aykırı, farklı duruşlar denge için iyidir. genelde linç edilirler, öldürülürler, sevilmezler, yadırganılirlar, kıskanılırlar...
ama sınırlarımızı, sınırları zorlayanlar belirler.

(zaten papatyadan taç taksanda tuhaf bakacaklar kız, boşver)

bi daha yapamamaların bittiği yer ölüm. derin bi nefesle çekilir nefessizlik can içine. can ölür. bi daha yapamadığına artık üzülmeyeceksin. istemenin sebebidir tatmak. doy ve sofradan kalk.

BaşıMdan bi gitseydiM, aşık atışmazdım. hem istanbuluda hiç sevmem.

orada aradığın herşeyi bulabilirsin dediler
uyandım, kahvaltı yaptım, duş aldım (herşeyi madem), giyinip tarandım, bi sigara içtim, evden çıktım.
güneş parlıyordu. tavlandım.
deniz kenarından gideyim dedim, taş toplarım.
pazar yerine ulaştığımda saat 6 buçuk idi. pazar yoktu. izleri vardı.
bi amca buldum artıklardan,
pazar nerde dedim, toplandımı ?
işte bu kadar dedi, kendini sundu sanırım
e bişi yok, toplanmış dedim
ne alacaktınki sen dedi
(ne önemi vardı)
bişiler dedim, pazar ya !

olmayanları sayayımmı tek tek ...

döndüm
saçma. 6 bucukta pazar toplanırmı lan. akşam pazarı diye deyim bile var. ılıman iklim tabi, tok satıcılar.
aklımda bi pazar olusturana kadar tüm marketlere girdim
aradığım hiçbişeyi bulamadım ve aramadığım birsürü şeyi kendime yük ettim.

prova aslının bi öncesidir.

kendimin soytarısı olmayı özledim..

düşün ki o bunu okuyor

Keşke ajdayla göksel düet yapsa. Ajda göksele ses verse. Ajda ölürse (ajdalar ölmez) bayrağı göksel taşısa. 
hem gökselde ajda gibi ölümsüz çıkarsa, o ölene kadar da ben bişiler çalmayı öğrenirim. sonra ben devralırım ölümsüzlüğü. sonra sonra, sonra sorma, dünya bi döner... neden yazılı düşünüyorum acaba ? 
ha o okuyor..
dinliyormu peki ? 
mesela ben ajdayı en çok o'nu düşünürken dinlerim. yada o'nu düşünmelere en çok ajdayı yakıştırırım.. https://youtu.be/ckfyfswmxsw
yok yok içmiyorum ) 
keşke sarhoş olsam, en az "bi suçlu" bulurdum! 
maalesefki böyle şeyleri ayıkkende düşünebiliyorum ) 
utanarak söylüyorum, sarhoş olmayı seviyorum ))) sana, 
bu gece şekerden uzak kalmak için içtiğim tuhaf kahveden ve hikayesinden hiç bahsetmeyeceğim.. içtim sanarsın ) 
içtim ! 
ama kahveyi 
tekila yok. 
şekersiz (?) kahvemin yanında kek yiyerek ve ajda dinleyerek ajdayı ölümsüzleştirmenin yollarını arıyorum. çünki bu sen'i var'lar.
anlatacak bissürü saçmasapan fikrim ve hikayem birikti. 
bana günaydın demelisin ..

hayatınızı biriyle paylaşmak istediğinizde paylaşın. istemediğinizde söylemesini ve gitmesini bilin. imza anlaşmalarda olur. çocuk anlaşma gerektirir. çocuk yapmaya karar verene kadar yapacağınız kişiyle dahi evlenmenize gerek yok. kime güvenmiyorsunuz ? kendinizemi partnerinizemi ? iki kişiden birine güvenmiyorsanız evlenmeyi düşünmeyin zaten.

keşke 27 olsam. iki ve yedi kendi hallerinde bir 'arada' ne kadar yakışkan resimler değilmi?

güneş gözlüğü ışık ile ilgili ısı ile diil.

dili olsa konuşur öyle şiddetli çekiştiriyorum elektrik süpürgesini. dağılmaya başlıyor benden kurtulmak için. olsun yenisini alıp onada öyle davrancam. binicem üstüne ...
yasaklansın amk. halı yasaklansın bi kere. temiz sokaklar falan. gibmişim süpürgeyi ' ye kadar gelir mesele ki ufaktan onada başladılar galiba ))

düşünme amk düşünmeee..

işi bırak. olimposa git. çok güleceksin, valla bak. ne kaybedersin manyak sanki prensessin. en fazla deli derler.

marilyn monroe
kadının adındaki harfler bile yan yana gelmiş yakışkanlıklar toplamı amk. okuyunca prenses görmüş gibi oldum

başım için hiçbi yastık yada kolum yada bi omuz konforlu diil. eskiden kolum uygundu, her halime katlanıyordu. şimdi katlandığım yerlerimden duruyor kan akışım. yastıklar ya çok sert ya çok yüksek ya çok az. omuzlar ise horluyor domuzlar. kalk diyor bana her şey . uyuma. uyuyamıyorum yüzyıllardır.

en güzelimsin hep
yazamayacağım kadar
hiç yazmadığım
hiç yaşayamadığım kadar güzel

...
...
...
.
...

görüş'emedik...
çok öfkeliydin sen
ben hep aşık
çok aşık
çok aptal
hayatımda bi ilk oldu
canım bi 'iç' çekti
hiçlikten geçmiş doğdu
hayatımdan bi hiç geçti
varım yoğum olan bi hiç
'geçmiş' oldu

hiç olmayınca, az da olsa kalır
bitsin istemedin seni sevişim
ve elbette az da olsa kaldın
şüphesiz..
en güzelimsin şimdi'lik.

tavandan aydınlatma ile sağlanmamış ışık. hayatın akışında huzur olmasada yaratmayı bilen insan yada insanlar vardır o pencerenin arkasında.

doğuştan kör birine kırmızıyı anlatsam,
gördüğün renk siyah derdim. neyin önüne geçse onu görünmez kılar. gördüğün görünmezlik o. senin boşluğun siyah. kırmızı derdim, neyin önüne geçse kaşır, çoğaltır, birden fazla hissedersin negatif yada pozitif hissini. tam olarak o histir kırmızının üzerindeki etkisi. güzel olan ve kötü olan herşeyin yüksek doz olduğu bi boşluk.

canım kardeşim diye bi film vardı. müziği verem, kendi kanser eder. ekrandan içeri girip 'film lan bu, kaptırmayın olm bu kadar' deyip herşeyi düzeltesiniz gelir. öyle üzünçlü. dinlemek istiyorum bazen o şarkıyı. bi hafta depresyona girerim temizinden, korkudan dinleyemiyorum. sonra kimbilir neler dinletcem kendime o gazla. yok yok klagib dinleyeyim sakinleşirim )

sinema (salonda izlemekten bahsediyorum) başlıbaşına saçma.
kişisel ihtiyaçlarını giderme isteğini bastıramayan insanların (başarılabilir ama ne gerek var) biraraya gelip, izin verilen yiyecek ve içeceklerle, izin verilen sürelerdeki sigara ve tuvalet molasıyla film izlemek nasıl mantıklı olabilirki..
ya sadece seyir et (ki bu her film için geçerli olamaz, 2.5 saat boyunca nefesini kesecek şeyle nadiren karşılaşırsın), yada tüm konforunla evinde yap keyfini.
ortaya karışık tam bi fikirsiz çözümü.

yersiz kahkahalar, mısır çıtırtisı ve çişini tutma mecburiyeti tüm lüksü sıfırlıyor. 3d diilse salonda izlemek tamamen gereksiz benim için. yiyip içen insanlara sinir oluyorum ve bu yüzden evimde izliyorum. ve cok mutluyum bundan.
öngörülerim diyorki, çok değil bi süre sonra zaten kimse salonda izlemeyecek. (konu salon film değil.)