/i/Dertleşme

Derdini anlatmayan derman bulamaz..
  1. 1.
    0
    Beyler sevmeyin.. Seviyorsanız da söylemeyin. Söylediğiniz an gidiyorlar çünkü. Arkalarına bakmadan arkalarındaki enkaza bir kez dönüp bakmadan gidiyorlar. Ahh tek bir şans istedim tek bir şans. Ama bana bu şansı vermedi. Neymiş eğer birlikte olursak ve ayrılırsak bir daha konuşamazmışız.. Eee şimdi konuşuyor muyuz peki.. Her defasında aynı silahın sahibi tarafından vuruldum bee. Ama ne marifetli silahsa öldürmüyor süründürüyor. O bana tek bir şans dahi vermedi ama ben onu hala seviyorum, onu iliklerimdeki can suyu gibi yüreğimde taşıyorum. Onu düşünmeden bir günüm geçmiyor. Burada olmadığını bile bile farklı şehirde olduğunu bile bile penceresine bakıyorum her gün.
    Beyler ben onun için kalktım şehrine gittim. Sadece onu görmek için gittim. Yanımda bir kitap, kitabın içine ona olan hislerimi yazan bir mektupla gittim. Şehrinde bildiğim tek yer çalıştığı büjiteri dükkanının bulunduğu caddenin adıydı. Adeta bir bilinmeze doğru yol aldım. Çünkü bulunduğu şehri hiç bilmiyordum. Çalıştığı yeri Bulsam o gün çalışmıyor olabilirdi. Neyse şansım yaver gitti ve çalıştığı yer şehir merkezinde idi. Sora sora yerini buldum ve onu içeride gördüm. Onu görünce yüreğim öyle büyüdü öyle büyüdü ki yerinden çıkacakmış gibi hissettim. Aynı zamanda içimi bir korku kümesi kapladı. Karşısına çıkacak cesaretim birden bire kayboldu. Büjiterinin karşı kaldırımında bir pasaj vardı. O pasajın içinden beni göremeyeceğine emin olduğum bir yerden onu izlemeye devam ettim. Aklımdan o dakikalarda geçen fikre göre kitabı küçük bir çocuk vasıtası ile ona ulaştırmak düşüncesi geçiyordu. Ama onu izledikçe ve bu gelgitlerim arasında içimdeki korku yığınının yavaş yavaş kaybolmaya başladığını hissettim. O pasajın içinden onu bir saat kadar izledikten sonra pasajın içinden çıktım. Ve çalıştığı yere doğru yola düştüm ama ayaklarım beni yine geriye attı tam kapıdan döndüm o ara bir müşteri ile ilgilendiği için beni görmedi. Bende büjiterinin hemen yanında durdum. Orada bir beş dakika kadar kendimle mücadele ettikten sonra derin bir nefes alıp içeri girdim. Kasada bir şey ile uğraştığı için içeri girdiğimi görmemişti. Şansım vardı ki başında müşteri yoktu. El çantamdan içinde mektup da olan kitabımı çıkardım ve karşısına dikildim. Gözlerini kaldırdı ve beni gördü. Gözlerini görünce sol tarafımda derin bir heyecan duydum. Bana;
    - 'Ne işin var burda' dedi. Çok şaşırmıştı. Bende ona ;
    + ' Dayanamadım, seni görmeye ve bu kitabı vermeye geldim' dedim. Kitaba baktıktan sonra bana dönüp;
    -' Bunun için mi geldin' dedi. Ve bir sessizlik oldu. Bu sessizliği kırmak için mi yoksa kendi içimdeki heyecanın yatışması için mi tam olarak bilmiyorum ama;
    + ' Eldiven var mı? ' diye sordum. Yüzünde bir tebessüm oluştu ve ben sanki cennetin kapılarının önümde açıldığını bir süre de olsa hissettim.
    Amacım sadece onu görmek ve kitabı ona vermekti. Kitabı ona verdim ve aldı. Sonra bana dönüp;
    - Şu an çalışıyorum. işim 6'da bitecek, o zaman konuşalım. dedi. Böyle bir şeyi hiç beklemiyordum. Tamam deyip oradan çıktım ve bujiterinin karşı kaldırımına geçtim. Biraz zaman sonra orada olduğumu görüp, beni aradı ve
    - Bütün gün orada beklemeyeceksin değil mi? diye sordu. Aslında beni fark etmeseydi orada bekleyecektim.
    - Aşağıda sahilde kafeler var oraya git. dedi. Bende tarif ettiği yöne doğru gittim. Ama önümde sahile doğru giderken bir pazar belirdi. Çok şaşırdım. Pazarın içinden sahile indim ama ortada tek bir kafe yoktu. Denizin dalgaları içimi taklit eder gibiydi adeta. Bayağı kabarık dalgalar kayaları dövüyordu. Yanlış yöne geldiğimi anlamam uzun sürmedi. Geçtiğim pazardan yine geçtim ve bu sefer ters istikamete doğru gittim. Ve bu sefer doğru yerdeydim. Bir kaç kafe belirdi önümde ve sahile geçip bir banka oturdum. Bu taraftaki dalgalar ise aksine dingindi ve önümde bir yorgan gibi uzanıyordu. Dakikalar geçmiyordu. Bende oradan kalktım ve yine büjiterinin önünden geçtim. Sonra yine geçtim. Sanırım on beş kez filan geçtim. Sonra bulunduğu şehri tanımak ve onun geçtiği yollardan yürümek isteği doldurdu içimi ve bende öyle yaptım. Bujiterinin yanında bulunan bir camiiden başladım ilkin. Sonra o caddeyi gezdim baştan sona.. Camiinin yanında bir Türk Ocağı gördüm belki dedim kitap okuyarak kalan zamanı geçiririm. Girdim içeri aldım bir kitap ve başladım okumaya. Ama hiçbir şey zihnimde yer etmiyordu. Okuduğum sözler sanki zihnime ulaşmıyordu. Neyse oradan da çıktım ve yine kendimi bujiterinin önünde buldum. Ve onu izlemeye başladım. Görse de gitmeyecektim oradan. Saat altıya yakınlaştı ve bende bujiterinin biraz ilerisine geçip orada beklemeye başladım. Bir mesaj attı ve işinin altı buçukta biteceğini bildirdi ve bilet aldın mı diye sordu. Bilet henüz almamıştım. Sonra gittim bilet aldım söylediği firmadan. Balıkesir'e dönecektim ama bilet kalmamıştı. Diğer firmalara da baktım ama olumsuzdu. Bende söylediği firmaya gidip istanbul'a bilet aldım. Ve onu beklemeye başladım Bujiterinin biraz ilerisinde. Sonra çıktı sonunda iş yerinden karşı kaldırımdan yürüyordu ve bende onun arkasından yürüyordum. Sonra durdu ve beraber sahile doğru yürümeye başladık. Yanımda yürüyordu ve benim içim her saniye sonsuz bir huzur ile doluyordu. Sonra sahilde banka oturduk ve bu bank benim daha önce saatin geçmesi için onu beklediğim banktı.Bu oturduğumuz bank bana sanki Süleyman'ın tahtı gibi geldi. Burada da biraz oturduktan sonra bir pastahaneye oturduk. Karşımda oturuyordu. Ve ben her zaman ki gibi susmaya ve onun gözlerini izlemeye başladım. O ise gözlerine bakmamdan utandı. Ve bu durum ona olan hislerimi bir kat daha arttırdı.
    -Bilet aldın mı, nereye gideceksin? dedi. Bende ona aldığımı ve Balıkesir'e gideciğimi söyledim. Çünkü istanbul benim için sadece bir durak olacaktı. istanbul'a inince ailemin yanında bir gece durup Balıkesir için bilet alacaktım. Neyse bu sınava hazırlandığı için sınav muhabbeti açtım. Onu beklerken geçmeyen dakikalar onun yanındayken saniye gibi geçti. Ve ben servisi kaçırdım. Böyle olunca bilet aldığım firmada arkadaşı çalışıyormuş onu aradı ve Balıkesir'e giden aracı kaldırmamasını söyledi. Ve telefonla konuşurken bana öyle bir baktı ki dizlerimin bağı çözüldü. Otogara giden minibüs geldi ve bindik. paranın inerken verileceğini düşündüğüm için oturdum ve yanıma oturması için onu bekledim. Bu esnada yanıma başka biri oturdu ve o da arkama oturdu. Yanı boştu ve kalktım yanına oturmak için ama o gayet ciddi bir sesle;
    - Kal orada... dedi. Kal orada sözü bana öyle bir tesir etti ki hiçbir şey diyemedim. Ve koltuğa adeta çöktüm. Kafamı cama gömdüm ve onun camdaki yansımasına baktım. Bu arada otobüsümün hareket saati geldiği için ilgili personel tarafından arandım ve yolda olduğumu söyledim. Otogara vardığımızda minibüste arkama döndüm ve içini rahatlatmak için sanırım inmene gerek yok zaten bende koşarak gideceğim. dedim. Ve minibüste el bile sıkışmadan son derece soğuk bir vedalaşma ile oradan ayrıldım. Sabah bana;
    - Neden istanbul'a gittiğin halde Balıkesir'e gideceğini söyledin diye mesaj attı. Bende ona bunu neden yaptığımı anlamadığımı söyleyen bir mesaj attım. Böyle bir mesaj attım çünkü onun ben ne desem inanmayacağı aşikardı. bu mesajıma cevap vermedi. Bende üstelememek için mesaj atmadım. Ama hep onu düşündüm. O pastahane de gördüğüm gözleri düşündüm. Yanımda yürüyerek geçtiğim sokakları düşündüm. Balıkesir'deki eğitim hayatım bitti ve bende istanbul'a döndüm. Buraya hiç gelmek istemedim. Çünkü eskiden yaşadığım sokakta hatta yan taraftaki binada oturuyorlardı. Ben hala o pencereye bakıyorum orada olmadığını bile bile. Çünkü ben onu bakkaldan çıkarken gördüğüm ilk günlerden bin kat daha fazla seviyorum.. Çünkü o benim çocukluk aşkım...
    Tümünü Göster
    ···