten. belki biri denk gelir okur beğenir falan diye yazıyorum.
    ···