/i/Hikaye

Herkesin bir hikayesi var, ya senin hikayen nedir?
    başlık yok! burası bom boş!
  1. 1.
    +4 -1
    Edit: Yazarı benim yani alıntı değildir. Bu saatte canım sıkıldı sizlere de sunacağım bir şeyler olsun istedim. Hoşunuza gittiyse ne mutlu bana.
    -Emre Kaçmaz

    Güneş kendini yükselen Karaköy binalarının arkasından bırakırken gök kızıla çalıyordu adeta. Galata balıkçılarının oltalarını son bir umutla köprüden aşağıya bıraktığını düşünürken Bankalar Caddesi’nde ki o eski genelev çarpıyordu gözüme. Defolu caddelerde ihraç fazlası kadınlar görüyordum. işporta giysili kadınlar. Göz gezdirirken içlerinden birisi fazlasıyla dikkatimi çekmişti. Ah ulan Mehtap… Bir fahişeye aşık olmak mıydı hayatımın hatası yoksa her iş çıkışı o meyhanede bir yetmişliği devirmek mi? Bazen de birkaç cümle devirirdi bir yetmişliğin deviremediği adamı.
    ···
  2. 2.
    +3
    Sarhoş ağız ve devrik cümlelerle başlamıştı her şey. Meyhanenin girişinde ki gıcırdayan parkeleri döven o topuklu ayakkabılar… Saçı basitçe topuz yapılmış olmasına rağmen çok güzel görünüyordu. Şaha kalkmış bir tay gibi... Çıkardı paltosunu, oturdu sandalyesine kontes kontes. Yaktı sigarasını ve bir duble rakı rica etti. Bitik bir adamı oynuyorken hislerim kalbimin duvarlarına çarpa çarpa yürüyordu. Kimi bulsam onun omzunda kendimi avutacak durumdaydım. Sonra fark ettim ki gözlerine bakmadan duramıyordum. Hayır! Ters giden bir şeyler vardı. irkildim birden ve kendime geldim. O gördüğüm fahişeydi. Lakin ufak bir sorun daha vardı. Bakmaya devam ettikçe her şeyi unutuyordum. Sanki 27 yıl boyunca bedenimi başkası kullanmıştı. Ruhum onda varlık bulduğunda o olmuştu bedenim. Yeniden doğmaktı bu. 3. Dubleye gelmesiyle beraber ayağa kalktım ve masasına yöneldim. Güz Gülleri parçası çalıyordu o sırada. Hiç unutmam… Kulağına eğilip nazikçe oturup oturamayacağımı sordum. Biraz duraksadı ve yukarı baktı. Kafasını sallayarak izin vermişti. Konuşmak istiyordum onunla. Bardağın dibini vurunca masaya o an geldi çattı. Sesinde hiçbir nota barınamazdı. içimi okşuyordu ses tonu. Dilim tutukluk yapmayı bıraktığında o gece ne dediğimi bilerek yada bilmeyerek sabahın beşine kadar oturmuştum onunla. Ne gariptir ki bana işinden hiç bahsetmedi. Her şeyin farkında olduğumu oda biliyordu. Ertesi gün dünden kursağımda kalma hevesle meyhaneye tekrar gittim. Gelirken onu caddenin üstünde görememiştim. Gelmediğini düşünerek bir şeyler içer çıkarım diye planlıyordum. Kısa bir ziyaret olacaktı yani. Sağa sola bakınırken masada oturmuş çoktan içmiş olduğunu gördüm. Hatta yarı baygın olduğunu fark edince işkembeciye gitmeyi teklif ettim. Reddedilebilecek durumda değildi zaten. Bu böyle uzun bir süre devam etti. O benim dert ortağım, sırdaşım, yol arkadaşım olmuştu. Sahi nasıl bu kadar hızlı gelişti her şey? Orasını henüz bende anlayamamıştım. Emin olduğum tek bir şey vardı oda onu görmeden yapamadığımdı.
    ···
  3. 3.
    +3
    Bir akşam Mehtap’la caddenin üstünde denk geldik. Yanında iki adam vardı. Attığı kahkahayla caddeyi ve kalbimi sızlatmıştı adeta. içimi bir hüzün ve asla geçmeyecek cinsten bir burukluk kaplayıverdi. Her şey plastikleşmiş ve tozpembe halini kaybediyordu. Sanki birisi içimden bir et parçası koparırcasına acıyordu canım. Mehtap meyhaneye gelmemişti. Benim dokunmayı dahi aklımdan geçirmediğim kadını o halde düşünmüştüm ilk defa. Yeşil gözlerinde el değmemiş bir orman olduğunu biliyorken üstelik. Öylesine zoruma gitmişti ki anlatmak mümkün değil. Gece iki sularında Mehtap meyhaneye gelmişti. Bir katil avını neden sakat bırakırdı? Çok acemice değil mi? içimden geçenlerin haddi hesabı yoktu. Hangi kahpe rujunu dağıttı? Düzeltmek için kaç defa dudaklarını ovuşturdun? Sen dudağını büzsen benim içim acırdı biliyor musun? Kim çaldı benden seni? Ne parfümü? Esansı kalıcı belli ki, sinmiş… Kalabalıkta kaybolmamı sağlayan bir kadın içimde paramparça olup nasıl bu kadar kalabalıklaşmıştı? Her kafadan ayrı bir ses çıkıyordu. Onunda bana değer verdiğini biliyordum. Bunu kendi ağzıyla söylemişti. Hem de tam gülüşümden öperken.
    ···
  4. 4.
    +3
    Mehtap’ın yüzü düşüktü. Hayret o gece gökyüzünde Mehtap vardı ama bir o kadar sönüktü. Tesadüf mü bunlar? Bilmem… Bana bir şeyler söylemek ister gibi bir hali vardı. Artık dayanamayıp sormuştum ne olup bittiğini. Şehri terk edeceğini söylediğinde beynimden vurulmuştum. Aldığım fazla alkolünde etkisiyle kulağımda kesintisiz bir çınlama oluşmuştu. Tıpkı filmlerde ki gibi. O an Mehtap’ın ne dediğini dahi duymuyordum. Ellerinden tuttum ve “Hadi bana şaka yaptığını söyle.” Dedim titrek bir ses tonuyla. Ne zaman gidiyorsun? Nereye, kime gidiyorsun? Ne oldu da gidiyorsun Mehtap? Susma, anlat.” Mehtap ağır ağır konuşarak “Yarın ilk trenle gidiyorum. Nereye olduğunu söylersem peşimden geleceğini biliyorum. Ama son kez görüşmek istersen yarın sabah 10.30’da Haydarpaşa Garı’nda seni bekliyor olacağım.” Dedi alelacele masadan kalktı. Kolundan tutmak için yeltenemedim bile. O denli oturmuştu içime her şey. O denli sarhoştum ilk defa. Nasıl, neden bu kadar hızlı olmak zorundaydı bu olanlar? Belki de güzel geçen vakitlerde zaman kavramı yok oluyordur. Peki ya gitmek bu kadar kolay mı? Gitmek kalanın mı yakar canını yoksa gidenin mi? Sorgulamaktan vazgeçtiğim gün mutlu olacağım sanırım…
    ···
  5. 5.
    +3
    Sabah uyandığımda hızlı bir şekilde evden çıktım. Şaka gibiydi. Ölümüme ve katilimin yanına koşar adımlarla gidiyordum. Kadıköy vapuruyla karşıya geçtiğimde Rıhtım’dan yürümeye devam ettim. Minibüs duraklarının az ilerisinde ki denize sıfır o büfenin önünden geçmek dahi sinirimi bozuyordu. O zamanlar bütün fahişeler oradaki masalara oturur müşteri beklerlerdi. Yaş ortalaması 30-40 arasında oynar ama çoğu 30lu yaşlarındaydı. Müşterilerse doğulu zengin yada yaşlı zengin insanlar olurdu. Haydarpaşa Garı’na girdiğimde saat buçuğa beş vardı. 5 dakika ve aşk hayatımda son istasyon, başka durak yok. Bir tek dal sigara yaktı. Vagonlar yaklaşırken biran duraksadı zaman. Ve o… Baldırlarında uzun süet çizme, saçları açık ve kaldırımda upuzun bir sima. Buldu iki çift göz birbirine aldırışsız. Bakışlar arasında can çekişen duygularımın çığlığını yalnızca ben duyabiliyordum. Ve artık gidiyor…
    ···
  6. 6.
    +3
    Hep bir önceki keşfi yeniden tekrarlamak gibi. Ben hep el sürülmüş ve üstünde adım izleri olan kadınları sevmiştim. Dokunduğum her duyguda başkasına ait parmak izleri vardı. Ben hep daha önce öpülmüş bir kadının dudaklarında sana dair cümleler bekledim. Onu öperken başka birinin gölgesi araya giriverirdi hep. Ben hep satılık kalplerin üzerine yapılan yamaydım azizim…
    ···
  7. 7.
    +2
    meht-eran.
    ···
  8. 8.
    0
    gitti mi lan mehtap?
    ···
  9. 9.
    0
    Güzel yazı panpa .
    ···