abdullah öcalan 1946 yılında urfa'nın halfeti ilçesinin ömerli köyü'nde doğdu. fakir bir aile olan öcalanlar, o dönem tüm mezopotamya köylülerinin yaptığı gibi hayatlarını çiftçilik yaparak kazanıyorlardı. genç abdullah, ankara tapu kadastro lisesi'ne kayıt yaptırdığında 14 yaşında idi. derslerinde oldukça başarılı, bilmukabele arkadaşları arasında da oldukça sevilen bir delikanlı olan abdullah öcalan, 17 yaşında devlet memuru olarak işe başladı. liseyi bitirdikten sonra 1 yıl daha, diyarbakır'da tapu-kadastro memuru olarak çalıştı, bu arada da derslerini boşlamadı. bıçkın delikanlı abdullah öcalan, türkiye'de dönemin en prestijli bölümlerinden biri olan istanbul üniversitesi hukuk fakültesi'ne kayıt yaptırmaya hak kazandı daha sonra yine bağrından dönemin en kıdemli devlet görevlilerini çıkaran ankara üniversitesi siyasal bilgiler fakültesi'ne yatay geçiş yaptı.

halkı için ırak'ın sarp dağlarında silaha sarılmış, idealleri uğruna eline kız eli bile değmesine izin vermemiş, dudakları zaman zaman kandil'in ayazında çatlamış, bir kez olsun gün yüzü görmemiş, öyle bazı liderler gibi rakılı rakslı alemler yapmamış, çalıp çırpmamış, harama el uzatmamış, rüşvet yememiş abdullah öcalan ile empati kurmalıyız o vakit. neden bir kaymakam, vali veya zengin, ensesi kalın bir avukat olmak varken; eline silah alıp dağa çıktı bunu sorgulamayız. kendi hatalarımızdan pay çıkarmalıyız. genç abdullah öcalan'ın hayatını kararttık, bari başka abdullah öcalanların hayatı kararmasın, şiarıyla hareket etmeliyiz diye düşünüyorum.

hewal yazı hiç güzel değil bu ne aq eline kız eli değmemiş falan

"benim anam da Türktü, damarlarımda Türk kanı akıyor" " işbirliğine hazırım, devletin emrindeyim, hizmete hazırım "