-1
Hâşâ ki senden özge ola müdde’â bana
(benim istediğim senin istediğindir. Haşa!
Çünkü benim senden başka bir isteğim yoktur)
Habs-i hevâda koyma Fuzûlî-sıfat esîr
Yâ Rab hidâyet eyle tarîk-i fenâ bana
(Beni Fuzuli gibi heves hapsinde bırakma.
Ya Rabbi beni yokluk yoluna yönelt)
Saçma ey göz eşkden gönlümdeki odlara su
Kim bu denli dutuşan odlara kılmaz çare su
(Ey göz! Gönlümdeki ateşlere su saçma.
Çünkü bu kadar tutuşan ateşe su çare olmaz)
Âb-gûndur günbed-i devvâr rengi bilmezem
Yâ muhît olmış gözümden günbed-i devvâra su
(Dönen kümbetin rengi su rengi midir bilmiyorum.
Yoksa gözümden çıkan su mu dönen kümbeti doldurmuştur)
Zevk-i tîgünden aceb yoh olsa gönlüm çak çak
Kim mürûr ilen bırağur rahneler dîvâra su
(Kılıcının zevkinden gönlüm parça parça olsa şaşılmaz.
Çünkü devamlı geçmekle su duvarda yarıklar bırakır)
Vehm ilen söyler dil-i mecrûh peykânun sözin
ihtiyât ilen içer her kimde olsa yara su
(Yaralı gönül senin peykanının sözünü korkuyla söyler.
Her kimde yara varsa o suyu ihtiyatla içer)
Suya virsün bâğban gülzârı zahmet çekmesün
Bir gül açılmaz yüzün tek virse bin gülzâra su
(Bahçıvan gül bahçesini suya versin, boşuna zahmet çekmesin
Çünkü o bin gül bahçesine su verse bile senin yüzün gibi bir gül açılmaz)
Ohşadabilmez gubârını muharrer hattuna
Hâmenün bahmakdan inse gözlerine kara su
(Kalemin bakmaktan gözlerine kara su inse bile,
yazar gubar hatlı yazısını senin ayva tüylerine benzetemez)
Ârızun yâdiyle nemnâk olsa müjgânum n’ola
Zâyi’ olmaz gül temennâsiyle virmek hâra su
(Senin yanağını anarak kirpiklerim ıslansa ne olur
gül beklentisiyle dikene su vermek boşuna değildir)
Gam güni itme dil-i bîmârdan tîgün dirîg
Hayrdur virmek karanu gicede bîmâra su
(Gam günü hasta gönülden kılıcını esirgeme
Karanlık gecede hastaya su vermek sevaptır)
iste peykânun gönül hecrinde şevkum sâkin it
Susuzam bir kez bu sahrâda benümçün ara su
(Ey gönül, onun peykanını iste, ayrılığında benim ona karşı olan arzumu sakinleştirsin.
Susuzum, bu sahrada bir kez de benim için su ara)
Ben lebün müştâkıyam zühhâd kevser tâlibi
Nitekim meste mey içmek hoş gelür huşyâra su
(Ben senin dudaklarının tutkunuyum, zahidlerse kevser istiyor
Nitekim sarhoşa şarap içmek hoş gelir ayık insana su)
Ravzâ-i kûyına her dem durmayup eyler güzâr
Âşık olmuş gâlibâ ol serv-i hoş reftâra su
(Su galiba o hoş yürüyüşlü serviye aşık olmuş ki ,
her an onun köyünün bahçesine gidiyor)
Su yolın ol kûydan toprag olup dutsam gerek
Çün rakîbümdür dahı ol kûya koyman vara su
(Toprak olup suyun yolunu tutup o köye varmasını engellemem gerekir.
Çünkü su benim rakibimdir. Bırakmam ki o köye varsın)
Dest-bûsı ârzûsıyla ger ölsem dostlar
Kûze eylen toprağum sunun anunla yâra su
(Ey dostlar! Eğer onun elini öpmek arzusuyla ölürsem,
toprağımdan testi yapıp onunla yare su sunun)
Serv ser-keşlük kılur kumrî niyâzından meger
Dâmenün duta ayağına düşe yalvara su
(Servi kumrunun duasına karşı aksilik eder
Su onun eteğini tutsun ve ayağına düşüp yalvarsın)
içmek ister bülbülün kanın meger bir reng ile
Gül budağınun mizâcına gire kurtara su
(Bir hile ile bülbülün kanını içmek istiyor.
Su gül budağının mizacına girsin ve bülbülü kurtarsın)
Tînet-i pâkini rûşen kılmış ehl-i âleme
iktidâ kılmış tarîk-i Ahmed-i Muhtâra su
(O güzel ahlakını insanlara ilan etmiş.
Su seçilmiş Ahmet’in yoluna tabi olmuş.)
Seyyid-i nev’-i beşer deryâ-yı dürr-i ıstıfâ
Kim sepüpdür mu’cizâtı âteş-i eşrâra su
(O insanoğlunun efendisidir. Seçilmiş incilerin deryasıdır.
Ki onun mucizeleri kötülerin ateşine su serpmiştir)
Kılmagiçün tâze gülzâr-ı nübüvvet revnâkın
Mu’cizinden eylemiş izhâr seng-i hâra su
(O peygamberlik bahçesinin parlaklığını tazelemek için,
mucizeyle mermerden su çıkarmıştır)
Mu’cizi bir bahr-i bî-pâyân imiş âlemde kim
Yetmiş andan bin bin âteş-hâne-i küffâra su
(Onun mucizesi alemde öyle sonsuz bir denizmiş ki
o denizden binlerce ateşe tapan kafirin ibadethanesine gidip ateşlerini söndürsün su)
Hayret ilen barmağın dişler kim itse istimâ’
Barmağından virdüği şiddet güni Ensâr’a su
(Onun savaş günü parmağından Ensar’a su verdiğini kim işitse,
hayretinden parmağını ısırır)
Dostı ger zehr-i mâr içse olur âb-ı hayât
Hasmı su içse döner elbette zehr-i mâra su
(Onun dostu yılan zehri içse, içtiği zehir ab-ı hayat olur.
Düşmanı su içse içtiği su yılan zehrine dönüşür)
Eylemiş her katreden bin bahr-i rahmet mevc-hîz
El sunup urgaç vuzû’ içün gül-i ruhsâra su
(O abdest almak için gül gibi olan yüzüne eliyle su serptiğinde,
o suyun her damlasında binlerce rahmet denizi dalgalanmıştır)
Hâk-i pâyine yetem dir ömrlerdür muttasıl
Başını daşdan daşa urup gezer âvâre su
(Onun ayağının toprağına erişeyim diye su,
ömür boyu başını taştan taşa vurup avare gezer)
Zerre zerre hâk-i dergâhına ister sala nûr
Dönmez ol dergâhdan ger olsa pâre pâre su
(Su, onun türbesinin toprağına zerre zerre nur salmak ister.
Su parça parça da olsa o dergahtan dönmez)
Zikr-i na’tün virdini derman bilür ehl-i hatâ
Eyle kim def’-i humâr içün içer mey-hâre su
(Sarhoşun baş ağrısını gidermek için su içtiği gibi, günah işleyenler de senin na’tının zikrini daima dillerinde tekrarlamayı dertlerine derman bilirler)
Yâ Habîba’llâh yâ Hayre’l-beşer müştâkunam
Eyle kim leb-teşneler yanup diler hemvâre su
(Ey Allah’ın sevgilisi, insanların hayırlısı, susuzluktan yanıp dudağı kuruyanların su istemeleri gibi ben de seni özlüyorum)
Sensen ol bahr-i kerâmet kim Şeb-i Mi’racda
Şebnem-i feyzün yetürmiş sâbit ü seyyâra su
(Sen o keramet denizisin ki, Miraç gecesinde senin feyzinin çiğ taneleri,
sabit ve seyyar bütün yıldızlara su eriştirmiştir)
Çeşme-i hurşîdden her dem zülâl-i feyz iner
Hâcet olsa merkadün tecdîd iden mi’mâra su
(Senin mezarını onaran mimara su lazım olsa
güneş çeşmesinden her an çokça saf ve tatlı su akar)
Bîm-i dûzah nâr-ı gam salmış dil-i sûzânuma
Var ümîdüm ebr-i ihsânun sepe ol nâra su
(Cehennem korkusu, yanık gönlüme gam ateşi salmıştır.
Senin ihsan bulutunun o ateşe su serpeceğini umuyorum)
Yümn-i na’tünden güher olmış Fuzûlî sözleri
Ebr-i nîsandan dönen tek lü’lü’-i şehvâra su
(Seni övmenin bereketiyle Fuzuli’nin sözleri,
nisan bulutundan düşüp büyük inciye dönen su damlası gibi birer inci olmuştur)
Hâb-ı gafletden olan bîdâr olanda Rûz-ı Haşr
Eşk-i hasretden tökende dîde-i bîdâra su
(Mahşer günü gaflet uykusundan uyanıp gözünden hasret göz yaşı döktüğü vakit)
Umduğum oldur ki Rûz-ı Haşr mahrûm olmayan
Çeşme-i vaslun vire ben teşne-i dîdâra su
(Senin yüzünü görmeye susamış Fuzuli’yi vuslat çeşmenden mahrum etmeyeceğini ummaktayım)
Tümünü Göster